Yeni Üyelik
5.
Bölüm

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

@nrkca

Sare KORKMAZ

Üç gün önce cuma günü hastaneye gitmiş, kan örneklerimizi vermiştik. Bu sırada Mert beyin yanında duran adamlarında kim olduğunu öğrenmiştim. Mert beyin oğulları, eğer DNA testi pozitif çıkarsa da benim abilerim oluyorlardı.

Benden büyük duran kişinin ismi Çetin, beni gördüğünde sarılıp, sonrasında utanan kişinin ismide Tüzün'müş.

Tüzün ismini değişik bulmuş, isminin anlamını merak etmiştim. Her ne kadar merak etsemde çekinmiş, soramamıştım.

Hafta sonu olduğunda Mert bey beni yakından tanımak istediğini söylemişti. İsteğini kırmayıp kabul etmiş, bir kafede buluşup, oturup vakit geçirmiş, kendisi ve oğullarıyla sohbet etmiştik.

Açıkçası kafamda dönüp dolaşıp duran soruların hiçbirini soramamıştım. Daha hiçbir şey belli değilken hesap sormak bana mantıklı gelmiyordu. O yüzden sessiz kalmıştım.

Mert bey, Çetin ve Tüzün beni tanımak istemiş, benim hakkımda merak ettikleri soruları sormuş, ben de elimden geldiğince cevaplamıştım. Ben konuşurken Mert bey bir an olsun bakışlarını benden çekmemiş, dikkatli bir şekilde beni dinlemişti. Açıkcası bu durum hoşuma gitmiş, kendimi değerli hissettirmişti.

Bugünse pazartesiydi. DNA testinin sonucu çıkmıştı. Mert bey yolda, buraya geliyordu. Bizde babamla birlikte Mert beyin gelmesini bekliyorduk. Kalbimin atışını duyuyor, hızlı nefes alıyordum. Stresten dolayı başıma ağrı girmişti. Ne kadar kendimi sakin tutmaya çalışsam da olmuyordu. Hayatımı kökten değiştirecek bir konuda nasıl sakin kalabilirdim ki!

"Eğer sonuç pozitif çıkarsa o zaman ne yapıcaksın?" Babamın sesiyle düşüncelerimden arındım. Başımı arkamda kalan babama doğru çevirip yüzüne baktım.

"Bilmiyorum." Sakin bir şekilde sorusunu cevaplayıp tekrar önüme döndüm.

Yalan söylemiştim. Aslında ne yapacağıma çoktan karar vermiştim. Eğer Mert beyin kızıysam burada kalmam için bir sebep yoktu. Babamın psikolojik şiddetinden, Bade'den ve çalışanların bana karşı takındığı tavırlardan da bıkmış, yorulmuştum.

Kapı zilini duymamla hızlıca ayağa kalktım. Heyecanla Mert beyin salona gelmesini beklerken o sırada babam da yanıma gelmişti. İlk görüş alanıma Mert bey girdi. Arkasından Tüzün ve Çetin'de yan yana yürüyerek içeri girdiler.

"Hoş geldiniz." Babam Mert beyin yanına gidip, elini pantolonun cebinden çıkartıp Mert beye doğru uzattı. Mert bey, babamın boşta kalan elini sıkıp tokalaştı.

"Hoşbulduk." Diyip bakışlarını bana çevirdi. Tebessüm ederek bana baktığında utanıp, gülümsedim.

"Hoş geldiniz." Mırıldanarak kısık sesle konuştuğumda Mert beyin gülümsemesi büyüdü. Gülüşüyle birlikte gözleri kısıldı.

"Hoşbulduk kızım." Gülümseyerek Mert beye baktığımda Tüzün önüme geçip bana sarıldı. Geri çekildiğinde yanağımdan makas aldı.

"Naber fıstık?" Kaşlarımı çatıp sıktığı yanağımı ovaladım. Kızmış ifadeyle yüzüne baksam da pek etkili olmamıştı sanırım. Gülümseyerek bana bakmaya devam ediyordu çünkü. Sorusu havada kalmasın diye cevapladım.

