@nisanur_0n9nn
|
Sanki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey Gözleri getirin gözleri. Başka değil, anlaşıyoruz böylece Yaprağın daha bir yaprağa değdiği O kadar yakın, o kadar uysal Elleri getirin elleri Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi. 🌊🌊🌊 "Ben buraya falan mı taşınsam ya?"diyen İstanbul'u başımla onayladım. Zira şu an çok önemli işler peşindeydim. Makyajımı yapıyordum ama eyeliner kısmındaydım. Bitirdiğime kanaat getirdikten sonra aynadan genel görüntüme baktım. Güzel olmuştu. Bugün duruşma olduğu için ceket ve pantolondan oluşan siyah resmi bir takım gitmiştim. Siyah stiletto da giyince tamamen hazırdım. İstanbul'a dönüp "Pişt! Nasıl olmuş?"dediğimde sürdüğü ojeyi bırakıp bana baktı. Bir kaç saniye sonra "Unbelievable."demesiyle göz devirdim. "Neyse ben çıkıyorum."dediğimde "Erken gel ya canım sıkılıyor benim."dediğinde kolumdaki saate bakıp "Erken gelmeye çalışırım. Bugün abim geliyor, yaylaya çıkarız babamların yanına."dediğimde hevesle ayağa kalktı. "Ya çok güzel olur bu."dediğinde tebessüm ettim. Evden çıkarken "Oraya giderken rahat bir şeyler giy, tavsiye."dediğimde baş parmağını kaldırıp onaylama işareti yapmıştı. Evden çıkıp adliyeye giderken ablamın görüntülü aramasıyla yavaşladım. Telefon sabit olduğu için açmıştım. Telefonu açınca küçük kızı Sera'nın sesini duymamla yüzümde bir gülümseme oluştu ekrana baktığımda yakınlaşmış bana bakıyordu. "Teyze ben Sera."dediğinde "Tabii ki tanıdım teyzesinin balı."dediğimde kıkırdamasıyla birlikte ablamın sesi gelmişti "Nasılsın asi kız."dediğinde "Abla ne asisi Allah aşkına?!"demiştim. "Yalan midur da?"demesiyle sessiz kaldım. "Neyse Fırat geliyormuş."dediğinde başımla onayladım. Sera'nın kulaklarını tıkayıp "Kim bilir ne fuşkiler yedi oralarda."diye imalı imalı konuşmasıyla "Abla!"diye sitemle konuşmuştum. Abimin bugüne kadar hayatında kimse olmamıştı, bu herkesi şaşırtıyordu ama böyleydi. Ya da bize söylemiyordu bilmiyordum. Ama bir insanın 30 yıllık hayatına kimseyi almaması tuhaftı. Veya benim gelecekti versiyonumdu. "Neyse abla ben kapatayım adliyeye geldim."dememle birmikte vedalaşıp kapatmıştık. Adliyeye gelince ilk önce Cenk'in yanına uğradım. "Ben geldim."diyerek tebessüm etmemle "Hoşgeldiniz efendim."demesiyle yanındaki sandalyeye oturdum. "Cenk sana bir şey söyleyeceğim ama çok kızma."dememle kaşları çatılmıştı. Gözünü kırpıp "Ne oldu?"dediğinde derin bir nefes aldım. "Ben senin İso'yu sevdiğini ona söyledim."dedim pat diye. Bir kaç saniye sessiz kalınca ona baktığımda dudaklarını ısırıyordu. Genellikle gerginken yaptığı bir hareketti. "Niye böyle bir şey yapma gereği duydun! Söyleyince eline ne geçti?"dediğinde sesi hafif yüksekti. "Sinir etti beni."dememle histerik bir şekilde güldü. "Sende benim sana güvenip söylediğim sırrı gittin ona mı söyledin Umay!"dediğinde haklılığı karşısında sessiz kaldım. "Bak özür dilerim gerçekten. Hem... Hem ben söyledikten sonra da konuştunuz ki siz."dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. "Diyelim ki o da beni seviyor bak diyelim ki... Yine de söylememeliydin Umay. Söylemeyeceğini bildiğim için sadece sana