Kimisi yar olur sevdiğine,
Kimisi yara.
Ben neyim peki?
Yâr mı?
Yara mı?
Keskin bir yara izi var durmadan kanıyor. Sonra kanaması duruyor ama o kadar derin ki, izi gitmiyor. Her zaman seninle kalıyor ve artık onunla yaşamaya alışıyorsun. Bazı yaralar gözükmez tıpkı benim yaram gibi. Sizce gözüken yaramı daha çok acıtır? İçimdeki yaramı?
Yüzeysel olan yara bir şekilde kapanır izi de bir şekilde geçer. İçimdeki yaranın kanaması durdu ama izi her zaman bir sızı oluşturucak. Keskin bir bıçak gibi tekrar tekrar saplanıcak belki göğsüme ama insanız değil mi? Buna da alışacağım.
Aras'ın sözleri umursamayacağım kadar saçma ve olanaksız. Neden ona güveneyim ki? Tanımıyorum onu. Sinirle arkasından kapıyı sertçe kapattım ve banyoya girdim. Suyu açtım ve avuçlarıma doldurdum ne kadar temiz ve berrak.
Keşke insanlar da bu su kadar temiz olabilse. İnsanların en temiz hâli bebeklik dönemi her şeyden habersiz ve mutlu. Sonra onlar da büyüyor ve bu kirli dünya onlarında hayatını mahvediyor. Ne kadar acımasızca değil mi?
Avuçlarımdan taşan suyla yüzümü yıkadım ve derin bir nefes alarak suyu kapattım. Yüzümü kurutmadan odama girdim ve yavaş adımlarla kitaplığıma ulaştım. En son okuduğum kitabı aldım.
'MASUMİYET MÜZESİ' Orhan Pamuk'un kitabını aldım ve Halin'i beklerken kaldığım yerden okumaya başladım.
'Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır.'
Okuduğum paragraf bana o kadar çok şey anlatırken bir o kadar da anlamsız geldi. Aşk'ın gerçeği veya sahtesi olur mu? Aşk sadece bir kez yaşanır ve biter yani anlık bir duygudur. Baran'ı seviyorum ve ona karşı içimde beslediğim bu duygunun aşk olduğunu biliyorum.
"Berfu"
"Hı" Halin'in sesiyle kendime geldim ama konuşamadım. Halin küçük bir kahkaha attı.
"Dalmışsın yine ne oldu?" Sıkıntıyla arkama yaslandım. Aras'ın sesi kulaklarımdan gitmiyor.
"Kitap okuyordum seni beklerken hadi sende giyin de yatalım." Kitabı kapattım ve kitaplığıma bıraktım. Halin'e şimdilik söyleyemem çünkü Aras'a güvenmiyorum. Baran benden bir şey saklamaz ben de ondan. Bilmediğim bir şeyin olmadığına eminim. Boşuna Halin'i de korkutamam.
"Gel hadi." Halin ben düşünürken çoktan giyinmiş ve gelmişti. Yatağa yanına uzandığımda bana sarılarak gözlerini kapattı.
"İyi geceler güzelim." Bir elimle saçınla oynarken ben de gözlerimi kapattım.
"İyi geceler Halin" Bir süre sonra uyku beni içine hapsetmişti.
❄❄❄
5.03.2024
Sadece dört saat uyudum ve günün ilk ışıklarında gözlerimi açtım. Bir hafta göz açıp kapatma süresi gibi geçti. Ailemle sayılı günülerimi konakta geçirdim ve bu süre de Halin de her an yanımda oldu. Her gün bir abimle uyudum.
Hazar ve Hazer abimle uyuduğum gün asla unutamayacağım bir gün oldu. Onların beni güldürmek isterken kavga etmeleri ve bir dakika sonra barışmalarını sadece izledim. Zaten bir dakikadan fazla küs kalamıyorlar.
Yatağımda bir saattir dönüp duruyorum. Kalkmak ve o adam için hazırlanmak bana çok zor geliyor. Canım yanıyor ama susmaktan başka çarem yok. Baran iyi mi? Aras ona ne yapıyor bilmiyorum. Aras'ı da o günden sonra görmedim. Aradı ama açmadım.
"Berfu girebilirmiyim kızım." Babamın sesiyle kalktım ve sırtımı yatağımın başlığına yasladım.
"Gel baba." Yavaş adımlarla geldi ve yanıma oturdu.
"Buyur baba."
"Güzel kızım benim.' Gözlerim baktı ve söyleyeceği her neyse iç çekti. 'Can parçam sana son bir kez daha soracağım Berfu'm. Bak kızım bu iş seni çok yıpratıyor sen söylemesen de ben görmesemde hissediyorum kızım. Senin her kararına saygı duydum çünkü sen her zaman çok olgun bir kadın oldun aslında. Yeri geldiğinde küçük bir kız çocuğu yeri geldiğinde büyük bir kadın. Sana güvenim tam. Eminmisin kızım hâlâ bir yolu var." O yol çoktan kapandı ve yerine büyük bir duvar örüldü babam.
"Eminim baba. Teşekkür ederim." Babam hüzün ve gururla bana bakıyor bir yandan da saçlarımla oynuyordu. Eğilerek alnıma dudaklarını bastırdı.
"Seninle gurur duyuyorum canımın canı, göz bebeğim. Her zaman arkanda olacağım ne zaman düşsen ben elinden tutacağım. Söz veriyorum kızım ben uzakda olsam bir gözüm sende." Gülümseyerek başımı salladım.
"Teşekkür ederim babam. İyi ki varsın."
"Sen de güzel kızım." Babam odamdan çıktığında kendimi banyoda buldum.
Soğuk suyun altına girdiğimde içimdeki yangın suyu da ısıtıyordu. Bedenim soğuktan titresede ben üşüdüğümü hissetmiyorum. Ne kadar suyun altında kaldım bilmiyorum ama biraz daha kalırsam hasta olacağımı bildiğim için çıktım. Bu iş daha fazla uzamadan bitse iyi olur. İşime dönüp kafa dağıtmak istiyorum. Taytımı ve kazağımı giyerek aşağı indim.
Kahvaltı saati geçmişti zaten benim de yemek yiyecek halim yoktu. Annem yine koşturuyor yerinde durmuyor.
"Anne."
"Berfu, ne oldu kızım?"
"Sen otur artık yorulmadım mı? Yapıyorlar işte dinlen sonra yine hasta olacaksın!" Kızamazsak dinlenmeyi unutan bir insan annem. Günlerce hasta yatması şu an istemediğim bir şey.
"Yok kızım iyiyim ben."
"Anne rica etmiyorum otur ve dinlen. Yengemler yardım ediyor zaten hadi." Sonunda ikna oldu ve yanıma oturdu.
"Daha yeni başladık kızım hem sen neden oturuyorsun kalk hazırlan ama önce kahvaltını yap." Annemin heyecanı kimsede yok.
"Aç değilim anne boşver hazırlanırım birazdan." Israr etmedi ve dinlendiğini düşünerek tekrar kalktı. Kızmak istedim ama annemle tartışmak istemiyorum.
Konak temizlenmiş yemekler yapılıyor. Herkes düğün hazırlığı yaparken ben cenaze törenine katılmış gibi olanları izliyorum. Kapı çaldı ama kalkmadım oturduğum yere mıhlanmış gibiyim.
"Berfu kızım bir bakarmısın?" Semra ablanın yanına gittim. "Ben içerideyim kızım." Aras gelmişti. Başımı sallayarak Semra ablayı onayladım.
"Aradım ama açmadın. Doğru bir hafta oldu hiç bir aramama yanıt vermedin. Hadi hazırlan seni bekliyorum."
"Canım istemedi açmadım. Nereye gidiyoruz?" Burada durup onunla açmadığım telefonları tartışmayacağım. Olmayan moralimi daha da düşürmeye gerek yok.
"Hazırlanman için bir yere gideceğiz."
"Evde hazırlanırım ben gerek yok kimseye." Sinirlenmeye başladığını fart ettim ama umursamadım. O beni ne kadar düşünüyor?
"Uzatma Berfu hadi."
"Bekle geliyorum." Kabul etmeme şaşırdı ama konuşmadı. Odama çıktım ve telefonumla çantamı alarak tekrar aşağı indim. "Anne ben çıktım."
"Tamam kızım."
Konaktan çıktığım da arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Hiç bir şey sormadım çünkü onun her şeyi hazırladığını biliyorum. Kavga etmemek için ön koltuğa oturdum. Aras da bindi ve arabayı çalıştırdı.
Sessiz yolculuğun ardından başka bir evin önünde durduk. Merak etmiyorum. Nereye geldiğimizi sormadan kapıyı açarak onunla indim. Kapıyı kardeşi Sıraç açtı.
"Hoşgeldiniz." Bu gün benim aksime herkes çok mutlu!
"Hoşbulduk Sıraç. Annem nerede?" Ben konuşmadan onları izlerken Sıraç bir bana bir Aras'a bakıyordu.
"Yukarıda abi çağırayım mı?" Aras başını iki yana salladı ve elimi tutarak yürümeye başladı. Peşinden giderken elimi kurtarmak için uğraşmadım. Pes ediyorum buna da alıştım. Boşuna kendimi yoramam. Aldığım eğitimler bu adama etki etmiyor. Nerede yetiştirdiler bu ayıyı bilmiyorum!
Yukarıya çıktığımızda bir odaya girdik. Elif hanım ve Bevan ağa buradaydı. "Anne Berfu geldi. Neredeler?" Elif hanım bizi gördüğünde gülümseyerek yanımıza geldi.
"Hoşgeldin kızım."
"Hoşbuldum." Sesim çok soğuk çıkmıştı ama bunu sorun etmedi.
"Yukarıdalar oğlum senin odanın yanındaki odaya hazırlattım." Aras başını salladı ve oradan çıkarak bir kat daha yukarı çıktık. Üç kapının olduğu bir kattı. Kapılardan birisi büyük diğer ikisi normal boyuttaydı. Küçük kapılardan birisine girdiğimizde içeride dört tane kadın vardı. Normal boyutta bir yatak odasıydı. Kadınlar bizi gördüğünde ayağa kalktılar.
"Hoşgeldiniz ağam." Üç kadın var, birisi orta yaşlıyd diğer ikisi genç. Orta yaşlı olan konuşmuştu.
"Karım Berfu, sana güveniyorum Feyza abla." Adının Feyza olduğunu öğrendiğim kadın gülümseyerek başını salladı.
"Gözün arkada kalmasın ağam." Aras elini omzuma koyarak beni kendisine çevirdiğinde ifadesizce ona baktım.
Eğilerek kulağıma fısıldadı. "Zorluk çıkartma ve hazırlan."
"Asıl sen hazırlan Aras ağa savaş daha yeni başlıyor." Ben de onun gibi ikimizin duyacağı tonda konuştum.
"Sabırsızlıkla bekliyorun karıcığım." Pis pis sırıtarak çıktığında sinirle arkasından baktım. Ayı işte ne olucak!
"Buyurun hanımağam." Feyza hanımın söylediğiyle dayanmadım.
"Berfu. İsmim Berfu bana bir daha öyle hitap etmeyin. Hiçbiriniz!" Aras'a olan sinirimi kadından çıkartıyorum! Ben ne yapıyorum?
"Peki Berfu hanım."
"Kusura bakmayın ben size kızmak istemedim." Feyza hanım sadece güldü. Bu kadın neden sürekli gülüyor?
"Sorun değil Berfu hanım anlıyorum sizi. Buyrun daha fazla oyalamayalım." Ne düşündü bilmiyorum açıkçası umrumda da değil.
Makyajımı genç olan kızlardan Hüma yapmıştı. Sade bir makyaj yaptı çünkü elbise çok abartılı. Kız genç ama yetenekli, çok güzel bir makyaj yaptı. Yaren de gözlüklü ve tatlı bir kızdı. Makyajdan sonra elbiseyi giymem için Feyza abla bana yardım etti. Mavi göğüs kısmı açık, kadife ve balık model. Bir göğsü yaprak desenli, diğer göğsünden elbisenin orta kısmında bitimine kadar taşlar var. Kolumdan yere kadar uzunan kısımda taşlarla süslü. Kırmızı gelinlik tarzı olanı kına yanmadan giymemi istemişti ağamız.
Elif hanım yemek göndermişti ama tek lokma yiyemedim.
"Saçlarını keselim mi?" Yaren'in sorusuyla hızla ona döndüm.
"Hayır. Size zor olucaksa ben yaparım." Asla saçlarımı kestirmem. Onlar bana Baran'dan kalan en değerli hediye. Onları çok sevdiği için kesmeme asla izin vermedi ben de kesmedim ve kesmeyeceğim.
Yaren saçlarıma su dalgası yaptı. Feyza hanım da ensemde biten hafif dağınık bir topuz yaptı. Önden kestirdiğim kakülleri de düzeltti ve sprey sıkarak saçlarımı sabitledi. Dört saatin sonunda hazırdım. Aşağından sesler geliyor sürekli kapı çalıyordu, kapı açmaktan yorulmuş olmalılar.
"Çok güzel oldun Berfu yenge." Çağla ve Eflin de bir saattir buradaydı.
"Teşekkür ederim." Şimdiden yoruldum ben, bu akşam ne zaman biticek!
Aynanın karşısında önce üzerime baktım sonra kendi gözlerime odaklandım. Karşımdaki benden bana ait ama içim bunu kabullenmiyor. Ben Baran'ın sevdiği, güneş gözlü meliğiydim. Sadece onun karısı olmayı hayat etmişken şu an hiç tanımadığım bir adamla evleniyorum. Kendimi onunla evleneceğime o kadar inandırmıştım ki şu an kendimi ben bile tanıyamıyorum.
