Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@nur_qwq

Damağımdaki aşırı kuruluk rahatsız edip,yutkunamadığımda gözlerimi aralamak zorunda kalmıştım.

Ağzımdaki kuruluk ve boğazımda ki yumru yutkunmamı zorlaştırırken yastığımın yanındaki telefonumdan saate baktım.

Gecenin 4'ü olduğunu gördüğümde ise kaşlarım çatıldı.Çok nadir bu saatlerde uyanırdım.Evet,çok mükemmel bir uyku düzenim olduğu söylenemezdi fakat bu saatte çarpıntım olmadığı sürece uyanmazdım.

Komidine baktığımda sürahi ile bardak görmekle rahatlamıştım.Yavaşca yataktan kalkıp,siyah çantamdan haplarımı almıştım.

Çarpıntımın arttığını hissederken,ayakta durmakta zorlanmaya başlamıştım.Başımın döndüğünüde hissettiğimde ise yere oturmuş bir süre geçmesini beklemiştim.

Ancak ne mide bulantımda ne de baş dönmemde bir azalma olmadı.Haplarımı içmeden geçmeyeceğini anladığımda ayağa kalkmadan,yerde sürünerek komidinin önüne geldim.

Titreyen ellerimle sürahiden bardağa biraz su doldurmaya çalıştım.Titreyen ellerim yüzünden yere dökülen suları görmezden gelmeye çalıştım.

Çıkardığım hapları suyla yuttuğumda hemen işe yaramasını umuyordum.Kendimi bok gibi hissediyordum.

Titreyen eller,ritmi düzenli atmayan çarpıntılı bir kalp,mide bulantısı ve baş ağrısı benim olmazsa olmazlarımdı.Son iki yılım, intiharımdan sonra tam olarak böyle geçiyordu.

Yataktan tutunup yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım.Ayağa kalkmayı başardığımda ilk işim banyoya gidip elimi ve yüzümü yıkamak oldu.

Havluyla yüzümü kuruladığımda gözlerim aynadaki görüntüme takılmıştı.Gözaltlarım daha da morarmış,zayıf olan yüzüm daha da zayıflamıştı.

Ben intihar ederek,aslında acı çekeceğimi bildiğim halde hızlıca ölmek istemiştim.Fakat Tanrı intiharımı kabul etmemiş,beni sonsuz bir acıya mahkum etmişti.

Çoğu zaman düşünüyordum,bu hastalık intiharımın bir cezası mıydı?

Ben yüksek bir miktarda acı çekmeyi göze almıştım.Tek dileğim hızlı bir şekilde ölmekti ancak öyle olmamıştı.

Tanrı bana tek seferde dayanamayacağımdan fazla acı yüklemiş,yavaş yavaş ölmeme karar vermişti.Bir bakıma hak etmiştim.Tüm bunlar benim seçimimin sonuçlarıydı.

Dakikalar sonra ilaçlar kanıma karıştığında mide bulantım ve baş dönmem geçmiş,kendimi daha iyi hissediyordum.Ellerim tekrar telefonumun saatine gittiğinde dört buçuğa geldiğini görmüştüm.

Çektiğim acılar ve ağrılar sadece yarım saat sürmüştü fakat bana saatler hatta yıllar sürmüş gibi gelmişti.

Yatakta oturur halden tekrar yatar hâle geri geldiğimde,telefonuma sabah saat 8'e alarm kurup uyudum.

İçtiğim ilaçlar sayesinde dakikalar içinde derin bir uykuya daldım.

Saatler sonra telefonumun alarm sesiyle geri uyandığımda yine boğazımda rahatsız edici bir kuruluk vardı.Sürahiden tekrar bir bardak su içip,tuvalete gittim.Odaya geri döndüğümde yatağı topladım.

Ardından sabah aç karna içmem gereken vitaminleri ve kalp ilaçlarımı içtim.Pijamaları çıkarıp,katlayarak yatağın üzerine geri koydum.Kendi kıyafetlerimi geri giymiş ardından odada biraz gezinmiştim.

