Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@nisanur_0n9nn

Yaşam... Hayat... Sevgi... Hepsi Barlas için en önemli şeyler olmuştu hayatı boyunca. Her dileğinde sağlık ve huzur dilerdi. Gökyüzünden yıldız kayarsa veya doğum gününde zorla pastadaki mumları söndürmesi istendiğinde. Hep bu iki şey dileğiydi.

 

Şimdiyse yoğun bakım ünitesinin önünde oturmuş sevdiği kadının uyanmasını istiyordu. Gece boyu birçok yıldız kaymış ve her gördüğü yıldız için sağlık dilemişti.

 

12 saatin dolmasına sadece kırk beş dakika kalmıştı ama en ufak bir hareketlenme dâhi yoktu. Hâlâ bir ölüden farksız yatıyordu. Bu süre zarfında ailesi İstanbul'dan gelmiş burada ayarladıkları eve geçiyordu. İşleri dolayısıyla erken gelememiş, özel Sözer uçağı Trabzon havaalanına yeni inmişti.

 

Koridorda duyduğu sesler tanıdıkdı. "Barlas..."

 

"Oğlum."

 

İlayda ve annesinin birbirine karışan sesiyle derin bir nefes alıp ayağa kalktı. İlayda yanına gelerek sarıldığında güç almak istercesine karşılık vermişti ikizine. "Nasıl oldu bu?"derin bir nefes alarak anlattı olanları kısaca. Annesi biraz arkalarında ikiliyi dinliyordu. İçerideki kadın kimdi bilmiyordu ama oğlu bu denli üzüldüyse, ve onun bu bitmiş halini gördüyse canından çok sevdiği bir kadın olduğu belliydi.

 

"Oğlum... Konuşabilir miyiz biraz?"annesinin sesiyle birlikte başını sola çevirerek arkasında kalan kadına baktı. "Şimdi değil."keskin cümlesiyle birlikte sessiz kaldı kadın. Bir şey söylemeye hakkı yoktu. Biliyordu.

 

İçeriden çıkan doktorla birlikte herkes durumun ne olduğu sormaya başlamıştı. Yaşlı adam önlüğünün ceplerine ellerini sokup karşısında ondan bir cevap bekleyen insanlara baktı.

 

"Değerleri normal ancak uyanmıyor hastamız. İlaç vermeyi saatler önce bıraktık uyanmıyor ve bir kaç saat içerisinde uyanmazsa... Komaya girebilir, bitkisel hayata girebilir. Beyin ölümü gerçekleşebilir..."her sözünde biraz daha kalbi dağlanıyordu karşısındaki insanların.

 

"Daha önce de söylediğim gibi uyansa bile felç kalabilir. Beklemekten başka yapabilecek bir şeyimiz yok. Tekrar geçmiş olsun."

 

Yanlarından ayrılmadan önce son sözleri bunlar olmuştu. Barlas'ın omuzları çökmüş göz pınarları yaşadığı tonlarca duygulardan dolayı dolmuştu.

 

Etrafa sessizlik çökmüş kimseden tek bir ses dâhi çıkmıyordu. Yavaş adımlarla doktorun odasına ilerleyip içeriye girdi. "Buyurun Barlas Bey?"

 

"Umay'ın yanına girebilir miyim? 1-2 dakika da olsa olur."dediğinde, yıllarını bu mesleğe vermiş adam gözlüklerini masaya bıraktı. Tonlarca ölüme, mucizeye şahit olmuştu. Ancak ilk kez böylesine bir sevda görüyordu. Ama izin veremezdi. "Üzgünüm. Durumu zaten kritik. Bu onu tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramaz."dediğinde uzatmadı. Yeter ki uyansın diye düşündü.

 

Onu tehlikeye atmak isteyeceği son şey bile değildi. Onaylarak çıktı dışarı. Cebindeki sigara paketini eline alarak bahçeye çıktı. Bakışları grinin en koyu halini almış gökyüzünde gezindi. Tesadüf müydü bilmiyordu ama Umay hastaneye geldiğinden beri gökyüzünde bir kere bile güneş açmamış, hep yağmur yağmıştı.