Kapının sesiyle kendime geldim ve onlara döndüm. Aras, Sıraç ve Çağkan gelmişti. Çağkan ve Çağla ikizler. Tek yumurta ikizleri. Birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki cinsiyetleri farklı olmasa ayırt etmek imkansız.
"Çağkan nasıl olmuşum?" Çağla'nın sorusuyla abimler geldi aklıma. Onları nasıl unuttum ben!
"Benim ikizim gibi." Çağla sinirle ona baktığında Sıraç kahkaha atmıştı.
"Hadi inelim biz." Herkes tek tek aşağı indi ve odada sadece Aras'la kaldım. Siyah takım elbise içine beyaz gömlek giymişti ve cep kısmında elbisemle aynı renk mendil var.
Onu umursamadan masanın üzerinde duran telefonumu aldım ve Boran abimi aradım. İkinci çalışında açıldı.
*Abi neredesin?*
"Yukarıya gelmek için yengenden kurtulmaya çalışıyorum gülüm.* Bu hâlde bana kahkaha attırdı.
*Sen gelme abi geliyorum ben az daha bekle.*
*O İti öldürmek istiyorum ama babama dua etsin.* Babam ne alaka?
*Babama mı? Babam ne alaka? Abi bu konuyu gece konuşacağız.* Aynı şeyleri Baran da söyledi. Babamın Aras'ı korumasının bir nedeni olmalıydı.
*Bu yaşımda katil olmamı istemiyor gülüm ondan öyle söyledi.* İnanmak istiyorum çünkü babamın onu koruması benim canımı yakıyor.
*Tamam abi görüşürüz.* Diyerek telefonu kapattığım an Aras karşımda durdu.
"Takıların nerede?" Sıradaki sorunumuz çıktı. Adam sorun üretme makinası gibi sorun üretiyor!
"Bilmiyorum."
"Bekle geliyorum." Konuşmama izin vermeden odadan çıktığında yorgunlukla yatağa oturdum. Elbise çok ağır! Aras elinde kutularla odaya geri döndüğünde başımı iki yana salladım.
"Aras gerek yok elbise zaten çok ağır onları da taşıyamam." Biraz sakin konuşursam belki ikna olur ama katır inatlı beni taklit ederek başını iki yana salladı.
"Bunları düğün de takman için aldım ve takacaksın!"
"İstemiyorum ve ben sana alma dedim sen aldın!" Kutuları açtı ve önce bilezikleri çıkarttı.
"Benim karımsın ve takacaksın Berfu zorlama." Görmemişin karısı olmuş! Karım da karım..
Suskunluğumu kabulleniş sayarak bilezikleri elimden geçirdi. Setlerden birisini açtığında yataktan kalktım ve elinden alarak önce kolyeyi taktım sonra küpelerini. Beş metre zinciri dört defa boynuma sardım. Ayaklı kuyumcudan farkım kalmadı!! Yüzklerden iki tanesini taktım daha fazla takamadım. Aras elindeki kutuyu açtığında ona döndüm.
"Yeter! Çok fazla oldu Aras."
"Tamam bu son olsun." Elindeki kutuyu bana uzattı. İçinde kolye seti vardı onu da boynuma taktım ve içindeki kalın bileziği bileğime taktım.
"Hadi inelim." Sonunda takı törenimiz de bittiğine göre inebiliriz. Aras ellerimizi birleştirdi bu kez bende onun elini tuttum. Gözlerime baktı ve tekrar önüne döndü. İsteyerek olmasa da mecburen tuttum ama o bunu bilmese de olur.
Merdivenleri inerken elbiseye dikkat ederek iniyorduk. Aşağıdan gelen müzik seslerini duymayan yoktu sanırım. Herkes eğleniyor. Son katın merdivenleride indiğimizde altı kadın önümüze geldi. Tek sıra halinde önümüzde durdular. Üzerlerinde yöresel kıyafetler ellerinde def var. Başlayan müzikle onların arkasında bekledik. Aras'a baktım göz kırptığında derin bir nefes alarak önüme döndüm.
Müzik ilerlediğinde defi çalmaya başladılar. Bir yandan defi çalıyorken müzik hızlandığında dönerek iki yana ayrıldılar. Üç kadın sağda üç kadın solda durdu ve bizim önümüzü açtılar. Biz yürümeye başladığımızda bizimle birlikte ortaya kadar geldiler ve müzik bittiğinde dağıldılar.
Gözlerim babamı aradı ve onun da hayranlıkla beni izlediğini gördüm. Babama gülümserken gözlerinin dolduğunu fark ederek önüme döndüm. Dans müziği başladı.
Aras ellerini belime yerleştirdiğinde ben de ellerimi omuzlarına koydum. Gözlerinden hiç bir şey anlamak mümkün değildi. Müzik bitene kadar sabır edebilirim. Ellerinin üzerimde olmasından istemsizce rahatsız oluyorum. Sonunda müzik durduğunda kalabalıktan kulaklarımı sağır edecek kadar büyük bir alkış koptu.
Aras elimi tuttu ve bize ayrılan masaya kadar yürüdük. Sonunda elini bıraktım. Oturduğumuzda abimler geldi.
"Berfu'm çok güzel olmuşsun." İlk konuşan Gökhan abim oldu.
"Teşekkür ederim abi." Oturduğum yerden kalktım ve abime sarıldım.
"Hazar ben doğru görüyorum değil mi? Herifin biri benim kardeşimi alıyor."
"Bu kez sana kızmayacağım Hazer evet kardeşimizi alıyor." Küçük bir kahkaha attım ve dolu gözlerle beni izleyen ikizlere baktım.
"Abi yapmayın böyle. Hem kimse beni sizden ayıramaz biliyorsunuz." Gülerek onlara sarıldığımda ikisinin kollarının arasında kayboldum. "Yalnız nefes alamıyorum."
"Hazar yine yedi ne varsa ben söyledim az ye dedim." Hazer abime gülerek geri çekildiğimde tek tek uzaklaştılar sadece Boran abim kaldı.
"Gülüm çok güzel olmuşsun. Benim küçük kardeşim. Çok hızlı büyüdün Berfu'm." Abim kollarını çok sıkmadan bana sarıldı ve anlımı öperek geri çekildi.
"Teşekkür ederim abi. İyi ki varsınız."
"Her zaman buradayım gülüm." Gülümseyerek başımı salladım.
"Babamın yanına gidelim abi." Babam masada oturmuş beni izliyor ama yanıma gelmiyor.
"Gelir o gülüm sen otur." Israr etmedim ve oturdum. Afra oynamaktan beni görmüyor. Bu kızın oyun sevdası kimsede yok.
Masaya gelen misafirler tebrik ediyor ve gidiyorlar. Ben konuşmuyorum çünkü gelen misafirlerin çoğu Aras'ın ailesinden. İki amcam ve bir halam var. Halam İstanbul'da olduğu için düğüne gelicek ama amcamlar burada. Aras'ın sadece ailesi burada ve düğünde daha çok geleceklerini biliyorum.
İki saatin sonunda kırmızı gelinliği giydim ve tekrar aşağı indiğimde kına yakmak için ortaya kurulan organizasyon kırmızı ve beyaz renklerle süslenmişti. Sandalyeye oturdum, Aras da yanıma oturdu. Kırmızı duvak karanlıkta yüzümü gizliyor. Annem, Afra, yengemler, kuzenlerim ve Aras'ın akrabaları başımızda duruyorlar. Arkadan gelen müzik sesiyle etrafımızda döndüler. Müzik bittiğinde slow müzik başladı ve Halin yanıma geldi. Aras'ın yanına tanımadığım bir adam oturmuştu.
Halin elime uzandığında adetleri hatırlayarak elimi kapattım. Halin gülümseyerek gözlerime baktı. Karanlıkta olsa sanki her şeyi görüyor. Görmese de hissedeceğini biliyorum.
"Elif hanım gelin elini açmıyor." Diye bağırdı Halin ve ortamda küçük bir kahkaha koptu. Elif hanım yanıma geldi ve elinde ki kutuyu açarak bana baktı.
"Nazlı gelinim, güzel gelinim mutluluğuna giden yolda ayağına taş gözüne yaş değmesin. Aç elini Berfu kızım." Elindeki kutuda sarı taşlı güneşe benzeyen bir kolye var. Kolyeyi boynuma taktığında elimi açtım ve Halin kınayı avucuma sürdü. İki avcuma kına sürdükten sonra kına eldivenini elime taktı ve bağladı.
"Yaptığın tercih hayatını güzelleştirsin canım kardeşim." Halin kalkmadan kulağıma fısıldadı ve gülümseyerek geri çekildi.
Işıklar yandığında Aras kolumu tuttu ve kalkmam için yardım etti. Karşımda durduğunda aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapatarak duvağı açtı. Anlıma dudaklarını bastırdı ve geri çekildi. Kalabalıktan gelen alkış sesleriyle, gözleriyle aramızdaki bağı kestim. Herkes tekrardan oyunlarına dönmüş ve neşeyle halay çekiyorlar.
Masaya gitmek için arkamı döndüğümde abimin sesiyle durdum. "Berfu gel gülüm." Neden çağırdığını çoktan anladım.
"Abi istemiyorum."
"Benim için gülüm." Sıkıntıyla derin bir nefes aldım ve abimin elini tuttum. Halay çeken kalabalığın başına geçtik. Abim başta ben yanındayım. Bizi gören diğer abimler de geldi Afra zaten halayın başındaydı ama artık ortasında. Hazer abim diğer yanımda onun yanında Hazar abim onun yanında ise Gökhan abim var.
Boran abim bana baktı ve gülerek göz kırptı. Hızlı halaya ayak uydurduk ve kısa sürede yengemler de bize katıldı. Başka bir müzik başladığına uzaktan beni izleyen Aras dayanamamış olacak ki yanımıza geldi. Elini tutmamak için hızlanan müzikle Boran abimle ortaya çıktım ve karşılıklı halay çeken kalabalığın ortasında oynadık. Aras halayın başına geçmişti.
Boran abim tekrar elimi tuttu ve bu kez Aras'ın elini o tutarak aramıza girdi. Bu hareketiyle gülerek oynamaya devam ettim. Aras dik duruşundan taviz vermeden halayı sürdürdü. Sonunda abimi ikna ettim ve masaya geçtiğimde Afra da yanıma geldi.
"Abla ben sana çok teşekkür ederim. İyi ki varsın." Neden teşekkür ettiğini anlamadım ve merakla yüzüne baktım.
"Neden bebeğim?"
"Eğer sen olmasan şu an ben evleniyor olucaktım." Gülümseyerek sarılmasına karşılık verdim.
"Okuluna git ve hayallerinden asla vazgeçme Afra. Elinde diploman ve mesleğine yanıma geleceksin. Sende kendi ayaklarının üzerinde duran güçlü bir kadın olacaksın ve asla kimseye boyun eğmeyeceksin." Bunları çok kez söyledim ama tekrar etmekten bıkmadım. Aslında onu motive ediyorum. "Bu renk sana çok yakışmış." Diyerek göz kırptım.
"Sağol abla." Afra tekrar oynayanların arasına karıştığında Aras yanıma geldi. Son beş dakikadır Afra'nın gitmesini beklediğini bilsemde bilerek onu göndermedim.
"Ne konuştunuz bu kadar?" Geldiğin anda soramazsın!
"Kardeşimle aramdaki diyaloğa girme. Aile meselesi." Yanıma oturdu ve önce üzerime ve ellerime sonra gözlerime baktı. Sadece bir anlığına duygusuz görünen gözlerinden binlerce duygu geçti ama o kadar hızlı yokoldu ki yanlış gördüğümü de düşünebilirim.
"Aile meselesi." Soru sorar gibi değil daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Onu umursamadan boş gözlerle etrafı izledim.
Saat gece 01:00 olmuştu ve sonunda yorulmuş olmalılar ki kına bitti. Misafirler tek tek evlerine gidiyor. Sonunda sadece ailelerimiz kaldı. Masadan kalktığımda Aras da benimle birlikte kalktı ve elimi kullanamadığım için gelinliği düzeltti. Bir kolunu belime sardı ve yürümeye başladı. Onu takip ederken bir anlığına yüzüne baktım ama yine ifadesinden taviz vermiyor.
O andan sonra konuşmadı ki benim de umrumda olmadı. Konaktan çıktığımızda kapının önünde duran arabaya bindik. Babamlar ve bir çok kişi de arabalara binmişti. Sayabildiğim kadarıyla otuz beş araba var ama sonrasını göremedim. Arabaların korna sesiyle bizim konağımıza ulaştığımızda Aras önce indi ve arabadan inmem için bana yardım etti.
Konağa girdiğimizde arabaların çoğu gitmişti ve sadece Aras'ın ailesi kalmıştı.
"Hayırlı olsun Hasan ağa." Aras'ın babasıyla konuşan babama bir an gözüm takıldı ama üzerimdeki ağırlıktan bir an önce kurtulmak istiyorum.
"Halin, Afra bana yardım edermisiniz? Yenge sizde gelirmisiniz?" Onlar çıkartamazsa bunun içinde kalmaktan korkuyorum.
"Olur Berfu." Rojbin yengeme gülümseyerek baktım ve Aras'a döndüm. Kendimi ona bakmak zorunda hissettim ama hemen sonra kimseye bakmadan kızların yardımıyla odama çıktık.
Kapı kapandığı an boğazımdaki düğümün acısı daha da arttı. Hepsinin gözlerine tek tek baktım ve daha fazla dayanamayarak gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım. Boğazımdan sessiz kopan hıçkırıkları zor tutarak koltuğa oturdum.
