Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm

@nisanur_0n9nn

Önceki bölüm yoruma Barlas tek çocuktu bir anda üç kardeş oldu diyenler var. Barlas tek erkek çocuk olduğunu söylemişti. Hatırlarsanız İstanbul'da Umay'a sözlerlerin tek erkek varisi demişti.

Oy ve yorum.

🌊🌊🌊


"Sen şimdi gerçekten buraya mı taşınacaksın?"diyerek hayretler içerisinde İstanbul'la konuşuyordum. Beni şaşırtan şey ise bunu onaylamış olmasıydı.


Kendisi sosyete takılan biri olarak hiç bir zaman Trabzon ve benzeri yerlerde yaşanmayacağını söylüyordu. Bunu Trabzon'u kötülemek için söylemiyordu tabii ki sadece buralar ona göre fazla doğal yerlerdi. O beton yığını olan şehirleri seviyordu.


Bugün kadarmış o da. Demek ki asla asla dememek gerekiyormuş.


"Ay Umay! Kaç kere evet dedim ya. Neyse sen anlatmaya devam et. Sonra ne dedi sana?"dediğinde geçtiğimiz hafta Barlas'la olan konuşmalarımızdan bahsettiğini anlamıştım.


O gün bana kokusu kokunun önüne geçmesin demiş ve benim yarım bıraktığım sigarayı içmişti. Tabii her şeye hazır cevap olan ben buna bir şey diyememiş öylece kalmıştım. Oradaki sessizliğimizi bozan şey ise Barlas'ı taburdan çağırmalarıydı.


Yarası olduğunu söylediğimdeyse aldığım cevap kısa ve netti. Daha kötülerini yaşadım.


"Sonra gitti işte bir haftadır da görmedim."derken sesim huzursuz çıkmıştı. Nereye gittiğini bilmiyordum. "Göreve falan girmiştir o zaman. Peki sen bu adama karşı hiç bir şey hissetmiyor musun? Kızım dışardan ateşle barut gibi duruyorsunuz!"diyerek sonlara doğru yükselen sesiyle derin bir nefes aldım.


"Bak İso şimdi sana doğruları anlatmam gerekirse, bu adamdan hoşlanıyor gibi bir şeyim. Ama... Anla beni, ben annem ve babamdan başka aşk görmedim. Onun da sonucu ortada."dediğimde "Umay ben seni anlamaya çalışıyorum ama belli bir yerde beynim tıkanıyor."diyerek biraz sessiz kalmıştı.


Benimle aynı şeyi yaşayamayan biri beni anlayamazdı buna en yakın arkadaşım dahildi. "Her aşk aynı olacak diye bir şey yok."dediğinde "Sen beni anlayamazsın İstanbul, kimse anlayamaz. Senin anne ve babanın birbirine ne kadar aşık olduğu şu an bile gözüküyor. Sen öyle bir ortamda büyüdün belki bu yüzden aşk veya sevgi sana güzel gibi gelebilir ama ben o kadının arkasından babamın çaresizliğini geceleri niye bizi bırakıp gittin demelerini unutamıyorum."dedim.


O kadın gittikten sonra günlerce babam odadan çıkmamış öylece dağlara bakıp durmuştu. Ben sana ne yaptım da benden gittin diye mırıldanmalarını küçük Umay çok iyi duymuştu.


O anlar aklına ilmek ilmek işlemişti. Bir daha çıkmamak üzere. Küçük Umay annesinin geleceğine inanıp geceleri uyumayıp onu beklerken babasının o hallerini görüp bir bir aklımda tutmuştu.


Yıllar sonra büyüdüğünde anlamıştı o anları.


O yüzden şu an kimse ona gelip aşkın güzel olduğunu anlatamazdı. İlk önce onu anlamaları gerekiyordu.


"Peki... Yardım almak ister misin bu konuda?"diyen İstanbul'la kaşlarım çatıldı. "Ne yardımı?"dediğimde karşıdan gelen tıkırtılarla birlikte İstanbul'un sesi duyuldu.


"Psikolog bir arkadaşım var. Belki iyi gelebilir."dediğinde görmese bile başımı olumsuz anlamda sallayıp "İstemiyorum. Neyse ben kapatayım işlerim var."diyerek vedalaşıp telefonu kapattım.


