Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@nu.rada

Arkadaşlar Fotoğrafra ki tqbanca güzel kızımıza özel yaptırılmıştır.

👋💫🫂

Yorum ve oy vermeyi unutmayınız efenim.

 

Yutkunamadım, acının en keskin olanını hissettim. İçimde ki kadının çığlıklarını kimse duymadı, feryatlarımı görmediler.

 

 

İçime düşen kor ateşi hiç bir güç söndürmeye yetmezdi, ruhuma işlenen o derin yaranın acısını dindiremezler izini kapatamazlardı.

 

Dünya bir anda ağırlaştı, omuzlarıma binen görünmez bir yük gibi… Kalbimde bir şeyler koptu sanki, ama sesini kimse duymadı. Onu başkasıyla, hem de sevdiğim adamı, o kadının yanında görmek... İçimde bir yerler derinden sızladı, gözlerimdeki o sıcaklık, boğazımda düğümlenen kelimeler… Konuşmak istedim, ama sesim çıkmadı. Sadece izledim. Her şey bulanıktı, ama onlar… Onlar çok netti. Sanki dünya benim için durmuştu, ama onlarınki hızla dönmeye devam ediyordu.

 

İçim paramparça, ama bir o kadar da donuk. Neden böyle bir acı bileklerime vurulmuş zincirler gibi beni esir alıyor? Benim içimde çığlıklar yükseliyor. "Neden?" diye sormak istiyorum, ama biliyorum ki cevap yok. Zaten hiçbir cevap, içimdeki bu boşluğu dolduramaz.

 

 

İçimde bir yerlerde, sanki kocaman bir boşluk açıldı. Derin, karanlık, sonu görünmeyen bir boşluk… Her nefes alışımda daha da büyüyor, içime doğru çökmeye devam ediyor. Ne kadar çabalasam da o hissi, o sıkışmışlığı atamıyorum.

 

 

Bir zamanlar umut dolu olan kalbim, şimdi ağırlığına dayanamıyor gibi. Gözlerimden süzülen her damla, kaybettiğim şeylerin izlerini taşıyor. Sanki dünya üzerimde durmadan dönüyor ama ben hep aynı yerde, hep aynı acıda sıkışıp kalmış gibiyim. Sesimi duyacak kimse yok, içimde fırtınalar koparken bile herkes sessiz, her şey sessiz.

 

 

Sol gözümden yanağıma düşen göz yaşım ile karşımda ki kahve gözler uzaktan bir yabancı gibi sessizce beni izledi.

 

 

Dudaklarım aralandı ''Berat.'' döküldü dudaklarımdan, fısıltı şeklinde çıkan sesimi ben dahi duymakta zorlanmış iken o duymuştu, anlamıştı.

 

 

 

Esen rüzgar saçlarımın yüzüme çarpmasını sağladı fakat gözlerimi ondan almamı engelliyemedi.

 

 

Bacaklarıma sapladığım tırnaklarım parmak boğumlarımın beyazlamasına sebep oldu.

 

 

 

''Sayın Berat Kaan Korkmaz, Ece Durmaz hanım ile herhangi bir baskı, zorlamaya veya dışsal etkiye maruz kalmadan, tamamen kendi özgür iradenizle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?''

 

 

Bir cümle ne kadar can yakabilirdi? Benim gençliğimi, ilk aşkımı, geçmişimi yok edecek kadar canımı yaktı.

 

 

Sarı saçlarını bir kez daha arkasına attı Ece, gözleri benim üzerimde gezinirken yanında ki adamın Berat'ın elini sıkıca tuttu, gözlerini üzerimden ayırmadı.

 

 

 

Beratın ağzından çıkacak kelimeyi merakla bekleyen insanlara döndü gözlerim, kalabalığı oluşturan insanlar kendi aralarında konuşmaya başladılar.

 

 

Kafamı eğdim, duyacağım kelimenin acısını hissetmemek adına ayağa kalktım. Yanımda sorgular bakışlarına maruz kalmamak adına arkadaşlarımın yüzüne bakmadan hızlı adımlarla geldiğim kapıdan çıkmak için adım atmaya başladım.