 

Umay bir keresinde demişti. Trabzon her anımda yanımdaydı. Ben ağlarken hiç güneş açmadı. Arasında farklı bir bağ vardı bu şehirle. Kimisine göre saçmaydı şehirler ve insanlar arasında bağlantı kurmak ama bu durum öyleydi.

 

Ağzından süzülen dumanlarla birlikte görüş açısına annesi girdi. Hülya Sözer. Her zaman ki gibi; magazinlerde Sözer ailesinin imparatoriçesi olarak adlandırılan kadın gibiydi.

 

Üstündeki basit kot pantolon ve cekete rağmen ben O'yum diyerek bağırıyordu.

 

Yanına geldiğinde sessice yanındaki boşluğa oturdu. Oğlunun mesleği hakkında ileri gitmişti farkındaydı ama böyle yaparsa mesleğini değil ailesini seçer diye düşünüyordu. Beklediği gibi olmamıştı hiç bir şey. Oğlum mesleğini seçmişti.

 

Hayatında en çok korktuğu şeydi evlat acısıyla sınanmak. Özellikle Defne'den sonra daha çok işlemişti bu düşünce yüreğine.

 

Şu an bile her saniye Defne'nin yanındaki yardımcılarından haber alıyor ne yaptığını ve ruhen kendisini nasıl hissettiğini kontrol ediyordu.

 

Evlat korkusu ağır gelmişti. Askerlik gurur duyulacak bir mertebeydi ancak düşünceler beynini istila ediyordu.

 

"Pişmanım oğlum. Çok pişmanım..."magazin sayfalarının linçlerinde egosu kendisinden daha önce geliyor diyerek anılan kadın, şu anki hissettikleriyle o kimliğinden tamamen sıyrılmıştı. "Neye pişmansın anne? Hangi yaptığına pişmansın?"bacak bacak üzerine atarak, dik bir şekilde oturmuş kırmızı ojeleriyle birlikte oğluna pişman gözlerle bakıyordu.

 

"Korktum... Defne'ye her an bir şey olacak korkusuyla yanıp tutuşurken, sizden birine de bir şey olur diye çok korktum."dediğinde karşısındaki kadının pişman olduğunu biliyordu zaten. Egolu görüntüsünden uzak bir şekildeydi şu an.

 

Derin bir nefes aldı elindeki sigaradan. "Benim hayalim şehit olmak anne... Sen bunu anlamadın. Eninde sonunda hepimiz öleceğiz zaten. Ne babam Türkiye'nin her bir yanındaki şirketleriyle, soyadıyla gömülecek. Ne sen o boynundaki mücevherlerle, elmaslarla... Ben uğruna canımı vereceğim bayrakla gömülmek istiyorum o toprağa."yağmur hızını artırmıştı. İkisi de ıslanırken üzerindeki üniformasının montunu çıkarıp annesine uzattı.

 

"Al."

 

"Seni bu yaptığından dolayı affetmeyeceğim anne. Ama içerdeki kadına seni çok iyi anlattım. Bir tek benim gözümde kötüsün merak etme."dediğinde karşısındaki kadının dayanamamış o soruyu sormuştu. "Tam olarak... Kim o? Sevgilin zaten belli ama kim?"

 

Barlas histerik bir şekilde güldü. Sevdiği kadın içerideyken onu anlatacak olmak zor geldi. "Umay... Benim Karadeniz'im... Gerisini de uyandığında kendisinden öğrenirsin."

 

Her ikisi de biliyordu bu cümlenin altında uyanması için umutlar ederek bu cümleyi kurduğunu.

