Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@nur_qwq

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum.Satır arası yorum yaparsanız çok sevinirim.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Lisede okuduğum bir kitapta çok sevdiğim bir alıntı vardı.'İnsan hayata hayalleriyle tutunur' cümlesi belkide benim hayatımın özetiydi.

O yıllarda bu cümleye pek anlam verememiştim.Büyüdükçe ise bu cümleyi iliklerime kadar hisseder olmuştum.

İnsanı hayata bağlayan gerçekten de hayalleri ya da ailesiydi.İnsanın bir hayali olduğu zaman o hayal için çabalar,o hayal için yaşamaya çalışırdı.

Belki de benim bir hayalim olmadığı için yaşamak istemiştim.Hayat intihar ettiğim dönem benim için fazla boştu.

Şimdi Kerem Ali abinin karşısında ağlayarak otururken eğer intihar etmeseydim,her şey daha farklı olur muydu diye düşünmeden edemiyordum.

Aylar sonra ölmeyecek olsam her şey daha farklı olur muydu? Kesinlikle olurdu.

Belki abilerim ile daha fazla an yaşardım.Belki annem ile bir çiçek bahçesi eker onları özenle büyütürdüm.Belki babam ile ilk defa lunaparka gider yorulasıya kadar oyuncaklara binerdim.Belki Selinle bile iyi anlaşır,beraber evcilik oynardık.

Ama bu cümleler içimde hep belki olarak kalmaya mahkumdu.Benim ölmeden yapılacaklar listemi tamamlamaya zamanım kalmamıştı.Hissediyordum.

Ben gözyaşlarımı hep kendi başıma silmiştim.Benim saçlarımı seven,benimle oyunlar oynayan kimse olmamıştı.Ben kimsesizdim.Evet şu an yanımda belki ailem vardı fakat benim için bir önemi yoktu.

Ailemin zaten ben gittikten sonra bir kızları olmuştu.Bana ihtiyaçları yoktu.Belki de hiç olmayacaktı.

Kalbim acıyla kasılırken tek yapabildiğim sessizce hıçkırmaktı.Kerem Ali abinin Sorduğu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum.

Karşımda sinirli bir şekilde oturuyordu Kerem Ali abi.Bana çok fazla kızgındı biliyordum.Eğer biraz daha ağlarsam kafasının üstünden dumanlar çıkabilirdi.

Elleri sinirden titriyor,kaşları sürekli çatılıyordu.Kerem abiyi daha fazla sinirlendirmek istemediğim için kendimi toparlamaya çalıştım.

Kazağımın kollarına gözyaşlarımı silerken,sakin olmaya çalışıyordum.Dakikalar sonra biraz olsun hıçkırıklarım dindiğinde konuşmaya başlamıştım.

"Biliyorsun Kerem Ali abi ben yetimhanede büyüdüm." Burnumu sesli bir şekilde çekip,konuşmaya devam ettim.

"B-benim yetimhanede kaldığım yıllar pekte iyi geçmedi.Zorbalıklarla büyümek zorunda kaldım." İçime derin bir nefes çekerken,ağlamaktan kırılan sesim berbat çıkıyordu.

Sesimin berbatlığına ve burnumun akmasını umursamamaya çalışarak anlatmaya devam ettim.

"Ergenliğim benim için çok zordu.İnsanlar okula gittiğim dönemde beni çok fazla zorbaladılar."

Beni çok kırdılar abi.

"Sırf ailem olmadığı için çoğu öğretmenim benimle ilgilenmedi bile.Sınıftaki insanlar benimle asla arkadaş olmak istemedi.Okul hayatımda hep yalnızdım." Gözlerim tekrar dolarken artık acımaya başladıklarını hissediyordum.

"Sonra liseden mezun oldum bu değişmedi.B-ben üniversiteye gidemedim.Yani bazı durumlar yaşadım." O kaçınılmaz sondan ne kadar kaçmaya çalışsamda en sonda açıklamak zorunda kalacağımı biliyordum.

Pür dikkat beni dinleyen Kerem abi ise duraklamamla hemen kaşlarını çatmış,devam etmemi ister gibi başını sallamıştı.

"Lisenin son sınıfında kalp hastası olduğumu öğrendim.Doktora gittiğimde kalp yetmezliği başlangıcı olduğunu söyledi."

Kerem abinin ağzı şaşkınlıkla aralanırken,ne diyeceğini bilmiyormuş gibi bir ifade yerleşmişti yüzüne.

"O gördüğün bütün ilaçlarda kalp yetmezliği için içtiğim ilaçlar.Düzenli kullanmam gerektiği için o kadar fazlalar."

"Ve merak etme lütfen.Düzenli olarak doktor kontrolüne gidiyorum."yalan abi.Aylardır gitmiyorum.

Kerem abinin gözleri dolmuştu.Oturduğu yerden aniden kalkıp yanıma geldiğinde şaşırmıştım.

Kollarını boynuma dolayıp,bana sarıldığında daha çok şaşırmıştım.Hiç beklemiyordum.Daha çok bana bağırmasını neden söylemediğim için beni suçlamasını bekliyordum.

Ancak o tüm ön yargılarımı yıkmış, kırılan sesiyle bana sarılırken konuşmuştu.

"Abim.Benim güzel kardeşim.Neden bana daha önce bahsetmedin? Neden gelip bana anlatmadın? Ben elimden geldiğince yardım olmaya çalışırdım ki,bundan sonra olacağım da sen hiç merak etme."

Saçlarımı koklarken kurduğu cümleler,sarmaşık misali kalbimin kırık parçalarını bir araya birleştirirken kendimi az da olsa daha iyi hissediyordum.

Akan burnumu bir kez daha çektiğimde,Kerem abi benden gülerek ayrılmış pantolonun cebinden bir peçete çıkarmıştı.Bende gülerek uzattığı peçeteye almış,akan burnumu silmiştim.

"Çok sümüklüsün be kızım sen." Kerem abinin kahkahalarının arasından kurduğu cümleyle kaşlarım çatılırken,elimle yavaşça koluna vurmuştum.

"Eğer peçeteyi daha erken çıkarsaydın,sümüklerimi görmek zorunda kalmazdın abicim."Benimde gülerek kurduğum cümleyle,ağzımdan çıkan son kelime şok etkisi yaratmıştı.

Kendiliğinden ağzımdan kaçan kelimeyle yüzümde ufak bir tebessüm belirirken,kendimi daha iyi hissediyordum.

Kerem abininde yüzündeki gülümseme de büyürken,bana tekrar sıkıca sarılmıştı.

"Abin sana kurban olsun benim güzelim,biricik kardeşim.Sümüklerini yer bu abin senin."

Sözleri kocaman bir kahkaha atmamı sağlarken aynı zamanda,kalbime merhem misali iyi geliyordu.Kendimi aylar sonra ilk defa gerçekten mutlu hissediyordum.

Dakikalar sonra ayrıldığımızda gözlerimde kalan yaş ıslaklarını silmiştim.Kerem abiyle göz göze geldiğimizde ise bana yavaşça tebessüm etmişti.

Biliyordum,şuan kafasında binlerce soru vardı.Hastalığımı merak ettiği düşünceli yüzünden anlaşılıyordu.Nasıl ortaya çıktığını da merak ettiğinden adım gibi emindim.

Ancak her ne kadar merak etsede bana hiç soru sormamıştı.Büyük ihtimalle şuan anlatamayacağımı anlamıştı.Biliyordum,daha sonra uygun bir zamanda konuyu illa açacaktı.

