@nisanur_0n9nn
|
🌊🌊🌊
Hastaneye koşarak girdim. Sekreterliğe ilerledim hızlı adımlarla. "İshak Oflaz. Kalp kriziyle getirilmiş."dediğimde bilgisayardan kontrol ediyordu.
"Acile alınmış."dediğinde hemen acilin olduğu alana gittim. Abimde oradaydı koşarak yanına gittim. "Abi ne olmuş. İyi değil mi babam?"dediğimde başını salladı. "Bilmiyorum. Bir şey söylemediler."dediğinde sinirle üzerine yürüdüm.
"Ne yaptın yine. Gideceğini mi söyledin. Her şeyi berbat ediyorsun-"konuşmamı kesip sinirle "Gitmiyorum Umay! Vazgeçtim. Babama da söylemedim."dediğinde sinirle koridorda gezinmeye başladım. "Ya bu adam durduk yere mi kalp krizi geçirdi. Kalp hastası bile değildi!"diyerek sinirle söylendim.
"Abi bir şey söylesene. Ne oldu, yoruldu mu. Yoksa durduk yere mi oldu?"dedim. Derin bir nefes alıp "Telefonla konuştu kimle konuştu bilmiyorum."dediğinde sinirle güldüm.
"Allah'um sen benum akluma mukayyet olasun."bir kaç saniye sonra açılan kapıyla hızla doktorun yanına ilerledik. "Ne oldu babama? İyi değil mi?"dediğimde doktor derin bir kefes aldı.
"Anjiyo yapıldı. Şu an iyi, yüksek ihtimalle şoktan dolayı ani bir kriz geçirmiş. Kalp hastası da değil hastamız. Onu neyin bu kadar tetiklediğini öğrenmelisiniz bence. Bir kaç saat misafirimiz olacak. Evde iyi bakılmak şartıyla taburcu edebiliriz."dediğinde rahat bir nefes verdim.
Bir an da ellerimin titremesi durdu, kalbimdeki amansız ağrı kendini rahatlamaya bıraktı. Çok korkmuştum. Babam gidecek diye çok korkmuştum.
"Tamam teşekkürler."abimin söylediklerinden sonra doktor yanımızdan ayrılmıştı. Abime baktığımda kollarını bedenime sarıp saçlarımdan öptü. "İyi, bizimle... Korkma."korktuğumu anlamıştı. Bugüne kadar ne zaman ne hissettiğimi de genellikle anlıyordu zaten. Bir tek gideceğim dediğinde ne hissettiğimi anlamak istememişti.
"Umay!"Barlas'ın sesini duyduğumda abimden ayrılıp arkama döndüm. Koridorun başındaydı. İkimzide birbirimize hızlı adımlar atarken Barlas kollarımı belime sardı. Bende kollarımı boynuna sardığımda saçımda dudaklarını hissettim.
"İyiymiş, çok korktum. Çok korktum."dediğimde saçlarımı öperek sakinleştirici sözler fısıldıyordu.
"İyiymiş, seninle. İyi..."dediğinde "İyi."dedim. Abim yanımıza gelip "Hayırdır siz?"dedi. Bu durumda bile bunu düşünmesine göz devirip Barlas'ın elini tuttum. "Birlikteyiz."demekle yetindim. Abimin gözlerinden ufak bir şok dalgası geçtiğini gördüm. Ama bir şey söylemedi.
Söylemeye hakkı da yoktu zaten. Küçük çocuk değildim. Gayet aklı başında kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadındım. Bir şey yaparken kimseden çekinecek değildim.
"Neyse babam çıkar birazdan."dediğimde onayladım. "Oda hazırlatır mısın?"dediğimde yanımızdan ayrılmıştı. "En çokta bu özelliğini seviyo-"sözünü kesmesine sebep olan şey koridorun başından gelen seslerdi. Baktığımda ablamların geldiğini gördüm. Beni görünce hızlıca yanıma geldi.
