Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@nisanur_0n9nn

"Barlas? Senin ne işin var lan burda?"diyerek konuya giriş abim beni hiç umursamışa benzemiyordu. "Geçen gün bir kap vardı da onu vermeye geldim."diyen Barlas'ın profesyonelliği ve rahatlığı daha da şaşırtmıştı.


Ablam onlara yüzünü buruşturup içeriye girdi bana sarılıp "Boşver sen onları."demesiyle gülüp içeriye geçmesi için geri çekildim. "Umay, evinin manzarasına her geldiğimde aşık oluyorum. Üst katın boştu ben mi gelsem?"diyen ablamla "Üst kata taşındılar, dolu orası."dediğimde suratını asmıştı.


Bu haline içimden gülüp abimlere döndüm. Eniştemde ablamın peşinden içeriye girdiği için abim ve Barlas yalnızdı. "O kap niye sende peki?"diyerek sorgular bir ifade takınan abimle "Ya abi geçen gün talihsiz bir olay yaşandı teşekkür mayetinde."dedim.


Abime yetmemiş olacak ki "Talihsiz kaza? Neymiş bu talihsiz kaza?"diyerek vurgulu ve ısrarcı bir şekilde konuşmasıyla "Ben sana sonra anlatayım abi?"dediğimde sıkıyorsa anlatma der gibi bir ifadeyle baktığında "Ben bunu verip gideyim artık."diyen Barlas bakışmamızı bölmüştü, abim "Yok gel sende, otururuz."dediğinde sinirle gözlerimi kapattım.


Emrivaki en nefret ettiğim şeyler sıralamasında başı çekiyordu ve inatçı abim bunu çok iyi yapıyordu. Benim evime ben istemeden neden birini davet ediyordu şu an çok merak ediyordum.


Barlas'ın bana baktığını görmemle "Gel tabii gel."dediğimde ikisi birlikte içeriye geçmişti. Barlas önde abim arkasında geçerken abimle göz göze gelmemle şirin olduğunu düşündüğü bir şekilde gülümsüyordu.


Tabii biliyordu yaptığı hatayı.


Sessiz bir şekilde bende peşlerinden girdim. "Hoşgeldiniz tekrar."dediğimde İstanbul çoktan ablamla sohbet etmeye başlamıştı bile.


Karşılık vermeleriyle "Abi siz nereden tanışıyorsunuz?"dediğimde "Bizim dükkandan ofis mobilyaları almışlardı bir kaç sefer, oradan."diyince başımla onayladım.


Mutfağa gittiğimde çayları bardaklara koyuyordum başımı çevirdiğimde gördüğüm bedenle irkildim. "Bir türlü veremedim."diyen Barlas'ı elinde tekrar kapla görmemle ister istemez gülmüştüm.


"Önemli değil sende kalabilirdi."dediğimde o bu dediğimi es geçip "Biraz emrivakiyle geldim kusura bakma."dediğinde kendini kötü hissetmemesi açısından önemli olmadığını söylemiştim o salona gittiğimde çayları dağıtmamla "Umay ev çok sıcak değil mi?"diyen abimle diğerine baktım.


Eniştem ve ablamın da aynı şeyi söylemesiyle "Klimayı açayım diyeceğim de..."yere oturmuş oyun oynayan Sera'yı gösterip "Üşürse?"dedim.


Daha sonra aklıma gelen şeyle "Sera burda oynasın, balkona geçelim."dediğimde hepsi onaylamıştı. Oraya gittiğimizde balkonumun büyük olmasının avantajını ilk kez böyle rahat kullanabilmiştim.


"Çok güzel kokuyor burası."diye sessizce konuşan yanımdaki Barlas'a döndüm. "Yağmur yağdığı için."dedim. Başıyla onaylayıp "Trabzon geldim geleli böyle kokuyor."demesiyle dalgaları yükselmiş olan denize bakıp "Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu çok seviyorum."dediğimde "Petrikor."demişti.


"İsminin bir önemi yok güzel olduktan sonra."derken diğerlerine bakmıştım. Abim, ablam ve eniştem koyu bir sohbetin içindeyken İstanbul'un telefonu çaldığı için içeriye girmişti.


"Seni pek tanıdığım söylenemez ama çok asi, hoyrat biri gibisin ona benziyorsun."dediğinde gösterdiği yere baktım. Denizi gösteriyodu."Herkes öyle diyor alıştım artık."derken omuz silkmiştim. "Peki gerçekten öyle misin yoksa bunların hepsi efsaneden ibaret mi?"dediğinde "Gerçek."demekle yetindim o da başka bir şey sormadı zaten.


