Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@nisanur_0n9nn

🌊🌊🌊

 

Bir kaç saat olmuştu hâlâ odadan çıkan kimse yoktu. Koridorda dolanıyordum ve stresliydim. Yüzü ve üniforması kan içindeydi. Ama başka yarası olup olmadığını, bunların ne derecede olduğunu bilmiyordum.

 

Bir kaç dakika sonra telefonumun çalmasıyla baktığımda Mustafa başsavcı olduğunu görmemle her ne kadar şu an buradan ayrılmak istemesem de mecburen kattan ayrıldım.

 

Orada konuşmazdım çok kalabalık ve sesliydi. Bir alt kata indiğimde telefonu açtım. "Savcım?"

 

"Umay, sabah olay yerine gideceğiz birlikte haberin olsun."son dakika ayarlanan bir şey olduğu belliydi. Normalde bir kaç gün öncesinden nereye gideceğim, hangi sorgulara gideceğim haber veriliyordu. Bir kaç saat öncesinden değil.

 

"Tamam savcım."demekle yetindim o da fazla bir şey söylemeden telefonuma yüzüme kapattı. Sinirle gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Egonun vücut bulmuş haliydi. Sinirimi bozuyordu.

 

Tekrar üst kata çıktığımda çok ses vardı ve kalabalık artmıştı. O sırada kalabalık içerisinde sedyeyle odaya alınan Barlas'ı görmemle hızla ilerledim. Doktorun uyarısıyla latta sessizlik olurken tek ses ayakkabılarımın topuğundan çıkan tok sesti.

 

Hemen kapının önünde beklerken doktor askerlere açıklama yapıyordu. Onlara yaklaşarak bende dinlemeye başladım.

 

"Barlas Bey'in çok derin bir yarası yok neyseki. Kolunda kesik vardı dikiş gerekmediği için sardık. Ama kolunu kesen bıçak belki başka bir şey paslıymış o yüzden iğne yaptık ama bir kaç gün verilen ilaçları kullanması gerekiyor.

 

Karnında ve sırtında yanıklar var. Yüksek ihtimal demirle yakılmış. Karnı çok değil ama sırtının durumu kötü."dediğinde "İz kalır mı peki?"şu an tonlarca soru sormak istiyordum. Ama söyleyebildiğim tek şey buydu o an için. Doktor bana dönüp "Karnında kalmaz ama sırtındakiler cık olmasa da iz bırakacaktır. Üst üste bir kaç demir izi var."dediğinde aldığım nefes yetmiyordu sanki.

 

Canı çok yanmıştı.

 

"Görebilir miyim onu?"dediğimde karşısındaki Ahmet ve Ozan Bey'e döndü. "Umay Hanım girsin."diyen Ozan Bey'le beklemeden odaya doğru ilerledim. İçeriye girip kapıyı kapatacağım sırada Ahmet Bey'in 'Sadece savcısı olduğunu düşünmüyorum' dediğin duymuştum ama umursamadım.

 

Kapıyı kapattığımda gördüğüm bedenle gözlerim doldu. Yüzü yara içindeydi. Yanına gidip ona değmeyecek şekilde yan tarafına oturdum.

 

Elim benden bağımsız yüzündeki yaralara gitti. Tüy gibi bir dokunuşla dokunduğumda belki canı acıyordur düşüncesiyle geri çektim elimi.

 

"Özür dilerim."diyebildim sadece. Gözüm kısa bir süre vücudunda gezindi. Sırtındaki yanıklar için sol tarafa doğru yatıyordu. Yavaş bir şekilde arka tarafa geçtim. Sırtına baktığımda gözümden düşen bir damla yaşa engel olamadım.

 

Nasıl dayanmıştı bu kadar acıya. Benim bakınca bile canımın yandığı şeyleri o nasıl yaşamıştı.

 

Tekrar yanına geçince artık çıkmam gerektiğinin farkındaydım. Eğilip saçlarından öptüm. "Çok özür dilerim."ve odadan çıktım.

 

Kısa bir süredir buradaymışım gibi hissetsemde saat çoktan 06.00 olmuştu.

 

Mustafa başsavcı konumu atmıştı. Oraya gidecektim.