O zamana kadar cesaretimi toplamam gerekiyordu.Açık açık intihar ettiğimi,hastalığımın o intihar sonucu geliştiğini anlatmalıydım.Ne olmalıysa o zaman olmalıydı.

Hastalığımı ağzından kaçıracak kimse yoktu.Yani en azından Meltem hanım ve Kadir Beyin benim çevremden tanıdığı yoktu.Hâliyle ona hastalığımı söyleyecek birileri de yoktu.Bu benim için şimdilik avantajdı.

Biz Kerem Ali abiyle bahçede sohbet ederken,zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştık.Havanın yavaş yavaş kararmaya başladığında ayaklanmış,eve doğru yürümeye başlamıştık.

Kapının önünde ufuk abiyle karşılaşmıştık.Ufuk abinin duraklamasıyla bizde duraklamıştık.Ufuk abinin gözleri benim ve Kerem abinin üzerinde gezinirken,ilk konuşan Kerem abi olmuştu.

Başını hayırdır der gibi sallamış gözlerini ufuk abiden ayırmadan konuşmuştu.

"Hayırdır koçum nereye gidiyordun?."

Ufuk abi aniden kendine gelmiş gibi,dalgınlıktan sıyrılarak konuşmuştu.

"Abi annem sizi merak etti.Bana da çağır gelsinler artık demişti.Sizi çağırmaya geliyordum bende tam."

Ufuk abinin kurduğu cümlelere karşı gülmemeye çalıştım.Demek Meltem hanım selinden başka birilerinide düşünebiliyordu.

"Tamam koçum hadi geç içeriye.Bizde geliyorduk zaten."

Kerem abinin,ufuk abiye kurduğu cümlenin ardından ufuk abi geri içeriye girmişti.Peşinden beklemeden bende girdim.Adımlarım salona yönelirken hızlıca yukarıya çıkmayı düşünüyordum.Haplarımı daha içmemiştim.

Arkamdaki adım seslerinin kesilmesiyle,arkama döndüğümde Kerem abinin merdivenlerden yukarıya çıktığını son anda görmüştüm.

Yorgun olduğunu uyuyacağını düşündüğüm için bizimle neden salonda oturmadığını çok sorgulamamıştım.

Salondan içeriye girdiğimde Meltem hanım büyük koltukta oturuyor,elindeki telefonuyla ilgileniyordu.Selin ise yere oturmuş,oyuncakları ve yanında yatan kahve ile ilgileniyordu.

Mutfaktan tabak sesleri geldiğine göre de Oğuz abi mutfaktaydı.

Kadir Bey hâlâ evde değildi.Sanırım bugün eve gelmeyecekti.

Adım seslerimi duyan Meltem hanım başını kaldırdığında direkt olarak benimle göz göze gelmişti.Bana kocaman gülümsemiş,elleriyle yanına gelmemi işaret etmişti.

Yanına geçip oturduğumda ise bana mobilya fotoğrafları göstermeye başlamıştı.

Sence bu güzelmi,bu yatağı beğendin mi,bunun rengi nasıl,çok hoş görünmüyor mu? Gibi soru kalıplarını üst üste sormaya başlamıştı.

Bense hızlıca yukarı çıkmak istediğim için gösterdiği her şeye çok güzel demiş,onu geçiştirmiştim.En sonunda kafasında bir oda planı oluşturmuş olmalıydı ki beni rahat bırakmıştı.

Gözlerim duvardaki beyaz saate kaydığında saatin on buçuk olduğunu görmemle ayaklanmıştım.

Benim ayaklanma Meltem Hanımın da dikkatini çekmiş olmalıydı ki bakışları üzerime kaymıştı.

"Ben müsaadenizle uyuyayım artık.Bugün kıyafetlerimi toplarken çok yorulmuşum.İyi geceler size."

Bugün yorulduğumu bahane ederek sonunda odama çıkabilecektim.

"Tabi tabi kızım sen çık uyu hemen.İyi geceler sana."

Meltem Hanımın cümlelerine kafamı sallarken bir gözümde kahvedeydi.Kaç gündür doğru dürüst onunla ilgilenemediğim için bugün beraber yatmayı planlıyordum.

"Kahve.Kızım.Hadi gel yukarıya çıkalım."

Kahve kulaklarını dikerek bana dönmüş,yattığı yerden hızlıca kalkarak ayaklarımın dibine gelmişti.

Tam adımımı atmış odadan çıkacağım sırada selinin sinirli sesini duyduğum için beklemek durumunda kalmıştım.

"Annee! Kahve gitmesinnn!Ben onunla oyun oynamak istiyorum daha anne! Gitmesin kahve lütfen yollama!."

Selinin annesinin önünde ağlamaya yakın bir sesle kurduğu cümlelere karşı sakin kalmaya çalışıyordum.

Meltem Hanımın mahçup bakışları üzerimde dolanırken sorun yok dercesine gözlerimi kapatıp açtım.Kahve bir gün daha Selinle yatabilirdi.

"Kusura bakma Miraycım.Kahve bugünde Selinle kalabilir mi? Selin kahveyi çok sevdi.Ondan hiç ayrılmak istemiyor."

Meltem Hanımın sevecen bir ses tonuyla konuşması biraz olsun sakinleşmeme yardımcı olurken bende gözlerimi selinden ayırmadan konuşmuştum.

"Tabi ki kalabilir bir gün daha.Kahve de eminim selini çok sevmiştir." Bir günü bastırarak söylerken,sınırlarımı belli etmiştim.Yoksa bu aile sınır nedir bitmeyecekti!

"Teşekkürler tatlım.Selincim canım.Miray ablana teşekkür et bakalım."

Gözlerim selinin üzerinde gezinirken Meltem Hanımın cümlelerine nasıl bir tepki vereceğini izliyordum.

İlk başta gözleri kocaman açılmış,annesine kötü kötü bakmıştı.Daha sonra yarım bir ağızla teşekkür ederim dediğini zar zor duymuştum.

Tekrar bir iyi geceler faslından sonra hızlıca salondan çıkmış odama yürümeye başlamıştım.

Merdivenlerin başına geldiğimde dikkatimi koridorun sonundan çıkan bir beden çekmişti.Oğuz abi elindeki Nutella ve kaşıkla bana şaşkın şaşkın bakmıştı.

"Odana mı çıkıyorsun Miray? Bende tam Nutella getiriyordum beraber yeriz diye." Diye kısık bir sesle konuşmuştu.

Elindeki nutellayı her ne kadar yemek istesemde kendimi tutmak zorundaydım.Nabzımı hızlandıracak,kan şekerimi yükseltecek yiyecek türlerinden kaçınmam gerekiyordu.

"Evet,Oğuz abi odama çıkıyordum.Ben Nutella pek sevmem.Yinede beni de düşündüğün için teşekkür ederim."

Ardından iyi geceler diyerek eklemiştim.Oğuz abide iyi geceler diyerek salondan içeriye girmişti.Onu reddetmemle üzülmediğini umuyordum.

Basamakları yavaş yavaş bir şekilde çıktım.Odamın önüne geldiğimde garip bir his içimi kapladı.Sanki buraya ait değildim.Bu evde hiç mutlu olamayacak gibi hissediyordum.Bu evdeki hiç kimse beni gerçekten sevmiyor gibi geliyordu.

Belki de psikolojik olarak böyle hissediyordum, bilmiyordum.İntiharımdan sonra psikolojinin P'si kalmamıştı ki bende.

