@nisanur_0n9nn
|
Ey Türk Gençliği !
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
🌊🌊🌊
Sözünü kesen şey dudaklarım olmuştu. Boyuna yetişebilmek için parmak uçlarımda yükselmiştim. Barlas'ın şaşkınlığını atlattığını kapıyı kapatıp, ellerini belime koyarak daha çok kendisine çekmesinden anlamıştım.
Yıllardır bu anı bekliyormuş gibi süren öpüşmemizde kontrolü Barlas ele almıştı. Daha sert öptüğünde başım şiddetiyle arkadaki duvara çarpacak sanmıştım. Ama başımın arkasına koyduğu eli bunu engellemişti.
Büyük bir açlıkla alt dudağını kavrayarak emdiğimde aynı şeyi o da benim üst dudağıma yapıyordu. Bir kaç dakika sonra nefes alma ihtiyacıyla geri çekildiğimde gözlerim kapalı derin nefesler alıyordum.
"Umay... Şu saatten sonra benim Karadeniz'im sensin. Kaçamazsın."dediğinde başımı iki tarafa salladım. "Kaçmam."dediğim an tekrar dudaklarıma yöneldiğinde seve seve karşılık verdim.
Dudağımı ısırdığında boğuk bir şekilde inledim ama öpüşmemizi kesmedim. Boyu uzundu ve parmak uçlarımda durmaktan ayaklarım acıyordu artık. Bir kaç saniye sonra anlamış gibi Barlas ellerini bacaklarıma dolayarak kucağına aldığında duvar ve onun arasında duruyordum.
Bir eli kalçamın altından desteklerken diğer eli üstümdeki pijamanın içinden çıplak tenimle temas halindeydi. Dudaklarından ayrılarak "Barlas yaralısın indir. Canın acır."dediğimde boynuma bıraktığı küçük öpücüklerle birlikte "Siktir et."deyişini duyduğumda boynumu sola yatırarak daha çok yer açtım.
Bir yandan ensesindeki saçlarını okşuyor bir yandan derin nefesler alıyordum. Barlas başını boynumdan kaldırıp "Hayal gibisin. Çok güzelsin. Kalbinde kendinde çok güzelsin."dediğinde yüzümdeki gülümsemeyle "Özür dilerim. Sana daha önce gelmediğim için özür dilerim."dediğimde gülümsedi. "Kafan karışıktı o gün. Önemli değil."dedi.
Kısa bir süre üzerime bakıp güldü. "Dağılmış gözüküyorsun."dediğinde oflayarak alnımı omzuna yasladım. "Rüküşlükte çığır açtım değil mi?"dedim.
Şu an ne halde olduğumu görmek bile istemiyordum. Barlas çıplak omzuma küçük bir öpücük bırakıp "Her halinle güzelsin."dediğinde içim giderek ona baktığıma emindim.
O ise sanki çok ciddi bir iş yapıyormuş gibi pijamamın düşen askılarını düzeltiyordu. "Pijamana bayıldım."dediğinde gülüp "Sana da alalım. Kırmızısı da vardı."dedim. Bu söylediğimle başını geriye atıp kahkaha attığında çıkan adem elmasından öptüm. Başını kaldırıp "Yapma, dudakların yeterince şişmiş."dediğinde omuz silktim.
Alnımı alnına yaslayarak "Şarkı söyleyecektim."diye mırıldandım. "Senden gelen her şeye razıyım. Söyle."dediğinde derin bir nefes aldım.
"Haydi gel benimle ol...Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize...Ordaki sevgililer özenip birer birer...Gün olur erişirler ikimize."
Söylediğim şarkıdan sonra dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı.
O sırada kapıdan gelen anahtar sesiyle hızlıca kucağından inip üzerimi düzelttim. Kapı açılınca İlayda ikimize bakıyorduk. "İkiniz gecenin bir saatinde ne yapıyorsunuz?"dediğinde boğazımı temizleyip "Uyurken Barlas aradı. Kolunu zorlamış kanıyormuş. Pansumanı yeniledik."dedim fazla soğuk kanlılıkla kendim bile inanırdım neredeyse.
"Barlas geri zekalı mısın sen? Yat dedim sana ne yaptın yine?"diyerek konu değiştiğinde "Sus İlayda çirkef çirkef, kulaklarım acıdı."diye gülerek karşısındaki ikiziyle uğraşan Barlas'a güldüm. "Ben gideyim artık. İyi geceler size."diyerek evden çıktım. Onların da hâlâ atışma sesleri geliyordu.
