Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@nisanur_0n9nn

"İnsan büyür beşikte

Mezarda yatmak için.

Ve.................

Kahramanlar can verir

Yurdu yaşatmak için..."


🌊🌊🌊


"Babaanne ben gidiyorum artık."diyerek bahçeye çıktım. "Ula inatçu ben bekle demedum mi peşunden koşturaysun?"diyerek peşimden gelen babaanneme kahkaha attım.


Yanaklarını öpüp "Oh Fadime Hatun, valla gitmem gerekiyor."dedim, trip atar gibi durmasıyla "Kiz senun bu savcı torunun yarın adliyeye gidecek da. El insaf azıcuk uyusun mu insan içinde."dedim.


Bana bakıp "Bak tekrar gelesun, çok beklemem küserum."demesiyle "Tabii sultanım, geleceğim. "hızlı adımlarla arabaya doğru ilerlerken "KAÇTIM BEN!"diyerek bağırdım.


"Kaçtum dey birde, rabbim sen aha bu kizuma akıl fikir ihsan eyle."diyen babaannemi duymuştum en son.


Gülerek arabayı çalıştırıp merkezdeki evime doğru sürmeye başladım.


Trabzon'un köylerinde oturan babaannemin yanına gelmiştim uzun süre sonra, çok sık gelemediğim içindi bu sitemi. İşten kalan vakitlerde gelebiliyordum ama uzun süredir çok yoğundum.


Bir kaç saat sonra eve geldiğimde dışarıda dikkatimi çeken şeylerden biri bir üst katımdaki dairede aylardır asılı olan kiralık yazısının kaldırılmış olmasıydı. Anlaşılan kiralanmıştı yeni biri geliyordu binaya. Eve girince yarın ki dava için son kez dosyaları kontrol ettim.


Banyoya girip hızlı bir duş aldıktan sonra çıkıp makyaj masamın karşısına geçtim.


Nemlendirici ve bakım kremlerimi sürdükten sonra maske yaparken aynada gördüğüm aksime gururla baktım. Karadeniz'in denizi gibi mavi gözlerim, denizine yansıyan güneş gibi sarı saçlarım vardı. Normal bir insandım işte.


Cumhuriyet savcısı Umay Oflaz. Doğma büyüme Trabzonlu kendi ayakları üzerinde sapasağlam duran kadın.


İnsanların söylediklerine göre Karadeniz'in dalgaları kadar asi, Karadeniz'in dalgaları kadar hırçın olan kadın.


Kimisine gore egolu bir insandım. Ama egolu biri değildim ben hiç bir zaman olmamıştım. Bir insanın kendisine güvenmesi, kendisini sevmesi ego değil özgüvendi bana göre.


Çünkü ben kimseyi kendimden küçük görmez, herkese saygı gösterirdim.


İyi biri miydim? Cevabı bende yoktu.


Yüzümdeki maskeyi çıkarıp göz altlarıma masaj yaptıktan sonra telefonumu şarja takıp yatağa geçtim.


Yarın sabah erkenden kalkıp bir cinayet için ilk önce olay yerine daha sonra başka bir dava için adliyeye geçecektim.


Uykuya dalmam da çok uzun sürmemişti.


Gözlerimi gelen tıkırtı sesleriyle açmıştım. Tamamen uyanıp kendime gelince saate baktım. Gecenin 2'sinde üst kattan gelen sesler gerçekten sinir etmeye başlamıştı.


Sabah erken kalkmak için erken yatmıştım ama kendini bilmezin biri yüzünden bu saatte uykumdan edilmiştim.


Bir kaç dakika sesin bitmesi için beklemiştim ama sesler tam gaz devam ediyordu.


Bir şeylerin yere bırakılma sesi geliyordu. Sinirle yastığı başımın üstüne çekip duymamaya çalıştım ama mümkün değildi. Bu saatte eşya taşınmazdı yukarıdaki her kimse bunu akıl edememişti sanırım.


Sinirle kalkıp üzerime hırkamı giydim ve evden çıkıp bir üst kata çıktım.


Evin kapısı açıktı ve içeriye eşya taşınıyordu. Evet birinin taşınacağı belliydi ama bunun gecenin bir yarısı olmasını beklemiyordum.


Kapıya gittiğimde "Geçelim bacım."diyen sesle arkamı döndüm.


İki tane adam dolap taşıyordu. Kenara çekilip geçmeleri için yol verdim.


İçeriye girmem doğru değildi ama yine de girip ev sahibini aramaya başladım. Biraz ilerde upuzun boyu olan, kumral dalgalı, kısa saçlı bir adam vardı ve sigara içiyordu.


Evin içinde sigara mı içilir diye düşünmüştüm ama herkesin kendi kararı olduğunu kendime hatırlatıp yanına doğru adımladım.


"Bakar mısınız?"dememle gözleri beni bulmuş umursamaz bir ifadeyle sigara içmeye devam etmişti.


Hiç bir şey söylemeden öylece dururken "Lütfen sessiz olur musunuz artık. Alt kattayım ve uyuyamıyorum sesten."diyerek sessizliği ben bozdum.


"Gördüğünüz gibi taşınıyorum."dediğinde göz devirdim bu dediğine "Hiç anlamamıştım onu teşekkür ederim bilgi için."dedim.


