Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@nur_qwq

Yanaklarımdaki sulu salyaları hissettmeye başladığımda zihnimin yavaşça uyandığını farkediyordum.

Güne kocaman bir kahkahayla başlamıştım.Yanaklarımı yalayarak beni uyandıran kahve,bu hayattaki en büyük mutluluk kaynağımdı.

Kahvenin sevgi gösterisi bittikten sonra gözlerim duvardaki saate odaklandı.Saatin 8'e gelmesine az kaldığını farkettiğimde hızlıca ayaklanmıştım.

Bugün günlerden cumaydı.Hastaneye gidip sonuçlarımı doktoruma göstermem gerekiyordu.Ancak korkuyordum.Alacağım cevaplar beni korkutuyordu.

Kaç aylık ömrüm kaldığını duymaya hazır mıydım? Hayır değildim.Kesinlikle değildim.Bundan 3 ay önceki Miray'a ölmeye hazır mısın diye sorsalardı,belki de cevabı evet olurdu.

Ama şuan ki Miray ölmeye hazır değildi.Yaşamak istiyordum.Annemle,babamla,abilerimle ve hatta Selinle daha fazla zaman geçirmek istiyordum.

Banyodaki buz gibi suyu yüzüme çarptıkça,aylar önce verdiğim kararın buz gibi gerçekliğide yüzüme çarpıyordu.

Aynanın önündeki tarakla saçımı tarayıp,dişlerimi fırçaladım.Banyodaki işim bittiğinde ise odaya gardırobumun önüne geldim.

Lila rengi hoş bir kazak elime geldiğinde direkt olarak onu giymiştim.Altına ise düz siyah bir pantolon.Sadeydi.Tam olarak miraydı.

Odadaki işim bittiğinde çantamı alıp,kapıya doğru yöneldim.Dışarıya çıkacağımı anlayan kahvede ayaklarımın dibinde bitmişti.

İkimiz aynı anda odanın kapısından dışarıya çıkmıştık.Kapıyı arkamdan kapatırken,gözlerim bir yandan koridorda dolaşıyordu.Kattaki bütün odaların kapısı kapalıydı.Koridor sessizdi.

Gözlerim Oğuz abinin kapısına takıldığında,görevden geldi mi diye meraklanmadan edememiştim.

Merdivenleri inmeye başladığımda,kahve çoktan ortalıktan toz olmuştu.En alt kata indiğimde ise beni yine derin bir sessizlik karşılamıştı.Evin bu haline şaşırmadan edemesemde çok sorgulamamıştım.Evden çıkarken kimseyi görmesem o kadar iyiydi.

Mutfağa göz attığımda kimsecikler yoktu.Hızlıca dış kapıya yönelmiş,ayakkabılarımı giymiştim.Evden arkama bakmadan hızlı hızlı yürürken şaşkındım.Geldiğim günden beri kalabalık ve gürültülü olan Arslan ailesi,ilk kez evde bu kadar sessizdi.

Acaba evde değillermiydi.Ben uyurken gece gitmiş olabilirmiydi.Yoksa Arslan ailesi bir organ mafyasıydı ve bütün suçu benim üzerime atıp kaçmışlar mıydı?

Tamam saçmalıyordum.Beynimde binlerce ihtimal dolaşırken en aptalcası gülmeme neden olmuştu.Otobüs durağına koşarak giderken,bir yandan bunları düşünmek yorucuydu.

Bugün taksiyle gidemeyecek kadar fakirdim.O yüzden otobüsle gidecektim.Aslında kendime yetecek kadar param vardı fakat hergün hastaneye taksiyle gidersem bu para 1 hafta demeden biterdi.Fedakarlık yapmam gerekti.

Durağa nefes nefese geldiğimde,otobüsünde az ileride olduğunu gördüm.Yetişmenin verdiği mutlulukla ellerimi göğsümün üzerinde birleştirip derin bir nefes vermiştim.Şükürler olsun Allahım.

Çok kalabalık olmayan otobüse binip,oturduğumda ise neredeyse havalara uçmak üzereydim.Bugün hayatımın en güzel günüydü.Otobüsden hastaneye yakın bir durakta inip yürümeye başlamıştım.

Hastanenin giriş kapısına geldiğimde gerginlik tüm vücudumu sarmıştı.Korkuyordum.Duyacaklarım beni korkutuyordu.