"Barlas sen ne işle meşgulsün."diyen eniştemle Barlas ona doğru dönmüş "Üsteğmenim ben, siz?"demesiyle ablam bana imalı bir bakış atmıştı bu bakışmamızı bölen şey ise eniştemin sesiydi.


"İnşaat işiyle uğraşıyoruz, Sare mimar. O tasarlıyor ben yapıyorum."diyerek gülüp ablama göz kırpmıştı. "Kumu kendimiz çıkarıyoruz sonra beton ortaklarımız var. Her şey bizden çıkıyor."dediğinde tebessüm ettim.


Etrafımdaki herkes benim aksime cana yakın insanlardı bunların başında da eniştem yer alıyordu.


Barlas ve eniştem iş hakkında konuşurken İstanbul gelip diğer yanıma oturmuştu. "Barlas sen oraya otursan olur mu ben kızlarla konuşayım."diyen yengemle Barlas onaylamış eniştemin karşısına geçmişti ablam yanıma oturduğunda İstanbul'a döndüm.


Yüzü asıktı. "İso, bir şey mi oldu?"dedim. "Gitmem gerekiyor benim ya, merkezde hesaplarda sorun olmuş."dediğinde "Üzülme ablam halledersin sen."diyen ablamı başımla onayladım "Tabii halledersin."diyerek destek oldum.


Enerjisi çok yüksek biriydi ve modunun düşük olması ister istemez üzmüştü.


"Hallederim zaten de..."cümlesini tamamlamadan sustuğunda "İstanbul anlatmadığın bir şey mi oldu?"dediğimde çekinerek ablama bakmış "Bir arkadaşım vardı da benim burda. Yine ayrılıyoruz."demesiyle bahsettiği kişinin Cenk olduğunu anlamak uzun sürmedi.


Bazen hatta genellikle İstanbul'un, Cenk'ten hep hoşlandığını ama bunu fark etmediğini düşünüyordum. Yoksa bu durumu hemen kabullenmiş olması ya da ona bir şans vermesi... Belki de sevgi kavramı bana uzak olduğu için bilmiyordum ne olduğunu.


"Cenk mi?"diyen ablama döndüm şokla o nerden biliyordu?


"Abla sen nerden biliyorsun?!"İstanbul'la aynı anda söylediğimiz cümleyle ablam havalı olduğunu düşündüğü bir şekilde saçlarını arkaya atmıştı.


"Birlikte kafeye gitmiştik ya bir kaç ay önce. İşte orda Cenk'in bakışlarından anlaşılıyordu her şey. İstanbul'un yanındaki çocuğu dövmek ister gibiydi."demesiyle o an bunu hiç farketmediğimi farkettim.


"Kız yine başka biri mi yoksa?"diyen ablamla İstanbul başını olumsuz anlamda sallayıp "Cenk."demekle yetinmişti.


"Kız merak etme sen işleri halleder tekrar buraya gelirsin."ablamın söyledikleriyle sessiz kalmıştı.


"Uzaktayız, birbirimizi göremeyeceğiz ya. Ya şey olursa... Sevgisi azalırsa hem ben ondan hoşlanmaya başlamışken."dediğinde göz devirdim.


"Mal mısın İso?"dediğimde saf saf yüzüme bakmasıyla "Bu çocuk seni imkansız gibi görüp yıllarca sevdi. Sence senden bir adım almışken sevmeyi bırakır mı?"dediğimde "Bırakmaz mı?"demişti.


"Of ula çalışturasun o saksıyu."derken ayağa kalkmış eniştem ve Barlas'ın yanına girmiştim. "Çay?"dediğimde Barlas "Yok ben kalkayım göreve gideceğim gece."dediğinde "Kazasız belasız inşallah."diyen eniştemle sessiz kalmıştı.


Sessizliğin altında kalan cevapları çok iyi biliyordum mesleki deformasyon mu yoksa bir şeyleri anlatamayacağımı farkedince sessiz kalmam gibi bir sessizlik mi bilmiyordum ama bu sessizliğin altına binlerce anlam yatıyordu.


Barlas'ı geçirmek için onunla birlikte kapıya giderken salondan kucağında Sera'yla abim çıktı.


"İyi akşamlar, teşekkürler çay için."dediğinde başımı sallayarak sessiz bir şekilde rica ettim.