"Bakın beyefendi, sabah çok erken saatlerde önemli işlerim var ve sesten dolayı uyuyamıyorum. Rica ediyorum biraz sessiz olun."dedim.


Sigarasını söndürüp sırtını yasladığı duvardan ayırmıştı. Boyu daha da uzundu şimdi. Bunları düşünmeyi bırakıp onu dinlemeye başladım.


Kolundaki saati gösterip "Deli değilim bu saatte ev taşıyacak kadar ama benim de işlerim var o yüzden bu saatte taşıyorum."demesiyle sinirle kendi kendime mırıldandım.


"Ha fuşki vardu bu saatte yapacak."dedim sessiz bir şekilde.


"Ne?"diyerek üstten üstten bakmasıyla en son dayanamayıp yüksek sesle "Fuşki vardı diyorum."dedim.


"O nasıl kelime?"diyerek o da kendisi mırıldandığında "Bok."dedim.


Bir anda bana dönüp "Anlamadım?"dediğinde "Fuşki diyorum, bok demek."dedim.


Anladığını belirtir bir şekilde başını salladıktan sonra mavi gözlerine bakıp "Bakın beyefendi, son kez uyarıyorum. Ya bu sesi kesersiniz ya da kapınızda polisleri bulursunuz. Yaptığınız suç."dedim.


Dudağının kenarı kıvrılıp"Aynen, gelsin polisler."dediğinde derin bir nefes alıp"Kesin sesi."dedim ve evden çıkıp aşağıya indim.


Kendi evimin kapısını sert bir şekilde kapatmış olmalıyım ki sesi binada yankı yapmıştı. Sinirlenince dilime ve yaptıklarıma engel olmam gerekiyordu.


Odama yürüyüp biraz önce kalkmak zorunda olduğum yatağıma tekrar yattığımda ses gelmemesiyle huzurla tekrar uykuya dalmıştım.


Sabah çalan alarmın sesiyle uyandığımda saat daha 5'ti. Kalkıp ilk önce odayı toparladım ve sonrasında dün akşamdan hazırladığım kombinimi giydim.


Lacivert palazzo bir pantolon, içime beyaz büstiyer ve onun üzerine klasik model yine lacivert olan bir ceket giyip hazırlanmıştım.


Makyajımı sade yapmaya karar verip maskara, kapatıcı ve vazgeçilmezim olan bordo ruju sürdükten sonra lacivert ojelerimi sürdüm ve bugün olay yerine gideceğim için rahat olmak adına lacivert ve beyazdan oluşan air force ayakkabılarımı giydim.


Sade ama şık olmuştum.


Yanıma da beyaz bir çanta aldıktan sonra evden çıkmıştım. Bu kadar erken kalkma sebebimse hazırlanmamın uzun sürmesiydi.


Apartmandan çıktıktan sonra bahçe kapısının önünde telefonla konuşan yeni komşuyu gördüm. Adını bilmediğim için kendi içimde böyle hitap etmemde bir problem yoktu.


Yanından geçip çıkacağım sırada "Uyuyabildiniz mi hanımefendi? Rahatsız etmedik inşallah."demesiyle alayla gülüp "Çok güzel uyudum merak etmeyin."dedim.


"Sessiz oldular, istediğinizden sonra. Zaten rahatsız olamazdınız."demesiyle "Sessiz olmak zorundaydınız. Olmasaydınız dediğim gibi polisler gelip uyaracaktı, her halükarda sessizlik sağlanacatı anlayacağınız."dedim.


Bir şey diyeceğini hissettiğimde saatime bakıp "Gitmem gerekiyor. Sohbet etmek istiyorsanız bir gün müsait olduğum bir zamanda boşluk yaratmaya çalışırım. İyi günler."diyerek yanından ayrıldım.


Arabaya binip hızla olay yerine doğru sürmeye başladım. Arabanın içinde telefonum çalmaya başlarken arayana baktığımda çok yakın arkadaşım İstanbul olduğunu gördüm.


Evet adı İstanbul'du. Garip ve hiç kimsede duymadığım bir adı vardı ama güzeldi de.


Telefonum arabaya bağlı olduğu için aramayı onayladığımda sesini bütün arabada duymuştum.


"Efendim İso."dedim.


Ağlama sesiyle kaşlarım çatılırken "Aşkım ya... Bu şerefsiz, haysiyetsiz, kalıbına tükürdüğüm Emre beni aldatmış."dediğinde "Aldatmış mı? Nasıl öğrendin?"dedim.


"Ya ben bunu aradım aradım açmadı. Başına bir şey geldi sandım. Malım ben ya, gittim evine yedek anahtar vardı kapıyı tıkladım açan olmayınca kendim girdim. Girmez olsaydım yani ıyy o görüntü aklıma geldi yine bak. Yatakta bastım bu piçi."demesiyle derin bir nefes verdim.


"Yani İso, ben demiştim demeyi sevmem ama... Ben demiştim sana."dediğimde "Off sinirlerim bozuldu. Neyse ben Trabzon'a geliyorum müsaitsin değil mi?"demesiyle "Gel, gel. Müsaitim tabii ki."dedim.