Gözlerim etrafta dolaşmaya başladığında herkesin yanında birileri olduğu gerçeği suratıma tokat gibi çarpmıştı.Bankta oturan yaşlı bir çift,hamile bir kadın ve eşi,iki çocuklu bir aile.Kızının elinden tutan bir anne.

Boğazımın acıdığını hissetmeye başladığımda çokta oyalanmak gerektiğini anlamıştım.Yoksa ağlayacaktım.Kimsem yoktu.Hastaneye benimle gelecek kimsem yoktu.

Yalnızdım.Yalancıydım.Mutsuzdum.

Bu üç kelime hayatımın özetiydi.

Adımlarım hastanenin içine girdiğinde ilk işim sıra almak olmuştu.Geçen sefer geldiğim yere tekrar oturmuştum.

Ben sandalyede yalnız bir şekilde otururken dikkatimi,karşıda ayakta bekleyen anne ve kızı çekmişti.Kız çocuğunun 6 ya da 7 yaşında olduğunu tahmin ediyordum.Üzerinde renkli bir tişört altında ise siyah bir eşofman vardı.

Saçları iki yandan örgütüyle ve örgülerin ucunda renkli tokaları vardı.Sevimli gözüküyordu.

"Anne ben şimdi hiç koşamayacak mıyım?"

Sevimli kızın söyledikleri yüzümdeki tebessümü soldururken,kalp hastası olduğunu anlamam canımı yakmıştı.

"Nisa,tatlım bunu daha önce seninle konuşmuştuk.Koşarken dikkatli olacaksın anneciğim.Seni zorlayan şekilde koşmayacaksın.Bu hiç koşmayacaksın anlamına gelmiyor."

Küçük kızın dudakları mutsuz bir şekilde bükülürken üzüldüğü fazlasıyla belli oluyordu.Sekreterin isimlerini okumasıyla onlar başka bir odaya girdiğinde,koridorda tek kalmak ürkmeme neden olmuştu.

Bakışlarım benim gireceğim odaya takıldığında,hızla gözlerimi geri çekmiştim.Oraya girmeye cesaretim yoktu.

Dakikalar sonra Göktan doktorun odasından yaşlı bir amca çıkmış,hemen ardından benim ismim ekranda yanmıştı.Bütün vücudum gerginlikle kaskatı kesilirken ayaklarımı kalkmak için zorlamıştım.

Odanın kapısını açıp içeriye girdiğimde ise beni bir çift yeşil göz karşılamıştı.Elim ayağıma dolaşırken,rezil olmamak için ekstra çaba gösteriyordum.Sonunda düşmeden koltuğa oturduğumda kendimi tebrik ediyordum.

"Merhabalar inci nasılsın?"

Göktan doktorun sesi odanın içinde yankılanırken,ben bir yandan gerilemeye çalışıyordum.Relaks yani sakin.Sakinim.

"İyiyim,siz nasılsınız."

Yüksek çıkarmaya çalıştığım bir ses tonuyla konuşmuştum fakat daha çok ses götümden çıkıyormuş gibiydi.

"Bende iyiyim sağol.Sonuçların şuan bilgisayar ekranımda.Eğer istersen hemen öğrenebiliriz.Sen hazır mısın?."

Ellerimle uğraşmaya bir son verip Göktan doktorla göz göze geldiğimizde,gerildiğimi anlamış olmalıydı.Neredeyse ağlamak üzereydim.

"Sakin ol lütfen.Gerilecek hiçbir şey yok.Sadece sonuçlarını öğreneceğiz.Biliyorsun,bu tedavin için gerekli.Sonuçlar iyi ya da kötü olsun İnci bir şekilde tedavi olacaksın tamam mı? Ben iyileştireceğim seni bak gör."

Sonlara doğru neşeli çıkan sesi gülmeme neden olurken,başımı olumlu anlamda salladım.Bu hazırım bakabiliriz demekti.

Göktan doktor onayımla hiç vakit kaybetmeden,sayfayı görüntülemeye başlamıştı.

Dakikalar sonra gözleri ekrana odaklandiginda,sonuçlarımı okuduğunu anlamıştım.

Başımın döndüğünü ve midemin bulandigini hissediyordum.Kusacak gibiydim.Sanki mideme bir taş oturmuştu.Nefes almak çok zor gelmeye başlamıştı.

Ellerimin titrediğini hisserken,ellerimi bacaklarımın altına saklamıştım.Aynı saniyelerde Göktan doktora baktığımda onun hâlâ ekranı izlediğini görebiliyordum.

