Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@nu.rada

 

 

 

 

Ben yazarken eğlendim umarım siz de okurken sevecek ve eğleneceksiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. 🤍

 

 

 

Kolunda yaşlı bir kadınla dükkana ilerleyen kalfam Yiğit ile ayağa kalkarak hızla kapıya ilerledim. ''Tamam nine.'' diyen Yiğit gözlerini büyüterek bana baktı.

 

Duruma el atarak yaşlı kadının diğer koluna da ben girdim, ''hoşgeldiniz.'' dedim tebessüm ile kadın ise uzun süre yargılayıcı ifadesi ile beni süzdü.

 

 

Dükkanımın önünde bulunan renkli masanın sandalyesine yerleşti. ''Bir isteğiniz varmı efendim?'' diyerek yüz hizasına eğildiğimde gözleri ile içeriyi inceledi ve beni görmezden geldi.

 

 

Ayağa kalktığımda gözlerim Yiğite döndü, kolundan sürükleyerek içeri çekiştirdim. ''Kim bu kadın?'' dediğimde kısa bir nefes verdi.

 

 

 

''Abla tanımıyorum, kadın yolda koluma yapıştı. Oğlum Ata nerde diye bağırmaya başladı.'' dedi umursamaz şekilde anlatarak.

 

 

''Neyse sen çay hazırla eski toprağın şifası, iyi gelir.'' dediğimde gülerek içeriye ilerledi.

 

 

Dışarıya çıktığımda cama yaslanarak teyzeye gülümsedim, gözlerini yüzüme sabitlediğinde içinde bir çekingenlik vardı. Karşısında ki sandalyeye oturdum ve masanın üzerinde ki elini yavaşça tuttum.

 

 

''Teyzecim oğlun kim belki ben bulmana yardımcı olurum.'' dedim yüzüne bakmaya çalışarak, elini sertçe çektiğinde duygusu çekingenlik değil kızgınlık olmalıydı.

 

''Sen kendini bulamamışsın, benim oğlumun gözüne gözükme daha.'' kadının cümlelerinde anlam ararken Yiğit masaya iki çay bıraktı.

 

 

''Benim oğlumun başını yaktın arsız gibi geldin burada da peşine düştün!'' dedi kadın höykelenerek, sinirinden ne yaptığını bilmiyordu. Eli ile itelediği çayın bacaklarıma dökülmesi ile hızla ayağa kalkarak beyaz elbisemin eteklerini kavradım.

 

 

 

''Sen benim oğlumun ciğerini yaktın, bu senin için ne ki?!'' gözlerim kadının yüzünde ki acımasız ifadeye anlam aramaya devam etti. ''Ben sizin oğlunuzu bile tanımıyorum.'' dediğimde kadın söylediğime inanmıyarak ayıplayan bir ses çıkardı.

 

 

Etrafta ki insanların şaşkınlık içeren ifade ve sesleri ile kadın daha fazla öfkelendi. ''Tanımazsın sana yıllarını adayan insanı iki günde unutur tanımazsın!'' diyerek bağırmaya devam ettiğinde haksız suçlamaları ve canımın acısı ile kadına yaklaştım.

 

 

''Bana bakın yaşlı diyip yaşınıza hürmeten sustum fakat haddinizi aşıyorsunuz!'' diyerek yükseldiğimde Yiğit önüme geçti, ''Hadi be oradan!'' dedi bastonunu kavrayarak.

 

''Ha! Birde delilerle uğraşıyoruz!'' dedim Yiğite doğru bağırarak. ''Sensin deli, senin yüzünden toprak oğlumuzu aldı elimizden.'' diyerek bastonu ile bacağıma sertçe baskı uyguladığında acı ile bastonu kavradım.

 

 

Karşıdan kadın bastonunu çekiştiriyor diğer karşısından da ben çekiyordum. ''Ne toprağı ne diyorsun sen teyze? Ben kimsenin oğlunu sevmedim almadım da!'' diyerek kadını bastırmaya çalıştım.

 

 

''YETER!'' yükselen kalın ses ile teyze ve bende durmuştuk, sinirle bastonu çeken kadın ile kendimi düzelterek kenara çekildiğimde üzerimde ki çay lekesine üstten sıkıntılı bir ifade ile baktım.

 

 

Kafamı kaldırdığımda asker üniformalı uzun boylu oldukça yapılı ve dik bir duruşa sahip adam vardı, keskin yüz hatları ve belirgin elmacık kemikleri ile bakışları oldukça sert duruyordu, kahverengi gözleri okyanus kadar derin, ateş kadar da etkileyiciydi.

 

 

 

Hafif kirli sakalı ile yüz hatları daha belirgin duruyordu. Cildi, buğday ten rengindeydi. Sağlıklı ve canlı bir görünümü vardı, sanki her daim güneşin altında vakit geçiriyormuş gibi. Dudakları dolgun ve çekiciydi, yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirerek insanın dikkatini hemen kendine çekiyordu. Yüzünde yer yer izler vardı.

 

Tüm bu fiziksel özellikler, onun hem yakışıklı hem de ulaşılmaz bir havası olmasını sağlıyordu. Bir kere onu gördüğünüzde, onu unutmak neredeyse imkânsızdı.