 

Çalan telefonuyla sigarasını söndürüp açtı. "Barlas bir şeyler oluyor gel çabuk. Bir sürü doktor girdi içeriye!"İlayda kolay kolay panik olan birisi değildi. Ama o bile telaşlandıysa demek ki bir şeyler vardı.

 

Barlas koşarak büyük binaya girip ezbere bildiği o odaya çıktı. Doktorlar Umay'a kalp masajı yapıyordu. "N'oluyor lan n'oluyor!?"sinirle bağırdığı sırada odanın penceresindeki perde kapatıldı. Telaş, panik, üzüntü, sinir hepsi ile birlikte elini karşısındaki duvara vurdu.

 

"Sikeyim yeter, yeter..."aradan geçen dakikaların sonunda doktor ve hemşireler odadan çıkmıştı.

 

"Uyandı mı, bir şey mi oldu, durumu nasıl?.. Yaşıyor değil mi?"en son sorusunu fısıldayarak sormuştu. Sesli bir şekilde dile getirmeye gücü yoktu.

 

"Hastamız şok geçirdi ama uyandı. Birazdan normal odaya alınacak."dediğinde bu seferki soru Fırat'dan geldi. "Durumu nasıl peki, felç falan değil kardeşim değil mi?"dediğinde alacağı cevap sadece onu değil hepsini korkutuyordu.

 

"Bunu odaya geçtiğinde kontrollerini yaparken öğreneceğiz."diyerek gitmişti.

 

Barlas gözünden akan yaşı silerek güldü. Günler sonra ilk defa güldü.

 

.

 

.

 

.

 

Gözlerimi gelen uğultu sesleriyle birlikte açarken göğüsümde hissettiğim acıyla yüzüm buruştu.

 

Hatırladığım gerçeklerle gözlerimi açmamak istedim. Bugüne kadar tehdit eden çok kişi olmuştu ancak ilk kez birisi bu kadar ileriye gitme cüretinde bulunmuştu.

 

Umay Oflaz'dım ben.

 

Cumhuriyet savcısı Umay Oflaz.

 

Her şeyden çok canını yakanın canını yakan Umay Oflaz.

 

Bunu yapanlar bu hale gelmeme sebep olanlar bir daha gökyüzünü göremeyecekti.

 

Gözlerimi açtığımda Barlas, babam, babaannem ve abimle karşılaştım. Babaannem elindeki Kur'an'ı okuyor, Barlas sadece tuttuğu ellerime bakıyordu.

 

"Barlas..."zar zor söylediğim şeyle göğsüme bir acı saplandı. Ve bütün bedenim uyuşmuş gibi hissediyordum.

 

Barlas sesimi duyar duymaz hızla başını kaldırmış ve bana bakmıştı. Uyanık olduğumu gördüğünde ayağa kalkmış ve yan taraftaki düğmeye basmıştı.

 

Saçlarımdan öperken "Güzelim, iyi misin? Canın acıyor mu?"diyerek yanağını okşadığında diğerleri de onun sesiyle başıma toplanmıştı. "İyiyim. Göğsüme acıyor."dedim sadece.

 

Odaya giren doktorla birlikte herkes geriye açılırken Barlas diğer tarafa geçmiş ve elimi tutmaya devam etmişti.

 

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Umay Hanım?"doktorun sorusuyla "Nefes aldıkça... Göğsüm..."diyerek devamını getirmedim cümlenin çünkü bu bile nefes nefese kalmama sebep olmuştu.

 

"Acıyor, biliyorum ağrı kesici yapacağız. Bedeninizde hissettiğiniz başka bir şey var mı peki?"dediğinde "Baştan aşağı vücudum uyuşmuş gibi hissediyorum."dediğimde Barlas'ın elimdeki baskısı artmıştı.

 

Diğerlerine baktığımda babaannem doku gözleriyle bir eli boynunda bana bakıyordu. Babam dolu gözleri abimse sıktığı yumruklarıyla... "Tamamdır bir kontrol edelim."diyerek eline iğne tarzında tuhaf aletlerinden birini alan doktor ayak ucuma geçerek dokundurmaya başladı.