 

Hastaneden çıkamadan önce son kez doktorun yanına gidip yapılacak şeyleri öğrenecektim. Doktorla konuşmamdan sonra üç dört gün burada kalacağını öğrenmiştim. Kısa bir süre sonra hastaneden çıkıp olay yerine doğru gitmeye başladım ama aklımda hâlâ Barlas vardı.

 

Kaç gün orada tutulmuştu?

 

Ne yaşamıştı?

 

Düşüncelerimle birlikte olay yerine geldiğimde çok sayıda araba kaza yapmıştı. Mustafa başsavcıyı görüp yanına doğru ilerledim.

 

"Savcım, olay ne?"diyerek varlığımı belli ettiğimde "Kaza."demekle yetindi. "Ben birbirine giren koskoca iki tır ve beş arabayı görmemiştim. Pardon."diyerek olay yeri incelemenin yanına gittim. "Olay nedir arkadaşlar?"bir yandan da kaza yerine bakıyordum.

 

"Savcım, kasten işlenilen bir suç olduğunu düşünüyoruz. Hedef öndeki tırmış yüksek ihtmalle çünkü kamera kayıtlarında arkadaki tır sürücüsünün telefonla konuştuğu sonrasında önündeki tıra ilerlerken frene hiç basmadığı net bir şekilde gözüküyor."dediğinde "Sürücüler ne durumda?"dedim.

 

En sondaki arabanın arkasında büyük bir hasar vardı ama onun önündekilerde çok bir hasar olduğu gözükmüyordu.

 

"Tır sürücüleri ölmüş. Araba sahiplerinden bir kaçı hafif yaralı hepsi hayatta."dediğinde onayladım.

 

"Arkadaki tır sürücüsünün telefon numarasını aldınız mı? En son konuştuğu kişi bizim için önemli."dediğim şeyle "Telefonu paramparça bulamadık ama bir arkadaşı var."diyerek arkada oturan bir adamı gösterdiğinde onun yanına ilerledim.

 

"Kim olduğunuzu öğrenebilir miyim?"

 

"Hasan'ın arkadaşım. Hasan Yücel."dediğinde "Arkadaşınızın kaza yaptığını nereden biliyorsunuz?"dedim. Belki de telefonla en son konuştuğu kişi karşımdaydı. Ama cevap beklediğim gibi olmadı.

 

"Onun tırı bu, plakasından tanıdım. Yolda giderken görünce de durdum."

 

"Tamamdır."diyerek yanından ayrılıp olay yeri inceleme ekiplerinin yanına geçtim tekrar. "Hasan Yücel. Bulun telefon numarasını."dedim. Ve tüm günüm davayla geçti.

 

🌊🌊🌊

 

3 GÜN SONRA

 

"Duruşma bitmiştir."hakimin sesiyle birlikte mahkeme salonundan çıktım. Topuklu ayakkabılarımın adliye koridorlarında çıkardığı tok sesle ilerliyordum.

 

Bu üç gün içerisinde Barlas'ın yanına bir çok kez gitmiştim ama her gittiğimde uyuyordu. Uyanıkken görememiştim. Ve şu an görmek istediğim tek şey Mavi gözleriydi.

 

Telefonumun çalmasıyla baktığımda İlayda'nın aradığını gördüm. Bu üç gün içinde buraya gelmişti. Ve gayet iyi anlaşıyorduk. Barlas'ın ailesinden sadece o gelmişti. Diğerlerine haber vermemiştik. İlayda'da arkadaşının yanına geldiğini söylemişti diğerlerine.

 

"Efendim?"

 

"Alo, Umay bugün hastaneden çıkış yapılacakmış."dediğinde gülümsedim. Nihayet çıkıyordu. Günlerdir eve gelmesini bekliyordum.

 

"Tamamdır ben eve geçip yemek falan hazırlarım."dedim. Barlas'ın eşyaları verildiğinde içerisinde evinin anahtarı da vardı. Onlar gelmeden önce bir şeyler yapabilirdim.

 

"Bu arada... Şey, Barlas..."diyip sustuğunda telaşla konuştum. "Bir şey mi oldu. Yarası-"sözümü kesip "Hayır endişelenme. Sadece, sen ziyarete geldiğinde hep uyuyordu. Hiç gelmediğini düşünüyor. Söyledim ama inandı mı bilmiyorum."dediğinde derin bir nefes verdim.