 

 

 

Bir bombanın sayaç sesi kafamda yankılanıyordu, kendi nefesimde boğulacağımı hissettiğimde başımın dönmesi yüzünden sendelediğimde kapının çerçevesine tutundum.

 

 

 

''Evet.'' yankılanan sesi ve ruhumu kazıyan gerçek ile gözlerimden akan yaşlar ile kafamı gökyüzüne kaldırdım. ''Bu hikayenin sonunu biliyordun Elif, ezberinde olan gerçeklerin canını yakmasına izin verme.'' sıkıca gözlerimi yumdum.

 

 

 

''Ölsem yeridir.'' belime sarılan kollar ile ağlamam hızlandı, ''Yapma güzel kızım.'' sesinde ki çaresizlik ile beni sarmalamaya devam etti. ''Üşümüşsün.'' diyerek sırtıma örttüğü ceket ile gözlerimi araladım.

 

 

 

''Bunları hak edecek kadar ne yaptım ben? Ne yaptım Buse?'' gözlerinde ki acı benim içindi, bana acıyordu. Beni en iyi bilen tek kişi olarak yaşadıklarımın ağırlığına acıyordu.

 

 

 

Kapanan gözlerim ile Buse nin cümleleri yarım kaldı yerini 'Yardım edin' feryatları aldı...

 

 

 

 

Gözlerimi araladığımda beni izleyen Buse ile gülümsedim, ''ay bir bayılmışım aşko olay.'' diyerek kahkaha attığında gülerek kolumda ki serumu inceledim.

 

 

 

Etrafta ki hemşireler ve diğer yataklarda yatan hastalara uzaktan bakındığım sırada odanın büyük kapısında tanıdık bir sima belirdi. Ece...

 

 

 

''Ay tatlım çok geçmiş olsun, sayende çabuk bitti de bizde hemen eve geçtik.'' diyerek itici tebessümü ile ifadesice yüzünü izledim. ''Neyse ben fazla bekletmiyim kocamı, bir şeye ihtiyacınız olursa alo diyin canlarım.'' en çok canınızı acıtan şey sevdiğiniz adamı en yakınız sandığınız bir kadının onu sizden koparmasıdır.

 

 

 

Buse elimi tuttuğunda gözlerimi ona çevirdim, dolan gözlerimi gördüğünde bana doğru yaklaştı eli yanağımda gezindi ve saçlarımı okşadı.

 

 

 

 

 

''İyisin değil mi?'' dedi emin olmaya çalışarak ''iyiyim.'' diyerek koluna girdiğimde birlikte hastaneden çıktık.

 

 

''Annen aradı ama açmak istemedim ben dön geri kadına.'' diyerek telefonumu uzattığında istemiyerekte olsa elinden telefonu aldım ve hiç bakmadan cebime attım.

 

 

 

 

''Elif bence aşk değil onların ki.'' dedi Buse uzunca düşünerek. ''Ya ne Buse ne olabilir başka?'' dedim artık tükenmişcesine.

 

 

''Ece seninle üç hafta önce küstü ve iki gün sonra birbirlerini takip ettiler kızım üç haftada ne ara sevdiler de.'' diyerek sitemle konuştu.

 

 

''Ne bileyim ben Buse aklım ermiyor, ben 10 yıl önce ki adamın karşıma çıkacağını düşünmedim. Hemde eski yakın arkadaşımla.'' diyerek lise yıllarımı gözümün önünden geçirdim.

 

 

''Beni sevmemişti, ben plotoniktim oda onu sevdiğimi fark etti benimle oyun oynadı. Sonra bende peşini bıraktım.'' diyerek kısa bir özet geçirdim.

 

 

 

''Belki Eceydi amacı ve amacına da ulaştı.'' dedim ihtimalleri sayarak. ''Saçmalama öyle olsaydı lisede çıkarlardı.'' dedi Buse beni yanıltarak.

 

 

 

''Kızım Eceyi tanımıyormuyuz kim bilir aklında ne pislik var.'' diye çıkıştığında içli bir nefes verdim.