Eve girince hızla odama gittim. Bugün İstanbul evde yoktu. Cenk'in yanında kalıyordu. Odama geçince gülerek kendi etrafımda döndüm. Sevgiliydik.
🌊🌊🌊
"Oo İso Hanım siz eve gelir miydiniz?"dedim daha yeni gelen İstanbul'a. "Ya geldim işte kıyamet mi koptu. Çağırdın gel diye. Ne yapmış olabilirsin bu kadar?"diyerek sitemle konuşmasıyla güldüm.
Yanına gidip "Bim bam bom çok şükür dostlar..."diyip sustuğumda İstanbul bana bakarak öylece kalmıştı. "Sen ciddi misin!"bağırdığında yüzümü buruşturup "Bağırma ya, duyuyorum."dedim.
Yerinde zıplayıp "Ay Barlas değil mi?"dedi. Göz devirip "Yok başka biri, ula ne saçmalaysun?"dediğimde "Nasıl oldu?"dedi benim söylediklerimi umursamdan.
Gidip adamın dudağına yapıştım nasıl söylenirdi ki.
Ben bunu düşünürken ikinci bir şok nidasını duydum. "Ciddi misin sen?!"ne olduğunu anlamak istercesine yüzüne baktığımda "Umay ben senin bir bakışınla ne söylemek istediğini bir kilometre öteden anlıyorum. E sende delilik de var..."
"Adamın dudağına mı yapıştın?"diye heyecanla sorduğunda "Yani yaptım öyle bir şeyler."dedim.
Olduğu yerde horon teperken "Oyy deli savcım benim."diyerek bir yandan da konuşuyordu.
"Bunu kutlamalıyız, akşam bara gidelim."dediğinde mutfağa geçtim. "Saçmalama İso, adam yaralı. Onu bırakıp bara mi gideyim?"dediğimde o da peşimden gelmişti.
"Yaa aşık şey seni... Sevgilisini de bırakamazmış."dediğinde bu hallerine güldüm. Sevgilim olduğunda bu kadar tepki vereceği kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
"Neyse ben çıkıyorum. Adliyeye gideceğim."diyerek odama girdim.
Lacivert bileklerimde kumaş pantolon ve yine lacivert blazer ceket ve beyaz crop giymiştim. Ayakkabımı giymek için eğildiğimde tırnaklarımdaki beyaz ojelerle aklıma İstanbul geldi. Kendisinin ayak fobisi -değişik bir fobiydi bence- olduğu için merkezindeki tırnak bölümünde sadece el vardı.
Ayak için gidenleri tabiri caizse kovuyordu. Öyle bir ana şahit olmak iyi olmamıştı ama İstanbul'la sürekli dalga geçtiğim bir konuydu.
Düşüncelerimle birlikte lacivert, uzun topuklu ayakkabılarımı giyince hazırdım. Aynaya son kez baktığımda kırmızı rujumla gayet iyi duruyordum.
Evden çıktığımı İstanbul'a haber verip ilk önce Barlas'ın evine çıktım. Son kez durumuna bakıp öyle gidecektim. Kapıyı çaldığımda İlayda açmıştı. "Barlas'a bir bakıp öyle gideceğim işe."dediğimde geçmem için geri çekildi. Ben kendime pek gülmez, soğuk, mimiksiz biri derdim ama bu fikrimi İlayda'yı gördükten sonra kesinlikle bu fikrimi değiştirmiştim.
Çünkü kendisi geldiğinden beri hiç gelmemiş sıfır mimikle duruyordu. Barlas hastanedeyken bayağı sohbet etmiştik. İlk haber verdiğimde ya da... Ama komik bir olayı anlatırken bile yüzünde gülümseme ya da ifade yoktu.
Bu ona ayrı bir hava katıyordu ama. Asil bir kadındı. Ve boyu çok çok uzundu. Sözer ailesinin hepsi mi böyleydi bilmiyordum ama ben Barlas'ın omuzuna gelemezken İlayda rahatlıkla burnuna kadar geliyordu.
Ayakkabımı çıkaracağım sırada "Gelebilirsin öyle. Temizlik yapıyordum zaten. Barlas bok çukurunun içinde yaşıyormuş da."dediğinde güldüm.
Gerçekten öyleydi. Ben ne kadar düzenliysem, Barlas o kadar dağınıktı. İlayda'nın yanından geçerken "Sizin boyunuz kaç? İkimizde fazla uzunsunuz, acaba ben mi kısayım."diye mırıldanmıştım.