"Tamam kuzu sonra konuşuruz o zaman."dediğinde vedalaşıp telefonu kapattım. İstanbul makyözdü bu nedenle sürekli farklı şehirlerdeydi. Aslında kendi merkezi vardı ama bazı fenomen ya da ünlü kişilerin makyajları için şehir değişikliği yapması gerekiyordu.


Şu an bildiğim kadarıyla Samsun'daydı.


Olay yerine gelince arabadan inip polislerin şeritlerle çevirdiği alana girdim.


Cinayet şube buradaydı komisere savcı kimliğimi gösterip sınırı geçtim ve rezidans binaya giriş yaptım.


Asansöre binip cinayetin gerçekleştiği kata çıkarken bir yandan da olayı dinliyordum.


"Maktül 2 Nisan gününde gece sevgilisiyle birlikte sarhoş geliyor. Güvenlikten öğrendiğimiz kadarıyla bir tartışma hâli yok ikisinde de. Sonra aralarında bir sessizlik oluyor içeriye giriyorlar.


Bir kaç saat sonra çığlık sesi duyuyor komşular güvenliğe haber veriyorlar. Zaten 10-15 dakika sonra sevgilisi gidiyor. Ama aradan geçen yarım saatin sonunda arabayla giden sevgilisi motorla tekrar geliyor.


Güvenlik tanıdığı için alıyor içeriye. Evde sessizlik olduğu için komşular bir daha aramıyor güvenliği.


İçeriye giren sevgilisi binaya girdikten 10 dakika sonra koşarak evden çıkıp güvenliğin yanına gelip kadını ölü bulduğunu söylüyor.


Sonra ekiplere haber veriliyor.


Sevgilisi sorguda ama kendisinin yapmadığını söylüyor."cinayet büro komiserinin anlattıklarıyla kaşlarım çatılmıştı.


Asansörden inip cinayetin gerçekleştiği eve girdik. "Peki kadının intihar etmiş olma ihtimali?"dedim.


"Çok düşük. Çünkü kadının ensesinde bıçak girişi var. Bıçak şu anlık ortada yok. Ama uzun bir giriş, bir insanın kendi ensesine böylesine uzun bir şey sokma ihtimali sizce de düşük değil mi sayın savcım?"derken bir yandan da evi geziyorduk.


Odaya gelince yerde yatan kadını gördüm. Üzerinde bir örtü vardı hafifçe eğilip baktığımda gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı. "Kadın neden çıplak arkadaşlar."dedim.


"Tecavüz olduğunu düşünmüyoruz savcım kamera kayıtlarını izlediğinizde sizde düşünmeyeceksiniz yüksek ihtimal."demesiyle başımla onayladım.


Yanına yaklaşınca "Eldiven alayım arkadaşlar."dedim. Eldivenler gelince takıp yanına eğildim maktülün. Yüzünde, boynunda, kollarında herhangi bir şiddet izi yoktu.


Zorlanma veya boğuşma olmamıştı aralarında anlaşılan. Arkasına geçip ensesine baktığımda gördüğüm görüntüyle yüzümü ekşittim.


Çok kötü gözüküyordu. Beyin sapı ve omuriliği arasında olan yara sonucu yaşaması bir mucize olurdu. Yaşasa bile hayatına sadece nefes alarak devam edebilirdi. Yüksek ihtimal felç kalırdı.


"Odadan parmak izi toplandı mı arkadaşlar?"dedim.


"Toplandı savcım, kontol için yolladık. Yarın ceseti otopsiye yollayacağız."dediklerinde başımı sallayıp ayağa kalktım. "Tamamdır, komiserim biz gidelim."diyerek evden çıktım.


"Arkadaşlar, odadaki tüm eşyalar İnce ince kontol edilsin."cinayet bürodan gelen polislere söylediklerimden sonra asansöre bindik.


"Sevgilisi konuştu mu peki?"dedim.


"Hayır savcım, kendisinin yapmadığını eve geldiğinde o şekilde gördüğünü söylüyor ısrarla."demesiyle saçlarımı geri attım.


"Tekrar sorguya alın bu defa özel hayatıyla ilgili şeyleri de önüne sunarak konuşturmaya çalışın."dediğimde asansörün kapıları açılmıştı.


İnerken "Bir de bana güvenlik kameralarında siteye giriş görüntüleri ve kattaki kamera kayıtlarını atın belki bir kaç detay buluruz."dedim.


"Tamamdır savcım, görüntüleri mail olarak yollarız. İyi günler."diyen komisere "İyi günler. İyi çalışmalar."dedim ve adliyeye doğru sürmeye başladım.


Gerçekten yoğun bir gündü. Kaç saattir buradaydım ama hiç farketmemiştim.


Adliyeye gelip bir dava için mahkemeye girmiştim uzun süren bir davadan sonra mahkeme salonundan çıkmış, çıkışa doğru ilerliyordum.


Karşıdan gelen Cenkle yüzümde oluşan gülümsemeyle ona doğru ilerledim. Kollarını açtığında sarılıp "Oo Cenk Bey uzun zaman oldu."dedim.