 

''Amacınıda aklındakinide beynini de sikeyim.'' diyerek saydırdığım sırada apartmana girdik.

 

 

 

 

Eve adım attığım anda hızlıca odama doğru ilerlerken annemin seslenmesi ile adımlarım duraksadı. ''Zelal?'' gözlerimi yumdum kısa bir süre sonra yanına salona ilerledim.

 

 

''Anne sen haklıydın Berat bana hiç bir zaman iyi gelmedi.'' dediğimde annem tahmin ettiği olmuş gibi yıkılmış şekilde gözlerime baktı.

 

 

 

''Yapma Zelal, ah kızım.'' diyerek ayağa kalktığında sıkıca bana sarıldı...

 

 

 

 

Gözlerime vuran ışık ile yorganımı çekmeye çalıştığım sırada bir şey bunu engelliyordu, gözlerimi araladığımda üzerimde duran abimin adamı ile gözlerimi devirdim elini sıkıca ağzıma bastırdığında ellerim kolunu sıkıca kavradı.

 

 

 

Parmağımla bir şey söyleyebilirmiyim derecesine salladığımda ağzımdan hafifçe elini kenara çekti. ''Sık kafama ne olur valla hi bak.'' dediğim sırada üzerimden kalktı.

 

 

 

''Ayrıca artık şunu yapmayı kes.'' diyerek çıkıştığımda cama yaslandı. ''Aniden bağırmayacağına emin olamıyorum.'' dediğinde kollarını göğsünde birleştirdi.

 

 

 

''Abim ne zaman gelecek?'' dedim her zaman ki gibi umut içinde, ''geç kalıyoruz.'' her zaman ki gibi cevapsız kaldım.

 

 

Dolabıma yaklaşarak siyah eşofman takımımı çıkardım, gözlerini üzerime kenetlemiş olan ezberimde ki yüze kıyafetlerimi gösterdiğimde sırtını bana döndü.

 

 

Değiştirdiğim kıyafetlerim ile odamın kapısını kilitledim ve camdan sarkan adamı izledim.

 

 

Beline bağlı ip ile sallanmaya başladığında pantolonumun kemer yerine kancayı taktığında yukarıya eli ile bir işaret yaptığında aşşağı doğru indirildi.

 

 

Ardından bende tamamen dışarıya çıktığımda ardımdan camı ve perdeyi düzeltip yukarıya baktım, beni izleyen iki adam makarayı çevirerek yere doğru inmemi sağladı.

 

 

 

Belimde ki kancayı çıkardığımda halatlar yukarıya doğru çekildi ve bizi bekleyen üç siyah araçtan orta da duran aracın yolcu koltuğuna geçtim.

 

 

 

''Torpidoyu aç.'' verilen emir üzerine açtığım torpidoda bana özel abimin yaptırdığı tabancayı görmem ile tebessümüm genişledi. ''Bu kadar mutlu olma.'' adamın cümlesi ile tabancayı alıp parmaklarımla her noktasında gezindim.

 

 

 

Kabza ve namlu kısmı beyaz renktendi, sürgüsü ve tetik altın kaplamaydı. Kabzanın üzerinde bulunan Leopar simgesi vardı.

 

 

Boş bir arazide büyük duvarların önüne geldiğimizde siyah büyük demir kapılar açıldı, sayamadığım kadar çok olan korumalar etrafa dizilmişlerdi.

 

 

Büyük villanın sağ ve sol yanında ki garajlardan çıkarılmış olan araçlar hazırlanıyordu. Leoparın sırtında duran kartal heykelinden olan çeşmenin önünde duran araba ile tabancamı belime yerleştirdim ve arabadan indim.

 

 

 

Bana doğru yaklaşan abim ile çeşmeye yaklaştım. Yanıma geldiğinde sağ tarafına geçen kısa boylu sarı saçlı kadının omzuna kolunu atarak gülümsedi.

