@nuperi
|
Birbirimize bakıp bakıp duruyorduk çünkü karşımdaki aptal çantasından Yaklaşık 23 tane paket çikolata çıkarmıştı. Bu kadarı da sence fazla değil miydi be kürdo’m?
Kızın gönlünü almak için altı üstü bir tane çikolata alacaktı, tüm markete gerek yoktu…
Yaman, tebessüm edip, “Market mi soydun?” Deyip içlerinden birini çekti.
“Yok…” Ne yapacağını bilemez halde elini kafasına atıp kaşıdı. “Deneyecektim.”
“Hepsini?” Diye bir soru yöneltti, Yaman. Faruk, ne cevap vereceğini şaşırmıştı.
Yaman, paketi açtı çöpünü okul formasının cebine koydu. Alp’e, gözünü açması için iki kere tokat attı,zorla ağzına sıkıştırdığı çikolatayı yemesi için zorladı.
Faruk’un elinden diğer çikolataları çantasına koymadan kaptım. Ceren'e iki tane kendime üç tane almıştım. Başta almak istemese de zorla cebine sıkıştırdım. Kürdo, utanmış gibiydi ancak kimse çıkolataları Ceren’e aldığını anlamamaıştı sanırım o kendi kafasında kuruyordu.
Faruk’un koluna sertçe vurdum, başını yerden kaldırıp bir bana bir yanımda dikilen Ceren’e baktı.
Şapşal ya…
Aptal, şaşkın!
Tipini yerim senin ama kendimi tutmam lazım çünkü içinde bulunduğumuz durup buna müsade etmiyordu.
Durum müsade etse de yüzünü mıncırmama hiçbir zaman müsade etmezdi. Çocuk hatta küçük bir bebek gibi sevmek isterdim lakin o pek hoşnut olmazdı bu durumdan ve bazen bana kızardı. Onu olmayan kardeşimmiş gibi severdim. Eminim o da benim için aynı duyguları besliyordu.
“Faruk, sen Trabzonlu musun?” Dedi, Alp.
Aha!
Yine başlıyorduk.
Faruk, çoğu zaman geri kafalı olur hatta geri kafalı az gelir kıt kafalı olurdu. Alp, onun bu halleriyle dalga geçebilmek ve onu sinir edebilmek amacıyla ‘Sen Trabzonlu musun?’ Derdi. Aralarında olan bu espiriye yalnızca Alp güler, Faruk ise Karadenizi imâ eden her kelimeye zamanla nefret eder hale gelirdi.
“He, Trabzonluyum a*ına koyduğum!”
“Şşt! Faruk!” Diye yükseldim. İkisi de artık çok olmaya başladı. Hadi Alp’in kafası yerinde değil, Faruk neden onunla uğraşıyordu!
“Çikolata mikolata bunu ayıltmaz. Bunu ayıltabilmek için sert sıkım kahve lazım.” Dedim. Etrafıma bakındım, okulun yanındaki kahve dükkanından alabilirdim lakin güneşin yakıcı sıcaklığı bedenimden ter süzülmesine sebep oluyordu bu yüzden Faruk’u gönderme kararı aldım.
Burda dikilip işimize taş koyacağına gidip bir işe yarasın.
05***: Eğlence başlıyor.
Gökçe: Ne eğlencesi.
Gökçe: Yanıma mı geliyorsun? Ne zaman? Şimdi mi?
05***: Biraz daha bekleyeceğim.
Gökçe: Neden? Ama ben seni çok merak ediyorum. Geç kalma sakın… yada dur bana saat ver.
05***: İlk dersin bittiği anda.
Gökçe: Geleceksin yani… Kararlısın.
05***| Çevrimdışı
Gökçe: Heyy, yine mi?
Gökçe| Çevrimdışı
|
0% |