anlatmıştım ben."dediğinde elimi elinin üstüne koydum. Elinde tiki vardı bilek kısmına dokununca kendini tuhaf hissettiğini söylerdi ve ben yıllardır bu tikiyle oynardım. "Özür dilerim. Bir anda ağzımdan kaçtı. Gerçekten söylemezdim normalde."dedim mahçup olmuştum. Hiç olmak istemediğim bir şeydi kendileri. Derin bir nefes verip kollarını bana sarmasıyla affettiğini anladım. "Küçük çocuk gibisin sinirlenince dilinin ayarı yok."diye sitemle konuşmasıyla "Sen de ikinci abim gibisin. Bana küçük çocuk muamelesi yapıyorsun."dedim sitemle. Başımı sağa çevirince bize bakan Barlas'ı görmemle Cenk'ten ayrıldım. Ne işi vardı burada acaba diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Yanına giderken "Barlas?"dememle "Müsait olmadığını bilmiyordum kusura bakma. Girişteki kız iki saat boş demişti."dediğinde "Yok sorun değil müsaitim."dememle "Ben bu miras olayı için avukat ayarlamanı rica edecektim. Araştırma yapardım ama hiç müsait değilim bu aralar."demişti. "Ben yardımcı olabilirim istersen?"dedim. Bu olay dikkatimi çok çekiyordu. Ve hayatını merak ediyordum açıkçası. "Savcı değil misin sen?"dediğinde "Öyleyim ama istediğim davaya da bakabilirim."dediğimde başıyla onayladı. "Tamamdır o zaman, ben gideyim. Sevgilinde seni bekliyor zaten. İyi günler."dediğinde kaşlarım çatıldı. "O benim-"sözümü tamamlayamamıştım çünkü kendisi arkasını dönmüş gidiyordu. Derin bir nefes verip arkaya baktığımda Cenk telefonuna bakıyordu. "Cenk ben gidiyorum."dediğimde bana bakmadan elinin tersiyle git işareti yapmasıyla sinirle eline vurdum. "Ya sen ne psikopat bir şeysin. Herkes sana sonsuz saygı göstersin istiyorsun."diye sitemle konuşmasıyla "Of Cenk! Yine başladın."diyerek çantamı alıp mahkeme salonuna doğru ilerledim. Karman Sarp'ın duruşması vardı ve kişisel avukatı gıcık herifin tekiydi. Duruşmanın başlamasıyla birlikte karışıklıklı savunmalar yapıldı ve "Karman Sarp'ın, Cansu Fide'yi katletme suçundan, ağır yaralama, haneye tecavüz, şantaj ve darp suçlamaları göz önüne alınarak ağırlaştırılmış müebbet almasını talep ediyorum."dediğimde karşı avukat söz hakkı almıştı. Bir eliyle takım elbise giyip gelmiş ve pişman rolüne yatmış olsn Karman'ı gösterip "Sayın hâkim, müvekkilim yaptığından dolayı çok pişman olduğunu, o an alkol etkisi ile kendisinde olmadığını... Ne yaptığını hatırlamadı belgelerde mevcut. Müvekkilimin tazminat cezasını talep ediyorum."dediğinde sinirle ve alayla güldüm. Bir kadını öldürüyordu ve bunu para cezasıyla bitirmeyi planlıyorlardı. Söz hakkı isteyip "Sayın hâkim, cinayet sonucu bir kadının öldürülmesi, şüpheli Karman Sarp'ın, Fide'ye takıntılı oluşu, bizzat Karman Sarp tarafından verilen ifadede mevcut. İfade de kendisi de yaptığından pişman olmadığını söylüyor. İkizi Talan Sarp, ikilinin ilişkisine yakından şahit olmuştur verdiği ifadede bunlar mevcuttur. En ağır cezayı talep ediyoruz."dedim. Söz hakkı Karman Sarp'a verildiğinde üzerindeki ceketin önünü kapatması ve ellerini önünde birleştirip ben masumum der gibi durmasıyla alayla güldüm. "Ben çok seviyorum Cansu'yu, o an ne yaptığımı hatırlamıyordum sarhoştum. Çok pişmanım hâkim bey."diyip başını önüne