@nisanur_0n9nn
|
🌊🌊🌊
Gözlerimi gelen konuşma sesiyle açtığımda, gözlerim şiddetli bir rüzgarda açık kalmış gibi hissettiyordu. Acıyan gözlerimi tekrar kapatıp bir kaç saniye sonra tekrar açtığımda göğsünde yattığım Barlas'ın telefonu kapatıp yan taraftaki komodine bıraktığını gördüm.
Hareketlenmemle uyandığımı anlamış olacak ki başını aşağıya eğmişti. "Günaydın savcım."dediğinde bana savcım demesi hoş geldiği için yüzümdeki varla yok arası tebessümle karşılık verdim.
"Günaydın üsteğmenim."
Alnımda dudaklarının baskısını hissettiğimde başımı biraz daha kaldırarak boynuna yerleştirdim. "Nasıl hissediyorsun kendini?"beklediğim soru saatler sonra gelmişti.
Belki de Barlas'ın en çok bu özelliğini seviyordum. Bir olayda sonuna kadar bekleyip insanı sorulara boğmuyordu. Sabırla doğru anı bekleyip en uygun anda soruyordu.
Derin bir nefes alarak içimden geçen duyguları olduğu gibi söyledim. Beni yargılamadan, kesmeden dinleyeceğini biliyordum. "Hayal kırıklığı... Keşke yaramazlık yaptığım için, hasta olduğu için bıraksaydı. Belki bencillik hastalık için bıraksın denmesi... Ama insanın annesini metres olarak görmesi kadar kötü bir şey görmedim hayatımda."dedim. Cevap gelmedi, bitirmemi bekliyordu... Biliyordum.
"Şu son bir kaç yılda binlerce cinayet çözdüm. Tonla ceset gördüm ama annemi evli bir adamla görmekten çok daha iyiydi. Aslında beni yıllar önce bırakıp giden birinin metres olmasına üzülmüyorum. 10 yaşında metreslik uğruna terk edilmiş olmama üzülüyorum."dediğimde saçlarımı okşayan elleri yavaşlamıştı.
"Çok güçlüsün. O kadının karşısında da dik bir şekilde durduğuna eminim... Evet üzüldün ama kendi hayatın var. Yıllar önce kurulmuş bir düzenin. O gelmeden önce mutluydun... Hiç gelmemiş gibi davranamaz mısın güzelim?"dediğinde iç çektim. "Davranırım. Ama o şerefsiz adamın karısını arayıp, o da isterse boşanması için her şeyi yapacağım ilk önce."dedim. Bir kadının aldatıldığını bildiğim halde sessiz kalamazdım.
Özellikle aldatıldığı kadın yıllar önce beni terk eden annemse.
"Hadi kalkalım artık. Saatlerdir bir şey yemedin... Yemek sipariş ettim gelir birazdan."dediğinde onaylayarak kalktım. Makyaj masamın karşısına geçtiğimde her zamanki Umay'dan çok uzak bir görüntü duruyordu karşımda.
Göz altlarım şişmiş, gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Yüzümün rengi solmuştu bir günde. İşte bunu hiç bir zaman istememiştim. Yıllar önce defolup gitmişken şimdi gelip bir günde bu hale gelmeme sebep olmuştu.
Sinirle bir nefes aldım. Bakım kremlerimden birini alarak süreceğim sırada telefonumun çalmasıyla arkamı döndüm. Barlas'a baktığımda başını eline yaslamış beni izliyordu. Bu haline gülerek yanına yaklaştım. Yataktaki telefonumu alırken eğildiğim için aramızdaki mesafe azalmıştı.
Telefonuma baktığımda babaannemin aradığını görmem şaşırmama sebep olmuştu çünkü babaannem genellikle beni telefonla aramaz yanına köye gitmemi isterdi. Bir şey konuşacağı zaman da bir şekilde haber yollar yanına çağırtırdı.
Kendisi teknolojiye son derece karşıydı.
Yerimde dikleşmeden önce saçlarım arasında parmaklarını dolaştıran Barlas'a yaklaşıp dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak dikleştim.
Telefonu açtığımda "Efendim babaanne?"diyerek ne söyleyeceğini beklemeye başlamıştım.
