Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@nur_qwq

Medya kerem ali

destek olursanız sevinirim.

bana ulaşmak icin instagram》 miray.watty

 

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Yorgundum Hem de çok fazla.

Ruhum ve bedenim akıl almaz bir girdabın içinde oraya buraya çarpmış,savrulmuş gibiydi.

Yaklaşık yarım saat önce uyanmıştım.Hava çoktan aydınlanmış, saat sekiz buçuk civarıydı.

Ama ben bir türlü mide bulantım yüzünden asla yataktan kalkamıyordum.

Kullandığım ilaçların en güçlü yan etkilerinden biri mide bulantısı diğeri ise baş dönmesiydi.Eee tabi ara sıra tansiyonum da çıkınca bayılmamak imkansız gibi bir şey oluyordu.

Yataktan kalktığım an da kusacağımı bildiğim için bu eziyet verici durumu daha fazla uzatmak istemediğimden ayaklarımı yavaşça yataktan aşağıya sarkıttım.

Ayaklarımın üzerinde durduğum an boğazıma kadar yükselen sıvıyla direkt olarak banyoya koştum.

Çoğu sabah olduğu gibi kusmamın ardından elimi ve ağzımı yıkayıp mutfağa kahvenin mamasını koymaya gittim.

Mutfakta mama kabının önünde oturarak beni bekleyen Kahveyle biraz sevgi seli yaşadıktan sonra mamasını vermiş ardından bende kendi kahvaltımı yapmak üzere masaya oturmuştum.

Domates ve salatalıktan oluşan çok hafif kahvaltımın ardından odama gidip pembe bir kazak ve pantolon giymiş,saat dokuz buçuk civarı evden çıkmıştım bile.

Yürüyerek,evime 10 dakika uzaklıkta olan haftaiçi 3 gün çalıştığım kitapçıya gidiyordum.

Okulumu yaklaşık 2 sene önce dondurmuştum.Lise son sınıfta, intihar girişimimden sonra kalp rahatsızlığım ortaya çıktığı için üniversite okuyamıştım.

12. Sınıf anılarım bir bir aklıma gelirken vücudumdan geçen titremeyi bastırmaya çalıştım.O anılar o kadar berbattı ki.

Hem yurttan ayrılıp Hem de ev tutunca ister istemez paraya ihtiyacım olmuştu tabi ki.

Daha sonraları ise bu civarlardan geçerken bu kitapçının eleman aradığını yazan kağıdı görmüş hemen aramıştım.

Ve çalışma sürecim böylece başlamıştı. Zor bir iş olmadığı için bedenim ve kalbimi çok zorlamıyordu.

Hem sahibi adem amca sağolsun hastalığımı bildiği için beni yoracak işlere de el sürdürtmüyordu.

Zihnimin içindeki düşüncelerle boğuşurken kitapçıya geldiğimi farketmemiştim bile.

Kitapçının kapısındaki sarı zil,birinin içeriye girdiğini belirten sesi çıkardığında kasada oturan adem amcayla göz göze gelmiştik.

Ona ufak bir tebessüm yolladığımda elleriyle yanını işaret etmiş,beni yanına çağırmıştı.

Minik adımlarla yanına gittiğimde beni kendine çekmiş sıkıca sarılmıştı.

Adem amca,altmışlı yaşlarının ortalarında kır saçlı tonton,çok sevimli biriydi benim için.

İlk iş aradığım zamanlar ona maddi durumumun iyi olmadığından,paraya ihtiyacım olduğunu söylemiştim.Sağolsun o da beni kırmamış işe almıştı.

Adem amcayı bu hayatta babam gibi seviyordum.En zor zamanlarımda bana destek olmuş,beni kızı gibi sevmişti.

Sonuçta bu devirde kimse hasta bir kızı çalıştırmak istemezdi değil mi?

Benim gibi.Hasta ve halsiz olan insanları kimse çalıştırmak istemezdi.

Halbuki bu hayatta en çok hasta insanların çalışmaya ihtiyacı vardı.

Çünkü aşamak için en fazla onlar çabalardı.

Adem amcayla sarılmamız bitmiş gözlerim,Adem amcanın kenarları kırışmış yeşil gözlerinde geziniyordu.

"Miray kızım hoşgeldin.Çok özledik seni Sevgi teyzenle.Burnumuzda tüttün 2 gündür.Bir daha böyle gelmemezlik istemiyorum ha! ona göre."

Adem amcanın son sözlerini alayla karışık kızgın bir şekilde söylemesi,yüzümde ufak bir tebessüm oluşturmuştu.