 

"Hissediyor musunuz Umay Hanım?"sağ ayağıma bastırdığında başımla onayladım. Diğer ayağıma da aynısını yaptığında his kaybetme gibi bir durumum yoktu gayet normal bir şekilde hissediyordum. "Peki parmağınızı hareket ettirir misiniz?"dediğinde söylediğini yaptım. "Dizlerinizi hareket ettirin lütfen." Söylediği şeyleri yaptıktan sonra yanındaki asistanına bir kaç şey söylemişti.

 

Tekrar bana dönerek "Güzel. Durumunuz gayet iyi. Sırtınıza gelen kurşun sinirlerinizi zarar vermiş olabilirdi ama bir sorum yok. Bir hafta misafirimizsiniz. Birazdan ağrı kesici yapacaklar. Geçmiş olsun."diyerek odadan çıktığında "Oyyy rabbum ha sağa şükürler olsun boncuğumu bize bağişladun."babaannem bu ani yükselişinden sonra yanıma gelmiş "İyi misun kizum, bir yerin ağrıyor mu? Hauyana gel rahat edersun."söyledileriyle birlikte babam geldi yanımıza.

 

"Anne rahat bırakasun kizumi zaten yorgundur."dediğinde ikisi bir tartışmaya girmişti. Abim yanıma gelerek saçlarımdan öptü. "Çok şükür iyisin... İstanbul'un teyzesi vefat etmiş. O yüzden gelememiş ama gelecekmiş bir kaç güne."dediğinde onayladım. Barlas'a baktığımda sadece beni inceliyor en çok gözlerimde oyalanıyordu bakışları.

 

Onunla yalnız kalmak istediğim için "Hayde çıkasunuz dışarıya. Uykum geldu."dediğimde hepsi ayaklanırken "Barlas sen dur şu olayı bir konuşalım."dedim yanımda kalması için.

 

Abim ve babam onaylayıp çıkarken babaannem kapıdan çıkmadan önce dönüp gözlerini kısarak "Edepsuz, arlanmaz."diyip kapıyı kapattı.

 

Bu kadın her yalanını nasıl anlıyordu bilmiyordum ama ilginç bir yetenekti.

 

Odada başbaşa kalınca hiç beklemediğim bir şey olmuş Barlas dudaklarımızı birleştirmişti. Sert bir şekilde öptüğünde ağzımdan çıkan küçük inlemeyle birlikte şaşkınlığı üzerimden atıp karşılık vermeye başladım.

 

Ne olmuştu şu an bilmiyordum ama Barlas her zamankinin aksine özlemle öpüyordu. Nefessiz kaldığımda derin nefes almam gerekmiş bu da göğüsümün acımasına sebep olmuştu. Barlas'ı kendimden uzaklaştırarak nefes aldığımda alnımdan öpmüştü.

 

Başını boynuma gömerek derin enfesler alırken "Öldüm sensiz. Yemin ederim her gün öldüm. Bir daha yokluğunla sınama beni."dediğinde önümdeki saçlarını öptüm. Hâlâ üniforması ile duruyordu bu demek oluyordu ki eve hiç gitmemiş.

 

"Bulundular mı?"dediğimde onayladı başını küçük bir şekilde sallayarak. "Bir dava varmış. Evdeki herkesin öldürüldüğü. Catering firmasıyla ilgili. Mafya bir orospu çocuğu varmış o yapmış. Beklesin adi piç ben onu nasıl yolluyorum diğer tarafa."dediğinde sessiz kaldım.

 

"İyi misin? Ağrın var mı şu an."dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "O zaman..."diyerek hafifçe üzerime eğildi. Ağırlığını vermiyordu tabii ama dudaklarımı öperken tüm gücünü kullanıyor gibiydi. Bir eli üzerimdeki hastanesi kıyafetlerden sıyrılarak belimi es geçip vurulduğum göğüsüme geldi.