Derin bir nefes alıp bana döndüğünde,onunda zorlandığını hissediyordum.Hiçbir doktor için bir hastaya şu kadar ömrün kalmış,şu kadar yaşayacaksın demek kolay değildi.

Gözlerimiz buluştuğunda ikimizde bir süre sustuk.En sonunda sessizliği bozan Göktan olmuştu.

"Hastalığın tahmin ettiğim gibi 3. Evrede.Kan değerlerin fena değil ancak ek olarak vitaminler yazacağım.Şu anlık hedefimiz kilo alman İnci.Eğer yemek yemez ve kilo alamazsan çok zorlanırsın.Vücudunun dirence ihtiyacı var.

Ayrıca vücudunun kalp ameliyatı için çok dirençli ve sağlam olması lazım yoksa bu ameliyat senin için hiç kolay geçmez.Beni anlıyorsun değil mi?."

Başımı hızlıca olumlu anlamda sallarken,bir yandan dolan gözlerimi silmeye çalışıyordum.

"Ne demek istediğimi az çok anlamışsındır diye tahmin ediyorum.Kalp nakli olmak zorundasın.Kalbin içtiğin ilaçlar nedeniyle çok zayıflamış.Yakında kan bile pompalamayacak hâle gelecek.Bizimde,senin o hâle gelmeden ameliyat etmemiz gerekiyor.Aynı zamanda seninde vücudunu ameliyata hazır hâle getirmen gerek.

Spor yapmalı ve sağlıklı beslenmelisin.Hiçbir şekilde enfeksiyon ve hastalık kapmamalısın.Bağıkşıklık direncini düşüren herşeyden uzak durman gerek.Yaşamak istiyorsan bunları yapmak zorundasın.Benim tanıdığım psikolog bir arkadaşım var.Kendisinin özel kliniği var dilersen seni oraya yönlendireyim.Bu süreçte senin için iyi olur."

Gözümdeki yaşları kazağımın uçlarıyla silerken Göktan doktorun teklifini kabul ettim.Aileme anlatamadığım olayları,bir yabancıya anlatmak belkide daha kolay olurdu.

"Tabi çok sevinirim."

Göktan doktorun teklifini onaylandıktan sonra,masasındaki küçük kağıtların birine telefon numarası ve adres yazıp bana uzatmıştı.

Teşekkür ederek aldıktan sonra,biraz daha konuşmuştuk.Bana,durumumu aileme bahsedip bahsetmediğimi sormuştu.Bende daha söylemediğimi açıkçası onlara söylemekten çekindiğimi söylemiştim.O da bunun üzerine teklifinin hâlâ geçerli olduğunu,istersek beraber açıklayabileceğimizi söylemişti.

Bende şimdilik aklımda olacağını söylemiştim.O da üstelememiş kabul etmişti.Hastalığımın gidişatı hakkında biraz daha konuştuktan sonra odasından ayrılmıştım.Gerginliğim az da olsa geçmiş sayılırdı.

Hastanenin dışına çıktığımda,otobüsün durakta olduğunu görmüştüm.Koşarak otobüse yetiştikten sonra boş koltuklardan birine oturmuştum.

Elim çantamdaki telefona gittiğinde Kerem abimin defalarca aradığını görmemle gözlerim kocaman olmuştu.28 cevapsız arama.12 yeni mesaj?

Adının üstüne tıklayıp telefon çalarken bir yandan dudaklarımı yemekle meşguldüm.Telefonu açmadığım için çok kızar mıydı?

Telefonumu doktorun odasına girerken sessize almıştım.Bu yüzden aramaların hiçbirini duymamıştım.Keşke titreşime alsaydım.

Ben tüm gerginliğimle telefonun açılmasını beklerken,3 çalışın sonunda Kerem abimin sesi eski külüstür telefonumun hapörlerinden bomba etkisiyle çıkmıştı.

"Miray? Abim."

Utançla hapörleri kapatmaya çalışırken,başımı telefondan kaldırmadan etrafa göz attım.Kimsenin bana bakmadığını görmek beni rahatlamıştı.

"Abi.Beni aramışsın.Telefon sessizdeydi duymamışım."

Bir kaç hışırtı ve 'kim o' sorusunun ardından Kerem abi konuşmaya devam etmişti.

"Mirayla konuşuyorum anne.Tamam söylerim.Abim,babaannem bugün fenalaşmış gece hastaneye kaldırmışlar.Bizde şimdi memlekette hastanedeyiz.Sen uyuyorsun diye seni uyandırmadık.Bugün akşam döneceğiz zaten.

