Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. YÜREK YANGINI

@nur.kslr18

Kışın en şiddetli zamanı,
Yazın kavurucu sıcağından iyidir...

Kalp sancısı nedir bilirmisiniz? Nefes aldırmayan bir acı. Boğazıma yapışan bir el sürekli sıkıyor ve asla bırakmıyor. Öldürmüyor ama nefes almama da müsade etmiyor. Canımı almıyor çünkü alsa bu kadar çok acımazdı. Öldürmüyor ama süründürüyor hem de kanata kanata. İnsan bu acıya alışabilir mi? Ölüm olmadığı sürece her şeye çare bulunurmuş bu acıya da bulabilrmiyim? Her şeye dayanabileceğimi sanıyorken bu kadar mı güçsüzüm.

Daha önceden gördüğüm bir adam şu an baş ucumda ve göz gözeydik. İlk şoku o atlatmış olmalı ki elindeki iğneyle beni bayılmak için hamle yaptı.

"Sakın! Bağırmamla aniden durdu. Denemeye bile kalkma. Ne istiyorsun?" Ne istediğini ve neden geldiğini biliyorum ama bir ihtimal yanılmak istiyorum. "Baran uyan, ne yaptın ona?" Baran'ın uykusu bu kadar ağır değildi. Bağırmam bile kalkması için yeterli olmamıştı.

"Zorluk çıkarmayın Berfu hanım ağam bekliyor." Elindeki iğneyle tekrar yaklaşınca yüzüne sert bir tokat attım. Ona pek etki etmesede şok oldu.

"Sana o şeyi benden uzak tut dedim. Bana elini bile sürmeyeceksin anladın mı? Yoksa yemin ederim seni ben öldürürüm." Başını sallayarak korkuyla bana baktığında bir an gülmemek için zor durdum. Bu koca adamı bu kadar korkuttuysam herkes benden korkmalı.

"Özür dilerim Berfu hanım ama ağam bekliyor lütfen benimle gelir misiniz?"

"Adam ol önce konuşmayı öğren. Şimdi çık odamızdan ve beni bekle." Kaçacak yerim yoktu. Kaçsam nereye kadar kaçabileceğim ki zaten. Ben kaçtığım an Baran'ı öldürür o adam.

"Ama Ber-"

"Kes sesini! Ağana ben giyinerken odada kaldığını açıklayabilirsen kal tabii." Korkuyla yutkundu ve hızla başını eğerek odadan çıktı.

"Kapının önündeyim." Demeyi de unutmadı. Sanki kaçabilecek yerim varmış gibi. Hızla Baran'a döndüğümde çatık kaşlarıyla uyuyordu ya da baygındı. Uyuyor olsa uynamaması imkansızdı. Derin bir nefes aldım ve yanağına bir öpücük bırakarak çekmeceye koyduğum defter ile kalemi çıkarttım.

Bu eve ilk geldiğimizde aklımda gelmişti ama bu kadar hızlı olacağını ben de düşünmemiştim. Hızla defteri açarak yazmaya başladım. Baran bunu okurken ben burada olmayacaktım zaten bunu okuduğu an bitecekti. Harabeden farkı olmayacaktı ve ben yanında olmayacağım. Elini tutup ben buradayım diyemeyeceğim, şaka yaptım diyerek onu güldüremeyeceğim.

Ben, Berfu Zoydan sevdiğim adamın sebebi olmaktan çok korkmuyorum.

Ben sevdiğim adama yar değil yara oluyorum.

Ben sevdiğim adamı kendi ellerimle öldürüyorum.

Affet beni Baran'ım seni çok seviyorum..

Göz yaşlarımla ıslanan kağıdı koparttım ve katlayarak komidinin üzerine bıraktım. Baran üzerime kendi aldığı geceliği giydirmişti ben uyurken. Yavaşça yataktan kalktım ve Baran'ın üzerinden çıkarttığı kalın switthisortü giydim altınada siyah kot pantolonumu giyerek banyoda yüzümü yıkadım.

Odaya son kez baktığımda gözlerimi Baran'dan ayıramadım. Dayanamadım, son kez sarılmak istiyorum ona. Hızla yatağa ulaştım ve Baran'a sımsıkı sarıldım başımı boynuna gömerek derin nefesler aldım. Ne kadar hapsedebilirim kokunu ciğerlerime? Kaç gün sürecek kokunun beni terk etmesi? Uzun uzun nefes alırsam şimdi daha uzun kalırmı kokun bende?

Saçlarına bir öpücük, yanaklarına, alnına, boynuna, köprücük kemiğine en son o güzel dudaklarına bir öpücük. Yanındayken bile özlediğim adam söylesene seni nasıl unutabilirim. Kalbimi söküp atsam seni de atabilirmiyim içimden. Gülme bana biliyorum her hücreme işledim seni ilmek ilmek. Sen de haklısın nasıl sökebilirim sana atan bir kalbi.

Daha fazla kalırsam uyanacağını anlayarak zor da olsa derin bir nefes daha alarak ayrıldım kollarından. Baygın da olsa sarıldığım an bir eli belimi diğeri saçlarımı bulmuştu. Söyleyin bana ben bu adama aşık olmayayım da kime olayım?

Sakalları parmak uçlarımı uyuşturmuştu yine. Arkama bakmadan çıktım odadan. Kapının önündeki adam beni gördüğünde rahat bir nefes almıştı. O an elimde takılı kaldı bakışları bende elime baktığımda Baran'ın aldığı yüzüğü gördüm. Hızla parmağımdan çıkarttım ve kolyeme taktım. Kolyeyi switimin içine attığımda artık o da gözükmüyordu.

Adam bana tuhaf tuhaf bakarken kaşlarımı çattım. "Ne oldu? Yürü yolsa elimde kalacaksın." Başını eğerek eliyle yolu gösterdi. Onu takip ettim ve evden çıktığımızda bir ton adam gördüm. Ne zaman gelmişti bunlar buraya?

Aras ağa da buradaydı, ben ne güzel o yok sanmıştım adamlarına eziyet ederdim. Beni gördüğü an durdu ve bana bakmaya başladı. Gözlerimi gözlerinden ayırmadım o bakışlarını çekene kadar. Önce gözlerimde sonra yüzümde sonra bedenimde gezindi bakışları. Yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başlamıştı ama ben olduğum yerde duruyordum.

Onu tekrar göreceğimi bütün bunların yaşanacağını biliyordum ama onu tekrar karşımda görmek beni korkuttu. Ondan korkmuyorum asla ama onun sevenleri ayırabilecek kadar kötü bir insan olması ondan korkmam için yeterli geliyor.

Dibimde durduğunda eli saçlarıma gitti ve önüme gelen kısmını kulağımın arkasına sıkıştırdı. Gözlerimi kapattığımda saçımda gezinen Baran'ın elini hatırladım.

"Elini saçımdan çek! Ve bir daha dokunma bana." Sissiz ama bir o kadar da tehditkâr konuşmam onu sadece güldürmüştü.

"Neden? Karım değil misin istediğim gibi dokunurum. İstediğim zaman öperim." Sinirle bir adım geri çıktım.

"Sen bana dokunamzsın! Sen beni öpemezsin! Ben senin malın değilim sen önce bunu anla." Bağırmamla onu da sinirlendirmeyi başarmıştım.

"Elin adamı benim karımı öper, istediği gibi dokunur o da yetmez benim karımla uyur! Ama bana gelince yapamam ben kimim ki?" Hiddetle bağırdığında bir an korksam da belli etmedim.

"Elin adamı değil benim sevgilim. Baran hakkında düzgün konuş." Onun aksine rahat ve sakin konuşmaya başladım ve bu onu daha da sinirlendirdi.

"Şu an o adamı öldürebilirim tek bir kurşun yeter. Eğer onun yaşamasını istiyorsan ki ben istemiyorum sesine kes ve benimle gel." Zorlukla yutkundum va korkuyla gözlerine baktım. Yapar biliyorum ve şu an önünde hiç bir engel yok.

"Onu öldürürsen beni de öldürürsün! Sana yemin ediyorum Aras kendimi öldürürüm." Daha fazla konuşmasına izin vermeden yürümeye başladım. Şok olmuştu onu bu kadar sevmeme. Ama çabuk atlatmış olmalı ki bana yetişti ve elimi tutarak yürümeye başladı. Elimi çekmeye çalıştım ama öyle sıkı tuttu ki başaramadım. Bu kadar kaslı bir adama zaten gücüm de yetmezdi.

Baranla ilk geldiğimiz eve kadar arkamızda bir ordu adamla yürüdük. Evin önü araba doluydu. Aklıma gelen kutularla durduğumda Aras da durdu. Elimi çektim ve hızla eve girdim. Benim Baran'a aldıklarımı alması için ona bıraktım ama onun bana aldıklarını bırakamazdım. Kutuyu alarak evden çıktığımda Aras merakla beni takip ediyor ama soru sormuyordu.

Aras'ın siyah range rover arabası buradaydı. Arka koltuğa oturmak için kapıyı açtığımda bir el hızla kapattı. Bu tabiki Aras'dı. Sinirle nefes vererek ön koltuğa bindim ve kapıyı sertçe kapattım. Kırılsa umrumda olmazdı. Zengin sonuçta alsın yenisini. Aras da hızla bindi ve o da aynı sertlikte kapıyı kapattı. Korumalardan bir kaçı şok içinde bizi izliyordu.

"Nereye gidiyoruz?" Arabayı hızla kullanırken sorduğum soruyla bir an bana baktı sonra yola döndü.

"Mardin'e" hızla başımı iki yana salladım.

"Hayır, Gaziantep'e gidiyoruz. Hem daha düğün de olmadı ben baba evime gideceğim." Direksiyonu o kadar sıkıyordu ki parmak uçları kızarmıştı.

"Uzatma Berfu. Düğün de Mardin de olacak." Asla izin vermezdim buna.

"Beni baba evime götüreceksin Aras ağa. Yemin ederim ararım abimi vazgeçmediğimi söylerim!" Sıkıntıyla camı açtığında umursamadım ve araba biraz daha hızlandı. Ben 5 tane abiyle büyüdüm bu hız beni korkutmaz.

"Bu saatten sonra biraz zor artık istesende vazgeçemezsin Berfu. Tamam gidelim Gaziantep'e ama bir şartla." Merakla baktığımda devam etti. "Konaktan dışarı çıkmayacaksın, konağın önünde adamlardım var. Sadece benimle çıkacaksın zaten 2 hafta kalacağız." Kabul etmekten başka çarem yoktu şu an ama sadece evime kadar sürecekti bu sözleri.

"Tamam." Diyerek başımı arabanın camına yasladım. Havalimanına geldiğimizde özel uçakların olduğu kısma geçmiştik pek de şaşırmadım. Benim de var sonuçta. Uçağa bindiğimizde Aras'dan en uzak köşeye kucağımda ki kutuyla oturdum. Yol boyunca da konuşmadım.

Bir kaç saat uyumuştum ama uyandığımda tanımadığım bir yatakdayım. Etrafa baktığımda hâlâ uçakta olduğumuzu anlamam çok sürmedi ama ben buraya nasıl geldim. Kapı açıldı ve Aras geldi. O an aklıma kutu geldi ve hızla yataktan kalktım.

"Kutuyu mu arıyorsun?" Aniden durdum ve ona baktım. Lütfen Allah'ım içine bakmamış olsun.

"Evet, nerede?" Derken etrafıma da bakıyordum ve sonunda komidinin kenarında olduğunu gördüm. Ağzı hâlâ kapalıydı rahat bir nefes aldığımda Aras merakla beni izliyordu.

"Ne var onun içinde de bu kadar korktun?"

"Hiç öyle özel eşyalarım var hem sanane bundan." Başını salladı ve odadan çıktı.

"İniş yapıyoruz koltuğuna geç." Çıkarken konuşuyordu.

"Tamam geliyorum." Kutuyu alarak odadan çıktım ve koltuğa oturarak kemerimi bağladım. Çok geçmeden inmiştik. Memleketimin havasını içime çektim ve anılarla dolu şehre dolu gözlerle baktım.

Sesiz geçen araba yolculuğumuzun ardından konağın önünde durduk. Hızla arabadan inerek kapıya vurdum. Kapıyı Semra abla açtı ve beni gördüğünde şok oldu.

"Berfu, kızım hoşgeldin." Söz günümden bir hafta önce annesinin yanına gitmişti ve olanlardan yeni haberi olmuş olmalı. Semra abla yıllardır bizimle kalıyordu.

"Hoş buldum abla annemler nerede?"