"İyi, sen nasılsın?" Dişlerini gösterek güldü.

"Heyecanlı!" Dürüstlüğüne güldüm. Heyecanlı olduğu her halinden belliydi.

"Evet çocuklar, konuşmanız bittiyse sonuçlara bakalım artık!" Mert beyin sabırsız çıkan sesiyle bakışlarımı karşımda oturan Çetin ve Mert beye çevirdim. Olumlu anlamda kafa sallayıp arkamda kalan koltuğa ilerleyip oturdum. Tüzün'de o sırada Çetin'in yanına oturmuştu.

Bakışlarım Mert beyin elinde ki beyaz zarfta takılı kaldı. Kalbimin hızlandığını hissediyordum. Midem bulanıyor, ellerim terliyordu. Mert bey elinde ki beyaz zarfı açıp içinden katlanmış kağıdı çıkardı.

Kağıdı açıp sesli bir şekilde okumaya başladı.

"İncelenen yirmi üç poliformilk str dna lokusu sonucunda herhangi bir dışlamaya rastlanmadığından Mert DOĞANIN Sare KORKMAZIN adlı kişinin biyoloji babası olduğu anlaşılmıştır." Mert bey okumayı bitirdiğinde dolu olan gözleriyle bana baktı.

Yavaşça ayağa kalktığında refleksle ben de ayağa kalktım. Yanıma gelip kollarını açarak beni kollarının arasına aldı. Hasret kaldığım baba sıcaklığını hissetmemle gözlerim doldu.

Geri çekileceği sırada, geri çekilmesine izin vermeyip, serbest duran kollarımı mert beyin beline dolayıp kendime çekip sıkıca sarıldım. Gözlerimi yumdum. Kokusunu içime çektim. İliklerime kadar huzuru hissettim. Yumduğum gözlerimi açıp geri çekildiğimde Mert beye baktım.

Koskocaman adam karşımda ağlıyordu. Ağlaması canımı yaktı. 'Ağlama' diye sesleneceğim sırada Tüzün benden önce davranıp konuştu.

"Kıskanırım ama ben!" Tüzün hızlı adımlarla yanımıza gelip Mert beyin bileğini tuttu. Kendisine doğru çeksede Mert bey yerinden kıpırdamamıştı.

"Ya baba yapıştın kaldın! Bırak ben de sarılayım kardeşime!" Mert bey dolu olan gözleriyle gülüp geri çekildi.

Tüzün sıkıca bana sarıldığında ben de kollarımı ona dolayıp sarıldım. Geri çekildiğimde ikimizde birbirimize bakmış, gülümsemiştik. Arkada duran Çetin sarılmamızın bitmesini beklemiş sonra o da bana sarılmıştı. Geri çekildiğimizde Mert bey gülümseyerek bize bakıyordu.

"Sonuçlar belli olduğuna göre seninle açık konuşacağım kızım." Mert bey ciddi ifadesiyle konuştuğunda dikkatimi ona verdim.

"Bizimle İzmir'e gelmeni istiyorum kızım. Senden yeterince ayrı kaldım. Daha fazla ayrı durmak istemiyorum." Bakışlarında ki samimiyetini gördüm.

Her ne kadar başka bir şehirde yaşama fikri beni korkutsa da Mert beyi kırmak istemedim. Ona güvenmeyi seçtim. Zaten burada daha fazla kalmak istemiyordum.

"Sizinle gelmek istiyorum." Gülümseyerek konuştuğumda Mert bey derin bir nefes verip rahatladı. Sanırım onu reddetmemden korkuyordu. Kolunda ki saate bakıp, bakışlarını Çetin'e çevirdi.

"Oğlum siz hazırlanın, biz de Cengiz beyle bir konuşalım." İtiraz istemeyen ses tonuyla konuştuğunda Çetin kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti.

"Hadi biz gidelim Çiçek." Dış kapıya doğru yürüdüğümüz sırada başımı ona çevirdim.

