Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. GÜNEŞ VE KAR

@nur.kslr18

Kar güneşin sıcağına katlanamazdı..

Hayat bir kısır döngüden mi ibaretti?

Size ilk sorum aşk nedir olmuştu, galiba şu an aşka dair bir tanım daha buldum. Özdemir Asaf'ın aşka dair bir tanımı;

'Aşk; Görmekten çok özlemeyi sever, dokunmaktan çok düşlemeyi. Ve öyle haindir ki; Nerede imkansız varsa gider onu sever.'

Belki de yıllar önce okuduğum ve anlamsız gelen bu şiirin, şu an bende bıraktığı iz çok derindi. O zamanlar bunu anlamam mümkün değildi, çünkü sevdiğim yanımda ve ben çok mutluydum. Aşk zaten başlı başına zorken, şimdi daha da zor olmuştu.

Baran karşımda kızarmış gözleriyle bana bakıyordu, ben ise olduğum yere çivilemiş gibi ne ileriye gidebiliyordum, ne arkamı dönebiliyordum. Aras'ın elini belimde hissettiğimde irkilerek geri çekildim.

"İyimisin?" Diye sorduğunda başımı salladım ve Baran'a bakmadan konağa girdim. "Berfu..Berfu beklermisin bir dakika?" Aras'ın arkamdan seslenmesini önemsemeden hızlı adımlarla odama çıktım.

"Aras ne oldu oğlum?"

"Berfu kızım, Berfu nerede?" Elif hanımın ve annemin seside çok geçmeden duyulmuştu ama onları da duymak istemiyordum.

Şu anda tek istediğim belkide günlerce uyumak. Ne kadar kaçarsam kaçayım hayat yine acımasızca beni gerçeklerle yüzleştiriyor ve ben artık gerçekten çok yorulduğumu hissediyorum. Evet herkese karşı güçlü duruyorum, ama bu bazen çok zor oluyor.

"Berfu gelebilirmiyim abiciğim?" Hazar abime seslenerek,

"Gel abi." Dedim ve hızlıca göz yaşlarımı sildim.
"Buyur abi."

"Nasılsın güzelim?" Hazar abiminde bu huyunu seviyordum galiba en çok. Bir sorun olduğunda, soruna değil şahsa odaklanır ve sorunumu çözmektense önce benimle ilgilenirdi.

"İyiyim desem inanıcaksın sanki abi." Dedim gülerek.

"İnanmayacağım ama inanmış gibi yapabilirim, bu seferlik." Dediğinde başımı salladım. "Annem geliyordu ama durdurdum, Boran abim olsaydı yukarı gelmeden Aras'ı dövebilirdi!."

"Neden?, Boran abim nerede? Ve abartma istersen abi, Aras'ın bir suçu yok, Boran abimde canavar falan değil!." Dedim, tamam kabul ediyorum sinirli ama o kadar da değildi abim, gerçeği öğrenmeden öyle bir şey yapmaz.

"Aras neden bu kadar sinirli ve neden bu kadar telâşlandı?" İşte en nefret ettiğim huyu da buydu, sorgu memuru!. Aras ağamız neden sinirlendi acaba. Bilmiyorum ve umrumda da değil.

"Of abi ya, başlama yine. Neyse ne! Ben yemeğe inmeyeceğim söylersin, uyumak istiyorum." Dediğimde abim bunun imkansız olduğunu söylermiş gibi bakıyordu.

"Aşağıdaki insanlar senin için burada yanlız." Çok da umarımdaydı, gitseler ne güzel olurdu şimdi.

"Banane abi gelirken bana sormadılar!." Dediğim de içeriye Boran abim girmişti.

"Berfu, bi sıkıntı mı var?" Başımı iki yana salladım. Evet abilerimin olmasını seviyorum ama bazen hiç çekilmiyorlar.

"Hayır abi, siz inin aşağı ben gelmek istemiyorum." Boran abim başını iki yana sallayarak;

"Annem anlattı Berfu, tamam bunu sonra konuşalım gülüm, ama aşağı inmeliyiz yemekten sonra hoca gelecekmiş." Nasıl unuttum ben bunu ya.

"Tamam abi." Sesim bir fısıltıdan farksız çıkmıştı.

Baran bu yüzden gelmişti ve gözlerindeki kızarıklığın sebebide ağlamasıydı. Korktuğum olmuştu, Baran öğrenmişti her şeyi. Üzgünüm Baran ama buna mecburum, belki bir şansımız daha olabilirdi bilmiyorum ama vardıysa da ben yok ettim. Bunun için senden çok özür dilerim sevdiğim. Seni her zaman kalbimin en güzel ve en özel yerinde saklayacağım sevgilim..

"Hazar, sen aşağı in." Hazar abim odamdan çıktığında, Boran abim yanıma geldi ve önümde dizlerinin üzerine oturarak ellerimi tuttu. Bir elini çeneme yerleştirildi ve başımı yavaşça kaldırdı.

"Gülüm, canımın içi, güzel kardeşim yapma bu eziyeti kendine, biraz kendini düşün, ne hâle geldin iki gün de görmüyormuyum? Ne olur bırak, kime ne oluyorsa olsun senin suçun değil!." Dediğinde, ikimizinde gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. Kimse bilmesede Boran abim aslında çok duygusal bir insandı, çokta merhametli..

"Farkındayım abi, benim için de kolay değil evet. Daha az önce Baran'ı gördüm, çok ağlamış abi, onu öyle görmeyi asla beklemiyordum, çok zormuş sevdiğini öyle görmek. Konağın duvarına yaşlanmıştı, dayanamadım gidip sarılmak istedim, sonrada bunu bana, bize neden yaptığını sormak istedim ama yapamadım abi, Aras vardı yanım da. İlk defa korktum abi, onun başına bir şey gelmesi, düşüncesi bile benim nefesimi keserken, bunu abime yapamam!." Hıçkırırarak ağlamaya başlamıştım.

"Özür dilerim gülüm.." Dediğinde bunun ne kadar onun suçu olmadığını söylesemde ikna olmayacağını bildiğimden sustum. Başımı abimin göğsüne bastırarak günlerin acısını çıkartmak istercesine ağladım, bir daha ağlayamayacağıma eminim.

Biraz daha rahatlayınca geri çekildim ve muhtemelen kızarmış gözlerimle abime baktım. "Teşekkür ederim abi." Dediğimde gülümseyerek saçlarımın arasına dudaklarını bastırmıştı.

"Sen iyi ol o yeter, şimdi inmeliyiz haydi yüzünü yıka sen." Dediğinde gülümseyerek;

"Tamam abi, geliyorum şimdi." Diyerek banyoya girdim ve aynadan aksime baktığımda, gözlerimin içi dahi kızarmıştı. Yüzümü yıkadım ve kızaran göz altlarıma kapatıcı sürdüm. Ağladığımda kızaran yanaklarım bana çok hoş geliyor, ne kadar saçma gelsede ben seviyorum.

"İnebiliriz." Banyodan çıktığımda abim de sesimle yatağımdan kalkarak başını salladı ve kolunu omuzuma koyduğunda yürümeye başladık.