Bedenime sarılan kollar Rojbin yengeme aitti.
"Ağla güzelim ağla ki rahatla." Bulduğum teselliyle bu kez sesli ağlamaya başladım.
"Ne zaman ge.. geçicek yenge? Ben ç..çok yoruldum." Yengem bana biraz daha sıkı sarıldı ama değişen hiç bir şey olmadı. Ne acım azaldı ne de özlemim.
"Berfu ben her zaman yanındayım biliyorsun. Ağlama güzelim." Halin'in sesiyle başımı iki yana salladım.
"Ağlasın ve rahatlasın sadece buna ihtiyacı var. Yaşadıkları kolay değil Halin." Halin Dicle yengeme hak vermiş olacak ki sustu. Bir süre daha yengemin kollarında ağlarım.
Göz yaşlarım yine tükendiğinde kollarından ayrıldım. "Teşekkür ederim yenge." Gülümseyerek bana baktı. Yüzümün halini görmek istemiyorum. "Hadi çıkartın artık şunu."
Kalktığımda yengem arkadaki düğümü çözmeye başladı. "Sanki gelinliğe düğüm atıyorlar!" Yengem açamadığı için sinirlenmeye başlamıştı. Onun bu hâline gülerek Halin'e göz kırptığımda ne demek istediğimi anladı. Sadece bir dakika sonra yengemin sesini tekrar duydum. "Sakın! Az kaldı çözeceğim."
O an küçük bir kahkaha koptu. "Ben söyledim yenge kes gitsin yoksa ben keseceğim." Yengem bıkmadan bize ters bir bakış attı ve inadından vazgeçmeyerek ipi çözdü. Gelinlik anında üzerimden sıyrıldığında üzerimde sadece iç çamaşırlarım kaldı. Rahatlayarak banyoya girdim ve kısa sürede makyajı çıkartarak yıkandım.
Yanıma aldığım geceliği giydim ve yüzüme nemlendirici krem sürdüm. Banyodan çıktığımda hepsi üzerini değiştirmiş hatta duş almış beni bekliyorlardı. Bu kadar uzun mu sürdü?
"Dedim size daha saçları duruyor." Afra'ya göz devirerek kapıya ulaştım.
"Boran abi." Abim sadece üç dakika sonra odaya geldi.
"Buyur gülüm." Abim içeriye baktı sonra gözlerime odaklandı.
"Berfu abin kız değil canım. Biz kız kıza uyuyacağız bu gece!" Yengemin sesiyle yine abime trip attığını anladım.
"Abi saçlarımı sen tarayabilirmisin?" Aralarına girdiğimde ne olduğunu bildiğim için konuşmadım.
"Olur gülüm." Abimle odama girdik. Yengem yüzüne bakmamakta ısrar ederek yüzünü çevirdi. Abim zor da olsa bana gülümsedi. Yatağa oturduğumda arkama geçerek saçlarımı taramaya başladı. Arada gözleri yengeme kaydığı için tarağı olduğu yerde tutuyordu. Sonunda bitirdiğinde saçlarımı ördü.
"Teşekkür ederim abi." Yanıma oturdu ve bana sarılarak saçlarımı öptü.
"Çok güzel olmuştun gülüm." Kulağıma sadece ikimizin duyacağı tonda konuştu.
"Abla telefonun çaldı sen banyodayken bir bak istersen." Afra'nın korkulu sesiyle abimden ayrıldım ve komidinin üzerine bıraktığım telefonumu aldım. 10 cevapsız çağrı ve bilinmeyen numara.
"Afra kim bu sen konuştun mu?" Afra başını iki yana salladı ve bir abime bir bana baktı.
"Bu saatte kim arayabilir?" Halin de Afra'ya döndü.
"Ben açmadım gerçekten kim bilmiyorun. Bakmayın bana." Tekrar telefona döndüğümde bir kez daha aradı ama kapanana kadar açmadım.
"Aç bence Berfu çok ısrarcı iş için olabilir." Dicle yengeme baktım ve başımı iki yana salladım.
"Yenge gece yarısı oldu kim arasın iş için. Neyse sonra ararım ben." İçimde kötü bir his oluştu ama umursamadım.
"Berfu ver gülüm ben konuşurum."
"Sağol abi ben konuşurum." Abim merak etti ama sıkıştırmadı o sırada telefonum aynı numara tarafından tekrar arandı. Dayanamadım ve açtım.
*Buyrun*
*İyi geceler Berfu Zoydanlamı görüşüyorum?* Genç bir erkek sesi.
*Evet benim. Bir sorun mu var?*
*Hastaneden arıyorum. Kutay ben. Gülperi Kozan hastanede ve sizi görmek istiyor. Ailesini sorduk ama söyleyemedi. Otizmi bir kız çocuğu.*
*O iyi mi? Bu saatte ne işi var orada?* Gülperi evden çıkmayan bir çocuk. Hezal teyze onu asla evden tek göndermez.
*İyi merak etmeyin ama sizi soruyor ve elinde bir kâğıtta sizin numaranız var.* Rahat bir nefes aldım ve yatağa oturdum.
*Tamam bu numaraya konum atarmısınız hemen geliyorum. Çok dikkat edin yaklaşırsanız sorun çıkartacaktır. Kriz geçirebilir lütfen temas etmeyin.*
*Tamam bekliyorum.*
Telefonu kapattığım an meraklı bakışlarını gördüm. Hastaneye gideceğim ama içim hiç rahat değil. Ya yalan söylüyorlarsa. Gülperi bu saatte asla evden çıkmaz, yani çıkamaz.
"Berfu'm kim o ne istiyor?" Abim dayanamadı ve ilk soran o oldu.
"Hastaneden aradılar. Gülperi hastanede ve beni çağırıyormuş, anlamdım. Gülperi asla evden çıkmaz bir de bu saatte Hezal teyze nasıl görmez!" Abim de benim gibi düşünmeye başlamış olacak ki hızla ayağa kalktı.
"Kim aradı ismi ne?"
"Kutay dedi sanırım ama kendisi hakkında başka bilgi vermedi. Abi emin değiliz kimseye söyleme biz seninle gider geliriz. Tek gitmem seninle gidelim." Bir şeyler döndüğünü abim de anlamıştı ama kimseyi korkutmaya lüzum yok.
"Berfu, Hazal hanımı arayalım mı?" Bunu bende düşündüm ama olmaz. Gülperi orada değil evdeyse onlarda korkucak.
"Olmaz yenge. Gülperi olmayabilir korkutmayalım insanları." Dicle yengem başını salladı ve Boran abime baktı.
"Gökhan uyumadı isterseniz çağırayım."
"Gerek yok Dicle biz gider geliriz. Berfu haklı kimseyi korkutmayalım. Hadi gülüm ben kapıdayım." Hızla dolabımdan taytımı ve switimi aldıp üzerimi değiştirdim. Telefonumu ve ceketimi aldım.
"Dikkat edin." Rojbin yengeme döndüm ve göz kırparak odadan çıktım.
"Gidelim abi." Abimle birlikte kimseye görünmeden konaktan çıktık ve arabaya bindik. Bana gelen konumu açtığımda abim arabayı çok hızlı kullanıyordu. Camı açtım ve hızın getirdiği adrenalini hissettim. "Bunu çok seviyorum."
"Sen yine de bensiz tek bu kadar hızlı kullanma." Abime gülerek başımı camdan uzattım. Sadece dakikalar sonra konuma ulaştığımızda hastanenin önünde ulaştık.
Arabadan indip hastaneye girdiğimizde danışmaya ulaştık. "Merhaba ben Berfu Zoydan bu hastaneden aradılar beni. Gülperi Kozan buradaymış." Genç kadın bize döndü.
"Hoşgeldiniz Berfu hanım hemen bakıyorum." Önündeki bilgisayardan hasta isimlerinden aramaya başladı bir süre. "Üzgünüm böyle bir kayıt yok hastanemizde."
Abime baktığımda onun da benim gibi düşündüğünü anladım.
"Peki Kutay isminde bir çalışan var mı bu hastanede." Kadın abimin sorusuyla onu da aramaya başladı ve kısa sürede bize döndü.
"Evet iki kişi var. İsterseniz çağırabilirim." Bir sonuç çıkmayacağını biliyorum ama yine de denemekten zarar gelmez.
"Olur." Kadın birileriyle konuşurken abime baktım. Etrafı izliyor ve ters giden bir şey arıyor.
"Sakin ol abi kim yaptıysa bulacağız." Sıkıntıyla nefesini verdi ve beni iyice yanına çekti.
"Pelin sorun nedir?" Gelen iki kişiden birisi genç diğeri orta yaşlı ve benim gözüm genç olanda takılı kaldı ama o konuşmadığı için tanımam mümkün olmadı.
"Merhaba ben Berfu Zoydan. Kusura bakmayın rahatsız ediyoruz ama yarım saat oldu beni bu hastaneden Kutay isminde bir genç aradı ve bir yakınımın burada olduğunu söyledi. Konum attı, buraya çağırdı. Tanıyor olabilirmisiniz?"
"Üzgünüm ama az önce bir ameliyattan çıktım size iyi geceler." Orta yaşlı adam gittiğinde genç olana döndüm.
"Bende acildeyim yani isim benzerliği olabilir ama kimseyi aramadım, hastamı emanet edip geldim. Yardımcı olmak isterdim ama tanımıyorum iyi geceler." O da gittiğinde umutsuzca abime döndüm. Seslerinin alakası yok!
"Oyun oynuyor birisi ama kim?"
"Sana tuzak kurmak istedi ama ben gelince başaramayacağını anlayarak vazgeçti. Ben bulurum onu sen merak etme gülüm. Önce onu bulurum sonra tek tek sorarız hesabını." Abimin bu hâline gülerek onu takip ettim. Hastaneden çıkarak arabaya bindik ve tekrar konağa döndük.
"Abi şimdilik kimseye söyleme ortalık karışmasın." Arabadan indiğimizde abim durdu ve beni bekledi.
"Söylemem gülüm. Sen de çok yoruldun uyu dinlen. Yarın benimle şirkete gel sadece bir saat söz." Şirketi sevmediğimi biliyor.
"Peki tamam." Abimle çok kez bunları yaşadık. En büyük korkum bir gün ona bunun yüzünden zarar gelmesi. Dostumuz olduğu kadar düşmanımız da var. Her an her yerde karşımıza çıkabilecek kadar çoklar.
Abim kendi odasına gittiğinde ben de kendi odama girdim. Afra, Dicle yengem be Halin uyuyordu. Ben de çok yoruldum ve günlerce uyuyabilirim. Rojbin yengem hâlâ uyanık, bizi bekliyor sanırım.
"Berfu ne oldu? Boran nerede iyimi?" Sessiz ama korkulu sesiyle abim için endişelendiğini anladım.
"İyi yenge odanızda sen de git istersen." Bunu bekliyormuş gibi hızla kalktı ve yanağımı öperek odasına gitti.
Bu hâline gülerek üzerimi değiştirdim ve kazıları rahatsız etmeden aralarına uzandım. Sonunda bu gün de bitişmişti ama aklım hâlâ beni arayanda olduğu için başım ağrıyor.
Uykusuzluğa daha fazla dayanamadım ve gözlerimi kapattım.
❄❄❄
"Berfu uyan hadi."
"Karışma Halin yorgun zaten dinlensin biraz." Seslerine dayanamadım ve gözlerimi açtım. Uykusuz olduğum için başım daha çok ağrıyor artık.
"Günaydın uyandın sonunda. Anlat hemen ne oldu dün gece?" Halin için de biriktirdiği bütün soruları sıralamaya başladı ve cevabını almadan susmayacağını biliyorum.
"Dur kızım ya bir kendisine gelsin kız." Dicle yengemin sitemleri de umrumda değil anlaşılan. Kapı açıldı ve Rojbin yengem de geldi. Sinirine bakılırsa abim yine hiç bir şey anlatmamış.
"Berfu ne oldu dün abin anlatmıyor sen anlat."
"Yanlış anlaşılma olmuş yenge özür dilediler gönderdiler. Yani korkmanıza lüzum yok. Hezal teyzeylede konuştuk, Gülperi iyi." Yengem bir süre gözlerime baktıktan sonra başını salladı.
"Peki öyle olsun ama çıkar kokusu yakında. Kahvaltı hazır babam bekliyor." Dicle yengem de onunla beraber odadan çıktığında Halin'e bakmadan üzerimi değiştirdim.
"Berfu ben hiç inanmadım bu yalana. Biliyorsun öğrenirim." Yüzüne bakmadan saçlarımı açmaya devan ettim.
"İyi bul bakalım ne bulacaksın. Yok diyorum anlamıyorsunuz siz bilirsiniz. Hadi gidelim." Aşağı indiğimizde direk masaya oturduk.
"Günaydın"
"Günaydın kızım nasılsın?" Babama gülümserken abimlere baktım. Boran abime her zaman bu yüzden güveniyorum.
"Yorgunum baba. Sen nasılsın dün akşam yanıma neden gelmedin?" Soracağımı biliyormuş gibi güldü.
"İyiyim kızım. Güzelliğinden yaklaşamadım uzaktan bir güneş gibi parlamanı izledim." Çok geçmeden beklediğim oldu ve Afra'nın sesi geldi.
"Baba" beni abimlerden değil sadece babamdan kıskanıyor ama babamın onu ne kadar çok sevdiğini biliyor.