Birde annem şey diyor.Dolapta yemek varmış.Akşam onu ısıtıp yiyecekmişsiniz.Berkay abine söylersin diyor."

Kerem abimin her sözü kafama taşla vurmuşlar etkisi bırakırken şaşkınlıktan konuşamıyordum.Ben uyurken memleketlerine gitmişlerdi.Bu da yetmemiş,beni evde azılı düşmanımla bırakmışlardı.

Berkay beni yer sıçmazdı be öfkesinden.Allahım niye bunlar başıma geliyor diye isyan etmeyeceğim çünkü biliyorum hakkettim.

"Berkay abimle mi?."

Korkudan titreyerek çıkan sesime,iç sesim Kahkahalarla gülerken ben donuma sıçmakla meşguldüm.Belki de ben yanlış duymuştum.Berkay abin dememişti.Berra falan demiştir.Berra ablam evet.

"Evet abim.Berkay abin evde kaldı o gelmedi bizimle.Önemli işleri varmışta kendisinin.Ama merak etme sakın,hiçbir şey yapamaz sana.Sen korkma tamam mı?."

Deneyeceğiz bakalım bir numaralı abim.Bugün ölmezsek iyi.Vallahi kalpten gidebilirim.

"Tamam abi ben hallederim merak etme.Bu arada abi?."

"Efendim güzelim."

"Bizim memleket neresi?"

Telefonun diğer ucundan gülme sesleri gelirken,ben utançtan yerin dibine giriyordum.Memleketini bile bilmeyen bir kız.İşte o tam olarak ben oluyordum.Annem babam nereli bilmiyordum.

"Babam Rizeli.Annem de trabzonlu.İkiside izmirde üniversite okurken tanışıp evlenmişler.Babannemde rizede yaşıyor.O yüzden tam konum vermem gerekirse rizedeyuz canım kardeşim."

"Anladım abi.Size şimdiden hayırlı yolculuklar o zaman.Geçmiş olsunu babanneye iletirsin artık."

Tekrar gülme sesleri kulaklarımda yankılanırken,bu sefer benim yüzümde de ufak bir tebessüm vardı.

"İletirim tabiki abim.Hatta iletmeme gerek kalmayacak gibi gözüküyor ama neyse.Öpüyorum seni çok dikkat et kendine.İlaçlarını aksatmadan iç.Doktorunla da konuştum randevunu aldım gelince görüşürüz.Hoşcakal abim."

"Görüşürüz abi."

Telefon kapandığında ellerimi stresle kucağımda birleştirirken bu sefer nasıl kaçacağımı düşünüyordum.Sanırım bu sefer kaçışım yoktu.Herşeyi anlatmam gerekecekti.

İçimi büyük bir sıkıntı kaplamıştı.Otobüsün ineceğim durağa yaklaşmasıyla,ayaklanmış düğmeye basmıştım.Saniyeler sonra otobüsten inmiş yolda yürüyordum.

Ayaklarım evin yolunu tutarken gergindim.Hatta çok gergin.Hatta baya çok.Yani anladınız siz.

Tırnaklarımı ağzımdan çekerken yüzüm tiksiniyorum buruştu.Tırnaklarımı yememek gerekti.

Evin kapısının önüne geldiğimde çıkmadan önce anahtarlıktan aldığım anahtarla kapıyı açtım.Allahtan anahtarı bırakmayı akıl etmişlerdi.

Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdikten sonra ilk işim üzerimi değiştirip,ellerimi yıkamak olmuştu.Geri mutfağa indiğimde ise buzdolabının açmış tenceredeki yemeklere bakıyordum.

Gözlerim hayal kırıklığına uğrarken,midemde hayal kırıklığına uğramıştı.Çünkü tenceredeki yemek Bamyaydı.

Ve ben bu yemekten nefret ederdim.Dolabı biraz daha karıştırdığımda bu dolaptan yemek çıkmayacağını anlamıştım.

Yine kalmıştık soslu makarnaya.Berkay abi belki bu bamya yemeğini yerdi ancak ben asla yemezdim.Bu yüzden kendime soslu makarna yapmam gerekiyordu.

Makarna için gerekli malzemeler çıkarıp suyu ocağa koyduktan sonra kaynamasın beklemeye başlamıştım.Yarım saatin sonunda soslu makarnayı pişirmeye hallettiğimde mutluluktan uçacaktım.