"Haklısın Adem amca kusura bakmazsın artık.iki gün dinlendim evde vallahi dünya varmış!."

Benimde alayla karışık kurduğum cümleler karşısında Adem amca gülümsemişti.Onu babam gibi gördüğüm için yanında bu kadar rahat ve mutluydum.

Adem amca ve sevgi teyzenin yaşadığım çoğu olaydan haberi olduğu gibi,gerçek ailemin beni bulduğunu da biliyorlardı.

Ikisinide çok sevip,anne ve babam gibi gördüğüm için yaşadığım çoğu olayı onlarada anlatıyordum.Yoksa vicdanım rahat etmiyordu.

Sevgi teyze yaptığı çoğu yemeği ben akşam kitapçıdan çıkmadan önce kaplara koyar,zorla bana verirdi.Üflesem uçacaksın azıcık yemek ye diye zorla yemek poşetini elime tutuştururdu.

Bende ikisinide kırmak istemediğim için reddemezdim.Ve belki de sevgi teyzenin çoğu yemeği anne yemeği gibi hissettirdiği için.

İkisinin de üzerimdeki hakkını ödeyemezdim.İkisine de minnettardım.

Kafamdaki düşünceleri oraya buraya savruşturarak vestiyerdeki beyaz çalışma önlüğümü almış,çoktan tozlu rafları silmeye başlamıştım bile.

İki gündür DNA testi için hastaneye gittiğim,dün de Biyolojik aileme akşam yemeğine gittiğim için kitapçıya hiç uğrayamamıştım.

Yerleri paspaslayıp,masaları sildikten sonra sıra kitap raflarına gelmişti.

E tabi haliyle raflar baya tozlanmıştı.Boyumun yettiği kadar alt rafları silip bitirdikten sonra sıra boyumun yetmediği yüksek raflara gelmişti.

Çoğu zaman yaptığım gibi oturmak için konulan sandalyelerin birini almış,rafa dayamıştım.

Besmele çekerek sandalyeye çıkmış,rafın üzerindeki kitapları bir kenara ayırmış ve güzelce silmeye başlamıştım.

Silmeyi bitirip kitapları geri rafa dizmiştim.Tam işi bitirip ineceğim sırada kulaklarımdaki uğuldamayla kıpırdayamamıştım.

Kulaklarımdaki uğuldama git gide artarken başımında döndüğünü hissetmeye başlamıştım.Dengemin gittikçe sarsılmaya başladığını anladığımda ise düşmemin kaçınılmaz olduğunu çoktan kabullenmiştim.

Ben sandalyenin üstünde kuş gibi çırpınarak düşmeyi beklerken bir çift el belime sarılmış,beni titreyen bacaklarımdan tutarak düşmemi engellemişti.

Şaşkınlıktan gözlerim iyice açılırken,yavaşça beni tutan bir çift elin sahibine döndüm.

Karşımda Oğuz abiyi görmeyi beklemediğimden nutkum tutulmuştu.

Onun burada ne işi vardı ki? Evet evleri buraya yakındı fakat o zenginlikte bir insanın bu kitapçıya gelip kitap alacağını hiç sanmıyordum.

Ben şaşkın ördek gibi Oğuz abinin kucağındaydım, ellerim onun boynuna sarılıydı.

Endişeli diye yorumladığım bir yüz ifadesiyle beni soru yağmuruna tutmaya başlamıştı.

"Miray iyi misin güzelim? Acıdı mı bir yerin? Başın mı döndü birden anlamadım ki."

 

O sorularını ard arda sıralarken ben hâlâ şaşkınlığımı tam atamamıştım.Hâlâ Oğuz abinin kucağında olduğumu farkettiğimde ise hemen kalkmak için kıpırdamaya başlamıştım.

Ancak kıpırdanmalarım bir sonuç bulmamıştı.Oğuz abinin bana ahtapot gibi sımsıkı sarılmış kollarından bir türlü kurtulamamıştım.Bir milim dahi oynatamamıştım yahu! Adamın sahi güçlü kasları vardı!

Oğuz abinin beni sımsıkı saran kollarından kurtulamayacağımı anlayınca ise konuşmaya karar vermiştim.

 

"Oğuz abi ben iyiyim.Ben en iyisi sandalyeye oturayım."dedim.

 

Yoksa adamın beni bırakmaya hiç niyeti yoktu!