Oda gayet sadeydi.Çok geniş sayılmazdı fakat ferahtı.Kapıdan girildiği zaman odanın en solunda camın önünde yatak vardı.Daha sonra yatağın hemen yanında komidin vardı.

Yatağın alt tarafında kalan kısımda ise kıyafet dolabı bulunuyordu.Hepsi baştan aşağı beyazdı.Odanın sağ kısmında ise tuvalet ve banyo bulunuyordu.

Meltem Hanımın dediğine göre bu oda benim olacaktı.Kendisi istersem tekrar dekore edebileciğimi söylemişti ancak ben uğraşmak istemiyordum.

Bu hayatı kendim için bir oda dekore edecek kadar sevmiyordum.Ben zamanımın gelmesini bekliyordum.

Odada,evdekilerin uyandığına emin olduğum zaman dilimine kadar kalmıştım.Saat 9'a gelirken odamın kapısını açmış aşağı inmek üzereydim.

Odadan dışarıya çıktığım sırada başka birinin daha odadan çıktığını farketmiştim.Hareketlerimi bilerek yavaşlatırken açık kapıdan kimin çıkacağını merakla bekliyordum.

Odadan çıkan kişiyle ağzım yere değecek kadar açılırken yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum.Deniz abinin odadan yüzü patlamış halde çıkacağını asla tahmin etmemiştim.

Kaşı ve yanağı morarmıştı.Sanırım birisi sert birer yumruk atmıştı.Dudağı da kanamıştı,kuruyan kanlar net bir şekilde gözüküyordu.

Akşam yüzünün bu halde olmadığını hatırladığımda Kadir Beyin onunla nazikçe konuştuğunu anlamıştım.İçimde suçluluk duygusu yeşerirken,aklıma bana nasıl davrandığını getirmeye çalışıyordum.Ona üzülmemeliydim hak etmişti!

Mavi gözleri gözlerimle buluştuğunda yanımdan rüzgar gibi geçip gitmiş arkasına dahi bakmamıştı.Bende onu umursamamaya çalışmış ardından merdivenlerin demirlerinden tutunarak aşağı inmeye başlamıştım.

Merdivenler boyunca başımın dönmemesi için dua etmiştim.Sonunda merdivenler bittiğinde ise içim rahatlamıştı resmen.

Adımlarım direkt olarak mutfağa yönetirken Meltem Hanımın orada olmasını umuyordum.

Mutfağa geldiğimde Meltem Hanımın orada kahvaltı hazırladığını görmüş rahatlamıştım.

Onu korkutmamak için kapının ağzından yavaşça konuşmuştum.

"Günaydın Meltem hanım."

Meltem hanım sesimle bana dönerken yüzünde her zamanki gibi içten bir gülümseme vardı.

"Günaydın canım.Acıkmış olmalısın,hazırlıyorum şimdi kahvaltıyı hemen yeriz.Daha sonra evine gideriz olur mu? Erkenden halledip gelelim diye düşündüm." Demiş ardından hazırladığı kahvaltı tabaklarına geri dönmüştü.

Ben ise reddedemiştim çünkü kadın resmen her şeyi kafasında planlanmıştı.Banada sorsa fena olmazdı aslında.Sonuçta evim müsait olmayabilirdi.

Tabikide aklımdan geçen düşüncelerin hiçbirini Meltem hanıma söylememiştim.Sonuçta benim iyiliğimi düşünüyordu.Benim için çabalıyordu o yüzden hevesini kırmak istemiyordum.

Benimde yardımımla kahvaltı sofrasını hızlı bir şekilde kurmuştuk.Meltem hanım son dokunuşları yaparken,banada salondan diğer Aile üyelerini çağırmamı söylemişti.

Salondan Kadir beyi,Ufuk abiyi ve Kerem Ali abiyi çağırmıştım.Mutfağa geri döndüğümde Meltem hanım üst kattan Oğuz abiyi ve Selini çağırmamı rica etmişti.