Cenkle çok yakın arkadaştık. Üniversitede arkadaş olmuştuk. Aslında üniversitelerin birbirilerine düzenledikleri ziyaretler vardı. Bizde Marmara üniversitesine gitmiştik.


Orda kendi bölümlerini gezdiren öğrenciler vardı benim olduğum grubu da o gezdiriyordu.


İyi anlaşınca numaralarımızı almıştım ve o günden sonra görüşüyorduk. Atamasını da Trabzon'a istemişti.


"Tabii siz savcı olduğunuz için genellikle olay yerindesiniz hanımefendi benim yerim belli."dediğinde gülmüştüm.


Ben genellikle sahadayken o avukat olduğu için mahkeme salonları arasında depar atıyordu.


"Öyle biraz. Kafeye gidelim mi?"dedim.


Saatine bakıp "Çok isterdim ama duruşmam var."demesiyle "Başka zamana o zaman?"dedim.


"Sözüm olsun."dediğinde vedalaşıp adliyeden çıkmıştım.


Arabaya binince telefonuma baktım. Bir cevapsız arama vardı. Baktığımda babam olduğunu görmemle yüzümdeki gülümsemeyle tekrar aradım. Bir kaç çalıştan sonra açmıştı.


"Oyy güzelum benum. Nasılsun babasunun gülü?"dedi arkada makine sesleri geliyordu yüksek ihtimal fabrikaya gitmişti.


"İyiyim baba sen nasılsın? Fabrikada mısın?"dedim.


"Bende iyiyum he fabrikaya geldum şimdi çaydan geleyrum ha buraya."demesiyle "Tamam o zaman kolay gelsin size."dedim.


"Tamam güzel kizum görüşüruz."demesiyle telefonu kapattım. Çay tarlalarımız vardı yayla tarafında babam her gün oraya gidip kontroller yapıp sonrasında işlenmesi için olan fabrikaya gidiyordu.


Bugünde o günlerden biriydi anlaşılan.


Arabayı park edip binaya girince omzuma gelen sert darbeyle bir adım geriye doğru gitmiştim istemsizce.


Başımı kaldırıp baktığımda yeni komşu olduğunu gördüm.


"Kusura bakma acelem vardı."dediğinde ister istemez üzerine bakmıştım.


Askeri üniforma vardı. Merakıma yenik düşüp sordum "Asker miydiniz siz?"dedim alacağım cevabı bildiğim halde.


"Askerim. Tekrar kusura bakma, gitmem gerekiyor."diyerek cevap vermemi beklemeden gitmişti.


Demek yeni komşum askerdi. Dün gece de işlerim olduğu için bu saatte taşımıyorum demişti. Şimdi anlıyordum.


Eve girince üzerimi değiştirip mutfağa geçtim. Babaannemin gelirken zorla yanıma koyduğu Akçaabat köftesi, turşu kavurması ve Trabzon pidesini çıkardım.


Çok inatçı bir kadındı aklına koyduğunu yapıyordu. Yemekleri onu uğraştırmamak için istememiştim ama o yapmıştı şu an iyi ki beni dinlemeyip yapmış diyordum kendi kendime.


Yemeğimi yerken bilgisayarı da yanıma alıp maillere bakıyorum. Bürodan görüntüleri atmışlardı.


Dikkatli bir şekilde kayıtları izlerken ikisinin de zil zurna sarhoş olduğu gayet net bir şekilde belli oluyordu.


Birlikte binaya girdikten sonra görüntü asansör kamerasına geçmişti. Bir kaç saniye sonra öpüşmeye başlamışlardı hâlâ bir terslik yoktu. Kızın boğazını sıkarken kız gülüp kamerayı göstermişti.


Adam kameraya bakıp el hareketi çektiğinde göz devirmeden edemedim. İkisi de kahkaha atıp tekrar öpüşürken bir kaç saniye sonra asansör durmuş ikiside inmişti.


Diğer kayıtları açtığımda katın görüntüleriydi. Sarmaş dolaş evin kapısına ilerleyip şarkı söylüyorlardı. Dairenin kapısına gelince tekrar öpüşmeye başlamışlardı.


Eve girdikten bir kaç saat sonra bir kaç daireden dışarı çıkan insanlar gözüküyor. Evlerine tekrar girdikten 5 dakika sonra adam evden çıkıyor.


Ama kapıyı kitlerken elleri titriyor etrafa bakıyordu. Hızlı adımlarla binadan çıkıp lüks bir arabaya binip uzaklaşıyor.


Cinayeti o işlememiş olsa bile zil zurna sarhoşken araba kullandığı için bile ceza alacaktı.


Bir kaç dakika sonra sitenin önünde bir motor duruyor ve biraz önceki adam tekrar geliyor.


Gayet normal ve sakin bir şekilde binaya giriyor. Her şey normal. Eve giriyor ve girdikten 1-2 dakika sonra koşarak evden çıkıp güvenliğin yanına gidiyor.


Bu duruma kaşlarım çatılırken adamın kişilik bozukluğu olma ihtimalini düşmüyordum.


Ama farkettiğim bir detay vardı. Bu adamın boynunda dövme vardı. Hızlıca bir önceki kayıtları açıp tekrar inceledim. İlk gelişinde o dövme yoktu.