Kapının kolunu yavaşça aşağıya indirerek,odaya girdim.Kapıyı arkamdan kapattığımda ilk işim komidine yürümek olmuştu.Çekmeceden içmem gereken hapları çıkarmıştım.

Sürahiden bir bardak su doldurup,haplarımı içtiğimde kendimi daha iyi hissediyordum.Bazı önemli haplarım çok az kalmıştı.Hatta bitmek üzere denilebilirdi.

Bu da demek oluyordu ki,doktora gitmem gerekiyordu.Hem de en acilinden gitmem gerekiyordu.Eğer o kalp ilaçlarımı içmezsem ağrılardan asla uyuyamazdım.Çarpıntılarım artardı hatta belki bayılmaya kadar gidebilirdi.

Dudaklarımı istemsiz bir şekilde ısırdığımda,aylardır gitmediğim kalp doktorumun ne kadar kızacağını düşünüyordum.Adam beni sinirden yiyebilirdi.

Hastalığımı öğrendiğim ilk günden beri aynı doktora gidiyordum.Yani beni uzun zamandır tanıyordu.

Tabi unutmuşta olabilirdi çünkü yaklaşık 3 aydır hastaneye falan gittiğim yoktu.Bırakmıştım gitmeyi.Çünkü beni hayata bağlayan birileri o dönem yoktu.

Fakat artık vardı.Eğer ölürsem arkamda bırakacağım bir sürü insan olmuştu.Onlar için en azından çabalamalıydım.Hem onlar hastalığımı öğrenmeden önce benim hastalığımın ne durumda olduğunu öğrenmem gerekti.

Ben kafamda doktor anksiyetesi yaşayıp,hesaplarken kapının çalmasıyla irkilmiştim.Kaşlarım istemsiz bir şekilde çatılırken kimin gelebileceğini düşünüyordum.

Hızlıca oturduğum yataktan kalkıp,sehpaların üzerini kontrol ettim.Haplarımın hepsinin çekmecede olduğundan emin olduktan sonra kapıyı açmıştım.

Saniyeler sonra bakış açım Kerem abinin girmesiyle şaşırmıştım.Ben neden onun kapıda dikildigini sorgularken o dudaklarını yalamış,derin bir nefes alarak konuşmuştu.

"Miray müsaitsen içeriye geçebilir miyim abim? Seninle bir şey konuşmam lazım."

Yüzümü sabit tutmaya çalışarak kapıyı sonuna kadar açmıştım.Kerem abi saniyeler sonra odama girdiğinde kapıyı yavaşça geri kapatmıştım.

Kerem abi odadaki tek koltuğa oturduğunda bana da yatak kalmıştı.Yatağın üzerine oturduğumda bakışlarım Kerem abinin üzerinde geziniyordu.

Ben onu baştan aşağı incelerken o konuşmak istediği konuyu açmaya başlamıştı.

"Ben,sen salondayken hastalığını araştırdım.Yani umarım rahatsız olmazsın ama ben seni doktora götürmek istiyorum Miray.Bana doktora gittiğini söyledin biliyorum fakat ben seni tanıdığım bir kaç kalp cerrahına götürmek istiyorum.

Hastalığın ne durumda,ne kadar ilerlemiş,kaçıncı evrede detaylı bir şekilde öğrenmek istiyorum.Daha sonra sen kendini toparlayınca ise annemlere anlatmanı istiyorum kardeşim.Biliyorsun,bu çok ciddi bir konu.Onlarında bilmesi gerek."

Kerem abinin kurduğu cümleler bana birer sıkıntı olarak geri dönüyordu.Zaten hiç aklımdan çıkmayan düşünceleri başka birisinden duymak beni daha da strese sokmuştu.

Eğer Kerem ani doktora giderse intihar sonucu kalp yetmezliği tanısı koyduğunu öğrenecekti.Bu da benim en son isteyeceğim şeydi.Doktordan değil benden duymasını tercih ederdim.

Kerem abiye en kısa zamanda anlatmam gerekiyordu.Herkese sırayla söylemek en mantıklısıydı.Herkesin bir anda öğrenmesinden,sırayla öğrenmesini tercih ederdim.

İçime derin bir nefes çekmeyi denedim.Aldığım nefesim ciğerlerime ulaşamadığını hissediyordum.Sanki yarı yolda tıkanıp kalıyordu.

Gözlerim tekrar Kerem Abiyle buluştuğunda kafamı olumlu anlamda salladım.Bu demek oluyordu ki seninle doktora geleceğim.

"Tabi abi seninle doktora gelirim.Ama önce yarın bir kendim doktora gideceğim.Yarın randevum var da.Daha sonra da seninle gideriz.Olur mu?." Umarım olurdu.Umarım yarın gideceğiz diye tutturmazsın abi.

"Olur tabi çiçeğim.Ben yarın arayıp alacağım zaten randevunu merak etme sen.En kısa zamanda götüreceğim seni."

Kerem abinin umutlu çıkan sesiyle yüzüme bir tebessüm kondurmaya çalıştım.Keşke bende onun kadar umutlu olabilseydim.

Yavaşça koltuktan kalktığında bende gideceğini düşünmüş,hemen ayağa kalkmıştım.Ancak o beni şaşırtarak yanıma gelmiş bana sıkıca sarılmıştı.

Gözlerimin dolmasını engellemeye çalışırken bende ona sarılmıştım.Ayrıldığımızda ise iyi geceler dilemiş kapının önüne kadar gelmiştik.

Tam kapıyı kapatacağım sırada Kerem abinin sesini duymuş, kapatmamıştım.

"Abim.Haplarını içtin değil mi güzelim ?. "

Kimse duymasın diye kısık sesle konuşmasıyla,kafamı hemen olumlu anlamda salladım.

"Evet abi.Merak etme içtim ben hepsini."

Cümlelerimle yüzündeki gülümseme büyürken aferin benim fıstığıma gibi bir şey mırıldanmış ardından odasına yürümeye başlamıştı.

Kerem Abinin gitmesiyle bende kapıyı kapatmıştım Hızlıca üzerimi değiştirip,pijamalarımı giydikten sonra yatağa uzanmıştım.

Hapların verdiği yorgunlukla gözlerim kapanmaya başlamıştı.Dakikalar sonra derin bir uykuya dalmıştım bile.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Gözüme giren güneş ışıklarıyla uyandığımda,hemen telefonumun saatine baktım.Saatin sabah 8'e gelmesine 20 dakika kalmıştı.

Bugün doktora gideceğim için erken kalkmam gerekti.Randevum yoktu ve erken gitmezsem akşama kadar hastanede beklemek zorunda kalacağımı biliyordum.

Aceleyle yataktan kalktığımda banyoya gidip hemen kısa bir duş aldım.Duşun ardından saçımı tarayıp,dişlerimi fırçaladım.

Ekim ayının sonları olduğu için hava soğuktu.Üzerime mavi bir kazak,onun üzerinede beyaz bir hırka giydim.Altıma da mavi bir Jean pantolon giydim.

Sırt çantamı ve kullandığım haplarıda yanıma aldığımda artık doktora gitmek için hazırdım.

Sessiz bir şekilde odadan çıktım.Kapıyı sessiz bir şekilde kapattığımda bu kattakilerin uyanık olmadığını ümit ediyordum.Merdivenleri yavaş ve sessiz bir şekilde inmeye başladım.

Mutfaktan sesler duyduğumda ise merdivenin sonunda beklemek durumunda kalmıştım.Eğer dış kapıya kadar gidersem mutfaktakiler beni görürlerdi.