 

 

''Hoşgeldin.'' dediğinde ses tonunda ki keyif ile gülümsedim, ''Tanıştırayım yeni yengen Polina.'' yanında ki kadına dönerek Rusça konuşmasının ardından yüz ifademde ki sıkılmış ifade ile zorla gülümsedi.

 

 

 

''Ben biriyle tam aramı yapıyorum sen yeni bir tane getiriyorsun.'' dediğimde boğazını temizleyerek kadına döndü ve bir şeyler söyledi yine. Kadın yanımızdan uzaklaştığında yüzünde ki mutluluktan eser kalmadı.

 

 

 

''Rusyada ki büyük elçi ile ortak olmak adına bu kadına katlanıyorum.'' dediğinde çokta umursuyormuşum ki gibi bir ifade ile baktım. ''Nişan nasıl geçti diyecektim fakat sonuç hastanede sonlanmış.'' dediğinde peşime taktığı adamları aklıma geldi.

 

 

 

''Beratın nişanı olduğunu bilmiyormuydun?'' sorusu ile tekrardan bedenimin üşüdüğünü hissettim, ''bilseydim gidermiydim abi?'' düz bir ses tonu ile konuştum.

 

 

 

''Her neyse olan oldu, seni buraya getirme sebebim hakkında konuşalım.'' dediğinde adımlarını eve çevirdi, peşinden ilerlediğim sırada içerden çığlık sesleri yükseldi.

 

 

 

Abimin hızlı adımları ile peşinden ilerlediğimde sesin kaynağı büyük salondan geliyordu. İçeriye girdiğimizde abimin yeni eşi Polina hanıma aitti, çığlıkları yetmezmiş gibi bizim en değerli çalışanımız olan Nehir hanımın saçlarına yapışmıştı.

 

 

 

Abimin kükremesi ile gözleri bize değdi, ağlamaya başladığında koşarak abimin boynuna atladı. "Эта женщина угрожала избить меня.'' (''bu kadın beni dövmek ile tehtid etti.'') cümlesini anladığımda Nehire yaklaştım.

 

 

 

Siyah küt saçlarını düzenlemeye çalışırken kırışmış kıyafetlerinide endişe ile düzenledi. ''Ne oldu?'' dediğimde tedirgin gözleri yüzümde gezindi. ''Size yemin ederim ben bir şey yapmadım Gece hanım, bana geldi sen benim kocama karşı uygunsuz davranışlar sergiliyorsun deyip saldırdı.''

 

 

Kafamı abime doğru çevirdiğimde ona sarılmış olan kadının yapmacık ağlama sesi ile yüzümü buruşturdum. Abim kafasını zorlukla 'Ölüm' hamlesi ile salladığında Nehirin yalvararak koluma sarıldı.

 

 

 

Ölüm hamlesi; kafasını hızlı şekilde ve fazla anlaşılmayacak şekilde soldan sağa kısa süre içinde çevirmesi, çevirme süresi boyunca göz teması kesilmez ve sadece üç saniye sürer.

 

 

 

Belimden çıkardığım silahı bacaklarıma sarılmış kadının kafasına çevirerek tetiğe bastım.

 

 

Yere yığılan bedenin ardından evi inleten ses ile abimin koynunda ağlayan kadının sesi kesildi. ''Это место не похоже ни на какое другое место, Полина, я вышибу тебе башку из-за твоей малейшей ошибки.'' (''burası hiç bir yere benzemez Polina en küçük hatanda seninde kafanı patlatırım.'')

 

 

 

Çekingen gözleri yerde ki kadını izlediği süre zarfınca bedeni adeta buz kesmişti.

 

 

Hızlı adımlarla salondan çıktığımda sağ tarafımda kalan kısa koridora ilerledim. Karanlığı aydınlatan tek ışık kaynağı dışarıdan içeriye sızan ayın ışığıydı.

 

 

 

Büyük tablonun önüne geldiğimde duvarda ki siyah çerçeveyw elimi bastırdım. Gelen kilit açılma sesi ile tabloyu iterek başka bir karanlığa daha ilerledim.