"Ula bu meret nedu boyle fuşki gire... Napaysun kizum?"ilk sinirlenişine gülerek sorusunu cevapladım. "İyiyum sultanum sen napaysun?"dediğimde derin bir nefes aldığını duymuştum. Sıkıntılı sesiyle "Kizum, o kadun yanuna gelmuş. He sa bir şey dedu mi?"dediğinde yatağa oturdum. Barlas'ın yerinde dikleştiğini hissettiğimde arkama baktım.
Arkama geçerek saçlarımı örmeye başlamıştı. Tebessümle cevap verdiğimde babaannemin sesiyle ona odaklandım. "Ula kim senun bu kizunu üzebilecekmuş..."diyerek neşeli bir şekilde konuştuğumda inanmadığını verdiği cevaptan anlamak zor değildi.
"Sus ula yalan söylemeyesun... Kendu büyuttuğumi bilmeyece miyum!?"aksi sesiyle birlikte derin bir nefes aldım. "Babaannem oldu bir şeyler ama merak etme tamam mı? Hallettim ben."dediğimde "He duyaym senun yaptuklarını, saçlaruna yapişmussun. Helal olsin sa."dediğinde Barlas'a toka vermiştim.
Tokayı taktıktan sonra saçlarımda dudaklarını hissettiğimde sırtımı arkamdaki göğsüne yasladım. Dudaklarını ilk önce şakaklarımda, sonra yanağımda, boynumda... Hissetmeye başlamıştım.
"Ne sandun sen beni?"dediğimde "Ula eşek sıpasu yemeyesun benu... Biliyrum moralinun bozuldiğini."dediğinde Barlas örgümü sol tarafa alarak kendine boynumda yer açmıştı.
"Babaannem halletim da... Kapatsak mı konuyu."dedim en son dayanamayarak. Bir iç çekişten sonra tekrar sesini duydum. "Kimsenun gözundeki ışığu söndürmesune izun verme boncuk gözlum. Hayde kendune iyi bakasun."söylediklerinden sonra telefonu kapatmıştı. Bu haline gülerken Telefonu yan tarafa bıraktım.
Başımı sağa çevirerek boynumla bayağı haşır neşir olmuş Barlas'a baktım. "Sevgilim al boynum senin olsun."dediğimde boynumdaki dudaklarının gerildiğinden güldüğünü anlamıştım.
"Seve seve."diyerek öpmeye devam ettiğinde zilin çalmasıyla ayrıldı. "Sikeyim ya. Benim şansım hiç gülmüyor."diye sitem ederek odadan çıktığında bu sitemine karşı güldüm. Yarım bıraktığım kremimi sürmek için aynanın karşısına gectim. Gözlerimdeki ışıltılıyı kimse söndüremeyecekti.
🌊🌊🌊
"Buldun değil mi bilgileri?"adliyeye gelmiş o şerefsiz adamın karısının bilgilerini sorguluyordum. "Buldum savcım."dediğinde uzattığı dosyayı aldım. Kübra Dumancı.
Çok güzel bir kadındı. Siyah saçları, yeşil gözleriyle birlikte bronz tenli bir kadındı. Bu kadını aldatan adam anne demeye utandığım kadını kesin aldatırdı. Dosyayı açarak bilgileri incelemeye başladım.
Kübra Dumancı.
Ünlü iş adamı Cengiz Kahran'ın tek çocuğu. Mimar ama çalışmıyor.
Neyseki çocukları yoktu. Boşanma kararında velayet işleriyle uğraşmadan kısa bir sürede boşanabilirlerdi.
Telefon numarasını arıyordu gözlerim o sırada sol altta gördüğüm numarayla güldüm. Canımı yakanın canını yakardım. O adam hiç bir zaman öğrenilemeyecek sanıyordu sanırım ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir özelliği vardı.
Ve işler Salih Dumancı için hiç yolunda gitmeyecekti. Magazin dergileri, haberleri bu ailenin en ufak bir olayını yakalamak için fırsat kolluyordu. Araştırmıştım her şeyi.
Kübra Dumancı ile görüşme yapacaktım çok yüksek bir ihtimalle boşanacaktı ve mahkeme sonrası bütün gazete dünyası adliye çıkışı Salih Dumancı'yı çekecekti.