"Çiçek mi?" Sorduğum soruyla başını bana doğru çevirip gülümsedi.

"Babamla annem ismini Çiçek koyucaklardı. Hoşuna gitmediyse seslenmem." Yanlış anlaşılmasın diye hemen konuştum.

"Yok hoşuma gitti, seslenebilirsin tabii." Gülümsediğinde Tüzün yanımıza gelip kolumdan tutarak beni kendisine çekti.

"Bensiz ne konuşuyorsunuz bakayım!" Çetin, baygın bakışlarıyla Tüzün'e baktı.

"İsminin Çiçek olduğundan bahsediyordum." Tüzün sıratarak bana baktı.

"Çiçek ismi sana daha çok yakışıyor. Bence Çiçek ismini kullanmalısın." Tüzün'ün enerjik haline kafa sallamakla yetindim. Nasıl bu kadar enerji dolu olduğunu anlayamıyordum.

Arabanın yanına geldiğimizde durduk. Çetin arabanın anahtarıyla kilidi açtı.

"Yorulduysan arka koltukta dinlenebilirsin." Gülümsedim. Yorgun olduğumu anlamıştı.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp arka kapıyı açtım. İçeri girip koltuğa oturdum. Arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirip gözlerimi yumdum.

...

Kapı kapanma sesiyle irkilip gözlerimi açtım. Mert bey arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında, bakışlarımı yanımda oturan Çetin'e çevirdim.

"Özür dilerim uyandırdım mı?" Mahçup yüz ifadesiyle bana baktı. Gülümseyip kafamı iki yana salladım.

"Yok uyumuyordum." Derin bir nefes aldı.

"Oh iyi o zaman." Rahatlayarak konuştuğunda bu tavrına karşı kıkırdadım. İlk defa bu kadar kıymet görüyordum. Bakışları gülümsememe takıldığında utanıp konuşma ihtiyacı hissettim.

"Üç kardeş miyiz?" Sorumla sırıttı.

"Hayır beş kardeşiz. İki tane daha abin var." Şaşkınlığımı gizleyemedim. Nasıl bakıyorsam bu onu daha da keyiflendirdi, kahkaha attı.

O gülmeye devam ederken başımı cama çevirip dışarıyı seyretmeye başladım.Gülmesi sinirimi bozmuştu.
...

Ne kadar süre geçmişti bilmiyorum ama canım çok sıkılmıştı. Hala İzmir'e varmamıştık. Başımı camdan çevirip yanımda oturan Çetin'e baktım. Başını arka koltuğa yaslamış, gözlerini kapalı bir şekilde oturuyordu.

"Uyuyor musun?" Seslenmemle gözlerini açıp başını bana çevirdi.

"Yok, gözlerimi dinlendiriyordum." Gülümsedi. Gülümsemesinden cesaret alıp aklımda ki soruyu sordum.

"Anneniz neden gelmedi?" Buruk gülümsemesiyle bana baktı.

"Annemiz öldü." Yüreğime acı saplandı. Annemi tanımadan kaybetmiştim.

"Başınız sağ olsun. Ben özür dile-" sözümü kesti.

"Dileme, özür dilenecek bir durum yok." Başımı salladım usulca.

"Peki o... Anneniz, yani annem nasıl öldü?" Derin bir nefes aldı. Sıkıntıyla nefesini dışarı verdi.

"Annem sana hamileyken safra kesesinde taş vardı. Safra kesesinde taş olduğu için hep sancısı oluyordu. Doğuma yakın sancıları sıklaştı. Doktor ameliyata alınması gerektiğini söyledi. Sekizinci ay olduğu için senin gelişememiş olabileceğini ama daha fazla beklemenin de riskli olacağını söyledi." Duraksadı. Sertçe yutkunup konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

"Annemi ameliyata aldılar. Ameliyat sırasında kanaması durmadı." Sustu devamını getiremedi. Devamını getirmese de anlamıştım. İrdelemedim.