Neden bu kadar benim dikkatimi çekmişti?

 

 

 

''Senin burada ne işin var babaanne?!'' sesinde ki gergin ton her koşulda farkelediliyordu.

 

 

''Gezmeye indim oğul.'' kadının her şeyi unutmuş ses tonu ile ağzım açık kaldı ''az önce beni yakan kadın değil miydi bu?'' dedim Yiğite dönerek.

 

 

Cümlemi Yiğit gibi karşımda ki asker üniformalı adamda duymuştu, gözleri elbisemi kavradığım yeri görünce koltuğu altında ki kadın ile dertli bir şekilde ellerini havaya kaldırdı.

 

 

''Teyze oğlun burdaymış, az önce bize kan kusturuyordun.'' dedi Yiğit'de benim gibi kadının cümlelerine takılarak.

 

 

 

''Madem oğlum yaşıyordu niye beni bu cadı karının yanına getirdin sen?'' diyerek Yiğite hesap sormaya başladı, ''Yeter tamam.'' diyen asker ile yüzüm alaycı bir ifade aldı.

 

 

''Biz kadının bana zehir ettiği günün amacını soruyoruz bir suçum olmadan ben sizi öldürmekle suçlu tutuldum resmen.'' diyerek öne çıktığımda asker çenesini sıkmaya başladı.

 

 

 

''Yaşlı bir kadını ne kadar ciddiye alabilirsiniz?'' dedi kinleyen ses tonu ile, ''hafızamı yoklayıp acaba ben bir kaza geçirdim de sevgilim filan mı vardı unuttum denecek kadar ciddiye aldım.'' dedim bana hesap soran adama.

 

 

 

''İyi ders olsun bir daha kimseyi dinlemezsin.'' ses tonunda ki aşşağılama ile kızaran bacaklarımı gösterdim ''bir müddet dinlemem zaten.'' dedim cevabımı esirgemeden.

 

 

 

 

''Aklın yok mu senin her dile getirilene inanıyor musun?'' dedi sesinde ki rahatsız edici aşşağılayan ton ile. ''Benim aklım var ama sizin de gerçekten çok iyi rol yapan bir nineniz var.'' dedim kadını göstererek. ''Elbisenin de ne ise parası veririz.'' dedi sertçe

''İstemez, gelir yarın da oğlumun parasını yedin diye dükkanı basar.'' dedim tövbeliyerek.

 

 

''Hadi oğlum gidelim bu yeşil gözlü karı ile uğraşılmaz'' diyen yaşlı kadın ile tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim.

 

 

Duran taksi ile arabaya binen yaşlı kadının hayretle olaydan sıyrılmasına anlam veremedim.

 

 

 

''Laleri severmisinizi?'' duyduğum ses ile kafamı sesin yönüne dükkanın girişine çevirdim. Kapıda duran siyah takım elbiseli genç adam ile gülümsedim. ''Çocuklarınız arasında ayrım yapabilirmisiniz?'' diyerek sorusuna cevap verdim.

 

 

 

 

''Hepsini de sevebilecek kadar yeriniz var mı?'' dedi çiçeklerimi göstererek. ''Hepsini tek tek sevebilirim.'' dediğimde gözleri kısa bir süre üzerimde oyalandı ardından boğazını temizleyerek tamamen bana döndü bedeni.

 

 

 

 

''Güzel.'' diyerek üzerime yürümeye başladığında istemsizce tebessümüm soldu. Kalçama değen sehpa ile adımlarım durdu ''beyefendi adımlarınızı geri çekmelisiniz.'' bacakları bacaklarıma değdiği an nefesim kesildi.

 

 

 

Elimin altında ki cam vazoyu sıkıca kavradım, parmakları çenemi kavradı ''ben geri adım atmayı sevmem.'' dediğinde gözleri dudaklarıma değdi. İğrenç tebessümü ile kalp ritmim hızlandı.

 

 

 

''Ben biraz sonra olacaklardan sorumlu olmayacağım.'' dediğimde adam cümlemi nasıl anlamıştı bilmiyorum ama bir eli belime sarıldı. Kavradığım cam vazoyu sertçe kafasında patlattığımda gözlerimi yumdum.

 

 

 

Yere yığıldığını hissettiğimde gözlerimi açtım, kapı da bana ifadesizce bakan genç adam ile gülümsemeye çalıştım. ''Ben uyarmıştım.'' dedim.

 

 

 

 

''Faztezi değil miydi bu?'' dedi ifadesizce, ''senin böyle fantezilerin mi var?'' dedim meraklı bir ifade ile. Kafasını ağırca iki yana salladıktan sonra elinde ki zarfı masaya bıraktı ''sabah olanların telefisi amaçlı.'' dedi.

 

 

 

Kendimi toparlamaya çalışarak masaya yaslandığımda gözlerim yerde yatan adama çevrildi. Ardımdan tekrar karşımda ki genç oğlana ''yani şey babaannem Zülal. Sizin deyiminizle deli olmalı.'' dediğinde ifadesizce yüzünü inceledim.