"Umay n'olmuş! İyi mi babam?"dediğinde sarıldım. "İyi birazdan odaya alacaklar."dedim. Derin bir nefes verdiğinde benden ayrıldı. "Babam kalp hastası da değil neden geçirmiş."dedi. "Sadece kalp hastaları kriz geçirmez abla. Abim söyledi. Biriyle telefonla konuşmuş sonra olmuş."dediğimde kaşları çatıldı.
"Kimle konuşmuş, bu kadar kalp kriz geçirmesine sebep olacak ne duymuş olabilir?"dediğinde başımı salladım. Dudaklarımı bilmiyorum anlamında büzdüğümde "Bilmiyorum, bulacağım."dedim. Aradan bir kaç saat geçmişi ve babam normal odaya alınmıştı. Şimdi ise hep beraber oda da uyanmasını bekliyorduk.
"Neden uyanmadı hâlâ?"belkide yüzüncü kere aynı soruyu soran ablamla göz devirdim. İstanbul'u bile geçmişti pimpirik olmakta ve çenede.
"Abla doktora da aynı soruyu sordun kaç kere. Uyanır birazdan."dedim en sonunda. Bir şeyi defalarca söyleyen kişiler en yakınlarım da olsa sinir oluyordum.
Yarım saat sonunda babam uyanınca yorgunlukla gülümsemişti hepimize. "Baba iyisin değil mi? Ağrın falan var mı?"dediğimde başını iki tarafa sallamakla yetinmişti. "Anneme söylediniz mi?"diye kısık sesiyle konuştuğunda abime baktım. "Yok baba söylemedim endişelenmesin diye."dediğinde rahatlamıştım.
Babaannem, babama bir şey olduğunu duysaydı bütün Trabzon'u hatta bütün Doğu Karadeniz'i ayağa kaldırırdı. İşte, o yüzden hakkı ödenmezdi o kadının.
Ablamlar Sera için kantine indiğinde abimde onlarla birlikte çıkmıştı. Barlas da çıkacağı sırada elinden tutup babamın yanına adımladım.
"Bugüne kadar hem annemiz hem babamız olduğun için ilk öğrenenlerden ol istedim."dediğimde babam dolu gözlerine inat gülümsedi. Daha sonra Barlas'a dönüp "Delikanlı, kızım için canımı veririm. Ve sen benim canımın kalbindeki en ufak üzüntünün sebebi olursan... Sadece Doğu Karadeniz'den değil tüm Karadeniz kıyılarından kaybol."dediğinde yüzümdeki tebessümle izliyordum onları.
Barlas boğazını temizleyip "Siz Karadeniz olmasa yapabilir misiniz? Ya da Karadeniz'i hiç üzdünüz mü?"diye bir cevap verdiğinde babam sorgular gözlerle ona bakmaya devam etti.
Barlas bu sessizlikle cümlesini tamamladı. "Umay benim Karadeniz'im."dediğinde konuşma burada bitmişti sanırım.
🌊🌊🌊
"Babamın kiminle konuştuğunu bulacağım."dediğimde saçlarımı okşuyordu. Göğsüne yaslı olan başımla birlikte kayalıklarda denizi izliyorduk.
"Bulursun. Ama ilk önce babana sor. Kendisi anlatır belki."dediğinde başımı salladım. "Barlas... Annen hiç aradı mı?"diye sordum. Merak ediyordum Trabzon'a geldi geleli hiç aramış mıydı?
"Numarasını değiştirdi demiştim. Ama eski telefon numarasıyla bir, bir buçuk ay önce aramıştı. Tekrar arayıp neden aradığını sorduğumda uzun uzun sustu... Sonra yanlışlıkla oluğunu söyleyip yüzüme kapattı."dediğimde sıkıntıyla nefes aldım.
"Seni çok seviyor. O günde sesini duymak için aramış. Evet mesleğin hakkında sana yaptığı baskı yanlış. Ama... Nasıl söylesem, yine de ne durumda olduğunu merak ediyor."dedim.
Şu an çok huzurluydum. Kendimi saatlerce yoga yapmış ve dinginlik kazanmış gibi hissediyordum. Normalde annesine sayıp sövecek ben gitmiş yerine ılımlı biri gelmiş gibiydi. Bilmiyordum.