Zihnimden bir yalan uydurmaya çalışırken,mutfak kapısına doğru yürümeye başladım.Kapının önüne geldiğimde ise içerideki kişi dikkatimi çekmişti.

Meltem hanım,arkası dönük bir şekilde buzdolabına eğilmiş bir şeyler arıyordu.Mutfağın ortasına kadar adımladığımda,ayak seslerimi duymuş benimle göz göze gelmişti.

Yüzündeki gülümsemeyle beni incelerken,büyük ihtimalle bu saatte süslenip nereye gittiğimi merak ediyordu.

"Günaydın canım.Bir yere gidiyordun sanırım?."

Tam tahmin ettiğim gibi Meltem hanım nereye gittiğimi merak etmiş,sonucunda ise bana sormuştu.

Bense yalanımı çoktan uydurmuştum bile!

"Günaydın.Evet,arkadaşlarımla kütüphanede ders çalışacağız.Bir sorun olmaz değil mi?."

Kendimi inandırıcı oynamaya zorlarken bu bir ayda ne kadar çok yalan söylediğimi düşünüyordum.Bu aileye söylediğim yalan sayısı boyumu geçmişti.

"Yok canım.Tabiki sorun olmaz ama bir kahvaltı yapsaydın keşke.Aç aç ders mi çalışacaksın?."

Meltem Hanımın endişeli çıkan sesiyle dikkatimi tekrar toplarken,aceleyle cevap verdim.

"Ben kahvaltı yapmayı pek sevmem zaten siz beni düşünmeyin.Hem acıkırsam kafeteryadan alırım bir şeyler.Akşama kalmadan da dönerim."

Aslında kahvaltı yapmayı severdim.Ancak şimdi kahvaltı yapamazdım.Hastanede tahlil yapma ihtimalleri yüksekti ve ben işimi şansa bırakamazdım.

Açıkçası hastalığımın ilerlediğini bende hissediyordum.Hayatımda normal aktiviteleri yaparken bile çok fazla yorulmaya başlamıştım.

Fakat bir yandan bunu kabul etmek istemiyordum da.Hastalığımın ilerlemiş olması beni korkutuyordu çünkü son evre demek kalp nakli demekti.

Eğer hastalığım son evredeyse,kalp nakli sırasına birinci sıradan girecektim.Yani acil bir şekilde bana uygun kalp aranacaktı.

Kalp nakli beni korkutuyordu.Kalp nakli süresince tek başıma hastanede aylarca yatmak zorunda kalacaktım.İnsanlarla konuşmam,onlarla temas etmem yasak olacaktı.

Çünkü bedenime giren tek bir virüs bağışıklık sistemimi çökertebilir,beni hasta edebilirdi.Bu da kalp nakli sırasında sonlara atılmama neden olurdu.

Tüm sorularımın cevaplarını bugün hastanede öğrenecektim.İyi ya da kötü sonuçlar.

Meltem hanımla hızlı bir vedalaşma sonucunda,onu kütüphaneye gittiğime inandırmıştım.Beni gün içinde arayacağını söylediği için ona numaramı vermiştim.

Daha sonrada hızlı bir şekilde evden çıkmış,anayoldan bir taksi çevirmiştim.İzmir Bornova devlet hastanesine gidiyordum.

Dakikalar sonra hastanenin önüne gelmiştim.Taksiciye hızlıca parayı ödedikten sonra arabadan inmiş,hastaneye yürümeye başlamıştım.

Heyecandan terleyen avuç içlerimi pantolonun yanlarına silerken,kendimi sakin tutmaya çalışıyordum.Uzun bir aradan sonra tekrar bu hastanedeydim.

Adımlarım danışmanın önüne geldiğinde ise durmuştum.İlk önce randevu almam gerekiyordu.

"Günaydın.Ben kardiyoloji bölümüne randevu almak için gelmiştim."

Danışma bölümünde oturan sarışın kızla göz göze geldiğimizde bana tebessüm etmişti.Bende ona gülümserken bir yandan da cevap bekliyordum.

"Sizede günaydın.Doktor tercihiniz var mı acaba?."

Sarışın kadının yaka kartından adının İrem olduğunu öğrenmiştim.

Hastalığımın başından beri benimle ilgilenen bir doktorum vardı.Bilal Yıldız.Altmışlı yaşlarının sonunda bir amca sayılırdı.

Sanırım tekrar ona gidecektim.En azından hastalığımı En başından beri biliyordu.Yaşadıklarımı tekrar birine anlatmak durumunda kalmak istemiyordum.

"Bilal Yıldız.Hastalığımı En başından beri takip eden doktor kendisi bugün var mı acaba?."

İrem sekreterin yüzü anlamadığım bir nedenden dolayı düşmüştü.Ben acaba adam işten mi ayrıldı diye düşünürken,İrem konuşmaya başlamıştı.

"Ne yazık ki kendisini geçen ay kalp krizi sonucu kaybettik.Sanırım haberiniz olmadı.Onun yerine başka kardiyologlar var ancak eğer bugüne randevu alacaksanız,tek bir doktorumuz var."

Başımı anladım dercesine yavaşça salladım.Açıkçası doktorumun öldüğüne üzülmüştüm.Sonuçta kaç ay benimle ilgilenmişti.

"Allah rahmet eylesin.Bir kaç aydır kontrollerime gelemiyordum o yüzden haberim olmadı bu durumdan.Peki bugün hangi doktor müsait?."

İrem sekreter bilgisayardan bir kaç tuşa tıklayarak sorumu yanıtlamıştı.

"Göktan Alptuğ Kara Doktorumuz bugün sabahtan boş.Çok şanslısınız,normalde devlet hastanelerinde sıra bulmak çok zor.İsterseniz hemen kaydınızı yapayım?."

Gergin bir şekilde tırnaklarımı yemeye son verip hızlıca başımı salladım.

"Olur Göktan Beye randevu alayım."

İrem sekreteri onaylamamın ardından ona randevu oluşturabilmesi için gerekli bilgileri vermiştim.

Adımı,soyadımı ve TC kimlik numaramı söylemiş beklemeye başlamıştım.

İrem sekreterde başını sallamış ardından bilgisayar klavyesine tıklamaya başlamıştı.

Gergin bir şekilde İrem hemşirenin sıra numarasını uzatmasını beklemeye başlamıştım.

En sonunda bilgisayardaki işleri bittiğinde ise bana bir kağıt parçası uzatmış,koridorun sonunu işaret etmişti.

"Koridorun sonundaki kapıdan EKG çektirmeyi unutmayın lütfen.Doktorun yanına girmeden önce mutlaka yanınızda olsun.İyi günler dilerim,bir ihtiyacınız olursa buradayım."

Bende iyi günler dilemiş ardından koridorun sonundaki kapıya yürümeye başlamıştım.

Kapının önündeki ekrandan önümde 2 kişi olduğunu gördüğümde boş bir sandalyeye geçip oturdum.

Dakikalar sonra sıra bana geldiğinde ise odadaki yatağa geçip uzanmış,EKG'min çekilmesini bekliyordum.

En sonunda odadaki işim bittiğinde vücudumdaki elektrotları çıkarmıştım.Odadaki sorumlu kilomu ve boyumu sorduğunda ise bilmediğimi söylemiştim.

O da hızlıca tartıya çıkmamı söylemişti.Tartıya çıktığımda 48 kilo olduğumu görmemle yutkunamamiştim.O kadar zayıflamış mıydım?