Her zamanki Umay'dım. İstemediği bir konu olduğunda olabildiğince kaçardım.


🌊🌊🌊


"Görev bitmiştir asker."aldıkları rahat emriyle birlikte dağılmıştı tim. Yaralıydı Barlas ama o gün çağırdıklarında gitmişti.


Emir her şeyden önce gelirdi. Yap deniliyorsa yapardı ve biterdi. Emre karşı itiraz ve sorgulama yoktu.


"Siktir git pezevenk hangisiyle buluşacaksan buluş ama benden yardım falan isteme."diyerek konuşan kişi timdeki Saffet'di. Timin çapkını bir kaç kızla aynı anda takılan Merih'e ayar çekmekle meşguldüler.


Barlas timdeki arkadaşlarının bu haline gülerek yanlarına gitti kısa sürede hepsine alışmıştı. Birbirlerine canlarını emanet ediyorlardı neticesinde.


"Geri zekalı sen anlamazsın, yavşak gelmiş yavşak gidiyorsun."diyerek diğerleri de onunla uğraşırken Barlas arka taraftaki sandalyelerden birine oturup sessizce onları dinledi.


Aklı karışıktı, duyguları karışıktı. Deniz gözlü kıza karşı bir şeyler hissediyor bunu da belli etmekten çekinmiyordu. Onun kafasını karıştıran şey Umay'dan bir adım bile görmemiş olmasıydı.


Kendisi sözleriyle bir şeyleri belli ederken o hiç bir şey söylemiyordu. Belki de sevmiyor veya başka bir sevdiği var diye düşündü Barlas o an.


Ona karşı duygularında dürüst olmama sebebi de Umay'dı. Onun ne hissettiğini kestiremiyordu.


Omzunda hissettiği baskıyla başını çevirdiğinde yüzbaşı Ahmet'i görmüştü. Ayağa kalkacağı zaman "Oturun oturun."diyen komutanlarıyla hepsi sohbetine devam etmişti.


Barlas'ın yanına oturan Ahmet karşısındaki adamda bir şeyler olduğunu seziyordu. Yıllarca eğitim almıştı insanların duygularını ruh hallerinden bir sorun olup olmadığını da anlamak zor değildi onun için.


"Bir sorun mu var lan?"diyerek konuya giriş yaptığında Barlas düşüncelerinden ayrılıp komutanına döndü. Rütbe de değillerdi bu yüzden daha rahat konuşabilirdi.


"Yok bir şey. Düşünüyorum sadece."diyerek kısa bir cevap verdi.


"Oğlum tamam yıllardır tanımıyorum ama ilk geldiğinde böyle değildin. Bir şey olmuş belli."diyen Ahmet'le, "Biri var."diyerek konuya girdiğinde timin geri kalanı da sohbeti kesmiş Barlas'a odaklanmıştı.


"Ooo hayırlı olsun o zaman."


"Yengemizle tanıştırırsın bir ara."


Herkes bir şeyler söylerken Barlas sessiz kaldı. "Seviyorsan sorun ne?"diyerek ortamdaki sessizliği sağlamış daha sonra bu soruyu sormuştu Ahmet.


"O, yani O beni seviyor mu bilmiyorum ben ona belli ediyorum ama o hiç bir şey söylemiyor bu konu hakkında. Sevmiyor yani."diyen Barlas'la sessizlik oluşmuştu.


Kimseden ses çıkmıyor herkes arkadaşlarının bu durumu hakkında kendi fikirlerini düşünüyordu.


"Komutanım bence gidin direkt yapışın dudağına."diyen kişi Merih'in ta Kendisiydi. Bir kaç kişi ensesine vurup küfürler ederken Barlas sessiz kalmıştı.


Ama bunu düşünmüyor da değildi. Gidip bir anda Umay'ı öpse olur muydu? Başını iki yana sallayıp kendisine azgın bir puşt olmadığını hatırlattı. Kimseye isteği olmadan bir şey yapma hakkı yoktu.


Ki karşısındaki sevdiği kadındı. Düzgün davranmalıydı, kendisinden nefret edebileceği tek bir hareket bile etmemeliydi.