"Barlas seninle konuşalım mı biraz."dediğinde abim onaylamış birlikte çıkmışlardı. Abimin arkasından bakan Sera'ya gülüp kucağıma aldım aniden. "Ya teyze korktum."diyerek her zamanki gibi büyümüşte küçülmüş gibi konuşmasıyla "Seni yerim ula."dememle "Teyze ben bir kelime öğrendim."dediğinde "Aferin sana. Ne öğrendin?"dedim.


Bir kaç saniye durup düşünmüştü bu halleri tatlı bir o kadar da komikti.


"Hah buldum!"kulağıma yaklaşıp fısıldayarak "Fuşki."demesiyle gözlerimi şokla açtım.


"Şş! Anne duymasın valla ağzıma eder."dediğimde tabiri caizse sıvamamla gözlerimi kapattım. "Tamam tamam o iş bende."diyip göz kırptığını sandığı bir şekilde gözünü oynattığında güldüm.


"Gel bakalım gidelim."dediğimde "Bende bundan istiyorum."diyerek tırnaklarımdaki bordo ojeleri gösterdiğinde "Sürelim."diyerek yönümü değiştirip kendi odama ilerledim.


Ablamlar kaçtığını düşünebilir hiç bir problem yoktu. Biraz önce odaya doğru ilerlerken balkona göz attığımda kendisini ve kocasını burun buruna görmüştüm. Bizi umuruyor gibi durmuyorlardı.


"Minnoşum?"dediğimde bir mırıldanma çıkarmasıyla "Kardeşin olsun ister misin?"dediğim "Hayır olmaz."diyerek asabi bir şekilde konuştuğunda sessizce başımla onayladım.


Daha fazla kızdırmanın bir anlamı yoktu.


"Tamam teyzecim. Gel bakalım hangi renk olsun?"dediğimde "Sadece bunlar var ki."diyerek sitemle konuştuğunda parmağını uzatıp gösterdiği lacivert ve bordo ojeye baktım.


Gayet güzellerdi.


"Ben bunları seviyorum çünkü."dedim. "Tamam ben bundan istiyorum."dediğinde gösterdiği bordo tırnaklarıma bakıp ona da aynısından sürdüm.


"Teyze senin evde niye hiç bebek yok?"demesiyle sertçe yutkundum.


Bütün bebeklerimi annem alıyordu o gittikten sonra atmıştım hepsini. "Kocaman oldum ben artık. O yüzden yok."dememle "Tamam o zaman bana alır mısın ama?"dediğinde gülüp saçlarından öptüm.


"Alırım tabii ne istersen alırım."dedim.


Gülümsemesiyle oje sürmeyi bitirmiş kurumasını bekliyorduk "Umay! Bak görüyor musun Ali kesin kaçırdı kızımı?"ablamın sesini duyunca Sera'nın kıkırdamasıyla "Ne diyor senin bu deli annen?"diye sitemde bulundum.


Bir kaç saniye sonra açık kapının önünde ablamın belirmesiyle eniştem de onun peşinden gelmişti.


"Kızımı da kendine benzetmiş."diyen ablamla "Git şükür namazı kıl. Kızın bana benzedi diye."dediğimde "Dil de papuç."dedi.


Eniştem bizim atışmalarımıza alışık olduğu için bu halimize gülüp gelip Sera'yı kucağına almıştı. "Anne! Teyzemin ağzına etme."diyen Sera'yla kendimi camdan denize atmayı düşündüm.


"Ne! Umay sen benim kızıma ne öğretiyorsun?"ablama ters bakışlarımı atıp "Ula sen kizuna fuşkiyi öğretmişsun ben napayum?"dediğimde "Ne! Kızım sen neler öğreniyorsun?"diyen ablam bir döngü girmişti bu halini umursamayıp "Sen gitsene artık."dedim.


"Bu kızın misafirperverliği gözlerimi kamaştırıyor."diyen enişteme baktığımda Sera çoktan uyuklama evresine geçmişti. "Tabii canım çok misafirperverdir baksana şuna."dediğinde yalandan bir tebessüm yapıp saçlarımı arkaya attım.


Ablam Sera'ya bakıp uyumak üzere olduğunu gördüğünde "Neyse gidelim artık. Fırat nerde?"dediğinde "Abi diyeceksin kızım abi."diyerek odaya giren kişi abimdi. Ablam hiç bir zaman abi demiyordu. Aslında ben de ona abla demesem olabilirdi aramızda bir yaş vardı ben ona abla derken o kendisinden üç yaş büyük abisine abi demiyordu.


İstanbul'da en arkada bize bakarken herkesin odamda olduğunu yeni idrak edip"Ula çıkun odamdan toplandunuz hepinuz. Özel alandur da."diyerek sitem ettiğimde herkes çıkmıştı.