"Daha iyimisin güzelim?" Diye sordu ve şakağıma dudaklarını bastırdı.

"İyiyim abim." Dedim bende. Avluya indiğimizde Aras'ın ailesi tam kadro buradaydı sanırım. Herkes sesizce oturuyordu, nedeni bilinmez ortamda gergin bir hava vardı.

Boran abimden ayrılarak babamın yanına oturduğumda Aras dikkatle beni izliyordu, onu umursamadan başımı babamın omzuna yasladığımda babam kolunu omzuma yerleştirerek başımı göğsüne yasladı. Bir süre sonra Heja gelerek masanın hazır olduğunu söylemişti.

Herkes sessizliğini koruyordu, artık bir şey olduğuna kesinlikle emin olmuştum ve bunu bir şekilde öğrenmem gerekiyordu. Masaya oturduğumuzda yanıma oturan Aras'a baktım, sadece bir hafta önce bu masada yanım da Mirza abim otururken, şu an da bu adamın oturması, canımı yakıyordu.

Hiç tanımadığım hayatımda ilk kez karşılaştığım bir adamla evlenecektim. Ailesi, yaşadığı şehir, en başta kendisini bile tanımıyorum. Ne iş yapıyor? Nasıl bir geçmişi var? En önemlisi ya onunda bir sevdiği varsa, sevdiği olsa abinleri öldürür yine de berdel kararı vermezdi bu adam. İşte bu konuda biraz da rahattım çünkü eğer bu adamın sevdiği olsa bu bencillik ile asla berdel kararı almazdı. Bu konuda da canı yanan ben olmuştum. Bana her zaman korkutucu gelen bu anları şu an yaşamak çok berbattı. Tanımadığım bir insanla evlenmek ve ben asla yanyana gelemezdim!.

Yemek oldukça sessiz geçmişti, neredeyse hiç bir şey yemeden kalktım masadan ve bu katta bulunan lavaboya giderek yüzümü yıkadım. Hoca gelmiş olmalıydı, kendimi buna hazır hissetmiyorum, asla hazır hissedebileceğimi de sanmıyorum. Titreyen ellerim sıkmaktan uyuşmuştu, yumruk yaptığım ellerimi açtığımda tırnaklarıma kadar uyuştuğunu hissettim. Parmağımda bulunan yüzük, benim de Barana olan ihanetim, bu yüzük ne kadar sevdiğime ait olmasada onun asıl yüzüğü kalbimdeydi. Ödeşmiştik..

"Abla, annem seni bekliyor." Afra'nın sesiyle derin bir nefes alarak lavabodan çıktım. Annem ve Elif hanım buradaydı, annemin elinde buralara özgü beyaz bir çefye vardı. Ağlamaktan kızaran gözlerine baktığımda, sağ gözünden yanağına bir damla daha düşmüştü.

"Anne, yapma." Dediğimde gözlerim kapanmıştı, annemi bu halde görmek istemiyordum. Bedenime sarılan kollar ile gözlerimi açtım, bende ellerimi annemin beline sardım ve başımı omzuna yasladım. "Ben iyiyim annem, ama sen ağlarsan ben çok üzülürüm ve ağlarım bu yüzden ağlamamalısın, sen benim annemsin güçlü olmak zorundasın!" Diye fısıldadım kulağına. Annem başını salladı ve yanağımı öperek geri çekildi.

Elindeki çefyeyi başıma örttü, saçlarım çok uzun olduğu için arkada bir kısmı açıktı, çefyeyi katlamadan örttüğünde saçlarım tamamen kapanmıştı ve iğle yardımıyla sabitlemişti. Uzanıp annemin elini öptüm ve daha fazla burada durmamak adına avluya çıktım. Annemi çok sevsem de iyi ki duygusallık huyum ona çekmemişti.

"Gel kızım." Başımı hafifçe salladım ve yavaş adımlarla annemleri takip ettim. Büyük salon da toplanmışlardı, hoca da gelmişti. İçeriye girdiğimizde üzerime dönen bakışlarla adımlarım sanki mümkünmüş gibi daha da yavaşlamıştı. Yerde Aras'ın yanına oturdum ve imama hitaben, "Hoşgeldiniz" dedim.

"Hoş buldum kızım." Dedi ve bir bana bir Aras'a baktı. Hoca kağıda bir şeyler yazıyordu ama hiç birisini anlamadan boş bakışlarla izliyordum. Bakışlarımı sol tarafa da oturan abimlere çevirdim. Hepsi oldukça üzgün görünüyordu en çok da Boran abim, belli belirsiz bir tebessümle göz kırptım ve tekrardan önüme döndüm. Hiç bir şey düşünecek halim kalmamıştı, beynim bile artık bu olanları kabullenemiyordu.

"Mihir ne istersin?" Muhtemelen bu soru bana sorulmuştu ama ben hiç bir şey istemiyorum. Bu adamın ne kendisini, ne parasını, ne de malını istemiyorum, ama kendi geleceğimi sağlamam gerekiyor.

"Sadece talak hakkımı istiyorum, benim yeterince malım var." Dediğimde Aras hızla bana dönmüştü ve sinirlendiği ortadaydı. "Aksi olursa kabul etmiyorum bu nikâhı!" Diyerek Aras'ın konuşmasına veya itiraz etmesine engel oldum.

"Kabul ediyorum." Bir şekilde engel olacağını düşünsemde o ilk kez beni şaşırtarak kabul etmişti. "Ama, üzerimde bulunan malın yarısı Barfu'nun ve talak hakkıda ben ölünce geçerlidir." Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde bana bakmıyordu bile. O öldükten sonra ondan boşanmamın ne anlamı kalıyordu!.

"Asla, kabul etmem. Talak hakkımı kullanacağım, eğer kabul etmiyorsan kapı orada ağam!." Aras tek kaşı havada alay edercesine bana bakıyordu, kulağıma doğru eğilerek sadece ikimizin duyacağı tonda, "Eğer kabul etmezsen, Baran ölür!" Dediğinde bu kez kaşları çatılan taraf ben oldum. Baran'ı nereden biliyordu ki.

"Asıl sen kabul etmezsen, beni unutursun Aras ağa. Baran artık umrumda değil!." Dedim ama elbette bunun için bir planım vardı. Aras geri çekilerek, "Kabul ediyorum." Dediğinde zaferle gülümsedim.

"Sen Barfu Zoydan, Aras Zemheroğlu'nu kocalığa kabul ettin mi?" Hocanın sorusuyla içimden bir şey koptuğunu hissettim. Aklımdan zaten hiç çıkmayan Baran yine gözümün önüne geldi, bana ilk seni seviyorum dediği an, ilk sarılmamız, evlilik teklifi ettiği gün, o kadar güzeldi ki sanki bir rüya gibiydi ve ben rüyadan uyanmıştım. O gün parmağıma taktığı yüzük şu anda boyumda, parmağımda ise başka bir adamın yüzüğü var. Baran'ın ölmesine elbette izin vermeyecektim, eğer talak hakkımı kullanmasaydım Aras'a tamamen teslim olacaktım!.