Hızlıca boyumuda ölçmesinin ardından onu da kağıda yazmıştı.Kağıdı bana verdiğinde odadan çıkmış,doktorun odasının önüne gelmiştim.

Önümde 5 kişi olduğunu görmemle sıkıntıyla oflamam bir olmuştu.Ekranın en sonunda benim adım yazıyordu.Hayatta olduğu gibi burada da sonuncuydum.

Telefonumu çıkarıp saate baktığımda dokuz olduğunu görmüştüm.Oyunlarımın olduğu klasöre girdiğimde ise biraz şu meyve kesme oyununu oynamıştım.Daha sonra ondan sıkılmış kelime oyunu oynamıştım.

Yaklaşık yarım saat kendimi böyle oyaladıktan sonra önümde 2 kişi kalmıştı.

Meltem Hanımın endişelenmemesi için beklerken onu da aramıştım.Doktorun yanına girdiğimde beni aramasını istemezdim bu yüzden beklerken konuşmuştum.

Ona hâlâ kütüphanede ders çalıştığımı söylemiştim.O da geleceğim zaman onu aramamı Kerem Ali abiyi yollayacağını söylemişti.

Bende kabul etmiştim.Hastaneden çıktığım gibi yakınlarda kütüphane arayacaktım

Önümde tek bir kişinin kalmasıyla heyecanım katlanarak artarken sakin kalmaya çalışıyordum.Kalbim çok hızlı atıyordu.

İçerideki son kişinin de çıkmasıyla ekranda benim adım yanmıştı! Miray İnci Arslan,evet bu bendim.

Oturduğum sandalyeden kalktığımda adımlarım yavaşça kapıya yönelmişti.Kapı kolunu aşağıya indirip içeriye girmiştim.

Kapıyı arkamdan kapatıp önüme döndüğümde masada oturan Göktan doktorla göz göze gelmiştik.

Yeşil gözleri,benim mavi gözlerimle buluştuğunda içimden hafif bir titreme geçtiğinde hissettim.Gözleri çok güzeldi.

Masanın önündeki koltuğa geçip oturdum ardından EKG kağıdımı doktor masasına bıraktım.Ben bunları yaparken Göktan doktor da boğazını temizlemiş bilgisayar ekranına dönmüştü.

Odada yaklaşık bir dakika boyunca kimse konuşmamıştı.Göktan,önündeki bilgisayardan bir şeylere bakıyor benimle konuşmuyordu.

Dakikalar sonra ilk defa konuşmasıyla,bakışlarım ona dönmüştü.

"Merhabalar İnci.Öncelikle hoşgeldin,sanırım ilk kez tanışıyoruz?Daha önceki tedavini Bilal bey mi takip ediyordu?."

Göktan doktor hoş ses tonuyla konuşurken kendimi kapılmamaya zorluyordum.Adam hem kumral hem de renkli gözlü,üstünede tıp okuyacak kadar zekiydi.

Kendimi toparlamaya çalışırken bir yandan da kendime sövüyordum.Adama dalıp cevap vermeyi unutmuştum.

"Evet tedavi sürecimi Bilal Bey takip ediyordu ancak kendisi vefat etmiş.Bu yüzden size yönlendirildim."

"Anladım.Şimdi tedavi sürecini tahmin edersin ki en baştan çizmek durumundayız.Bazı gerekli testler isteyeceğim,hastalığın ne durumda hangi evrede bir kontrol edelim.

Testlerin hepsi bugün çıkmaz.Kan testlerini bugün verirsin,Göğüs röntgenininde en hızlı şekilde çekilmesini sağlayacağım.Bugün röntgenini,efor testini ve kan testlerini yapalım.Yarında sonuçlarını göstermeye gelirsin."

Başımı olumlu anlamda salladım.Gözlerimiz birbirinden ayrilmazken Göktan doktor sorularını ard arda sıralamaya devam ediyordu.

"En son geldiğin kontrolde hastalığın 3. Evredeymiş.Çok fazla ilerlemediğini tahmin ediyorum.Hastalığın her ne kadar ilerlemese bile,20 yaşındasın fakat 48 kilosun İnci? Bu bizim için şimdilik kötü bir rakam.Umarım vitamin değerlerin yerindedir.

Aksi takdirde kalp nakline ihtiyacın olursa bu süreçte önümüze çok zorluk çıkar.Kullandığın ilaçları şuan sistemden görebiliyorum.Aynı ilaçları bir süre daha kullanmaya devam edelim,aniden bırakmayalım.Onun dışında kalbini yormayacak şekilde egzersizler yapman gerekiyor.

Bu günde 20 dakikalık yavaş bir yürüyüş olabilir.Kalbini zorlamayacak şekilde her sabah yürüyüş yapabilirsin.Onun dışında yine tuz ve şekerden uzak durman gerekiyor.Tansiyonun hep sabit olmalı.Kendini ne çok üzmelisin,ne de çok mutlu etmelisin.Stresten ve aşırılardan kaçınmalısın."

Göktan doktorun uzun konuşmasını dinlerken yorulmuştum.Ben dinlerken yorulmuştum fakat o bütün bu cümleleri tek seferde kurmuştu.

Tıpı hakkıyla kazandığı belliydi.Acaba kaç yaşındaydı,aramızda yaş farkı olduğunu tahmin ediyordum.30 yaşında bile olabilirdi.Sonuçta adam doktordu yani!

"Ailenin bu durumdan haberi var değil mi? Böyle bir süreçte moral desteği çok önemlidir.Hem sürecin gidişatını bilmek onlar içinde iyi olur."

Boğazıma bir yumru oturduğunda yutkunamadığımı hissettim.Göktan doktor haklıydı.Aileminde bilmesi gerekti.

Ama benide anlamaları lazımdı.Yıllar sonra bulduğum aileme kanser ilaçlarıyla intihar etmemin sonucu kalp yetmezliği tanısı konduğunu nasıl bir anda açıklardım?

Açıklayamazdım.Daha kendi içimde bile kabullenemediğim bu gerçeği onlarla paylaşamazdım.Onları yıllar sonra bulmuşken tekrar kaybedemezdim.O aptal hapları yüzünden öleceğim gerçeğini onlarla nasıl paylaşırdım ki.

Gözlerimin yaşlarla dolduğunu hissederken tırnak uçlarımı koltuğa çoktan geçirmiştim.

"İnci iyi misin? Yanlış bir şey mi söyledim? Benimle paylaşırsan sevinirim.Bundan sonra tedavini beraber yürüteceğiz.Seni ne kadar kısa zamanda tanıyabilirsem,o kadar iyi olur."

Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşları sildigimde kendimi az da olsa daha iyi hissediyordum.

"Büyük ihtimalle psikiyatrinin tuttuğu raporu görmüşsünüzdür.Bu doğuştan ya da kendiliğinden oluşan bir kalp yetmezliği değil."

Yavaşça yutkunduğumda titreyen ellerimi bacaklarımın ardına sakladım.Gözlerimi ellerimden ayırıp Göktan doktora çevirdiğimde ise göz göze gelmiştik.

"Ben yetimhanede büyümek durumunda kaldım.Ergenliğim pekte mükemmel geçmeyince,yetimhane müdürümüzün o dönemki kanser ilaçlarını içerek intihar etmeyi denedim.Ancak başarılı olamadım.Ben yemeğe inmeyince odama gelmişler,beni o halde görünce de ambulansı aramışlar.

