Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ

@notredamemus

 

 

 

Gökyüzü bu sefer çok karanlıktı. Sanki bizimle birlikte yas tutar gibiydi. Sanki Aden Hüsrev'e yas tutar gibiydi bugün sema. Önümü görmemi sağlayan tek şey yoktu ortada. Beyaz bir çarşaf kumaşın koca bir tabuta koyuluşunu çok iyi görüyordum ancak. Yer ayaklarım altında sallanıyordu adeta. Etrafıma baktığımda tutunacağım kimse yoktu. Olmayacaktı.

 

Kardeşimin üzerine toprak atıyorlardı. Dokunmaya kıyamadığım, gözümden sakındığım tek insan toprak altındaydı şimdi. Bana hayatımın en güzel günlerini bahsetmiş insandan ayrı kalmak mı? Benim için delilikti.

 

Annem ve babam çarpıyordu gözüme. Annem içliydi. Gözyaşları kurumuştu. Babamın ise bilmem kaçıncı sigarasıydı. Güçlü adamdı Serter Hüsrev. Kızının öldüğü gün bile üzerinden çıkarmamıştı takımlarını. Arkadaşlarını karşılıyordu her zaman ki tavrıyla. İş adamı vesselam ne demek o kadar insan içinde ağlamak? Acaba öldüğünün gerçekten farkında mıydı?

 

Baş sağlığı için gelenlere bakıyordum. Ağlayıp gözlerime boş boş bakan bir sürü insan. Anneme sarılıp teselli etmeye çalışanlar, şalları başından düşmesin diye eğilmekten aciz bir sürü sosyete kadını...

 

Mezarın başına doğru yürümek istedim kalabalığı aşıp. Tamda baş ucundaydım kardeşimin. Annem köşeye kıvrılmış konuşuyordu kendi kendine. Bana kaydı bakışları. Hayatım boyunca unutamayacağım o duyguları seçtim gözlerinde. Nefret vardı gözünde. Kin vardı içinde. Elinde olsa beni orada gömücekti. Bildim bileli anlaşamazdık ama annemdi. Kim hakederdi böyle bir nefreti?

 

"Niye geldin? Ne diye geldin buraya Kayra? Çok mu üzüldün kardeşine? Çok mu üzgünsün annecim? Niye üzgünsün çiçeğim? Ölen sen değilsin ki. Kardeşinin ölümünü getirensin sen. Bugün burda olmamızın sebebisin güzel kızım. Bir şey olduğu yok burda. Yanlış olan sadece sensin." Dedi yüksek sesli kahkahasından sonra.

 

Bir şey diyemedim. Diyemezdim. Ben mi getirmiştim kardeşimin ölümünü? Hayır, ben değildim ki? Ben, ben yapmadım. Annem yanlıştı. Bir anlıktı her şey. Normal bir okul kampı demişlerdi. Ben bilseydim izin vermezdim ki gitmesine hem. O odunları toplamak için çıkıp gitmesine izin vermezdim ki. Hem çok kalabalıktı. Bir şey olmaz zannettim. Biri sürü öğretmen vardı. Ben düşündükçe karşıdaki kadın susmadı. Devam etti.

 

"Üzülme annecim. Hiç bir şey seni doğurmuş olmam kadar yakmıyor canımı. Kardeşin şuan cennetin en ama en güzel köşesinde. Peki ya sen? Sen geberip gidince olabilecek misin? Olamayacaksın. Sen katilsin. Sen kardeşine sebep olmuş bir katilsin. Keşke ölseydin annem. Keşke bana daha fazla ızdırap vermeseydin." Dedi.

 

"Arzu kes sesini artık. Misafirlerin yanında ayıp oluyor." Dedi babam misafirlere yalandan sırıtarak.

 

"Hasan bey, siz Kayrayı alın eve götürün direkt. Yorulmuştur." Diye ekledi ardından.

 

Hasan kafasıyla hafifçe onaylayarak kollarımdan nazikçe tutup çekip istedi.

 

Son kez mezar başını öpüp Arzu Hüsrev'in kulağına fısıldadım.

 

"Asıl katiller sizlersiniz. Benide, kardeşimide yok eden sizsiniz. O yüzden daha fazla ağlama. Çıkart cebindeki o pahalı mendili ve sil gözyaşlarını. Şayet Ertuğrul Bey seni böyle beğenmez. Değil mi annecim?" Dedim ve geri çekildiğimde gözlerinde başka bir duyguyu daha gördüm. Korkuyu...

 

Kafamı lükslerinden biri olan son model arabadan çıkarıp son kez baktım. Son kez bakmıştım çünkü bir daha ne buraya, ne de onlara gelme gibi bir niyetim olurdu. Kardeşimin kafası kutu ile iletilmişti bana. Doğum günümde. 17 ekimde bana bahşedilmişti. Sıradan bir çadırın içinde huysuzluk ederken çadır kapısının önüne konulan kutuyla başlamıştı her şey. Ailem sebep olmuştu. Başka kimse değildi sebebi. O yüzden samimi gelmezlerdi bana bildim bileli. Her şeyi yap ama asla farkettirme. Hüsrevlerin bir numaralı kuralıdır. Magazine beyin kanaması süsü verilmişti. Taş ayağını kaydırınca kafasını kayaya vurmuş sözde. Bende bulunca dehşete düşmüşüm tabi. Bir konuda haklılardı. 18 yaşımda elimdeki siyah kutuya bakarak dehşete düşmüş olduğum konusunda haklılardı. Bana hayatımın travmalarını kucaklatmışlardı. Çığlık atamadım, bağıramadım. Sadece kutuyu sımsıkı sarmıştım. O günden kalan tek şey , kutunun üstünde olan bir çift harfti.

 

Hatırladığım ve belkide asla unutamayacağım tek şeydi hayatımda...

 

 

Loading...
0%