Yüzünde yine ifade yoktu ama eğlenir tonda konuşuyordu. "Sen iyisin. Biz uzunuz. Annemle babamda çok uzun"dediğinde sormama engel olamayıp "Ailenizdeki boyları sorsam?"dediğimde salona geçmiştik.
Barlas burada değildi. Bu önemli konudan sonra nerede olduğuyla ilgilenebilirdim.
"Barlas yani sevgilin..."dediğinde şokla ona baktım. Tam bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki "İlayda en büyük sırdaşım, dostum. Birbirimizden bir şey saklamayacağımıza söz vermiştik."diyen Barlas'la kapıya baktım.
"Önemli değil tabi de... Şaşırdım sadece."dedim. "Neyse soruna gelirsem tekrar. Barlas 1.98, ben 1.83, annem 1.79, babam 1.94, Defne'de 1.50."dediğinde ne tepki vereceğimi şaşırmıştım.
"Sulak yerde yetişen benim, uzun olan İstanbul'lular tuhaf. Bu arada Defne? Kaç yaşındayken bu boyda merak ettim şahsen."dediğimde çenemin bu kadar düşmüş olmasına sinir olmuştum.
Çok konuşuyordum ve her ne kadar Barlas yüzündeki tebessümle İlayda'da bıkmamış ifadeyle sohbet etse de sürekli soru sormak hoşuma gitmemişti. Sadece içimdeki merak duygusuna engel olamıyordum.
"21 yaşında Defne. Down sendromlu ve bacaklarında ileri seviyede kemik gelişimi geriliği var."Barlas'ın söyledikleriyle İlayda devam etti söze. "Ailemizin bebeği gibi o. Yeri ayrı. Herkes için."dediğimde başıyla onayladım. Barlas'a dönerek "Koridordaki çerçevelerde tekerlekli sandalye fotoğrafı olan o mu? Çiçekli elbiseli olan?"dediğimde başıyla onayladı.
"Çok isterim bir gün tanışmak."dediğimde "Tanışırsınız. Gel bir gün İstanbul'a."diyen İlayda'yla Barlas'a baktım.
Reddedildiğini bir eve o gitmezse bende gitmezdim. Ona baktığımı gördüğünde "Geliriz bir gün. Orada annemde babamda yaşasa da Defne'nin ve İlayda'nın da evi orası. Tabi ki gideceğim."dediğinde İlayda sinirle "Seninde evin. Kendi evine de gelebilirsin. Bizi görmek için gelmesende evine gelmek en büyük hakkın Barlas."demişti.
Barlas sessiz kalınca "Bu dava olayı için. Ayarladık her şeyi mahkemeye bile gerek kalmayacak. Dedenin mirasın sana vereceği kısmı belirttiği belge ve imzası yeterli olacak."dedim.
Kolumdaki saatime bakıp kalktım. "Ben gideyim. Adliyeye yetişmem gerekiyor."dedim. Çıkışa doğru ilerlerken Barlas arkamızdan gelen İlayda'ya dönüp "Temizliğini yap İlayda."derken altında yatan anlam apaçık ortadaydı.
'Bizi yalnız bırak'
İlayda "Bok kafalı. Ne yaparsan yap."bana bakıp "Sözüm sana değil bu arada."dediğinde gülüp anladım anlamında başımı salladım. Anlaşma tarzlarına bayılıyordum.
İlayda gidince Barlas başını sallayıp "Bir evlenseydi."diye sitemde bulundu. Geçtiğimiz günlerde İlayda'nın nişanlı olduğunu yazın evleneceğini öğrenmiştim. "Neyse ben gideyim artık."dediğimde bana iyice yaklaşıp hafifçe eğilip şakaklarımdan ve saçlarımdan öptü. Bu sefer daha kolay olmuştu. Çünkü ayakkabının topukları yüksek olduğu için birbirimize yaklaşmıştık. "Kolay gelsin savcı hanım."dediğimde güldüm. "Sana da iyi yatmalar asker bey."dedikten sonra çıktım.
Hızlı bir şekilde arabaya binerek adliyeye geçtim. Sorgusuna gireceğim kişilerin dosyalarını okuduktan sonra koridorun en ucundaki sorgu odasına girdim.
Bir kadın oturuyordu ve fazla rahattı. "Şevval Kanık. Kundaklama?"dediğimde kollarını arkasındaki sandalyeye yaslayarak erkeksi bir şekilde bacak bacak üstüne attı. "Benim."dediğinde düz bir şekilde oma bakmaya başladım. "Cici kız sen kimsin? Polislerden bıktım."dediğinde "Tanışalım o halde. Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz. Yeterlidir diye düşünüyorum."derken bir yandan da cübbemi giyiyordum. Oturuşunu düzeltip "Kusuru bakma savcı."dedi.
