Ellerimle kulaklarımı kapattım ve dizlerimin üstüne çöktüm. İnsanlar ciğerlerini patlatırcasına haykırmaya devam ediyordu. Ses, geniş yemekhanenin duvarlarında yankılanıp bana geri geliyordu.
"Yalan söylüyorsunuz" diye bağırdım. "Bunlar gerçek değil."
Gardiyana benzeyen iki adam beni kollarımdan tutup kaldırdı ve sürüklercesine bir odaya doğru götürdüler. Beyaz, tay tüyü ile kaplı kanepenin üstüne bıraktılar. Şaşkınlık ve dehşet içinde odayı kontrol etmeye başladım. Beyaz ve hiçlikten başka bir şey yoktu. Ağlamaya başlayacaktım ki odanın beyaz kapısı açıldı ve içeriye beyaz önlüklü bir doktor girdi. Kelebek gözlükleri burnunun ucuna doğru düşmüştü.
"Bugün nasılsın bakalım?" dedi. "Yemekhanede yine olay çıkarmışsın."
"Yine mi?" diye fısıldadım. "Ben ne zamandır buradayım?"
"Bu soruları hallettiğimizi düşünüyordum. Şimdi sana on miligram ketamin vereceğim. Uyandığında tekrar konuşuruz."
"Uyumak istemiyorum" diye sızlandım ama şırınganın içindeki ilacın damarıma doğru ilerlemesine de karşı çıkmadım. Başım, kanepenin kolçağına doğru düşerken sanırım aynı anda irkilerek uyandım.