İstanbul'la en arkada kapıya doğru ilerlerken İstanbul koluma girip kulağıma yaklaştı.


"Ben bir kaç saatliğine dışarı çıkıyorum."dediğinde "Cenk'in yanına değil mi?"dedim emin olmak istercesine. Başıyla onayladığında sessiz kaldım.


"Hayde gidesunuz artuk. Sıkuldum ha sizden."dediğimde ablam yüzünü ekşitip sarıldı. "Sana da görüşürüz. Kendine iyi bak ablacım."diyerek imayla konuşup kısık sesle "Üsteğmen beyi sonra soracağım sana."demesiyle şokla gözlerimi açtım.


Aramızda komşu, savcı müvekkil ve arkadaşlık dışında hiç bir şey yoktu. "Yok bir şey."desemde inanmadığını biliyordum.


Tahmin ettiğim gibi beni umursamadığında abime de sarılıp vedalaştık. Ablamlar bu gece onda kalacak yarın Ordu'ya döneceklerdi.


Bir kaç dakika sonra İstanbul balkonun kapısında belirmişti. Ablamlar gittikten sonra bilgisayarımı almış balkona geçmişim ve son davayla ilgili görüntüleri ve kanıtları inceliyordum.


"Ben çıkıyorum asicim."dediğinde "Tamam dikkat et."dedim. Gülümseyip yanağımı seslice öpüp "Tamam anne."dedi. Bu dediğini umursamayıp kamera görüntülerini izlemeye devam ettim.


İstanbul başını eğip ekrana bakacağı zaman elimle ittim. "Ya bir kerecik bakayım."diyerek hevesle konuşmasıyla "Saçma sapan şeyler isteme İso, cinayet nasıl işlenmiş onu mu izlemek istiyorsun?"dedim.


"Ayy cinayet mi çok korkunç! Neyse çıktım ben!"diyerek çıktığında arkasında bu olmamış dercesine başımı salladım ve izlemeye devam ettim.


Berberin önünden son model bir araba çok hızlı bir şekilde geliyor ve arka koltuktan rastgele olduğu belli olan mermiler berberin camını vuruyordu.


Mermilerden birisi berberin üzerindeki apartmanın camından bulunan saksılardan birinin düşmesine sebep olmuştu.


Silahı kullanan kişinin hiç bilgisinin olmadığını belli oluyordu. Görüntüleri izlerken berberin içinden kaçan insanlar ve son sürat ilerleyin arabanın bir kaç saniyeliğine duraksayıp yoluna devam etmesi net bir şekilde gözüküyordu.


Yüksek ihtimal isteyerek yapılmış bir şey değildi. Telefonumun çalmasıyla birlikte arayana baktığımda Melike komiser olduğunu gördüm. Olayla ilgili bir gelişme olmuştu sanırım.


"Efendim?"


"İyi akşamlar savcım, rahatsız etmek istemezdim ama olayın zanlıları aileleriyle birlikte karakola geldiler."dediğinde kaşlarım yukarı kalktı.


"Aileleriyle?"dediğimde "Evet... Savcım, çocuk şubeyle çalışıyoruz."dediğinde bir kaç saniye tepki verememiştim.


"Çocuklar... Kaç yaşında?"dediğimde alacağım cevabı çok merak ediyordum.


"Üç kişiler, ikisi on yedi yaşında biri on sekiz."dediğinde gözlerimi kapadım.


Hayatlarını karartmışlardı.


"Tamamdır ben geliyorum."dediğimde onaylamasıyla kapatmıştım telefonu.


Odama geçip siyah kısa bir etek ve bordo gömlek giymiştim. Hafif bir makyaj yapıp bordo ruj ve ayaklarımın hâlâ çok acımasına rağmen kombinimle uyumlu olduğu için bordo stilettolarımı giyip evden çıkmıştım.


Emniyete gelince Melike komiseri görmemle yanına ilerledim hızlı ve sert adımlarla.


"Nasıl olduğunu anlattılar mı?"dediğimde üst kata çıkmak için asansöre binmiştik. "Evet sorguya aldık. On sekiz yaşında olanın ehliyeti yok daha. Babasının doğum gününde aldığı arabayı almış. Babası ehliyeti olmadan izin vermemiş ama gizlice çıkmış.


Silah büyük bir güvenlik şirketinin üzerine kayıtlı."dediğinde "Ne alaka?"demekten kendimi alıkoyamamıştım.


"Babaları tanınan iş adamları. Korumaları var. Onlardan birinin silahıymış."demişti.


