@nsh.kose
|
Çokta normal bir hayatım olmasada birinin benim yüzünden başına birşey gelse kendimi asla affetmezdim. Duygun benim yüzümden yaralanmıştı ben sadece Duygun nun öcünü almıştım Hayır, bu soru olamazdı herkes bana bakıyordu ben ise Baran'a pis bir bakış attım " Cevap vermesem olur mu?"dedim. Beria " hadi söyle, bende merak ettim". Beria nın sözü ardından Baran " Olmaz Bayan 30 saniyede 3 ad-....."dediğinde sözünü kestim " Tamam anlatıyorum" dedim çaresizce. Derin bit nefes aldım " Çınar ve Yakub un Duyguna yaptıklarından sorna çok öfkelenmiştim" Duyguna baktım " Çınar ve Yakub un evine gittim". Duygun üstümde yara bere varmı diye bakarken " İyi misin ? Bir yerine birşey oldumu?"dediğinde olumsuz anlamla başımı salladım. Baran kıkırdadı " Onlar bir şey yapmadı ama güvercini bilmem". Herkesin kafası karışmıştı, ben anlatmaya devam ettim " İlk Çınarın elinden vurdum ardından Yakub un da elinden vurdum. Bana tokat atınca değer elinide vurdum, daha çok sinirlenip yumruk attı , boğazımı sıkmaya başlayınca bacağımdan vurup gittim". Duygun ve Beria şaşırmıştı , Erenin ise aklını kurcalayan bir şey vardı. Baran "Güvercin o 30 saniyeyi de anlat". Hepsi bakışlarını bana diktiler , sakince nefes verdim " Yakub un yumruğuna tepki vermediğimi görünce arkamdaki üç adamı çağırdı çok sinirliydin üçününde kafasından vurdum". Çaresizce onlara baktım , Beria " Bu gün yediğim şok kaldımı?"diye sordu. Duygun ise kekeleyerek " B-bunu benim için mi yaptın?"diye sorduğunda kafamı salladım. Duygun bir anda bana sıkıca sarıldı, o kadar sıkı sarıldı ki nefes alamıyordum. Ellerimi beline sardım. Sarılma mız bittiğinde Erene baktım , dirseklerini dizine yerleştirip "Yani diyorsunki gittin silah salladın ve geldin" dediğinde kafamla onayladım. Eren bize bakarak " Yakub un seslenmemesi garip değilmi ?" dedi. İç çekerek "Bunun farkındayım fakat ne yapacağını bilemiyorum"dedim.Cidden bize ne yapacaktı. Bir süre durduktan sorna Duygun odasına gitti. Beria da küçük bir esneme sornası o da odasına gitti. Eren çok derin düşüncelere dalmıştı. Baran da aynı şekildeydi fakat bizimle aynı şeyi düşünmüyordu yani öyle gösteriyordu. Eren de bir süre sorna gitti. Sadece Baran ve ben kalmıştık. Baran iyice arkasına yaslandı. Kaşları mı çatarak ona baktım "Hani söylemeyecektin" dedim. Baran ağızının kenarıyla sırıttı "Ben söylemedim sen söyledin"dedi. Haklıydı, ben söylemiştim "Senin yüzümden söyledim, hem sen söylemeyecektin bilmediğim bir şartın vardı" dedim sesimde öfke vardı. Baran bana doğru eğildi aramızda bir kaç santimetre vardı "İstesen yalan söyleyebilirdin ve ben söylemediğim için hala bilmediğin şartı gerçekleştirmek zorundasın"dedi keyifli bir sesle. Yüzü bana çok yakındı, nefesini hissedebiliyordum gözlerimi ona diktim " Dileğin NE?"dedim. Baran geri çekilip arkasına yaslandı "Bunu yarım öğreneceksin"dedi. Artık sinirlenmeye başlıyordum " Lanet olası dileğini söyle!"dedim tükürürcesine. Bu halim Baranı keyiflendiriyordu. Ayağı kalkıp odasına doğru gidince peşinden gittim . Hızla arkasından yürürken "Şu dileğini söyle!"dedim. Yumuşak bir şekilde duvara yaslandım, şu anda Baran ve duvar arasındaydım. Baran elini duvara yaslayarak gitmemi engelliyordu, Barana baktığım eğik başıyla " Yarın öğreneceksin güvercin" dedi keyifle ve geri çekildi. Hızlı adımlarla odama gittim. 