@nuperi
|
***
“Sevgilim!” Cevap gelmeyince yeniden bağırdı, “Seni bekliyorum.”
“Tolga!”
Kaşlarım çatıldı, “Çağırayım mı?” Babam olmadan gideceğimizi düşünmüştüm ancak annem babamı çağırıyordu belki de bir şey söyleyecekti. Arabanın kapısını açtım, adım atacağım sırada annem benden önce davranıp arabadan indi.
“Sen otur, ben çağırırım. Kemerini tak! ” Diye emir vermeyi de unutmadan arabadan indi.
Eliyle ceketinin yakalarını düzeltirken ilerlemeye başladı, “Tolga, hadi geç kalacağız hayatım!” Evin kapısını açık bırakıp içeri girdi.
Telefonumu çıkarıp kilidini açtım, ekrandaki masajlara baktım. Yamandan ve Faruk’tan mesajlar vardı.
İlk Yaman’ın mesajına girdim.
Yaman: Patron, günaydın.
Yaman: Gönderdiğin numarayı geceden beridir aralıksız araştırıyorum…
Gökçe: Günaydın
Gökçe: Bulabildin mi? Kimmiş?”
Yaman: Yüz yüze konuşsak daha iyi olur.
Gökçe: Beni korkutuyorsun.”
Yaman: İsimsiz hat.
Gökçe: O ne demek oluyor?
Yaman: Sahibi yok demek oluyor, kullanılıyor ama hattın takibi yapılamıyor.
Gökçe: Nasıl olabilir böyle bir şey Yaman?
Yaman: Tahminlerim var ama yersiz kuruntuya neden olmak istemem. En iyisi okulda konuşmak olur.
Yaman’ın fikrine katılan mesaj göndermiş olsam da ne söylemek istediğini merak etmiştim. İçim meraktan kıvransa da Faruk’un mesajına tıkladım, şimdilik kenara koymak en iyisiydi.
Dün Faruk ve Ceren kavga etmişler birbirlerine çok öfkelenmişlerdi, en azından Ceren öfkelenmişti. Akşam ders çalışmayı bitirip uyumak için yatağıma giderken Faruk bana mesaj göndermiş okulda Ceren’in neden ağladığını anladığını söylemiş bense ona ağzından çıkan laflara dikkat etmesi gerektiğini, herkesin taştan kalbi olmadığını söylemiştim.
Hele karşısında ki bir kızsa ve ondan hoşlanıyorsa daha da dikkatli olmalıydı. Ayrıca Faruk, Ceren’in hala kendisinden hoşlandığını anlamaması da ayrı bir aptallıktı. Ceren ona her baktığında içi gidiyor, gözlerinden binlerce hayalin kuruntusu film geçidi gibi geçiyordu.
Ceren, kendine itiraf edemese de biz yakın arkadaştık elbette ki arkadaşımın hislerini anlayabilir biriydim.
Kürdoo: Gökçe, ben Ceren’in en sevdiği çikolatayı bilmiyorum.
Gözümü devirip ofladım. Dün Faruk’a Ceren’den özür dilemesi gerektiğini ve en sevdiği çikolatayı almasını söylemiştim lakin bunu bile beceremiyordu. Bu erkeklerin hepsi mi böyleydi yoksa bize seçilerek mi gönderiliyordu?
Sabır çekmeyi bırakıp mesaj yazdım, bu sırada annem zorla babama ceketini giydiriyor babamsa yüzü sirke satarak annemin söylenmelerini dinliyordu.
Gökçe: İstediğini al ama beyaz çikolatayı daha çok seviyor.
Gökçe: Kare olan.
Diye ayrıntı verdim, telefonu kapattım ve aileme döndüm.
“Tolga, sana iki hafta önce söyledim hayatım, golf kursundan randevu aldığımı.” Dedi annem, babama sitemle.
“Ne yapayım hayatım, aklımdan çıkıvermiş.” Dedi babam.
Babamın yüzü düşmüş sabah kahvaltıdaki halinden eser yoktu çünkü annem onu zorla yaptığı plana dahil etmek istiyordu. Bu hallerine alışmıştım, her ay yeni aktivite öğrenmeye ve bunu hobi haline getirmeyi amaçlıyorlardı.
Çoğu zaman ben de gider ailemle vakit geçirirdim. Kano yapmayı, at binmeyi, tenis oynamayı, yelken yapmaya bayılırdım. Çocukluğumdan hatta bebekliğimden beridir onlarca kursa gitmiş hepsinden en az bir madalya kazanmıştım. İki yaşındayken santrançtan kazandığım birincilik madalyasıyla ailemi çok gururlandırmış o günden sonra hobilerim giderek artmıştı.
Sonraki aktivitemiz golftü sanırım…
“Tolga.” İkisi de kemerlerini bağladığinda annem arabayı çalıştırdı ve kapının sonuna kadar açılmasını beklemeden evin park alanından çıkış yaptı.
Babam, annemin uyarısını dinleyip sustu. “Golfe mi gidiyorsunuz?” Diye sordum.
Babam, arkasını dönüp gözüyle annemi bıkkınca işaret etti. Güldüm, “Bugün deneyeceğiz, bakalım beğenecek miyiz?” Dedi babam.
“Bence güzel spor.” Diye fikrimi sundum.
“Ceren’e haber verdin mi?” Kafamı salladım, annem dikiz aynasından görmüştü bu bareketimi. “Güzel de sabahın bu saatinde gitmeye gerek yoktu bence.” Dedi babam, yan gözle annemin tepkisini ölçüyordu.
“Randevu yoktu, şu sıralar çok talep varmış.” Dedi.
“Sonra öğreniverseydik bunu da, olmaz mıydı?” Dedi. Babam sanırım ateşi harlamaya çalışıyordu. “Olmaz sevgilim, hayat çok kısa. Şimdi değilse ne zaman?”
“Hayatım, önümüzde beraber geçireceğimiz onlarca senemiz var. Hayat kısa değil, böyle şeyler söyleme bir daha.”
Babam annemin vitesin üstündeki elini tutup dudaklarına götürdü. Aşkla bakışlarında yüzümde ki tebessümün sildim ve konuştum, “Arkada küçük bir çocuk var, lütfen ona göre davranalım.” Dediğimde hep beraber güldük. Babamın gülüşleri arasında bana, “Eşek sıpası.” Dediğini işitmiştim.
Sonunda Ceren’i evinin önünden almış okula ulaşmıştık.
Merhabalar
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir
Kısa bir bölüm de aile saadetlerini yazmak istedim
Gelecek bölüm hakkındaki tahminlerinizi buraya yazabilirsiniz. 💋
|
0% |