İlk geldiğinde saçları kısayken ikinci de biraz daha uzundu.


Aynı kişi gibi gözüken farklı kişilerdi.


Görüntüleri yaklaştırıp dikkatlice incelediğimde ikinci gelen adamın her yerinde dövme vardı minimal oldukları için farketmek zordu ama dikkatli bakınca gözüküyordu.


Parmaklarında, boynunda, kaşının üzerinde dâhi küçük bir dövme vardı.


Aynı kişi değillerdi. Derin bir nefes alıp geriye yaslandığımda bilgisayarı kapattım.


Saate baktığımda gece yarısını çoktan geçmişti.


Etrafı toparlayıp oturma odasına geçtim. Telefonuma gelen bildirime baktığımda komiserden geldiğini gördüm.


-Sayın savcım evde bir defter bulundu içerisinde yazanlar işimizi kolaylaştırır nitelikte. Sabah mı bakmak istersiniz şimdi mi?


Bu dava gerçekten önemliydi özellikle günümüzde artan kadın cinayetlerinden sonra. Eğer katil o adamsa derhâl ceza alması için her şeyi yapmaya razıydım.


-Birazdan geleceğim. Bende bir kaç detay buldum.


Mesajı yazıp odaya geçtim.


Makyajımı hala duruyordu bu saatte hazırlanmakla uğraşamayacağım için mavi kot bir pantolon üzerime de sweat giymiştim.


Spor ayakkabılarımı da giydikten sonra evden çıkarken buraya doğru gelen İstanbul'u gördüm.


Ben onu tamamen unutmuştum.


"Aşkım nereye bu saatte?"dediğinde "İso, ben bir dava için olay yerine gidip geliyorum. Bir kaç saate gelirim. Sen rahatına bak."dedim.


"Tamam tamam kolay gelsin sana."diyip eve girdiğinde bende binadan çıkmıştım.


Binadan çıkarken ikinci bir karşılaşma vakasıyla karşı karşıyaydım. Bu sefer de asker bey geliyordu.


"İyi geceler."diyerek yanından geçerken "Bakar mısınız?"demesiyle ona döndüm.


Söyleyeceği şeyi beklerken "İsminizi öğrenebilir miyim? Yanlış anlamayın nasıl hitap edeceğimi bilmediğimden."dediğinde "Umay. Siz?"dedim çünkü bende ona çeşitli kalıplar bulmuştum. Asker bey, komşu gibi gibi.


"Barlas."dediğinde başımla onayladım. "Bir şey rica edecektim sizden."dediğinde merak etmiştim. "Öğlen bana bir kargo gelecek ama evde olmayacağım siz alabilir misiniz müsaitseniz. Önemli."dediğinde şimdilik yarın için bir planım olmadığı için kabul ettim.


"Teşekkürler Umay Hanım. İyi geceler. Tekrar."dediğinde "Resmiyete gerek yok. Umay yeterli."dedim.


"O zaman sende Barlas de."dediğinde onayladım.


"İyi geceler. Bir yere yetişmem gerekiyor."dediğimde gözleri elimde duran, her şeye rağmen yanıma aldığım cübbeme kaydı.


"Savcı mısın?"diyerek şaşkın bir şekilde konuşmasıyla "Evet, neden bu kadar şaşırdın?"dedim.


"Tahmin etmemiştim savcı olduğunu. Şaşırdım sadece."dediğinde başımı anlayışla salladım.


"Anladım. Benim gitmem gerekiyor görüşüz."dedim. Yanından ayrılınca hızlıca arabaya bindim. Bir kaç dakika geç kalmıştım bile.


Sahil yolunda ilerlerken Trabzon'un en sevdiğim yeri olduğunu farkettim.


Olay yerine giderken aklıma Barlas'ın önemli dediği kargo geldi. Ne olduğunu merak etmekten kendimi alıkoyamıyordum.


Belki de mesleğim gereği her şeyi merak ediyordum araştırıyordum. Ne, neden, ne zaman aklımda hep bu sorular vardı.


Olay yerine geldiğimde düşüncelerimden sıyrılıp hızla arabadan indim. Ekipler hala buradaydı sabahki kadar çok değillerdi ama araştırmaya devam ediyorlardı.


Komiser Latif Bey'i görünce yanına gittim. "Hoşgeldiniz savcım. Buyrun."diyerek Eldiven uzattığında takıp verdiği defteri aldım.


Günlük gibi bir şey diyemezdim çünkü bomboştu. Sadece son sayfasında el yazısıyla yazılmış bir şey yer vardı.


Keşke heveslerime değil beni sevene ve sevdiğime mecbur olsaydım. Takıntılı, çok hemde. Onun adı geçince deliriyor. Bir kaç kere zarar verdi bana. Bir gün öldürecek beni biliyorum bunu. Karman Sarp, takıntılı şerefsizin teki. Bir türlü kurtulamıyorum.


Talan beni ondan kurtarmak için tekliflerde bulundu ama hepsini reddettim. Onu da öldürür.


Yazanları okuduktan sonra "Latif Bey, yazıda bahsedilen Karman ve Talan ikizler. Attığınız görüntülerde detaylı bir şekilde izlediğimde aynılar ama çok dikkat edince farklılıklar göze çarpıyor.


