Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm

@nisanur_0n9nn


Wattpad düzelirse kitap buradan kaldırılacak hesabımı da kapatacağım. Sizleri wattpad sayfama da bekliyorum. nisanur_0n9nn


🌊🌊🌊


Dudaklarıma bakmaya devam ettiğinde biraz daha yaklaştım bir kaç saniye yola bakıp tekrar dudaklarıma dönüyordu bakışları.


Biraz daha yaklaştığımda araba yavaşlamıştı ve sağ şeritte gidiyorduk bu haline kıkırdayıp geri çekildim "Önüne bakasun asker bey."gözlerinin rengi çok hoş olduğu için yakından bakmak istemiştim o da dudaklarımın rengini merak ediyordu sanırım sürekli bakıp duruyordu.


Sarhoş kafayla hiç bir şeyi düzgün düşünemiyordum. Barlas'a baktığımda öylece yola bakıyordu ve hala yavaş gidiyordu.


"Hızlı git biraz."dediğimde kendine gelmiş gibi normal hıza geldi. Kısa bir süre sonra sahile geldiğimizde kayalıkların üzerinde kenara gidiyorduk. Daha doğrusu gitmeye çalışıyordum ama ayakkabılarım bu durumu zorlaştırıyordu.


"Bekle bekle, nasıl yürüyeceksin onunla?"derken yanıma gelmişti kolumu tutuyordu. Zaten tutmasaydı bir kaç saniye içerisinde düşebilirdim çünkü yağmur yağmış ve kayalıklar kayganlaşmıştı.


Çok yavaş yürüyordum ve Barlas'ın sabrı kalmamış olacak ki beni durdurup eğildi. "Çıkart hadi."dediğinde hiç sorgulamadan çıkardım ayakkabılarımı. Barlas bir elini belime yerleştirip bir eliyle de ayakkabılarımı tutarken kenara gelmiştik.


Yan yana oturunca öylece denizi izlemeye başladım. Kaç saat geçti bilmiyordum ama kendime gelmeye başladığımda aklıma gelen ikinci bir terk edilme vakasıyla kaderime güldüm.


"İster misin?"derken yanımdan hiç ayrılmayan Barlas'a sigara paketini uzattım. Bir tane aldığında bende aldım ve paketi geri çantama koydum.


"Anlatmak ister misin, abinle ne olduğunu?"dediğinde omuz silktim. "O da bizi bırakacakmış."dediğimde biraz sessizlik olmuştu.


İkinci sigarayı yaktığımda "Umay, az iç şunu."dediğinde göz devirdim. "Sen sigarayı bırak söz bende bırakacağım. Ana kendin de içerken bana içme diyip durma."dedim. Sıkıntılı bir nefes aldığında "Niye herkes beni bırakıp gidiyor?"dediğimde sessizlik oldu.


Ona bakmıyor sadece karışımda dalgalı denize bakıyordum ama bakışlarının üzerimde olduğunu anlamak zor değildi. "Çok mu kötü birisiyim?"derken sözler dudaklarımdan bağımsız çıkıyordu. O kadın bıraktı ama diğerleri yanımda derken abim de gidiyordu. Hak etmiş miydim bunları. Bu yüzdendi hayatıma yeni birisini almak istememem, almamak için her şeyi yapacak olmam.


"Değilsin, kötü biri değilsin sen."dediğinde omuz silkmekle yetindim. Artık ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. "Yıllar önce..."derken parmaklarım arasındaki sigaradan bir nefes daha aldım. "On yaşındaydım. Bir gün annem markete gidiyorum diyip çıktı evden. Normalde beni de hep götürürdü o gün ne kadar ısrar etsem de götürmedi."hatırladığım anılarla histerik bir gülüş çıktı dudaklarımdan.


"Gitti bir saat oldu gelmedi, akşam oldu gelmedi, gece oldu gelmedi. Bekledim... Gecenin bir vaktine kadar oturdum bekledim gelmedi. Odalarına gittim babama sormaya; babam camın önüne oturmuş 'ben sana ne yaptım da bizi bıraktın.'diye mırıldanıyordu.