Numarayı arayarak arabaya ilerledim. Bir kaç çalıştan sonra açıldığında tok bir kadın sesi duydum. Kübra Dumancı.
"Alo?"
"Alo iyi günler. Umay Oflaz ben, size önemli bir şey söylemek için aramıştım."dediğimde karşıdan bir kaç dakika başka konuşma sesleri gelmiş sonrasında sessizlik sağlanmıştı.
"Kusura bakmayın kalabalık bir ortamdaydım. Dinliyorum, buyurun."dediğinde arabanın yanına gelmiştim. Barlas tabura gitmişti, İstanbul hâlâ merkezin inşaat işleri ile uğraşıyordu. Yalnızdım bugün ve bilgisayardan halletmem gereken işlerim. İncelemem gereken dava dosyaları, izlemem gereken kamera görüntüleri vardı.
Bunları yapabilmek için rahat olmak amacıyla deniz kenarındaki bir kafeye gitmeye karar vermiştim.
"Eşinizle alakalı."dediğimde sesi değişmiş otoriter bir şekilde "Öncelikle numaramı nereden buldunuz ve bu konuşmanın nereye gideceğini çok merak ediyorum şahsen."dediğinde ciddi bir ses tonuyla cevap verdim.
"Peki... Ben sizi bir kaç dakika sonra görüntülü bir şekilde arayacağım açarsanız daha sağlıklı bir iletişim kurarız."dediğimde sessiz kalmasıyla "Kübra Hanım. Kendimi tanıtayım önce. Belli ki daha önce yapmam gerekiyordu bunu. Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz ben."dediğimde "Savcı mı? Önemli bir şey mi oldu?"dediğinde göz devirdim.
"Sizi aradığımda açın Kübra Hanım."diyerek telefonu kapattım. İnsanlara laf anlatmak çok zordu. Trafik olmayışıyla birlikte hızlı bir şekilde gelmiştim kafeye. Cam kenarına geçerek bilgisayarımı çıkardım. İlk olarak dijital menüyü telefonumda okutturarak içeceklere bakmaya başlamıştım.
Mocha kahve sipariş etmiş gelmesini beklerken Kübra Hanım'ı aramak için tekrar uygulamaya girmiştim. Kulaklıklarımı takarak aramayı başlattığımda hemen açılmıştı. Ekran başında beklediğini bilseydim daha erken arardım diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım.
"Merhaba Kübra Hanım. Umay ben biraz önce demiştim zaten."dediğimde onayladı. "Öncelikle iki gün önce eşiniz Salih Dumancı Trabzon'daydı."dediğimde başıyla onaylamış "Evet işle ilgili anlaşma imzalamak için gitmişti."dediğinde bu kadının ne kadar süredir aldatıldığını çok merak ediyordum.
"Kübra Hanım... Aldatıyorsunuz."dedim pat diye. Biraz patavatsız gibi mi olmuştu bu bilmiyordum ama daha fazla nasıl anlatılırdı bu bilmiyordum. Bir kadına aldatılıyorsunuz diye bir cümleyi ilk kez kurmuştum. Kurmak zorunda kalmıştım.
"Nasıl yani! Anlamadım."dediğinde kahvem gelmişti. "Duydunuz."demekle yetindim. "Nasıl güveneceğim size kim olduğu belli olmayan bir kadın bana kocamın beni aldattığını söylüyor."dediğinde sinirle çantamı aldım. Savcı ruhsatımı çıkarak ekrana gösterdim. "Kim olduğu belli olmayan biri değilim. Türkiye Cumhuriyeti Savcı'sıyım. O adamın sizi aldattığı kadında beni yıllar önce terk eden annem."dediğimde bir kaç saniye tepki vermedi.
Bende onun aksine rahat bir şekilde kahvemi içiyordum. "Eğer doğru söylüyorsanız... Annenizin metres olmasını nasıl bu kadar rahat söylüyorsunuz?"dediğinde kahvemi masaya bıraktım. "Dediğim gibi yıllar önce terk etti gitti. Normalde özel hayatımı insanlara anlatmam ama sizin iyiliğiniz için size anlatacağım."diyerek derin bir nefes verdim.
