@nuperi
|
“Keşke hep beraber gitmeseydik.” Dedim sitemle. Omuzlarım düştü, ama nereden bilebilirdik bizi izleyip gelmeyeceğini. Karanlık depoya gittiğimde gelmemiş bana kışa mesajında tek gelmem gerektiğini söylemişti.
Ama. Neden?
Bu kadar çekinmesinin sebebi neydi de tek gelmemi istiyordu?
“Seni o depoya tek göndereceğimizi düşünmedin herhalde.” Dedi, Yaman.
Kürdo, onu onayladı. “Aynen.”
“Sağlıklı birinin verebileceği bir karar değil zaten.” Dedi, Alp. Çatık kaşlarla ona baktığımı ve anlamadığımı fark ettiğinde konuşmasını detaylandırmak zorunda kalmıştı. “Yani demek istediğim, adam manyak. Depoda ilk buluşma bana hiç mantıklı gelmedi.” Dudaklarımı büzdüm.
“Bilemiyorum.” Deyip kollarımı silktim. “Belki de üstüne çok düşünüyoruzdur. Gerçekten utanmış olamaz mı?” Dedim, hepsine tek tek bakıp.
“Olamaz.” Dedi, Alp. “Biraz aklınızı çalıştırırsanız adamın niyetinin farklı olduğunu anlayacaksınız.” Deyip, oturduğu pozisyonda yayıldı. Okul formasınının ilk üç düğmesini açmıştı, böylelikle dışarıdaki serserilerden farksız görünüyordu.
“İyi de ben müneccim miyim, niyetini nasıl anlayabilirim?” Dedim. “Niyetini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Adam besbelli sapık.” Dedi, Yaman.
“Yuh!”
Cidden yuh artık!
“Biraz daha abart, Yaman. Hatta takıntılı manyağa ne dersin?” Diye aniden çıkıştım. Ben ve Ceren üst basamakta otururken; Alp, Yaman ve Kürdo’m alt basamaklarda oturuyordu. “Olabilir, iyi fikirmiş.” Dedi. Ciddi ciddi söylediklerimi düşünür gibi bana kafa tuttu.
“Benim anlamadığım bu çocuk bizim onu izlediğimizi nereden anladı?” Dedi, Ceren. Kürdo, arkasını döndü. “Herkes se-“ cümlesini yarıda kesti çünkü Ceren’e laf sokmak isterken aralarının bozuk olduğunu hatırlamış ve vazgeçmişti. “Bizim gibi mi?”
“Pardon, bizim neyimiz var?” Dedi, Ceren.
Faruk, Ceren’in cevap vermiş olmasına şaşırmıştı. “Bizim neyimiz mi var?” Hepimize dikkatle baktı. Yüzünü hep yaptığı gibi ciddiyete büründü ve yeniden konuştu. “Her yere beraber gidiyoruz, adam şimdi neden ayrı takıldığımızı sorgulamıştır, aklı varsa da ortadaki bokluğu anlamıştır.”
“Haklı.” Dedi. Kürdo, üstündeki formayı çekiştirip saçlarını düzeltti. Etrafına bakındı, spor hocadını göremeyince kafasını yeniden bize çevirdi.
“Bence çok saçma.” Dedi. Ceren, Faruk’un tam tersi düşündüğünü belli edercesine. “Utanmış olamaz mı? Sonuçta herkes sevdiğini söyleyemeyebilir.” Gözlerini Faruk’tan kaçırırken fark etmiştim. Ona son anda bakmasaydım eğer bu kaçamak ama binlerce anlam yüklü bakışını yakalayamazdım.
“Aşk’ı çok büyütüyorsunuz.” Dedi, Alp. Umursamaz ve oldukça anaç bir tavırla. “Hiçte bile,” diye söylendim. Şuana kadar sevebilecek kimse karşıma çıkmasa da ben aşkı saçma bulmuyordum. Aşk, şimdiye kadar bizi bulmasa da eminim bir gün bu duygu hepimizi derinden etkileyecekti.
“Senin karşına sevebileceğin biri çıkmadığı için böyle konuşuyorsun.” Dedim. Yaman hızla bana döndü. Bakışlarımı ondan kaçırdım zira sözlerimin altından garip bir ima çıkaracaktı.
“Senin çıktı galiba?” Dedi, sorgularcasına tek kaşı havaya kalkmıştı.”