O gün anladım bir daha gelmeyeceğini. Ama ertesi gün geldi. Hepimizi tek tek öptü, babam evde değildi. Arkasından koştum ama yetişemedim. Bir adamın arabasına binip gitti. Öylece oturum yola ağladım."dediğimde sigarayı çoktan sömdürmüştüm. "Bir daha da hayatıma kimseyi almadım, almayacağım."diyerek bitirim sözlerimi.


"Peki şimdi biliyor musun onun nerde olduğunu."demesiyle başımı iki yana salladım. "Canı cehenneme. Benden uzak olsun da."diyerek kinle konuştum. Onun adını duymak bile istemiyordum.


"Sonra o bindiği arabadaki adamın kim olduğunu öğrendin mi?"diye sormuştu bu sefer. Yine başımı sallayıp "Hatırlamıyorum, belki dayım falandır. Onları da o günden beri görmedim. Belki de... Başka birileri tatlı gelmiştir bilemem."dememle sessiz kaldı.


"Neyse... Kötü biri miyim ben?"tekrar tekrar soruyordum, neden bilmiyordum ama birinin bana evet veya hayır cevap vermesi gerekiyordu sanki duymadan rahat etmeyecektim. Bu güne kadar ağlamayan bendim ama gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Kalbimde bir yerler yıllar geçse de eksik ve kırıktı.


"Hayır, değilsin."dediğinde ona bakmıyordum. Güçlü durmam gerekiyordu daha çok kırılırdım ağlarsam. "Umay bak bana."dediğinde yavaşça ona çevirdim başımı. Gözlerine baktığımda uçsuz bucaksız bir denzideymişim gibi hissettiriyordu ve güven veriyordu.


Güven bana yıllardır hiç uğramamıştı. Ben artık kimsenin gözüne güven görmüyordum. Peki Barlas'ın gözlerinde gördüğüm güven neydi?


"Ağlama..."dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. Yanaklarımın ıslanmasıyla daha çok ağladım. Yıllarca içimdeki birikmişliğin verdiği sonuçlardı bunlar. Bir gün olacaktı bu biliyordum ama evde tek ya da meyhanede tek başıma içerken olur diye düşünmüştüm. Birinin yanında değildi düşüncelerim.


"Barlas, yoruldum. Çok yoruldum. Güçlü durmaktan, mücadele etmekten. Her şeyden."dediğimde bedenime sarılan kollarla Barlas'ın vücuduna yaslanmıştım. Öylece sarılmıştı hiç bir şey konuşmadan sadece denizin sesinle sarılmıştı.


Kendime geldiğimde gözlerimi silip kalktım. "Teşekkür ederim ama unutalım olur mu?"dediğimde "Neden kaçmaya çalışıyorsun?"dedi. Kaşlarım çatılırken "Benim hiç bir şeyden kaçtığım yok."sert bir şekilde konuşmak kendimi güvende hissettiriyordu. Bir nevi savunma sistemiydi.


"Umay beni kimseyle karıştırma! Canını yakmaya çalışmıyorum."diyerek sert sesiyle konuştuğunda "Niye seni onlardan farklı kılan ne?"dediğimde büyük adımlarla tam önümde durmuştu.


İkimizde burun buruna öfkeli gözlerle birbirimize bakarken "Noluyor lan!"abimin sesiyle ikimizde bir kaç adım uzaklaşmıştık. Gözlerimi devirip "Ne var?"dedim sadece.


Hala söylediği şeyler aklımdaydı. Bizi terk edicek oluşu mesela. Sıkıntıya nefes aldığımda "Umay fazla tepki vermiyor musun?"demesiyle kahkaha attım. "Ya abi git tamam mı? Nereye gidiyorsan git, yeter ki sus artık. Geliyorsun saçma sapan bir şey söylüyorsun sonra sorgusuz sualsiz kabul etmemi bekliyorsun!"dediğimde arabamın yanına gidiyordum.


Geri dönüp "Barlas geliyor musun?"dediğimde arabası olamadığı için mecburen kabul etmek zorundaydı öylede olmuştu.


Birlikte eve giderken "Özür dilerim, biraz önce sana sert çıkıştım."derken kendimi özür dilemek zorunda hissetmiştim. Bencil biriydim kabul ediyordum bunu ama benim yanımda olup bana destek olan birine böyle davranmamam gerekiyordu.