eğmesiyle kahkaha atma isteğimi geri plana attım. "Karar!"hâkimin sesiyle herkes ayağa kalkmış sonucu bekliyordu. "Yaz kızım, Karman Sarp'ın, Cansu Fide'yi öldürmesi, cinsel istismar etme şüphesi de göz önüne alınarak haneye tecavüz, şantaj ve katletme suçundan yargılanması sonucu, Fide tarafına bir milyon tazminat vermesi ve ömür boyu müebbet hapse çarptırılmasına karar verilmiştir."diyip tokmağı vurmasıyla birlikte "Duruşma bitmiştir."dediğinde herkes salondan çıktı. Hızlı adımlarla salondan çıktığımda "Çok teşekkür ederim size. Kızıma bunu yapanlara hakettiğini vermelerinde yardımcı oldunuz. Allah razı olsun."diyerek sarılan kişi Cansu'nun annesiydi. Kızını bir cinayet sonucu kaybetmiş o kadın. Kollarımı beline sarıp "Rica ederim, görevimdi."dedim. "Çok teşekkürler."diyerek elini uzatan babasıyla elini sıkıp başımla onayladım. Mahkemedeki işlerim bitmişti otoparka inerken yüzümde zafer gülümsemesi vardı. Başarılarıma bir yenisi daha eklenmişti. Arabamın yanına doğru ilerlerken "Bravo Umay Hanım çok iyidiniz duruşmada."diyen sesle derin bir nefes verdim. Arkamı dönüp baktığımda Karman'n avukatı olduğunu gördüm. "Biliyorum."dediğimde kahkaha atmıştı. "Güçlü, güzel ve kendi potansiyelinin farkında olan kadınlar... En sevdiğim."dediğinde "İyi gidin bulun o zaman bir tane benden uzakta."diyerek arabanın yanına geldim. "Sarışın ve mavi gözlü kadınlar daha çok dikkatimi çekiyor."dediğinde sinirle yanına gittim. "Benim de benden uzun olan erkekler dikkatimi çekiyor."dedim benden aşağıda kalan gözlerine bakarak. Yüzündeki gülümseme bozulur gibi olsa da ifadesini toparlayıp "İlk olurum öyleyse."dediğinde yüzümdeki tiksinir gibi bir ifade oluşmuştu istemsizce. "Siktir git avukat canımı sıkma."diyerek bir şey demesine fırsat vermeden arabaya bindim. Hızlı bir şekilde otoparktan çıkıp eve doğru giderken babamın aradığını gördüğümde telefonu açtım. "Efendim baba?"dememle "Kizum nasılsın?"dediğinde yüzümde bir tebessüm oluştu. "İyiyim sen nasılsın?"dedim. Babam bu hayatta en çok değer verdiğim insanlardan biri babaannem çünkü bana annelik yaptı. Diğeri de babam çünkü bize hem annelik hem babalık yaptı. "Bende iyiyum, abin geldu haberun olsun."demesiyle "Tamam baba ben geleceğim akşam."dedikten sonra biraz daha konuşup kapatmıştım telefonu. Eve gelince kapıyı İso açmıştı ama üzerinde etek ve crop vardı "Ula bu halin nedur?"derken ayakkabılarımı çıkartıyordum. "Hazırlan demiştin?"diye saf saf sormasıyla "Yaylaya çıkacağız İso."dediğimde başıyla onaylamıştı. "Allah'ım sen büyüksün. Kızım donarsın bu halde."dedim. Omuz silkip "Ya evin içinde olmayacak mıyız zaten."demesiyle "Kesin evin içinde oluruz böyle git çok güzel olmuşsun İso."dedim. Odaya geçerken yanımda gelip "Ee ne yaptın bugün bakalım."dediğinde odaya girmiştik. "Senin bu arkadaşın tabii ki davayı kazandı."dememle "Ya sen büyüdün de savcı mı oldun."demesiyle yanaklarımı sıkan ellerini ittim. "Çekil ula yapıştun kaldun."dedim daha çok sıkmasıyla hafifçe saçlarından çektim. "Elini çekmezsen saçlarını yollarım."dediğimde ellerini çekmiş ve ilerdeki sandalyeye oturmuştu. "Ya sen bana yıllar önce horon oynamayı öğrettin ama