Selini çağırmamı istemesiyle biraz şaşırırken yanlış anlamasın diye reddedemiştim.Yine demirlere tutunarak üst kata çıktığımda merdivenlerin başında biraz soluklanmam gerekmişti.

Yorulan kalbim kasılarak hızlı bir şekilde atıyordu.Resmen göğüs kafesimden fırlayacak gibiydi.Zaten normalden hızlı atan kalbimi dahada hızlandırmanın cezasını merdivenlerin başında 3 dakika bekleyerek geçirdikten sonra sıra Oğuz abiyi çağırmaya gelmişti.

Meltem Hanımın tarifiyle benim odamın çaprazındaki mavi kapılı oda Oğuz abinindi.

Odanın kapısını hafifçe tıkladığımda odadan adım sesleri duymayı bekledim.Odadan hiç ses duymadığımda ise kapıyı bu sefer daha sert bir şekilde çalmıştım.Tekrar beklemeye başladığımda bu sefer adım sesleri duymuştum.

Saniyeler sonra kapı açıldığında Oğuz abinin dağılmış saçları,şişmiş gözleri bana merhaba demişti.

Yüzündeki yastık izine gülmemeye çalışarak aşağıda onu kahvaltıya beklediğimizi söylemiştim.O ise hemen hazırlanacağını söylemiş, teşekkür ederek odasının kapısını geri kapatmıştı.

Adımlarım bu seferde küçük prenses selinin odasına yönelmişti.Meltem hanım,Selinin odasının Oğuz abinin odasının yanında olduğunu söylemişti.

Kapının önüne geldiğimde saniyelik bocalamıştım.Ne yapacağımı bilememiştim.Kız beni sevmiyordu ki! Odasına dan diye giremezdim, korkabilirdi ya da en kötü çığlık atabilirdi.

En mantıklısının kapıyı çalmak olduğuna karar vermiştim.Sağ elimle kapıya iki kere tıklamış,selinden bir ses beklemiştim.

Selinin gelebilirsin sesini duyduğumda ise kapı kolunu yavaşça aşağı indirmis odanın içine adımlamıştım.

Odaya girdigim an dikkatimi çeken ilk şey pembe rengi olmuştu.Oda baştan aşağıya pembe ve tonlarından ibaretti.Pembe yatak,koyu pembe dolap,açık pembe halı ve daha fazlası.

Odayı incelemek bittiğinde gözlerim seline dönmüştü.Küçük makyaj masasına oturmuş ayna karşısında saçını tarıyordu.Sarı uzun saçlarını önüne almış pembe tarağıyla güzelce tarıyordu.Kesinlikle çok bakımlı bir kızdı!

Gözleri benle buluştuğunda anlık olarak şaşırmıştı.Gözleri üzerimde dolaşmaya başladığında ise yüzü memnuyetsiz bir hâl almıştı,sanırım ne kadar pasaklı olduğumu düşünüyordu.

Açıkçası haklıydı.Odada tarak bulamadığım için saçımı tarayamamış,tepeden bağlamıştım.Üzerimde dün giydiğim kıyafetler vardı.

"Annenler kahvaltı yapacak.Senide bekliyorlar." Diye konuşmuştum.

O ise beni baştan aşağı süzmesi bitince önüne dönmüş saçını taramaya devam etmişti.Daha sonra ise bana cevap vermişti.

"Tamam anneme birazdan geleceğimi söylersin.Çıkabilirsin." demişti.

Odadan kovulmamla şaşırsamda belli etmemeye çalışarak odadan çıkmıştım.Küçük cadı resmen beni odasından kovmuştu.

Aman be sanki onun odasına kalmıştım.Kendime çocukla çocuk olmamamı söyledikten sonra merdivenlerden aşağıya inmiş,mutfağa dönmüştüm.

Berkay ve Deniz abi dışında herkes mutfakta yemek masasında oturuyordu.Kadir Bey masanın bir ucunda Meltem hanım diğer ucunda oturuyordu.Oğuz abi ise Kadir Beyin sağ sırasındaki ilk sandalyede oturuyordu.Ufuk abide sol sandalyede oturuyordu.