"Önemli değil. Ama dediğim gibi herkes seni bırakmaz Umay. Bu düşünceyi yenmen gerekiyor."dediğinde sessiz kaldım. Yarın psikologla görüşecektim zaten. Eve geldiğimizde ikimizde sessizdik. İyi geceler dileyerek eve geçtiğimde ilk olarak banyoya ilerledim. Makyajımı çıkarıp gözlerime baktım. Durgun bir deniz gibiydi şu an. Aklıma babaannemin sürekli söylediği söz geldi. 'Kimsenin gözündeki ışığı söndürmesine izin verme.' öyle yapacaktım güçlü olacaktım. Bu yaşıma kadar hep böyleydim bu kadar çabalamışken bu saatten sonra hiç bir şeyin beni yıkmasına izin vermeyecektim.


Kapıdan tıkırtı gelmesiyle kapıyı açtığımda Deniz içeriye girip etrafımda dönmeye başlamıştı. Bu halin gülüp odaya geçtim. Rahat bir şeyler giydiğimde tek amacım uyumaktı.


🌊🌊🌊


"Bu ne arkadaşlar?"girdiğim gecekondu mahallesinde gördüğüm şeyle şok yaşadım. Adımlarım durdu. "İçinde ceset olduğu tahmin ediliyor savcım, yüksek ihtimalle biz gelmeden önce kaçtılar."karışımda kocaman bir toprak yığını vardı. Mezar gibi duruyordu.


"Kim haber verdi size."dediğimde yanımdaki cimayet büro başkomiseri "Komşular geceden beri sesler duyuyormuş. Sabahta bu yığını görünce haber vermişler."dediğimde başımla onayladım. İkimizde eldivenleri takıp biraz daha yaklaştık o bölgeye.


"Yani bu bildiğimiz mezar. Arkadaşlar, incelemeye başlayabilirsiniz."diyerek ekibindeki diğer polislere seslenmişti. Önce içi açılacak sonrasında içinde ceset varsa kemik ve dişlerinden yaşı tespit edilecekti, ne zaman öldüğü belirlenecekti.


"Evin içine bakacağım."diyerek eve doğru ilerledim. Evin içinde polisler parmak izi toplayıp araştırmalara devam ediyordu bende odalara gezerken en son girdiğim odada bir tane polis vardı. "Savcım görmeniz gereken bir şey var."dediğinde yanına ilerledim. Bugün spor ayakkabı giymem yararıma olmuştu.


Polisin olduğu tarafa ilerlediğimde koltuğun arkasınaki yeri gördüm. Bir alt kat daha vardı ama sonradan açıldığı çok belli oluyordu. Eski tahtalardan oluşan bir merdivenle alt kata iniliyordu. Yavaşça aşağı inerken tahtaların sağlam olmaması gerilememe sebep olan şeylerden biriydi.


İndiğimde çok kötü bir koku vardı. Daha çok ceset gibi kokuyordu. Yüzüm ister istemez buruşunca yanımdaki kadına döndüm. "Burada bir şey var."derken ilerlemeye devam ediyordum. Biraz daha ilerlediğimde gördüğüm şeyle gerilmeme engel olamamıştım. Kocaman taşlarla duvar örülmüş resmen başka bir mezardı ama içi boştu. Telefonumu alıp biraz önce numarasını aldığım komiseri aradım.


İlk çalışta açılmıştı. "Zahit Bey, acil salona gelin."dediğimde kısa bir onaydan sonra yanımıza geldi. Baktığımız yeri gördüğünde ağzından çıkan küfürle "Bahçeden de ceset çıktı. Adam bayağı yaralı. Otuzlu yaşlarının ortasında yeni gömülmüş."dediğinde "Çok amatörce bir durum, ilk önce buraya gömmüş sonra ne olduysa bahçeye. Ama bunları yaparken komşuları hesaba katmamış."dediğimde başıyla onaylayıp ekipleri çağırmıştı.