Sorgu odasına girince üç genç buradaydı. "Tanışalım gençler. Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz ben. Sizleri tanıyorum olaya geçelim. Araba kimindi?"diyerek konuşmaya başlamıştım.


Gözlerini kaçırıp başlarını eğmeleriyle derin bir nefes aldım. "Bakım gençler önemli bir konu ve sizin önünüzde uzun bir gelecek var. Kendiniz için anlatın."dediğimde birisi "Babamın arabası. Kaçırdık."dediğinde yavaş yavaş rahatladıklarını hissettim.


"Peki, neden böyle bir şey yaptın."diyerek sakin bir sesle konuştuğumda "Eğlenmek istedik."dedi. Kollarımı önden çapraz yapıp "Silahla ve birilerini öldürerek mi?"dedim.


"Savcı Hanım çocuklar zaten korkmuş biraz sakin-"diyen kişi çocukların avukatıydı.


Elimi kaldırıp "Avukat Bey! Sorgudaydız. İşimi öğretmeyin bana!"diyerek tekrar çocuklara çevirdim bakışlarımı.


"Cevap gençler. Birini öldürünce eğlendiniz mi?"dedim. Aynı anda başlarını olumsuz anlamda salladıklarında "Yıllarca hapis cezası alabilirsiniz farkındasınız değil mi?"dedim.


Korku dolu gözlerle bakmalarıyla "Gasp, cinayet suçlarından."dediğimde sessiz kalmalarıyla "Çocuk emniyette misafir olacaksınız bir gece yarın nöbetçi mahkemeye gideceksiniz."diyerek konuşmamı tamamladım.


Odadan çıktığımda çocukların aileleri buradaydı "Savcı Hanım ne olmuş. Çocuklara ne olacak şimdi?"diyerek telaşla konuşan kadınlara dönüp "Yaptıkları şeyde kimseye bir şey olmasaydı belki tazminat cezası derdim ama... İki kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olay. Bu yüzden yüksek ihtimal hapis cezası istenir."dediğimde bir kadının fenalaşmasıyla bir kaç polis gelip revire götürmüştü.


Çocukların babası olduğunu tahmin ettiğim adamlar "Savcı Hanım, olayı farklı bir şekilde çözemez miyiz? Hem daha gençler. Hem de bizim ülke çapında bir adımız var."dediklerinde histerik bir gülüş çıktı dudaklarımdan.


"Beyefendi siz çocuğunuzuz geleceğini mi düşünüyorsunuz yoksa adınızın kirlenmesini m"dediğimde "Her ikisini de... Bakın bir miktar ücret karşılığında anlaşabililiriz."dediğinde sesim sert, güçlü ve kendinden emin çıkmıştı.


"Ne dediğinizin farkında mısınız siz! Devletin savcısına nasıl rüşvet teklifinde bulunabilirsiniz?"dediğimde söylediklerimi hiç umursamışa benzemiyordu.


Sessiz kalmasıyla "Bizim cübbelerimizin cebi yok. Bunun sebebini biliyor musunuz? Kimse rüşvet almasın diye. Para uğruna adaletten vazgeçmeyelim diye. Sizin gibi parasıyla her haltı yiyebileceğini sanan insanlar çaresiz kalsın diye!"sinirle konuşmamla yanındaki adam "Anlıyoruz ama sizde bizi anlayın, yarın sabah magazinlerde şirketin adı kirlenecek."dediğinde düşündüğü şeyin çocuğu değil hâlâ şirketi olduğunu farkettim.


"Ben sizin düşüncenizi sikeyim. Sizin oğlunuz hapse girecek belki on yıl belki on beş yıl belki müebbet siz neyden bahsediyorsunuz!?"sesim yüklemişti artık dayanamıyordum.


Oğlunu düşünmek yerine düşündüğü şeyler sinirle dolmama yetmişti. İnsanlar çok bencildi karşısında oğlu olsa bile adam onu değil kendi adını, şirketini düşünüyordu.


"Siz bizimle ne hakla böyle konuşabilirsiniz! Şikayet edeceğiz sizi. Siz bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?"dediğinde adama doğru ilerleyip "LAN SİNİR ETME BENİ, KİM OLURSAN OL UMRUMDA MI?"diyerek en son dayanamayıp bağırmıştım.


"Şikayet edeceğiz sizi. Bizim kim old-"


"Ben sizin soyadınızı da sikeyim. Şirketinizi de paranızı da!"diyerek sinirle soludum. Hâlâ bana kim olduğumuzu bilmeden diyor.