Telefonumdaki saate baktığımda saat 3tü.Makarnamı yedikten sonra biraz televizyon izleyebilirdim.Bu eve geldiğimden beri hiç televizyon izlememiştim.

Televizyonun karşısındaki koltuğa geçip oturduğumda çok geçmeden uykumun geldiğini hissediyordum.Hain vücudum yorgunlukla kendini uyku moduna alırken,kendimce çok fazla uyumam zaten diye tekrar edip duruyordum.

Sadece 30 dakika uyurdum.Sonra uyanırdım.Berkay abi gelmedende yemekleri ısıtırdım. Evet bunları kesin olarak yapardım.

Dakikalar sonra derin bir uykuya daldığımda.Tek hatırladığım saatler sonra,üzerime örtülen bir örtüydü ve o örtüye sarılıp uyumaya devam ettiğimdi.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Bedenimin her zerresi ağrıyla sızlarken,gözlerim yavaşça aralanıyordu.Başımın ağrısıyla yüzün istemsiz bir şekilde buruşurken,saatin kaç olduğunu anlamaya çalışıyordum.

En son televizyon izliyordum.Sonra üzerime bir ağırlık çökmüştü ve uyuyakalmıştım.Gözlerim şokla ardına kadar aralanırken üzerime örtülen örtüyü kaldırıp hemen ayaklandım.Duvardaki saate baktığımda ise akşam 6 olmasını görmemle,hayatımın şokunu yaşamıştım.

Üç saat boyunca uyumuştum! Hem de aralıksızBerkay abi eve gelmiş olabilir miydi? Bakışlarım koltuğun üzerindeki örtüye değdiğinde,geldiğini anlamıştım.

Çoktan eve gelmiş olmalıydı.Eve gelmesi yetmemiş birde üzerine BENİM üzerimi örtmüştü.Altını çizmek istiyorum BENİM.

Örtüyü katlarken bir yandan halıdaki desenleri sayıyordum.Halıdaki desenleri bitirdikten sonra sıra duvardaki tablolara gelmişti.Odadaki eşyaların hepsini saymayı bitirdikten sonra ise kaçacak bir yerim olmadığını kabullenmiştim.

Odadan çıktıktan sonra mutfağa gitmeye karar vermiştim.Mutfağa girdiğimde kimseyi görememem beni şaşırtmıştı.Adımlarım bu seferde üst kattaki odama yönelmişti.

Katın başına geldiğimde duyduğum su sesi,Berkay abinin duşta olduğunu belli ederken hızlıca odama girmiştim.İlk işim ilaçlarımı içmek olmuştu.Daha sonra yatağımın üzerinde yatan Kahveyle ilgilenmiş,dolabımı düzenlemiştim.

Ben tüm bunları yaparken,su sesi de bir süre sonra kesilmişti.Saatin yediye geldiğini farketmemle artık aşağı inmem gerektiğinin farkındaydım.

Yoksa Berkay abinin gelmesi yüksek bir ihtimaldi.Derin bir nefes alıp odadan çıktığımda,Kahve de peşimdeydi.İkimizde merdivenlerden inmiş mutfağa yönelmiştik.

Mutfağın kapısına kadar geldiğimde,Berkay abinin ocakta tencerede bir şey karıştırdığını farketmiştim.Aynı anda burnuma bir koku dolmuştu.Pişmiş pirinç kokusu.

Kahve mama kabına gidip,başında beklemeye başladığında bende mamasının olduğu dolabı açmış mama paketini almıştım.Bir çift gözün üstümde olduğunu hissetsemde umursamamaya çalışarak,işime devam etmiştim.

Mamayı kaba boşalttığımda,yavaşça doğrulmuş arkama dönmüştüm.Aynı anda Berkay abiyle göz göze geldiğimizde bir kaç saniye birbirimize boş boş bakmıştık.En sonunda o ocaktaki tencereyi alıp masaya geçmişti.

Ardından bana dönerek konuşmuştu.

"Acıkmışsındır gel yemek yiyelim."

Evet,açtım.Şimdi hiç yalan söyleyemeyecektim.Hem ben yalan söylesem bile hain midem bana ihanet eder,kesin sesli bir şekilde guruldardı.

Sandalyeyi çekip karşına oturduğumda benim tabağıma da çorba katmıştı.Ardından hiç konuşmadan yemeğe başlamıştık.Dakikalar sonra sadece benim kaşık seslerimin olduğunu fark ettiğim an Bakışlarım,karşımdaki Berkay abiye dönmüştü.