"Sen de çok güzelsin tabiki. Size bunu söylemem bir şey değiştirmiyor siz zaten bunun farkındasınız ve çok güzel kullanıyorsunuz. Tabiki annelerini kraliyet soyundan seçersen böyle uğraşırsın." Babamın sitemiyle küçük bir kahkaha attım.
"Baba doğru söyle biz evlatlıkmıyız?" Hazer abimin sorusuyla babama baktım.
"Olur mu oğlum sizde annenizin kıymetlisisiniz." Annemin hepimizi çok seviyor ama abimlere aşık diyebilirim.
"Tabiki benim oğullarım hadi yeyin yemeğinizi çok konuştunuz yine aç gitmeyin." Anneme gülerek yemeğe başladık. İlaç içmek için kendimi yemeye zorladım. Boran abim yemeğini bitirdiğinde onunla kalktım.
"Ben abimle çıkıyorum biraz işim var baba." Babam Boran abime baktı ve başını salladı.
"Olur kızım." Abim yengemle konuşurken kapıya çıktım. Gelen mesaj sesiyle telefonuma baktığımda Aras olduğunu gördüm.
Gönderen, Aras: Saat iki de sana attığım konuma gel.
Giden: Neden?
Sadece dakikalar için de mesaj geldi.
Gönderen, Aras: İşimiz var. İstersen ben gelir alırım seni.
Giden: Gerek yok konum at.
Ne işimiz var bilmiyorum ama ondan her şeyi bekliyorum. Abim geldiğinde kendi arabamla gelmek istediğimi söyledim ve arabama bindim. Aras'ın yanına abimle gidemem. Şirkette abimin odasına çıktık.
"Halit, Berfu için hazırlandıklarımı getir." Merakla abime baktım ve karşısına oturdum.
"Ne hazırladın?" Göz kırptığında konuşmayacağını anladım. Halit elinde bir kaç dosyayla odaya geldi ve önüme bırakıp çıktı. "Bunlar ne abi?"
"Oku gülüm." Dosyaları tek tek açtım ve okumaya başladım.
"Abi sen nasıl yaptın bunu?" Diğer dosyalarada baktım.
"Mardin'de tek olmanı istemiyorum Berfu'm. Sıkılırsın gider evinde dinlenirsin. İş yerin de günlük aktivite olur diye düşündüm." Mutlulukla abime baktım.
"Teşekkür ederim abi. Bu kadar kısa sürede nasıl yaptın bilmiyorum ama iyi ki varsın." Yerimden kalktım ve abime sarılarak yanağını öptüm.
"Sen iyi ol mutlu ol yeter gülüm. Biz de geliriz. Okul kapandığında Zaynep gelir kalır seninle."
"Olur ama siz de gelin. Ben siz olmadan yapamam." Tekrar yerime oturdum ve abimin uzattığı kalemle dosyaları imzaladım.
"Geliriz tabiki gülüm sen hiç tek olmadın asla da olmayacaksın. Hayırlı olsun o zaman. Kendine iyi bir asistan bul artık." Gülerek başımı salladım ve imzaladığım dosyaları abime uzattım. İmzasını atarak Halit'i çağırdı ve işleme koyması için gönderdi.
Saat bir olmuştu çoktan. "Abi ben çıkıyorum işim var, akşam konuşamaya devam ederiz artık."
"Nereye gidiceksin gülüm?" Dün olanlardan sonra korkmaması yanlış olur zaten.
"Araş çağırdı neyse çok geç kalmam." Kalktım ve çantamı telefonumu aldım.
"Tamam Berfu'm dikkatli ol." Onun gibi ben de göz kırptım ve şirketten çıktıp arabama bindim. Aras'ın attığı konumu açtım ve son hız sürmeye başladım.
Son iki gün, Baran özgür kalıcak ve Aras asıl o zaman tanışacak benimle. Konuma ulaştığımda arabayı Aras'ın arabasının önüne bıraktım ve indim. Ormanlık ve fazlasıyla ıssız bir alanda ne işimiz var bilmiyorum. Aras beni gördüğünde arabasından inerek yanıma geldi.
"Hoşgeldin." Ormanın içinde nasıl bi konuşma yapıcak çok merak ediyorum.
"Hoşbuldum da burada ne işimiz var. Başka bir yer bulamadın mı?" Beni umursamadan cebinden çıkarttığı sigarasını yaktı ve içmeye başladı. Bende çantamdan çıkartıp bir tane yaktığımda bana kısa bir bakış attı ve tekrar önüne döndü.
Sigarayı bitirip izmaritini attığımda o çoktan bitirmişti. "Neden çağırdın beni?" Bana döndü ve gözlerime baktı.
"Dün seni arayan iti buldum. Arkadaki depoda seni bekliyor." Şok içinde ona baktım. Evet bulabilir belki ama söylemedim ki! Nasıl öğrendi yoksa telefonumu mu dinliyor? Yok olmaz yapamaz yani yapmaz değilmi?
"Sen nereden biliyorsun? Telefonumu mu dinliyorsun?" Sinirlendiğimi görse de umursamadı ve sakince konuştu.
"Hayır ama her adımını biliyorum Berfu. Ben seni buraya getirirken yolda konuştum seninle ve sana söyledim. Her adımından haberim var, sadece susuyorum. Belki insan beni yerine koyarsın söylersin diye bekliyorum ama sen abine söylüyorsun o yeter sana!" Beni takip ettirdiği yetmezmiş gibi bir de bana nutuk tutuyor.
"Söylememe ne gerek var ki! Ağamız zaten her adımımı takip ediyor. Ne haddime benim! Bana bak Aras peşime hangi itini taktıysan al geri. Benim kimseye ihtiyacım yok! Ben bu güne kadar kaç defa tehdit aldım ve bunun nedeni de ortada tek istedikleri para ya da canım. Bu zamana kadar kendi başımın çaresine baktım. Bu saatten sonra da bakarım. Abime gelirsek o konuyu açma bile. Abim benim herşeyim, aldığım nefesi biliyor ve senin aramıza girmeye hakkın yok!" Ona arkamı döndüm ve arabamdan su alarak biraz içtim. Arkamda olduğunu bildiğim için derin bir nefes alarak ona döndüm.
"Bu saatten sonra ben varım ve kendi başına uğraşmak zorunda değilsin. Bu konuyu uzatma çünkü tartışmaya kapalı. Sen benim soy ismimi aldığın an dostun değil düşmanın artıcak ve ben seni korumak zorundayım. Şimdi yürü şuna ne yapacağımızı düşünelim." Beni korumasını istemesemde dinlemeyeceğini bildiğim için sustum ama o adamı dövme fikri kulağa çok güzel geliyor. Şu an tam da buna ihtiyacım olabilir.
"Gidelim." Konuşmadan yürüdüğünde onu takip ettim. Deponun önünde duran iki adamda bizi gördüğü an başını eğdi ve birisi kapıyı açtı.
Eski depoya girdiğimizde sandalyeye bağlı bir adam vardı. Başında iki kişi bekliyor. Çantamı bir kenara bıraktım ve saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Aras sırtını duvara yasladı ve sadece beni izlemeye başladı. İki adam da başka yere bakıyor gözlerini benden kaçırıyorlar ama sandalyedeki oturan adam alaylı gözlerini üzerimden çekmiyor. Birazdan göremeyeceğini bilse hala bana bakabilirmi?
"Keyfin yerinde bakıyorum. Umarım sesin çok çıkmıyordur. İşkencelerimde bağırmaya karşıyım yani sesini kısmazsan dilinle başlamak zorunda kalacağım." Adam gülerek başını iki yana salladı. Dışarıdan bakıldığında tatlı bir kız modeli çizerken şu an sözlerim onu sadece güldürebilir zaten.
"Neden yaptın? Kimin itisin çabuk konuş!" Son bir şans verdim ama onu da elinin tersiyle ittiğinde uygulamalı konuşturmanın vakti geldiğini anladım. Taytımı üzerindeki kalın switimi çıkarttığımda Aras'ı öksürük krizi tuttu ama umursamadım altımda sporcu atletim var.
Yavaş adımlarla yanına ulaştım ve çenesini tutarak yüzünü kaldırdım. "Sen git de kocanı memnun et oruspu!" Sözleriyle yüzüne sert bir yumruk attım. Çenesinden gelen kemiğin kırılma sesiyle çenesini dağıttığımı anladım.
"Kes lan sesini şerefsiz! Özür dile karımdan hemen!" Aras'ın bağırmasıyla korktu ama umursamadı.
"Bir daha o lüzumsuz çeneni açarsan konuşacak dilin kalmaz pislik." Yüzüne sert bir yumruk daha attığımda bağırdı.
"Tamam dur."
"Neden korktun mu? Daha yeni başladık ama Kutaycığım olmaz böyle. Çözün şunu." Sandalyeden kalktığında karnına tekme attım ve bu yere düşmesine neden oldu. "Konuş kimin itisin?" Başını iki yana salladığında korumalara döndüm.
"Yanınızda çakı var mı?" Önce birbirlerine sonra Aras'a baktılar ama birisinin belinde olduğunu çoktan görmüştüm. Yanına gittim ve belindeki çakıyı aldım. Adamın yanına eğildim ve çakının keskin kısmını karın boşluğuna sapladığımda tüm depoyu inletecek bir çığlık attı. Elime bulaşan kana küçüklükten alışkınım. Sadece dakikalar içinde kan kaybında ölebilecek kadar çok kanaması var.
"Sadece bir kaç dakikan var yaşamak istiyorsan anlat! Kimin itisin?" Bıçağı için de çevirdiğimde boğazından bir çığlık daha koptu ama hâlâ konuşmuyordu. Bıçağı biraz daha ittim ve geri çektim.
"Öldür beni öldür çünkü ko.. konuşmayacağım!" Sinirle bıçağı kalbine attım. Bıçak kalbini deşti ve kısa sürede öldü. Arkamı döndüğümde Aras şok içinde beni izliyordu. Ne var buna şaşıracak. Ben ağa kızıyım dövüş dersleri de aldım insan da öldürdüm. "Su getirin bana. Şunu da alın atın kapısının önüne." Korumalardan birisi çıkarken diğeri adamı kaldırdı.
"Buyrun hanımağam." Korumanın elindeki suyu aldım ve gözlerine baktım.
"Bana bir daha öyle hitap edersen sonun ondan kötü olur. Berfu hanım, yeterli." Hızla başını salladı ve diğer adama yardım etti. Ellerimi yıkadıktan sonra sudan içtim ve Aras'ın eline verdiğim switimi aldım.
"Ne yapacağınızı biliyorsunuz dikkat edin!" Depodan çıktığımda Aras korumalara son kez talimat verdi ve peşimden geldi.
Arabama ulaştığımda bir sigara daha yaktım ve derin bir nefes aldım. "Bu kadar iyi dövüştüğünü bilmiyordum. Bu kadar kası ne zaman yaptın sen?" Sorusunu umursamadan omuz silktim ve sigaramı içmeye devam ettim.
"Yıllar oldu biraz paslanmışım. Spor vakti geldi." Bu gün biraz daha tanıdı beni ama ben onu tanıyamadım. Hâlâ gözümde kocam olduğunu söyleyen adamdan başkası değil.
"Ne zamandan beri insan öldürüyorsun?" Bir anlığına yüzüne baktım ve tekrar önüme döndüm.
"Korktun mu? Bir katille aynı yatakta uyuyacaksın sonuçta kim olsa korkar." Gülme sesini duydum ama yüzüne bakmadım.
"Neden korkayım sonuçta ben de yaptım. Benim ellerimde temiz değil ama asla masum birisine dokunmadım." Ne sanıyor beni seri katilmi?
"Seri katil değilim Aras. Hak edene hak ettiğini veriyorum o kadar. Çok küçük yaşta babam eğitimlere gönderdi. Ben de sevdiğim için karşı çıkmadım." Sessizce başını salladı ve arabasına yaslandı. Biten izmariti attım ve üzerine bastım. Üzerimde kan yok ama bu hâlde eve gidersem bir çok soruyla karşı karşıya kalacağım.
"Ben gidiyorum işlerim var." Yüzüne bakmadan arabama bindim ve oradan hızla uzaklaştım. Arabanın hızını arttırırken Suat'ı aradım, ikinci çalışında açtı.
*Neredesin?*
*İzinliyim bu gün ama kendi evimdeyim. Bir sorun mu var?* İşte bu çok güzel.
*Sonra anlatırım, birazdan yanındayım eve kimseyi alma!*
Konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım ve yola odaklandım. Düşünürsem o kadar fazla şey var ki. Babamla konuşmam gereken konular artıyor ve ben konuşmaya vakit bulamıyorum. Babamın ve annemin Aras'a, ailesine olan yakınlığı hiç hoşuma gitmiyor. Daha fazla düşünmek kafamda daha çok soru yaratmaktan başka bir sonuç çıkartmayacak. Beynimi susturmak için radyoyu açtım ve yıllar önce dinlediğim şarkıyı duymak beni mutlu etti.
'Bana seni ne kadar sevdiğimi soruşun, tarifi olmaz.. Senden başka birisi denemesin deli mi? Aynısı olmaz..'
Bitmeye yaklaşan müziğe yüzümde bıraktığı buruk tebessümle eşlik ettim.
'Seni bir tek, zamansız bir ölüm bizde son bölüm bitmeden alır benden. Seni bir tek bu yollar anlatır sen yeter ki geç benden..'
Gözümde bir çok anı canlanmak istedi ama izin vermedim bu saatten sonra yoluma bakmaktan başka yol yok. Kendime milyonuncu kez Baran'ın ihanetini hatırlatsam da uslanmaz kalbim ona atmaktan vazgeçmeyecek. Babamın sözleri kulağımda çınladı o an. 'Kalbini susturamadığın an üzülme çünkü aslında konuşan kalbin değil sensin.' Bir ergenin anlamayacağı ama benim şu an anladığım bir cümle.