"Annen ve Hasan ağam içerde oğlanlar şirkette Afra'da okulda kızım." Gülümseyerek başımı salladım.

"Sağol abla." İçeriden gelen annemin sesiyle gözümden bir damla yaş düştü. "Semra kim geldi?"

Başımı iki yana salladım söylememesi için ve salona girdim. "Anne, baba ben geldim." Annem şok içinde bana bakarken babam biliyormuş gibi izliyordu.

"Kızım, Berfu sen mi geldin?" Kollarımı boynuna sardım ve gözlerimi kapattım.

"Ben geldim annem özür dilerim." Annem o kadar ağlıyor du ki ayrılmak zorunda kaldım. "Anne ağlama lütfen." Derin bir nefes aldı.

"Tamam kuzum geliyorum ben." Ağlamak için gittiğini bilsemde karışmadım çünkü ancak ağlarsa rahatlıyordu.

"Babam." Koşarak yanına gittim ve sarıldım.

"Kızım, affet beni sana bunları yaşattığım için. Affet beni Berfu'm affet." Küçük bir çocuk gibi babamın kucağında kayboldum o an.

"Baba kader nedir en iyi sen biliyorsun. Üzülme bu benim kaderimde varmış değiştirmeye kimsenin gücü yetmez ama unutmasınlar ki ben Hasan Zoydan'ın kızıyım. Asla kimseye boyun eğmem ben baba, kimseden kaçmam en iyi sen bilirsin sen istemeseydin senin haberin olmasaydı ben geri gelirdim." Babam gururla bana bakıyordu en çok da bu bakışları sevmiştim ya. İlk aşkım babam olmuştu ikinci aşkım Baran'ım.

"Güzelim seninle gurur duyuyorum can parçam. İyi ki benim kızım olmuşsun teşekkür ederim bebeğim." Ben babamın gözünde hiç büyümemiştim, her zaman ilk doğduğum gün gibi küçük bebeğiydim. Bu yaşımda kucağında kayboldum babamın aynı ilk doğduğum gün gibi temiz hissettim kendimi.

"Hala"

"Haya" Burak ve Emre'nin sesiyle babamdan ayrıldım ve gözlerimden akan yaşları silerek onlara döndüm.

"Kuzular koşun kim daha önce gelicek?" Burak ne kadar denese de Emre ondan önce bana ulaşmıştı. Burak da geldiğinde ikisine de sımsıkı sarıldım ve özlediğim kokularını soludum.

"Hala nereye gittin? Bize hiç bir şey söylemedi babam ablam da seni çok özledi ama okulda çok az kaldı gelmesine. Gitme hala tamam mı? Ablam da seni görsün." Emre'nin sözleriyle yutkunamadım. Başımı salladım ve yanağı öptüm.

"Gitmeyeceğim bebeğim buradayım artık." Mutlulukla o da yanağımı öptü.

"Geyçektenmi haya?" Burak'ın konuşmasıyla gerçekten güldüm ve kıvırcık saçlarını karıştırdım.

"Gerçekden bebeğim." Sonunda ikna oldular ve koşarak oyunlarına döndüler.

Ayağa kaktım Rojbin ve Dicle karşımdaydı acı bir tebessüm vardı ikisinin de yüzünde. Aynı maskeden bende takdım ve ikisine de sarıldım.

"Bu kadar kolay bulmamalıydı." Rojbin yengeme baktım ve başımı iki yana salladım.

"Zaten bulacaktı yenge. Bulacağını hepimiz biliyorduk ama sadece denedik ve gördük." Sustu başka çare varmıydı?

Babam konuşmadan beni izliyordu en ufak bir pişmanlık arıyordu gözlerimde ama ben maskemi çoktan takmıştım yüzüme. Gülümseyerek dizine koydum başımı ve saçlarımla oynamaya başladı. Aras konağa girmemişti ama burada olduğunu biliyordum. Geleceğini de.

Zaman geçiyordu ve elimden gelen tek şey eve gelenlerle hasret gidermek oluyordu. Durduramıyordum zamanı, kimin gücü yetti ki benim gücüm yetsin. Akrep yelkovanı kovalıyor ama ikisi de durmak bilmiyordu.

Abimler gelmişti ve hepsiyle duygusal anlar yaşamıştım. Ama Boran abim onun gözlerindeki acı aynı benim maskemin altındaki gözlerime benziyordu. Gözleri üzerimde sadece bana bakıyordu. Dayanamadım ve yanına gittim.

"Abi seninle konuşmak istiyorum."

"Gel gülüm." Elimi tuttu ve beraber avluya çıktık. Oturduğumuzda elini tuttum ve öptüm.

"Abim teşekkür ederim." Onlar olmasa Baran'ın yanında olamazdım. İki gün bile bize iyi gelmişti.

"Asıl ben özür dilerim gülüm. Affet beni kaçınmanıza bile yardım edemedim." Gülümseyerek başımı iki yana salladım.

"Hayır abi asıl senin sayende biz barıştık. Abi Baran beni görmedi bayılmıştı ve ben sadece bir kaç dakika içinde ona not bırakabildim. Senden son defa bir şey isteyeceğim abi." Devam etmem için başını salladı. "Abi Baran'ı korurmusun? Aras her an bir şey yapabilir ona. Lütfen abi benim için son defa bir iyilik yap ve onu sakla bir delilik etmesin. Gelmesin buraya." Kaybetme korkusu hayatımda nefret ettiğim bir duygu oldu o gün bir kez daha.

"Berfu'm sen iste yeter gülüm. Son da değil sen ne zaman ne istersen ben her zaman senin yanındayım abiciğim tamam mı?" Dolu gözlerimle başımı salladım.

"Teşekkür ederim abi. Baran'ı iki hafta buradan uzak tut yeter. Sonra zaten ben burada olmayacağım." Tek korkum gelip hayatını tehlikeye atmasıydı ve ben buna izin veremem.

"Tamam gülüm. Ben bulurum onu." Rahat bir nefes alarak abime sarıldım. Aras gelmemişti ve gelmemesi hepimiz için daha iyiydi.

"Abi ben uyuyacağım sen söylersin olur mu?" Başımın üzerine dudaklarını bastırdı ve derin bir nefes aldı.

"Olur gülüm. İyi geceler." Yanağına bir öpücük bırakarak odama çıktım. Gelir gelmez odama gönderdiğim kutu yatağımın üzerinde duruyordu. Derin bir nefes aldım ve yatakdan kutuyu alarak odamda duran çadıra geçtim.

Geniş ve let ışıklarla süslediğim çadırda genelde kitap okuyordum ve Baran ile konuşuyordum. Kutuyu açtım ve içindekileri tek tek çıkarttım. Fotoğraflarımız, Baran'ın bana aldığı bir defter ve içinde her güne ait bir fotoğraf altında çiçek ve o güne ait bir not. Bu fikri ben bulmuştum o da bana hediye olarak bu defteri almıştı. Çektiğimiz fotografları çıkarttırıp deftere yapıştırmıştım, altına Baran'ın bana aldığı çiçeği kurutup yapıştırmıştım. Tarih ve o güne ait not bırakmıştım. Defter ikimizin anılarıyla doluydu.

Baran'ın bana aldığı kar küresi de vardı. Dikkat ederek onu da çıkarttım, karın altın da gece dans eden bir çift vardı içinde ve müziği de çok güzeldi. Onuda bırakarak peluş tavşanı içinden çıkarttım. Beyaz tavşanın gözleri benim gözlerimle aynıydı ve ona Kar Tanesi adını vermiştim. Hüzünlü ama bir o kadar da güzel bakıyor.

Ellerimizin izinin olduğu beyaz bir tablo altında ilk tanıştığımız günün tarihi vardı. Beyaz ama bizim ellerimizle renklenen bir swit, küçük fotoğraflarımızı baskı yaptırmıştı ve bir kaç desen çizmiştik. İçinde Baran'ın fotoğrafının olduğu ve bir tarafında not olan kalpli kolye. Kolyenin dışı normal kalp gibi dursada içinde fotoğraf vardı. Kolyeler, yüzükler, kurumuş çiçekler..

Bunların hepsi bizi anlatıyordu bizim sevgimizi ve aşkımızı. Ama en önemlisi bütün bunlarda Baran'ım vardı. Hepsinde onun izi vardı. Onlar sadece bir anıyken bizimle yaşamış ve bizimle bitmişti. Bizim aşkımız ise asla bitmeyecek olan tek gerçekti.

Ben onu bütün kalbimle affettim ama o beni affedebilir mi?

Seni çok seviyorum Baran Kozan. Bir kez daha doğsam yine seni severdim, yine seni seçerdim.

 

❄❄❄

Çadırın içinde uyuya kalmıştım, elimde bir fotoğraf vardı ve üzerimde ince bir battaniye. Bu çadırın içinde kaybolsam yada uyuduğum uykudan uyanamasam ancak mutlu olurdum.

İçimdeki acı yok olsam bile geçmeyen gibi. Yüreğimde bir yangın asla sönmüyor ve zamanla alevleri büyüyor. Baran'ın kokusuyla uyumuştum ama zamanla o koku da silinecek ve yok olacak o zaman ne yapacağım ben de bilmiyorum. Yüzümü yıkadım ama üzerimi değiştirmeden aşağı indim. Kokusu silinene kadar çıkarmaya niyetim yoktu.

Kahvaltı hazırdı ve sadece beni bekliyorlardı. Aras da buradaydı ve dikkatle beni izliyordu. "Günaydın" dedim ama sadece aileme baktım. Onun yüzüne tahammülüm yoktu. Neden gelmişti?

"Hala bu gün beni okula sen bırakırmısın?" Gülümseyerek başımı salladım.

"Tamam kuzum hazırlan çıkalım." Zeynep mutlulukla odasına çıktığında yengem de onunla çıktı.

"Abi gelirmisin benimle." Boran abim ile mutfağa girdik ve mutfak balkonuna çıktık.

"Buyur gülüm."

"Baran'ı buldunmu abi?" Sorumla gözlerini kaçırmıştı anlaşılan bir sıkıntı çıkmıştı. "Abi gözlerime bakarmısın?"

"Üzgünüm Berfu'm her yerde aradık ama yok. İlk gittiğiniz ev boş sonradan geçtiğiniz de boş. Havalimanlarına bakıyoruz. Gaziantep'e geldiği an haberim olucak ama şu an ortalıkta yok. Ama bulacağım gülüm söz." Başımı ellerimin arasına aldım ve düşünmeye başladım.

Nereye gidebilir? Yoksa Aras ona.. Hayır hayır yapmaz yani emin değilim kimseye güvenemiyorum.

"Abi Aras bir şey yapmış olamaz değil mi?" Sadece gözlerime bakıyordu o da emin değildi. "Abi lütfen bak sana yalvarıyorum onu bul ve sağlam kalması için elinden geleni yap. Ona bir şey olursa ben de ölürüm." Ellerimi tutarak başımdan çekti ve bana sarıldı. "A..abi lütfen.. lütfen bul Baran'ımı."

"Sakin ol gülüm bulacağım ve bulduğumda iyi olduğundan emin olduktan sonra seni ağlattığı için onu bir güzel döveceğim." Derin bir nefes aldım ve başımı kaldırdım.

"Sakın abi dokunma ona benim için."

"Her şey senin için gülüm korkma onu bulacağım ve zarar vermeyeceğim ama sende ağlamayacaksın." Balkon kapısı açıldı. Gelen Aras'dı, arkamı dönerek gözlerimden akan yaşları sildim.

"Neden geldin?" Boran abimin sert tavrıyla gülmemek için zor durdum ve bende onlara döndüm.

"Berfu'yla konuşmak i-"

"Benden izin aldın mı? Hayır. Git şimdi." Konuşurken beni de kolunun altına almıştı.

"Karımla konuşmak için izin almama gerek yok. Berfu benim karım ve ben istediğim için burda." Aras'ın kendinden emin tavrıyla küçük bir kahkaha attım. İkiside şaşkınlıkla bana dönmüştü.

"Ben senin emir vereceğin çalışanın değilim Aras kendin söyledin sadece karınım ve bu da benim için hiç bir şey ifade etmiyor. Beni asla kısıtlayamazsın! Sen önce bunu anla." Abim gururla beni izlerken Aras sinirlenmişti.

"Berfu istersen bunları sonra tartışalım şimdi daha önemli konumuz var benimle gel." Tek kaşım havada ona bakıyordum.

"Burada yabancı yok istediğini söyle. Boran abimden sakladığım hiç bir şey yok." Gülerek başını salladı ve yanıma geldi.