 

İlk kez karşısında sütyen olmadan duruyordum ve haliyle tüylerim diken diken olmuştu. Eli sargının olduğu yeri varla yok arası okşarken dudakları boynuma indi. "Ölürüm senin için."dediğinde bir kolumu kaldırarak saçlarından tuttum.

 

Yüzünü boynumdan kaldırıp bana doğru baktığında dudaklarına büyük bir açlıkla yapıştım. "Sana olan sevgimi anlatacak kelime yapmadılar Karadeniz'im."

 

.

 

.

 

.

 

Barlas hastaneden eve gelmiş kısa bir duş almış ve Umay'ın evine geçmişti. Hastaneye elbise götürecekti o yüzden küçük bir valiz hazırlıyordu Umay için.

 

Olabildiğince bol kıyafetler almıştı yanına yaralarına değmemesi için ama Umay'ın dolabı genellikle etekler, ceketler, palazzo pantolonlar ve cesur gece elbiseleri ile doluydu. Barlas evine ilk kez gelmiyordu ama dolaplarına ilk kez bakıyordu. Odasına açılan giyinme odasının bir tarafı olduğu gibi ayakkabı doluydu. Ve hepsi oldukça pahalı markaların kreasyonlarıydı.

 

Bunları İlayda'da görüyor ve ne kadar fiyatlar verdiğine de şahit oluyordu. Duvarın 1/3'i çanta kısmı en son kısmı ise elbiseleriydi.

 

İç çamaşırına geldiğinde, etrafa bakınca görememiş dolabın içlerindeki çekmeceli bölmelere bakmıştı. Açtığı çekmeceyle birlikte boğazına oturan yumruya engel olamayarak öksürdü.

 

Hepsi marka olan ve çeşitli modellerin olduğu bölümle birlikte fazla göz atmadan hızla bir kaç parça aldı. Normalde sütyen almayacaktı yarası olduğu için ama Umay bir tane getirmesini istemişti. Giyemeyecek olsa bile içi rahat etsin diye içlerinden birini aldı. "Siktir."ağzından kaçan anlık tepkiyle aldığını geri bıraktı. Sadece transparan tülden oluşan siyah bir sütyendi. Ön taraflarda ki normal olduğunu düşündüğü modellilerden birini alarak valize koyup kapattı.

 

Bu süreçte Umay hiç bir şeye üzülmemiş bir tek; bir, bir buçuk ay kadar topuklu ayakkabı giyemeyeceğine üzülmüştü.

 

Aklına gelen anla birlikte yüzünde bir tebessüm oluştu Barlas'ın. Yan taraftaki ayakkabılara tekrar baktığında her marka vardı.

 

Louboutin, Cesare Paciotti, Yves Saint Laurent, Versace, Tom Ford ve daha nicesi ki bunlar Barlas'ın bildiği markalardı içlerinde bilmediği yüzlercesi olduğuna emindi.

 

Karadeniz'i bunları seviyorsa... İsterse bütün markaları önüne sererdi... Ki yapacaktı da. Telefonunu çıkarıp genel olarak giydiği markaların her birinden bir kaç model sipariş etti. Valizi alarak evden çıktığında Umay'ın bunları görünce yüzünde oluşacak gülümsemeyi düşünmesi bile, tebessüm etmesine sebep oldu.

 

 

 

🌊🌊🌊

 

Selamlar, umarım iyisinizdir.

 

Ayyy bugün birinin doğum günü sankiiii kdnzmskfjc

 

Bur sonraki bölüm görüşmek üzere.

 

En sevdiğiniz sahne?

 

Barlas diyince aklınıza gelen ilk üç kelime.

 

Umay diyince aklınıza gelen ilk üç kelime.

 

29.09.2024🥂

 

Bol bol yorum lütfen Wattpadde yorum sayısı çok iyi ama burada çok az yorum yapılıyor hepsini okuyorum emin olun

Loading...
0%