İlaçlar kalbimde büyük bir bırakmış.Bu da kalp yetmezliğine sebep olmuş.Hastalığımın hikayesi böyle Göktan Bey.Madem tedavi sürecimiz beraber ilerleyecek o zaman beni daha iyi tanıyın.Öyle rapordan okuduğunuz kadarıyla kalmasın.

Aileme gelincede orası biraz fazla karışık.Aslında bir öz ailem varmış,yıllar sonra beni buldular falan filan.Anlayacağınız onlarada söyleyemedim daha.Daha onlarlada tanışalı 1 hafta bile olmadı.Nasıl çıkıp intihar ettiğimi söyleyebilirim ki?."

Göktan doktor iki elinide çenesini altında birleştirmiş,dikkatle beni dinliyordu.Konuşmam bitincede geriye yaslanmış bir kaç dakika öylece kalmıştık.

Kucağındaki ellerimle oynarken bir yandan da Göktan doktoru inceliyordum.Koyu kahverengi tonunda saçları vardı.Gözleri yeşil,yüz hatları kemikli ve sertti.Kısacası yakışıklıydı.

"Anladım İnci.Ancak her ne kadar açıklaması zor olsada,ebeveynlerin olarak onlarında bilmeye hakkı var.Eğer açıklayamazsan istersen sana yardımcı olurum.Beraber açıklamayı deneriz."

Başımı olumlu anlamda salladığımda teşekkür etmiştim.Göktan ise rica etmiş,bir kağıda bir kaç yazı yazmış elime vermişti.Sonra masadaki kartlıktan bana kendi kartını uzatmıştı.Hastalığım ile kafama takılan soruları sorabileceğimi söylemiş,acil durumlarda da arayabileceğimi yine tekrar etmişti.

Daha sonra ben ayaklanmıştım.Odadan çıkmış Göktan doktorun istediği testleri yaptırmaya gitmiştim.İlk önce kan testlerini vermiştim.Daha sonra ise röntgen çektirmeye gitmiştim.

Röntgeni çektirdikten sonra efor testine girmiştim.Bütün testleri bitirdikten sonra ise hastanenin bahçesindeki banka kendimi atmış telefonumdan saate bakmıştım.

Saatin öğlen on iki buçuk olduğunu görmemle ağzım resmen açık kalmıştı.O kadar saat ne ara geçmişti.

Rehberimden meltem Hanımın numarasını bulup üzerine tıkladım.Telefon sonuna kadar çalmış,ancak açan kimse olmamıştı.

Kaşlarım kendiliğinden çatılırken bir bu eksikti diye söylenmeden edemedim.Başka birisini aramak istesem ne Oğuz abinin ne de Kerem Ali abinin numarası bende vardı!

Çokta umursamamaya çalışarak hastanenin kafetaryasina gidip,ilk önce karnımı doyurdum.Neredeyse bir saatte kafetaryada oyalandıktan sonra Meltem hanımı tekrar aradım.

Bu sefer telefonun ikinci çalışta açılmasıyla rahatlamıştım.

"Miray kızım geliyor musun?."

Meltem Hanımın boğuk gelen sesiyle kaşlarım çatılmıştı.Bu telefon tekrar mı bozuluyordu ne!

"Hayır Meltem Hanım gelemiyorum çünkü adresi bilmiyorum.Kerem Ali abiyi yollayacaktınız ya o şimdi gelebilir mi?."

Meltem hanımdan bir 'haaa nidasi yükselirken çoktan unuttuğunu anlamıştım.Harikaydı cidden.Harika.

"Evet canım öyle demiştim ama Kerem abin Selini Lunaparka götürdü." Diye konuştuğunda sinir krizi geçirmek üzereydim.

Yanağımın içini sinirden dişlediğimde kendime sakin kalmamı hatırlatıyordum.Sakinim.Sakinim.

"Peki Oğuz abi o gelebilir mi?"

Artık oflaya oflaya konuşuyordum resmen.Ayakkabımın ucuyla yere daireler çizerken buradan taksi geçip geçmediğini düşünmeye başlamıştım.

"Ay canım o da yarım saat önce göreve gitti.Ama sen dur ben sana Kerem Ali abinin numarasını atayım sen onu ara geçerken kütüphaneden senide alsın olur mu?."

"Tamam Meltem hanım bekliyorum."

"Tamam canım.Hemen atıyorum."

Oflaya oflaya yola çıktığımda googleden en yakın kütüphanenin konumunu arattım.

2 sokak altta olduğunu farkettiğimde ise neredeyse sevinçten ağlayacaktım.

Kütüphanenin yakın olduğunu öğrenmemle hemen Kerem abiyi aradım.Telefonu açtığında ise beni alıp alamayacağını sordum.O da işlerinin bittiğini konum atmamı söylemişti.

Ona hızlıca konumu attıktan sonra numarasınıda kaydettim.Kütüphaneye doğru yavaşça yürümeye başladım.

Kerem abinin yanında eğer selin olmasaydı hastanede bile bekleyebilirdim.Sonuçta Kerem abi hastalığımı biliyordu.

Ancak simdi kütüphaneye yürümek zorundaydım.Oflaya puflaya kütüphaneye vardığımda kendimi direkt olarak giriş koltuklarına attım.

Biraz oturup soluklandıktan sonra kitapların olduğu bölüme gittim.İlgimi çeken bir kaç kitabı alıp okumaya başladım.

Gerilim türünden bir romandan yaklaşık 20 sayfa kadar okuduktan sonra,titreşimde olan telefonum çalmaya başlamıştı.

Ekranda Kerem abimin aradığını görmemle meşgule atıp,ayaklanmıştım.Aldığım kitapları yerine bıraktıktan sonra hızlıca kütüphaneden çıkmıştım.

Binadan çıktığım zaman bahçeye iyice bakınmış kerem abiyi görmeye çalışmıştım.Gözlerim bahçeyi bir kaç defa turladıktan sonra en sonunda Kerem abiyi bulmuştu.

Bir ağacın önünde durmuş,onu farketmemle bana el sallamaya başlamıştı.Hızlıca yanına yürürken hastane konusundan bahsetmemeye karar vermiştim.Daha sonra uygun bir vakitte evde söylerdim.

Kerem abinin yanına geldiğimde beni kendine çekmiş sıkıca sarılmıştı.Ardından saçıma öpücükler kondurmuş,günümün nasıl geçtiğini sormuştu.

Bende iyi geçtiğini söylemiştim.Arkadaşlarımın nerede olduğunu sorduğunda ise onların erken çıktığını,tek başıma kaldığım yalanını uydurmuştum.

Kerem abi de yalnızca başını sallamıştı.Beraber arabaya doğru yürümeye başladığımızda,Selinin arabada olduğunu tahmin ediyordum.

"Selin arabada mı abi?."

Kerem abi beni kolunun altına almış,o şekilde yolda yürüyorduk.Yüzünü görebilmek için kafamı yukarı kaldırarak konuşmak zorunda kalmıştım.

Kerem abi sorduğum soruyla kafasını bana çevirmiş,gülümseyerek cevap vermişti.

"Evet abim arabada.Bizde lunaparktan geliyorduk onunla.Annem söylemiştir gerçi."

Yavaşça başımı olumlu anlamda sallamıştım.İçimdeki buruk hissi umursamamaya çalışarak sorular sormaya devam ettim.

"Nasıldı lunaparak? Çok kalabalık mıydı? Çok eğlendiniz mi?."

Kerem abi ard arda sıralayarak sorduğum sorular karşısında kocaman gülümsemiş ardından,tek eliyle saçlarımı karıştırmıştı.