 

 

 

Fısıltı seslerine yaklaştığımda adım seslerim duvarlara çarpmaya başladı, aydınlığa kavuştuğumda bilgisayarların başında ki insanlar ve büyük ekran ile adımlarım durdu.

 

 

 

Sağ ve solda iki sıra ol ak üzere 24 bilgisayar ve her bilgisayarda bir çalışan vardı. Aradan geçerek karşımda ki büyük ekrana ilerledim, ekranda ki üç adamın fotoğrafını inceleyen diğer ortaklarımızın yanına yaklaştım.

 

 

 

Ekranda olan üç adamlardan sağda olan dikkatimi çekti, tanıdık olduğu kadar yabancı bir siması vardı. ''Gece hanım.'' elini uzatan orta boylu esmer adama ifadesizce yaklaştım ve elini sıktım.

 

 

Boynunda ki kartal dövmesi abimin adamı olduğunu gösteriyordu, ''ben abinizin genel asistanı Burak.'' dedi. ''Memnun oldum Burak bey.'' diyerek elini bıraktım.

 

 

 

''Size burada ki görevi hemen anlatayım. Demir kardeşler, ortada gördüğünüz bu sarışın adam en büyükleri. Kendisinin lakabı Yıldırım, solunda ki kısa boylu kilolu adam ise en küçükleri. Çetenin en gereksizi, genellikle tek başına parayı yer ve kadınlara zaafı vardır.'' diyerek elinde ki dosyayı da incelemeye devam etti.

 

 

 

''Lakabı Çaylak, sağ tarafta ki şahısın henüz tam anlamı ile kimliği çözülemedi.'' dediğinde elinde ki dosyayı kapattı ve bana döndü.

 

 

''Ayrıca Gece hanım abinizin aileniz hakkında önemli kararları var, bir dönüm noktası içinde olacaksınız.'' diyerek yaptığı açıklama ile sorgulayıcı bakışlarım onu esir aldı.

 

Kulağıma yaklaştığı sırada belinden çıkardığı sert bir cisimi tişörtümün sol tarafında ki cebe yerleştirdi.

 

''Gece!'' abimin seslenmesi üzerine arkamı döndüğümde tüm ışıklar sönmüştü, korkuyla etrafa bakındığım sırada kafamın üzerinde tek bir ışık yandı. Kimseyi göremiyordum, her şey yok olmuş gibiydi.

 

 

 

Karşımda başka bir ışık yandı silahını bana doğrultmuş olan abim ile kalp ritmim hızlandı, etrafıma bakındığımda hiç bir şey gözükmüyordu.

 

 

 

''Yolun sonu Elif.'' isimimi kullanmazdı hiç bir zaman, neden şimdi isimimi söyledi? Neden namlu benim üzerimdeydi? Dudaklarım aralandı, nefesim kesildi.

 

 

 

Yeşil gözleri ifadesizdi, yüz ifadesinde anlam arayamıyordum. Omuzları dik ve kararlıydı.

 

 

'Bir gün ölüm burnunun ucuna yaklaşırsa kaçma, çek silahını bas tetiğe. Karşında ki kim olursa olsun, abinde olsa bende olsam.' babamın cümleleri yanlılanıyordu

 

'Seni de öldüren bendim baba...' dedi içimden sayıklayarak. Düşünme zamanı değil Gece, belimden çıkardığım silahı karşımda ki abime çevirdim.

 

 

Yüzüne yerleşen tebessüm ile boşta ki elimin yumruğunu sıktım, sonumuzu biz yazıyorduk.

 

Sağ göğsünü hedef aldım, yaşaması adına bir ümit. Ateş ettiğim anda sanki zaman durmuştu, mermi o kadar yavaş şekilde ilerliyordu ki abimin tabancasından çıkan mermiyi bile izleyebiliyordum.

 

 

Abimin sağ göğsüne saplanan kurşunu izlediğim anda sol göğsümde sivri bir cisim hissettim, geriye doğru düştüğümde sırtımı çarptığım sert zemin ile gözlerimi kapattım.

 

 

 

Bitti mi her şey? Bir sonu getirmek bu kadar kolaymıydı?