Elimin üzeride başka bir el hissettiğimde kendime geldim ve elimi çektim. Derin bir nefes alarak içimi yakan o kelimeyi söyledim.

"Ettim."

"Kabul ettin mi?"

"Ettim."

"Kabul ettin mi?"

"Ettim." Benden sonra hoca Aras'a dönerek aynı soruları sormuştu. O benim kadar beklememişti elbette. Nikah tamamlandığında Allah katında Aras'ın karısı olmuştum. Hayat ne garip öyle değil mi?, ben bu anları nasıl hayal ettim, nasıl oldu.

Hocayla birlikte herkes odadan çıktığında Aras ile yanlız kalmıştım, o neden çıkmadı ki!. Aras'ın hâlâ oturduğunu fark ettiğimde ben kalktım. Aras da benimle kalkmıştı, oyun oynuyordu herhalde kendince. Arkamı döndüğümde kolumdan tutarak beni durdurdu ve kendisine çevirdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" İşte tam da Aras ağamızdan beklenilen buydu. Ne bekliyordun ki, hiç bir şey!.

"Ne yapıyormuşum ağam?" Diyerek alayla gülümsedim.

"Berfu beni delirtme, talak hakkımı istiyorum ne demek?" O sinirden resmen kafayı yerken ben rahatca gülerek ona bakıyordum.

"Talak hakkımı istiyorum demek. Sonuçta bu benim hakkım ve ister isterim, ister istemem seni ilgilendirmez!" Dediğimde o ise alayla gülmeye başlamıştı.

"Gerçekten bunu kabul edeceğimi mi sandın?" Kaşlarımı çatarak onu bakıyordum. "Beni tanımıyorsun Berfu, sen istedin ama git sor bakalım hocaya yazmışmı talak hakkını kâğıda." Şaka değilmi? Bu kadar aşağılık olmaz.

"Gerçekten bu kadar aşağılık, bu kadar seviyesiz bir insan olduğunu söyleme bana." Dedim ve gözlerimi kapatarak ona nasıl inandığımı sorguladım.

"Aksine yapmam gerekeni yaptım Berfu, berdel evliliği bu talak hakkı isteyemezsin!" Sinirle güldüğümde hâlâ pişkin pişkin beni izliyordu.

"Eğer hemen şimdi o hocaya gidip talak hakkımı deftere yazdırmazsan bu berdeli unut Aras ağa." Dedim, bu kadarı da yapılmazdı.

"Sen ciddisin?" Dediğinde başımı salladım.

"Aynen öyle gayet ciddiyim." Dediğimde sinirle bir nefes almıştı.

"Eğer yazabiliyorsa konuşurum Berfu, ama o Baran denen şerefsizin ölüsünü göremezsin bu saatten sonra!" Dediğinde aldığım nefes boğazımda kalmıştı. Açık açık beni tehdit ediyor. Az önce bu kadar ciddi olmasada şu an da onu öldüreceğine kesin emin olmuştum.

"Sen bu dünyada gördüğüm en şerefsiz insansın, tek yapabildiğim tehdit etmek öyle değil mi? Ben asla sana boyum eğmem Aras, beni asla bu tehditlerinle durduramazsın. Ben senin tanıdığın diğer kadınlara benzemem, bu ilk ve son kabullenmişim olacak ama senden adamlığını kullanarak söz vermeni isteyeceğim, yoksa beni de öldürsen umrumda olmaz!." Dedim ve gözlerimi gözlerine kenetledim.

"Peki tamam, neymiş söyle bakalım." Dediğinde yavaş hareketlerle başımı salladım.

"Talak hakkımı kabul etmedin, ama eğer ki olur da üzerime kuma getirmeye kalkarsa iki cihan bir araya gelse beni senin değil konağında ülkende bulamazlar!. Şimdi annen üzerine yemin ediceksin!." Aras söylediklerimle önce afallasada duruşunu bozmadı.

"Annemin üzerine yemin ediyorum asla yapmayacağım!, ve sen de şunu bil Berfu, ben ölsem böyle bir şey yapmam!." İçim bir nebze olsu rahatlamıştı.

"Seni tanımıyorum, ve senin kadar berbat bir insanı da ilk defa görüyorum. Sana inanmıyorum ve güvenmiyorum, her ne kadar evleniyor gözüksekde, bu evlilik benim için bir hiç!. Umarım ikimizden birisi düğüne kadar ölür, olurda ölmezsek çekeceğin var Aras ağa." Diyerek yanından ayrılacakken kolumu tekrar tuttu. "Yine ne oldu?" Dedim bıkkınlıkla.

Bana cevap vermeden ellerini yüzüme yerleştirdi ve anlımdan öperek geri çekildi."Adet yerini bulsun." Diyerek göz kırptığında sinirle yüzüne bakıyordum.

"Aras, bunu tekrarlama!." Yüzünde oluşan gülümseme iyice sinirlerimi bozmuştu.

"Neden? Artık karımsın, hemde helalimsin." Diyerek göz kırptığında koluna vurdum. O kadar konuştum adam bana hâlâ 'kirimsin, hililimsin' diyor. Sabır istiyorum..

"Kes sesini, bir dahaki yüzüne gelir ona göre ve benden de uzak dur!." Diyerek bir şey söylemesine izin vermeden odadan çıktım.

Odama çıkarak üzerimdekilerden kurtuldum ve geceliğimi giyerek yatağıma uzandım. Elim istemsizce boynumdaki Baran dan bana son kalan kolyeye ve üzerinde bulunan yüzüğe gitti.

^^Gözlerimi telefonumun sesiyle açmıştım, her sabah olduğu gibi arayan Barandı. Telefonu açtım ve, 'Günaydın sevgilim.' Dedim.

'Günaydın güneş gözlüm.' Dediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Bir adam ancak bu kadar sevebilirdi, bizim aşkımız bütün Antebin dilindeydi. Bunun baş yapıtı elbette Baran dı. 'Berfum, bu gününü bana ayılabilirmisin sevgilim?'

'Hmm.. bir düşüneyim. Tabiki ayırırım aşk olsun, tek sorun abimle konuşmam gerek. Ama merak etme izin alırım, bende' Diyerek göremeyeceğini bilerek göz kırptım.

'Tamam sevgilim sana güveniyorum başarırsın, şimdi kalk ve yemeğini güzelce ye. Seni seviyorum güneş gözlüm.' Çocukmuşum gibi sürekli üzerime titremesi hoşuma gitsede bazen sinirlendiriyordu.

'Ben de seni seviyorum canım, görüşürüz.' Diyerek kapattım. Tek sorunum Boran abimden izin almaktı, ama abim bana kıyamaz, verirdi o izni. Odamdan çıktım ve aşağıya indim, her gün olduğu gibi herkes teker teker toplanıyordu, Boran abimde buradaydı.

'Günaydın!' Diyerek abimin yanağına bir öpücük konudurum ve yanına oturdum.

'Günaydın gülüm.' Anlamıştı aslında bir şey isteyeceğimi ama benim sormamı bekliyordu.