 

"Bir şey oldu sandım. Ben ona inandırırım eve gelince merak etmesin."dedim. Vedalaşıp telefonu kapatınca Barlas'ın evine geçip yiyebileceği hafif yemeklerden yapmaya başladım ve bunun başında tabi ki çorba vardı.

 

Şu an Barlasın evinde, mavi mom pantolon, beyaz crop ve çıplak ayaklarımla yemek hazırlıyordum. Belki en rüküş olduğumu düşündüğüm hallerimden birindeydim.

 

Giyimime sonsuz önem verir, ne olursa olsun hep iyi gözükmeye çalışırdım. Giyimim benim psikolojik açıdan her şeyimdi.

 

Gardım, savaş zırhım, psikolojik üstünlüğüm, asilliğim, asiliğim... Her şeyimdi.

 

Yine de şu an bunu umursamadım ve yemek yapmaya devam ettim. En rezil halimle burada olsam yine umursamazdım.

 

Yemekler bittiği an çalan zille hızla kapıya ilerledim. Heyecanlıydım. Günlerdir görüyordum ama gözlerini görmemiştim. Kapıyı açtığımda bir askerin koluna girmiş Barlas karşımdaydı. Arkasında bir kaç asker daha ve ilayda duruyordu.

 

Aramızda sessiz bir bakıma geçti. Gözlerini çok özlemiştim. Sonra bakışlarım vücuduna kaydı üç gün içerisinde bir insandan beklenmeyecek şekilde hızlı toparlanmıştı.

 

Bordo bereliydi bu adam.

 

İçeriye geçtiğinde askerler beklemeden gitmişti. İlayda eşyaları odaya bırakmak için gittiğinde başbaşa kalmıştık.

 

Hiç bir şey söylemeden sadece gözlerime bakıyordu. Bende aynı şekilde onun gözlerine. "Bir daha göremeyeceğim sandım."söylediği şeyi tam anlamamıştım.

 

"Neyi?"diyebildim yalnızca.

 

"Gözlerini."dediği an yanına yaklaştım ama bir yeri acır korkusuyla sarılamadım. "Çok endişelendim. Çok korktum. Hayatımda hiç bu kadar korkmadım ben Barlas"dediğimde sessiz kaldı. "Zahmet verdik sana da. Evine gidebilirsin biz hallederiz."dediğinde hızla başımı iki tarafa salladım.

 

"Hayır hayır, isteyerek yaptım. Senin için yaptım."dediğimde "Hastaneye geldin mi?"dedi. "Geldim tabi ki, her gün geldim. Hakkari'den, Trabzon'a ilk geldiğinde gece de yanındaydım. Hiç bırakmadım seni."dedim. İnanmak ister gibi gözlerime baktığında"Gerçekten."dedim tekrardan.

 

"Barlas, yemek?"diyerek içeriye giren İlayda aramızdaki tuhaf bakışmayı sonlandırmıştı. Nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Ben bu adamı bir şarkıyla reddetmiştim. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Böyle olaylarda çok salaklaşıyordum.

 

"Olur."dedi sadece. "İlayda ben yemek yaptım. Mutfakta sen getirir misin?"dediğimde onaylayıp mutfağa gitmişti. Barlas'a dönüp "Rahat mısın? Yastık ister misin bir tane daha?"diyerek yastık koydum yanına. Sırtındaki yaralar sarılıydı ve her gün krem sürülüyordu. O yüzden eskiye nazaran daha az acıdığını düşünüyordum.

 

Onun da canı acıyor gibi değildi.

 

"Canın çok yandı mı?"dedim dakikalar sonra sessizliği bozarak. "Acımadı, gözlerindeki endişeyi sil. Yakışmıyor gözlerine."dediğinde tebessüm ettim. Yalan söylediğini biliyordum ama kabul ettim bu söylediğini. İyi ki yüzümde fondöten vardı da yanaklarımdaki kızarıklık gözükmüyordu.

 

Utançtan kızarmıştım...

 

"Barlas arkadaşım ameliyat olmuş ben gece onun yanına gideceğim olur mu? Gelirim hemen."dediğinde Barlas onaylamıştı. Bende yemek yemesine yardımcı oluyordum.

 

"Güzel olmuş eline sağlık."dediğinde gülümsedim. "Afiyet olsun."dedim. Aradan bir kaç saat geçmişti. Salonda telefona bakarken içeriye giren Barlas'a çevirdim bakışlarımı.