Ufuk abinin yanında Kerem Ali abi vardı.Onun yanındaki bir sandalye ise boştu.Oğuz abinin yanındaki iki sandalye boş olduğu için bende oraya oturmayı tercih etmiştim.Hem belki Oğuz abiyle sohbet etme şansım olur diye düşünerek tam Oğuz abinin yanındaki sandalyeye oturacaktım ki Meltem Hanımın sesini duymuştum.

"Canım yanlış anlamazsan orası Selinin yeri.O hep oraya,Oğuz abisinin yanına oturur.Yerine oturulmasından pek hoşlanmaz.Sen benim sol yanıma gel olur mu?." Demişti.

Bense bozulsamda belli etmemiş,Meltem Hanımın sol tarafına oturmuştum.Moralim sıfıra inerken günün çabucak bitmesini umuyordum.Yoksa çekilecek gibi değildi!

Açıkçası Arslan ailesinin yanına taşınacağım için şimdiden pişman olmuştum.Eve sürekli bir Selin rüzgarı hakimdi.Selin üzülür,Selin kırılır,Selin ağlar,selin bağırır diye düşünüyorlardı.Onlar,bunları söyledikçe seline imrenmeden edemiyordum.

Benimde duygularım var.Bende kırılabiliyorum.Sizin gerçek kızınız benim.Beni de düşünün.Beni de umursayın diye bağırmak istiyordum.

Ama yapamıyordum.Ben Arslan ailesi ile büyümemiştim.Ben kendi başıma yetimhane köşelerinde büyümek zorunda kalmıştım.Bu yüzden onlardan sevgi dilenmek saçmaydı.

Masada kimse konuşmazken,mutfak kapısından küçük adım sesleri duyuluyordu.Az sonra Selin mutfak kapısında görünmüş,Oğuz abinin yanına oturmuştu.

Selininde gelmesiyle kahvaltıya başlamıştık.İştahım,Arslan ailesi sayesinde sonuna kadar kapanırken açlıktan bayılmayacak kadar yedim.

Kahvaltıdan sonra masayı hızlıca Meltem hanımla toplamıştık.Bütün işlerimizi hallettikten sonra Meltem hanım seline gelmek isteyip istemediğini sormuştu.

Selinse,gelmek istemediğini evde Oğuz abisi ve ufuk abisiyle kalmak istediğini söylemişti.Meltem hanımda kabul etmiş,böylece Selin evde kalmıştı.

Kadir beyse işe gitmişti.Ekrem amcada izinli olduğu için bizi Kerem Ali abi götürecekti.

Evin ön bahçesine çıkıp,Oğuz abinin beni aldığı siyah arabaya binmiştik.Kerem Ali abinin arabayı çalıştırmasıyla,evime doğru yola koyulmuştuk.

Benim yolu tarif etmemle evin önüne geldiğimizde arabadan inmiş apartmanın kapısına doğru yürüyordum.Dairemin önüne geldiğimde anahtarlarla kapıyı açmış Meltem Hanımın girmesini bekliyordum.

Kerem Ali abi arabada bekleyeceğini söylemiş,ağır poşetler olursa seslenmemizi söylemişti.

Meltem hanım evimi incelerken bende bunu fırsat bilmiş,elime geçen ilk büyük poşetle odama gidip çekmecedeki ilaçları poşete doldurmaya başlamıştım.

Birinci poşet dolduğunda elime geçen ilk poşete kalan hapları da doldurmuş ardından kıyafetlere geçmiştim.Valizime sürekli giydiğim kıyafetleri hızlıca yerleştirirken bir yandanda ilaç poşetlerini gözükmemesi için başka büyük bir poşete koymuştum.

Meltem Hanımın odamdan içeriye girdiğini farkettiğimde ise kıyafet toplamaya devam etmiştim.

"Canım istersen bende yardım edeyim.Ne yapabilirim bana söyle olur mu?."

