Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@nuperi

“Benim biriyle tanışmaya hiç niyetim yok.” Dedim çünkü başımda onlarca dert varken bir de bununla uğraşmak istemem.

“Neden böyle yapıyorsun ama,” deyip yüzü düştü. “Ben senin için söylüyorum.” Dedi. Sabahtan beri bana zorla birini ayarlamaya çalışıyordu, bense onlarca kez söylememe rağmen gösterdiği bütün eril canlıları reddediyordum.

 

Ofladım. “Benim iyiliğim birini bulmak değil ki, benim iyiliğim derslerimde ne kadar iyi olursam o.” Deyip kollarımı birleştirdim. Arkadaşımın kalbini kırmadan ancak bu kadar reddedebilirdim.

“İlla inekleyeceğim, diyorsun yani.” Dedi. Güldüm, öyle bir güldüm ki okuldaki herkes bize dönüp bakıyordu. “Ne- ahah.” Karnımı tuttum, oturduğumuz bankta Ceren’e yanaştım. Benim gülüşüme dayanamayıp kendi de gülmeye başladı.

 

“Bu gidişle öyle olacaksın.” Dedi.

“Hiçte bile.” Deyip kendimi düzelttim. Canım arkadaşım diye geçirdim içimden, bazen ona kızsam da yan yana geldiğimiz her an böyle gülmeye başlardık.

 

Elleri dolu kantinden yeni çıkan, üç adet delikanlı yaklaşıyordu. Yürüyüşlerinden bile asalet akıyordu o derece karizmatik duruyorlardı. Tebessüm ederek onlara baktım.

 

“Öğle teneffüsü bitmek üzere, nerede kaldınız?” Dedi Ceren, kolundaki saatine bakarak.

 

“Geldik işte be, ne çok tantana yaptın.” Dedi elindeki poşetten meyve sularını bir bir çıkarıp dağıtırken.

 

“Faruk!” Diye uyardım. Faruk hep böyle patavatsızca davranır lakin bu tavırlarını asla farkına varmazdı. Karşıdaki insanın çoktan kalbi kırılırdı ama şimdi karşısında Ceren vardı, geriye yaslanıp onları izledim.

 

Faruk bana az önceki uyarıma karşın gözünü kırptı, ‘ne?’ Der gibi.

 

“Kürdo, bana bak seni ayağımın altına alırım.” Dedi. “Al bakalım nasıl alacaksın?” Deyip Cerenin yanına oturdu, onu koltuğunun altına sıkıştırıp saçlarını karıştırdı. Ceren’i tanıyorsam eğer sabah onca uğraş verip düzleştirdiği saçlarının öcünü Faruk’tan çıkarırdı, ayrıca Ceren’in Faruk’a Kürdo demesinin en büyük sebebi ise Van’lı olmasaydı, doğal olarak aramızda takılan bu ismi Faruk hoşlanmasa da biz ona kullanmaktan çok hoşlanırdık.

Kara kaşı ve kara gözüyle de Doğulu olduğu oldukça anlaşılıyordu. “Bırak be manyak!” Deyip Faruk’un kolunun altından kendini çıkarmaya çalıştı lakin Faruk, onu daha da sıktı. “Ne, manyak mı?”

Deyip onu dizlerine yatırdı. “Bir daha söyle bakayım.”

 

Deliler.

 

Gözümü devirip, diğerlerine kaydı bakışlarım. Aralarında fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı, ne konuştuklarını merak etsem de öğle tenefüsünün bitmesine az kalmıştı ve ben yemek yememiştim. Uzun boyu uzun olduğu için gözüme gelen güneşe elimi siper ederek Yaman’a döndüm. Diğer elimi aralarına uzatıp beni fark etmelerini bekledim, çok geçmeden beni fark ettiklerinde geri çekilip bana baktılar.

 

“Ne?” Dedi Yaman.

 

Parmaklarımı iki kere açıp kapadım, gözlerimle elinde tuttuğu iki tostu işaret ettim. Biri benim diğeri kendi içindi, Alp’te de aynı şekilde “Versene.” Dedim.