"Nikah tarihi almaya gideceğiz. Zeynep'i birlikte bırakalım sonra işimiz var." İki hafta da ancak sıra gelicekti.

"Abi sende gelirmisin?" Neden sorduğumu elbette anlamıştı abim ve gülerek başını salladı.

"Gelirim gülüm hadi yemeğini yemen gerekiyor önce." Yemek yiyecek kadar iyi değil midem.

"Midem biraz kötü abi sonra yerim olur mu?" Korkması gereken birşey yoktu ve sakince konuşmuştum ama abim yine de korktu.

"Ne oldu midene? Hastaneye gidelim mi Berfu'm? Bak birşey varsa söyle bana." Gülerek başımı iki yana salladım.

"Abi ya sakin olurmusun? Biliyorsun zaten beni yemek yesem de yemesem de tokum. Sonra yerim hadi çıkalım." Rahat bir nefes alarak alnıma dudaklarını bastırdı. "Ben geliyorum siz çıkın abi." Aras'a kısa bir bakış atarak mutfaktan çıktım ve odama geçtim.

Baran'ın kazağını çıkarttım ve katlayarak yatağımın üzerinde bıraktım geldiğimde giyinmek için. Kahverengi belden bağlamalı crop ve siyah kot pantolonumu giydim. Saçlarımı zor da olsa sıkı bir at kuyruğu yaptığımda hazırdım. Çantamı da alıp odamdan çıktım. Aşşağı indiğimde Afra da bizimleydi abim onu da ikna etmiş olmalıydı.

"Gel güzelim hadi." Abime uzaktan öpücük atarak babamın yanına gittim.

"Babam iki saate gelirim tamam mı?"

"Tamam kuzum, dikkat edin." Gülerek anneme baktım ve onunda yanağına bir öpücük bırakarak diğerlerine el salladım. Kalabalık aile güzeldi ama vedaları çok zordu.

Konaktan çıktığımızda ilk olarak Afra'yı sonra Zeynep'i okula bırakmıştık. Şimdi notere gidiyorduk Aras ağamız yıldırım nikâhı istiyordu. Vakit yokmuş.

"Bütün bilgiler tamam Aras bey sadece sağlık raporunuz eksik. Tahlil vermeniz gerekiyor sonra sonuçları da getirirseniz önümüzdeki hafta perşembe günü saat 4'de tarih verebilirim." Noter de kız Aras'ı gördüğünden beri dibi düşmüştü keşke kendisi evlenseydi.

"Tamam teşekkür ederiz Erva hanım." Aras da gıcık veriyormuş gibi elini belimden çekmiyordu. Boran abim ise sinirden moraracaktı. Noterden çıktığımızda Aras'ın eli belimden sertçe çekildi. Bir an korkuyla arkama baktığımda Boran abim Aras'ın elini kıracak gibi sıkıyordu.

"Bir daha o elini bacınım bir yerine sürersen seni elimden kimse alamaz Aras." Aras aynı sinirle elini çekerek abime baktı. Abimi getirmekle hata yapmamışımdır umarım. Aras da hak etmişti belimi nasıl sıktığının farkında değildi sanırım ama elinin izi çıkmıştı.

"O benim karım artık anlayın şunu." Abim sinirle gülerek ona baktı.

"Bana bak Aras sizi boşamam sadece dakikalarımı alır ve inan Mirza da senin kardeşin de umrumda değil bir daha Berfu'mun belini öyle sıkarsan bak o elini ne yapıyorum." Gerginlik artacaktı ve bir an önce durdurmazsam kavga çıkacaktı.

"Ah... ah abii.." Rol yapmak benim işimdi. Elim karnım da yere düştüğümde ikiside korkuyla bana döndü.

"Gülüm iyimisin? Berfu bana bak abiciğim iyimisin?"

"Berfu iyimisin? Konuş bizimle Berfu?" Şu an bu hâlde olmasam kahkahalarla güleceğim.

"İ..iyiyim karnıma kramp girdi bir an. Abi yardım edermisin bana?" Abim sormadan beni kucağına aldı ve arabaya bindi. Aras da şoför koltuğunda arabayı kullanıyordu.

"Gülüm iyisin değil mi? Hastaneye gidiyoruz." Yok canım. Tamam oyuncuyum bu kadar mükemmel olmam benim başarım.

"İyiyim abi korkma şu iş bitsin dinlenirim daha iyi olurum." Abim sıkıntıyla başını arkaya attığında kucağından kalktım ve yanına oturdum.

"Olmaz Berfu hastaneye gidiyoruz. Kan vereceğiz zaten seni de muayne etsinler." Aras da abime hak vermişti.

"Gerek yok dedim Aras." Abim gözlerini açarak bana baktı.

"Var, hastaneye sür Aras." Susarak önüme döndüm. Abim anlamıştı ve konuşursam kızacaktı. Hastaneye kadar ağzımı açmadım onlar da zaten konuşmadı. Araba durduğunda abim elimi tutarak arabadan indi beni de peşinde sürükledi.

"Berfu'yu muayne etsinler sonra kan veririz." Abimde başını salladığında gerçekten bana sinirlenmişti. İçeriye girdiğimizde hastane kokusunu almak bile beni gerdi. Abim de bunu fark etti ama konuşmadı sadece elimi tuttu. 2. Kata çıktık bizim yeni doktorumuza gelmiştik.

"Ben tek girsem olur mu?" Suat'a olanları anlatmam yeterdi ama ikisi aynı anda 'Hayır' deyince susmak zorunda kalmıştım. Kapıya vurdum ve içeri girdik.

"Berfu hoşgeldin. Boran ağam sen de hoşgeldin. Siz buralara gelirmiydiniz."

"Hepimiz hoş bulduk Suat." Gülerek bana sarıldığında ben de ona sarıldım.

"Sorun nedir? Berfu hastaneye adım atmaz ama sanırım dünyanın sonu geldi." Evet sadece baygın olursam kendimi hastanede buluyordum.

"Seni özledim be Suat ne yapıyım dayanamadım geldim." Biz gülerken Aras öksürdü ve çatık kaşlarıyla bize baktı.

"Aa bu kim? Siz de hoşgeldiniz Suat Zoydan ben." Suat bu gün el sıkmalara ve hoş geldin demeye doymamıştı.

"Aras Zemheroğlu ben Berfu'nun Kocası." Ben tanıtmayı bilmiyordum sanki. Suat şok içinde bir bana bir Aras'a bakıyordu ve zorlukla yutkundu. Biliyordu çünkü Baran'a olan sevgimi, bilmeyen yoktu.

"Suat benim için geldik buraya karnım da kramp var biraz." Suat hızla toparladı ve bana döndü.

"Gel Berfu." Perdenin arkasına geçtiğimizde abim ve Aras gelmedi. "Neler oluyor Berfu, Baran o nerede iyimi?"

"Bilmiyorum her şey o kadar karışık ki anlatamam. Bir gün konuşuruz bunları olur mu?" Başını salladı ve eliyle uzanmam için yatağı gösterdi.

"Tam olarak neresi, eliyle karnıma bastırıyordu." Mideme yaklaştığında başımı salladım. "Basit bir kramp da olabilir. Yemek yedin mi sen?" Bu kez başımı iki yana salladım. "Bir gün de öğün aksatma Baran olsa yedirirdi sana." Gözlerimin dolduğunu hissettim o an.

Baran olsa asla izin vermezdi aç gezmeme. Kızar gerekirse kendisi yedirirdi. Suat fark ettiğinde elini başımın üzerinde koydu.

"Özür dilerim kuzum unuttum. Kalk hadi geçelim."

"Sorun değil Suat teşekkür ederim." Gülümseyerek kalkmam için yardım etti.

"Emrindeyim kraliçem." Üzerimi düzelttim ve Abimlerin yanına geçtik.

"Neyi var Suat?" Abimin sorusuyla ona döndüm yine kızsa da beni düşünüyordu.

"Yemek yememiş Boran abi gayet normal değil mi? Zaten gerektiğinden fazla zayıf bir de öğün atlıyor. Sıkıntı, stresten de olabilir önemli değil. Ağrısı için de ilaç yazarım tamamdır." Suat benimle aynı yaştaydı ve biz kuzendik. Amcamın oğlu olur kendisi.

"Tamam Suat ne gerekiyorsa yap bir de kan tahlili istediler o da sende." Suat başını salladı ve bir kağıt uzattı.

"Bu ilacın Berfu. Tahlil ne içindi?"

"Noterden istediler." Suat aynı benim gibi zorlukla yutkunarak gözlerime baktı.

"Tamam az bekleyin." Kısa bir telefon konuşmasından sonra bakışlarını üzerimde gezdirdi. Korkumu bildiği için kendisi yapacaktı ve rezil olmamdan daha iyiydi.

Kapı çaldı ve bir hemşire geldi. "Sağol bırak çık." Kız elindekini bıraktı ve çıktı. Suat gözlerime baktığında kaşlarımı kaldırdım. Gülerek yanağımdan makas aldığında eline vurdum. "Aras bey sizle başlayayım ben." Suat iğneyi Aras'ın koluna batırırken bana yapmış gibi başımı abimin göğsüne gömdüm.

"Berfu sıra sende kuzum." Korkuyla Suat'a baktığımda göz kırptı.

"Başka yolu yok mu bunun?" Sorumla abim ve Suat kahkaha atarken Aras dikkatle beni izliyordu.

"Malesef Berfu hanım tıp daha fazla gelişemedi."

"Acırsa elini kırarım Suat şimdiden söyleyeyim." Suat bir bana bir Boran abime baktı. Yapacağımı bildiği için korkuyordu. Boran abim karışmayacağını belli ederek iki elini havaya kaldırdı.

"Abi sen korursun beni bu deliden değil mi? Abi bunun bağırması için iğneyi görmesi yeter canım tehlikede." Ben burada yokmuşum gibi konuşuyordu.

"Ben buradayım Suat ve deli de değilim." Sinirle konuşuyordum bir yandan da kolumu kendime sarmıştım.

"Kızım sen ucunu görsen ağlarsın bırak işimi yapayım. Sen gözünü kapat ve içinden say." Kolumu tuttuğunda diğer elim abimin elindeydi. Gözümü kapattım ve derin bir nefes alarak başımı abimin göğsüne gömdüm.

"Ne yapıyorsan bir dakikan var Suat!" Kolumda hissettiğim pamukla zorlukla yutkundum.

"Bu kadar kasma damarını bulamam. Berfu bir şey soracağım siz Baran ile ne zaman tanıştınız?"

"Okulda, kütüphanedeydim ben Baran da oraya gelmişti ve sonra peşimi bırakmadı. Sanane ne yapıcaksın sen beni ve Baran'ı." Kolumda iğnenin çıkışını hissettiğimde bağırdım. "Ah." Demek aklıma oynamıştı.

"İşte bu kadar." Suat pamuğu koluma bastırdığında gözlerimi açarak ona baktım.

"Aklıma oynadın. Bunun hesabını sorarım ama ben sana." Boran abimin eline baktığımda yine tırnak izi olmuştu elleri. "Abi"

"Şşt.. Bir şey yok acımadı gülüm sorun değil." Hiç acımıyordu zaten. Gülerek iz olan yerleri öptüm. O an gözlerim Aras'a takıldı. O da duymuştu her şeyi ve görmüştü. Utanarak abimin eline baktım.

"1 saat sonra çıkar sonuçlar. Berfu sen kalsan seninle konuşmamız gerekiyor." Ben Suat'a bakarken abimde merakla bize bakıyordu.

"Sorun mu var?" Bana soru sormayan abim Suat'ı sorguluyordu. Haklı olduğu için konuşmadım, korkuyordu. Bana bir şey olmasın diye evden çıkartmak istemiyordu artık. Bu hepimiz için geçerliydi.

"Yok abi kuzenimle biraz gezeriz dedim." Suat çekinerek konuşmuştu.

"Tamam Suat gidelim. Abi sen eve geçersin ben Zeynep'i alırım sonra konağa geçeriz." Abim başını salladı ve kalktı.

"Hadi Aras. Suat dikkatli ol Berfu'm araban hastanenin önünde gülüm." Heyecanla abime sarıldım.

"Abi gibi abi ya sağol abim." Yanağına uzun bir öpücük bıraktım. Göz kırptı ve Aras'a başıyla dışarıyı gösterdi.

"Berfu konağa geç kalma konuşacaklarımız var." Şu an kavga etmek ve keyfimi bozmak istemiyorum ama bu adam resmen benim sinirlerimle dalga geçiyor.