Yüzünden hafif bir şaşkınlığını geçtiğini farketmiştim.Aynı zamanda yüzüde hafif kızarmıştı.

Kucağındaki beni yavaşça,az önce üzerine çıktığım sandalyeye oturtmuş ardından pembe dudaklarını hafifçe yalayıp konuşmaya başlamıştı.

 

"Afedersin Miray kusura bakma.Ben senin için endişelenince kucağımda olduğunu unutmuşum.Özür dilerim çok mu sıkı tuttum seni?."

 

Oğuz abinin cümlelerini bitirmesiyle kafamı hemen iki yana salladım.

O benim canımı acıtmamıştı ki.Beni yanlış anlaması canımı yakmıştı.

 

Bu hayatta birini daha üzdün.

 

Sen işe yaramaz birinin tekisin!

 

İnsanların kalbini kırmaktan başka bir işe yaramıyorsun!

 

Yarım kalpli ucube!

Gözlerimi kırpıştırarak,kafamdaki düşünceleri uzaklaştırıp kendime geldiğimde Oğuz abinin gözlerimin içine baktığını farketmiştim.

Yavaşça yutkunup,cümlelerimi zihnimin içinde topladığımda işe konuşmaya başlamıştım.

 

"Hayır hayır canımı acıtmadın Oğuz abi.Ben kolların ağrımasın diye şey etmiştim."

Gün ve gün rezilliğim artarken bu durumu nasıl toplayacağım düşünüyordum.

Oğuz abinin dudaklarında kurduğum cümleden sonra ufak bir tebessüm belirmişti.

Yüzümü kapatan bir kaç tutam sarı saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken konuşmaya başlamıştı.

 

"Senin kilondan haberin yok sanırım Miray hanım? 40 kilo bir şeysin kızım sen.Normal mi bu yaşta bu kadar zayıf olman?."

 

Oğuz abinin zayıflığımı farketmesiyle ne yalan uyduracağımı düşünüyordum.İki günde ayaküstü söylediğim yalanlar boyumu aşmıştı!

Kalp yetmezliği yüzünden kilo alamıyordum.Çoğu zaman doğru dürüst beslenemiyordum bile.Yediğim şeyler genelde sağlıklı ve sıkıcı şeylerdi.

Arada sırada kendimi iyi hissettiğim zamanlar evde yemek yapıyordum.Çok fazla ayakta kalamadığım için ocak başında yemek yapmak bana azap gibi geliyordu.Çoğu zaman internetten ya da yakındaki restoranlardan paket söylüyordum.Ya da Havva ve sevgi teyzenin yolladığı yemeklerden yiyordum.

Yine hastalığım yüzünden çok fazla koşamıyordum,yürüyemiyordum.Çok fazla heyecanlanamıyor, üzülemiyordum.

Kalbim hastalığım yüzünden gerektiğinden hızlı çalışıyordu.Bu da çoğu zaman çarpıntıya ve baş dönmesine neden oluyordu.

Eğer sürekli çarpıntınız oluyorsa bana inanın yemek yemeye tâkâtiniz kalmıyordu bile.Sürekli kalbinizde bir baskı hissetmek bir süre sonra psikolojinizi bozuyordu.

Düşüncelerimin arasında kendimi kaybettiğimi farkettigimde Oğuz abiye hala cevap vermemiştim.

Yavaşça dudaklarımı yemeye bir son vermiş,yine ayaküstü söyleyeceğim yalana odaklanmıştım.

 

"Benim metabolizmam çok hızlı Oğuz abi.O yüzden kilo alamıyorum.Liseden beri böyleyim yani."

 

Oğuz abinin kaşları kurduğum cümleler karşısında hafif çatılmıştı.Yinede söylediğim yalana inanmıştı sanırım.

Başını hafifçe anladığını belirten bir şekilde sallamış,gözlerini yüzümde dolaştırıyordu.

O ana kadar onun bu kitapçıda ne yaptığını sormadığımı farkettim.

Eğer sormazsan meraktan çatlayacağımı bildiğim için hemen dudaklarımı aralamıştım.

"Oğuz abi yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum."

Gözlerim benimki gibi mavi gözlerine değdiğinde yüzünde meraklı bir ifade belirmişti.

 

"Sor tabi güzelim ben dinliyorum seni."

Güzelim lafından sonra midemde uçuşan kelebekleri görmezden gelmeye çalışarak merak ettiğim soruyu sordum.

"Buraya neden geldin? Yani yanlış anlama lütfen.Sadece seni burada görünce şaşırdım.Ben uzun zamandır burada çalışıyorum.Seni daha önce hiç gördüğümü hatırlamıyorum."