'Dünyanın en yakışıklı abisi." Abim kaşlarını kaldırdı ve gülümseyerek bana bakmaya başladı.

'Buyurun Berfu hanım.' Dediğinde yüzüme en tatlı olduğumu düşündüğüm gülümsememi yerleştirdim.

'Abim, sabah Baran aradı, bu günü birlikte geçirelim dedik.' Tane tane konuşuyordum, tepkilerini ölçmek adına. Baran'ı öğreneli çok olmadığı için başlarda abimin güvenini kazanmamız gerekiyordu, yoksa abim bana asla karışmazdı.

'Gidebilirsin gülüm, ama dikkat et ve çok geç kalma, sen bilirsin zaten ne yapacağını.' Diyerek kolunu omzuma attığında, 'Teşekkür ederim canım abim.' Diyerek sarıldım abime.
....

Arabamı Baran'ın gönderdiği konuma sürüyor ve bir yandan radyoda çalan müziğe eşlik ediyordum. Daha önce buluştuğumuz bir yer değildi ve konum fırınızı gösteriyordu. Neden orayı tercih etti bilmiyorum ama bir bildiğinin olduğuna inanmak istiyorum.

Sonunda gelmiştim, arabamı Baran'ın arabasının arkasında park ettim ve indim. Baran geldiğimi fark etmemişti ben de bundan yararlanarak sessizce ilerledim ve arkasından ellerimi gözlerine kapattım.

'Hoşgeldin sevgilim.' Diyerek kolumdan tutarak beni karşısına aldığında küçük bir kahkaha attım.

'Hemende anladın, hoşbuldum da neden buradayız?' Diye sorduğumda dudaklarını boynuma bastırdı ve derin bir nefes aldı.

'An-ı yaşa güzelim.' Diyerek sorumu yanıtsız bırakmıştı. Bi süre sonra el ele yürümeye başladık. Gün çok güzel geçmişti, suda yürümüştük, oturup yemek yemiştik, sonunda bir yere oturduğumuzda başımı Baran'ın dizine koyarak uzandım.

'Teşekkür ederim sevgilim, çok güzel bir gündü.' Dediğimde Baran dudaklarını dudaklarıma bastırarak geri çekilmişti.

'Sen olduğun için güzeldi güneş gözlüm, iyi ki varsın.' Bu adama çok aşığım, iyi ki sen sevgilim.

'Sen de iyi ki varsın aşkım.' Dediğimde beni kaldırmıştı ve sonra kendiside kalkmıştı. Baran gözlerimin içine bakarak önümde dizlerinin üzerine çöktü ve ellerimi tuttu.

'Berfu'm, Güneş gözlüm hep merak ettin sana neden böyle hitap ettiğimi, Güneş senin gözlerin sevdiğim. Bana bakarken parlayan o güzel gözlerinin parlamasını ömrümün sonuna kadar izlemekten onur duyarım. Sana aşığım kadın ve hayatımın geri kalanını seninle birleştirmek istiyorum, her güne gözlerimi seninle açmak seninle kapatmak istiyorum. Benimle evlenir misin Berfu?' Gözlerimden akan yaşları umursamadan gülerek başımı salladım.

'Evet' Dedim. Baran ayağa kalkarak cebinden bir kutu çıkarttı ve gözlerimin içine bakarak yüzüğü parmağıma taktı. Üzerinde kar tanesi vardı, kar tanesi; sarı altından etrafı ise pırlanta ile kaplıydı, çok güzeldi. 'Baran bu çok güzel, teşekkür ederim sevgilim.' Dediğimde yüzümü elleri arasına alarak alanımı öpüp geri çekildi.

'Senin ışığının yanında sönük kalıyor ama idare edeceğiz artık.' Kollarımı boynuna sardığımda o da ellerini belime sardı ve tüm gücüyle bana sarıldı..^^

O anda kalmak isterdim, elimde olsa asla zamanı durdurup arabama binerek dönmezdim konağa, o şekilde kalırdım Baranla sonsuza dek. Bütün bu olanların bir açıklaması olduğunu, Baran'ın bana asla ihanet etmeyeceğini biliyorum, ama aptallık yaparak sevdiğim adamı bir defa olsun dinlememiştim.

 

 

❄❄❄

Yüzümde dolşan bir el hissettiğimde zorlukla gözlerimi araladım. Başımda ki ağrı katlanılamaz derecede fazlaydı ve gözlerimi açmama izin vermiyordu. Sağ elimi zorlukla başıma götürdüğümde elimin üzerine birisi elini koydu, korkuyla gözlerimi açtığımda hayal gördüğüme inanmak istiyordum.

"Ba- Baran, sen.. neredeyim ben?" Odamda olmadığıma eminim çünkü Baran'ın konağa girmesi imkansızdı. "Ve senin benim yanım da ne işin var?" En önemli olanı da buydu, Baran'ın benim yanım da olamaması ikimiz içinde en sağlıklı olanı.

"Berfu'm sakin olurmusun? Her şeyi anlatacağım sana söz veriyorum ama önce sakinleşmelisin." Sesi alışık olduğum gibi yumuşacıktı ve onu çok özlemiştim, ama bu gerçekleri değiştirmiyordu.

"Saçmalama Baran, neredeyiz biz bilmiyorum ama bulurlar Baran ve ikimizide öldürür Aras." Söylerken bile sesim titremişti, ben zaten kendimden çoktan geçmiştim, yeter ki onlar iyi olsun ama beni kimse anlamıyor, ben onlar için savaştıkça onlar daha çok zorlaştırıyor. "Bırak beni Baran." Dedim yalvarırcasına.

"Asla bırakmam seni, ben o hatayı bir kez yaptım bir daha yapamam ölürüm, gerekirse birlikte ölürüz ama bana seni bırakmamı söyleme Berfu!." Dediğinde başımı iki yana salladım. "Berfu'm biliyorum güvenini kırdım, biliyorum seni çok kırdım, özür dilerim yaptım bir hata affet. Biliyorsun seni ne kadar sevdiğimi, hayat memat meselesiydi, şimdi anlatamam ama ne olur bize bir şans daha ver Güneş gözlüm, lütfen." Dediğinde resmen yalvarıyordu, bir şey olduğunu zaten biliyordum ama yedirememiştim gururuma.

"Baran, senden bana sadece.." elimi boynuma götürdüm ve kolyemi gösterdim, bana aldığı kolye ve yüzüğü. "Bunlar kaldı, vermedim o gün veremedim, yapamadım. Ben seni içimde çoktan affettim ama gururuma yediremedim. Şu an ne oluyor hâlâ anlamasamda çok yanlış yerde ve çok yanlış bir zamandayız. Ben istemiyormuyum sanıyorsun, içim gidiyor, sanki birisi kalbimi parçalarına ayırıyor, nefesimi kesiyor. Ruhum ölmüş, sadece bedenen yaşıyorum, kimse farkında değil her gün biraz daha ölümüme yaklaşıyorum. Ama.." Yaşlı gözlerimle gözlerinin içine baktım, bana yaşadığımı hissettiren bir çift yeşil hare, imkansızım olarak ölmem için izin vermişti. "Olmaz Baran, yapamam seni de kaybedemem, bırak her şey yoluna gider, ben kalbimi bir şekilde sustururum sende sustur ama yaşa, benim için yaşa ne olur?" Ne olur beni anla sevgilim, yapamam..