"Sus lan ben gidiyorum."diyerek kalktı Barlas. Bir an önce eve dönmek istiyordu. Bir haftadır görevdelerdi. Şu an Trabzon'da, Karadeniz'in kalbi olan yerlerden birindeydi.


Ama o daha kendi Karadeniz'ini görmemişti. Gidip mavi denizlere bakıp asilliğiyle Karadeniz'de olduğuna kendini ikna etmeliydi.


Her anını ezberlemişti Barlas. Davalar hakkında konuşurken ya da ciddi bir şeyler hakkında kulağında bir sürü sıralı olan küpelerin desenlerinde geziyordu elleri, utanınca gözlerini kaçırıyor ama bunu bilerek başka bir yere bakıyormuş gibi soğuk kanlılıkla yapıyordu.


Acılarından sesinde tek bir duygu belirtisi olmadan bahsediyordu. Ama gözbebeklerindeki o titremeyi görüyordu Barlas.


Bahsetmek istediği konuları saklama gereği duymadan kapatıyor ve konudan kaçıyordu.


Bunları düşünürken arabasının yanına gelmişti. Bir arabaya bile güler olmuştu artık. Aklıma her seferinde benim arabanın kocasıdemesi geliyordu.


Taburdan ayrılıp hızla eve giderken "Ulan Karadeniz, bana ne yaptığını bir bilsen."diyerek dişleri arasından mırıldanmıştı.


Kendi içinde Karadeniz demişti Umay'a bu zamana kadar. Benziyorlardı. İkisi de asi ama huzur veriyordu. Hırçın, dik başlıydı ikiside ama yeri geldiğinde diniyordu bu hoyratlığı.


İkisinin kokusu bile aynıydı. Yanına yaklaştığında deniz kokusu geliyordu Umay'dan. Sigara kokusunun önüne geçemiyordu ama kendisine zarar verecek bir şey yapmasını hiç istemiyordu.


Yaranın kendisiydi ikiside, imkansız gibi geliyordu. Ama iyileştirmeyi de biliyordu imkansızı ortadan kaldırmayı da.


Etrafa huzursuzluk verirken Barlas'a huzur oluyordu her ikisi de.


🌊🌊🌊


Başımı oturduğum koltuğa yaslayıp gözlerimi kapadım. Bir haftadır aynı dava üzerinde artık saat geç olmuştu ve öğleden beri buradaydım.


Tahminlerimize göre rakip şirketlerden biri yapmıştı. Bir grup zaten uyuşturucu kaçakçılığından yakalanmıştı o şirket yapmıştı yüksek ihtimalle.


Korumalardan biri o şirketle bağlantılı çıkmıştı şu an emniyette sorgudaydı günlerdir olduğu gibi hiç bir şey söylemiyordu.


İşin tuhaf kısmıysa ölen kişilerin hepsinin aynı anda işe girdiğini söylemesiydi. "Bence o şirket ayarlayıp gönderdi çalışanları, sonra işi bitenleri anlaşılmasın, itiraf etmesinler diye öldürdü."diyerek konuşan Alp'le parmağımı şıklatıp salladım.


"Evet, başka bir sonuca da varılmıyor zaten."dediğimde sessizlik olmasıyla "Ben eve geçiyorum artık. Buralar sizde savcım."diyerek kalktığımda başıyla onaylamıştı.


"Yarın sabah adliyeye gelin."dediğinde el mecbur onayladım. Arabama binip eve doğru giderken uzun zamandır sahile gitmediğim geldi aklıma ama şu an gidemezdim.


Eve gittiğimde otoparka gireceğim sırada karşıdan gördüğüm arabayla yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Barlas gelmişti aklıma gelen düşünceyle kaşlarım çatıldı. Bir haftadır görevde olmasını umuyordum nereye gidecekti başka.


Arabayı park ettiğimde giriş kapısında Barlas'ı bekliyordum neden yaptığımı bilmiyordum içimden gelmişti. Bir kaç dakika sonra Barlas yanıma geldiğinde "Nerdeydin bir haftadır sen?"dediğimde şaşkın bir şekilde bakmasıyla gözlerimi kaçırdım. "Yani o yüzden değil. Komşumsun ya, o yüzden merak ettim."şu an tam anlamıyla sıçmış sıvamıştım.