Sorguda olan kişi Talan olabilir. Dövmeleri var mı?"dedim.


"Evet dövmeleri var. Binadan en son çıkan kişi."dediğinde başımla onaylayıp "Tahminlerime göre Karman cinayeti işledi. Bir şekilde Talan'a haber verildi o buraya geldiğinde ceseti gördü ve güvenliğe haber verdi. İkiz oldukları için görüntüleri aynı bu şekilde suç Talan'a kaldı ve asıl katil Karman kaçtı."dedim.


"Anlaşıldı savcım."diyip arkasındaki polise "İlk görüntüdeki adam Karman Sarp hakkında arama kararı çıkarın."dediğinde polis onaylayıp yanımızdan ayrılmıştı.


"Bugün izin günüm benim yarın sorgulara ben gireceğim."dedim.


"Tamam savcım."dediğinde "Kolay gelsin."diyerek çıktım dışarı. Yağmur yağmaya başlamasıyla arabaya binip eve doğru sürmeye başladım.


Ama yağmur o kadar güzel yağıyordu ki arabayı kenara çekip sahildeki kayalıkların yanına gittim. Öylece kayalıklarda oturup denizi izliyordum.


Genellikle düşündüğüm zamanlarda hep buraya gelir öylece otururdum. Hayatımı sorgulardım, annem neden beni bıraktı diye. İyi bir çocuk mu değildim diye. Beni sevmiyor muydu diye.


Çantamdan sigara paketini çıkarıp bir tane yaktım. Sigaradan nefret ederdim çokta nadir içerdim. O günlerden biri de annemin bizi terk ettiği gündü.


Göz yaşlarımı akıtmazdım o kadın için. Sadece çocukken ağlıyordum büyüdükçe gözyaşlarım yerine kendimi zehirlemeyi tercih etmiştim.


Tabii yine kendime zarar vermekten başka bir işe yaramıyordu.


Bir kaç nefes alınca dumanı üfleyip sinirle gözlerimi kapatıp söndürdüm. Yapmayacaktım kendime bu kötülüğü içmeyecektim.


Söndürdüm ama kafamdaki düşünceleri söndüremedim. Mesela 26 yaşında kadındım bugüne kadar tek bir kişi bile girmemişti hayatıma.


Hep derdim kendime, seni annen bile bıraktı, seni annen bile sevmedi terketti. Seni bir başkası neden sevsin, neden yanında dursun.


Sinirle bir nefes alıp dolu gözlerimi sildim. Ağlamayacaktım o kadın yüzünden gözlerimden bir damla yaş akmadı bugüne kadar akmayacaktı da.


Kalkıp arabanın yanına giderken yan taraftaki çöp kutusuna attım elimdeki sigara paketini.


Arabaya bindikten sonra yollar boş olduğu için hızla sürdüm. Havanın da yağmurlu olmasıyla denizin dalgaları artmıştı. Camlar açık olduğu için dalgaların sesi ve rüzgarın sesi birbirine karışıyordu.


Eve gelince İstanbul uyuyordur diye sessizce içeriye girdim ama kendisi mutfaktan yemek yiyordu.


"Şükür geldin be kızım."demesiyle "Sahile gittim."dedim. Başıyla onaylayınca "Ee hayat nasıl gidiyor?"dedim.


"Ne olsun be kuşum aldatıldım."diyip kahkaha atmasıyla bende güldüm. "Neyse ya üzülmedim. Bilirsin ciddi ilişki insanı değilim ben."demesiyle söylediğine hak verdim.


Öyleydi takılmalıktı onun ilişkileri. Hepte öyle kişileri seçerdi.


"Sende yok mu birileri hâlâ."diyerek mutsuzca konuşmuştu. Çünkü bu konuda düşüncelerimi biliyordu. Onu da anlıyordum mutlu olmamı istiyordu.


Başımı olumsuz anlamda sallayınca "Umay, yapma kendine bunu."sıkıntıyla bir nefes alıp "Belki bencil diyeceksin nerden bilecek diyeceksin ama... Geçmişin yüzünden geleceğini bırakma."dediğinde konudan kaçmak için "Ben yatıyorum İso."dedim.


Odaya gelince üzerimi değiştirip yatağa geçtim. Öyle mi yapıyordum gerçekten. Kimse sevmezdi ki beni. Onlarda bırakıp giderdi.


Annesinin bırakıp gittiğini başkası da bırakırdı. Babam, babaannem, abim ve ablam bırakmamıştı. Beni bırakmazdı belki birini seversem.


Ama o da bıraksa yıkılırdım ben. Başımı sallayıp düşüncelerimden ayrıldım. Kimse olmayacaktı hayatımda.


Uyandığımda öğlen olmak üzereydi sabah uyuduğum için normaldi bu saatte uyanmam.


Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım. Çay da olduktan sonra "İso gel hadi."dedim kendisi balkonda telefonla konuşuyordu.


"Geldim, günaydın."dediğinde çayları koyup masaya geçtim. "Günaydın. Bugün bir şeyler yapalım evdeyim ben."dedim.


"Yapalım rehberimiz sensin ben bilmiyorum buraları."dediğinde gülüp "Boztepeye gidelim o zaman kafeler falan da var."dedim.