İnce sesiyle konuşurken,artık bana eskisi kadar samimi gelmiyordu.Nedense ilk tercih hakkında selini seçer diye düşündüğüm için kendi kendime ister istemez kırılmıştım.

Yinede ısrar ettiği için ona kahvenin oyuncaklarını toplayabileceğini söylemiştim.O da kabul etmiş hemen işe girişmişti.

O odanın bir tarafında Kahvenin oyuncaklarını toplarken,ben ise kıyafetlerimi topluyordum.

Dolabımdaki tüm kıyafetleri topladığımdan emin olduktan sonra sıra banyodaki eşyalarıma gelmişti.

Meltem hanıma banyoyu toplayacağımı,onunda poşetleri kapının önüne taşıyabileceğini söylemiştim.O da işinin bittiğini söyleyerek kabul etmiş taşımaya başlamıştı.

Banyoya girdiğimde ilk işim dış fırçamı ve diş macunumu poşete koymak olmuştu.Duş jelini ve kullandığım şampuanı da koyduktan sonra unuttuğum başka bir şey var mı diye etrafa kısaca göz gezdirmiştim.

Aynanın önündeki tarak dikkatimi çektiğinde onuda poşete koymuştum.Arslan ailesinin evinde tarak yoktu sonuçta.

Tekrar göz gezdirdiğimde unuttuğum bir şey olmadığından emin olduktan sonra banyodan çıktım.

Meltem hanımla dış kapıda karşılaştığımızda,ona üst kattaki ev sahibim Havva teyze ile vedalaşacağımı hemen döneceğimi söyledim.

O da Kerem Ali abiyle poşetleri aşağıya taşıyacağını söylemiş,beni aşağıda bekleyeceğini eklemişti.Bende kabul etmiş hemen döneceğimi söyleyerek üst kata yönelmiştim.

Merdivenleri birer birer dinlenerek çıkmıştım.Havva teyzenin dairesinin önüne geldiğimde ise zilini çalarak beklemeye başladım.

Saniyeler sonra kapıyı açan Havva teyze beni görmesiyle şaşkınlık nidaları atarken ben ona sıkıca sarılmıştım.

O da bana sarılarak saçıma öpücükler kondururken,beni çok özlediğini söylüyordu.

Dakikalar sonra ayrıldığımızda yüz yüze gelmiştik.Çatık kaşlarıyla kızgın numarası yapmaya çalışarak konuşmaya başlamıştı.

"Beni unuttun sandın kızım! Kaç gün oldu yoksunuz.Çok özledim seni.Hani kahve yok mu? Evde mi bıraktın onu?."

Havva teyzenin sitemli ve merak dolu çıkan sesiyle arka arkaya Sorduğu sorulara cevap yetiştirmeye çalışırken,bir yandan da Meltem hanımı bekletmek istemiyordum.

Havva teyzeye kısaca öz ailemi bulduğumdan ayaküstü bahsetmiştim.O da çok şaşırmış resmen şok olmuştu.

Daha sonra bugün eşyalarımı toplamak için geldiğimi söylediğimde ise gözleri dolmuş ağlamaya başlamıştı.Her ne kadar onu bırakmayacağımı söylesemde duygulanmıştı bir kere.

Kapının önünde yaklaşık 10 dakika sohbet ettikten sonra ona gitmem gerektiğini,Meltem Hanımın aşağıda beklediğini söylemiştim.

Havva teyze bu duruma çok kızmış neden yukarıya çağırmadığımı sormuştu.Bende acelemiz olduğunu söyleyerek onu geçiştirmiştim.Daha sonra ailem ile ona gitmem hakkında bir söz vermiştim sonra sarılmış ardından ayrılarak aşağıya inmiştim.

Anahtarlarımla dairemin kapısını kilitlemiş,anahtarları cebime atarak merdivenleri yavaşça inmeye başlamıştım.