"İki gün önce benimle görüşmek için gelmişti o kadın. Orada küçük bir tartışma çıkınca Salih geldi. Annem evlenmediğini söyledi. Kocanızla sevgili olduğunu söyledi. Kocanızın parmağında da yüzük vardı."dedim.
Karşımdaki kadın giydiği gömleğinin yakasını çekerek kendine hava alacak her açmaya çalışıyordu. Sessiz kalarak kabullenmesini bekledim. "İnanmıyorsanız-"dediğimde sözümü kesmiş ve beklediğim cümleyi söylemişti.
"Boşanacağım."
Rahatlıkla arkama yaslanarak "Avukatınız var mı?"dedim sakince. Elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım boşanması için. "Şirket avukatları var ama patronlarını savunur onlar. Ama babama haber veririm o ayarlar."dediğinde onayladım.
"Sizden bir ricam var. Mahkeme günü gazeteciler gelebilir mi çıkışa? O kadının ve o adamın itibarının yerle bir olmasını istiyorum."dediğimde kahkaha atmıştı. "Girl power bayılırım. Tabi ki."dediğinde onayladım.
"Tamamdır o zaman. Numaram belli. Herhangi bir şey olduğunda haber verebilirsiniz."dediğimde tebessüm etmişti. "Teşekkür ederim. Haber verdiğiniz için."dediğinde "Rica ederim. İyi günler."diyerek vedalaşıp aramayı sonlandırmıştım.
Evden kahvaltı yapmadan çıktığım için kendime karışık tost ve çay sipariş edip kamera kayıtlarını izlemeye başlamıştım. "Ula önceden böyle değildi bu Trabzon. Suyu çıkmış gibi herkes suç işliyor."kendi kendime mırıldanırken açık camlardan dolayı rüzgarla birlikte saçlarım karışmıştı.
Sinirle oflayarak saçlarımı topuz yapıp bir yandan da notlar alarak olay hakkında tahminler yürütmeye çalışıyordum.
"Buyrun efendim. Afiyet olsun."
Siparişlerimin gelmesiyle bilgisayarımı yan tarafa alarak yer açtım. "Teşekkürler."diyerek çayımı önüme aldığımda burnuma gelen buram buram çay kokusu sakinleştirici niyetindeydi.
Çayın, özellikle demli çayın stres ve sinir yaptığı söylenirdi ama buna asla inanmıyordum. Beni rahatlatıyordu.
Etrafa baktığımda çocuk yoktu. Sigara içecektim ama herhangi bir uyarı var mı diye duvarlara bakıyordum. Bir garsonu yanıma çağırarak "Bakar mısınız... Sigara içebilirim değil mi? Uyarı göremedim ama."dediğimde başıyla onaylayıp "İçebilirsiniz. Üst katlarda yasak."dediğinde "Teşekkür ederim."diyerek çantamdan sigara paketini çıkardım.
Telefonumu alıp sosyal medyada gezerken Barlas'ın araması düştü ekrana. Açtığımda ekranda gördüğüm görüntüsüyle tebessüm oluştu yüzümde. "Bitti mi işin?"dedim arabada oluğunu görmemle. "Bitti güzelim. Eve geçiyorum sen n'apıyorsun?"dediğinde bir kaç saniyeliğine gözleri ekrana kaymıştı.
"Kafede oturuyorum. Aslında çalışıyorum ama oturuyorum işte."dedim her zamanki gibi Barlas'la konuşurken tutan gevezeliğimle. Gülerken ekrana baktığında gülüşü durmuştu. "Umay, içme şunu."dediğinde gözlerimi kıstım.
"Ama canım istedi n'apayım?"dedim bir nefes daha alırken. "İçme yavrum içme. Bak söz verdin ben bırakınca sende bırakacaksın."dediğinde yayılan dumanı izliyordum.
"Söz dedim ya, ee söyle bakalım üsteğmen bey günde kaç tane içmeye başladın. Bakalım gerçekten bırakıyor musun?"dediğimde "Günde bir o da bazen taburda. Kokusu kokunun önüne geçmesin diye her şeyi yaparım demiştim. Yapacağım da."dediğinde güldüm. "Tamam al bak söndürdüm... Konum atıyorum gel hadi."dediğimde vedalaşarak kapatmıştım telefonu.
