@notalarda_konusur
|
Umarım bu kurgu kalbindeki kırıklara rağmen ayakta duran herkese iyi gelir... ~•~ Silahımı daha iyi kavradım. Önüme gelenleri vurmaya devam ediyordum. Bir leş. Bir leş daha. Ve bir leş daha. Hepsini tek tek indiriyordum. Acımadan acıyamazdım. Fazla merhamet Vatana ihanettir. Önümdekiler bitince bu sefer sağdan ve soldan gelmeye başlamışlardı. Telsize eğilerek " Serkan ve Akın sola, Latif abi ve Avcı sağa,geriye kalanlar benimle!" Diye konuştuğumda hepsi onaylar mırıltılar çıkarmıştı . Elimle mağarayı gösterdiğim de Göktuğ ve Aybars oraya doğru yürümeye başladı . Hızlıca onların önüne geçip mağaraya doğru yürümeye devam ettim. Mağaraya yaklaşmaya başladığımızda çığlık sesleride artmaya başlamıştı. Hızlıca mağaraya ulaştığımızda Aybars etrafı kontrol ediyor, Göktuğ dışarıyı kontrol ediyordu. Kadına ulaştığımızda ona bir çin su işkencesi uygaladıklarını fark ettik.Çin su işkencesi veya "damlama makinesi", uzun bir süre boyunca kafa derisine, alına veya yüze yavaş yavaş soğuk su damlatıldığı, zihinsel olarak acı verici bir süreçtir. Süreç, korkuya ve konuyla ilgili zihinsel bozulmaya neden olur. Damlaların akışı genellikle düzensizdir ve soğuk hissi sarsıcıdır, bu da kişinin bir sonraki damlayı tahmin etmeye çalışırken kaygılanmasına neden olur. Hızlıca kadının elindeki ipleri kestikten sonra onu Göktuğ ve Aybarsa teslim ettim "Kadını buradan bir an önce götürün ben etrafa bakacağım." Dediğimde ikiside onaylamayan mırıltılar çıkardı. Göktuğ " Komutanım sizi bırakmayız." Dediklerinde kaşlarımı çatmıştım . Yüzümde ne kadar maske olsada Kurt timi benim kaşlarımı çattığımı anlayacak kadar beni iyi tanıyordu. İkiside mağaradan çıkıp kadını güvenli alana götürüyorlardı. Benimle inatlaşmamaları gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Mağaranın derinliğine inmeye devam ettikçe içeride nefes almak zorlaşıyordu. Pes edip geri dönücekken gözüme bişey çarpmıştı. Eğilip o kapağı kaldırdığımda karşılaştığım şeyle şok olmuştum . Bu bir bomba düzeneğiydi. Bu itler bu kadar mı kafayı yemişti . Hem kurt Timini yok edicek hemde o kadar adamlarını öldüreceklerdi. Bu bomba burayı yerle bir etmeye yeter artardı bile. Mağarayı hızlıca terk ettiğimde timin yanına gitmiştim . Pusuya düşmüştük. Telsize doğru " Pusuya düştük burayı çabucak terk etmemiz lazım." Dediğimde askeri araca doğru koşmaya başladım . Herkes geldiğinde arabayı çalıştırmıştım ki bi ses duyuldu . Ölüm bu kadar yakın mıydı gerçekten . Peki ya bir insan öldükten sonra kurtulur muydu? Ya ailesi işte o an kalbi parçalanırdı insanın. Ölüm bize bu kadar yakındı hergün her dakika her saniye ölme riskimiz vardı biz askerdik. Normal bir askere göre ölümle daha çok burun buruna geliyorduk işte her seferinde kurtulamıyorduk. Peki ya şuan niye acı hissetmiyordum. Herşey bu kadar hızlı nasıl olmuştu... ~•~ Bölümü beğendiğinizi umuyorum . Pek içime sinmedi belki birazcık değiştirebilirim. |
0% |