Kafamda bir sürü soru olsada yorgun bakan bakışları susmamı sağladı.

Bir şey demeden başımı tekrar cama çevirdim.

...

Sonunda gelmiştik. Çetin zile basmıştı. Kapının açılmasını bekliyorduk. Kapı açıldığında karşımda ki adama baktım. Çetin'e çok benziyordu.

Sanırım Çetin'in arabada bahsettiği abilerimden biriydi. Kapıda dikilip bana bakmaya devam ederken arkadan Mert bey seslendi.

"Oğlum çekilsene içeri girelim." Mert beyin ikazıyla kapıdan çekildi. İçeri girerken bir yandan da etrafa göz gezdiyordum.

Bakışlarım ismini bilmediğim adam da sabitlendiğinde rahatsızca yerimde kıpırdandım. Çok soğuk bakıyordu.

"Ben sizi tanıştırmadım değil mi?" Mert bey bana bakıp başını Çetin'e benzeyen adama çevirdi.

"Çiçek kardeşin." Mert bey tekrar bana baktı.

"Eser, abin." Abim olduğunu anlamıştım, Çetin'e çok benziyordu.

"Memnun oldum." Konuşmamla sadece kafasını salladı. Bu beni daha da rahatsız etti. Burada olmamdan memnun değilmiş gibi bakıyordu.

"Hadi elinizi yüzünü yıkayın, sonrada da sofraya oturalım. Çok acıktım vallahi. Gülüz hanım döktürmüştür şimdi." Mert bey konuştuğunda anlamadığım bakışlarla ona baktım.

"Gülüz?" Gülümsedi.

"Evimizde çalışan mutfaktan sorumlu olan abla." Anlamış şekilde kafamı salladım.

"Gel sana lavaboyu göstereyim." Tüzün'ün konuşmasıyla onu takip ettim. Lavaboya geldiğimizde ellerimizi sırayla yıkayıp sofraya geçtik.

Çetin'in yanındaki boş sandalye oturduğumda diğer yanıma da Tüzün oturmuştu. Eser'de gelip karşıma oturduğunda rahatsız olmuş,masanın altından tırnağımın kenarında ki etle oynamaya başlamıştım. O sırada kapı zili çalındı.

Evin çalışanlarından biri kapıyı açmaya gitti. Bir süre sonra Mert beye benzeyen bir adam içeriye girdi. Yerinde sabit duramıyordu. Sarhoş olduğu her halinden belliydi.

Bakışlarımız kesiştiğinde Mert beye doğru döndü.

"Baba bu kız kim?" Baba dediğine göre bu da abimdi anlaşılan.

Mert bey sinirli bir şekilde oğluna baktı.

"Oğlum ben sana demedim mi, az içiçeksin! Ne bu halin! Ayakta duramıyorsun!?" Mert beyin sinirli olması pek umrunda görünmüyordu.

"Baba bu kız kim!?" Tekrar aynı soruyu sorduğunda Mert bey bıkkın bir şekilde oğluna baktı.

"Çiçek, kardeşiniz." Kaşlarını çatarak Mert beye baktı.

"Annemi öldüren kızı nasıl buraya getirsin baba!?" Yükselen sesiyle irkildim. Gözlerim doldu. Göğsümde ki ağırlıkla derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.

Sözleri canımı yaktı. Yanağımda ki ıslaklığı hissettiğimde başımı yere eğdim. Ağlamamı kimse görmesin istiyordum.

Sözleriyle mutlu olma hayallerim, umutlarım hepsi paramparça oldu. Burada da mutlu olamayacağımı anlamıştım.

Efendim herkese selamlar 👋🏼 Huh sonunda bitti, bende bittim. Şu dna kısmı açıklamasına gelecek olursak Müge anlı izleyip yazdığım doğrudur. Bir de internetten baktım dna sonucu iki güne çıkıyormuş. Yanlışsa kusura bakmayın. Neyse okuduğunuz için teşekkürler❤️

Loading...
0%