Konumu attıktan sonra tekrar bilgisayardaki işlerime dönmüştüm. Koluma gelen ıslaklıkla sol tarafa döndüğümde yağmur yağdığını ve camlar açık olduğu için hafifte olsa içeriye vurduğunu fakr ettim. Bu durum beni rahatsız etmek bir kenara mutlu ettiği için kimseye bir şey söylemedim.
Yarım saatin sonunda Barlas geldiğinde gözleriyle bir kaç saniye beni aramış göz göze gelince yanına gelmişti. Eğilerek dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp karşıma geçmişti. "Çalışkan savcım benim."dediğinde gülmüştüm. "Yemek yedin mi?"dediğimde olumsuz cevap almamla kuymak sipariş etmiştim. "Sen yemeyecek misin?"diyerek önündeki çayı içmesiyle başımı olumsuz anlamda sallayıp "Yok bugün çok yedim. Uzun süredir spora da gitmedim."dediğimde onaylamıştı. Arada bana da uzattığı yemekleri reddetmiştim çünkü formu korumakta gerekiyordu bir şekilde.
Telefonuma bakarken gördüğüm şeyle şokla gözlerimi açtım. "Barlas ben gidiyorum."dediğimde hızla bakışlarını bana çevirmişti. "Anlamadım?"demesiyle başka bir şey düşündüğünü anlayarak düzelttim.
"Yok öyle değil. Gideceğim dediğim bir ay sonra üç günlüğüne İstanbul'la Milano'ya gideceğiz."dedim. "Niye?"sorma şekliyle gözlerimi devirerek "Ta bir yıl önce bir yerlerimizi yırtarak yer ayırttık. Moda haftası var. Versace ilkbahar, yaz onu izlemeye gideceğiz."dediğimde zeytinin çekirdeğini çıkararak "Bütün kadınlar mı buna gidiyor? İlayda da iki yıl önce kış defilesine gitmişti. Dünyanın parasını yatırıyorsunuz oraya."dediğinde gözlerimi şokla açtım.
"Sen modanın ne kadar önemli olduğunu bilmiyor musun Barlas! Benim bütün yaşam amacım giyim moda sektörü şu hayatta en değer verdiğim şey. Özellikle ayakkabılar. Ah o ayakkabılar yok mu!? Uğruna bütün mal varlığımı verebileceğim şeyler."diyerek gözlerimi dalgalı denizden alıp Barlas'a çevirdiğimde yüzündeki tebessümle beni izliyordu.
Yüzümü buruşturup "Çok konuştum değil mi?"dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. "Sen hep konuş ben seni hel dinlerim."dediğinde güldüm.
"Emin misin?"dediğimde "Karadeniz'i sevmek cesaret ister hanımefendi. Ve bil bakalım ben hiç bir şeyden korkacak biri miyim?"dediğinde "Değilsin..."dedim.
🌊🌊🌊
Araba durunca bilgisayar çantasını ve kendi çantamı alıp indim. Kafeden çıktıktan sonra Barlas'la birlikte gelmiştik. Tabi ikimizde kendi arabalarımızla geldiğimiz için ayrı gelmiştik ama eve gelişimiz birlikteydi.
Apartmanın girişinde bekleyen Barlas'ın yanına gidince içeriye girmiştik. "Saçlarım çok ıslandı ya! Sıçana döndüm iyice."dedim sitemle o bunu umursamdan "Yok böyle de güzelsin."diyerek başka bir yere takılmıştı.
"Barlas. Cumartesi günü hazır ol."dediğimde sorgular bakışlarıyla "Sen sadece hazırlan ve kalın giyin."dedim. En yüksek topuklu ayakkabılarımı giydiğim için boylarımız yakındı. Yanağına küçük bir buse bırakıp eve girdim.
"İyi geceler...Seviyorum seni."dediğimde bir anda yanıma yaklaşıp alnımdan öpmüştü. "Bende seni seviyorum... Gecelerin iyi olsun."diyerek yukarı çıkmıştı.
🌊🌊🌊
80 oy 40 yorum. Evet fazla gibi çünkü Wattpaddeki bölümlere geldik. Elimde bölüm yok. Ve çok yoğunum sürekli bölüm yazamıyorum. |
0% |