"Yaaa abi ya.Bozdun hep saçlarımı."

Kızgın çıkmasına çalıştığım bir ses tonuyla konuşmuştum.Ancak bu Kerem abim için yeterli olmamıştı.Aksine saçlarımı daha çok karıştırmaya başlamıştı.

Bu davranışı karşısında ondan hızlıca kaçmaya çalışırken,bir yandan da kahkahalar atıyordum.Mutluydum.

Eğer bir ân'a hapsolmak isteseydim kesinlikle bu an olurdu.Kerem abi ve benim kahkaha seslerim.

Kerem abi biraz benimle koştuktan sonra bana yetişmiş,daha fazla koşmamam gerektiğini benim için endişelendiğini söyleyince koşmayı bırakmıştık.

Yavaş yavaş arabaya yaklaşmaya başladığımızda ise Kerem abim bir an kolumu tutmuş,yavaşça beni kendine çevirmişti.

"Abim,bugün doktora gittiğini biliyorum.Merak etme kimseye bu durumdan bahsetmeyeceğim.İkimizin arasında şimdilik sır kalacak.Eve gidince bu konuyu ayrıntılı olarak ayrı konuşacağız.

Bir de eğer sende istersen bu haftasonu beraber lunaparka gidebiliriz.Bu haftasonu bir işim yok.Bütün günümü kardeşime ayırabilirim."

Yüzümdeki kocaman tebessümle Kerem abime sarıldığımda o da kollarını sıkı bir şekilde belime sarmıştı.Kafasınıda saçlarıma tekrar gömdüğünde,midemde uçuşan kelebekleri bastırmaya çalıştım.

Saniyeler sonra ayrıldığımızda,arabaya hızlıca yürümeye başlamıştık.Arabanın önüne geldiğimizde arka kapıyı açmak için hareketlenmiştim ki,Kerem abim başıyla ön tarafı işaret etmişti.

Ön koltuğa oturduğumda ise Kerem abim kemerimi takmamış söylemişti.Kemerimi taktıktan sonra ise hızlıca selinin kemerini kontrol etmiş,ardından arabayı çalıştırmıştı.

Gözlerim aynadan seline takıldığında,pembe bir elbise giydiğini görmüştüm.Sanırım Meltem hanım saçlarını iki taraftan örmüştü.Bileğindeki bilekliklerle ise oldukça süslü görünüyordu.

Gözlerimi selinden ayırıp,camdan dışarıya bakmaya başladım.Ben yolun akışını izlemeye dalmışken arabanın durmasıyla şaşırıp Kerem abiye dönmüştüm.

Kerem abi marketten ekmek alacağını söylemiş,canımın istediği bir şey olup olmadığını sormuştu.Ona canımın bir şey çekmediğini söylediğimde ise aynı soruyu seline sormuştu.

Selin çikolata istediğini söylemişti.Kerem abi hızlıca arabadan indiğinde,Selinle arabada yalnız kalmıştık.

Bakışlarım tekrar seline döndüğünde,bir süre onu izledim.Çocuk koltuğunda oturuyordu.Elinde pembe bir pamuk şeker vardı,onu yiyordu.

Gözlerim arka koltuğu incelerken gördüğüm oyuncakla kocaman açılmıştı.Ona aldığım ayıcık,çocuk koltuğunun hemen yanında duruyordu.Yüzümde ufak bir tebessüm belirdiğinde,oyuncağı yanında taşıması beni mutlu etmişti.

Ayıcığın yanında ise bir poşet daha vardı. Ancak rengi siyah olduğu için içindekiler gözükmüyordu.Selinin eşyaları diye düşündüğüm için çokta üstünde durmadım.

5 dakikanın sonunda Kerem abi arabaya geri dönmüştü.Elindeki poşetleri ilk önce bagaja koymuş ardından ön koltuğuna geri binmişti.

Kapıyı kapattıktan sonra bana bir şey uzatmasıyla şaşırmıştım.Elindeki Lavivayı gördüğümde çok mutlu olmuştum.Çikolatayı alıp teşekkür ettiğimde,o da tebessüm etmiş diğer çikolatayıda seline uzatmıştı.

Aynadan seline baktığımda yüzünün asıklığıyla,Kerem abinin uzattığı çikolatayı almıştı.Kerem abi lütfen böyle yapma der gibi baktığında,omzunu kaldırıp indirmiş çikolatasını açmaya başlamıştı.

Sonunda araba çalıştığında ana yola çıkmıştık.Dakikalar sonra evin büyük bahçesinden içeriye girdiğimizde içimi bir sıkıntı kaplamıştı.

Derin bir nefes alıp arabadan aşağıya indiğimde,Kerem abide arka koltuktan selini indirmişti.Selin bizi beklemeden evin kapısına doğru hızla koşmaya başlamıştı.

Kerem abi seline yavaş koş diye seslenmişti fakat selinin pekte umrunda gözükmüyordu.Kapının ziline basmış,kapı açıldığında ise hızlıca içeriye girmişti.

Kerem abi kafasını iki yana sallayarak bagaja yöneldiğinde bende hemen peşinden gittim.Marketten aldığı poşetlerin çoğunu o almış banada bir tanesini vermişti.

Ardından bana arka koltuktaki siyah poşetide almam gerektiğini söylemişti.Arabanin kapısını açıp poşeti aldığımda,hafif ağır olduğunu farketmiştim.Acaba içinde ne vardı.

Kapıyı kapatmamla Kerem abim kilitlemiş eve yavaş bir şekilde yürümeye başlamıştık.Bana hastanede neler yaptığımı sorduğunda,ayaküstü kısa bir şekilde testlerden bahsetmiştim.

O da kapıya geldiğimizde konuyu çok uzatmamış kapatmıştı.Kapının önüne geldiğimde zili çalmış,beklemeye başlamıştık.Saniyeler sonra kapı açıldığında gördüğüm yüzle şaşırsamda,belli etmemeye çalışmıştım.

Deniz abi gri bir eşofman takımıyla kapıyı açmıştı.Saçları ıslak olduğundan yeni duş aldığı anlaşılıyordu.

Bakışlarım Kerem abiye kaydığında,şaşırmadığını farketmiştim.Demek ki bugün eve geleceğini biliyordu.

Deniz abi evdeyse büyük ihtimalle Berkay abide evdeydi.Gelmelerine sevinsem de benim için günün pek harika geçmeyeceğini de biliyordum.Berkay abi laf sokmalarına devam edecek,beni hâlâ evde istemeyecekti belki de.

Kerem abinin kapıdan içeriye girmesiyle,arkasından bende girmiştim.Üzerimizdeki ceketleri vestiyere asmış,poşetleride oraya bırakmıştım.Ardından ellerimi yıkamak için lavaboya gitmiştim.

Ellerimi yıkadıktan sonra hızlıca mutfağa gitmiş Meltem hanıma bakmıştım.Oğuz abi dışında,bütün ailenin mutfakta masada olduğunu gördüğümde ise şaşırmıştım.

Kahvenin bir köşede mama kabından mama yediğini gördüğümde rahatlamıştım.Tüm gün evde olmadığım için onunla ilgilenememiştim.Bakışlarım tekrar masaya döndüğünde,incelemeye devam ettim.

Kadir Bey yine her zamanki yerinde oturuyordu.Meltem hanım yemek servisi yapmak için ayaktaydı.Selin sabah oturduğu sandalyede oturuyordu.Oğuz abi bu sefer yoktu,Meltem hanım bugün göreve gittiğini söylemişti.