Barlas yüzünde anlamlandıramadığım bir tebessümle "Görevdeydim."dedi. Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi bırakıp "Anladım. Yaran yok değil mi?"dediğimde bu kadar ilgimin neyden olduğunu gayet iyi biliyordum.


Sevdiği insanları tam seven Umay'dı.


"Yok iyiyim, sen neler yaptın?"derken asansöre binmiştik. "Normal dava falan."dediğimde yanıma yaklaşıp elini saçıma götürmüştü. Fazlasıyla yakındık topuklu ayakkabı giydiğim için aramızdaki mesafe azalmıştı dudakları alnıma değmek üzereydi.


Bense aptal aptal ona bakıyordum eli saçımdan uzaklaştığında kendime gelememiştim çünkü tam önümdeki bedeni dikkatimi dağıtıyordu.


"Saçında tüy vardı da."dediğinde olduğumuz durumu umursamadan heyecanla "Beyaz mıydı?"dedim başını olumlu anlamda salladığında sevinmiştim.


Beyaz tüy güzel şeylerin olacağına işaretti.


Asansörün kapıları açıldığında Barlas "İyi geceler. Güzel rüyalar gör."diyerek indiğinde neden benim katımda indiğini anlamamıştım ama merdivenlerden yukarı çıktığında yüzümdeki aptal gülümsemeyle arkasından bakıyordum.


Kendime gelip eve girdiğimde her zamanki gibi mırıldandım. "Kendine gel Umay."


🌊🌊🌊


"Düşman şirketlermişsiniz. İlk şüpheli sensin."şu an sorguda ilk şüpheli olan şirketi sorguya almıştık ısrarla bir şey yapmadık diyorlardı ama yalandı bu net bir şekilde belli oluyordu.


Gözleri titriyor. Derin nefesler alıyor ve kekliyordu.


"Ben gerçekten bilmiyorum bırakın artık gideyim."diyerek umutsuzca konuştuğunda sinirle ayağa kalktım. İşaret parmağımla kapıyı gösterip "Bak oraya! Görüyor musun? Ordan her şeyi itiraf etmeden çıkamayacaksın."dediğimde kabul edemiyormuş gibi başını iki tarafa sallıyordu.


"Konuş!"diyerek etrafında yürümeye başladım.


Odada sadece onun derin nefesleri ve benim topuklu ayakkabılarımdan çıkan tok ses vardı. Bu onu daha çok geriyordu.


"Bi biri var. Güvenlik şirketi ordan tuttuk korumaları."dediğinde "Devam."diyerek işaret verdim.


"Sonra görevlendirdik eve yolladık. Ama biz bir şey demedik."dediğinde gözlerimi kapattım. "Siz kim? Düzgün anlat şunu."derken yürümeye devam ettim. Söyleyecekti az kalmıştı. Hareketleri artık pes etmiş bir tavırdaydı.


"Büşra'yla birlikte." dediği an adımlarım durdu. Bu gerçek olabilir miydi? Bir anne çocuklarının ölümü için yardım etmiş olabilir miydi?


Ellerimi masaya yaslayıp eğildim. "Büşra çocuklarının ölmesi için yardım etti? Anlat şunu en baştan düzgünce."dedim. Sabrım tükeniyordu artık. Sabahın köründe gelmiştim ve sayısız kişinin sorgusuna girmiştim ama bu şerefsiz bir türlü konuşmuyordu.


"Kocası aldatıyormuş intikam almak için adını lekelemek istedi. Benimde rakip şirketimdi kabul ettim. Ama gözünün çocuklarının ölümüne kadar kararacağını düşünmüyordum."dediğinde yan taraftaki odada bizi izleyenlere döndüm. Onlar bizi görüyordu ama biz görmüyorduk.


"Kapatın kamerayı, mikrofonu sorgu bitti."diyerek odadan çıktım peşimden gelen komiseri dinlemeden koridorun ucundaki sorgu odasına gittim. İçerde Alp savcı ve Büşra vardı sorgudaydılar.


Büşra'nın üzerine gidip "Lan sen ne biçim annesin! Çocuğunun katilisin sen! İnandık bir de sana!"derken Alp kolumdan tutmaya çalışıyordu.