Dış kapıdan çıkıp arabanın önüne geldiğimde ise Kerem Ali abinin sigara içtiğini,Meltem Hanımın da onun yanında durarak bir şeyler anlattığını görmüştüm.

Ben onlara doğru yaklaşırken,iyice yaklaşmamla susmuşlar ben yanlarında gelesiye kadar konuşmamışlardı.

"Meltem hanım benim işim bitti isterseniz gidebiliriz."

Yorgun çıkmamasını umduğum bir ses tonuyla Meltem hanıma yönelik konuşmuştum.

Meltem hanımsa yavaşça kafasını olumlu anlamda sallamış,arabaya doğru yürümeye başlamıştı.Bu dalgın hali dikkatimi çekerken,ben yukarıdayken neler olduğunu düşünmeye itmişti.

Kerem Ali abi de hızlıca arabaya yürümeye başlayınca bir şeyler olduğunu anlamış,çok fazla üstünde durmamıştım.Selinle ilgili diye düşünmüş çokta umursamamıştım.

Meltem hanım ön koltuğa,Kerem Ali abininde sürücü koltuğuna oturmasıyla yolculuk başlamıştı.

Yolda eve gidesiye kadar kimse konuşmamıştı.Bu durum dikkatimi çekmişti.Normalde bana her fırsatta sorular soran Meltem hanım,yol boyunca tek kelime etmemişti.

Davranışlarımı gözden geçirirken onları kıracak bir şey yapıp yapmadığımı düşünüyordum.

Ben bütün yol boyunca bunu düşünürken eve geldiğimizi farketmemiştim.Arabanın durmasıyla kendime geldiğimde kapıyı açıp direkt bagaja yönelmiştim.

Kerem Ali abinin bagajı açmasıyla, direkt olarak hap poşetlerime yönelirken çok fazla dikkat çekmemeye çalışıyordum.

Meltem hanımın valizleri,Kerem Ali abinin de kalan poşetleri almasıyla dış kapının önüne yürümeye başlamıştık.

Kapının önüne geldiğimizde en önde olan Meltem hanım zili çalmış, kapının açılmasını beklemeye başlamıştı.

Saniyeler sonra kapıyı Oğuz abi açmıştı.Hoşgeldiğimizi söyleyerek elimdeki poşetleri izin isteyerek almış, odama taşıyacağını söylemişti.

Oğuz abi en önde poşetlerle ilerlerken hemen arkasında ben vardım.Benim arkamda ise Meltem hanım,onunda arkasında Kerem Ali abi vardı.

Merdivenleri bu sefer tutunmadan çıkmaya çalışmıştım.Düşmeden en tepeye kadar çıktığımda kendimi tebrik etmiştim.

Oğuz abinin kolları dolu olduğu için kapıyı ben açmış,içeriye geçmesini beklemiştim.Herkes elindeki poşetleri odaya bıraktığında ise teşekkür etmiştim.

Onlarsa önemli olmadığını söylemişlerdi.Meltem hanımda odamı yerleştirmemi,yemek hazır olunca beni çağıracağını söylemişti.Bense bu teklifi havada kapmış,mutlu olmuştum.

Hepsi odadan çıktığında rahatlamıştım.Direkt olarak hap poşetlerime yönelip kıyafet dolabının en alt kısmına saklamıştım.Evde herhangi bir yardımcı olmadığı için karıştırılma ihtimali yoktu.Meltem Hanımın da odamı temizlemeden önce izin isteyeceğini umuyordum.

Kıyafetlerimi dolaptaki askılara asmaya başladım.Askılar bittiğinde ise raflara giyeceğim kazakları koydum.Her bir poşetten sonra yatağın üstüne oturup soluklanıyordum.Çok çabuk yoruluyordum.

En sonunda bütün valizleri ve poşetleri yerleştirdiğimde,yüzümde zafer kazanmış bir ifade vardı.Bir saatin sonunda bütün kıyafetleri yerleştirmiştim.