 

"Ya otur artık otur. Sabahtan beri hiç bir şey olmamış gibi geziyorsun etrafta."diyerek en son isyan ettim. İlayda evde değildi. Ve bu beyefendi sürekli geziyordu.

 

"Yok bir şeyim iyiyim iyi. Halter bile kaldırırım."dediğinde gözlerimi devirdim. "Barlas yaran var, yaran."dedim.

 

"Tek yaram fiziksel değil bunu da bil Karadeniz Kızı."dediğinde sessiz kaldım. O günden bahsediyordu.

 

"Tamam..."derin bir nefes aldım. "Otur şimdi. Bak valla bir yerin acıyacak."dedim. Beni umursamdan yaralı değilmiş gibi yayılarak oturdu. "Of Barlas of ne kadar inatçısın."dediğimde omuz silkti.

 

"Şarkı söylesene bana."dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Şarkıların en güzelini vakti geldiğinde söylenceyeğim."dediğimde bu sefer o sessiz kaldı.

 

"Neyse yatacağım ben. Sende git evine. Sabahtan beri ayaktasın, git dinlen."dediğinde ilk başta istememiştim ama ısrar ettiğini istemeyerek de olsa kalkmıştım.

 

Eve gelince yorulduğumu yeni yeni fark ediyordum. Bunu kısa sürede uykuya dalmamdan anlamıştım.

 

🌊🌊🌊

 

Boşlukta Barlas'ı arıyordum. Beni çağırıyordu, sesi geliyordu ama yoktu. "Barlas!"bağırdığımda sesim çok kısık çıkıyordu.

 

Bir kez daha bağırdım. "Barlas, neredesin!"cevap yoktu. Saatlerdir yürüyerek onu arıyordum. Biraz daha ilerlerken kayalıkların yanına gelmiştim.

 

Burada da yoktu. "Beni mi arıyorsun. Karadeniz Kızı?"arkamdan gelen sesle hızla arkamı döndüm.

 

Barlas limanda bir gemideydi. "Barlas! Bekle."diyerek koşuyorum. Ayaklarım acıyordu baktığımda ayakkabılarım yoktu. Umursamdan koşmaya devam ettim.

 

"Esir düşeceksin bekle. Gitme!"

 

Beni dinlemeden durmaya devam ediyordu. Yanına gittiğimde ortam değişmişti. Etrafa baktığımda karanlıktı bir anda etraf aydınlandı ve Barlas'ı gördüm.

 

Elleri ayakları bağlı bir sandalyede oturuyordu. Her yeri yaraydı.

 

"Barlas!"

 

"Barlas uyan!"

 

Yanına gitmeye çalıştığımda kendiminde bağlı olduğunu fark ettim.

 

Bağırmalarım bir işe yaramıyordu uyanmıyordu.

 

"Barlas bırakma beni!"

 

Etraf karardı.

 

Gözlerimi açtığımda aynı yerdeydik. Bu sefer ellerim bağlı değildi. Hızla Barlas'ın yanına gittim. Sarsarak uyandırmaya çalıştığımda hiç bir tepki vermemesiyle acıyla bağırmaya başladım.

 

"Barlas uyan, yalvarırım uyan!"uyanmadı.

 

"Barlas lütfen."uyanmadı.

 

"Seviyorum, seni seviyorum. Deliler gibi aşığım sana."uyanmadı.

 

🌊🌊🌊

 

Gözlerimi açtığımda etrafa baktım. Odamdaydım. Hâlâ geceydi. Rüya görmüştüm. Rüya da değildi. Kabustu.

 

Derin nefesler aldığımda elimi yanağıma götürdüm. Elime gelen ıslaklıkla ağladığımı anlamam zor değildi.

 

Çok gerçekçi bir kabustu.

 

Üzerimde saten şort ve askılı bir pijama olmasını umursamdan evden çıktım.

 

Adımlarımın beni görüleceği yer belliydi. Öylede oldu. Bir üst kata çıktım. Ve kapıyı çaldım. Şu an tek temennim İlayda'nın evde olmamasıydı.

 

Bir kaç dakika sonra kapı açıldı. Mavi uykulu gözleriyle bir bana bir de üzerime bakarken bu bakmalarının şaşkınlıktan olduğunu biliyordum.

 

"Uma-"

 

 

 

🌊🌊🌊

 

Sınır: 45 oy, 25 yorum

Loading...
0%