"Be- Berfu, sen benim ölmem den korkuyorsun." Dediğinde zaten bildiği bir şeyi söylüyordu sanki, başımı salladığımda gözlerini sımsıkı kapattı, gözlerini tekrar açtığında sağ gözünden bir damla akıp gitmişti. "Sen olmadan ben zaten ölüyorum, sen yokken bende nefes alamıyorum. Sen boynunda taşıdığın bizim olmayacak geleceğimizle, başka bir adamla evlenirken ben nasıl izleyeyim bunları Berfu!. Sen o adamın yanında güvende hissetmiyorsun. Ölürüm ama senin başka bir adamla evlenip gitmene, başka bir adamın evine girmene izin vermem!." Yemin ediyormuş gibi konuşuyordu ve bu beni daha çok korkutuyor.

"Yapamam Baran, ne senin ne abimin ölmesine izin vermem ben de. Kaderimiz bir yazılmamış demekki, sende unut beni git kendi hayatını ku- kur." Hayatımda hiç bir cümle bu kadar ağır gelememişti bana. Siz hiç sevdiğinize git kendi hayatını kur dedinizmi? Ben benim için ölümü göze alıp muhtemelen beni kaçıran sevdiğime şu an bu kelimeleri söyledim ama hepsinde kalbime bir bıçak darbesi yedim..

"Yeter Berfu, seni korkutmuş o şerefsiz, ama yeter, ben gözümün önünde sevdiğim kadını evlendirip başka adamın koy-, konuşturma beni izin veremem Berfu!." Baran'ı ilk defa bu kadar sinirli görmüyordum ama bu kez gözü dönmüştü ve gerçekten beni kaçırıyordu. "Bir defa kendini düşün be kadın bir defa bana ne olacak diye düşün!, Hiç düşündünmü, bambaşka bir şehir de tanımadığımız herifle ne yapacağını!. Sen bile yapamazsın bu kadarını, kaldıramazsın!." Bütün bunları düşünmemiştim zaten düşünürsem yapamayacağımı bildiğim için düşünmedim.

"Sanane Baran, benim hayatım benim kararlarım, sen karışamazsın!. Üzgünüm ama artık senin engel olabileceğin bir noktada değiliz, daha bir kaç saat önce nikâhımızı kıydılar ve isterse beni alır gider, buna kimse engel de olamaz. Ya iki gün sonra düğün var, bırak kimsenin daha fazla canı yanmasın, lütfen beni bir çıkmazada sen sokma!." Gözlerindeki hayal kırıklığı kalbimi parçalarına ayırsa da elimden hiç bir şey gelmiyordu.

Yaklaşık beş dakika konuşmadı, konuşmadım, konuşmadık. Birlikte susarak konuştuk belkide, ömrümün sonuna kadar onunla susmayada razıyım, yeterki yanımda olsundu ama hayat bize bunu bile çok gördü. "Neredeyiz biz?" Sorumla an-a dönmüştü ve olanları sanki daha şimdi anlıyordu.

"Bizi asla bulamayacakları bir yerdeyiz ve ben seni bir kez daha kaybetmeyeceğim Berfu, gerekirse zorla tutarım, asla bırakmayacağım!" Gözünü kararmıştı işte korktuğum gelmişti başımıza, ama nereye saklanırsak saklanalım bizi bulacaklarına eminim. "Güneş gözlüm, seni çok seviyorum Berfu'm, bırakma beni sevdiğim." Bir çocuk gibi yalvarmasına daha fazla göz yumamazdım.

"Bende seni çok seviyorum Baran." Diyerek sımsıkı sarıldım sevdiğime, belkide savaşmam gerekiyordu, bilmiyorum ama sevdiğimin acı çekmesine daha fazla izin veremem. Baran saçlarımın arasına dudaklarını bastırmıştı ve derin nefesler alıyordu.

"Kokun, benim yaşam kaynağımken, onu benden esirgemeye hakkın yok. Ben sana deli gibi aşıkken saçının teline zarar vereni öldürebilecekken, sen kendini sürekli tehlikeye atıyorsun, sürekli bir kaosun içerisinde buluyoruz kendimizi. Ama bu öyle bir çıkmaz ki, tek çaremiz kaçmak." Nefesini kulağımın altın da hissediyordum ve bu hissi bile inanılmaz özlemiştim.

"Kaçalım o zaman Baran, ben daha fazla dayanamayacağım." Dediğimde Baran dudaklarını anlıma bastırmıştı.

"Beş dakika beklermisin?, telefon görüşmesi yapacağım sonra çıkacağız buradan." Dediğinde başımı salladım. Bulunduğumuz oda çok büyük değildi ama güzeldi, Baran perdeleri kapalı olan camın önüne gitti ve birisini aramaya başladı.

'Her şey hazır değil mi?, çıkmamız gerekiyor artık.' Sahi Baran beni nasıl kaçırmıştı, üzerimde yatmadan önce giydiğim geceliğim vardı.

'Tamam. Bu habere sevindim, sağol kardeşim bu yaptığın iyiliği asla unutmayacağım, Allah'a emanet olun. Eyvallah.' Sadece Baran'ın konuştuğunu duysamda abimlerin hâlâ haberi olmadığı kesindi, buna sevinmelimiydim?

Elimdeki yüzükleri çıkartarak komidinin üzerine bıraktım, ve boynumdaki kolyeden kar tanesi şeklindeki yüzüğümü alarak onu parmağıma taktım. Derin bir nefes aldığım sırada Baran da yanıma gelmişti.

"Hadi bakalım, gidiyoruz." Başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Baran, ben korkuyorum. Ya başaramazsak?" Bunu zaten biliyormuş gibiydi, eğilerek ellerimi tuttu ve baş parmağıyla elimin üzerini okşayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Korkma Berfu'm, ben her zaman yanında olacağım. Şimdi gitmemiz gerekiyor sevgilim, hadi." Diyerek son kez boynuma dudaklarını bastırdı ve elimden tutarak benimle birlikte kalktı.

Kaldığımız yer ormanın içinde bir evdi, üzerini kapatan ağaçlar evi gizliyordu yani yukarıdan burada bir yaşam olduğunu anlamak imkansızdı. Baran yanına kimseyi almamıştı, evden çıktığımızda orman cinin top oynamaya korkacağı derecede sessiz ve ıssızdı. Baran elimi bırakmadan güven vermek istercesine başparmağıyla elimin üzerini okşuyordu ve hızlı adımlarla yürümeye başlamıştık.

"Gideceğimiz yer çok uzak Berfu'm, ileride bizi bekleyen uçağa bineceğiz. O an-a kadar sessiz ve dikkatli olmamız yeterli, ben yanındayım." Başımı salladım, attığım adımlar daha sessiz ama hızlıydı. Bu ormanda bizi bulmaları imkansız gibiydi zaten, yinede tek yapmamız gereken onlardan hızlı olmaktı.