Onunda bana bakıyor oluşu beni afalattsada çok belli etmemeye çalışmıştım.

İlk önce sağ eliyle çenesi kaşımıştı,hemen ardından da sağ elini saçlarının içinden geçirmişti.Bu hareketleri gergin olduğunu anlamama yetmişti bile.

Bende kaşığımı masaya bıraktığımda,onun konuya girmesini bekliyordum.Bana söyleyeceği şeyler olduğu belliydi.

"Sanırım bana söylemek istediğin bir konu var.Şuan anlatabilirsin Berkay abi,seni dinliyorum."

Onun konuya girmekten çekindiğini anladığımda,işleri onun için birazda olsa kolaylaştırmaya çalıştım.Direkt olarak konuya ben girmiştim.

Derin bir nefes alıp ağzından verdiğinde,söylemek istediği şeyler bir bir dudaklarından dökülmeye başlamıştı.

"Ben gerçekten çok üzgünüm Miray.Sana karşı söylediğim sözler gerçekten çok kırıcıydı.Ben senden çok özür dilerim.Kalbini çok kırdım."

Kısık sesle söylediği cümleler,teker teker bana ulaşırken gayet net bir suratla Berkay abiye bakıyordum.

"Evet kalbimi çok kırdın."

Yalan değildi.Kırılmıştım.Ama hatasını anlayıp özür dilemesi az da olsa mutlu hissetmemi sağlamıştı.Çünkü benim insanlara küsecek kadar zamanım yoktu.Benim yarın yaşayacağımın garantisi bile yoktu.

"Evet,biliyorum.Ve gerçekten çok özür dilerim.Ben o aptal kelimeleri senin durumunu bilmeden söylemiştim.O kadar pişmanım ki.Yemin ederim bilsem tek kelime dahi etmezdim."

Az önce yediğim lokmalar tek tek boğazıma dizildiğini hissederken,yutkunamıyordum.Benim durumumu bilmeden önce derken ne demek istemişti? Yoksa öğrenmişmiydi.

"D-durumum derken?."

Titreyen sesime lanetler ederken,ellerimi masanın altına sakladım.Tırnaklarım ellerime batarken sakin olmaya çalışıyordum.

"Ben senin hastalığını biliyorum.Saklamaya çalışmana gerek yok."2

Ellerimin titremesi artarken,başıma giren ağrıyla gözlerim kapanmıştı.Berkay abi hasta olduğumu öğrenmişti.Aylar sonra öleceğimi biliyordu.

Daha fazlasını da biliyor muydu yoksa?Mesela intihar sonucu oluştuğunu.Bunu biliyor muydu.Benden nefret eder miydi? Bu kadar güçsüz olduğum için benden utanır mıydı?

"İyi de sen nasıl öğrendin?."

Tüm cesaretimi toplayıp kurduğum cümleyle,Berkay abiye baktığımda o da bana bakıyordu.Hem de üzgün gözlerle.

"Dün ve bugün doktora gittin değil mi Miray?."

Bunu biliyor oluşu kaşlarımı şaşkınlıkla havalandırırken bunu nerden bildiğini düşünüyordum.Gerçi hastalığımı öğrenmişti bile.Bunu öğrenmek o kadar da zor olmamalıydı.

"Evet gittim?"

"Peki gittiğin doktorun kim olduğunu biliyor musun?."

Kurduğu cümle sinirlerimi bozarken ne saçmaladığını sorguluyordum.

Kaşlarım sonuna kadar çatılı bir şekilde konuşurken kızgın olduğumu anlamasını umuyordum.

"Hayır bilmiyorum.Doktoru panelden araştırıp gitmediğime göre? Hem ne alaka şimdi."

Laflarım yüzünde samimi ufak bir tebessüm yaratırken gözlerime bakarak,günün en şok edici haberini söylemiş olabilirdi.Bu seferki hayatımın en en en büyük şokuydu.

"Gittiğin doktor abimiz Miray."

Kulaklarım duyduğum cümleyle uğuldarken,işte bu sefer hayatımın en şok edici anını yaşıyordum.Gittiğim doktor abimdi!

"Öz mü?"

Sorduğum soru karşısında Berkay abi sesli bir şekilde gülerken bende,rezilliğime gülüyordum.Selin sağolsun travma bırakmıştı bende.

"Öz.Kerem abimin ikizi.Göktan Alptuğ."