"Savcım, tamam lütfen siz gelin muhatap olmayın."diyerek yanıma gelen Melike'yle geri çekildim.


Sinirle adamlara bakıp parmağımı sallayarak "Sabah magazin gündeminde olacaksınız iyi izleyin. Büyük bir manşetle Cumhuriyet Savcısına rüşvet teklifi ettiğiniz için hakkınıza dava açıldığı her yerde duyulacak!"diyerek arkamı dönüp uzun koridorda ilerlemeye başladım.


"Melike Hanım, çocukların ifadeleri nöbetçi mahkemeye iletildi mi?"söylediğim şeyle "Evet, yarın sabah."dediğinde başımla onayladım.


"Tamamdır ben çıkıyorum. Sabah adliyede olacağım. Bana şu iki adamın bilgilerini atar mısınız?"dediğimde onaylamasıyla emniyetten çıktım.


Mesaj sesiyle telefonuma baktığımda Melike atmıştı. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.


-Adnan Şahan

Şahan Group sahibi.


-Ahmet Sadık

Saklı Holding yöneticisi.


Ortaklık yapan iki şirket. Tanınmış iş adamları.


Gazeteci arkadaşlarımdan birini arayıp söyleyecektim zaten gerisi gelirdi.


"Teoman bir şey isteyeceğim direkt konuya giriyorum. Adnan Şahin ve Ahmet Sadık Cumhuriyet Savcısına rüşvet teklif etmekten haklarında dava açıldı. Bu haber tüm magazin sayfalarında duyulsun."dediğimde gülme sesiyle "Birileri bizim hırçının damarına basmış da bu adamlar iş adamı değil mi kızım bayağı tanınıyolar."dediğinde gülüp "Öyle oldu biraz ve evet onlar. Neyse yapar mısın?"dediğimde "Tabii ki kızım, gazeteci için böyle haberler nimet nimet."dediğinde "Tamamdır o zaman teşekkür ederim."dediğimde vedalaşıp kapatmıştım.


Arabaya binip eve doğru giderken gördüğüm marketle durdum biraz bir şeyler alabilirdim çünkü İstanbul evdeki atıştırmalık olan her şeyi bitirmişti.


Markete girip sevdiğim şeyleri aldıktan sonra ödemek için kasaya gittiğimde kendime engel olmadan sigara aldım.


Demiştim her seferinde söz verip tekrar yapıyorum diye. Belki benim kendime olan güvenimde bu kadardı.


Ödemeyi yapıp çıktıktan sonra hızlıca eve geçtim. Saat geç olmuştu ve sabah mahkeme vardı binaya girmeden önce gözlerim Barlas'ın evine kaymıştı. Işıkları kapalıydı demek ki gitmişti göreve.


Bunları neden düşündüğümü anlamlandıramayıp gözlerimi çektim evinden. Eve girdiğimde İstanbul yoktu yüksek ihtimalle gelmezdi. Bu saate kadar gelmediyse daha gelmezdi.


Gözlerim kapanırken telefonuma gelen bildirim sesini umursamadım.

🌊🌊🌊


"Barlas Sözer, İstanbul emredin komutanım!"yüksek ve gür sesle yüzbaşından gelecek emri bekledi Boz Timi. Hepsi hazırdı görev için vatanları için savaşacak gerekirse şehit olacaklardı.


Yüzbaşından gelen emir netti. "CANIN PAHASINA SAVAŞ ASKER." Başka bir söze gerek kalmamıştı Boz Timi bulundukları bölgeye koordinatlı bir şekilde dağıldı ve herkes yerlerine yerleşti.


Gelecek tırlarca uyuşturucu sevkiyatını baltalayacaklardı. İçlerinden çok sayıda teröristin de bulunduğu grup sınırı geçtiği an bombalar patlayacak teröristler etkisiz hale getirilecekti.


"Dördüncü bölge. Durum nedir?"telsizden gelen yüzbaşının sesiyle "Komutanım ilerde bir hareketlilik var."diyen Barlas'la herkes hazır olda bekliyordu.


Yarım saatin sonunda sınır geçilmiş ve ilk hamle karşı taraftan gelmişti komutanın verdiği işaretle birlikte tim saldırıya geçerken hepsinin tek bir hedefi vardı: Ya ölecek ya da öldüreceklerdi.


Saatler süren çatışmadan sonra atılan son bombalarla birlikte her iki taraftada büyük bir patlama oldu ve iki grupta ağır yaralar aldı.