Belki de Barlas'ın kokusu sakinleştiriyordu. Çünkü en sevdiğim koku onun kokusuydu. Petrikor. İster istemez beni sakinleştiren bir kokuydu.
"Annem iyi biri. Tanısan seversin o da seni sever. Ciddi anlamda iyi biri. Ama mesleğim hakkında yaptıkları affedeceğim bir şey değil. İstersen bir gün götürürüm. Seveceğine de eminim ama ben affetmem."dedi. Haklıydı. Bana yapılsa benim uğruna canımı vereceğim mesleğim için böyle yapsalar bende affetmezdim.
Gerçi çok affedici bir insan değildim zaten ben. O yüzden belki empati yapmam bu durum karşısında yanlış olurdu.
"Belki biraz ergence bir soru olacak ama daha önce hiç konuştuğun biri de mi olmadı?"dediğinde güldüm.
"Bir tane flörtüm oldu. Aslında onunla konuşma sebebim biraz hırstı. Herkes senin sevgilin olmaz. Asi geldin asi gidersin diyordu. Bende onlara sevgilim olabileceğini göstermek için gittim bir çocuğa dedim flört olalım. Ama okula karşı."derken aklıma gelen bu anıyla yüzümü buruşturdum.
"Sonra çocukla kanka olduk biz. Şu an da yakın arkadaşım kendisi."dedim. "Senin şu hırsın beni bitiriyor. Her şey için hırslanıp, hırslandığın şeyi sırf ispatlamak için bile yaparsın."dediğinde başımı salladım. "Size de böylesi kaldı Barlas Bey."dedim imayla.
Saçlarımdan öptüğünü hissettiğimde "Ee sen tek tabanca dolaşmamışsındır ortada."dedim. Biliyordum aslında daha önce sevgilisi olduğunu. Geçen gün boş boş otururken açıp eski magazin haberlerine baktım. Ve arattığım başlık kesindi. 'Sözerler, Sözer ailesi, sosyetenin lüks ailesi Sözerler verdiği davette...'diyerek artarak gidiyordu liste.
Yine de Barlas'tan duymak istemiştim.
"Oldu... Bir tane oldu ama o zaman 22-23 yaşındaydım..."dediğinde "Biliyor musun şu an ne yaptığını falan?"diyerek bir nevi içimdeki kıskanç kadın ortaya çıkıyordu.
"Biliyorum, bir kızı bir oğlu var. Londra'da yaşıyorlar. Bu bilgileri de annemlerden duydum. Şu an bir bilgim yok."dediğinde dudağımın köşesi kıvrılmıştı.
"Başka?"dediğimde boğazını temizleyip saçlarımın uçlarını okşamaya devam etti. "Görev için oldu. Uyuşturucu ve terör örgütü çetesinin başının kız kardeşiydi. Roldü yani... Başka da yok zaten."dediğinde onayladım.
"Biliyorum."diyerek de çok güzel pot kırmıştım. Erkeksi kahkahasıyla ters bakışlarımla ona baktım. "Araştırılmışım."dediğinde yerimde dikleşip "Evet araştırdım. Araştıramaz mıyım?"dediğimde alnımdan öpmüştü.
"Sorgular haldeyken şu tek kaşın istemsiz kalkıyor."diyerek yanağımı okşuyordu. "Oluyor öyle şeyler."diyerek biraz daha yaklaştım.
"Olsun bakalım."diyerek dudağıma kısa bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. "Soğudu hava kalk hadi. Kaç saatir buradayız."dediğinde uzattığı elini tutup kalktım. Arabasına doğru gittiğimizde "Bende bu arabadan alacağım."dedim.
Kendi arabamı çok seviyordum ama bunun ayrı bir güzelliği vardı.
"Senin arabanın kocası."dediğinde "Hiç bir şeyi de unutmazmış!"dedim imayla. İkimizde arabaya binince "Unutmam. Mesela geçen gün, romantik anımızın içinde bana kendi pijamanın kırmızısını almayı teklif ettin. Unutamıyorum."dediğinde kahkaha attım.
"İçine etmişim anın ya."dediğimde gülüp arabayı çalıştırmıştı.