 

 

 

Lise çağlarında olmalıydı, uzun boylu ve birazda cılızdı. Kumral genç gülümseyerek zarfı parmakalrı ile masada itti. ''Şöyle ki bu zarfın içinde ki para senin babaannenin kafamdaki deli lakabını silmeye yetmez.'' diyerek yanına yaklaştım.

 

 

 

''Sen bunu al harçlığın olarak harca.'' diyerek zarfı aldım ve ona uzattım, gözleri zarf ile yüzüm arasında mekik çekti ''babaannemin deli olduğuna bazen bende hem fikirim, zarf konusunda da içinde para olmadığını biliyorum.'' dedi gülerek.

 

 

''Zühre abla!'' uzaktan seslenen Yiğit ile kafamı sesin yönüne çevirdim. Yerde yatan adama şok ile bakıyordu ''Ne oldu burada?'' diyerek bana döndüğünde arkadan gencin sesi yükseldi ''valla Zühre ablan adamı paket etti.'' dediğinde Yiğit arkamda ki çocuğa baktı.

 

 

''Lan Çınar!'' şaşkın çıkan sesi ile gülerek yanıma ilerlediğinde Çınar dediği o genç de ona doğru yaklaştı. Kısa süre içinde selamlaştılar.

 

 

 

''Ben sevgilin sanmıştım.'' diyen Çınar ile kollarımı göğsümde birleştirdim ''Ne zaman uyanır?'' dedi Yiğit adamın yüzüne elini sallayarak. Sırtını duvara yasladığımız adamın kafası her önüne düştüğünde birimiz kafasını düzeltiyorduk.

 

 

 

''O cam kavonoz çok pahalıydı.'' dedim isyan ederek ''böyle ucuz bir şerefsize o kadar değerli şeyi harcadım.'' desim baygın adama doğru bakarak.

 

 

 

''Senden önemli değil be abla.'' diyen Yiğitin ardından duyduğumuz polis siren sesi ile üçümüzün de gözleri korkuyla birbirine döndü. Ağırca yutkunduğumda Yiğit hızla adamın kollarını kavradı ''Çınar tut şunun bacaklarından.'' diyerek Çınara döndü.

 

 

 

 

Çınar adamın sol ayak bileğini tuttuğunda bende hızlıca sağ bileğini kavradım. Üçümüzünde gücü ike yerden kaldırdığımız adamı arka tarafta bulunan soğuk hava deposuna ilerledik. ''Zühre abla bu odanın anahtarı nerde?'' diyerek bana dönen gözler ile üzerimde hissettiğim baskı yüzünden tüm bildiklerimi unutmuştum.

 

 

 

''Bekleyin beni.'' diyerek adamın bileğini bıraktığımda birden yere düşen ayağı ile Yğit ve Çınar adamı yere bırakarak bellerini tuttular.

 

 

Koşarak kasada ki çekmecelere geldiğimde hızlıca anahtarı aramaya başladım. Üzerime düşen büyük gölge ile gözlerim büyüdüğünde ağırca kafamı kaldırdım, gördüğüm o gün ki asker ile tebessüm etmeye çalıştım.

 

 

 

Elinde ki anahtarı kaldırdığında gözlerini anahtara çevirdi ''bunu mu arıyorsun?'' dedi. Sesinde ki alaycı tavırı hiçe sayarak anahtara uzanmaya çalıştığımda kolunu havaya kaldırdı.

 

 

 

''Kardeşimi de çetenize sokmanız hiç doğru değil.'' diyerek anahtarı cebine soktu, ''Ne çetesi?'' diyerek afalladığımda küçümseyen tebessümü ile yüzüne ifadesizce baktım. ''Sizin sülaleniz deli sanırım.'' dediğimde cebine ızandığım sırada eli sıkıca bileğimi kavradı.

 

 

 

 

Gözlerinde ki acımasız insanı gördüğümde diğer elimi boynuna sardım, ''gerizekalımısın acaba?'' diyerek sinirle çıkıştığımda boynuna uzanan elimin üzerine boşta ki elini yerleşti. ''Tek deli biz değilmişiz.'' dedi gülerek.

 

 

 

''Oha!'' duyduğum Çınarın sesi ile bileğimde ki eli gevşedi, ''çek o elini!'' diyerek tısladığında tebessüm ile şah damarını işaret parmağım ile okşadım. ''Bu kadın erkekleri öldürmekten zevk mi alıyor ne?'' diyen Çınar ile tebessümüm genişledi.

 

 

 

''Sen çek önce.'' dediğimde gözlerinde ki meydan okuyan insana en güzel şekilde inadım ile cevap veriyordum.

 

 

''Abi?'' Çınarın ses tonunda ki endişeyi fark etmiştim, ''Zührenaz abla?'' döküldü Yiğitin dudakları arasından. İsmimi duyan askerin birden elleri elektrik çarpmış gibi tenimden uzaklaştı.

 

 

Cebinden çıkardığı anahtarı masaya fırlattığında yüzüme bakmadan hızlı adımlarla dükkandan çıktığında koşarak peşinden Çınar gitti.

 

Loading...
0%