Dördüncü bölgenin durumu biraz daha kötüydü. Acı çekiyorlardı. Üsteğmen Barlas Sözer'in hayatında kaçıncı olduğunu bilmediği yaralarına bir yenisi daha eklenmişti.


Sırt ve omzunun arasına gelen kurşun hâlâ içerdeydi ve acı çekmesine sebep oluyordu.


Teröristler etkisiz hale getirilmiş başkan olarak adlandırdıkları ele başı ele geçirilmişti. Sevkiyat parlatılmış her şey yolundaydı.


İlk yardımı yapılan yaralı askerler için helikopter çağrılmış dağın başında kurdukları kampa götürülüyorlardı.


Şartlar zorluydu. Malzeme sınırlıydı. Ve yaralı çoktu.


Barlas'ın omuzundaki kurşun çıkarılırken canı yansa bile sesimi çıkarmamış beklemişti. Bir doktor vardı ve durumu ciddi kim varsa ona yardım ediyordu.


Doktor ilaç ve kremleri verirken malzemenin sınırlı olduğunu hepsi biliyordu. Yara kremini uzatmasıyla "Bende var durumu ciddi olanlara verin."diyerek vicdanını dinledi.


Trabzon'a döndüğünde Umay'dan, Karadeniz kızından kremi alacaktı.


Gözleri geldi aklına bir an sebepsizce... Artık acıdan göz kapaklarını tutamıyordu. Gözleri kapanırken gördüğü tek şey alımlı, ne kadar asi görünse de yardımsever kalpli olan.. deniz gözlü kadındı.


🌊🌊🌊


"Karar! Ege Şahan'ın on iki yıl hapsine. Arda Şahan'ın cinayetle bir bağlantısı olmadığı kanısıyla serbest kalmasına. Çağan Sadık'ın yaşı uymaksızın araba kullanımı ve cinayete yardımından bir yıl ev hapsi ve beş milyon Türk lirasını maktul tarafına ödenmesine karar verilmiştir."


Hakimin söyledikleriyle derin bir nefes aldım kolay bir duruşma değildi. "İTİRAZ EDİYORUM. KÜÇÜK BENİM OĞLUM!"diyerek bağıran kadına "Duruşma bitmiştir."diyerek masadan kalkan hakimle umursamadığı gözler önüne serilmişti.


Mahkeme salonundan çıkıp kimseyle muhatap olmadan adliyenin çıkışına ilerledim. İstanbul'u arayıp açmadığında dün geceden beri eve gelmediği için merak ediyordum.


Cenk'i aradığımda yeni uyandığı belli olan sesiyle "Niye aradın?"dediğinde "Ayı mısın düzgün cevap versene."diye takıldığımda "Of Umay ne söyleyeceksen söyle hadi."dediğinde derin bir nefes verip "İstanbul yanında mı gelmedi eve?"dedim.


"Uyuyor."Cenk'in söylediği şeyle gözlerim şokla açıldı. "Ula napaysunuz siz. Çok hızlı değil misiniz?"dedim. Bunlardaki hıza maşallahtı yani.


"Saçmalama Umay. Normal uyuyoduk. Ayrıca daha sevgili bile değiliz."dediğinde imayla "Aynen canım insanlar sevgilisi olmayan kişilerle birlikte uyur hep."dedim bir şey söyleyeceğini hissettiğimde "Neyse uyuyun siz kapatıyorum."diyerek telefonu kapattım.


Uzun zamandır istediğim şeyi gerçekleştirmek için hayvan barınağına sürdüm arabayı. Çok uzun zamandır köpek sahiplenmek isitiyordum.


Ve o gün bugündü. Cins köpeklerin olduğu bir barınak vardı oraya gidiyordum. Kısa bir yoldan sonra gelmiştim. Kapıda görevli bir kadın vardı buraya daha önce dolaşmak için geldiğimde de görmüştüm.


"Hoşgeldiniz. Gezecek misiniz yoksa sahiplenme mi?"dediğinde "Sahiplenme."derken heyecanlanmama engel olamamıştım.


"Tamamdır şuradan gidelim."dediğinde kadını takip ettim. Buraya geldiğimde ismi Bal olan bir köpek vardı onu görmemle yanına adımladım.


"Bal ne kadar zayıflamışsın sen."diyerek sakin bir şekilde konuştum. Bir önceki gelişimde kilolu bir köpekti kendisi.


Görevli kadının "Zayıflamadı siz geldiğimizde hamileydi. Yavruları oldu."dediğinde "Gerçekten mi? Yavrularını görebilir miyim?"dedim.


"Göstereyim. İki haftalıklar daha."diyerek arka tarafa geçtik. Altı tane Bal'ın kopyası olan köpek vardı.