ben hiç oynamadım. Düğüne gidelim, kız tarafı bizi erkek tarafı sanar, erkek tarafı da kız."dediğinde mavi mom jeans giymiştim. "Sırf sen horon oynamak istiyorsun diye tanımadığımız insanların düğününe mi gidelim İso?"dediğimde başıyla onaylamıştı. Bu haline gülerken "Bence yakındır horon oynaman."dedim bugün olacakları hala bilmiyordu. "Ay evleniyor musun yoksa?"demesiyle üzerime kısa bir tişört giyip "Aynen İso! Hatta birazdan nikahıma gidiyoruz."dediğimde göz devirip "Bir kere ya bir kere güzel cevap ver. Kaba şey."demesiyle şokla ona döndüm. "Ben mi kabayım?"demiştim istemsizce. Onaylar anlamda bir şeyler mırıldandınca aklıma gelen şeyle "Sana ne anlatacağım."dediğimde gözleri parlamış hemen yanıma gelmişti. "Dedikodu en sevdiğim."dedi. "Bugün adliye de Cenk'in yanındaydım. Biz konuşurken Barlas geldi."dememle küçük bir çığlık atmıştı. "Ciddi misin sen? Ee neden gelmiş?"dediğinde "Avukat gerekliymiş bende onun avukatı oldum."dediğimde imayla bakıp "Savcısı oldun deli."diyip gülmesiyle bende gülmüştüm. "Başka bir şey demedi mi?"dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "Demedi ama... Sanırım Cenk'le beni sevgili sandı."derken bir yandan da tepkisine bakıyordum. Yüzünün düştüğünü görünce "İşte tam arkadaşız diyecektim ki dinlemeden gitti."dedim. "Yani İstanbul maddeleri der ki kıskandı ama... Daha yeni tanışıyorsunuz."omuz silkip "Belki seni beğenmiştir ve sevgilin oluğunu düşünmüştür."diyerek tamamladı cümlesini. "Bilemiyorum... Ve İstanbul, Cenk hakkında ne düşünüyorsun?"dediğimde derin bir nefes almıştı. "Tuhaf hissediyorum kendimi. Yani... Arkadaştık sonuçta nasıl desem duymayı beklediğim bir şey değildi."diyerek sıkıntılı bir şekilde konuşmasıyla "Hiç bir şey hissetmiyor musun peki?"dediğimde saçlarını arkaya atıp "Seviyorum onu ama arkadaşım olarak. Çünkü yıllardır arkadaşım olarak gördüğüm birini bir anda farklı anlamda sevemem."dedi. Bir kaç saniye sessizlikten sonra "Hayatımda Cenk gibi birinin olmasını isterim ama zaman lazım."dediğinde başımla onayladım. "Hadi çıkalım artık."dedim hava kararmıştı ve artık gitmemiz gerekiyordu. Yoksa babaannem bizi vurabilirdi onun demesiyle bacaklarımızı kırabilirdi. "İso öyle gittiğine pişman olacaksın."derken evden çıkmıştık. İstanbul'un sessizliğiyle ona baktığımda telefonuna bakıp beni hiç umursamıyordu. Bir kaç dakikanın ardından yola çıkınca "Şimdi biz orda ne yapacağız?"demesiyle "Yani babaannemi biliyorsun torunu kaç gün sonra Trabzon'a gelmiş. Ne yapacağını izleyip gör."dedim. Yüksek ihtimalle babaannem bütün köyü toplamıştı ve yine yüksek ihtimalle kendi meşhur karşılamalarından birini yapacaktı. Tabii yanımdaki şahısın bundan haberi yoktu. İki saatin sonunda köye gelince arabayı evin önüne park ettim İstanbul etrafa bakıp "Çok kalabalık değil mi?"dediğinde omuz silkip arabadan indim. İlerde gördüğüm abimle hızla yanına ilerledim o da beni görmüş kollarını açmıştı. Sarılınca "Çok özledim seni! Gitme bir daha bir yere."dediğimde gülmüştü. "Bende seni özledim. Merak etme uzun süre burdayım çekeceğin var benden."demesiyle gülmüştüm. "Fırat Abi, hoşgeldin."diyerek yanımıza gelen İstanbul'la abim