“Hayır, elbette bunu kastetmedim. Siz her ne kadar inanmasanız da ben aşkın varlığına inanıyorum. Bir gün hepimiz bambaşka insanlar seveceğiz ve belki de birbirimizden ayrıldığımızda,” son kelimemi dediğimde içimde bir burukluk hissetsem de devam ettim.
“Onunla vakit geçirip geçmişi yad edeceğiz.” Böyle olmalıydı. Hepimiz eninde sonunda birbirimizden kopacaktık.
“Faruk! Maç başlıyor!” Diye bağıran koçu duyduğumda Faruk, yerinden fırlar gibi ayağa kalktı. “Gökçe, kardeşler birbirlerinden ayrılır mı?” Diye sordu.
Faruk’un maçını izlemek için okulun bahçesinde bulunan futbol sahasındaki tribünlerde oturup sohbete devam etmiştik, şimdiyse Faruk’u Koçu çağırıyor ve maçın başlayacağı için ısınmaya çağırıyordu.
Benim hiç öz kardeşim olmasa bile yanımda bulunan tam tamına 4 tane kardeşim gibi gördüğüm, en değerli varlığım olan arkadaşlarım vardı.
Tebessüm ettim. Kafamı iki yana sallayarak Kürdo’ma yanıt verdim. “Aferim. Cadı.” Deyip yanağımı sıktı.” Tebessümüm giderek büyüdü ve yalandan sitemle konuştum, “Ben cadı değilim. Sensin cadı.” Diye sahaya iniyorken arkasından bağırdım.
Hepimiz tebessümle karışık birbirimize güldük. Hakikaten öz kardeşten farkımız yoktu. Yediğimiz içtiğimiz yıllardır ayrı gitmezdi. Hocalar bizden birini tenefüste tek gördüğü zaman hep ‘diğerleri nerede?’ diye sorarlardı.
Aynı olaylara karışır aynı sebeplerden ötürü benzer cezalar alırdık.
Alp ve Yaman önünü dönüp Faruk’un antremanına odaklanırken ben de yanımda oturan Ceren’e baktım. Telefonundan Faruk’un ısınmasını çekiyordu. Anı kalması için çektiğini söylese de bu videoları yalnızca kendisi izliyor ve kimseye de göstermiyordu.
Faruk’un maçı olduğu zamanlar hepimiz işini gücünü bırakıp onu desteklemek için tribünlerde yerimizi alırdık.
Futbol sahası açık alandaydı ancak etrafı tel örgülerle çevrili olduğundan seyirciler isterse dışardaki çimlere oturup maçı seyredebilirdi. Güneş, futbol oynayan arkadaşlara vurduğundan birbirlerini görmekte zorlanıyorlardı. Bizim oturduğumuz alanda hem güneşlik hem de yağmurluk için kullanılan tentene bulunuyordu bu yüzden onlar kadar rahatsız olmuyorduk.
Karşımdaki müthiş manzaraya odaklandım. Gökyüzünün temizliğinden dolayı ciğerlerime dolu dolu bir nefes çektim. Güneş batmaya yakın harika arkasında harika bir tablo bırakmıştı.
İlk düdük çaldığında herkes maç başlamış karşı takım bizim takımın hücum alanına girmişti. Gürkan, karşı takımdan topu aldığı gibi geri çevirdi. Elim istemsizce alkış moduna girmişti.
“Haydi Faruk!”
“Faruk!”
“Faruk! Bastır!”
“Haydi! Oğlum! At golünü!”
“Faa ruuk!! lay lay lay lay lay lay laay laaay laaaaay!” Ceren’le kol kola girip tezahüratlarımıza başladık.
“Oooo lay layy laayy!” Faruk, hücum da ilerlerken önüne karşı takımdan biri geldiğini görünce takım arkadaşına pas verdi. Önüne gelen çocuk topun peşinden ilerlerken Kürdo’m ilerleyip topu yeniden ayağına aldı. Vee vee beklenen ilk dakikalardan gol karşı takımın filelerini havalandırmış ilk sayıyı hanemize almıştık.
Tribünlerden yükselen alkışlama seslerine bakıp önümde durup bize işaret edip ilk golünü bize armağan edişini seyrettim. Gözlerim doldu. Kesinlikle ileride çok büyük futbolcu olacaktı.
Ceren, benden farksız değildi. İkimiz de onun ne kadar başarılı olacağını biliyoruz ve onu sonuna kadar da destekleyecektik. Yaman ve Alp oturdukları yerden kalkmış birbirlerine sarılıp maçı ayakta seyrediyordu.
Telefonum gelen mesaj sesiyle titredi.
|
0% |