"Umay dursana!"diyenleri duymazdan gelip Büşra'yı arkaya ittim. "Nasıl yaptın böyle bir şeyi sen?! Sen sen ne biçim bir insansın."arkaya çekilmemle Alp'e baktım. "Ele başı işte mağdur anne!"diyerek bağırdığımda ses tellerim acıyordu artık.


"Tamam sakin, alacağım bütün itirafları sonra mahkemeye çıkacak."dediğinde duvarın dibinde duran kadına bakıp "Senin anneliğini siksinler! Defol git şimdi o deliğe."diyerek odadan çıktım.


Komiser yardımcısı "Savcı Hanım bir daha sorgu odası basmak gibi hatalar yapmayın sonucu iyi olmaz."dediğinde durup arkamı döndüm. Yanına adımlayıp "Tehdit mi ediyorsun?"dediğimde "Hayır olacakları söylüyorum."demişti.


Bu haline alaycı bir gülüşle karşılık verip "Bana ne yapıp yapamayacağımı anlatma çünkü savcı olan benim sen değil."diyerek emniyetin çıkışına ilerdim. Dışarı çıkınca güneş olduğu için güneş gözlüklerimi takip arabaya ilerledim.


Kuaföre gidip saçlarımdaki kırıkları aldıracaktım o yüzden eve geçmeden ilk önce oraya gittim. Saçlarımı yaptırdıktan sonra Deniz'i eğitimden almaya gittim heri kalan eğitimini evde tamamlayacaktık yaşayacağı ortamda eğitimine devam etmesi daha iyi olur diye düşünüyordum.


Eğitim merkezine gidip Deniz'i aldım beni görür görmez yanıma koşmuştu. Kucağıma alıp "Oy kızım benim."bir yandan konuşup bir yandan da seviyordum.


İşlemleri halledip onu da aldıktan sonra eve geçtim . Evde yürürken partilerinden çıkan ses çok tatlıydı. "Gel kızım mama zamanı."diyerek elimdeki mama kabıyla yanıma çağırdım o yemeğini yerken "Seni yerim ula!"diyerek kısa bir sevgi patlaması yaşamıştım.


Akşam olduğunda kendime çay yapmış bilgisayarımla birlikte balkonda oturuyordum. Kendime sevdiğim bir filmin ikincisini açmış izliyordum. Bir kaç saat sonra yağmur kokusuyla birlikte gülerek camlara yaklaştım başımı hafifçe dışarı çıkarıp huzurla denizin dalgalarını ve yağmurun sesini dinlerken binaya yaklaşan Barlas'ın arabasını gördüm.


Saate baktığımda gece yarısını geçmişti, taburdan geldiğini düşünürken arabadan çok şık bir kadınla birlikte inmişti. Biraz geriye çekilip onlara bakmaya devam ederken kadını inceledim. Çok güzel ve esmer bir kadındı başka bir tabirle esmer bombaydı.


Barlas'ın eli kadının belindeydi, onun üzerinde şık siyah kumaş pantolon ve gömlek vardı; kadının üzerinde ise siyah güzel bir gece elbisesi.


Bu durum içimde bir şeyleri huzursuz ederken onlar kahkahalar eşliğinde bu inaya girmişti.


Kendime güldüm. Bir an için Barlas'ın beni sevdiğini sanmama güldüm. Bu hissettiğim neydi bilmiyordum ama Barlas'ın gece hayatı olduğu gerçeğiyle yüzleşmek içimdeki taşları sallandırmaya yetmişti.


Camları kapatıp odama doğru ilerlerken "Seni ilgilendirmiyor Umay! Hayatında kimse olmaz. Tekrar terk edilemezsin."diyerek kendime tenkitler vermiyordum. Odama geçip kafamı dağıtmak amaçlı bakım yapmaya karar verdim.


Yetmedi tırnaklarımdaki bordo ojeleri silip tekrar bordo oje sürdüm. Ama beynimi işgal eden sorular vardı. Şu an bir üst katımda Barlas bir kadınla beraberdi.


Düşüncelerimden kaçmanın en son yolu olan uykuya sığındım günün sonunda.


🌊🌊🌊


Loading...
0%