gülüp benden ayrıldı. "Hoşbuldum cadı."dediğinde hepimiz gülmüştük. Abim, İstanbul'a hep cadı diyordu bunun sebebi ise tırnaklarının uzun olmasıydı ve abim bizi yanıltmayıp İstanbul'un tırnaklarına bakmıştı. "Kızım vazgeç artık cadı olmaktan."dediğinde onlar her zamanki atışmalarına girmişti. Bende etrafa bakarken babamı görmemle yanına doğru ilerledim. "Oyy İshak Bey özlemedun mi kizunu?"diyerek seslendiğimde arkasını dönmüş ve beni görmüştü. "Benim prensesim gelmiş da özlemez miyum seni?"diyip sıkıca sarılmıştı. "Ben ablamların yanına da gideyim."diyerek yanından uzaklaştım. Ablamların olduğu tarafa doğru giderken Cihan geldi yanıma. Cihan benim küçüklükten beri en yakın arkadaşımdı, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Tabii o beni arkadaş olarak görmüyordu, bunu bir tartışmamız esnasında söylemişti. Ben bu durumda ondan uzaklaşınca arkadaşlığımızın bozulmaması istediği için unut demişti. Unutmamıştım unutmazdım ama miş gibi davranabiliyordum. "Vay be! Savcım gelmiş benim."diyerek gülümsemesiyle saçlarımı karıştırmıştı. Kaşlarımı çatıp saçımı düzeltirken bu halime gülmüştü. "Geldim geldim. Sen hiç gelmiyorsun asıl! Ben geldiğimde hiç görmüyorum seni."dedim babaannemlerin yan evinde oturuyorlardı belki de bu yüzdendi yakın olmamız. Annemin arkasından yolda öylece oturup ağlarken de yanımdaydı. Bebeğimin bacağı koptuğunda, annem yanımda değil diye ağladığımda, kendisi de küçük olmasına rağmen bir şekilde dikip bana verdiğinde de yanımdaydı. Cihan hep yanımdaydı. Onun sevgisi benim kalbimde hep bir yaraydı. Çünkü o benim kardeşimdi, abimdi. İnsan kardeşi dediği bir insanı nasıl sevebilirdi ki. Bazen keşke sevmeseydi beni diyorum çünkü Cihan saf seviyordu. Hiç bir art niyet beslemeden seviyordu. Benden duygularının karşılığını alamadığı için beni sevdiğini belli etmeden seviyordu. Ama inanıyordum ben bir gün hayatına çok güzel biri girecek ve onların sevgisi bu köyde dilden dile dolaşacaktı. "İşim gücüm var benim. Çalışkan adamım ondan."diye kendince kibirli kibirli konuşmasıyla bir kaç saniye sonra ikimizde kahkaha atmıştık. "Neyse sonra tekrar konuşuruz ben ablamın yanına gideyim."diyerek vedalaştım. Ablamın yanına gittiğimde Sera beni görür görmez yanıma gelmişti "Teyzem benim."diyerek kollarını açtığında kucağıma aldım. Yanaklarından öpüp "Mis bebek de buradaymış."dediğimde kıkırdamıştı. Ablamla konuşurken babaannem yanımıza gelmişti. "Ula Sare, Umay nedeysunuz ha oraya gelesunuz böyle."dediğinde yanına doğru ilerlemiştik. "Ne oldi sultanum?"diyerek yavaş bir şekilde konuşmamla gözleriyle bize bir kadını göstermişti. "Ha ben bu kizu çok beğendum. Alacağum Fırat'uma."dediğinde göz devirdim. "Ay babaanne belki abimin sevdiği biri var. Karışma sen. Biri varsa bir gün getirir."dediğimde kaşlarını çatmıştı. "Daha ne bekleyeceğum. Oldi yali kazığı kadar yeter da evereceğum artık. Torun isteyrum ben."dediğinde ablam "Babaanne benim kızım neyine yetmiyor!"diye sitemle konuşmuştu. "Oyy nenesi kurban ona, ula işime karişmayun benum."dediğinde yavaş yavaş yanlarından uzaklaşıp abimin yanına gittim. Koluna girdiğimde bana bakmıştı. "Abicum sana bir şey