Kalbimi susturmak veya konuşturmak benim elimde. Evet ona Baran'ı sevmesini ben söylemedim ama duygularımın kontrolü benim elimde olduğu sürece gerisi önemli değil. Yarın son gün. Sayılı saatler sonra doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta yeni bir yaşama başlayacağım ve yanlız olmayacağım. Yeni bir ailem ve kocamla. Zaman ne getircek bilmiyorum ama mutlu olacağımı düşünürsem mutlu olurum. Evet bu, her şey daha güzel olucak. Olur değilmi?
Arabamı Suat'ın evinin önünde durdurdum ve indim. Kapıları kilitledim ve Suat'ın evinin olduğu siteye yürüdüm. Nezih ve sessiz bir yerde güzel bir yaşam kurmuştu kendisine. Ailesinden uzak olmak onu daha mutlu ediyor. Asansöre bindim ve yedinci kata çıktım.
Kapısına vurduğumda kısa sürede açıldı. Üzerine tişört ve pijamasıyla tam olarak ev modundaydı. "Hoşgeldin Berfu. Seni hangi rüzgar attı buralara?"
"Sorma Suat işim düştü yoksa aklım da değildin." Açıksözlü olmakta bir yere kadar. İnsan kuzenine bu kadar sert davranırmı kızım?
İç sesimi umursamadan eve girdim ve çantamı yere attım.
"Ne gibi bir iş. Başın beladamı yine." Soru sorar gibi bir hâli yok. Benim her halime alışmıştı. Kapıyı kapattı ve arkamdan solona gelip yanıma oturdu.
"Sonra anlatırım ayrıntısıyla ama banyonu kullanacağım." Kaşlarını çatarak yüzme baktığında neden böyle baktığını anladım. Yok artık! Bunu da düşünemezsin.
"Berfu.."
"Saçmalama Suat! Ben öyle bir kadın değilim sen beni tanıyorsun ve öyle bir şey yapsam neden senin evinde duşa gireyim?" Rahat bir nefes aldığında gerçekten bunu düşündüğünü anladım ve gözlerine baktım.
"Tamam peki üzgünüm kuzen, yanlış anladım sadece bir anlığına. Sen git yıkan ben de güzel bir masa kurayım ev senin kıyafetlerin duruyor ve yerlerini söylememe gerek olmadığını düşünüyorum." İşte benim kuzenim.
"Olur uzun süredir düzgün yemek yemiyorum zaten." Ben odadan çıkarken o da gülerek mutfağa girdi.
"Bilmediğim şeyler söyle bana kızım!" Sustum ve odasının yanında genelde benim kullandığım diğer odaya girdim.
Dolaptan şort ve tişört aldım. Banyoya girdiğimde küvet ve normal duş arasında kaldım. Normal bir duş almaya karar verdim. Üzerimdeki her şeyi çıkartıp suyun altına girdim. Anında yumuşayan bedenim şimdiden rahatladı. Saçlarımı son kez duruladım ve az önce bir insanın kanıyla kirlenen ellerime baktım. Yalvarmaları umrumda olmamıştı, çünkü bunu o istemişti. Ben ona iki kez şans tanıdım ama o ölürken bile inkar etti.
Daha fazla düşünmedim ve kabinden çıktım. Yanıma aldığım kıyafetleri hızla giydim ve saçlarımı tarayıp arkaya attım. Aynadaki yüzümde takılı kaldı gözlerim. Kahverengi ve sarı karışımı gözlerim; güneşi andırıyor. Haddinden uzun kirpiklerim kaşlarıma değiyor ve beni rimel derdinden kurtarıyor. Dolgun duraklarım ve yüzümde normal durmayan tek şey küçük burnum. Bana göre fazla küçük duruyor ama babam sürekli kusursuz olduğumu idda ediyor.
Uzun boyum ve ince belim; göğsümle kalçam dolgun olmasaydı güzel durmazdı. Çok zayıf olmak güzel değil. Tenim fazlasıyla beyaz duruyor. Bazen bir ölü bedeninde yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Hafif dalgalı saçlarım dizlerime kadar uzanıyor ve bazen beni çok yoruyor. Yıkandığında düz duruyor ama kuruduğunda bazen kıvırcık oluyorlar.
Daha fazla zaman kaybetmeden üzerimden çıkan elbiseleri makinaya attım ve odadan çıktım. Mutfaktan çok güzel kokular geliyor sanırım uzun zaman sonra açlığı hissettim.
"Kolay gelsin." Suat masayı çoktan doldurmuştu. Yardım etmek isterdim ama şu an çok açım.
"Bakma öyle gel otur bitti geliyorum ben de." Gülerek masaya oturdum ve tabağımı doldurup yemeye başladım. "Benden güzel yemek yaptığını kanıtlamaya çalışıyorsun sanırım."
"Yok kızım ya hepsi annemin tarifi yabancı değil." Karşıma oturdu ve o da tabağını doldurdu.
"İyi zehirlenmeyelim de." Bana ters bir bakış atarak yemeye başladı. Ben de önüme döndüm ama sessizliğim kısa sürdü. Her şeyi en başından anlattım ve rahatladım.
"Tamam hepsini anladım ama adamı neden öldürdün. Duyulursa ne olur en iyi sen biliyorsun. Yanında Boran abi yok daha da kötüsü, Aras var. Ne kadar güveniyorsun sen o adama? Daha tanımıyoruz, seni şikayet ederse ne olucak Berfu hiç düşündünmü?" Yaklaşık beş dakikadır aynı şeyleri söylüyor.
"Haklısın Suat ama zaten adamı kaçıran Aras. Beni oraya çağıran da Aras. Bana istediğini yap diyende ve artırıyorum ben gelmeden adamın ağzını yüzünü dağıtan da Aras. Güvenmiyorum ona tanımıyorum onu evet ama karısının katil olduğunun duyulması işine gelmez. Emin ol benden çok insan öldürdü." Söylediğinden yaptığım çıkarım bu yönde oldu. Sonuçta o da bir ağa ve düşmanları var. Bu kaslarıda boşuna yapmayacağını düşünüyorum. Ne diyorum ben ya banane adamın kasından!
"Başına bela olmasın yeter. Sen zaten nereye gidersen orada bir olay çıkarabilecek kapasitedesin. Kaosla beslendiğini düşünüyorum bazen boşuna öyle bakma bana. Boran abiye ne diyeceğini düşün bence sen." En kötü bakışlarımı üzerine sabitledim ve kollarımı göğüsümün üzerinde bağladım.
"Sen merak etme abim bana kızmaz. Ben gidince belada kalmaz başında yaşarsın rahat rahat sende. Kendine her sıkıntında yanında olabilecek yeni bir kuzende bulursun." Doldurduğu viskiyi tek seferde içtim ve bardağı masaya vurdum.
"Senin gibisini nasıl bulacağım kızım boşuna trip atma bana. Ben şimdiden söylim sana en geç bir ay sonra yanında olurum. Görev yerimi Mardin'e istedim haber gelir yakında. Sana benden başkası iğne yapamaz." Yüzümü buruşturarak baktım gözlerine. Biraz da şaşırdım doğrusu, bu kadar kısa sürede nasıl düşündü bilmesemde bu güzel bir haber.
"Sen git başka kuzenine yap iğnelerini uzak dur benden. Mardin de ne işin var senin amcam bu kez herkesi ayağa kaldırır. 'Yetişin oğlum Mardin'e kaçıyor!' Diye bağırarak akrabaların hepsini ayağa kaldırır." Söylediklerime gülerek attığım bardağı alıp doldurdu ve tekrar önüme bıraktı.
"İnanırım babam bu yapar ama beni tanıyorsa boşuna uğraşmaz. Bana da bir ev buluruz Mardin'de." Ne kadar gelmesini istemesemde bir tarafım çok mutluydu. Suat çocukluğumun en iyi arkadaşı. Her an yanımda olan dostum. Halin ve Suat'ın emeklerini asla ödeyemem.
"Buluruz merak etme. Abime söylemem yeter kendisi bana çoktan bir iş yeri ve ev almış. Ben de yapabilirdim ama her şey o kadar üst üste geldi ki düşünemedim. Şu an tek eksiğim iyi bir menajer." En kısa sürede onu da bulup işlerimin başına geçmeliyim. Bana gelen bir çok telefon oluyor ama işlerden yetişemiyorum.
"Olur konuşurum ben Boran abiyle. Menajer bulmak zor iş her şeyini ona emanet ediceksin. Güvenilir olmalı. Ayarlarız ama kısa sürede merak etme." Güvenilir olmak zorunda ve bana katlanabilecek insan sayısı bu dünyada çok az.
Suat'ın doldurduğu son bardağıda içtim ve önündeki şişeyi elime aldım. Bardakla içmek zor geliyor. Şişenin kapağını açtım ve öyle içmeye başladım. Ne kadar konuştuk ve kaç şişe bitti bilmeden içtik. Son beş dakikadır bir ses geliyor ve ağrıyan başımı daha çok ağrıtıyor.
"Suat sustur şunu."
"Senin telefonun çalıyor ben mi susturayım?" Başımın ağrısından ayırt edemiyorum. Telefonumu almak için masaya uzandım. Arayanı görünce telefonu aldığım gibi yerine bıraktım. "Kim arıyor?"
"Aras, tam vaktini buldu aramanın." Sinirle elimi şakaklarıma bastırdım. Açarsam sesimden anlar ve kesinlikle olay çıkartır.
"Israrla arıyor ama istersen ben açarım." Suat'ın sesi bana göre daha iyi geliyor. Benim kadar içmediğini biliyorum kendisi bilinçli bir doktor.
"Olur ama sakın içtiğimizi anlamasın onunla uğraşmak istemiyorum. Uyuduğumu söyle ama ikna olduğuna emin ol." Suat telefonu açtı. Bir süre kısa cevaplar verdi. Aras ne dedi bilmiyorum ama gözlerime bakarak başını iki yana salladı.
Telefonu kapatmadan bir şeyler yazdı. Kapatıp masanın üzerine bıraktı. Kedi gibi gözlerime baktığında olanları anlamam çok uzun sürmedi.
"Sakın buraya geldiğini söyleme bana!" Umutsuzca gözlerime bakmaya devam ettiğinde sinirle ayağa kalktım ve mutfak çıkışına ilerledim. "Ben uyuyorum gelirse görsün gitsin."
Çıkmadan Suat'a son kez baktım ve odaya geçtim. Yatağa uzandım. Gözlerimi kapatmadan tavanı izledim. Bakmasını bilene boş duvar neler anlatır sözünü tavanla yaşıyorum. Kendi halime üzülerek elimi başıma koydum. Bir süre sonra kapının sesi geldi. Hızla gözlerimi kapattım ve yatakta cenin pozisyonu aldım.
"Berfu nerede?"
"Odada uyuyor."
"Nerede?" Aras'ın ısrarına çok dayanamaz boşuna uğraşıyor.
"Arka odada. Koridorun sonu, karşıda." Yaklaşan ayak sesleriyle gözlerimi sıkıca kapattım.
Kapı açıldı ve kapandı. Bir kaç dakika sonra yatağın uç kısmı hareket etti. Gözlerimi daha sıkı kapattım. Neden uyuma numarası yaptım ki! Başka bahane kalmadı mı?
"Nefes al. Uyumadığını biliyorum Berfu." Nasıl? Nefesimi tuttuğumun o söyleyince farkına vardım. Bu kadar gerilmek benim hatam. Taklit yapmak benim işim nasıl böyle bir hata yaptım! Nefesimi sesli bıraktım ve gözlerimi açtım.
Gözlerine baktığımda sinirli değildi. Baktı. Baktım. Aramızda anlamsız ama bir sessizlik oluştu. Konuşmadığı için sustum ama bu gergin ortama daha fazla dayanamadım. Yatakta oturdum. Haraket ettiğim için yukarı çıkan şortum zaten açık olan bacaklarımı daha da açık bıraktı. Gözleri kısa bir an üzerimde gezindi. Tekrar gözlerimle buluştuğunda ilk konuşan ben oldum.
"Neden geldin?"
"Telefonuna bakma zahmetinde bulunmadığın için olabilir mi? Gözlerine ne oldu? Kızarmışlar." Elimle gözlerimi ovaladım ve tekrar yüzüne baktım.
"Yok bir şey. Duymadım telefonuda mutfakta kalmış." Bakışlarından inanmadığını anladım.
"Bu kadar içmek sana iyi gelmiyor. Kiminle konuştuğunu unutuyorsun sanırım ama yemem Berfu." Başımı arkaya attım ve gözlerimi kapattım.
"Aras başım ağrıyor inan seninle uğraşamam. Git lütfen. Ben seni ararım kendime geldiğimde." Huyuna gidersem anlayış gösterebilir. Sonuçta o da insan anlar beni değil mi?
"Ben seni kendine getiririm Berfu gel benimle." Ben ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldı ve odadaki banyoya girdi. Beklemediğim hareketi yüzünden bağırdım ve düşmemek için kollarımı boynuna sardım. İnsan olmadığını da kolayca anladım.
"Ne yapıyorsun sen indir beni! Aras sana diyorum barak beni!" Bagirmam veya kucağında haraket etmem ona etki etmiyor aksine daha sıkı tutuyor. Sinirle dişlerimi omzuna geçirdim.
"Ah. Ne yapıyorsun Berfu?" İnat ettim ve dişlerimi çekmeden daha çok ısırdım. Sonunda beni indirdiğinde geri çekildim.