"Bunlardan birini sahiplenebilir miyim?"dedim. Golden cinsindeydiler ve inanılmaz tatlılardı.


"Evet evet istediğinizi alabilirsiniz."dediğinde yanlarına gittim. Topuklu ayakkabılarımın çıkarttığı sesten olsa gerek arkaya doğru gitmişlerdi ama biri öylece bana bakıyordu.


Bu haline gülüp kucağıma aldım onu. Başını koluma saklamasıyla "Ya sen ne kadar tatlı bir şeysin."diyerek sevdim.


Kadına döndüğümde "Cevabınız belli sanırım."demişti. Gülerek başımla onayladım. "Siz bana kalan aşılarını ve almam gereken eşyaları yazar mısınız?"dediğimde o ayarlarken bende kucağımdaki minik bebeğe isim düşünüyordum.


Başımı sağ tarafa çevirdiğimde gördüğüm denizle birlikte tekrar kucağımdakine döndüm. "Deniz olsun mu senin adın?"diyerek mırıldandığımda başını bana çevirmesiyle gülüp kendime çektim.


Öpüp "Deniz."dediğimde tekrar bakmasıyla kahkaha attım.


Her şeyi ayarlayıp çıktıktan sonra gerekli olan bütün eşyaları alıp eve geçtim. İstanbul gelmiş yemek yiyordu.


"Biz geldik!"dediğimde arkasını dönüp "Siz?"dediğinde kucağımdaki Deniz'i görmesiyle hemen ayağa kalkıp yanımıza gelmişti.


"Yaa sen ne kadar tatlı bir şeysin."diyerek sevdiğinde "Tamam yeter bu kadar uzak dur kızımdan."diyerek kendime çektim.


Gülerek "Aman al senin olsun."dediğinde "Eğitime yollayacağım daha tuvaletini nereye yapması gerektiğini bile bilmiyor. Çok sevdim ama eve bıraktığı..."diyio sustuğumda İstanbul kahkaha atıp devam etmişti cümleme.


"Boklarını temizleyemezsin değil mi?"dediğinde başımla onayladım. Buna ikimizde gülerken "Neyse ayarladım ben götürürüm bir kaç saate. Sen anlat bakalım neler yaptın?"dediğimde gözlerini kaçırıp tekrar yemeğine devam etti.


"Hiç ne yapayım oturduk falan."dediğinde imayla gülüp "Cenk'i aradığımda uyuyordunuz böldüm kusura bakma."dedim.


Yanakları al al olurken gülüp yanağını sıktım. "Tamam tamam utanma."dedim.


Onu mutfakta yalnız bırakırken kızımla birlikte odama geçtim. Üzerimi değiştirip acıyan ayağıma baktığımda tekrar kanadığını gördüm. Gözüm Barlas'ın verdiği kreme kayarken aldım ve biraz sürdüm.


Üzerinde askeri bir şeyler vardı yüksek ihtimal taburda verilen bir şeydi. Bayağı da etkili olması bunu kanıtlar nitelikteydi.


Gün içinde İstanbul'la vedalaşmak için havaalanına gitmiş sonrasında eve gelmesi yemek yapmıştım. Deniz'i eğitime bıraktığımda evde tekrar tek başımaydım.


Buruk bir şekilde gülümseyip balkona çıktım. Sigara yakıp denizi izlerken geceleri simsiyah olmasına rağmen nasıl bu kadar güzel olabilir diye düşünmeden edememiştim.


Bu kadar dalgalıyken, hırçın ve asiyken nasıl bu kadar huzur verebilir diye düşünmeden edememiştim.


Dakikalar sonra kapının sesini duyduğumda düşüncelerimden ayrılıp bitmek üzere olan sigarayı söndürüp kapıya doğru ilerledim.


Üzerime baktığımda yüzümü buruşturmadan edememiştim çünkü üzerimdeki pijama takımı vardı ama göğüs dekoltesi fazla fazlaydı. Normalde giymediğimden değildi ama pijamaydı sonuçta.


Üzerime hırka alacağım sırada bir kaç kere daha kapıya vurulunca kapıyı hafifçe araladım. Yüzündeki yaralar olan Barlas'ı görmemle kaşlarım çatıldı kapıyı tamamen açıp "Barlas sana n'oldu?"dan ötesine gidememişti ağzımdan çıkanlar.


🌊🌊🌊



🌪️OY VE YORUM AZ GELİRSE KİTAP YAYINDAN KALIRILACAKTIR.


Loading...
0%