"Suçların zaten dosyada yazıyor bana neden yaptığını lazım. Anlat bakalım. Eski çalıştığın yeri neden yaktın?"diyerek konuya girdim.
"Hem çalışıp hem okuyordum. Sonra ikisi bir arada olmadı. Annem hastaydı bakmam gerekiyordu. Babam desen orospunun biriyle gününü gün ediyordu. Okulu bıraktım. İşte sürekli ezdi kafenin sahibi. Annemin ilaçlarını almak için az bir para daha gerekiyordu. İşten çıkardı. Alamadım. Annem öldü o adam yüzünden."dediğinde derin bir nefes aldım.
"Bu yaşadıkların birinin dükkanını yakman için bir sebep değil."dediğimde güldü. "Bana hayatı anlatma Savcı. Herkesin senin ki gibi masallardan çıkma bir hayatı yok."dediğinde karşısına oturdum.
"Hayatım masallardan çıkma değil. Eğer masalsa da ben hiç böyle kötü masal duymadım."dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. "Savcı olmuşsun. Güzelsin. Güçlüsün. Daha ne? Maaşını alıyorsun her ay."dediğinde "Ben kolay mı geldim sanıyorsun bu seviyeye?"dediğimde sustu.
"Peki, bir diğeri, otel yakma sebebin?"dediğimde omuz silkti. "Sarhoştum o gün. Ayıldığımda da nezaretteydim zaten."dediğinde derin bir nefes aldım.
"Sonraki, kuaför kundaklamışsın?"dediğimde "O can sıkıntısından oldu biliyon mu? Öyle geçerken gördüm. Canım çekti."dediğinde "Allah'ın manyağı."diye mırıldanmaktan kendimi alıkoyamadım.
Bunu duymuş olacak ki "Bak bunda haklısın harbi manyağım."diyerek güldü. "Ve en son, yani buraya getiriliş sebebin. Galeri yakmışsın?"dediğimde "Psikolojim iyi değil farkındayım. İş yeri hariç hepsini hobi niyetine yaptım. Hadi tutuklayın beni yine bir kaç yıl yatıp çıkayım."dediğinde "Sicilin kabarık. Bu defa zor çıkarsın."dedim.
O ise rahat bir şekilde "Hayatım yok zaten."demekle yetindi. "Peki, sorgu bitmiştir. Polis arkadaşları bekle."diyerek odadan çıktım. Sorgu odasından çıkan başsavcıya "Duyduğunuz gibi. Savunma yapmadı. Direkt mahkemeye sevk ediyoruz."dediğimde "Öyle. Gidebilirsiniz savcım."dediğinde onaylayıp çıktım.
Şimdi sırada başka sorgular vardı.
🌊🌊🌊
Şu an işler hiç planladığım gibi gitmemişti. Eve gitmeyi planlıyordum ama abimden gelen telefonla babamın kalp krizi geçirdiğini öğrendim. Şu an son hızla hastaneye gidiyordum.
Arabanın içinde telefonumun sesinin yankılanmasıyla, arabanın dijital ekranında kimin aradığına baktığımda Barlas olduğunu gördüm. "Umay, aradım açmadın. Öldüm meraktan."dediğinde "Hastaneye gidiyorum. Babam kalp krizi geçirmiş."dedim kısaca.
"Tamam bizde geliyoruz. Umay bak sakin ol. Dikkatli git."dediğinde söylediği şeylere uymadığımı benim kadar o da biliyordu.
Titreyen ellerimle hastaneye giderken "Kapatıyorum Barlas."dedim ve cevap beklemeden kapattım.
Yeni aramayla bu sefer de ablamın aradığını gördüm. Tek tek konuşmalar sürdü yol boyu. Durumunu öğrenmek için abimi aramalarım. İstanbul'a haber verişim...
Babama bir şey olursa neyapacaktım. O benim babamdı ama annelikte yapmıştı.
Kaybedemezdim onu.
Hayatımda en değer verdiğim kişilerdendi kaybedemezdim.
Babamın kaybına hazır değildim.
🌊🌊🌊
Sınır geçmeden bölüm gelmeyecekti ama icardi'nin de dediği gibi içimden geldi.
Sınır: 50 oy
Bu sefer geçmeden asla gelemeyecek. |
0% |