Yatağımın üzerindeki telefonumdan saatime baktığımda akşam 18.05 olduğunu görmüştüm.Kaşlarım aniden çatılırken,aceleyle haplarımı çıkarmıştım.Yemekten önce aç içilmesi gerekenleri içmiş,geri kalanları yatağımın yanındaki komodinin çekmecesine koymuştum.

Hızlıca odadan çıkarken bakışlarım selinin odasına kaymıştı.Odanın kapısı açıktı.Oğuz abi ve selin pembe halının üzerine oturmuş, oyuncaklarla oynuyor gülüşüyorlardı.Dudaklarımda buruk bir tebessüm ortaya çıkarken kendimi üzülmemek için zorluyordum.

İçimden keşke küçükken benimde oyuncak oynayabileceğim bir arkadaşım olsa diye geçiriyordum fakat ne yazık ki olmamıştı.Yetimhanede ki kızlar benimle oynamak istemezlerdi.Sarı saçlarımın çok iğrenç ve farklı gözüktüğünü söylerler,beni oyunlarına almazlardı.Büyüdükçe farkediyordum ki aslında beni kıskandıkları için öyle davranmışlardı.

İnsan oğlu,kıskandığı bir şeyi övmez aksine gömerdi.Bu duruma alışmıştım bana şaşırtıcı gelmiyordu çünkü hayat böyle insanlardan ibaretti.

Benim yaralarımı insanlar açmıştı.Yaralarımı,hep insanlar kanatmıştı.Benim yaralarım insanlardı.

Ruhum ve bedenim insanlar tarafından çok hırpalanmıştı fakat hâlâ yaşıyordum.En azından yaşamaya çalışıyordum.

Bakışlarımı Oğuz abi ve selinin üzerinden çekip merdivenlere doğru yöneldim.Dolan gözlerimi üst üste kırparak sakinleşmeye çalıştım.

Anılar acırdı.Acıtırdı.

Merdiven korkuluklarına tutunarak en sonunda yere inmiştim.Adımlarım mutfağa yönelmişti.Mutfaktan içeriye girdiğimde Meltem Hanımın da orada olduğunu farketmiştim.

Dalgın olduğunu farketmiştim.Benim adım seslerini duyduğunda mutfağın kapısına bakmış,beni gördüğünde gülümsemişti.

"Bende tam seni çağıracaktım kızım.Baban bugün yemeğe gelmeyecekmiş.Onu beklemeyeceğiz." Diye konuşmuştu.

Kadir Beyin yemeğe katılmaması dikkatimi çekerken çok sorgulamamıştım.Sonuçta işi çıkmış olabilirdi.

Deniz ve Berkay abiyi de gün boyu görmemem dikkatimi çekmişti.Deniz abiyi sabah kahvaltıya inmeden görmüştüm.Berkay abiyi ise en son dün akşam yemeğinde görmüştüm.

Benim yüzümden eve gelmediklerini bilmek,beni üzüyordu.Evet söyledikleri cümleler çok acımasızdı biliyordum ama burası onlarında eviydi.

Hem bir yandan haklı sayılırlardı.Bana kötü davranmalarını asla savunmuyordum fakat bende yıllar sonra bir kardeşim olduğunu öğrensem,ona hemen ısınamazdım.Bende ister istemez ön yargılı yaklaşırdım.Sonuçta onu tanımıyor olurdum.Benim için bir yabancı olurdu.Berkay ve Deniz abi için benim bir yabancı olduğum gibi.

Kafamdaki düşünceleri uzaklaştırmaya çalışarak,tüm dikkatimi Meltem hanıma verdim.Mutfak masasının sandalyesinde oturuyordu.Eşyalarımı topladığımdan beri üzerinde bir dalgınlık vardı.

Eğer aklımdaki soruyu sormazsam gece uyuyamayacağımı bildiğim için tabiki de Meltem hanıma sormak zorunda kalmıştım.

"Meltem hanım yanlış anlamazsanız bir şey sormak istiyorum"

Meltem Hanımın meraklı bakışları kurduğum cümle üzerine üzerime çevrilirken,sakin olmaya çalışıyordum.