Ailem kaçırıldığımı düşünmediği sürece sorun olmazdı, çünkü kaçabileceğim tek yer Baran'ın yanı olduğunu biliyorlardı. Ama Aras ne yapar işte onu kestiremiyorum ve bu beni çok korkutuyordu.

Uçağa ulaştığımızda durmadan binmiştik, Baran beni bir koltuğa bıraktığında kendisi pilotla konuşup geri gelmiş ve yanıma oturmuştu.

"Baran" dediğimde bana dönmüştü.

"Efendim Güneş gözlüm" yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu.

"Boran abim ve babam çok korkmuştur ve beni buna onlar zorlamadı. Bana çok kızacaklar ve küseceklerine de eminim. Onlara söylesek, haber göndersen en azından güvende olduğumu bilmeye hakları olduğunu düşünüyorum." Baran gülümseyerek saçlarımın arasına dudaklarını bastırdı.

"Korkma Berfu'm, güvende olduğunu ve hatta benim yanım da olduğunu biliyorlar." Söyledikleriyle başımı göğsünden kaldırdım ve şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Ne.. Ne diyorsun sen Baran. Abim buna asla izin vermez, veremez yani!" Şaşkınlıktan ne söylediğimi ben bile anlamamıştım.

"Berfu'm, güzelim sakin olurmusun? Merak etme abinin de babamın da haberi var. Sana olan her şeyi anlatacağım ama şu anda değil. Şu an tek istediğim senin kokunla dinlenmek." Bütün bu olanlar babamın ve abimin bu akşamki bütün tavırlarını açıklıyordu, ama nasıl oldu bunu bende bilmiyorum.

"Öğrenirim ama biliyorsun." Dediğimde gülümseyerek başını salladı ve beni tekrardan kendisine çekerek sarılmıştı, başımı göğsüne yasladığımda eliyle saçlarımı okşuyordu.

Bütün akşam babam ve özellikle Boran abim sadece benimle ilgilenmişti, olanlardan dolayı çok umursamasam da bir şey olduğunu zaten anlamıştım, ama bunu bende beklemiyordum. Baran'ın beni nasıl kolay kaçırdığını ise şimdi daha kolay anlıyordum.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum, şu an aklımı susturmam gerekiyor ne Mirza abimi ne de başka bir şeyi düşünmeyeceğim, babam benim kaçmama göz yumduysa vardır bir bildiği.

"Hasan ağamın eli uzunmuş Erbil'e gönderiyor bizi, bana kalsa ıssız ve sıcak bir adada yaşardık ama kalabalık bir yerde daha zor bulunacağımızı söyledi." Babamdan da bu beklenirdi. Şu anda düşünmen gereken bu mu? Hayatta kalmanız ve bereber olmanız yeterli!.

Babam bunu nasıl yaptı bilmiyorum ama yapamayacağını söyleyemem, bu güne kadar kendisine dost biriktirdi ve bu sayede başı ne zaman sıkışsa yardımına birisi koşar.

"Ada'mı, ya siz ne istiyorsunuz benim şehrimden, birisi Mardin'e sürükler diğeri Erbil'e kaçırır ama Ada'ya kaçmak ister.!" Göğsünün hareketinden güldüğünü anlamıştım, hayal bile edemeyeceğim anları yaşıyorduk, tek istediğim sevdiğimle mutlu olmakken geldiğim konum içler acısıydı..

"Biraz daha o adamla ilgili konuşursan, elimden çekeceğin var ona göre." Sisindeki tonlama onu ciddiye almama izin vermiyordu.

"Yok ya, ne yapıcakmışsın? Ne derdimiz var ne konuşuyoruz ya şu hâle bak, hepsi senin yüzünden ve ben sana küstüm asıl!." Diyerek geri çekildim ve kollarımı bağlayarak başımı uçağın camına çevirdim, gökyüzü çok güzel gözüküyordu.

"Kendine gelmişsin belli, ben de benim nazlı sevgilim nerede kaldı diyordum. Ama insan kocasına küsmez, ayıp!." Kocasına küsmez derken, ne ara evlenmiştik.

"Biz ne zaman evlendik ya, ben daha saatler önce o adamla nikah kıydım evliyim ben ahlaksız!" Diyerek tekrardan aklıma gelenlerle arkama yaslandım, bir bu eksikti.

"Evli falan değilsin Berfu, sen sadece benimsin, sadece benim karım olabilirsin, buna asla izin vermeyeceğim. Sende bir daha o adamın adını anmayacaksın sevgilim." Ne kadar sinirlensede aramızda kopan fırtınalar yeni dinmişken tekrardan bir yenisini yaşamak istemiyordu, bende istemezdim.

"O benim umrumda bile değil Baran. Tek istediğim bizi bulamamaları." Eğer dua hakkım varsa şu an, ne olur bizi bulamasın Allah'ım..

"Bulamaz sevgilim rahat ol sen ben yanındayım, ölsemde seni asla bırakmam artık." Diyerek beni dizlerine yatırmıştı, başım dizlerinde elleri saçlarımın arasındaydı.

"Bir daha ölmek kelimesini ağzına alırsan seni ben öldürmekten beter edeceğim!" Sesimdeki tehditkâr tını beni bile şaşırtmıştı ama olsun etki etmesi yeterliydi.

"Cık cık cık, diye bir ses çıkardı, senin ayarlarınla oynamışlar anlaşılan, ama ben düzeltirim." Yüzümü yüzüne çevirdim ve yeşil harelerine sinirle baktım.

"Yok ya, alıştın sen benim yumuşak hallerime bence, arada bu taraflarada uğramalıyız." İşaret parmağıyla burnuma küçük bir fiske atmıştı.

"İyi uğrayalım bakalım, sen yanım da ol elimden tut, her yere uğrarız." Diyerek göz kırptığında gülümseyerek dudaklarımı dudaklarına bastırdım, geri çekilecekken izin vermeden bir süre tüm özlemini gidermek istiyormuş gibi öptü beni. Nefes nefese geri çekildiğimizde gözlerinin yeşili koyu bir ton almıştı. Ne olur bir kez daha ayrılık yaşamak istemiyorum, ondan bir kere daha ayrılamam..

"Seni seviyorum Baran" Bazen bu kelimeleri söylemek bile imkansız oluyordu, artık onunla her anım benim için daha değerliydi bu yüzden her an ona onu sevdiğimi söylemek istiyordum.

"Ben daha çok seviyorum ama, onu ne yapacağız." Diyerek gülümsedi ve başını arakaya yasladı. "Yolumuz uzun Berfu'm uyu sen." Dediğinde başımı salladım ve dizlerine daha çok yerleştim, bir süre sonra üzerime bir battaniye örttüğünü hissetim.

 

 

❄❄❄

Birisinin kucağında bir yere taşındığımı hissetsemde gözlerimi açamıyordum, sırtım yumuşak bir yatakla buluştuğunda gözlerimi araladım.

"Baran, geldik mi?" Gülümseyerek başını salladı ve yanağımı öptü. "Ne kadar sürdü ve ben ne zamandır uyuyordum?" Diye sorduğumda gözlerimin içine bakıyordu.