"Bir daha sakın bana dokunma Aras! İnsan gibi konuşulmaz seninle defol git!" Bağırmamı pek umursamadı. Yanından geçtim ve tekrar yatağa uzandım. "İstemiyorum seni git başımdan. Beynin yok mu senin? Neden anlamıyorsun."
"Sen istedin bunu." Ne olduğunu anlayamadan yüzüme dökülen suyla nefesimi tuttum. Hızla yataktan kalktım ve gözlerimi açtım.
"Aras aklın varsa kaç!" Sırıtarak bana bakıyor ve söylediklerimden korkmadığını gösteriyor. Bunu sen istedin Aras ağa benim suçum yok. Arkasına geçtim ve zıplayarak sırtına bacaklarımı sardım. Eli anında bacaklarımı tutarken o ne olduğunu anlayamadan saçlarına asıldım ve kendime çektim.
"Seni yaptığına pişman edeceğim. Bir daha değil bana dokunmak yaklaşmayacaksın bile!" Son gücümle saçlarını çekerken bacaklarımı bıraktı ve elleriyle beni sırtından indirmeye çalıştı. Bacaklarımı sardığım belinden çözerken saçlarını iyice çekerek sırtına tekme attım ve yere düşürdüm.
Hâlâ gülüyor! Sen bana sabır ve ALLAHIM! Beni bu kulunla sınama ben buna dayanamam öldürürüm. Yüzüne tırnaklarımı geçirdim ve boynuna kadar indirerek geri çekildim.
"Aynaya baktıkça beni hatırlarsın artık bu da sana ders olsun." Çizdiğim kısım kanamaya başladı ama umursamadan yatağa oturdum.
"Bu iz yüzüme hiç yakışmadı karıcığım. Bence bir dahaki izler sırtımda olmalı. Sen ne dersin?" Şok içinde yüzüne baktım. Bir insan hiç mi uslanmaz.
"Olur hatta bıçak kullanabilirim sırtın için." Onun gibi göz kırptım. Ayağa kalktı ve yanıma geldi. Üzerime eğilip kulağıma fısıldadı. "Ben tırnaklarını tercih ederim onlar daha güzel acı veriyor." Omuzlarından iterek kendimden uzaklaştırdım.
"Tamam hatırlat bir gün bak nasıl acı veriyorum ben sana. Senin burada değil tımarhanede olman gerekiyor. Senin dışarıda olman insanlığa zulüm. Delisin sen hem de en üst seviyeden." Acıdan zevk alıyor piskopat. Ne yaptım da senin gibi birisi çıktı karşıma.
"Uzatma Berfu kalk gidiyoruz. Yeterince kendine geldin sen."
"Gelmiyorum ben git sen." Beni umursamdan banyoya girdi. Geri geldiğinde yüzündeki kan durmuş sadece çizikler kalmıştı.
"Zor kullanmak istemiyorum Berfu gidiyoruz." Vazgeçmeyeceğini anladığımda kalktım ve odadan ilk ben çıktım. Mutfaktan telefonumu aldım. Suat'la vedalaşıp evden çıktığımda Aras da arkamdan geliyordu.
Aşağı indiğimde onu umursamadan arabama bindim. Onunda arabasına bindiğini gördüm. Beklemeden son hız konağa sürdüm. Arkamda benimle aynı hızda peşimden geliyor. İnadına gaza daha çok bastım ama çok geçmeden benimle aynı hıza ulaştı. Konağın önünde arabayı ani frenle durdurdum. Aras da hemen arkamda durdu.
Beklemeden içeri girdim ve odama çıktım. Islanan üzerimi değiştirip saçlarımı bağladım ve aşağı indim.
Salonda annemle konuştuğunu gördüğümde derin bir nefes aldım. Onlardan uzağa oturup telefonumla oynamaya başladım. Tek yaptığım galeride oyalanmak oldu. Beni gördükten sonra ikiside susmuştu. Annem kısa süre sonra salondan çıktığında sadece Aras kaldı. Salona gelen Burak'ı gördüğümde telefonumu kapattıp yanıma bıraktım.
Paytak adımlarla yanıma geldiğinde eğilip kucağıma aldım. Dudaklarını ısırdı. Sonra çenesini titretti. "Haya beni payka götüyüymüsün? Anne gitti baba da yok."
"Götürürüm tabiki halacığım. Baba işte biliyorsun annenin de işleri var. Biz seninle gideriz." Saçlarını bir elimle arkaya ittim. Yanağını öptüğümde gülerek bana sarıldı.
"Hadi haya gideyim lütpen." Bu hâline gülerek onunla birlikte kalktım ve odasına çıkarttım. Burak'ın üzerini değiştirdim ve benim odama geçtik. Ben de üzerimi değiştirdim ve arabamın anahtarını alarak aşağı indim.
"Anne Burak benimle. Dicle yengeme söylersin." Çok geçmeden içeriden annemin sesi geldi.
"Tamam kızım dikkat edesin." Konaktan çıkarken arkamda duran Aras'a kısa bir bakış attım.
Burak'ı öne oturtup kemerini taktım ve bende yanına oturdum. "Yaşaşın payka gidiyoyuz." Onun sevinç çığlıklarına gülerek müzik açtım ve arabayı çalıştırdım.
"Evet, Burak parka gidiyor. Salıncağa binicek." Yol boyu gülerek oynayacağı oyuncakları anlattı durdu. Sonunda parka ulaştığımızda arabayı durdurdum ve Burak'ı alarak indim.
"Haya buyut! Bana mayi buyut al lütpen." Bulut diye gösterdiği mavi pamuk şekerine baktım ve elini tutarak satıcının yanına götürdüm.
"Mavi pamuk şeker alabilirmiyiz?" Pamuk şekeri eline verdiğimde gülerek çubuğa sarıldı.
"Haya ben buyut yiycem, yaşaşın."
"Salıncakta yemeye ne dersin?" Hızla başını sağladığında onu salıncağa oturttum ve pamuk şekerini açarak eline verdim.
"Çok güzey haya sende ye." Bir elindeki şekere baktım bir Burak'a. Zihnime dolan anıları geri iteledim ve elindeki şekerden biraz alıp yedim.
"Çok güzelmiş halacığım." Burak elindeki şekeri bitirene kadar salıncakta sallanırken sırtımı direğe yasladım. Başım dönüyor sürekli, bu kez viskiyi çok kaçırdım. Ağrısı hafiflesede dönmesi devam ediyor.
"Haya Ayas geydi." Gözlerimi açtım ve sırtımı yaslandığım yerden ayrıldım. Aras banka oturmuş bizi izliyordu.
"Gidelim mi? Ben bu gün biraz yorgunum bebeğim. Söz bir daha geliriz." Burak sessizce başını salladı. Salıncaktan indirdim ve arabaya bindik.
Konağın önünde durduğumuzda Burak'ın uyuduğunu gördüm. Onu kucağıma alarak konağa girdim ve odasına çıkarttım. Üzerini örtüp odadan çıktım ve aşağı indim. Yemek masası kuruluyordu. Babamı gördüğümde gülerek yanına oturdum.
"Burak nerede?"
"Uyudu baba ben de yatırdım. Seninde kızın uyuyacak, az kaldı." Babam gülerek elini omzuma sardığında ben de başımı omzuna yasladım.
"Dizimde uyuyacaksa neden olmasın. Babası masal anlatsın küçük kızına. O uyurken mis kokulu saçlarını örsün."
"Hayır diyemiyeceğim teklif. Bu gece benimlesin babacığım ben sözümü aldım." Saçımı okşayan elini tuttum ve öperek geri bıraktım.
"Tabiki güzel kızım sen iste yeter." Huzurla başımı salladım ve kapanan gözlerimi zor da olsa açtım. Abimler gelmişti. Gözlerim sürekli kapanıyor uykuyla uyanıklık arasında arafta sıkışıp kalıyorum.
"Berfu'm gel kızım yemek yiyelim sonra uyursun." Babamın derinlerden gelen sesini duyuyorum. Ne kadar zorlasamda gözlerimi açamadım.
"Uyusun baba ben götürürüm odasına gel sen." Boran abimin sesi geldi. Başım küçük bir hareketle yumuşak zeminle buluştuğunda uyku daha da dayanılmaz oldu.
❄❄❄
Baran Kozan (22.02.2024)
Gözlerimi açtığımda başımda keskin bir ağrı vardı. Sonunda kendime gelebildiğimde yatakta tek olduğumu anlamam uzun sürmedi. Gördüğüm kabus nedeniyle terlemiştim.
Berfu aşağıda olmalı ben yine ondan çok uyudum. İlk önce aşağı inmek istesemde duşa girdim. Kısa bir duşun ardından odaya döndüğümde yatmadan üzerimden çıkarttığım kazağımı bulamadım. Burfu giymiş olmalı. Bu düşünceyle istemsizce gülümsedim. Yeşil switimi ve kot pantolonumu giyerek aşağı indim.
Merdivenlerden inerken adını seslendim. "Berfu'm" indiğimde hâlâ ses yoktu.
"Berfu neredesin?" İlk olarak mutfağa baktım sonra salona baktım. Bir yandan da sesleniyorum ama yok! O an aklıma gördüğüm kabus geldi.
Yok yok. Hayır sadece bir kabus. Hızla başımı iki yana salladım. "Saçmalama Baran yok öyle bir şey. Yani olmaz, olamaz!" Korkuyla arka bahçeyede baktım. "Güneş gözlüm neredesin? Berfu'm." Yok. Ne ses var ne de Berfu'm.
Hızlı adımlarla yatak odasına çıktım. Etrafıma bakarak ondan bir iz arıyordum. O an gözüme komidinin üzerinde daha önce görmediğim bir kağıt takıldı. Yavaş adımlarla yatağa ulaştım ve komidinin üzerindeki kağıdı titreyen ellerimle aldım. Bu Berfu'mun el yazısı. Derin bir nefes aldım ve kağıdı açarak okumaya başladım.
'Baran'ım sevgilim biliyorum şuan çok korkuyorsun. Ben olsam nasıl duygular içinde olurdum bilemiyorum. Buraya kadarmış sevgilim. Zaten biliyorduk bütün bunların olacağını. Sen benden çok inandın kaderin varlığına. Her zaman bizim kaderimizin bir yazıldığını söyledin ama yazılmamış Baran'ım.
Bak, sen neredesin?
Ben nerdeyim?
Aramıza aşamayacağımız engeller ve yollar girdi. Bu gün son kez öptüm seni. Son kez değdi dudağım dudağına. Son defa içime çektim kokunu. Engelleri aşamasakda benim kalbim her zaman seninle sevgilim.
Sen de zorlama artık git! Git ve sana yakışanı yap. O üniformanın hakkını ver ve başını dik tut Baran'ım. Gözün arkada kalmasın ben iyi olacağım çünkü senin de kalbin bende olucak.
Sen yaşayıp nefes aldığım sürece ben de yaşayacağım sevgilim. Git Baran gelme peşimden, inan bana böylesi ikimiz içinde daha iyi olucak. Aras'dan uzak dur. Ben de bu berdel sayesinde bir şeyi daha anladım.
Ben asker yolu bekleyemem Baran!
Bir gün tekrar karşılaşacağız biliyorum. O gün geldiğinde ya bizim düğün günümüz olucak, ya da ölüm günümüz.
O gün gelende kadar karşıma çıkma Baran. Seni seviyorum..'
Berfu Zoydan
Göz yaşlarımız aynı kağıdın üzerinde kuruyor. Onun yaşları çoktan kurumuştu ama benim gözlerimden akan yaşlarla tekrar ıslandı.
6 yıl. Koskoca altı yıl. Benim sevdiğim bana 'beni unut' diyor. Nasıl unutulur? Bu kadar kolaymı unutmak?
Berfu ne kadar Mirza'yı suçlasada asıl suçlu benim. Adam gibi sevdiğim kadının elini tutamadım. Hasan ağaya verdiğim söz bu gün bitti, buraya kadarmış!
Elimde sıkmaktan buruşturduğum kağıt parçasını yere attım. Bir süre öylece oturdum ve kendime gelmeye çalıştım. Evden çıktığımda Berfu'yla ilk geldiğimiz eve gittim. İçeriye girdiğimde yerde bir kutu gördüm. Yıllardır sakladığım bir kutu.
'Ah Berfu. Neredesin bilmiyorum ama seni o adama yâr etmeyecegim!
Ya sonum olacaksın,
Ya da sonsuzum..'
Evden kutuyu alarak çıktım ve biraz ileride duran arabama bindim. Son hızla havalimanına sürdüm. Daha önce yedek olarak sakladığım telefondan Doğu'yu aradım. Kalbimde bir sızı var, nefes almamı engelliyor. Havalimanına ulaştığımda yoklardı. Gittiklerini bilsemde içimde son kalan umut böylece daha da azaldı.
Türküye'de sadece Şanlıurfa ve birkaç şehire daha uçak var ama Gaziantep'e yok. En yakın gelen Şanlıurfa uçağına bindim. Saatleri elimdeki fotoğrafa bakarak geçirdim sonunda uçak indiğinde rahat bir nefes aldım. Doğu'nun gönderdiği arabaya bindim ve son hız Gazinatep'e sürdüm. Saatler geçmek bilmiyor yol sanki daha çok uzuyor.
Gazinatep'e girdiğimde an kalbim biraz daha sızladı. "Unutmuş, görürsün sen unutmayı Berfu hanım! Sen nasıl inanıyorsun seni bırakacağıma kadın." İçimdeki yangın daha da büyürken boş yol bir anda arabalarla doldu. Önüme kıran arabalarla ani fren yaptım.