"İşim biterse gelirim geç kalırsam yarın gel." Önce abime sonra bana baktı ve sıkıntıyla başını salladı. Beni tehdit ederek emirleri altına alabileceğini sanıyordu ama yanılıyordu. Son kez Suat'a öldürücü bakışlar attı ve çıktı. Abim de arkasından çıkmadan bana anahtarımı vermişti. Abimler gittikten sonra kolumdaki pamuğu attım ve kolum baktım.

"Ne uzattın be kızım, gel hadi çıkalım." Omzuna vurduğumda yine abartarak kolunu tuttu. "Yardım edin dostlar kolum kırıldı." Sinirle gülerek ona baktım.

"Sen iflah olmazsın. Hadi yürü." Elini omzuma atarak yürümeye başladı ben de onu takip ettim. Yine neler geçiyor acaba aklından? Onunla yaşamadan onu anlamak zor. Suat önce kan tüplerini vermişti ve acil olduğunu söyleyerek bir saate sonuçları istemişti.

Hastaneden çıktığımızda arabama bindim. Suat da yanıma oturmuştu. "Özlemişim seni." Gülerek bana baktığında kalbimde bir sızı hissettim. Gülmek bana acı vermişti ve tek sebebi Baran'dı. Onun olmadığı yerde gülmek de haramdı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Şoför sensin nereye istersen oraya gideriz." Yolun uzunluğunu umursamadan Fırnız'a döndüm. Huzuru bulacağım tek yere. Yol ilerlerken sessizlikten sıkılarak müzik açtım. Çalan şarkıyla ağlamamak için zor durdum.

'Gelmez' deduğum dertler,
Hep geldi başumuza,
Oturup ağliyalum,
Bitmeyen Sevdamuza.

Kulak duymaz göz görmez,
Dünya durur da dönmez,
Sevdami kaybetmişum,
Yürek yangunum dinmez.'


Her kelimede biraz daha içim yandı. Baran'ı unutamam ama unutmadan da yaşayamam. Ya öleceğim ya da unutacağım. Unutmam mümkün değil. Nasıl unutabilirim ki?

"Kızım önüne baksana öldürecekmisin bizi?" Suat'ın sesiyle kendime geldiğimde hızla yola baktım. Karşı şerite geçmek üzereydik. Direksiyonu çevirdim ve bize ait olan şerite geçtim. "Berfu iyimisinben sürebilirim istersen?"

"Gerek yok iyiyim kusura bakma Suat." Gülerek bana bakıyordu ama bu gülüşü acı doluydu. Onun yanında meskeye ihtiyacım yoktu bu yüzden ben de ona aynı şekilde güldüm. İkimiz de aynı günü hatırlamıştık ve eksik hissetmiştik.

Benim bir yanım artık her zaman eksik kalacaktı.

Her zaman bir yaralı kalacak

Her zaman eksik hissedicek.

Her zaman yarım kalacağım.

Fırınızda Baran'la buluştuğumuz yerde arabayı durdurdum. Kokusu buraya da sinmişti bir zamanlar. Belki hâlâ o kokuyordu buralar. Hâlâ o oturuyordu o bankta. O su da hâlâ o vardı. Ama ben yoktum.

Abimi hastaneden çıktığında arayarak Zenep'i alamayacağımı söylediğim için rahatım.

"Yemek yiyelim mi?" Midem bulansada başımı salladım ve arabadan indim. Lokantalardan birine girdiğinde ben de onu takip ettim dışarıda oturduğumda o da karşıma oturdu.

"Anlat bakalım içinde tutmaktan patlayacaksın." Haklıydı her an patlayacak bomba gibiydim.

"Baran beni kaçırdı." Gerçekten buradan başlamayı ben de plânlamamıştım ama olan olmuştu artık.

"Ne!" Gözleri kocaman olmuştu bana bakarken küçük bir kahkaha attım bu hâline. "Sen ciddi misin neden? Lan bu adam seni istemeye geliyordu en son."

"Evet öyleydi ama o kadar çok şey oldu ki. Sen neredesin de haberin yok sanki başka şehir de yaşıyorsun." Herkesin dilinde dolaşan bir şeyi nasıl duymamıştı?

"Eve gitmiyorum bir süredir. Neyse sen anlat hadi." En baştan ne olduysa anlattım Suat'a. Bazen sinirlendi bazen ağladı ama en çok Mirza abime kızdı.

Suat duygusal bir insandı ve ağlaması bile onu çok iyi birisi yapıyordu. Erkekler ağlamaz anlayışını yıkıyordu ve bu onu daha çok sevmeme neden oluyordu. Kalbi temizdi ama çok da yakışıklıydı. Sarı kahve karışımı saçları ve mavi gözleri ona bakanın bir daha dönüp bakmasına neden oluyordu kimin kuzeni tabiki olacak o kadar.

Konuştuğumuz sırada saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık ama saat akşam on olmuştu. Yemek yeyip kahve içmiştik. Ama o kadar uzun konuşmuştuk ki son bir saattir Baran'la oturduğumuz bankta oturuyorduk.

"En son kendimi yine burada ve Aras ile buldum. Hayat bu neler yapacağı belli olmuyor bir bakıyordum hayatım tepetaklak olmuş." Suat sigarasını söndürdü ve elini omzuma atarak beni kaldırdı.

"Önemli olan son. Berfu ne yaşarsanız yaşayın siz ayrılamazsınız. Hadi gidelim artık üşüdüm ben." Başımı iki yana salladım ve arabaya doğru yürüdük.

"Sen sür ben uyuyacağım." Anahtarı eline verdim ve yan koltuğa oturdum. Koltuğu yatar pozisyona getirerek uzandım.

"Sen de ki keyif paşada yok kızım. Bir de ağlıyor." Güldüm ama uyku beni çekerken ona cevap verememiştim.

Suat haklıydı ne yaşarsak yasayalım belki bir gün kavuşurduk. Biliyorum bu şekilde sadece kendimi avutuyorum ama küçük bir ihtimalin neler hissettirebileceğini ancak benim gibi sevenler anlar.

Uykuyla uyanıklık arasında birinin kucağındaydım. Kokusu tanıdık değildi ve belimi çok sert tutuyordu. Gözlerimi açmak istesemde uykum daha ağırdı.

"Ne yapıyorsun lan sen. Ne oldu Berfu'ya?"

"Suat ne oluyor?"

Sesler birbirine karışmıştı zorlanarak gözlerimi açtığımda Suat'ın kucağında buldum kendimi. Hızla kucağından indiğimde dengemi sağlamam için ellerini belimde tuttu. İki elimle yüzümü kapatmıştım ve tamamen uyanmaya çalışıyordum.

"Arabada uyudu Boran abi bende uynadırmaya kıyamadım." Suat konuşuyordu ama sesi pek çıkmıyordu. Aras dan değil ama abimden korkuyordu. Hem Aras neden hâlâ buradaydı.

"Beni çağırsana oğlum bir daha olmasın." Boran abim kızmıştı ama konu yine ben olduğum için susuyordu.

"Tamam abi iyi geceler size. Berfu yarın uğra sonuçları vereyim geç kaldık bu gün." Elimi salladım o beni anlamıştı.

"Abi"

"Gülüm"

"Bana yardım edermisin odama çıkacağım uyumak istiyorum." Ayakta zor duruyordum kahve içsemde rakı beni zorluyordu. Suat balıkla içelim diye tutturmuş. Abim anlamasa iyiydi.

"Gel güzelim." Abimin yardımıyla odama çıktım ve üzerimi değiştirip yatağa girdim. Abim kapıda beklemişti giyindiğimde üzerimi örtmüştü ama birazdan yine açıcaktım. "Seni çok sevdiğim için susuyorum ama bir daha içersen kızarım Berfu'm. Senin hayatımıza girdiğin günü dün gibi hatırlıyorum keşke hiç büyümeseydim bu kadar acı da çekmezdin." Tek bakışıyla maskemin altını görebilen tek kişi abim ondan hiç bir şey saklayamıyordum.

"Abi Suat dedi içelim diye yoksa sen beni tanıyorsun." Gözlerim kapalı yatıyordum abim de yanıma uzanmış saçlarımla oynuyordu.

"Bilmez miyim? Seni en iyi ben tanıyorum güzel kızım." Benimle alay ediyordu ama şu an uğraşmak istemiyordum. "Saçların bağlı uyuyabilecekmisin gülüm?"

"Onlarla uğraşacak kadar halim yok ki hem Baran bakıcak onlara söz verdi. Beni çok yoruyor onlar." Abim sistemimle küçük bir kahkaha atmıştı. Komik bir şey mi söyledim?

"Gel hadi ben uğraşayım onlarla da rahat uyu." Omuz silkerek uyumaya çalıştım ama abim beni oturmam için kaldırdı. Arkama geçti ve saçlarımı açtı. Önce taradı sonra ördü. Ama ben kaç defa ayakta uyuduğumu sayamadım. O kadar çok uzunlardı ki beş dakikada ancak örmüştü. Ben küçükken de abim örüyordu saçlarımı.

"Abi yeter hadi uyuyalım artık. Kesicem onlarıda Baran da gitti kim bakıcak onlara şimdi." Sanırım rakı ve uykusuzluk beni iyice bozdu.

"Bitti gülüm sen uyu ben de gelicem üzerimi değiştireyim önce. Ama saçlarını kesemezsin hem ben ne güne duruyorum ben bakarım." Gülerek başımı salladım ve yatağa uzandım.

Abim söylediği gibi beş dakika içinde gelmişti ve yanına yatmıştı. Onunla yatmayı da özlemiştim ama ben Baran'ımı daha çok özledim. Nerede benim sevgilim? Gelsin iki hafta konuşmayacağım onunla..

❄❄❄

Kapının sesiyle uyandığımda başım çok fazla ağrıyordu. Kim di bu sabah sabah. Abim hâlâ uyuyordu onun da uyanmaması için hızla kapıyı açtım.

Gerçekten gece beni rüyasında mı görüyor? Sabah vakti kapıma neden alacaklı gibi vurdu bilmiyorum ama kafasını kapıya vurmak istiyorum.

"Ne oluyor bu saatte?" Bir süre beni izledi, bakışlarını üzerimden çekebildiğinde gözlerime baktı.

"Suat çağırmıştı dün gidip sonuçları almalıyız. Konuşacağız Berfu tek gidelim." Yani açık açık abinden korktum diyemiyor bahane arıyor.

"Tamam gideriz ama şu an uyuyorum, git." Kapıyı kapatacakken tuttu.

"Hemen dedim Berfu." Sinirle kapıyı ittim ve suratına çarptı. "Ben sorarım sana bunları."

Onu umursamadım ve iki saat daha uyuduk abimle. Uyandığımızda öğlen olmuştu ve Aras'ın aşağıda kriz geçirdiğine eminim.

"Günaydın abim." Yanağına bir öpücük bırakarak kalktım ve o da benimle kalktı.

"Günaydın gülüm." O da yanağıma küçük bir öpücük bırakarak odamdan çıktı. Hazar ve Hazer abimler onu görmezse iyiydi. Sonra saatlerce onlarla uğraşıyorum.

Kısa bir duş aldıktan sonra gri dizlerimin biraz üzerinde biten elbisemi giydim. Saçlarımı düzleştirdim bol bir topuz yaparak yüzümü öne çıkarttım. Hafif makyaj yaptım ve çantamı da alarak aşağı indim.

Aras hâlâ burada bekliyordu. Boran abim de çoktan inmişti. Gökhan abim beni gördüğünde bayılma numarası yapmıştı. Sesli güldüğümde Hazar ve Hazer ikiliside dönmüşlerdi.

"Abartma abi kalk hadi. Gökhan abi sana diyorum." Abim gülerek kalktı anlıma küçük bir öpücük bıraktı. Bütün bunları gülmem için yaptığının elbette farkındayım.

"Annem bu kadar güzelini de yapamazsınız ama ya. Şuna bak Afra gel kız buraya okul kıyafeti bile yakışıyor ben sizi kıskanmayayım da ne yapayım." Afra da gülerek abime bakıyordu.

"Abartma abi sende ablamın günlük hali bu siz ablamı bir de asıl sahnede görün valla bak şu saçları zaten yetiyor." Gülerek Afara'ya sarıldım.

"Sen de çok güzelsin bebeğim." Hazer abim dayanamadı ve o da yanımıza geldi.

"Gökhan abi en iyisi biz bunları konağa kitliyelim daha bunların sahnesi de varmış yandık ki ne yandık." Artık gülmekten karnım ağrıyordu. Yine de babamı buldum ve nazlanarak konuştum.