"Uyandırmak istemedim, çok yorgun görünüyordun. Yaklaşık 5 saattir uyuyorsun ve şimdi geldik." Şaşırmamıştım çünkü uzun zamandır bu kadar rahat uyuduğumu hatırlamıyordum.

"Uzun zamandır bu kadar rahat uyumamıştım, senin uykun yok mu?" Eğer o da uyuduysa biraz vakit geçirebilirdik, gerçekten çok özlemiştim.

"Hayır ben yeterince uyudum, evimizi gezmek istermisin?" Başımı salladım, evimiz bu kelime çok garip gelsede mükemmel bir histi. "Gel hadi." Önce bir duş alsam iyi olur ama kıyafetlerim yok!.

"Ben önce banyoya gireceğim, ama kıyafetlerimin hepsi evde ne yapacağım?" Keşke haberim olsaydı. Haberin olsa annene ne diyecektin, kaçıyorum da onun için hazırladım falan mı?

"Burada kıyafetlerin, Boran abi verdi bir bavulda." Dediğinde abime sarılma ihtiyacı hissetmiştin, hepsini sevsem de Boran abimin yerini hiçbirisi tutmuyordu.

Abimin veridiği bavulumdan rastgele bir kıyafet alarak banyoya girdim ve hızlı bir duş alıp üzerimi giyindim. Saçlarımı tarayarak kuruttum, diz kapağıma kadar uzamışlardı artık kısaltmanın vakti gelmişti. Banyodan çıktığımda Baran yatak başlığına sırtını yaslamış, sağ ayak bileğini sol ayağının üzerine koymuştu.

"Saçlarımı kestireceğim Baran, baksana çok uzunlar kolum ağrıyor artık." Baran yataktan kalkarak yanıma geldiğine çatık kaşlarıyla yüzüme bakıyordu.

"Ben tararım ama kestirme, gayet sağlıklı uzuyorlar." Bir yandan da arkama geçmiş saçlarımı bir doktor gibi inceliyordu. "Evet gayet sağlıklı uzuyorlar, kestirmene gerek yok. Güneş gözlerin olmuş, sevgimiz saçlarına ömür katmış, her geçen gün daha da güzelleşiyorsun, ben ise bu güzelliğinle nasıl baş edeceğimi inan bilmiyorum Berfu'm." Her kelimesi içimi titretebilirmiydi, nasıl oluyor bilmiyorum ama yapıyor.

"Tamam sevgilim, bundan sonra onların bütün bakımı sende." Dedim gülerek, Baran en büyük yük omuzlarına binmemiş gibi saçlarımın her bir telini öpmeye yemin etmiş gibi dudaklarını bastırıyordu. "Saçlarımla olan aşkın bittiyse, evimizi gezmek istiyorum." Sonunda elimi tuttu ve odadan çıktık.

Sanırım iki katlıydı, koridorun sağ kısmında aşağıya inen merdivenler vardı. Bulunduğumuz katta dört kapı vardı, birisi bizim kaldığımız odaydı, birisi küçük çocuk odası olacak boyuttaydı, diğer ikisi de çalışma odası ve diğeri ise kiler olarak düzenlenmişti. Merdivenlerden aşağıya indiğimizde büyük bir salona ulaştık, salon da oturma gurubu ve televizyon vardı kahve ve beyaz kullanılmıştı.

Mutfağa baktık, siyah ve gri renklerinde dizayn edilmişti, ada tezgahı ve orta boyutta kırmızı ve siyah renklerde bar köşesi vardı, en çok burası güzel gözüküyordu. Mutfaktan ve salondan ulaşabileceğimiz büyük bahçesi vardı, bahçede oturma gurubu ve hamak da vardı. İki tane musafir odası vardı, içlerinde ebeveyn banyosu ve berjerler de vardı. Bir tanede lavabo vardı. Bizim için fazlasıyla büyük ama çok güzeldi.

"Bu evi kim seçti Baran?" Evi gezerken bile yorulmuştum, solanda iki kişilik berjerde yanyana oturuyorduk.

"Bilmem, ama berjerlerin rengi çok güzelmiş." Gülerek başımı salladım.

"Evet, bende mutfaktaki bar köşesini çok beğendim." Şu an burada olmamız ve bütün bu konuştuklarımız sadece bir hayaldi benim için ama abim ve babam bir hayalimi daha gerçekleştirmişti. "Babam ve abime bunu yaptıkları için bir yandan minnettarım ama bir yandan da Mirza abim için endişeleniyorum, ne olacak Baran?" Ya öldürürlerse, bunun vicdan azabıyla asla yaşayamayacağımı biliyorum.

"Şu an tek yaptığı her yerde seni aramak, tabiki bulamayacak ama abin umrunda değilmiş, Ömer ile konuştum." Bu daha kötüydü, bulamayınca ne yapacağını kestiremiyorum, bulursa ne yapar? Ne yaparım? Onu da bilmiyorum. Tek yapaman gereken hiç bir şey düşünmeden an-ı yaşamak.

"Bu daha kötüsü, ama şu an hiç bir şey düşünmek istemiyorum." Baran başını sallayarak bana daha sıkı sarıldı. "Ben acıktım ama ne yiyeceğiz?"

"Bir şeyler yaparız, gel hadi." Birlikte mutfağa geçtik, ben makarna için şu koyduğumda Baran salata malzemelerini yıkamaya başlamıştı. Her şey hazır olduğunda masaya geçmiştik. "Ellerine sağlık güzelim."

"Seninde ellerine sağlık canım, bu marifetini her zaman görmek istiyorum." Diyerek göz kırptığımda gülümseyerek başını salladı. Bir kaç ay önce kurduğumuz hayallerimizi yaşıyorduk sanki ve çok güzeldi, yemeğimizi yedikten sonra yaptığımız keki ve çaylarımızı alarak salonda dinlenmiştik.

"Hayallerimden bile güzelsin, sonsuza kadar burada yaşayabiliriz." Baran'ın sesiyle başımı yüzüne çevirdim.

"Olabilir, ama ben ailemi çok özlerim." Anlıma dudaklarını bastırdı ve elimin üzerini okşamaya başladı.

"Elbet bir gün geri döneceğiz, o herif elbet vazgeçecek. O zamana kadar dilenmelisin güzelim, seni asla o adama kendi ellerimle vermeyeceğim.!" Dediğinde yutkunamadığımı hissettim, boğazımdaki acı asla geçmeyecekmiş gibiydi.

"Uyuyalım mı?, sende yorgundun." Cevap vermeden beni kucağına aldığında reflex ile ellerimi boynuna sardım. "Baran ne yapıyorsun? İndirirmisin beni ben yürüyebiliyorum!." Beni umursamadan merdivenlere ulaştığında yine dinlemeyeceğim anlamıştım.

Saatler önce çıktığımız odaya girdiğimizde benimle birlikte yatağa oturdu. "Ben burada uyuyayım, sen yan odaya git." Sesimi uzlaşmacı bir tonda ayarlamıştım, umarım kabul ederdi.