Doktorumun adını söylemesiyle karnıma ağrılar girerken,bayılacak gibi hissediyordum.

"Sen ne kadarını biliyorsun? Sana herşeyi anlattı mı? Senden başka birileri biliyor mu?."

Ard arda sorduğum sorular nefesimi keserken,nefes alıp biraz soluklandım.

"Hayır benden başkası bilmiyor.Ve intihar sonucu bu hastalığa sahip olduğunu biliyorum."

Hani neredeydi o hipokrat yemini! Neredeydi hasta gizliliği.Dava edecektim o doktoru.Yani abim olan doktoru.Hasta haklarını çiğnemeden hapse attıracaktım onu.

"Bana kimse ondan bahsetmemişti ama.Eve geldiğimden beri kimse ondan söz etmiyor.Neden?"

Berkay abi derin bir nefes alıp uzaklara daldığında,ellerimi gözünün önünde sallamamak için zor durmuştum.

"Göktan abim,kendi kararı sonucu annem ve babamla görüşmüyor.Bazı olaylar yaşadı gençken.Babamla arası baya açıldı.En sonundada evi terketti ve gitti.Ne babam ve annemi ne de paralarını istedi.Herkesle bağını koparmıştı diyebilirim.Kerem abimle görüşmüyor,aynı şekilde diğerleriylede."

"Seninle niye görüşüp,konuşuyor peki?."

Sorum onu anlık olarak afallatsada hemen toparlanmıştı.

"Ben onunla bağımı koparmamıştım çünkü.Arada telefonla konuşuyorduk.Bazende buluşuyorduk.En son senin varlığından bahsetmiştim ona.Senin varlığını öğrendiğimiz için daha sık görüşür olduk.Sonra sen kendi ayaklarınla gittin abine.

O da bana ulaştı.Bir güzel azarladı tabiki.Ağzıma sıçtı afedersin.Bende o şekilde öğrendim.Ve tabikide tembihlendim.Abim,beni senin başına dikti anlayacağın.Birde seninle görüşmek istediğini söyledi.Müsait olduğun bir zaman beraber gideriz ona.Tabi istersen?."

Dinlene dinlenerek anlattığı cümleleri en sonunda bitirmişti.Bense ne hissedeceğimi bilmiyordum ama bir şeyden emindim.

"Tabi görüşmek isterim.Doktorcuğuma hatırlatmam gereken bir hipokrat yemini ve hasta gizliliği sözleşmesi var.Seve seve giderim ona."

Sözlerimden sonra beraber gülmüş ve sofrayı toplamaya başlamıştık.Sofrayı toplarken bir yandanda Berkay abi,Göktan abi hakkında bana bir şeyler anlatıyordu.

Kadir Beyin,Göktan abiyi avukat olması için zorladığını,Göktan abininse avukat değil doktor olmak istediğini söylemişti.Kadir beyse bunu kabul etmemiş avukat olması konusunda baya diretmiş.En sonunda Göktan abinin avukat olmayacağını anladığında ise onu mirastan men edeceğini söylemiş.

Göktan abiyle umrunda olmadığını söylemiş,ve bir akşam çok büyük bir kavgayla evi terk etmiş.Berkay abiye yeni numarasını vermiş,o şekilde iletişim halinde kalmışlar.En sonunda Göktan abi üniversite sınavına girmiş ve istediği tıpı kazanmış.

Mezun olduktan sonra ise İzmire atanmış ve orada görev yapmaya başlamış.Ancak annesi ve babasıyla bir daha görüşmemiş.Annesi,Göktan abiyi değilde Kadir beyi desteklediği için Göktan abi annesiyle de görüşmeme kararı almış.

Berkay abi bütün hikayeyi baştan sona anlatmıştı.Ardından onunla biraz daha oturmuş,konuşmuştuk.Bana hastalığımı başka kimin bildiğini sormuştu.

Bende Kerem abinin bildiğini,ama intihar sonucu oluştuğunu bilmediğin söylemiştim.Ve onada bahsetmemesini kendim söyleyeceğimi anlatmıştım.O da kabul etmiş kimseye söylemeyeceği konusunda söz vermişti.

Saat akşam on buçuğa gelirken Berkay abiye iyi geceler dilemiş odama çıkmıştım.Kahve peşimden gelirken ikimiz odama çıkmıştık.

Pijamalarımı giyip,günün yorgunluğuyla kendimi yatağa bırakırken yarının cumartesi olduğu aklıma gelmişti.Kerem abim ve ufuk abimle lunaparka gidecektik.