"Manzara güzel mi?"demesiyle "Herhalde güzel da sen ne sanaysun benim memleketimi. Aha bu gördüğün manzara memleketimin her köşesinde vardır."dedim dışarıyı gösterirken.


Evimin belki de en sevdiğim özelliğiydi. Deniz full gözüküyordu. Denizi ve binayı ayıran tek şey aradan geçen büyük sahil yoluydu. Arabalarda aşağıda kaldığı için direkt deniz gözüküyordu.


"Çok güzel vallahi. İnsanın canı tüm gün burada oturmak ister."dediğinde zil çalmıştı.


"Biri mi gelecekti?"diyen İstanbul'la "Kargo."dedim. Kapıya geçince tahmin ettiğim gibi kurye vardı.


"Umay Hanım siz misin?"dediğinde başımla onayladım. "Barlas Sözer size bırakmamızı söyledi."dediğinde "Haberim var, teşekkürler."dedim. Mektup gibi bir şeydi.


Alıp portmantoya bırakacağım sırada gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı.


Reddi miras dilekçesiydi. Tahmin ettiğinden daha ilginç bir hayat hikayesi olduğunu düşünüyordum.


Onu bırakıp tekrar mutfağa geçtim.


"Ee hani nerde, ne aldın getir de bakalım."demesiyle "Benim değil. Demiştim ya yeni biri taşındı üst kata onun, benden rica etti."dedim.


Elindeki bardağı bir anda masaya bırakmasıyla birlikte çıkan sesten dolayı ona baktım. Gözlerini açmış şaşkın şaşkın bana bakıyordu.


Ne oldu anlamında göz kırptığımda "Kimmiş bu yeni komşun."dediğinde omuz silkip "Barlas diye biri."dedim.


Göz devirip "Ayy Umay söylesene bir soyadı ne, işi ne? Ayrıca resmiyeti kaldırıldığını gözden kaçırdım sanma."dediğinde "Of İso, Barlas Sözer. Asker. Yeterli mi efendim. Kahvaltımı yapabilir miyim?"dedim.


Birden öksürmeye başlamasıyla sırtına vurdum "Ula helal ettum yok bir şey."dedim bir yandan da gülmeme engel olamamıştım.


Kendini toparlayınca "Barlas Sözer mi? Nasıl kızım..."kaşlarımı çatıp "Sen nerden tanıyorsun?"dedim.


"Umay bu adam Sözer'lerin tek erkek varisi. Zenginlik akıyor bunlardan. Bunun annesi var Meral Sözer, sosyete de bayağı bir tanınıyor. Makyaja falan gidiyorum ordan tanıyorum."dediğinde şaşkınlıkla dudağımı büzdüm.


"Ee burda ne işi var ki?"dedim. Merak etmiştim o kadar zenginlik içerisinde Trabzon'da olma sebebini.


"Bilmiyorum o kadarını ama Barlas için magazine sürekli şirketin başına geçecek diyorlardı."dediğinde "İyi de asker değil mi bu adam herkes biliyordur."dedim.


"Öyle zaten herkes merak ediyordu. Kızım adam Milli Savunma Üniversitesi mezunu askerliğe kendini adamış. Annesi askerliği bırakacak diyordu."dediğinde aklıma biraz önce reddi miras dilekçesi geldi.


"Anladım, neyse zamanla öğreniriz."dedim.


"Tabii öğrenirsin. Üst komşun, sana güvenmiş kargosuna sana aldırmış. Resmiyet kalkmış. AYY O DA SANA UMAY MI DİYOR!?"bağırmasıyla yüzümü buruşturdum.


"Bağırma ya, Umay diyor. Adım Umay ya hani."dedim.


"Eniştem benim."demesiyle "Yavas ula nolay hemen bir gelin güvey olaysun."dedim sinir etmişti kimseyi almayacaktım ben hayatıma.


"Ama..."demesiyle "Çay iç İstanbul."dedim.


"Şimdi burda ben İstanbul değilim İso'yum diye zırlayacağım."dediğinde gülmüştüm.


"Hadi kahvaltıyı çabuk yapalım. Önce Boztepe'ye gideriz ordan rakı balık. Okay?"dediğinde kahkaha attım. "Tamam tamam."dedim.


Kahvaltıdan sonra Boztepe'ye gelmiş gezmiş bir kafede oturmuştuk. Şu anda fotoğraf çekiyorduk.


"Ayy Asicim benim, bir de böyle çek." dediğinde göz devirdim. "Hiç göz devirme bende senin 10 tane fotoğrafını çektim. Sende beni çek."dediğinde sinirle "28. Fotoğrafı çektim tam şu an. Sence 10 ve 28 aynı mı?"dedim.


"Ama ya sen sürekli burdasın ben sürekli buraya mı geliyorum sanki?"demesiyle "Tamam tamam inelim artık."dedim tepede olduğu için şimdi arabaya kadar inmemiz gerekiyordu çünkü park yeri yoktu.


En sonunda arabaya binip tamamen çıktığımızda akşam olmak üzereydi. Çok çabuk geçmişti gün.