Torpidoyu açtığımda silah yoktu! İçimden bir küfür savurarak arabadan indim. "Bileğine kuvvet Baran." Etrafımı saran arabadan adamlar indiğinde bağırdım. "Kimsiniz lan siz?"
Az da değil şerefsizler. Yaklaşan ilk adama yumruk atarak sendelemesini sağladım. Sonra bir yumruk daha. Diğerinin karnına dizimi geçirdiğimde hepsi birlikte gelmeye başladı. Eğitimde bir yere kadar! Yüzüme yediğim yumrukla bir adım geriledim. Arkadan iki kişi koluma girdiğinde hareketsiz kaldım.
Tekrar yaklaşan adama tekme attığım sırada ensemde keskin bir sızı hissettim. Başım önüme düşerken bilincim kısa sürede kapandı.
❄❄❄
7.03.2024
Babam bana hiç prenses masalları anlatmadı. Kendi yazdığı kitabın savaşçı kızını okudu. Her gece aynı kitabı okuyor ben uyuyana kadar başımdan ayrılmıyordu. Sıkılmadan aynı kitabı dinliyordum. Hâlâ kulağımda babamın her kelimesi.
Bana; " Sen şu an babanın perensesisin küçük kızım ama bir gün büyüyeceksin ve o gün babanın savaşçı kızı olacaksın. Ben yanında olmasam bile kalbinde olacağım." dediğinde çok mutlu olurdum. Sözlerini istesemde unutamıyorum.
Gözlerimi aynadaki yansımamdan çektim. Beni izleyen Halin'e döndüm. Gelinliğim üzerimde baba evimde son saatlerim. Çocukluğumu ve ailemi bu konakta bırakacağım. Babamın, savaşçı kızı olarak çıkacağım evimden.
"Çok güzel oldun." Halin'in sesiyle kollarımı kaldırıp salladım.
"Bunlar olmasa daha iyi olacağım. Çok ağır geliyor." Güldü ve yanıma gelerek kollarını belime sardı. Halin benden ayrılırken kapı çaldı ve açıldı.
Gelen Boran abimdi. Gözleri üzerimde gezindi, tekrar gözlerimle buluştuğunda öylece kaldı. Gözlerinden geçen duyguları okuyabiliyordum. Kapıyı açık bıraktı. Tam karşımda durduğunda dolan gözlerini kırpıştırarak gülümsedi.
"Çok güzel olmuşsun gülüm." Bu hâline gülerek başımı salladım.
"Teşekkür ederim abi. Artık inelim mi aşağı?" Elimi tuttuğunda eğilerek yanağıma bir öpücük bıraktı.
Gelinliği balık model seçmemin en büyük nedeni hafif olmasıydı ama Aras ona da bir bahane bulmuş ve özel tasarımcı tutmuştu. İstediğim gibi modeli aynı ama üzerinde taşlar vardı. Altınlar yeterli gelmedi sanırım bir de özel taşlarla gelinlik yaptırdı.
Aşağı indiğimizde herkesin hazır olduğunu gördüm. Gözlerim hepsinin üzerinde gezindi ve babamın gözlerinde kaldı. Onun gözleride her zaman olduğu gibi gözlerimdeydi. Buruk bir tebessümüyle bana bakıyor ve her an ağlayacak gibi duruyor. Ama ben kendime söz verdim bu gün bu evden ağlayarak değil babamın savaşçı kızı olarak çıkacağım. Evet o gün geldi ve ben artık tam da babamın istediği gibi kendi ayaklarının üzerinde durabilen savaşçı kızım.
Abimin elini bıraktım ve babamın yanına giderek elini öptüm. Sarıldığımda ise kulağına ikimizin duyacağı tonda bana anlattıklarını unutmadığımı söyledim. Geri çekildiğimde gururla bakıyordu gözlerime. Annemin ve diğer abimlerin de elini öptüm. Annemin ağlamaktan kızarın gözlerine bakmamaya dikkat ederek Boran abimin önünde durdum.
"Bu kadar hızlı büyümemeliydin gülüm. İzin ver öldüreyim o iti kurtulalım."
"Boran hayde oğlum." Babam benim konuşmama izin vermeden ilk kez aramıza girdiğinde meraklı bakışlarım gözlerini buldu ama o anında gözlerini kaçırdı. Babam hayatımda ilk defa benden gözlerini kaçırdı.
Abim elindeki kırmızı kuşağı belime bağlarken dışarıdan sesler gelemeye başlamıştı. Tahmin edemeyeceğim kadar fazla araba sesi gelirken abim üçüncüde kemeri belime bağladı ve beni kendisine çekti. Başımı omzuna yasladım ve kollarımı beline sardım.
"Abi söylediklerimi unutma olur mu? Yarın attığım konumdan alcaksın Baran'ı ve her şeyi anlatacaksın."
"Unutmadım gülüm sen korkma izin vermem bir şey yapmasına. Sen de arkanda aslan gibi abin olduğunu unutma Berfu'm. Ne olursa olsun ben her zaman yanında olacağım." Yavaşça geri çekildim ve gözlerine bakarak gülümsedim.
Sesler sustuğunda konağın kapısında olduklarını anladım. Annem yanıma geldi ve elindeki kırmızı duvakla yüzümü örttü.
Kapı çaldı ve içeriye bütün ihtişamıyla Aras Zemheroğlu arkasında ailesiyle girdi. Gözleri direk beni buldu, başka bir yere bakmadan tam karşımda durdu. Kısa bir süre gözleri üzerimde gezindikten sonra gözlerimle buluştu. Yanıma geldi ve elimi tutarak yürümeye başladı.
Odun! Allah'ım ben bu adamla katil olmadan nasıl yaşayacağım. Uyuduğu yerde öldürürüm ben bunu.
Konağın kapısında durdum ve arkamı dönerek son kez evime baktım. Avluda babasının gelmesi için ona kadar sayan Berfu'yu gördüm. Saymayı yeni öğrenmiş küçük kız babasının gelmesi için sürekli on'a kadar sayıyor ve oradan oraya koşuyordu. Abisinin sırtına binen küçük kızı gördüm sonra. Kardeşini anne ve babasından kıskanan Berfu..
Çocukluğuma veda ederek arkamı döndüm ve bana bakan bir çift gözle karşı karşıya kaldım. Omuzlarımı dik tutarak tekrar yürümeye başladım. Kapıya çıktığımız an bizi gören kalabalık alkış tutarken ifadesiz bir bakış attım etrafa. Sonunu göremediğim kadar çok araba vardı ve bu her şeyi açıklıyor. Aras arkasının güçlü olduğunu gösteriyor da diyebiliriz.
Aras arabasının kapısını açtığında ondan daha fazla yardım istemediğim için bindim. Kapıyı kapatarak arabanın etrafında dolanıp sürücü koltuğuna oturduğunda babamlarda konaktan çıkmıştı. Arabalar çalıştığında camı açıp derin bir nefes aldım. Düğün salonuna kadar yüzüne bakmadan sadece dışarıyı izledim. Aras benden önce indiğinde ne kadar istemsemde bekledim. Kapımı açtığında yine onu beklemeden inerek gelinliği düzelttim.
Bizden önce geldikleri için salondan sesler yükseliyordu. Kapıda duran kameralar indiğimiz an bize döndü. Elimin üzerinde hissettiğim elle Aras'a baktım ama beni umursamadan elimi sıkıca tuttu.
Salona girdiğimiz an müzik değişirken yavaş adımlarla piste ulaştık. Aras annemin örttüğü duvağı açtıp dudaklarını anlıma bastırdı. Gözlerimi kapatıp geri çekilmesini bekleren ellerini belimde hissettim. Gözlerimi açıp bende ellerimi omzuna koydum ve gözlerine baktım. İfadesizlikden ibaret olan gözlerinde yine bir duygu göremedim. Müzik bittiğinde hızla ellerimi geri çektim. Ellerini belimden çekti ama elimi tekrar tutarak masaya ilerledi.
Masada otururken salonda göz gezdirdim. Gerçekten gereksiz fazla bir kalabalık. Saatlerdir oynayan insanları izlemekten sıkıldım. Halin ve Suat saatlerdir masada yanımda oturuyor ama Aras olduğu için sessizce etrafı izliyorlar. Gelen nikâh memurunu gördüğümde derin bir nefes aldım. Memurla birlikte masaya uzun boylu ve geniş omuzları olan birisi daha gelip yanımıza oturdu.
"Merhaba hoşgeldiniz." Bu gün ilk defa konuşan Aras'a kısa bir bakış atarak adama baktım.
"Hoşbuldum" memur kısa cevabıyla artık sessizliğin hakim olduğu salonda yerine geçti.
"İsterseniz daha fazla vakit kaybetmeyelim."
"Evet bencede." Az önce gelen adam muhtemelen Aras'ın şahidi, konuştu.
"Adınız soyadınız. Anne ve baba adınız?"
"Aras Zemheroğlu. Bervan, Elif Zemheroğlu."
"Adınız soyadınız. Anne ve baba adınız?"
"Berfu Zoydan. Hasan ve Berivan Zoydan." Sadece sorulara cevap vereceğim ve bu gün de sorunsuz biticek. Lütfen daha çabuk bitsin.
"Siz Berfu Zoydan, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan Aras Zemheroğlu'nu kendinize eş olarak kabul ediyormusunuz?" Boğazımdaki ağrıyı yutkunarak geri ittim ve derin bir nefes alarak Aras'a baktım. Tekrar önüme dönerek mikrafona eğildim.
"EVET" beynimdeki sesler kalabalıktan gelen alkış seslerini susturdu. Memuru ve Aras'ın cevabını duymadım.
Sadece memurun; "Ben de sizleri bana verilen yetkiye dayanarak Karı, Koca ilan ediyorum." Dediğini ve elime verilen aile cüzdanını hatırlıyorum.
Sonrası benim için yok. Ne Aras'ı duydum ne bir başkasını. Sadece kendimi dinledim. Baran'ın beynimde yankılanan ve susmak bilmeyen sesini dinledim. Boş gözlerle etrafı izlerken salonun yarısının boşaldığını yeni fark ediyordum.
"Berfu iyimisin gülüm?"
"İyiyim abi. Yoruldum sanırım ne zaman biticek?" Yüzümü kapatan kaküllerimi arkaya attım.
"Az kaldı Berfu'm kimse kalmadı zaten çıkarız şimdi." Ayağa kalktım ve abimle babamların masasına geçtik.
"Kızım, gel otur yanıma." Gülerek babamın yanına oturdum.
"Baba son görevi sana bırakıyorum." Boran abime baktığımda bana göz kırptı ve yengemin yanına oturdu.
"Şeref duyarım oğul. Berfu'm ne dersin seninle baba kız bir güzel dans edelim?"
"Olur babam sen iste yeter." Babamla birlikte kalktığımızda Hazer abim müzik için gitmişti.
Biz piste ulaştığımızda kalabalık dağılmıştı. Müzik başladı. Çalan müziği duyduğumda buruk bir gülümsemeyle babama baktım. Bana göz kırparak elimi tuttu ve beni kendi etrafımda çevirerek karşımda oynamaya başladı. Babama uyum sağlayarak kollarımı havaya kaldırdım.
"Yandırdın kalbimi aman,
Ey kaşları keman
Beni derde salan yar.."
Ritme ve babama uyum sağladığımda gelinliği yukarı kaldırarak dönmeye başladım. Babam da mutlulukla bana bakıyor ve oynamaya devam ediyordu. Müzik biraz daha ilerlediğinde abimler ve Suat'da yanımıza gelmişti. Babamla oynarken kendimi kaybettim, ne zaman müzik değişti ve ne zamandır oynuyoruz bilmiyorum ama uzun süredir bu kadar eğlenmemiştim.
Sonunda hepimiz yorgun şekilde masaya tekrar oturduk. "Abi suyu verebilirmisin?"
"Al gülüm"
"Al Berfu'm" Sanırım bu kadar fazla abim olunca isim söylemeden bir şey isteyememeliyim.
"Bana söyledi Boran abi sen iç." Hazar abime baktım ve kavga çıkmadan iki suyu da aldım. Birisini babama verdim diğerini ben içtim.
"Bak ya ben size diyorum bu kız sadece babasını seviyor. Bizi kullanıyor."
"Aşk olsun Hazar abi ne zaman sizi kullandım. Ben hepinizi çok seviyorum." Abim dayanamadı ve tekrar gülerek suyunu içti.
"Tabiki sadece beni sevicek, o benim kızım." Başımı babamın omzuna yasladım ve son dakikalarımı kokusuyla geçirdim.
Sesler sustu ve salonda sadece Aras'ın akrabalarıyla biz kaldık. Aras'ın yanıma geldiğini gördüğümde babama daha sıkı sarıldım. Ayrılmak istemiyorum ailemden. Gitmek istemiyorum Mardin'e. Sevmiyorum ki ben Aras'ı. Tanımıyorum onuda ailesinde.
"Berfu gitmemiz gerekiyor yolumuz uzun, hadi." Ona öldürücü bakışlar atan abimleri yok sayarak sadece bana bakıyordu.
"Tamam." Boğazımdaki baskıyı geçirmek için zorlukla yutkundum.
Ayağa kalktığımda babamlar da benimle kalktı. Aras'ın aileside yanımıza geliyordu. Eğilerek babamın elini öptüm ve küçük bir çocuk gibi yine kollarında kayboldum. Anneme sarıldığımda ağlaması arttığı için hızla geri çekildim yoksa her an ağlayabilirim. "Baba annemi götür buradan hadi."