Yani rizeden dönebilirlerse gidecektik.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

"Uiiiiyyyyyy başıma gelene kızzzz haa bu odada gancık varya aaaaaaaaa"

Gözüme giren güneş ışıkları,ve başımı zonklatan bir sesle uyandığımda yorgun hissediyordum.

"Anne uyandıracaksın kızı.Gel biz çıkalım rahat rahat uyusun."

Meltem Hanımın sesi kulaklarıma net bir şekilde gelirken,aynı zamanda homurtulu yaşlı bir sesde geliyordu.

"Saat kaç oldi haberin var mı? Öğlen oldu öğlen ha bu kız ne zaman kalkacak?."

Memnuyetsiz ses kulaklarıma dolmaya devam ederken,bir an önce gitmelerini diliyordum.

Bir kaç konusma faslindan sonra en sonunda odadan çıktıklarında,bende gözlerimi aralamıştım.

Merhaba güneş.Seni şuan selamlıyorum.Lütfen günüm güzel geçsin.Harika bir gün.

Rizeli babannenin geldiğini anlamam çok uzun sürmemişti.Sağolsun kendisi odama kadar gelmişti.

Yataktan kalkıp banyoya kostugumda ilk işim banyoya girmek olmuştu.Yıkandıktan sonra üzerimi giyinmiş geri odaya gelmiştim.Saçımı at kuyruğu yapıp tepeden topladım.

Yatağın bir kenarında bana huysuz huysuz bakan kahveyi gördüğümde,başını okşadım.

"Sende güne hiç güzel başlamadin değil mi kızım? Gancık biraz garip bir kelime."

Kahve hâlâ bana ifadesiz bir şekilde bakarken,ben odanın kapısını açık bırakıp çıkmıştım.Arkama baktığımda ise kahve gelmiyordu.Ne kadar şaşırsamda babanneyle aynı ortamda birlikte olmak istediği açıktı.

Kattaki odalara göz attığımda Oğuz abinin odasının kapısı açıktı.Sanırım görevden bugün gelmişti.Aynı şekilde selinin odasının kapısıda açıktı.

Merdivenlerden aşağıya inmeye başladığımda gelen gürültü pek duymak istemeyeceğim türdendi.Babannenin sesi ise en baskın olanıydı.Sanırım herkese emir vermekle meşguldü.

Çatalı böyle tut Selin,çayı az demli koy Meltem,lokmalarını yedi kez çiğne Oğuz,ağzında lokma varken konuşma Kerem,biraz gül Berkay suratsız olma,diye ard arda kurduğu cümleler mutfak kapısının en başına kadar net bir şekilde geliyordu.

Bismillah çekip sağ ayakla mutfağa girdiğimde,tüm gürültüler bir anda kesilmişti.Beni mi bekliyorlardı ne.

Babanne bile susup beni izlerken,bense masadakilere göz atıyordum.Babanne masanın en başına oturmuştu.Sağında ise yaşlı bir dede oturuyordu sanırım kocasıydı.Solunda ise oğlu Kadir Bey ve Kadir Beyin yanında Meltem hanım.

Dedenin yanında Kerem ve Berkay abi diye sıralanıp gidiyordu.

Gözlerim Deniz abinin yanında en sondaki sandalyeye kaydığında bana ayrılan yerin o olduğunu anlamıştım.

Yetime geçip oturduğumda halâ bana bakmaya devam ettiklerini farkettiğimde sanırım benden bir cümle bekliyorlardı.

"Günaydın?"

Benim cümlemle masada günaydın faslı başlarken bir yandanda kahvaltıya devam ediyorlardı.

Tam tabağıma bir kaç lokma bir şeyler alıp yiyeceğim sırada duyduğum ses,yiyeceğim lokmalar bugün boğazıma dizeceğini resmen BAS BAS bağırıyordu.

"Günaydın tabi ya.Sonunda uyuyan güzelimiz de güzellik uykusundan uyandı.Nasıl rahat uyudun mu bari?."

Zaten cehennem olan hayatımın daha da cehenneme çevirmeye yemin etmiş olan bir kadın;

Deccal Babanne

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Babanne hakkında düşünceleriniz?

Göktan'ın abimiz çıkması?

Yorum yaparak düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.Kitap ve bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum.

Destek olan herkese de çok teşekkür ederim.Hepiniz benim için çok kıymetlisiniz♡

Loading...
0%