"Hem çabuk eve sür yaranın son pansumanı yapılacak."dedim. "Emredersiniz savcım."dediğinde yüzümdeki içten bir tebessüm oluştu.
🌊🌊🌊
"Baba, abim o gün biriyle telefonda konuştuktan sonra fenalaştığını söyledi."diyerek konuya giriş yaptım. Aradan bir kaç gün geçmiş ve öğrenmek için babamın toparlanmasını beklemiştim. Bugün de köye gelmiştim. Öğrenmem gerekiyordu.
Babamı neyin bu kadar kötü yaptığını bilip elimden geleni yapmam gerekiyordu.
"O gün kiminle ve ne konuştun?"dediğimde sessizlik oluşmuştu. Şu an babaannem, abim ve ablam hep birlikte oturmuş babamdan gelecek cevabı bekliyorduk.
"Boş ver kızım geldi geçti."dediğinde histerik bir şekilde gülerek arkama yaşlandım. "Baba, kalp krizi geçirdin sen. Hemde ne olduğunu bilmediğimiz, pardon bize söylemediğin bir sebepten dolayı."dedim.
Yine sessiz kalmasıyla "Baba... Tehdit asla etmem seni, istemediğin bir şeye de zorlamam ama... Bugüne kadar girdiğim bütün sorgularda merak ettiğim bütün soruların cevaplarını alıp çıktım."dedim.
Herkes ne demek istediğimi anlamıştı.
Netti cümlelerim.
"Dinliyoruz baba."dediğimde oturduğu yerde duruşunu düzeltti. "Pelin aradı. Sizinle görüşmek istediğini söyledi."dediği an herkes kısa bir şokla sessiz kalırken onlardan farklı tepki veren yine ben olmuştum.
Hızla ayağa kalktım. "Ne istiyormuş, ne istiyormuş?!"babam derin bir nefes alıp "Karadeniz'e geleceğim. Gelince çocuklarımı da göreceğim dedi."denmesiyle güldüm.
Öyle ki gülüşüm belli bir süre sonra sinirden olduğu belli olan bir kahkahaya dönüştü.
"Ula yurek mi yedu bu kadun?!"diye sinirle konuştum.
Ablam ılımlı bir ses tonuyla "Belki pişman olmu-"abim sinirle lafını böldü.
"Kandırma kendini. Yıllar önce bırakıp gitti."dedi. Babaannem ne olduğunu yüksek ihtimalle babamdan daha önce dinlemişti o yüzdendi böyle sakin oluşu.
Ama ben sakin olamazdım.
Hayatımın içine edip hiç bir şey olmamış gibi gelmezdi kimse.
İzin vermezdim.
"Eee napacasunuz? Görüşece misunuz o kariyla? Görece mi sizu?"babaannemin sorusuna cevap veren bendim.
"Fuşki görür... Aha yıllar önce terk ettiğu bu Trabzon'a ayak bassun Allah şahidum onu Karadenuz'e gelemeyecek hale getirirum. Dar ederum ona bastuği bu topraklari."diye sinirle soluyup dışarı çıktım.
Abim arkamdan gelecekken babaannemin sesini duydum. "Bırakasun koçari guri moxtimeri. Sonra gidersin."(Sinirli)
Kapıyı kapatır kapatmaz gözlerimi kapattım.
İzin vermezdim.
Yıllar önce defolup gitmişti. Alışmıştım yokluğuna. Gelip düzenimi bozmaya hakkı yoktu.
Gözlerimi açtığımda yemyeşil dumanlı dağlara karışan tek bir şey vardı... Hızla yağan yağmur.
Gözümdenakan bir damla yaşı sinirle sildim.
Kimse yüzünden ağlamayacaktım.
Küçük Umay çok ağlamıştı.
Yer, gök, karşıki dağlar şahitti...
Yıkılmayacaktım.
🌊🌊🌊
61 oy 20 yorum sınır geçmeden gelmeyecek... Wattpad hesabım= nisanur_0n9nn Orada genellikle aktifim. Diğer kurgum gidiyoruma da ulaşabilirsiniz. Pera Karadeniz 16-17-18-19. Bölümler orada yayımlı. |
0% |