Abimlere de son kez sarıldım ve yine hepsine arkamı döndüm. Aras'ın yanına gidecekken bacağımda hissettiğim kollarla durdum.
"Haya hani gitmicektin."
"Evet hala söz vermiştin" Burak ve Emre.
"Gitmiyorum ben halacığım buradayım. Siz ne zaman isterseniz yanıma gelebilirseniz ben de gelirim tamam mı?" Konuşmamın zorlaşacağını anladığımda Boram abime baktım.
"Emre gel oğlum yanıma. Burak sen de gel amcacığım. Halanız haklı istediğiniz zaman gideriz yanına hadi şimdi bırakın gitsin. Hazar amcanız sizi bekliyor pamuk şeker alıcak size hayde." Emre ve Burak, Hazar abimin yanına koştuğunda derin bir nefes alarak Aras'ın yanına gittim.
Anında elimi tutarak yürümeye başlamıştı. Dönme sakın! Dönersen yapamazsın, gidemezsin. Evet bir kez daha babamın gözlerine bakarsam asla buradan gidemem. Sen çok güçlüsün Berfu asla arkanı dönme. Sadece yoluna odaklan.
Arabaya bindiğimizde Aras'ın aileside arkamızdan geliyordu. Camı açarak sakinleşmeye çalıştım. Üzerimdeki gelinliğin ağırlığına bir de yetmezmiş gibi altınlar ekleniyor. Sinirle altınları çıkartmaya başladım. Aldıkları yetmiyor bir de gelen akrabaları ne varsa takmıştı. Üzerimdeki altınlar kuyumcuda yok!
"Berfu ne yapıyorsun?"
"Gördüğün gibi rahatlamaya çalışıyorum. Bu kadar altın kuyumcuda yok! Yoruldum artık." Derin bir nefes sesi geldi ama onu umursamadan belimdeki kemerleri de çıkarttım. İki tane kemer nedir? Bir tane var zaten hem kim getirdi bunu?
Sonunda hepsini çıkarttım sadece parmağımda alyans ve baget yüzük kaldı. "Düğün değil takı merasimi bu nedir kardeşim! Neyim ben, vitrin mankeni falan mı?" Sinirle söylenerek hepsini bir araya topladım.
"Torpido da poşet var." Aras'ın varlığını kısa bir an unutmuştum. Yüzüne baktığımda gülmemek için zor durduğunu gördüm. Bunada sinirlendim ve torpidodaki poşeti alarak hızla geri kapattım.
"Çok komik sen aç da götüne gül." Kahkaha attı. Evet gülmedi resmen kahkaha attı. Komik bir şey söyledim sandı sanırım yazık. "Yanlız komik bir şey söylemedim, küfür ettim."
"Çok hayalperestsin sen yazar olsana ünlü olursun. Oyunculuk sana uymamış."
"Sanane sen önce kendine bak. Uğraşma benimle. Uzun bir süre sesini duymak istemiyorum." Anında en ciddi ifadesine büründü, zaten çok bile gülmüştü.
"Üzgünüm karıcığım artık istesende istemesende duyacaksın ve göreceksin. Ölene kadar benimsin yani." What? Ne diyor bu?
"Benimsin?"
"Evet benimsin beğenemedin mi?"
"Beğenmesem bir şey değişecek mi? Hayır. Sus Aras, lütfen. Benim başım ağrıyor uyuyacağım." Elimdeki poşeti tekrar torpidoya bıraktım ve ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarttım.
"Camı kapat." Başımı iki yana salladım ve rahat bir pozisyona geçtim. "Hasta olacaksın Berfu kapat şu camı!"
"Hayır ya, iyi böyle." Uyku beni iyice kendisine çekerken daha fazla konuşamayacağımı biliyorum.
"İyi sen istedin sonra hasta olursan karışmam." Aras'ın sesini duydum ama karşılık veremedim.
❄❄❄
"Berfu uyan hadi." Aras'ın uzaktan gelen sesini bir süredir duyuyorum ama gözlerimi açamıyorum. "Uyanmazsan seni kucağımda taşımak zorunda kalacağım karıcığım."
Hızla gözlerimi açtım ve etrafa baktım. Üzerimde hâlâ gelinlik var. Arabadayız, ama sabah olmamış. Kaç saat uyudum ben?
"Günaydın Berfu hanım yolculuğunuz nasıl geçiyor efendim?"
"Ha, ha, ha. Gerçketen çok komiksin Aras. Bırak biraz kendime geleyim. Ne istiyorsun yine!" Bacağımda toparlanan gelinliği duzelttim. Ben uyurken kapattığı camı sonuna kadar açtım.
"Eve geldiğimiz için uyandırdım. Ben de çok meraklı değilim seninle uğraşmaya." Konuşurken arabayı durdurduğunda merakla etrafı izliyordum.
"Aras sus." Konuşmasına daha fazla izin vermeden arabadan ilk ben indim. Aras da arkamdan indiğinde ailesi de geldi. Elif hanım yanıma geldi ve gülümseyerek bize baktı.
"Yeni evine hoşgeldin kızım." Sadece başımı sallamakla yetindim. Aras yine elime yapıştığında konağın kapısından içeriye girdik. Üç katlı bir konak. Bizim evimize benziyor ama asla onun yerini tutamaz. "Aras açsınız, yemek yeyin oğlum."
"Ben aç değilim yorgunum. Eflin bana odayı gösterirmisin?" Aras'ın elini bırakıp ona arkamı döndüm. Eflin kısa bir süre arkama baktı sonra annesine baktı. Sonunda yüzünü bana döndüğünde yutkunarak konuştu.
"Olur yenge gidelim." Eflin'le üçüncü kata çıktık. bu katta diğer katlara göre daha az kapı vardı. İki tane kapıdan birisi karşıda duruyor. Diğerleri sağ duvarda duruyordu. Eflin sağ kapıdan girdiğinde onu takip ettim. "Burası yenge iyi geceler."
Eflin çıktığında kısa süreliğine odayı inceledim. Üç oda büyüklüğündeydi. Karşımda duran geniş yatağa oturdum. Yatağın sağında bir kapı vardı, muhtemelen banyo kapısı. Solunda ki kapı da giyinme odası olmalıydı. Sağ tarafta bir uzun iki kısa koltuk vardı. Koltuğun yanında balkona açılan kapı gözüme çarptığında eğilerek balkona baktım. Geniş bir balkon ve iki tanede berjer var.
Genel olarak siyah ve buz mavisi renklerinde döşenmiş oda. Güzel ve etkileyici bir tasarımcının elinden çıktığı ortada. Duvarlarda üç tane tablo vardı. Ay ışığının yansımasında gördüğüm kadarıyla birisinde sarı ve buz mavisi renklerinde kar taneleri var. Birisi sincaba benziyor ama sincap gibi durmuyor. Sonuncusu da üç rengin ortaya çıkarttığı karmaşık bir tabloydu. Renkler birbiriyle alakasızdı ve bu tabloya daha çekici bir hava katmıştı.
Banyo olduğunu düşündüğüm kapıya ilerledim. İçeriye girdiğimde büyük ve fazlasıyla geniş bir banyo gördüm. Aynadan kendime baktığımda makyajım biraz akmıştı.
Kapıyı her ihtimale karşı kilitledim ve gelinliği üzerimden çıkarttım. Jakuzi ne kadar dikkatimi çekse de kısa bir duş alarak çıktım. Odada ses yoktu. Kapıyı açtığımda yatağın da boş olduğunu gördüm. Rahat bir nefes alarak odaya adımımı attığım an duyduğum sesle olduğum yerde kaldım.
"Bu odaya kimse giremez bir daha kilitleme kapını." Koltuğa yayılmış beni izleyen ayıya döndüm.
"Sen varsın yetmez mi?" Giyinme odasının kapısına ulaştığımda tekrar konuştuğu için durdum ama yüzüne bakmadım.
"Benden saklayacağın bir şey olduğunu düşünmüyorum. Değil mi karıcığım." Cevap vermeden içeriye girip kapıyı hızla kapattım ve kilitledim.
Sağ dolap da asılı duran elbiselerimi gördüğümde hızla giyindim. Kısa şort ve crop şeklinde olan takımı giymiştim. Saçlarımı tarayarak odaya döndüm ve yatağa oturdum. Aras gömleğini çıkartmış otururken beni gördüğünde kalktı ve yanıma gelip oturdu. O konuşmadan ben konuştum ve aklımdaki en önemli konuyu açtım.
"Baran'ı bırak. İsteğin oldu işte yaptım her şeyi sıra sende sende benim istediğimi yapıcaksın." Gözlerime öylece baktı.
"Yarın sabah bırakacağım merak etme. Sen de bu gece ben ne dersem onu yapacaksın." Yutkunarak gözlerine baktığımda o da bana bakıyordu.
"Ne istiyorsun Aras, yetmedimi yaptıkların?" Üzerime eğildiğinde başımı kaldırarak baktım gözlerine. Aramızda çok az mesafe bıraktığında konuştu.
"Bir ay boyunca konaktan çıkmayacaksın."
"Ne alaka şimdi bu. Oldu olacak bir de odaya kilitle." Sinirle üzerimden ittim ve ayağa kalktım.
"O da olabilir aslında ama gerek duymadım. Çocuk olma Berfu çıkma dedim var bir bildiğim." Sinirle gülerek ellerimi belime koydum.
"Ne oluyor yine? Anlat o zaman belki dinlerim sözünü." Tek kaşı havaya kalktığında alay eder gibi bakıyordu.
"Karar senin Berfu ister dinlersin ister dinlemezsin. İkisinin sonucuna da sen katlanırsın." Yine Baran'la tehdit edicek ama bu kez olmaz. Gözlerimin önüne gelen kaküllerimi arkaya ittim.
"Ne yaparsın sevdiğim adamı öldürürmüsün? Bizi sen ayırdın Aras! Yetmedi Baran'ı kaçırdın ve beni tehdit ettin. Git öldür ama sonra gel benide öldür. Ona bir şey yaparsan ben seni öldürürüm ve sen bunu çok iyi biliyorsun. Şimdi istediğini yapmakta özgürsün." Tekrar yatağa oturdum. Yüzüne bakmak istemediğim için başımı yere eğdim.
"Bir kez daha o itin adını ağzına almayacaksın!"
"Buna sen mi kadar vereceksin?" Onun aksine sakin konuşuyordum.
"Berfu sana son söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi?" Baran'la ilgili saçmalıktan bahsediyor.
"Evet ama sana inanmamı beklemiyorsundur umarım." Başımı kaldırarak tekrar gözlerine baktım.
"San babana dua et Berfu? Sana yemin ederim bir gün her şeyi öğreneceksin." Alayla güldüm. Başka ne tepki verilebilirdi ki bu cümleye?
"Babam benden asla bir şey saklamaz Aras boşuna konuşma. Ben gerçekten çok yorgunum inan seninle uğraşmak istemiyorum." Babam benim sırdaşım, arkadaşım, dostum oldu bu güne kadar. Onunla ilgili bu saçmalıklara elbette inanmayacağım.
"Hâlâ büyümemişsin. Uyu sen geliyorum." Cevap vermeden yatağın sağ kısmına uzandım ve gözlerimi kapattım.
Hâlâ her şey bir rüya gibi geliyor. Hayatım bir anda tersine döndü. Her şeyin plânlı olduğunu düşünüyorum ama saçma geliyor. Aras'ı daha önce görmedim ve tanımıyorum. Belki biraz huyuna gidersem beni rahat bırakır diye düşünerek bir ayımı evde geçirme kararı aldım. Ne olduğunu bilmesemde babamın Aras'a olan güveni onu güvenilir kılıyor. Aras bunu bilmesede olur.
Yatağın sol kısmıda çöktüğünde geldiğini anladım ama gözlerimi açmadım. Yatağın en ucunda ondan uzak ve güvendeyim. Konuşmadı ben de konuşmadım.
❄❄❄
O gece uyurken ikiside geçmişin neler getireceğini bilemezdi. Aras Berfu'ya asla ilgi duymazken ve Berfu Aras'dan nefret ediyorken geçmişin tozlu sayfaları hâlâ kapalıydı. Aras'ın neler bildiğini bilemezken Berfu onu tanımadığı için yargılıyor. Kader onları bu gün birleştirdi. Ama kimse yarın ne olacağını bilemezken onlarda bilmiyordu.
Sessizliğin hakim olduğu Midyat'ta Acar konağında içli içli ağlayan bir genç kız vardı. Sevdiği adam evlenmişti bu gece. Kalbinde seviyordu onu haberi bile yoktu onu sevdiğinden. İçi kan ağlarken düğününde sessizce onu izlemiş ve sonra Mardin'e dönmüştü. Babası ise onun kalbindeki acıdan habersiz onu başkasıyla sözlemişti. O da haklı dedi genç kız, yanında manken gibi dünya güzeli kadın varken beni ne yapsın. O gece Midyat bir kadının daha kefeni oldu. Yaren tanımadığı bir adam ve elinde yüzükle sevdiği adamı kalbine gömdü. Şimdilik..
❄❄
Hello..
Yeni bölüm hakkındaki yorumlarınızı merakla bekliyorun.
Kısa sürede kitabımın okuru çoğaldı hepinize teşekkür ediyorum. Umarım ilerde daha büyük bir aile oluruz. Biliyorum çok fazla soru olucak aklınızda, özellikle bu bölümden sonra. Biliyorum kaostan hoşlanıyorum. 😊
Gizemlerle ve sırlarla dolu bu yolculukta sizleri ve beni çok uzun bir yol bekliyor. Hepinizi çok seviyorum..♥️❄💙😂
💙❄💙