İnceleme ekip burayı da araştırırken tkerart yukarı çıktık. Dışarı çıktığımızda içerde oksijenin neredeyse hiç olmadığını şimdi fark ediyordum. "Maktülün yüzündeki yara izlerinden parmak izi tespit edebilir miyiz?Boynunda da izler var."dedim karşımdaki cesete bakarken. "Eğer başka bir cisimle darp edilmediyse bulunur. Ama dediğimiz gibi çok basit bir cinayet şekli, cinayeti işleyen kişi bunları hesaba katmamıştır diye düşünüyorum. Bu yüzden kolay olur bulunması."dediğinde başımla onayladım.


"Otopsi raporlarını bana mail olarak gönderebilir misiniz?"dediğimde onaylamasıyla çıkışa doğru ilerdim. "Gelişme olursa haber verirsiniz."diyerek çıktım. Adliyeye gitmem gerekiyordu, sorgusuna girmem gereken kişiler vardı.


Kısa bir süre sonra adliyeye girince Cenk'i görmemle yanına gittim telefonla konuşuyordu ama beni görünce "Tam şu anda yanıma geldi bizim hırçın."derken "Kiminle beni çekiştiriyorsun yine?"diyerek şakayla karışık bir şekilde sormuştum. "İstanbul'la."dediğinde başımla onayladım. Bir kaç saniye sonra telefonu kapatınca "Buraya geliyormuş sende kalmak için izin istiyor."dediğinde güldüm.


"Deli bu kız. Niye izin alıyor oda hâlâ onun bıraktığı gibi duruyor."dedim. Aklıma gelen şeyle "Sevgili değil misiniz siz, sende niye kalmıyor? Yanlış anlama kalmasını istemediğinden değil."dediğimde anlayışla başını sallamıştı. "Abim geldi, o yüzden gelmiyor. Hem tam sevgili değiliz ama sevgili değil gibide değiliz. Bilmiyorum anlayacağın."dediğinde güldüm. "Neyse görüşürüz sonra ben sorguya."dedim.


Yanından ayrılınca sorgu odasına girdim. Beklediğimin aksine hiç suçlu tipi olmayan biriydi. Uzun boylu, sarışın ve her halinden durumunun iyi olduğu belli olan biriydi.


Düşüncelerimi belli etmeden yanına ilerleyip masanın üzerinde duran dosyayı incelemeye başladım. Bir suç kaydı yoktu aslında bir sorun da yoktu. Sadece çok büyük bir şirketin daha doğrusu Türkiye ve dünya genelinde büyük inşaat ve mimarlık şirketinin patronuydu karşımdaki adam.


Kaşlarım bu duruma çatılırken odadan çıktım. Başsavcının odasına giderken elimde adamın dosyası vardı. Odanın önüne gelince derin bir nefes alıp kapıyı tıkladım. Bir kaç saniye sonra verilen komutla içeriye girdiğimde önündeki dosyaları inceleyen Mehmet Başsavcı bana döndü.


"Buyrun savcım."karşısına geçip dosyayı önünde bıraktım. "İçerde sorguya aldığım Pars Özkan neden sorguda olduğunu sorabilir miyim savcım?"dediğimde rahatlıkla arkasına yaslanıp ellerini masada birleştirdi. "Şehir girişinde çevirmelerde durmamış ve arabanın bagajında yüklü miktarda para var."dediğinde alayla güldüm. "Adamın tonla şirketi var. Anlaşma yapmaya gelmiş olamaz mı? Ya da zaten zengin değil mi bu adam, neden olmasın şüphelendiğiniz şey ne tam olarak?"dediğimde güldü.


"Savcım bu toyluk ne böyle? Ne sanıyorsunuz zengin olan herkesin masum yollarla para kazandığını mı?"dediğinde gidip masanın önündeki koltuklara oturdum. Bacak bacak üstüne atarak "Mafya falan mı olduğunu düşünüyorsunuz? Ya da kara para akladığını, fuhuş... Neyden?"dediğimde söylediklerime gayet ciddi bir şekilde cevap vermişti.


"Evet, hepsi olabilir. O yüzden şimdi burda Cumhuriyet Başsavcısını sorgulamak yerine git ve o içerdeki adamı sorgula."diyerek eliyle kapıyı gösterildiğinde sinirle nefes verdim. Ve arkama dönmeden odadan çıktım. Bu adama en başından beri sinir oluyordum. Kendini herkesten üstün görmeden bir iş yapamıyordu.