 

“Al.” Deyip tostumu bana uzattı. Genelde öğlen teneffüsünde kantin çok dolu olurdu bu yüzden biz paramızı verirdik onlarsa Ceren ve bana istediklerimizi alırdı.

 

Alp ve Yaman’ı işaret edip, “Siz hayırdır fısır fısır ne konuşuyorsunuz?” Diye merakla sordum. Alp, inkar eder gibi kafasını iki yana hızla salladı. “Yoo!” Dedi.

 

“Yok birşey.” Dedi Yaman da Alp’i desteklemek için.

 

“Var gibi ama neyse.” Deyip tostumdan kocaman bir ısırık alırken Ceren adımı seslendi. “Gökçe!” Ona döndüm. “Yardım et.” Dedi.

 

“Nasıl yardım edeyim, Faruk bu.” Deyip elimle onu gösterdim. Ayı gücüne sahipti, elinden bir uçan bir de kaçan kurtulurdu yoksa biraz zordu, yine de Ceren’ i kurtarmaya çalıştım.

 

Güldüm, kolundan tutup onu kendime çektim. Alp, Faruk’ un ellerini tutup Ceren’i kurtarma girişimime yardımcı oldu. Gözlerim, önünümüzde bize gülerek bakan Yaman’a kaydı. Bir yandan tostunu yiyor diğer yandan meyve suyunu kafaya dikiyordu. Oh! Ondaki keyifte Fas’ın kralında yoktu valla. Biz burda savaşı durdurmaya çalışalım, beyefendi de yemeğini yesin! Ama ben bu oyunu bozarım.

 

Elimdeki tostumu ve meyve suyumu banka bıraktım. Ayağa kalktım, Yaman bir hinlik yapacağımı anlayıp elini bana ‘gelme’ der gibi uzattı. Şeytanice gülümseyip hızla Koca devin sırtına atladım. Bacaklarım beline danırken ellerimle yüzünü sıkmaya başladım. Yanaklarını sıkıyor, kulaklarını çekiyor bazen de kafasını ileri geri sarsıyordum.

 

“Gökçe!” Diye bağırdı. Umursamayıp onu daha da sinirlendirmeye başladım. “Atarım aşağı!”

 

“İnsene kızım!” Diye homurdandı, buna karşın kahkaha atıp bahçede bulunun insanların garip bakışlarına sebebiyet veriyordum. “Gökçe, elimdekiler dökülecek.”

 

“Yenisini alırım.” Deyip boynuna sarıldım.

 

Ceren saçı başı dağılmış halde ayağa kalktı. “Faruk!” Derince soluklandı ardından, “Bu yaptığının bedelini ödeyeceksin!” Deyip onun üzerine atağa geçti. Yaman’ın sırtından inip banktan tostumu ve içeceğimi aldım. Alp, Ceren’ e Faruk’a daha sert vurabilmesi için hareketler gösteriyordu, aslında amacı Faruk’un canını acıtmak değil de Ceren’in daha iyi intikam almasına yardımcı olmaktı.

 

Yada değildi.

 

Omzumu silktim, bunlar hep böyleydi. Durdurmak imkansız, karışmak ise yürek isterdi. Tostumun paketini sıyırıp ağız dolusu ısırık aldım. “Yavaş ye, yavaş. Elinden alan yok.” Dedi.

 

“Öğlen bitti!” Diye cırladım. Ne yapayım hızlı getirselermiş. Kantinde onun bunun kızını keseceklerine biraz hızlı davransalarmış. Zil çaldığında derse girer ardından da tüm odağımı derse verirdim, dikkatimi dağıtacak en ufak şeyden de rahatsız olurdum.

 

“Lan ne bağırıyorsun?” Deyip kulağını tuttu, Yaman. Yalancı, o kadar yüksek sesle bağırmamıştım. Umursamadım.

 

“Neyse ben sınıfa çıkıyorum.” Dedim.

 

“Biraz daha bekleseydin, beraber çıkardık.” Dedi Ceren.”

 

“İstiyorsanız oturun siz, benim lavaboya da uğramam gerekiyor.” Deyip yeniden ayaklandım.

