Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Bölüm 26

@nuperi

Ekranı onlara göstermeden parmaklarım klavyede gezindi…

 

Gökçe: Bu ne?

 

Yazıp gönderdim. Bana bir link göndermişti ve ben o linke basıp basmamak arasında kalmıştım.

 

05***: Tıkla…

 

Gönderdiği mavi linke tıkladım, önüme beyaz bir sayfa açılırken ekran yavaşça yükleniyordu. Birinin hele de yabancı birinin gönderdiği hiçbir mesaja bakmazken içimden bir his nedense karşımdakinin dediğini sorgulamadan yapıyordu.

 

“Ne oldu?”

 

“Ne diyor?”

 

“Ne yazmış?”

 

“Gökçe…” Hepsi bilinmeyenin ne yazdığını merak etmişti.

 

Kaşlarım çatıldı. Site hakkında hiçbir bilgi yoktu, yalnızca beyaz ekranın üzerinde yazan tek bir cümle vardı. Yazıyı okudum, tüylerim ürerdi.

 

‘Depoda, söylediğim saatte seni bekliyor olacağım.’

 

Bu neydi şimdi?

 

Tüylerim diken gibi oldu. Depo dediği yer, kantinin alt katında bulunan ve kimsenin oraya yıllardır ayak basmadığı yerdi. Ben oraya gidemezdim ki!

 

“Hey, Gökçe!” Diye yineledi, Yaman. Daldığım boşluktan çıkmayı denedim. “Efendim?”

 

“Ne yazmış?” Dedi.

 

Ekranı onlara gösterdim, benim dikkatimi çeken şeyin onların da dikkatini çekip çekmediğini anlamaya çalıştım. “Ekran görüntüsü mü atmış?” Diye sordu, Faruk.

 

Kafamı iki yana olumsuzca salldım. Yaman elimden telefonu alıp bir şeyler yapmaya başladı, ne yaptığını anlamasam da yine de onu dikkatle seyrettim. Ard arda girdiği sitelerin hepsinde siyah ekranla karşılaşıyor buna karşılık edepsiz küfürlerini sessizce mırıldanıyordu.

 

En sonunda işini bitirdikten sonra Alp ile göz göze geldiler. “Aşıklar gibi bakışıp durmayın da ne olduğunu anlatın çifte kumrular.” Diye aklınca ikisiyle dalga geçmeye çalıştı.

 

Kürdo’yu umursamadan ikisine sorumu yönelttim, “Ne olmuş, telefonum mu hacklenmiş?” Dedim, ağlamaya yakın ses tonumla. Annem kesin çok kızardı, daha yeni zorla son model bir almaya ikna etmiştim. Üstelik neredeyse sıfırdı!

 

“Hacklenme değil de…” Derin bir oh çektim söylediklerine karşılık. “Ne o zaman?” Dedi, Ceren.

 

“Sana sabah söyleyemedim,” deyip, diğerlerine anlatıp anlatmaması gerektiğini ölçtü. Ona kafamı aşağı yukarı sallayıp onay verdim. “dün bana bir numara göndermiştin, bu bilinmeyenin numarası.”

 

“Hım hım…”

 

“Numarayı çeşitli platformlardan sorgulattım ancak böyle bir numaranın kullanılmadığını gösteriyordu ayrıca kendi geliştirdiğim sistemden de baktım,” kafasını iki yana olumsuzca salladı, “maalesef cevap yok, yanıt vermedi.”

 

“Bu ne demek oluyor?” Diye sordu Faruk.

 

“Demek oluyor ki bu göt herif bizimle oynuyor.” Dedi. Bodosloma lafa atlayarak ortalığı karıştırdı, Ceren’den bir nida koptu.

 

‘‘Hih!’’

 

“O ne demek?” Dedi yine Faruk. “Ulan sen ne laftan anlamaz bir adamsın.”

 

“Bak döverim seni!” Dedi sessiz haykırışları arasında.

 

“İyi yaparsın.” Dedi, Alp umursamaz tavırla. Camın altındaki duvara sırtını dayayıp gözlerini kapattı.

 

Alp resmen Faruk onu dövmesi için gayret ediyor gibiydi. Faruk, sabır dilendi.

 

Yaman ve Alp bilgisayar ana dalları için bu konularda çok iyilerdi, haliyle birbirlerini bir bakışlarıyla anlayabiliyorken biz yalnızca onları seyerdebiliyorduk. Faruk, genelde futbolla ilgileniyor, Yaman ve Alp gibi bilgisayarla uğraşmayı sevmiyordu. Gelecekte ünlü bir futbolcu olma hayaliyle yanıp tutuşuyordu.

 

Annesi ve babası özellikle hafta sonu sabahtan akşama kadar kursta antrenman yapması gerektiğini vurgular bu yüzden çoğu zaman biz de onun antremanını seyretmeye giderdik.

 

Benim bildiğim futbolcuların dersleri hep kötü olurdu ama Faruk’ta aksine derslerinde de futbolunda da çok iyiydi. Derste her ne kadar uyusa da sınavlarda benim yardımımla istediği sonucu alabiliyordu.

 

“Barbar mısın sen?” Dedi, Ceren en sonunda Faruk’a karşı sessizliğini bozup. “Yoo… değilim.” Dedi şaşkın şaşkın.

 

“Buna barbarlık denmez kızım…” Dedi kendini kaptırıp konuşmasına devam edecekti ki devamını getirmeyip sustu. “Eee, ne denir?” Deyip göz kırptım.

 

“‘Bu gibi ineklere ders veriyorum’ denir.” Dedi, eliyle gözleri kapalı Alp’i göstererek.