"Babaa.." babam da gülerek bana sen uslanmazsın bakışları attı.

"Hazer geri durasın. Benim kızlarıma kimse karışamaz onlar koskoca Hasan ağanın kızları. Onlar güzel olmayacak da sen mi olacaksın?" Hazar abim Hazer abime bakarak kahkaha atıyordu. O sonunu bildiği için kalkamamıştı yerinden.

"Zaten kızlarını koru ancak." Hazer abim yine çocuk olmuştu onun da bu huyu onu sevimli yapıyordu.

"Koca adam oldun Hazer sus ve sadece onları koru. Ama uzaktan çünkü zaten ne yapacaklarını bilecek yaştalar." Boran abim yine ciddi bir konuşma yapmıştı.

"Hadi masaya. Bu gün hepiniz geç kaldınız." Annemin sesiyle hepimiz ona gülerek masaya geçtik.

"Korkma sen sultanım şirket bizim batmaz." Annem gülerek Hazar abime baktı.

"Şirket batmaz da işler bekler oğlum haydi." Hazar abim de anneme hak vermişti.

Bir gün tatil yapmıştık yani ne oldu. Aras da bizimle oturmuştu. Yanıma oturmak istesede Hazer abim sağıma Hazar abim ise soluma oturmuştu. Boran abim ilk defa iyi bir şey yapmışlar gibi onlara bakıyordu. Yemek sessiz geçiyordu ve ben çoktan doymuştum.

"Baba bu gün çekimlere katılacağım. Artık nerede olursa geç bile kaldım." Uzun zamandır yapılacak bir progam vardı ve artık erteleyemem.

"Tamam kızım. Sen işlerine bak." Babama ve anneme sarılarak masadan ayrıldık.

"Ne çekimi?" Aras uzun zaman sonra konuştuğu için varlığını unutmuştum.

"Reklam çekimi." Kısa cevap vererek arabama ulaştığımda Aras kolumdan tutarak durdurmuştu.

"Benimle gel. Önce işimiz var." Zaten ben de oraya gelicektim ayrı da gidebiliriz bence.

"Ben arabamla geleceğim işim var bu gün." Elimi tutarak çekiştirdiğinde sinirle elimi çekmeye çalıştım ama başarılı olamadım. Bu kadar kası nerede yaptı acaba bu ucube. "Aras bırak elimi!" Arabasına ulaştığımızda ön kapıyı açtı ve elimi bıraktı.

"Bıraktım, bin." Sakinleşmek adına derin bir nefes aldım yoksa gerçekten kriz geçirmeme az kaldı.

Araba hastanenin önünde durana kadar konuşmadım. Suat'ın odasına çıktık ve içeri girdik.

"Berfu, hoşgeldiniz."

"Hoşbuldum, Suat benim çekime yetişmem gerekiyor sonuçlar çıktı mı?" Bir kez daha geç kalamam bu çekim benim için çok önemli.

"Çıktı kuzum buyur." Elindeki kağıtlara kısaca baktım ve çantama koymak yerine Aras'a verdim.

"Teşekkür ederim Suat." Göz kırptı gülümsedi.

"Rica ederim Berfu." Aras yine sinirlensede konuşmadı bir an patlamasından korkmuyor değilim.

"Sen onları notere verirsin benim yetişmem gereken bir çekim var. Sonra konuşuruz." Abime arabamı hastaneye göndermesini söylemiştim ve buradaydı.

"Ben de geleceğim." Bir sen eksinin zaten.

"Olmaz Aras." Daha fazla konuşmasına izin vermeden arabama binerek oradan uzaklaştım. Çekimin yapılacağı yerin konumu gelmişti. Konumu açtığımda yolun uzun süreceğini anladım. Çok iyi bildiğim bir yerde olacaktı.

Çekim geminin içerisinde yapılacak ve Fırınız'da olacaktı. Suat'la gittiğimizde bir daha gidemem diye düşünüyordum ama kendimi yine orada buldum. Yol bitti ama o kadar uzun geldi ki bana sanki hiç bitmeyecek gibi. Arabamdan indiğimde gemiyi bulmam çok uzun sürmedi. Zaten kendisini belli ediyordu.

"Merhaba" isimlerini bilmediğim için idare edeceklerdi.

"Hoş geldiniz Berfu Zoydan değilmi?"

"Evet benim." Kız büyük bir beğeniyle beni izliyordu.

"Ya gerçekten çok güzelsin. Ay pardon kusura bakma lütfen ben fotoğrafta görmüştüm ama-" Daha fazla kendisini açıklamasına izin vermedim.

"Sorun değil teşekkür ederim." Kız başını sallayarak etrafına baktı birisini arıyordu.

"Bu arada ben Havin. Hadi gidelim bizde seni bekliyorduk." Tam vaktinde gelmiştim ama hazırlamam da biraz vakit alacaktı.

"Gidelim Havin." İsmi çok hoş gelmişti. Kendisi de çok güzeldi. Geminin içinde büyük bir telaş var ama ben bu duruma zaten alışığım. Kendime menejer bulamamıştım hâlâ ve bu işimi zorluyordu.

"Arkadaşlar toplanın." Havin'in sesiyle herkesin bakışları bize dönmüştü. "Tanıştırayım Berfu Zoydan. Çekime geç kalıyoruz hazırlanması için yardımcı olun."

"Hocam anlattığınız kadar varmış. Bu kadarını ben bile beklemiyordum." Yönetmen Havin oluyordu. Şaşkınlıkla Havin'e baktığımda gülerek göz kırptı.

"Evet Berk anlattığımdan daha da güzel bir oyuncumuz var. Kaçırmadan hazırlayın çok soru sormak yok." Berk ve diğerleri etrafımız da toplanmıştı.

"Ben size yardımcı olayım." Sese döndüğümde yirmili yaşlarında yakışıklı bir adam gördüm.

"Olur biraz hızlı olalım lütfen."

"Gel benimle bu arada ismim Yağız." Yağız ile bir odaya geçtik ve seçilen iki elbiseyi denedim.

"İkiside çok güzel oldu senin için tasarlanmış olmalı." Gülerek Yağız'a baktığımda onun gözleri hâlâ üzerimdeydi.

"Çekimde hangisi olucak geç kaldık Yağız bey." Sesimle kendisine geldi.

"Bence bu kalsın diğeri çok sade oldu Berfu hanım." Üzerimde siyah tek kolu kapalı, kısa ve bir bacağında üç sıra zinciri olan dar bir elbise vardı.

Bence bu çok güzel oldu Yağız halklı çünkü diğeri çok sade oluyor. Yağız modayla ilgilendiği için ona da güvenerek makyaj için diğer odaya geçtim. Elbise siyahtı ama zincirleri ona şık bir görüntü sunuyordu. Makyajımı çok abartılı istemediğim için kendim yaptım. Sadece saçımı onlara bıraktım çünkü çok uzundu ve tek başıma yapmam çok uzun sürecekti.

"Çok güzel oldun. Elbiseden çok sen parlıyorsun sana daha çok istek gelir." Çiçek hanıma gülerek baktım. Saçlarımı düzleştirdiğim için sade topuzumu açarak dağınık topuz yapmıştı ve kakül kesmişti. Bence çok yakışmıştı çünkü yüzüm daha güzel duruyordu. Topuzum dağınık olduğu için kaküllerimi dalgalandırmıştı.

"Evet ve kakül için teşekkür ederim. Kolay değil bu kadar uzun saçla uğraşmak beni çok yoruyor ama yine de çok seviyorum." Gümüş renk topuklu ayakkabı giymiştim ve aynı renk çantayla kombinim tamamdı.

"Rica ederim. Daha fazla beklemeyelim gel hadi." Çantayı aldım ve Çiçek ile birlikte odadan çıktık. Çekim ön güvertede olacağı için oraya geçtik.

"Ben hazırım hadi çekelim." Bağırdığımda bir kaç kişi kahkaha atmıştı. Havin de gülerek yanıma geldi. Yeni tanışsakda hepsiyle anlaştım ve kolay uyum sağladım.

"Hadi arkadaşlar başlıyoruz. Kameralar hazır Berfu sana sormadım ama Berk partnerin olucak." Bu benim işim ve bu durumdan asla sıkıntı almam.

"Olur tabiki." Berk siyah bir takım elbise giymişti. Çekimin amacı bölgeyi tanıtmak ve üzerimdeki markanın yeni çıkan elbisesini öne çıkartmak.

Berk'le güvertenin ucunda durduğumuzda Havin yanımıza gelerek duruşumuzu ayarladı. Birbirimize çok yakındık ve elbiseyi ön plana çıkartacak bir poz ayarladı.

"Başlıyoruz. 3,2,1 kayıt." Berk elimi tuttuğunda arka planda şarkıyı açtılar. Beni kendi etrafımda döndürdü ve kendisine çekerek iki elini belime koydu ben de ellerimi boynuna sardım ve dans etmeye başladık.

Yarım dakika sonra elimi tutarak beni geriye yatırdı. Belim büküldüğünde elbise iyice yukarı çıkarak dekolte vermişti. Benimle birlikte üzerime eğildi ve dudaklarını boynuma bastırarak benimle birlikte kalktı. Birbirimize bakarken nefesimizi hızlandırdık ve göğüslerimiz birbirine çarparken Havin'in sesi geldi.

"Dur." Derin bir nefes alarak geri çekildim ve Havin'e baktım. "Çok güzel oldu bu reklamla harikalar yaratabiliriz."

"Bence de Berfu sen dans dersimi aldın çok yeteneklisin." Evet küçük yaşta dans dersleri almıştım. Bir çok kültürel dans çeşitlerini biliyorum hatta bale de biliyorum.

"Evet bir çok kültürel dans biliyorum." Ilgın merakla bana bakıyordu benim hakkımda bir çok şey sormuştu ama pek cevap vermedim.

Bir kaç tane fotoğraf çekiminden sonra üzerimi değiştirdim ve gemiden ayrıldığım da saat yedi olmuştu. Eve gittiğimde yemek yemiş olacakları için bir şeyler yiyebilirim. Lokantalardan birisini rastgele girdiğimde cam kenarında bir masaya oturdum hafta içi olduğu için kalabalık olmaması rahatlamama neden oldu.

Sipariş verdiğim sırada lokantaya Berk girmişti. Beni görmemesini istemesemde çoktan görmüş hatta yanıma geliyordu.

"Berfu hanım siz de mi buradaydınız?" Zorla gülerek başımı salladım.

"Evet hoşgeldin gel otur." Bunu bekliyormuş gibi karşıma oturduğunda garsona döndüm

"Şarap kırmızı olsun başka bir şey yok beyfendi ne yiyecek bilmiyorum." Ben sevdiğim için kebap istemiştim ama o kendisi isteyebilirdi.

"Ben de aynı menüden alayım." Garson gittiğinde çantamdan bu gün aldığım sigarayı alıp bir tane yaktım. Yıllardır içmiyordum ama artık içmeme engel olacak bir Baran'ım yoktu.

Kuralları yıkarak unutamasam da alışabilirim. İnsanız ölüme bile alışabiliyoruz ve malesef buna acıyı unutamayacağım ama onunla yaşamayı öğreneceğim.

"Kaç yaşındasınız?" Aniden gelen soruyla Berk'e baktığımda bir an duraksadı. "Pardon haklısın kadınlara yaş sorulmaz." Bu da benim için ayrımcılığa geçiyordu. İnsanlar birbirlerine yaşlarını sorabilir.

"Hayır bunları umursamam ben yaşım 22." Dediğimde gülümsedi.

"Ben de 28. Aslında Bolu da doğdum ama her an her yerde olabiliyorum." İşte bu kısım doğru. Her an her yerde olabiliriz çünkü işimiz bu. Çekimler başka ülkede bile olabiliyor.

"Evet güzel." Konuşmak istemiyorum ve Berk de bunu anladığında susarak önüne döndü. Yemek sonuna kadar konuşmadım o da anlayışla karşıladı ve sustu. Kendi hesabımı ödedim ve lokantadan çıktım. Berk ne kadar ısrar etsede izin vermemiştim. Çok sürmeden o da çıktı ve yanıma geldi.

"Yemek için teşekkür ederim ani oldu ama bir daha tekrarlarız umarım." Ne yapmak istediğini en başta anlamıştım ama susarak izlemeyi seçtim.

"Sağol Berk ama sana bir sır vereyim ben evliyim." Ben Baran'a izin vermemişken Berk kim oluyor?

"Ne?" Şok olmuştu evet ama bu kadar şaşırmasını bende beklemiyorum. "Kusura bakma Berfu ben sandım ki.."