 

“Tamam Gökçe, gelmeme gerek var mı?” Dedi. Sonunda Faruk’tan öcünü almıştı. Faruk yüzündeki çiziklere telefonu yardımıyla bakıyordu. “Golmomo gorok vor mo?” Diye taklit etti Furkan.

 

“Ya bak!” Deyip omzuna en ağırından şaplağı geçirdi. “Ahh!”

 

“Yok canım, otur sen.” Dedim.

 

“Peki.” Dedi ve bana öpücük gönderdi, ben de ona aynı şekilde karşılık verip yürümeye başladım. Yanımda Yaman da yürümeye başlayınca ona döndüm.

 

“Sen nereye?”

 

“Seninle geliyorum.”

 

“Ben seni çağırdım mı?”

 

“Hayır, sınıfa gideceğim.”

 

“Peki.”

 

“Peki.” Diye karşılık verdim. Sınıfa geldiğimde tostun poşetini ve meyve suyu kutusunu çöpe attım.

 

“Sıkılmayacak mısın?” Dedim Yaman’a

 

“Sanmıyorum, sen varsın niye sıkılıyım?” Dedi kafasını yana yatırıp. Oturduğu sıraya gidip ön sırasına oturup arkamı, ona doğru döndüm.

 

“Ben lavaboya gideceğim.” Cama çevirdi kafasını. “Uyurum o zaman.” Dedi.

 

Okulun ilk gününden itibaren, cam kenarının arkadan üç sırasını biz işgal etmiştik. Gurme öğrenciler bilir ki asıl oturulması gereken yer, cam kenarıdır.

 

“Tamam.” Dedim. Ayağa kalkıp sınıfın çıkışına yürüdüm. Kapıyı açıp, dışarı çıktığımda kapadım.

 

Herkes teneffüste olduğu için koridorlarda az da olsa insan vardı. Her biri yanında arkadaşlarıyla derin konuşmalara dalmıştı, sağıma döndüm ve wc yazısıyla karşılaşmamla içeri girmem bir olmuştu. Acil lavaboya gitmem lazımdı, teneffüsün başında lavabo çok dolu olduğu için girememiştim ama şimdi herkes gitmiş lavaboda neredeyse birkaç kişi dışında kimse yoktu.

 

Lavaboya girip kapıyı kapadım, tam fermuarı açacağım sırada aklıma arka cebimde telefon olduğu geldi.

 

Siktir!

 

Ulan ben onu nereye koyacağım?

 

Keşke sınıfta bıraksaydım, şimdi yeniden sınıfa gitmem gerekecekti. Fermuarımı kapatıp kapıyı açtım.

 

“Gökçe, aklın üç karış havada.” Diye söylendim. Telefonumun mesaj sesi öttü, ekranı açıp baktığımda bilinmeyen bir numaradan mesaj vardı. Kaşlarım çatıldı ve olduğum yerde kaldım.

 

05***: Bir gülüşü ömre bedel.

 

05***: Bir bakışı ciğerimi delip geçer.

 

Bu ne be? Sanki olabilecekmiş gibi daga fazla kaşlarım çatıldı. Sanırım birisı yanlışlıkla göndermişti. Kollarımı indirip kaldırdım, parmaklarım klavyede gezinirken bakışlarımda koridorda geziniyordu.

 

Gökçe: Yanlış oldu sanırım.

Yazdım ve hızla sınıfa ilerlemeye başladım.

 

05***: Yok olmadı.

 

Gökçe: Kime yazdıysanız yanlış kişiye yazdınız.

 

05***: Gelecekteki karıma mesaj atmıştım.

 

Gökçe | Çevrimiçi

 

Gökçe | Yazıyor…

 

Gökçe | Çevrimiçi

 

Gökçe | Görüldü

 

 

 

SELAM 

'ELZEM' adında 'romantik mafya' kurgusu yazıyorum. Ve önceliğim o kitap lütfen o kitabıma da göz atar mısınız?

Çünkü onun için bölüm yazabilmek daha kolay geliyor, ayrıca uzun soluklu bir kitap.

MUTLAKA BEKLİYORUM🧚‍♂️

 

 

Loading...
0%