Tekrar sorgu odasına girip beni bekleyen adamın karşısına geçtim. "Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz. Direkt konuya girelim. Ne işle meşgulsünüz?"dediğimde sakin bir şekilde düzgün diksiyonuyla cevap verdi. "Hepsi önümüzdeki dosyada yazmıyor mu? Her neyse Özkan Holding ceo'suyum."dediğinde "Trabzon'a ne için geldiniz ve çevirmelerde neden durmadınız."diyerek yeni bir soru ekledim.


"Telefonla konuşuyordum. Şirkette bir problem çıkmış biraz müdüre."diyerek sustuğunda "Kızıyordun."diyerek tamamladım onu. "Evet, çevirmeyi görmedim o an. Bir sonraki çevirmede durdum zaten ama arkamda çoktan bir ekip vardı. Burada açılacak şirket için nakit para gerekiyordu onları da görünce aldılar, arkadaşıma geldim zaten."dediğinde göz devirme istediğime engel oldum. Hiç bir gerekçe yokken adamı almışlardı resmen.


"Araçta sigara, alkol, uyuşturucu ve türevi şeyler var mıydı? Alkollü müydünüz?"dediğimde başını iki tarafa salladı hafifçe. "Değildim. Sigara falan da kullanmıyorum."dediğinde başımla onayladım. "Yanına geldiğiniz arkadaşınız ne iş yapıyor. O da mı şirket sahibi?"dediğimde "Hayır asker."dedi. Onaylayıp sorgu kağıdını uzattım. İmza attıktan sonra zaten serbest kalacaktı. Adamın buraya alınmasında amaç bile yoktu.


"Çıkabilirsiniz."dediğimde eşyalarını alıp çıkmıştı. Bir kaç dakika sonra başsavcı odaya girince ayağa kalkma mecburiyetinde kaldım. "Sorgu bitti mi savcım. Var mı bir şeyler."dediğinde "Bitti savcım. Bir şey yok. Kendi halinde iş adamı."dediğimde güldü. "Dinledik sorguyu."biraz bekledikten sonra odadan çıktığında "Ego yığını, gıcık. Burnun düşse eğilip almazsın be sen onu."diyerek sinirle mırıldanarak odadan çıktım.


Adliyeden çıkıp eve geçmeden önce tırnaklarımı yaptırmak için merkeze gittim. Kısa bir beklemeden sonra tırnaklarıma manikür yaptırıp çıktım. Telefonuma baktığımda abimden mesaj olduğunu görmemle gün boyu çalışıp unutmaya çalıştığım sinirim tekrar gün yüzüne çıkmıştı.


-Abiciğim konuşalım mı güzelim?


Cevap vermemek ilk tercihimdi ama yine de yazdım cevabımı.


-Hayır.


Kısa ve net bir cevaptı benim için.


Aklıma gelen şeyle İstanbul'un numarasını verdiği psikoloğu aradım. Bir kaç kez çaldıktan sonra karşıdan ince bir ses duyuldu.


"Buyrun?"


"Merhaba Umay Oflaz ben, bir arkadaşımdan aldım numaranızı. Görüşme almak istiyorum, müsait zamanınız var mı acaba?"umarım en yakın sürede vardır o müsaitlik. Karşıdan gelen seslerden sonra "Hemen bakıyorum. İnci Hanım'ın iki gün sonra akşamüzeri bir saatlik boşluğu var. Oraya alabilirim sizi."dediğinde içten içe sevinmiştim.


Olabildiğince erken olması benim için iyiydi. "Tamamdır. Peki bu numara kliniğin numarası mı yoksa İnci Hanım'ın kişisel numarası mı?"dediğimde "Kliniğin ben size İnci Hanım'ın numarasını da atacağım."dediğinde derin bir nefes aldım. Benim için büyük adımlardı bunlar.


"Anladım. Teşekkürler."


"Rica ederim. Görüşmek üzere."dediğinde cevap verip kapattım. Bir kaç dakika sonra telefonuma gelen numarayı kaydettiğimde hızla eve geçt


🌊🌊🌊


Bir sonraki bölüm olay var. Oy az gelirse bölüm de gelmeyecek :)

Loading...
0%