diyeceğum."diye imalı imalı konuştuğumda göz kırpmıştı. Oflayıp insanlardan uzaklaştırdığımda "Ha sevdiğun biri varsa hemen getiresun yoksa babaannem seni everecektur."dediğimde "Ne yapacak, ne yapacak!"demesiyle kahkaha atmıştım. "Evlenecesun ula anlamay musun?"dediğimde "Yok öyle bir şey nerden çıkarmış?"demesiyle ellerimi iki yana kaldırdım. "Ben bilmem, bir kızı beğenmiş."dediğimde derin bir nefes vermişti. "Bu arada ciddiyim. Sevdiğin bir kız veya sevgilin varsa bana söyle bari."dediğimde burukça gülümseyip ağaçlarla kaplı alana çevirdi bakışlarını. Gözlerine vuran ışıktan dolayı gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Kaşlarım çatılırken "Abi?"demiştim gözlerini silip bana baktığında "Yok biri."dedi. "Gözlerin neden doldu? Ayrıldınız falan mı?"dedim. Abimi ilk kez gözleri dolu görmüştüm. Annemin gidişinden sonra bile bir kere ağlarken görmemiştim. "Yok bir şey Umay. Hadi diğerlerinin yanına gidelim."diyerek elini belime koymuş ve ilerlemeye başlamıştı. Sıkıntılı bir nefes verip sessiz kalmayı tercih ettim bir sorun olduğu aşikardı zamanı gelince kendi anlatır diye düşünüyordum. Anlatmazsa da anlat demezdim çünkü karakter olarak böyleydim küçüklükten beri biri kendi isteğiyle bir şey anlatamadığı sürece pek bor şey sormazdım. İçimden kuvvetli bir ses Barlas'a kendi isteğine sordun hayatı hakkında bir şeyleridese de umursamadım. Karşımda gördüğüm kemençe ve tulumla sabahtan beri olmasını düşündüğüm şeyin olacağını anlayıp İstanbul'a baktım. Gördüğümde yanına ilerledim. "Durum vaziyet nedir İso Hanım? Üşüyor musunuz?"dedim çünkü kolay kolay üşüyen biri olmamama ve buranın havasına alışık olmama rağmen ben bile üşümüştüm. "Üşüdüm biraz ama bomba gibiyim. Babaannenden aldım müjdeyi horon varmış, kolbastı varmış."diye sırıtarak konuşmasıyla "Babaannemin alışkanlıklarından biri, sevdikleri uzaktan gelince hep yapıyor böyle şeyler."dedim. Babaannem biraz tuhaf bir kadındı. Aklına koyduğunu yapar akışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmezdi. Ablam üniversiteyi Ankara'da okumuştu ve bitirip tekrar Trabzon'a geldiği gün düğün gibiydi gerçekten. Çok fazla kişiyi çağırmıştı kendine öz kutlamaları bunlardı. Bir kaç dakika sonra gelen kemençe sesiyle birlikte "Al bak sana horon, ne zaman oynayacağım diyordun."dediğimde çoktan ayağa kalkmış oynayanların yanına gidiyordu bile. Gülerek beni onaylamasıyla "Tanımadığımız insanların düğününe gitmemize gerek kalmadı."dediğimde "Yine de gidelim biz."diyip oyuna girmişti. Bu haline gülüp arka taraftaki masalardan birine geçtim. Tüm gün topuklu ayakkabılarla dolaşmaktan ayaklarım ağrıyordu ve şu an oturmak çok cazip gelen bir şeydi. İstanbul oynayanların arasından video çekmemiş istemişti bunu sesini duymasam da video dediğini ağzından okumuştum. Telefonumu çıkarıp video çekeceğim sırada telefon elimden hızlıca çekildi baktığımda babaannem kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "N'oldu canım babaannem, yine kimi kime beğendin?"dediğimde "Sus sağa çok sinirliyum delu etmeyesun benu."dediğinde derin bir nefes aldım. Yüzüme yapmacık bir tebessüm koyup "Ne yaptım?"dediğimde "Kalkup oynayasun."dediğinde "Ayaklarım acıyor tüm gün ayakkabıyla-"derken sözümü kesip "O meretleri giymeseydun senda kalkasun hemen."dediğinde oflayıp kalktım. Oyuna girmek için İstanbul ve ablamın arasına giderken babaannemin hâlâ söylendiğini duyuyordum. Oyuna girince "Zorla yolladı değil mi?"diyen ablamı başımla onayladım. Bir anda sağ tarafımdan "Gelsun mi?"diye bağıran İstanbul'la yüzümü buruşturdum. Cevap alamayınca bu defa kulağıma yaklaşıp tekrarlamıştı. "Gelsun mi?"dediğinde başımı uzaklaştırıp "Gelsun ula gelsun."dedim sinirle. Kulağımın zarını bir güzel sevmişti. Horon oynamaya devam ederken yorulunca çıkmıştım babaannemin ebni göremeyeceği bir yere oturup telefonuma bakarken abimde yanıma gelmişti. Masadaki çaylara bakıp "Memleketime aşığım ama zaten sıcaktan yandım bunun üstüne sıcak çay mı içilir?"diyerek çayı içmeye başlamasıyla güldüm. "İçiliyormuş demek ki."dedim. Telefonuma bakmaya devam ederken gelen mesaja baktığımda Barlas olduğunu gördüm. Umay yarın müsaitsen benim dava işini konuşalım mı? Sayfadan çıkıp başka bir mesaj gelmiş mi diye baktığımda bir şey göremedim. Yarın duruşmam yoktu. Son dakika bir şey çıkmazsa yarın boştum. Tekrar Barlas'ın konuşma sayfasına girdim. Müsaitim konuşalım. Nerede konuşacağımızı ve saati bana haber verirsin. Mesaj iletilmişti telefonu kapatıp abime baktığımda telefonla konuşuyordu "Tamam kardeşim ordan sola dön, düz ilerlediğinde ilk köy... Tamam... Görüşürüz."diyip telefonu kapatınca "Kaldırma o tek kaşı."dediğinde güldüm. "Kimdi?"dediğimde "Arkadaşım."demişti. Telefonunu masaya koyduktan bir kaç saniye sonra bildirim gelmesiyle telefonun ekranı aydınlanmıştı ve erkanda bir kızın fotoğrafı vardı. Yerimde dikleşip "Oha abi o kim?"dediğimde abim hızla telefonu alıp kalkmıştı. "Umay!"demesiyle "Aman sormuyorum bir daha."dediğimde sıkıntıyla nefes alıp "Arkadaşım gelmiş ben onu alıp geliyorum."dediğinde başımla onayladım. Abim gidince yan tarafa bakmamla hala oynayan İstanbul'u görmemle başımı sağa sola salladım. Nasıl bir enerjiydi bu anlamıyordum. "Öyle tabii zor..."abimin sesini duymamla arkamı döndüğümde "Kardeşimle tanıştırayım."demesiyle birlikte benim, abimin yanındaki Barlas'ı görmem eş zamanlı olmuştu. Ayağa kalktığımda yanıma gelmişlerdi. "Biz zaten tanışıyoruz abi ama senin arkadaşının Barlas olduğunu düşünmemiştim."dememle "Nerden tanışıyorsunuz siz?"diyerek şüpheci bir tavırla sormuştu. "Komşuyuz."diyen Barlas'ı onayladım. "Aynı zamanda sana bahsettiğim olay için yardımcı olacak savcı olur kendisi."diyen Barlas'la abim "Kesin kazandın o zaman davayı."diyen abimle iksii de gülmüştü. Olayın savcısı bendim ama olayı bilmeyende bendim. Buna da sabrettim. Sessiz kaldım. Yarın her şeyi öğrenecektim. 🌊🌊🌊 Oy ve yorum lütfen. Önemli bir konuya değinmek istiyorum. Savcılıkta avukatlıkta neler olduğunu biliyorum. Burada gerçek hayata ters düşen şeyler olay akışı içindir. Biliyorum yani aslında nasıl olur lütfen burada bana cahil muamelesi yapmayın (daha önce yapanlar oldu sanki ben bilmiyormuşum gib o yüzden söylüyorum bunu) biliyorum hepsini ama olay akışı gereği bazı şeyler gerçek hayattan farklı olmalı. Oy Yorum Takip |
0% |