"Sanma Berk. İyi geceler." Diyerek arabama bindim ve yol boyu müzik dinleyerek sonunda konağa ulaştım. Aras'ın arabası buradaydı dediğini yapıyordu ve konaktan ayrılmıyordu.

Konağa girdiğimde saat 23:38 olmuştu ve herkes uyuyordu. Sessizce odama çıktım ve kapıyı açtığımda Aras'ı odamda ve yatağım da buldum. Ne işi var bunun benim odamda hatta yatağımda.

"Ne yapıyorsun sen benim odamda." Benim geldiğimi anlamıştı ama ben kapıyı kapatana kadar bana bakmadı.

"Sen ne yapıyorsun bu saate kadar dışarıda?" Sesi sakindi ama gözleri her yeri yakıyordu. Büyük bir yangın çıkartmış ve ortasında beni yakıyordu.

"Sanane Aras sa-na-ne. Beni sorgulama hakkını kim veriyor sana kimsin sen?" Yan odada abimler yattığı için sessiz konuşmaya çalışıyorum. Bağırdığım an abim uyanacaktır.

"Kocanım ben senin kocanım ve sen benim karımsın Berfu önce bu konuda anlaşalım. Sen bu saatte eve geliyorsun ve bir de telefonlarıma bakmıyorsun seni kaç defa aradım neden taşıyorsun sen o telefonu Berfu?" Sonunda sinirlenmeye başlamıştım bu adamın yanında beş dakikadan fazla durmak bana zarar veriyor.

"Kocam olman beni sorgulayabileceğin anlamına gelmez Aras sen de ilk olarak bunu anla ve sonra benimle konuş. Şimdi çek git odamdan bağırmak istemiyorum." Sinirle güldü ve ayağa kalktı önüm de durduğunda başımı kaldırarak ona baktım. Boyum kısa olmasada karşımda bir dev vardı.

"Şu an istesem seni alır giderim ama ben senin ailenle zaman geçirmene izin veriyorum. Susmak evinde oturmak varken bir gün başka bir adamın kolunda geliyorsun bir gün eve gelmek bilmiyorsun." Bağırmayacağım. Sakin kalacağım..

"Aras benim hayatıma karışamazsın eğer karışacaksan beni boşa ve siktir git. Bağırmak istemiyorum abim uyanır." Ben de çok meraklı değilim seninle evlenmeye Aras ağa.

"Berfu benimle düzgün konuş. Eğer biraz daha böyle devam edersen seni alır Mardin'e götürürüm o evden hatta odadan çıkartmam seni." Gülerek ona baktığım ve alayla başımı iki yana salladım.

"Haddini bileceksin Aras kimse beni kısıtlayamaz. Bak eve yeni geldim kim bir şey diyor kimse çünkü onlar beni tanıyorlar. Sende tanıyacaksın Aras ağa sende." Ne kadar ağır konuşursam konuşayım sinirlenmeyecekti sanırım. "Bana Baran dan başka kimse karışamaz!"

"Baran elimde Berfu ve tek bir hatanda kafasına sıkarım inan bana yaparım bunu. Tek sözümle ölür Baran ve bunu senin gözlerinin önünde yaparım beni tahrik etme." Şok içinde bir adım geri gittim.

Ne demek Baran benim elimde? Baran, benim sevgilimi öldürmek istiyordu. Hemde her an bunu yapabilir. Bu kadar aşağılık bir insan mı? Bu kez o bana alayla bakıyordu hemde gülüyordu.

O an sağ elimi yanağına nasıl vurdum hatırlamıyorum. Ama o kadar dolmuştum ki dayanamadım. Yüzü yana düştü bunu o da beklemiyordu.

"Sen.. Sen benim hayatımda gördüğüm en aşağılık insansın senden nefret ediyordum Aras Zemheroğlu, senden nefret ediyorum." Gözlerim doldu ama tek bir damlanın onun karşısında akmasına izin vermedim. Ne kadar yansada ağlamayacağım.

"Sen asla benim kocam olmayacaksın sadece kâğıtta sen asla bana karışmayacaksın bana dokunmayacaksın senden midem bulanıyor." Daha fazla ayakta duramadım ve yere oturdum. Baran'ım onun elindeydi. Canın yanıyormu sevgilim? Özür dilerim Baran'ım hepsi benim yüzümden. Seni çok seviyorum lütfen dayan..

"Eğer düğün gününe kadar sözümden çıkmazsan ve gerçek anlamda karım olursan Baran'ı bırakırım." Ağlamamak için acıyla kıvranan gözlerimi ona çevirdim. Benden istediği her anlamda karısı olmam ve iki hafta emirlerine uymamdı.

Biliyordu bütün bunları sadece Baran için yapacağımı biliyordu. Zaafım olduğunu anlamıştı ve bu benim hatamdı. Beni sevdiğim adamın canıyla tehdit ediyordu. Beni canımın canıyla tehdit ediyordu..

Gözlerimi daha fazla açık tutamadım ve kapatıp açtım. Yanağımda hissettiğim ağırlık göz yaşı değildi. Elim yüzüme gittiğinde gözümden kan geldiğini gördüm. Bu kadar sıkmam benim hatamdı ama umursamadan bir damla kanın daha diğer gözümden akmasına izin verdim.

"Kabul ediyorum." Sevdiğime olan zaafımı kullanacak kadar adi bir insandı ve ben ona isteğini vererek Baran'a olan aşkımın büyüklüğünü göstereceğim. Artık gözlerimden kan ve yaş birlikte akıyordu ama başımı kaldırıp yüzüne bakmıyorum.

Karşıma oturduğunu gördüğümde bile başımı kaldırmadım ama elimde kan vardı ve akan her damla kan elime akıyordu. Toplam da on damla olmuştu ve artık normal yaş geliyordu. Elimde on damla gözlerimden akan kanlar var. İlk defa hayatımda gözlerimden kan geldi ve bu beni korkutmadı öylece baktım elime.

Kanlı elimin üzerine gelen eli gördüğümde elimi geri çektim ve başımı kaldırarak gözlerine baktığımda şok oldu. Acı bir tebessüm ve iğrenç bir maddeye bakar gibi baktım ona.

"Be- Berfu bu kan gözlerinden mi?" Devam edemedi konuşamadı ortaya çıkarttığı eseri beğenmemiş olmalı.

"Hayatımda bana bu ilki de sen yaşattın Aras Zemheroğlu ve inan bana sana bu acının bin katını ben yaşatacağım." O gün yemin ettim o an kendime söz verdim bedenim nerede kiminle olursa olsu ruhum sevdiğim adamda kalacaktı ve ben bana bunları yaşatana bu acının bin katını yaşatacağım.

"Berfu özür dilerim ben böyle olsun istemedim gel seni yatırayım gel hadi." Uzattığı eline vurdum ve dayanamayarak bağırdım.

"Git artık gitt!" Hızla ayağa kalktığın anda odamın kapısı açıldı. Gelene bakmama gerek yoktu Boran abimden başkası olamazdı.

"Berfu iyimisin abiciğim. Ne yaptın lan bacıma ben sana ne dedim lan? Uzak duracaksın onun bir damla göz yaşına sebep olursan seni yaşatmam demedim mi?" Abim Aras'a öyle bağırdı ki bir an ben bile korktum.

"İyiyim ben abi." Abim benim sesimle ancak kendisine gelmişti hızla yanıma gelerek beni kucağına aldı ve yatağıma bıraktı. Elimdeki kan lekesine takıldı o an gözleri Aras da aynı yere bakıyordu.

"Berfu'm bu ne sen iyimisin gülüm?" Gözleri üzerimde gezindi ve gözlerimde takılı kaldı. Benim anlatmama gerek yokki. Abim beni hep anladı. "Sakın doğru düşündüğümü söyleme bana Berfu."

"Gözlerimden geldi abi ben yaptım." Abim ve Aras o an şok oldu.

"Ne yaptın sen gülüm bana doğru söyle ne oldu?" Abime baktım ve Aras'a baktım onun gözleri elimdeki kanda abimin ise gözlerimde.

"Git Aras." Sesimle kendisine geldi ve hiç bir şey söylemeden çıkıp gitti. "Abi uyumak istiyorum seni de uyandırdık kusura bakma." Abim acıyla bakıyordu bana.

"Yanında uyuyayım mı gülüm?" Onunda karısı ve çocukları var.

"Yok abi teşekkür ederim hadi sen de git uyu." Abim alnıma uzun bir öpücük bıraktı ve gözlerime baktı. Gülümsediğimde başını iki yana sallayarak odamdan çıktı.

Üzerimi çıkarttım ve saçlarımı da açtım. Sadece iç çamaşırım kalmıştı dayanamayarak yatağıma uzandım ve üzerimi örterek gözlerimi kapattım. Gözlerim ne kadar yansa da uykuya yenilmiştim.

 

❄❄❄

Gözlerimin yanmasıyla uyandım. Her günün sonunda bir şekilde ağlamaktan bıktım. Günlük rutinim oldu artık. Abim ne kadar üzülse de kararlarıma saygı duysa da ne kadar böyle devam edecek bilmiyorum.

Son on gün. On gün sonra Mardin de olacağım ve o güne kadar dayanabilirim. Sonra Baran özgür olucak ben de Aras'a yaptıklarının hesabını soracağım. Zaten tek istediğim Baran'ın yaşaması. Nasıl yaşar ne yapar bilmiyorum ama o nefes alırsa ben de alabilirim. O ölürse benim bu dünyada ne gidecek yerim kalır ne de alacak nefesim.

Mirza abim için yaptıklarım asla zoruma gitmiyor Baran içinde. Birisi abim diğeri nefesim. Abimi bir aydır görmüyorum ne kadar özlesem de görmek istemiyorum. Şu an nerede onu da bilmiyorum ama babamın onları bu konağa almayacağını biliyorum. Abimi asla effetmeyeceğimi bildiğim gibi.

Banyoya girdiğimde gözlerim aynadaki suretimde takıldı. Gözlerim kızarmıştı daha önce kendimi bu kadar berbat hissetmemiştim. Daha fazla kendime bakmadan kısa bir duş aldım ve Baran'ın kazağını giydim. Kokusu Her geçen dakika daha da siliniyordu. Siyah taytımı da giydim ve saçlarımı taradım. Kurutmaya erindim ve spor ayakkabılarımı giyerek aşağı indim.

Sıradan ama bir o kadar da tuhaf bir gündü. Herkes yine buradaydı ama sessizlerdi. Boran abim bile sessizdi kucağında Zeynep'e sarılmış ve yere bakıyordu. Emre ve Burak oyun oynuyordu. Çocuk olmak çok güzeldi. Çok masumlar ve hiç bir şeyden haberleri yok. Annem ve yengemler masaya yardım ediyor babam ise sadece olanları izliyordu. Hazar ve Hazer abimler bile sessizdi. Afra okulda olmalıydı bu gün dersi erken başlıyor. Gökhan abim de yoktu Afra'yı o götürmüş olmalıydı.

Babamın yanına oturdum ve başımı omzuna yasladım. Elini uzatarak saçlarıma dokunduğunda ıslaklığı eline bulaştı. "Berfu dün nasıl geçti kızım?" Sesinden anladığım kadarıyla hâlâ bilmiyordu.

"Çok güzeldi baba ama geç bitti ben de yemek yeyip geldim." Ne kadar sessiz konuşsakta Boran abim bizi duyuyr hatta dinliyordu.

"Havin hanım aradı bu gün." Merakla başımı kaldırdım ve yüzüne baktım.

"Bir sorun mu var?" Babamın eli hâlâ saçlarımdaydı ama gülümsediğinde rahat bir nefes aldım.

"Seni çok sevdiğini söyledi sanırım geç kalmamak için hızlı çıkmışsın numaranı alamamış ben de sen vermedin diye vermedim. Seni bir filmde istiyorlar ama ben kararı sana bıraktım." Ne kadar erken çıkmak istesemde geç kalmıştım ve Havin ile konuşamadan çıkmıştım.

"Tamam baba ben konuşurum sen ver numaramı." Başını salladı ve gözleri saçlarımda takıldı.

"Kızım neden ıslak saçların? Hasta olacaksın bünyen çok zayıf senin." Cevap vermedim çünkü konuşmak istemiyorum ve babam da beni anlayarak sadece sarıldı. Yemek sessiz geçti ve abimler gitti.

Bu gün konaktan çıkmak istemiyorum. Halin'i aradım son kez arkadaşımla oturmak iyi gelicektir. Halin gelene kadar mutfakta bir şeyler yapabilirim. Mutfağa girdim Heja beni gördüğünde gülümseyerek yanıma geldi.