 

Oğuz abi kurduğum cümleleri dikkatle dinlemiş ardından başını sallayarak bana cevap vermişti.

 

"Banada burayı bir arkadaşım önermişti geçenlerde.Bugün boş vaktim vardı,merak ettiğim için uğramıştım.Bende seni burada görmeyi beklemiyordum.Bize çalıştığını söylememiştin?."

 

Oğuz abinin sonlara doğru hafif kızgın çıkan sesiyle sıçtığımı anlamıştım.

Onlara çalıştığımı bilerek söylememiştim çünkü yakında hastalığımı onlara söylemeyi düşünüyordum.

Hastalığımı öğrendiklerinde Hem bana çok kızacaklar Hem de çalışmamı istemeyeceklerdi.

Ancak ben bunları yaşamak istemiyordum.Kendi paramı kendim kazanmak istiyordum.Başkalarına muhtaç olmak bana göre değildi.Her ne kadar o insanlar benim ailem bile olsa.

Çalıştığımı bu yüzden onlara söylememiştim.Korkuyordum.Belki de bu yüzden bu açıklama konusunu sürekli erteliyordum.Korktuğum için.

Korku.

Korku,insan duyguları arasında kesinlikle en güçlü olanıydı.

 

"Evet Oğuz abi bahsetmemiştim.Yani yemek işi biraz aceleye gelir gibi olduğu için çoğu şey aklımdan çıkıp gitmiş."

 

Söylediğim yalanın altında ezilirken,Oğuz abinin gözlerine odaklanmamak için arkasındaki raflarda gözlerimi gezdiriyordum.

Oğuz abinin çatılmış sarı kaşları bana kızdığını belli ederken yinede ağzını açıp tek kelime etmemişti.

 

"Anladım Miray.Aslında bizde anne ve babamla şu ev işini konuşuyoruz bir kaç gündür.Hani bizim yanımıza taşınacaksın ya."

 

Ben Oğuz abiyi meraklı gözlerle dinleyip,bir yandan kafamı olumlu anlamda sallarken o konuşmaya devam etmişti.

"Bugün akşam bize yemeğe tekrar gelebilir misin? Hem daha detaylı konuşuruz.Hem Selinle de tanışmış olursunuz.Biliyorsun,ilk karşılaşmanız pek iyi olmamıştı.İstersen köpeğin kahveyide getir? Selin köpekleri çok sever.Eminim aranızdaki buzları eritmeye yardımcı olur."

 

Oğuz abinin uzun cümlelerini dinlerken bir yandan da söylediklerini kafamda tartıyordum.

Bende yakında o evde,Arslan ailesi ile yaşayacaktım.O yüzden evdekilerle iyi geçinmem gerekecekti.En başta evin biricik prensesi Selinle.

Açıkçası gitmek istemiyordum.Yorgundum.Ruhen ve bedenen çok yorgundum.Temizlik yaptığım için kollarım sızlıyordu.İlaçlarımı içince daha da halsiz kalacaktım.

Ama bir yandan da Oğuz abiyi kırmak istemiyordum.Tanıştığımız ilk günden beri beni düşünmüş,ilgilenmişti.Onu kırarsam çok üzülürdüm.

Yine başkalarını düşünerek kendime haksızlık ettiğimi bilsemde,vicdanımı rahatlatan tek şeyin gitmem gerektiğinin bilincindeydim.

Oğuz abinin mavi gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladığımda ise başıma gelecek şeylerden habersizdim.

"Gelirim tabi ki Oğuz abi."

Gözlerim duvardaki saate kaydığında saatin dört buçuk olduğunu görmüştüm.

"Mesaimin bitmesine 10 dakika kalmış zaten ben çıkarım şimdi.Eve gidip üzerimi falan değiştiririm adresi bana mesaj atarsan gelirim."

"Aslında buraya arabamla gelmiştim.Senin tek başına gelmene gerek yok Miray.Ben seni evine bırakayım oradan beraber eve geçeriz olmaz mı?."

Oğuz abiyi kırmak istemediğim için teklifini kabul etmiştim.

Ardından Adem amcadan izin isteyerek erken çıkmış,Oğuz abinin siyah,benim vücudumdaki çoğu organı satsam dahi alamayacağım arabasına binmiştik.

Bu akşamın güzel geçmesini ummaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.

Umarım bu sefer olaysız bir akşam geçirirdim.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

 

Loading...
0%