"Neden, biz daha önce de beraber uyuduk bu gün de uyuyalım, kokuna hasret kaldım kadın." Bazen insanların seni gerçekten çok iyi tanıması iyi birşey olmuyordu, anında damarına basabiliyorlar çünkü Berfu.

"Tamam o zaman, bırak beni üzerimi değiştireyim." Dediğimde kollarını gevşetti, kucağından kalktım ve geceliğimi alarak banyoya girdim. Üzerimi değiştirip banyodan çıktığımda Baran da giyinmiş ve yatağa uzanmıştı, yanına ilerleyerek bende uzandım.

"Baran." Dediğimde beni kolları arasına aldı ve başını boynuma yerleştirdi.

"Güneş gözlüm." Bir insan her kelimesiyle bir insanın kalbini titretemezdi ama konu Baran olunca yapıyordu.

"Bundan sonra ne olucak?, tabi eğer bizi bulamazlarsa." Diye sordum.

"Asla bulamaz, bundan sonrası seninle evlenmek ve çocuklarımıza bakmakla geçicek." Seninde muzır bir tonlama vardı, hafifçe koluna vurdum.

"Çok komiksin gerçekten, tek düşündüğün çocuk olamaz şu an da!." Sinirlenmemi veya koluna vurmamı umursamadan bana daha sıkı sarıldı.

"Tek düşündüğüm sensin be güzelim, sen iyi ol yanım da ol yeter bana." Elimi uzatarak saçlarıyla oynamaya başladım.

"İyi geceler Baran." Uyku beni kendisine çekerken zorlukla mırıldandım.

"İyi uykular güzelim." Son duyduğumda sevdiğimin sesi olmuştu.

 

❄❄❄

Saçlarımda, yüzümde ve boynumda dolaşan elleriyle gözlerimi araladım, ve yeşil harelerini görmemle yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. "Günaydın."

"Günaydın prenses." Yanağımı öperek doğruluğunda bende kalktım. Her güne bu şekilde uyanacaksam, bu aşk beni öldürür!.
"Kahvaltı hazır, sen de giyin inelim." Ne zaman hazırladığını sorgulamayacak kadar açtım sanırım.

"Tamam, sen in geliyorum." Dediğimde yanıma geldi ve şakağıma dudaklarını bastırarak odadan çıktı. Yüzümü yıkadım ve üzerime yeşil kazağım ile kısa eteğimi giydim.

Baran mutfakta kırdığı yumurtaları tabağa çekiyordu. "Kolay gelsin." Sesimle bana dönerek göz kırptı ve son kalan tabağı da masaya yerleştirdi. "Bütün bunları senmi hazırladın?" Sadece kuş sütü eksik desem yalan olmaz.

"Beğendin mi?" Sesindeki muzır tonlamaya karşı tek kaşını kaldırmıştı.

"Ellerine sağlık sevgilim." Diyerek salatalıkdan bir tane ağzıma atmıştın.

"Afiyet olsun Berfu'm." Dediğinde o da karşıma oturmuş ve yemeye başlamıştı. Aklım da cevaplanmayı bekleyen o kadar çok soru vardı ki!, sadece biraz ertelemiştim, ama beni çok karıştırıyorlar!. Kahvaltı bittiğinde masayı bereber toparlamıştık ve Baran'a izin vermeyerek makinayı ben yerleştirmiştim. Sonunda işim bittiğinde iki tane kahve yaparak salonda oturan Baran'ın yanına ilerledim.

"Baran" Dediğimde bana dönmüştü.

"Güneş gözlüm." Sesinde meraklı bir tını var dı, çünkü uyandığından beri karşısında konuşmak için resmen kıvranıyorsun Berfu. Şu an-a kadar sormaması bile mucizeydi.

"Babamlarla konuştunmu?" Diye sorduğumda kaşları çatılmıştı.

"Evet sabah aramıştım, bir sorun mu var?" Evet vardı, bana göre.

"Aras, bizi aramaya devam ediyormu hâlâ?" Baran ne kadar onun hakkında konuşmak istemesede, bu durum beni endişelendiriyordu.

"Korkmanı gerektirecek bir durum yok, ama Aras'dan haber yok." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken konuşmayacağımı anlayarak devam etti. "Yani ölmedi elbette ama arıyor mu?, yoksa umudunu kestimi bilmiyoruz." Nasıl bilmiyoruz!.

"Nasıl? Ya vazgeçmediyse, yada belki bulmuştur bile bizi!." Dediğimde güven vermek istercesine yanıma geldi ve ellerimi tuttu.

"Berfu'm sakin olurmusun güzelim? Bulsaydı bulurdu şimdiye kadar." İşte ben bu kadar emin olamıyordum, bu kadar rahat olamıyordum, olamazdım da.

Sadece üç gün geçirmiştik Aras ile ama bu dahi onun asla vazgeçmeyeceğini anlamam için yeterli olmuştu. Dediğini yapan, bildiğini okuyan, söz dinlemeyen, dik başlı ve istediğini almadan geri adım atmayan bir adamdı!. Kim ne derse desin onun beni, bizi bulmadan vazgeçmeyeceğine adım kadar eminim.

Kapıdan gelen zil sesiyle resmen titremeye başladım, Baran konuşsa da kırılacak gibi çalınan kapıdan başka hiç bir şey duyamıyordum..

 

❄💙❄

Seçimlerimizin bizi nereye sürükleyeceğini, bizi neler ile karşılaştıracağını bilemeyiz. Önümüzde her zaman ikinci bir seçenekler vardır, bazen görmesekte vazgeçmeden bizim oluşturmamız gerekir bu seçeneği (yolu), imkansız diye hiç bir şey yoktur ve eğer kendinize inanır, hedefinizden vazgeçmezseniz başaramayacağınız hiç bir şey yok.

Bazılarınız hayalleriniz için savaşıyorsunuz, bazılarınız sizi mutlu edecek insanı arıyorsunuz. Size tavsiyem asla vazgeçmeyin elbet bir gün karşılığını alacaksınız emin olun. Evet yürüdüğünüz yolda yorulacaksınız, gün gelicek umudumuzu kaybedecek belki vazgeçeceksiniz, ama o an bu satırları hatırlayın, imkansız diye bir şey yok. Ben kaç defa vazgeçtim bilemezsiniz, kaç defa olmuyor, tutmadı diye umudumu kaybettim. Her zaman yanımızda olacak birisine ihtiyacımız yok, kendi kendimize ayakta durabiliriz unutmayın.

Umarım begenirsiniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Bütün yorumlara ise cevap vermeye çalışıyorum.

Baran ve Berfu başarabileceklermi??

Aras onları bulur mu sizce??

En önemlisi, sizce Baran ve Berfu arasındaki ilişki nasıl??

Ben çok seviyorum hepsini.😊😂

 

(^^) olduğu kısımlar Flahsback dir.!!!

#wattpadyazari, instagram hesabımız aktif, eğer okuyucularımız çoğalırsa belki gurup kurabiliriz ve canlı yayınlar yaparız.

Sizi çok seviyorum❤..

EK.

Loading...
0%