"Berfu gel sana kahve yapayım oturalım biraz." Tek yapabildiğim kahve olduğu için ben yapabilirim.

"Kahveyi ben yapsam söz bir yeri yakmayacağım." Gülerek bana baktı ve başını salladı.

Kendime sade Heja'ya orta şekerli kahve yaptım ama ne kadar iyi oldu o kısmı içince anlayacağız. Kahveleri aldım ve masaya oturdum.

"Teşekkür ederim Berfu." Sadece başımı salladım konuşmak beni yoruyordu artık ve ben kimseye bir şey anlatmak istemiyorum.

Şu an sadece Halin'e ihtiyacım var. Halin ile doğduğumdan beri birlikte büyüdük yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. Onunla birlikteyken kan bağının önemsiz olduğunu anlıyorum. Beni her halimde gördü onu her haliyle tanıdım ama asla kopmadık. Annem ve annesi arkadaştı şimdi ise Halin ve ben. Beni ben anlatmadan anlıyor ve sadece gözlerime bakarak ne demek istediğimi anlıyor ben de onu aynı şekilde tanıyor ve anlıyorum.

Bir saat sonra Halin gelmişti. Ne kadar dışarıya çıkmak istese de benim halimi gördüğünde sustu. Yaklaşık iki saattir konuşuyoruz ama yine aynı yerde takılıyoruz.

"Başka yolu yok Halin. Kabul etmek zorundayım. Baran'a bir şey olursa ben de yaşayamam." Burada takılmış ve çözüm bulamıyoruz.

"Boran abiyle konuştum mu?" Umutsuzca başımı salladım.

"Konağa geldiğim ilk gün konuştum çok aradı ama bulamadı dün gece Aras söyledi." Çıkmaz bir sokakta geri dönüşü olmayan bir yolda sıkışmış kalmıştım. Ne bir ışığı vardı ne geri dönüşü.

"Buraya kadarmış Halin. Ne yapabilirim bilmiyorum. Tek çare Aras'ın dediklerini yapmak. Yoksa Baran ölür ve ben de ölürüm." Halin umutsuzca gözlerime bakıyordu. O da biliyordu başka bir yolu olmadığını.

"Yok kafayı sıyırmama çok az kaldı ama yok! Yok!" Saatlerdir düşünmekten ikimizde yorulduk.

"Halin yeter güzelim. Gel aşağı inelim biraz hava alalım." Düşünmeyi bırakmayacağını biliyorum ama yorulduğunun farkındayım.

Aşağı indiğimizde Elif hanımı gördük, Aras'ın annesinin burada ne işi var. Beni gördüğünde gülümseyerek bana baktı. Bu kadın benim kaçtığımı biliyorsa neden bana bu kadar iyi davranıyor? Ne kadar geri dönmek istesem de yanlarına gitmek zorunda kaldım.

"Hoşgeldiniz Elif hanım. Bir sorun mu var?" İnsanların işi düşmezse kapını çalmazlar. Ne oldu da geldi merak ediyorum.

"Hoş bulduk kızım. Seni görmeye geldim bir süreliğine Mardin'e gitmiştik acil işimiz çıkmıştı kusura bakmayasın." Haberi yoktu yani. Neden? Aras böyle bir şeyi nasıl ailesinden saklar? Hem bu kadar samimiyete gerek yok neden bana 'kızım' diyor?

"Sorun değil." Dedim ve anneme döndüm o da biliyordu onların bilmediğini ama neden? Bunu Aras'a sorsam iyi olucak.

"Elif hanım ve ailesi akşama geliyorlar kızım." Bir onlar eksikti zaten. Hayatımda büyük bir eksiklik hissediyorum onlar olmazsa.

"İyi güzel gelsinler." Daha fazla yanlarında duramadım ve Halin ile birlikte hazırlanıp çıktık. Koskoca konağın duvarları bana dar geliyor artık. Nefes almama izin vermiyor.

Arabaya binmedik sadece yürümek istiyorum. Sessiz ve sakince yürümek. Ayaklarım gidiyor ama gözlerim görmüyor. Ruhum ve bedenim ayrı dünyalarda. Ruhum ne kadar özgür, bedenim bir o kadar tutsak.

"O kadın Aras'ın annesi mi?" Halin de şaşırmıştı, haklıydı.

"Evet ama tuhaf olan asıl kişi Aras. Ailesine kızmıyorum ama Aras kardeşini koruyarak berdeli engelleyebilirdi. İnsan kardeşini öldürebilir mi? O gözlerimin önünde kendi öz kardeşinin başına silah dayadı." Abimlerim bir gün bana kızmamıştı ama o kendi kardeşini öldürecekti.

"Tek bildiği töreden başka birşey olmayan cahil bir insan. Yazık acıyorum gerçekten. Hayır sen kim oluyorsun da bir kadını kendine köle yapmaya çalışıyorsun?" Ben ne kadar sinirliysem Halin de en az benim kadar sinirliydi.

"Beni de hükmü altına almak istiyor ama başaramıyor Baran'ı da bu yüzden kaçırdı ama beni tanımıyor. Ben Berfu Zoydan bir yemin ettim, o adama bütün yaptıklarının hesabını tek tek soracağım." Boş bir bankta oturuyorduk inanmazsınız ama nerede olduğumuzu bilmiyorum. Dedim ya ayaklarım benden bağımsız hareket ediyor.

"Ben de geleceğim." Halin'in söyledikleriyle hızla ona döndüm.

"Ne? Sen ne saçmalıyorsun Halin olmaz seni asla götürmem." Halin'in orada olması onunda hayatını tehlikeye atmaktan başka hiçbir işe yaramayacak.

"Geleceğim Berfu seni orada bir başına bırakamam. Sen nereye ben oraya. Teyzem Mardin'de onunla kalırım, seni asla bırakmam."
Benim için geliyor ama teyzesini bahane ediyor.

"Halin ben başa çıkabilirim. Sen gelirsen senin de hayatın tehlikeye girerse ben yaşayamam lütfen burada kal ama iyi ol söz veriyorum ben iyi olacağım." Biraz daha ılımlı olursam belki vazgeçer.

"Geleceğim Berfu konu tartışmaya kapalı." Vazgeçmeyeceğini anladığımda sustum. Belki bir belki iki saat orada oturduk ama ikimizde konuşmadık. Onunla oturmak bile iyi geliyordu.

Çalan telefonumla kendime geldim ve arayana baktım. Aras arıyordu açmazsam sinirlenecek ama umursamadım. Israrla aramaya devam ediyordu sese daha fazla dayanamadım ve açtım.

*Ne oldu?*

*Neredesin?* Sesi sakin gelse de sinirli olduğunu biliyorum.

*Bilmiyorum. Ne oldu yeni bir tehdit mi buldun?*

*Berfu bana konum at yanına geliyorum seni alıp konağa geçeceğim.* Halinle gidebilirim ama onu daha fazla sinirlendirmek istemiyorum. En azından bir süre ona katalanabilirim.

*Tamam.* Dedim ve konuşmasına izin vermeden telefonu kapatarak konum attım.

Halin'in merakla bana baktığını gördüğümde ona döndüm. "Aras geliyor." Sebebini sormadı karşı da gelmedi o da benim gibi bekledi.

"Beni eve gitsem Berfu o adamı görmek istemiyorum." Halin onu gördüğünde sinirle kavga etmekten ve her şeyi berbat etmekten korkuyordu.

"Ben kavga etmiyorsam inan bana sende dayanabilirsin. Mardin'e geleceksen alış şimdiden." Bana ters bir bakış atarak ayağa kalktı ve çocukların etrafına toplandığı pamuk şeker satıcısının yanına gitti.

Parkta 8 tane çocuk var ama Halin 13 tane pamuk şeker aldı ve 8 tanesini çocuklara dağıttı. Yanıma geldiğinde gözüm elindeki pembe pamuk şekerde takılı kaldı.

^^16 Kasım 2019

'Baran'

'Güneş gözlüm.' Baran'la el ele saatlerdir geziyorduk. Aşkla bakıyordu gözlerime.

'Pamuk şeker alalım mı?' Küçükken de babamla alırdık şimdi de bana sevdiğim adam alıyordu.

'Alalım meleğim gel.' Baran sadece bana almamıştı parkta olan bütün çocuklara da almıştı. Hayran gözlerle onu izlediğimi gördüğünde gülümseyerek yanıma geldi ve elimi tuttu.

'Çocukları çok seviyorsun eminim bir gün çok güzel baba olursun. Güzel bir ailen olur.' Baran ona hakaret etmişim gibi baktı gözlerime. Pembe renkli pamuk şekeri elime verdi. O konuşurken ben de yiyordum arada onada veriyorum tabii.

'İçinde senin olmadığın bir aileyse hiç olmasın Berfu'm. Bizim çocuklarımız olsun. Senin ve benim, bizim. Senden başkasıyla ne aile kurarım ne de senden olmayan çocuk isterim.' Utansamda gözlerinden çekemedim gözlerimi.

Yeşil gözleri güneş değdikçe nasıl da parlıyordu.
Bana diyordu ama onun gözleri daha güzeldi bir gün çocuğum olursa gözleri ona benzesin sadece. Zaten olursa babası da o olucak. Bunları konuşurken nereden bilebilirdik ki bir gün ayrılacağız..^^

Ben hayatımda evlilik düşünmezken çıkmış ve bütün planlarımı alt üst etmişti. 17 yaşıma geri dönmek istiyorum o güne ve zamanı o anda durdurmak.

"Geldi sanırım." Halin'in sesiyle onun baktığı yerek baktım ve derin bir nefes aldım.

"Geldi." Arabasından tanımamak ne mümkün! Aras arabadan indi ve yanımıza geldi.

"Bizi bekliyorlar Berfu." Bu 'hadi yürü' cümlesinin kibar haliydi onun için. Kendince Halin'in yanında kibarlaşıyor kart zampara!

"Gidelim, hadi Halin." Onları tanıştırmamı bekliyorsa daha çok beklerdi.

Arabaya ulaştık Halin ile arkaya binmek için kapıyı açtığımda Aras elimi tuttu ve beni ön koltuğa oturtmak için ön kapıyı açtı. Sinirle gözlerine bakmam ona pek etki etmiyordu. Sinirle elini kolumdan ittim ve kapıyı sertçe kapattım. Kırılsındı! O da aynı benim gibi bindiğinde kapısını sertçe kapattı. Bu da 'Senin tavrın bana işlemez' oluyordu sanırım. Halin tuhaf tuhaf Aras'a bakıyordu ama tutmazsam her an üzerine atlayabilirdi.

Konağın önünde durduğumuzda ilk ben indim ve aynı hızla kapıyı çarptım. "Berfu!" Aras dayanamadı ve bağırdı.

"Ne var?" Ona aynı şekilde bağırdığımda derin bir nefes alarak konağın önündeki adamlara baktı. O baktığı anda bir çoğu başını eğdi ama bizimle çalışan korumalar ufak bir hareketini bekliyordu.

"İçeride konuşalım." Diyerek elimi tuttu ve yürümeye başladı ne kadar çekmeye çalışsamda elimi çok sıkı tuttuğu için gücüm yetmiyordu. Halin sessizce bizi takip ediyordu. Konağa girdiğimizde herkes gelmişti ve çok kalabalık duruyordu.

"Elimi bırak Aras hemen!" Sessiz ama tehditkâr bir tonla konuştum. Bu ona işlemedi elbette elimi bırakmadan içeriye kadar devam etti. Babamın beni böyle görmesini istemiyorum. Tırnaklarımı eline bastırdım hatta kanıttım ama 'katır inatlı' bırakmadı elimi. İçeriye girdiğimizde herkesin bakışları bize dönmüştü.

Abimler sadece birleşen elimize bakıyordu. Aras'ın elini ittim. "Hoş geldiniz." Diyerek Boran abimin yanındaki boş yere oturdum yanımda yer vardı hâlâ. Aras oturacağı an Halin hızla yanıma oturdu.

"Hoş geldiniz." Dedi o da gülerek. Bu hareketi Boran abimi de güldürmüştü.

"Hoş bulduk kızım sende hoş geldin." Aras'ın babası Bevan ağa. Sadece başımı salladım ve gözlerim babama kaydı. Üzgün ama bir o kadar da gururla bakıyordu bana. Bu bakışlar için bile her şeye değer.