Şimdiyse ailecek sürekli geldiğimiz bir balıkçı vardı. Oraya gelmiştik. Buranın yerini çok seviyordum. Ahşap bir dükkandı ve denizin üzerinde duruyordu. Denizin içinden yükselen ayaklar tutuyordu.


Böyle olduğu içinde yan tarafımız hemen denizdi. İstanbul'la cam kenarı en köşeye geçince bir kaç balık çeşidi istemiştik. Buranın sahibi olan Ali amca beni görünce yanıma gelmişti.


"Oo savcı hanum hoşgeldunuz... Sende hoşgeldun kizum."demesiyle yüzümdeki tebessümle "Hoşbulduk Ali amca."dedim.


"Ne isteysunuz cetureyum hemen?"dediğinde "Balık siparişlerini verdik. Bir de rakı."dedim.


"Tamam kizum afiyet olsun."diyerek yanımızdan uzaklaşınca "Yaa buranın insanları çok güzel konuşuyor."dediğinde güldüm.


"Öyle, genellikle burda doğup büyüyenler öyle konuşuyor."dedim.


Kahkaha atıp "Seninki de sinirlenince kayıyor."demesiyle göz devirdim.


Telefonumu çıkarıp fotoğraf çekiniyordum. Fotoğraf çekinmek yaşam biçimimdi ve telefonumda binlerce fotoğraf vardı.


Bir kaç dakika sonra siparişlerimiz geldiğinde telefonu bırakıp İstanbul'a baktığımda arkamda bir yere baktığını görmemle hayran bakışlarını takip ettim ve arka masadaki çocukla bakıştığını gördüğümde göz devirip önüme döndüm.


Bardaktan bir yudum alırken "Yemeğine dön İstanbul."dedim. "İso kızım İso, İstanbul değil."dediğinde söylediğini umursamadan sipariş ettiğim balığı yemeye başladım.


Bir kaç saat sonra bardağı masaya koyduğumda gözlerimi kapattım. İçmesem daha iyi olabilirdi. Sarhoş değildim ama kafam çokta yerinde değildi.


İstanbul daha çok alışık olduğu için onun durumu bana göre daha iyiydi. Yemek boyunca durmadan sohbet etmiştik. Bakıştığı çocuk telefon numarasını almak için yanına bile gelmişti.


Bir insan yeni gördüğü birinin telefon numarasını neden isterdi anlamıyordum.


Gece olmuştu artık ve eve gitmemiz gerekiyordu. Hesabı ödedikten sonra birlikte dışarı çıktık. Bu şekilde araba kullanmayacağım için taksi beklemeye başladık.


Telefonumun sesiyle baktığımda ilk bir kaç saniye bulanık gördüm. Umarım alkolden dolayı böyle görüyorumdur. Aksi takdirde gözlerimin bozulmuş olma ihtimalini düşünmek istemiyordum.


Görüntü netleşince baktığımda kayıtlı olmayan bir numara arıyordu.


Açtığımda boğuk çıkan sesimle "Efendim?"diyebildim.


"Alo Umay, ben Barlas. Geç oldu kusura bakma ama bugün gelen kargoyu alabilir miyim diyecektim. Çok önemli de."dediğinde görmeyeceğini bildiğim halde başımla onayladım.


"Umay?"dediğinde kendime gelip ofladım. "Tamam. Ben evde değilim. İlk taksiyle geliyorum. Sen bekle."dedim. Salak saçma konuşuyordum ama elimde değildi.


İki bardaktan sonrası beni aşıyordu ve ben 4 bardak falan içmiştim.


"Umay, sen... İyi misin? Biraz tuhaf geliyor sesin."dediğinde yine başımla onayladım.


Aklıma başımla onayladığımı görmediği geldiğinde"He şey iyiyim iyiyim. Bomba gibiyim."dedim. İstanbul söylediğime kahkaha atıp fotoğraf çekmeye devam ediyordu. O benden iyi durumda demiştim ama pekte farkı yoktu.


Sorun şuydu ki ben dakikalar geçtikçe kendimi daha da sarhoş oluyormuş gibi hissediyordum.


"Umay nerdesin sen?"dediğinde "Lokanta."dedim. "Aslında biliyor musun kendimi tutmam gerekiyordu. İçmeyecektim arabayı sürecektim."diyerek öylesine bir şeyler anlatmaya başlamıştım.


Kelimeler benden bağımsız dökülüyordu ağzımdan.


"Sarhoş musun sen."dediğinde cıklayıp "İçtim ama değilim. Araba süremem taksi bekliyoruz."dediğimde "Yanındaki arkadaşın süremez mi arabayı?"dediğinde İstanbul'u boydan boya bir düzdüm.


"Yok."dedim sadece. "Bana konum atar mısın? Alayım sizi. Bu saatte, o halde taksiye binmeyin."dediğinde "Düşüneyim... Tamam ama çabuk gel uykum geldi yeter artık."dedim.


"Tamam at bana konum."diyerek telefonu kapatınca konumu atıp kenardaki bankalarda oturmaya başladık.


Umarım yolu biliyordur dedim içimden konum attığımı unutup...


Asıl hesabım Wattpaddir. Wattpad düzelirse kurgu yayından kaldırılacaktır.

Loading...
0%