 

Alp’in dünya umurunda değildi. Yaman, “Bu komik şakayı bir kenara bırakalım da..” Yaman bana döndü. Hakikaten de Faruk bu şakaları yapmak için çok düşünüyor musun? Mesela gece yatarken falan??

 

“Sen ne yapacaksın? Bu çocuk normal değil bildiğin yazı yazabilmek için yeni bir web sitesi kurmuş.”

 

Beynimde şimşekler çaktı, “O zaman daha kolay, madem bizim okulda üstelik bilgisayar konusunda iyi o zaman bilgisayar sınıfındandır.” Diye öneride bulundum.

 

“Kolay değil.” Dedi Alp, gözleri kapalı ancak cevap vermişti. “Yüz altı tane insan var bu grupta. Yüzde biri bile kız değilken sen düşün, kolay mı değil mi?” Omuzlarım çöktü, ya sapık biriyse, ya tehlikeliyse ya bana zarar verirse…

 

“Ben o yere gitmem.” Dedim. Gidemem çünkü orası çok korkunç bir yerdi. Gidersem kesin korkudan bayılıp oracıkta can veriridim.

 

“Aa, neden? Git işte ne güzel kim olduğunu öğrenirsek eğleniriz.” Dedi, heyecanla. Gerçekten bunu söylemiş miydi?

 

Kaşlarımı çattım. Yaman ve Faruk’la kısa bir an göz göze geldik. Ceren hangi ara bu kadar değişmişti, artık onu tanıyamıyordum.

 

Daha dün öğlen her şey yolundayken bugün bambaşka biri gibi davranıyordu.

 

“Ben kimsenin duygularıyla oynayamam.” Dedim.

 

“Neden? Daha önce yapmışlığın var ama.”

 

Ne! 

 

Ben. Kimin. Duygularıyla. Oynamıştım? Ben?

 

Bundan benim neden haberim yoktu?

 

“Ne yapmışlığım var?” Deyip, anlamamazlıktan geldim çünkü bunca yıllık arkadaşımla aramı bozmak istemedim. Yine de içimde bir yerlerde cam kırılma sesleri duydum. Bir bir içimde bulunan bütün camlar yerle yeksan oldu.

 

“Bence de Gökçe, bence gitmelisin. Çocuk o kadar sürprizi yapacağını söylemiş.” Faruk’un gözleri ikimiz arasında mekik dokurken tedirginliği hissediliyordu, zira ilk defa bu kadar sakin konuşmuştu.

 

“Zilin çalmasına az kaldı, ne yapacağına karar ver.” Yaman, heyecanlandırmasan olmuyor değil mi?

 

Yeterince stresteyim acele etmek istemiyorum. Hepsi beni izliyordu. Teker teker göz göze geldik, hepsi olumlu cevabımı bekliyordu ancak ben ne diyeceğimi bilmiyordum. “Bakmayın öyle.” Deyip önüme döndüm.

 

“Korkma! biz de gelir arkandan takip ederiz seni.” Heyecanla arkamı döndüm. “Madem bu kadar meraklısın kim olduğuna.”

 

“Evet geliriz, seni yalnız mı bırakacağız!” Dedi, Faruk.

 

“Gerçekten mi?” Dedim sesimi inceltmiştim.

 

“Geliriz dedik ya kızım, ne cıvıyorsun?”

 

“Pezevenkliğini yapacağız yani?” Yıllardır gurubumuzda kimsenin kız yada bir erkekle özel olarak bir ilişkisi yoktu bu yüzden de Alp’in bu durumu yadırgamış olabileceğini düşünüp onu bu sefer dövmeyi kenara yazdım. Hesabı giderek büyüyordu.

 

“Alp…” dedi Yaman.

 

“Ne yalan mı?”

 

“Kardeşim, sen en iyisi sus ve bizi takip et. Mümkünse ağzını da kapat.” Dedi, Faruk emir verir gibi.

 

 

***

 

Planımızı yapmış hepimiz farklı alanlara dağılmıştık. Faruk, deponun dışarıya bakancamının önünde bulunurken Ceren kantinde oturup o depoya giren kişileri izleyecek böylelikle telefonun ucundaki Alp ve Yaman’a haber verecekti. Onlarsa deponun kapısının önünde bulunan ve kullanılmayan sıraların arkasına saklanacaktı. Böylelikle kötü bir şey olduğunda bana yardım edebileceklerdi. Ben önden gidecektim, muhtemelen ben oraya girdikten sonra kendini gösterecekti.

 

Deponun kapısını ardına kadar ittirdim. İçeride her yer tozla kaplıydı, parmağımı kullanılmayan eşyalara değdirdiğim için üzerinde toz tabakası birikmişti. Kapının dışında tıkırtı duydum.

 

Telefonumun zil sesini işittiğimde heyecanla yerimde kıpırdandım. Sanırım tam olarak kapının dışındaydı ve birazdan içeri girecekti.

 

Ekranda duran mesajı okudum.

 

05***: İyi denemeydi. Bir dahaki sefere lütfen yalnız gel.

 

Gökçe: Eğer şimdi gelmezsen bir dahaki sefer diye bir şey olmayacak!

 

05***: ;)

 

 

 

 

 

Selam😢

 

 

 

Aslında bu bolumu atip atmamakta cok karasiz kaldim ancak gelen yorumlar uzerine paylasiyorum

 

 

 

Size kisa bir duyurum olacak!!

 

 

 

Son zamanlarda yasananlardan muhakak haberiniz vardir.
Sizler lutfen!! Tanimazdiginiz biri sizi cagirdiginda gitmeyin!!

 

 

 

Bu yalnizca bir kurgu!!
Daha fazla ikballerin zarar gormemesi dilegiyle simdilik hoscakalin🥹😔

 

 

 

 

 

Loading...
0%