Her şey bir yalandan ibaret, kocaman dünyada küçücük insanlar olarak neyi değiştirebilirdik?

 

 

 

Acıyan ruhlarımızı iyileştirmek adına savaşırken kendimizi öldürdük.

 

 

 

 

 

Saat 00:10

''Nefes alıyor, kalp ritmi normale döndü.''

''Gazetelere, magazin sayfalarına verin haberi.''

''Ya işlemez ise o zaman ne olacak?''

''Kartal'ın hangi planı bunca zaman işlemedi?''

''Gece hanıma söylememe sebebi sence kabül etmeyecek olmasımıydı?''

''Gece rol oynamayı sever.''

''Rol değildi arkadaşlar, Gece'nin haberi yoktu. Eğer bilseydi bu kadar gerçekçi olmazdı.''

''Kartal bey Elif dedi, adı Elif mi?''

''Şşh sus.''

''Bilinci açık.''

''Kartal bey uyandı, az sonra odaya gelecek!''

 

 

 

 

Üzerimde ki ince çarşafı avcumda sıktığımda odada sadece nefes alış veriş sesleri geliyordu. Açılan kapı ile bir kaç adım sesi geldi, saçlarıma değen parmaklar ile ağırca yutkundum.

 

 

 

''Seni ilk gördüğüm gibisin, bebek Gece gibi. Saçların bem beyazdı, korktum neden beyazdın diye. Günlerce ağladım kardeşim hasta diye, her gece dua ettim iyileş diye. Fakat ailemizde ki genetik mirasın sahibi sendin buda hayatın sana verdiği bir işaret olarak beyaz saçlarındı.''

 

 

''Gözlerinin rengini gördüm en güzel mavileri sen almıştın kendine. Canının yansa kendimi canımı yaktım, sana şefkat göstermedim ama içimde ki o küçük yaralı Kartalı sen anladın.'' alnıma bastırdığı dudakları ile derin bir nefes verdi...

 

 

 

 

 

 

Saat 11:21

 

 

Kucağımda ki tepsiyi yirmi altıncı kez inceledim, sarı tepsinin içinde ki mercimek çorbası ve üç dilim ekmek.

 

 

-Konuşmalar Rusça geçmektedir.-

''Asistanın koyduğu demir şey ile kurtuldun yani.'' dedi Polina bacak bacak üstüne atarak, ''Ölseydim abimde yaşamazdı Polina, yani sende o babanın evine dönerdin.'' dediğimde sesimde ki ima ike arkasına yaslandı.

 

 

 

''Kartalın hep planı vardır.'' dediğimde gözleri beni süzdü, ''saç boyanın numarası ne?'' diyerek konuyu değiltirdiğinde gülerek çorbanın içine ekmekleri doğramaya başladım.

 

 

 

''Aileden miras.'' anlamadığı her halinden belli olurken yüz ifadesi şaşkındı, ''Doğal mı?'' diyerek meraklı şekilde hızla ayağa kalkarak yanıma yaklaştı.

 

 

 

''Nasıl yani?'' diyerek saçlarıma dokunmaya çalıştığında hızlıca havada kolunu kavradım, ''hoşlanmıyorum elini çek.'' dediğimde isteksizce geriye çekildi.

 

 

 

''Hastamısın sen?'' diyerek yüzüme sorgular bakışlarını yönlendirdi, açık camdan içeriye dolan bağırış sesleri ile meraklı şekilde Polina cama çıktı, ''bu anneniz mi?'' dediğinde tepsiyi yanımda ki masaya bırakarak ayağa kalktım.

 

 

 

Cama yaklaştığımda pervazına yaslanarak aşşağıya baktım. ''Bırakın be beni!'' diyerek bağıran annem ile gülümsedim. ''Sanırım bu çirkefliğim kayınvalideme çekmiş.'' cümlesinde ki yakıştırma ile sinirli şekilde yüzüne döndüm.

''Çirkef mi?'' diyerek sorguladığımda ağırca yutkunarak geri çekildi.

 

 

 

 

 

Loading...
0%