🕊 Sabah Beria nın sallamasıysa uyandım. Duygun,Beria ve ben kahvaltı hazırladık. Kahvaltı yaparken Baranın gözü benim üzerimdeydi kahvaltıdan sorna odama gittim üstüme ince siyah kazak ve deri ceket giydim altıma siyah bir pantolon giydim ve siyah kısa botlarımı giydim. Kapıyı açtığımda Baran siyah gömleği ve aynı renk pantolonla karşımdaydı. Gömleğin yakasını düzeltirken ellerine baktım kollarından gelen damarlar çok belirgindi. Barana doğru yürüdüm " Eeee , nereye gidiyoruz?" dediğimde bir şey demedi ve arabaya doğru ilerledi arabaya geçtiğimizde bana yaklaştı. Anlamsızca ona baktım parmakları hafifçe yanağıma dokundu. Parmakları yanağımda gezinirken saçlarımı geri çektiğinde "O şerefsizin yumruğu iz bırakmış" dediğinde dikiz aynasını kedime çevirip morardığını fark ettim. Baran arabayı çalıştırıp gaza bastı. Bir yere gelmiştik etrafa baktığımda pek bir şey yoktu. Arabadan çıktığımızda "Burası neresi?" dediğimde yine sustu. Bir mezarlığa girmiştik hala ne yapacağını anlamıyordum. Aklıma saçma fikirler geliyordu. Baran aniden durdu ona baktığımda yapılı çenesi ile bir yeri gösteriyordu. Gösterdiği tarafa baktığımda bir toprak yığını gördüm üstündeki tahtada babamın ismi yazıyordu. Ben mezara bakarken Baranın ne ara gittiğini anlamadım. Mezarın başına oturdum yavaşça toprak yığınına dokunduğumda yanağımdan gözyaşı düştü. Babamla geçirdiğimiz her anı teker teker aklıma geliyordu. Babam sanki gidişiyle her anımı da götürmüştü. Mezara doğru eğildim "Baba beni sevdiğin için değer verdiğin ve annem gibi bırakmadığın için çok teşekkür ederim" diye fısıldadım. Derin bir nefes aldıktan sorna "Baba bak artık gözümdeki yara kanamıyor, annemin kestiği gün den beri kanamasını istememiştin artık kanamıyor ama bu sefer sen götmüyorsun" dedim. Yara çok önce den kapanmıştı ama ben annem için tekrar kanatıyordum babamda sürekli yapmam için uyarıyordu . Gökyüzüne baktığımda yüzüme bir damla geldi ve gözyaş larımla karıştı. Yağmur yağıyordu kafamı mezara çevirdim "Baba sen yağmuru seversin bak yağmur yağıyor" dedim gülmeye çalışarak. Bir süre sorna gözyaşlarımı silip arabaya doğru ilerledim. Arabaya bindiğimde Barana baktım " Niye beni buraya getirdin?" dediğimde bana bakmadan "Bekir istedi" dedi. Baran arabayı sürdü nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu. Barana baktığımda ağızının kenarıyla sırıttı. Baran çok şey saklıyordu ama ne olduğunu bilmiyordum. Baranı incelerken Baran bundan rahatsız olmamıştı, bu beni daha çok düşündürüyordu. Baran çok yakışıklıydı, bir bakan bir daha bakardı ama gözleri çok pis bakıyordu bazen gülse bile o bakışından korkuyordum. Adam resmen bakışlarıyla boynuma urgan geçirmişti. Araba aniden durunca gözlerimi Barandan alıp etrafa baktım. Bir dere vardı derenin üstünde bir köprü yer beton ve bir kaç drift izleri vardı. Barana baktım arabadan çıktı arkasından bende çıktım hala yağmur yağıyordu. Baran arabanın ön tarafına geçip yaslandı hemen yanına gittim. Yağmur her tarafım ıslanmıştı, Baran ceketini kafama geçirdi. Ceketin altından ona bakıyordum. Birden şimşek çaktı hevesle o tarafa baktım . Ben yağmurdan çok şimşek çakmasını severdim bir kitapta çok güzel bir bölüm okumuştum; Bir gece bahar bulutu ağlaya ağlaya diyordu ki; – Bu hayat duramayıp ağlamaktan başka birşey değildir. Hızlı koşan bir şimşek patladı ve dedi; – Yanlış düşünüyorsun hayat bir anlık gülümsemedir Bu sözü çok seviyordum. Şimşek çakması benim için bu demekti. Barana bakıp " Dileğin ne ?"dedim. Baran şimşeğin çaktığı tarafa baktı " Dileğim benim yanımda olman. Ne olursa olsun yanımda kalman. Tıpkı yağmurla şimşek gibi" dedi. Şaşırmıştım onca inat bunun yüzündenmiyidi. Bizi yağmurla şimşeğe benzetmişti, yağmur ve şimşek hep birdi. Kafamı sallayarak "Tamam" dedim. Yağmur dinmişti güneş kendini göstermişti biz hala manzarayı izliyorduk . Baranın ceketini omuzlarıma yerleştirmiştim .Derenin karşı tarafı çok güzel görünü yordu. Arkadan bir araba sesi geliyordu arka tarafa baktığımda siyah bir Audi gelmişti. Kapısı açılmıştı içinden bir adam çıktı Barana benziyordu saçları Baran'nınki kadar siyah değildi gözleri açık mavi gözleri vardı Baran kadar uzundu. Bu adam kimdi? Gülümsedi ve Baran sarıldı ama sarılma samimi değildi bir birilerinin beline vurdular , bana öyle vursalardı belim kırılırdı. Baranı nerden tanıyordu. Adam bana döndü ve nazikçe elini uzattı " Merahaba ben Ertuğ Erguvan "Veba Doktoruyum" dedi. 🕊 |
0% |