Ufuk abi Kadir Beyin sol tarafında oturuyordu.Kerem abide ufuk abinin yan sandalyesinde,Berkay abi ise Kadir Beyin sağında oturuyordu.Deniz abide Berkay abinin hemen yan tarafında oturuyordu.

Meltem hanım mutfağın ortasında dikildiğimi farkeden ilk kişi olmuştu.Beni farketmesiyle seslenmiş,masaya çağırmıştı.

Oğuz abinin boş sandalyesine geçtiğimde,herkesle ufak bir afiyet olsun senfonisi yaşamıştık.Meltem Hanımın yemekleri katmasiyla yemek başlamıştı.Tüm gün aç olduğum için Önümdeki yemeği iştahla yerken,Kadir Beyin arada Sorduğu sorulara da cevap veriyordum.

"Günün nasıl geçti kızım? Annen bugün kütüphaneye gittiğini söylemişti."

Kadir Beyin konuşmasıyla dikkatimi ona verirken,Berkay abinin dik dik bakan bakışlarını görmezden gelmeye çalıştım.

"İyi geçti.Tüm gün kütüphanedeydim." Diye cevap vermiştim.

Karşımda oturan Kerem Abiyle göz göze geldiğimizde direkt olarak bakışlarımı kaçırdım.Bugün gerçekten nerede olduğumu sadece o biliyordu.

Yalanlarım omzuma büyük bir yük olarak binmişti.

Kadir Bey bana bir kaç soru daha sormuş,ardından beni rahat bırakmıştı.Yemek boyunca kimse konuşmamıştı.

Gözlerim karşımda oturan Berkay abiye takıldığında tabağındaki etleri çatalla sağa sola kaydırdığını farketmiştim.Çok düşünceli ve dalgın gözüküyordu.

Yemek bittiğinde herkes bir yerlere dağılmıştı.Kadir Bey,Ufuk abi ve Kerem abi salondaydı.Deniz,Berkay abi ve selinse dışarıya çıkmışlardı.Selinin asık suratını düzeltmek için onu dışarıya çıkardıklarını tahmin ediyordum.

Bense Meltem hanıma yardım etmek için mutfakta kalmıştım.Evdeki tek hayırlı evlat bendim.

Meltem hanımla bulaşıkları toplamış,ardından salona geçmiştik.

Salonda Ufuk abiyle biraz sohbet etmiştik.Bana dişlerinin nasıl bu kadar beyaz olduğunu anlatmış,bende dikkatlice dinlemiştim.

Daha sonra Kerem abi bu haftasonu lunaparka gideceğimizi Ufuk abiye söylediğinde,o da gelmek istediğini söylemişti.Böylece haftasonu planımıza o da dahil olmuştu.

Saat dokuza gelirken uykumun geldiğini,kütüphanede çok yorulduğumu söyleyerek yukarıya çıkacağımı söylemiştim.

Herkese iyi geceler dileyip tam yukarı çıkacağım sırada Meltem Hanımın sesiyle durmak zorunda kalmıştım.

"Ay kızım ben sana söylemeyi unuttum.Dayınlar ve teyzenleri yarın akşam yemeğe çağırdım.Seninle tanışmak istiyorlardı,senin için sorun olmaz değil mi?."

Derin bir nefes aldığımda sakin olmaya çalışıyordum.Meltem hanım yine benim yerime kararlar vermişti.Bu kadının her şeyi yapıp ardından sorun olmaz değil mi? Demesine cidden sinir olmaya başlamıştım.

"Hayır benim için sorun olmaz,onlarla bende tanışmak isterim.Bir dahakine de bana son dakika söylemek yerine,daha önceden haber verirseniz sevinirim."

Arkama bakmadan salondan çıktığımda Meltem Hanımın surat ifadesi pekte umrumda değildi.

Yavaşça merdiven korkuluğuna tutunup yukarı çıkacağım sırada kolumdan tutan kişi yüzünden çıkamamıştım.

Yavaşça koluna sahibine döndüğümde Kerem abi olduğunu farketmiştim.Peşimden koşarak gelmişti.Vestiyere yönelip sabahki siyah poşeti elime verdiğinde şaşırmıştım.

Bu poşet benim için miydi?

"Bunu sabah senin için almıştım.Vermeyi unutmuşum.Senin için lunaparkta oyun oynayarak kazanmıştım.Umarım beğenirsin balım.Aslında içindekiler sürpriz olacaktı ama tutamadım kendimi.Şekerin de hepsini yeme olur mu? Google hastalığın yüzünden zararlı ve yasak olduğunu söylüyordu.Yarın yersin kalanını abim.İyi geceler."

Kerem abimin bir anda yanağıma yaklaşıp,öpmesiyle ben kalbimin durduğunu hissederken o sadece gülüyordu.

Saçımı da karıştırıp geri salona gittiğinde,ben yaşadığım şokla olduğum yerde kalmıştım.

Biri ilk defa beni düşünerek bir hediye almıştı.

Mutluluğum tüm bedenime hizla yayılırken,merdivenleri hızlı hızlı çıkmıştım.Merdivenin başında dinlenmeden odama girdiğimde,kahve yatağımın yanında yatıyordu.

Hızlıca kahvenin yanına oturup poşeti açtığımda ilk dikkatimi çeken şey,pembe bir pamuk şekeriydi.Sabah selinin yediği pamuk şekerdendi.

Kerem abi seline pamuk şeker alırken beni unutmamıştı.Benide düşünmüş banada almıştı.Bu düşünce bile mutlu olmama yetmişti.

Heyecanla poşetin tamamını açtığımda gördüğüm oyuncaklar kahkaha atmamı sağlamıştı.Poşetin içinde iki tane ayıcık vardı.Biri pembe diğeri maviydi.Pembe olanın üstünde büyük harflerle MİRAY,mavi olanın üstünde ise KEREM yazıyordu.

Anında gözlerimin dolduğunu hissederken ağlamaya başladım.Bu seferki göz yaşlarım saf mutluluktan akıyordu,acıdan değil.

Gözyaşlarımı Elimin tersiyle sildim.Ardından haplarımı bir bardak suyla içtim.Üzerimide değiştirip yatağa girmeden önce ayıcıkları yanıma aldım.

Pamuk şekeri komidinin üzerine koydum.Kahveninde kafasına minik bir öpücük kondurduğumda kendimi fazla mutlu hissediyordum.

Kendimi derin bir uykunun kollarına bırakırken kendimi huzurlu hissediyordum.Aynı zamanda;

Mutlu,yaşam dolu ve pozitif hissediyordum.En azından şimdilik.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

en sevdiğiniz abi?

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

istediğiniz paragrafın üstüne tıklayın orada artı işareti çıkacak ona basın ve yorumunuzu girin.Bu şekilde satır arası yorum yapabilirsiniz.Bilmeyenler için yazıyorum.

sonraki bölüm cumartesi günü.Merak edenlere duyurulur.

beni instagramdan takip edin》miray.watty

Yeni bölümü wattpad üzerinden paylasma gibi bir düşüncem yok.Bizi umursamayan bir uygulamaya para kazandırmak istemiyorum.

Oradan gelen okurlarım varsa duyurulur.Wattpad açılırsa oraya öyle geri dönmeyi düşünüyorum.

Şimdilik hoscakalin bana oy ve yorum yaparak destek olursanız çok sevinirse.Yorumlarınız benim icin o kadar degerliki her birinizin yorumunu hevesle okuyorum♡

 

Loading...
0%