Yemek masasında Hazar abim sağıma Hazer abim soluma oturmuştu. En azından bir kaç gün daha olabildiğince uzuk olucaz ve bunun için abimlere teşekkür borçluyum. Ondan ne kadar uzak olursam o kadar iyiyim. Yemekten sonra çay içiyorlardı ben istemediğim için avluya çıktım çok geçmeden Halin de yanıma geldi.

"Çok kalabalıklar." Gülerek ona baktım.

"Biz daha kalabalığız farkında mısın?" Sorumla yeni fark etmiş gibi önce şok oldu sonra kahkaha attı eve sonunda onun da psikolojisi bozuldu.

"Doğru ya kızım sen ne kadar çok seviyorsun kalabalık aileyi hep seni buluyor." Artık sevmiyorum neye yarar?

"Berfu"

"Efendim abi." Gökhan abimdi.

"Müsaitsen gelirmisin abiciğim?"

"Geliyorum abi." Ne oldu yine çok merak ettim! Aras ağamız nasıl bir sorun çıkarttı acaba yine. Halin ile içeri girdiğimizde tek boş kalan yer Aras'ın ve kardeşi Sıraç'ın yanıydı. Halin Sıraç'ın yanına oturduğunda Boran abime baktım. Göz kırptığında Aras'ın yanına oturdum. Amacım izin almak değildi abimde anlamıştı ama huzursuzluk çıkartmak istemiyordu.

"Berfu sana bir şey soracağız kızım." Bevan ağanın sesiyle ona döndüm.

"Tabiki buyrun." Aras'dan nefret etsem de ailesi bana zarar vermemişti ve bu yüzden saygımı koruyorum.

"Kızım biz düğünü Mardin'de yapmak istiyoruz ailen karışmadı karar senin sen nasıl istersen öyle olucak." Bu kararı Aras istemediyse ben de Berfu değilim.

"Gazintep'de olsun ben burada istiyorum." Konuşurken Aras'ın gözelerine baktım o da ne yapmak istediğimi anladı ben de onun yaptığını.

"Tamam sen nasıl istersen. Hasan ağam kına salı günü olsun. Nikâh tarihi kınadan iki gün sonra düğün de perşembe günü olur." Zorlukla yutkundum ve babama baktım.

"Olsun." Babama gözlerimle onay vermiştim yoksa konuşmazdı. Her an kararımı sorgulaması beni daha çok zorluyordu.

Ne kadar oturdum öyle bilmiyorum ama konuşulan hiç bir şeyi duymamıştım. "Gel benimle." Aras'ın sesiyle başımı kaldırdım ve gözlerine baktım.

"Neden?" Sorumla elmi tutarak beni kaldırdı ve konuşmadan çıktı odadan ben de peşinden gitmek zorunda kaldım. "Ne oluyor yine?"

"Sus ve yürü." Yok ya paşama bak. Başka emrin. Sakin olacağım, sakin olacağım..

"Aras istersen beni sinirlendirme sen bana emir veremezsin!" Söylediklerimi umursamadan odama kadar çıktı odaya girdi ve kapıyı sertçe kapattı.

"Sana şans veriyorum sen elinin tersiyle itiyorsun Berfu. Ne istiyorsun sürekli Baran'ı hatırlatıp tehdit mi edeyim? Ederim! Şimdi ineceksin ve kararını değiştireceksin!" Alayla güldüm ve rahat hareketle yatağıma oturdum.

"Bence daha fazla kendini yorma Aras ben sana buraya gelirken söyledim burada olacağını istemiyorsan kapı orada benim de işime gelir. İkimizde Baran'a bir şey yapmayacağını biliyoruz. Ona bir şey olursa bana hiç bir şey yaptıramazsın bunu en iyi sen biliyorsun. Ben kendimi zorluyorum biraz sakin ve ılımlı olmak istiyorum ama sen izin vermiyorsun. Sürekli baskı, sürekli tehdit başka bir şey bilmezmisin sen?" Ne zaman konuşsak kıskançlık krizine giriyor ya da bir şekilde kavga ediyoruz ve bu çok yorucu.

"Sen ılımlı oluyorsun, yani bu iyi halin." Başımı salladım.

"Adamına göre muamele diyelim. Neyse abim gelmeden çık istersen seni elinden almak için ağzımı açmayacağım çünkü." Söylediklerimi umursamadan yanıma geldi ve yatağıma oturdu. "Ne yapıyorsun sen? Kalk yatağımdan ve odamdan çık Aras!"

"Neden ve kime ne? Sen benim karımsın Berfu ve bunu kimse reddedemez. İstersem seninle uyurum bence mantıklı." Bu kadar rahat olmamalıydı. Boran abim sadece iki dakika sonra burada olacaktı onu çok iyi tanıyorum.

"Ben senin malın değilim sen kimsin de bana istediğini yapabiliyorsun? Neyse son bir dakikan kaldı." Onun gibi sakin konuşmam ve onu tehdit etmem onu sinirlendirecek. Ters psikoloji uyguluyorum da diyebiliriz.

"Kendine çok fazla güveniyorsun ama ben istediğim için burda olduğunu unutuyorsun." Ona cevap vermeden yatağımdan kalktım ve dolabımdan şortlu geceliği alarak banyoya girdim ve üzerimi değiştirdim. Sadece saniyeler sürdü ve ben banyodan çıktığım an odamın kapısı açıldı.

"Abi, gel Aras da seni bekliyordu çıkmak için." Aras'ın gözleri beni bulduğunda sinirle kaşları çatıldı. "Ne oldu canım beğenemedinmi? Neye bakıyorsun." Boran abim de onun gözlerinin hedefine ve sonra ona baktı..

"Gözlerinin yerinde kalmasını istiyorsan hemen çek!" Aras abimin sesiyle kendisine gelerek önce gözlerime sonra üzerime, sonra abime baktı.

"Ne istiyorsun Boran?" Abim gülerek başını iki yana salladı.

"Asıl sen ne istiyorsun Aras? Bana bak seni hiç sevmedim ve Berfu'nun tek sözü sizi boşamam için yeterli. Sus ve git bir daha da gelme. Kardeşim ile evlenerek onu hükmün altına alamazsın! Eğer bir damla göz yaşına daha sebep olursan bedeninde sağlam kemik kalmaz buna o içi boş kafan da dahil." Abimi daha önce bu kadar sinirli görmemiştim. Aras sakince başını salladı.

"Ben asla Berfu'yu hükmüm altına alamam zaten almam da. Sadece seçtiği yolu kabullensin ve zorluk çıkarmasın bana yeter. O Zemheroğlu konağının yeni hanımı olucak ve ona göre davransa bana yeter ama o kadar dik başlı ki konuşamıyoruz." Ben başımı sadece Baran'a dik tutmuyorum çünkü sadece onun yanında gerçekten evimde gibi hissediyorum.

"Neden konuşamıyoruz bence bunu bir düşün Aras. Şimdi git ve kına gününe kadar yanıma gelme seni görmek istemiyorum." Diyerek çadıra girdim ve onlar odadan çıkana kadar bekledim.

Baran ile anılarımızın olduğu kutu buradaydı. Açtım ve içindeki fotoğraflarımızı çıkarttım. Baran'a arkadan sarıldığım bir fotoğrafta İstanbul'da boğazdaydık. Bir çok şehri birlikte gezmiştik. Karadenizde yöresel kıyafetler içinde, yaylada olan fotoğraflarımız. İstanbul galata kulesinde. Şanlıurfa balıklıgöl. Ülkenin bir çok yerinde anılarımız vardı.

Üzerimden çıkarttığım kazağında kokusu kalmamıştı yıkayıp onu da saklayacağım. Yine canım yandı ve ben yine kendimi onun hatıralarının yanında buldum. Bir süre elimde ki fotoğrafla baktım sonra ona baktıkça daha çok canımın yandığını anladım ve kutuya koyarak sakladım.

Önce çadırdan çıktım sonra odamdan çıkarak aşağıya baktım. Gidiyorlardı ama Aras yoktu nerede olduğunu bilmiyorum ve umarım uzun süre yüzünü görmem. Halin burada kalacaktı birazdan yanıma geleceğini bildiğim için odama girdim. Kapıyı kapatmadım ve onun için de bir gecelik çıkarttığım sırada gelen sesin ona ait olduğunu düşünerek arkamı döndüm.

Aras? Burada ne işi var? Kapıyı kapattı ve kilitleyerek yavaş adımlarla yanıma geldi. Geri adım atmadan onu izledim ne kadar şaşırsam da gizledim kapıyı kilitlemesi beni korkutmadı.

"Neden geldin?" Yanıma ulaştığında bakışları üzerin de gezindi ve bir eliyle saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Uzak dur benden bir daha saçlarıma elini sürme ve çık odamdan Aras!"

"Çıkacağım Berfu ama önce seninle biraz konuşalım olur mu?" Bu kadar iyi davranmasının altında ne yatıyor bilmiyorum ama kavga etmekten yoruldum.

"Olur konuş." Şaşırmıştı ama kendisini anında toparladı. Odamda genellikle kitap okurken kullandığım armut koltuğa oturduğumda o da diğerine oturdu.

"Berfu bir süre işini ertelemeni istiyorum. Tamam kabul işine karışmayacağım ama en azından bir ay ara ver. Partner olmadan çekim olursa tamam ama bu şekilde olmaz ben bu kadar açık birisi değilim. Sen benim karımsın ve buna göre davran. Biraz daha dikkat et çünkü ben zor kullanmak istemiyorum ve emin ol kendimi kaybedersem senin zararına olur." Karısıymış. Aptal sen kimsin ki! Sakin ol Berfu sabret sadece Baran kurtulana kadar sabret.

"Ne olur mesela? Ne yapabilirsin ki? Bu kez kimi kaçırırsın kiminle tehdit ediceksin beni? Bak Aras benim de sınırlarım var bunları aşaman emin ol seni zararlı çıkarır!" Sakin ama bir o kadar tehditkar konuşuyordum.

"Emin ol yaptıklarım yapacaklarımın yanında bir hiç Berfu. Dediğim gibi senden rica ettim. Yok ben dinlemem dersen sen bilirsin." Alayla güldüm ve ona doğru eğildim.

"Beni sakın tehdit etmeye kalkma emin ol kaybedeceklerim umrumda olmaz Aras ağa!" O da benim gibi dirseklerini dizlerine yasladı ve hafifçe eğildi.

"Göreceğiz Berfu hanım ama bu laflarının hepsinin hesabını soracağım sana. O gün de gelicek bekle ve gör." Eğildiğim için kısa bir an gözleri üzerimde gezindi.

"Görelim Aras ağa bekleyelim görelim. Şimdi git, seni üç gün görmemek inan bana beni çok mutlu edecektir." İfadesizce başını salladı ve kalktı ben de onunla birlikte kalktım ve kapıyı açarak çıkmasını bekledim.

Yavaş adımlarla yanıma geldi ve eğilerek kulağıma fısıldadı. "Sana sevgilinin gerçek yüzünü göstereceğim Berfu ve tek çıkış yolun yine ben olacağım. Şimdi güzel günlerinin tadını çıkart ve o kara günü bekle." Ben söylediklerini anlamadan çıktı ve gitti.

 

❄❄

Selam!!

Bu bölüm biraz sakin geçti ama sizin için yine güzel bir son bıraktım 😂. Sanırım bunu yapmaktan vazgeçmeyeceğim.

Berfu'nun korkusu hakkında ters bir yorum almadım ama söylemek istiyorum. Berfu yaşadığı bir travma nedeniyle korkuyor ve bunu okuduğunuzda sizde anlayacaksınız. Bu yüzden kötü bir eleştiri istemiyorum!! Yorumlarınıza her zaman açığım ve bu korkuyu abartmadan yazmak için elimden geleni yapıyorum..

Yeni bölümün bir kısmını Baran'ın ağzından okuyacağız. Ben de çok heyecanlıyım. Her okuduğunuz kelimede gelen her beğeni ve yorumda mutluluğum artıyor.

Bir zamanlar asla bu kadar ilerleyemeyeceğimi düşünürken şu an çok mutluyum ve eminim BERFU daha bir çok kişi tarafından okunucak. Benim her zaman yanım da olan anneme ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. İyi ki siz.

Yolculuğumuz yeni başlıyor ve ilerde size güzel bir haberim olucak.

Yeni bölüm hakkında ki yorumlarınızı bekliyorum.

İnstagram hesabının linkine profilimden ulaşabilirsiniz. Berfu için yaptığım reelsleri izlemenizi istiyorum.😊


Yeniden görüşmek dileğiyle..♥️❄❤

 

 

(Wattpad den kopyala yapıştır yaptığım için ufak düzenlemeler yaptım..😊💙)

Loading...
0%