"Tabiki yanlış anlamam canım.İstediğini sorabilirsin?." Diye konuşmuştu.

Derin bir nefes alarak cevabını bildiğim o soruyu sormuştum.

"Berkay ve Deniz abi eve benim yüzünden gelmiyor değil mi? Bugün Deniz abiyi odadan çıkarken gördüm yüzü çok kötüydü.Lütfen onlara böyle davranmayın.Hatta onlara söyleyin eve geri dönsünler.Beni görmek istemiyorlarsa odadan çıkmam.Evde istemezlerse geri gidebilirim.Oğullarınızla aranız benim yüzünden bozulmasın Meltem hanım." Bir de onun yükü binmesin sırtıma.

Meltem hanım cümlelerimin sonunda ellerimi kendi avcunun içine almış öpmüştü.Dolan gözlerini hızlı hızlı silerken bir yandan benimle konuşuyordu.

"Güzel kızım sen böyle düşünme sakın.Abilerin hâlâ bir kız kardeşleri olduğuna alışamadılar.Ben doğurdum diye demiyorum ama babalarına çekmişler,kalın kafalılar.Bebeğim,lütfen üzme kendini.Berkay ve Deniz abin arkadaşlarında kalıyor,gayet iyiler sakın endişelenme.Gitmeleri iyi bile oldu.Boşver bir süre uzak olsunlar evden belki akılları başlarına gelir,bir umut akıllanırlar."

Meltem Hanımın cümleleri yüzümde sahte bir tebessüm ortaya çıkarırken kendimi gülümsemeye zorluyordum.

Başımı aşağıya yukarıya salladığımda,dolan gözlerimi ellerimle silmiş kendime gelmeye çalışmıştım.

Daha sonra Meltem hanım üzüldüğümü farketmiş,yemeği hazırlayalım diyerek kafamı dağıtmaya çalışmıştı.Bende onun bu davranışını reddetmemiş,kabul etmiştim.Sofrayı hazırlamaya başlamadan önce kahveyi aramaya çıkmıştım.

Bahçede kahveyi bulduğumda ise mamasını vermiş,sabah sevemediğim için hızlıca kafasını okşayıp geri mutfağa dönmüştüm.

Geri mutfağa döndüğümde,Meltem hanımla sofrayı kısa bir sürede kurmuştuk.Meltem hanım sofra hazır olduktan sonra ev halkını çağırmış,yemek yemeğe başlamıştık.Meltem Hanımın benim için yaptığı bezelye yemeğini yemiş,ardından ana yemek olan tavuk soteye geçmiştik.Benim için soteyi az yağlı yaptığını söylemişti.

Karnımın doyduğundan emin olduktan sonra Meltem Hanıma sofranın toplanmasına yardım etmek istemiştim fakat mutfaktan kibar bir şekilde kovulmuştum.Oğuz abinin kendisine yardım edeceğini,bana ihtiyaç olmadığını söylemişti.Salonda Kerem Ali abiyle oturmamı kibar bir şekilde emretmişti.

Her ne kadar istemesemde salona gidip oturmak zorunda kalmıştım.Selin üst katta kendi odasındaydı.Kadir Bey sanırım hâlâ işteydi eve dönmemişti.Salonda sadece ben ve Kerem Ali abi vardı.

Kerem Ali abiyle çok fazla göz göze gelmemek için televizyondaki saçma bir belgesele odaklanmıştım.Göz göze gelmemek için neredeyse 5 dakika boyunca aralıksız belgeseli izlemiştim.Belgesel fillerin çiftleşmesini anlatıyordu! Ne kadarda estetik ama!

Ben belgeseli izlemeye devam ederken bir anda televizyonun kapanmasıyla,Kerem Ali abiye dönmüştüm.Elindeki kumanda ile televizyonu kapatmış direkt olarak bana bakıyordu.

Bir süre bakıştıktan sonra ilk konuşan o olmuştu.

"Gözlerini kaç dakika daha benden kaçırabileceğini düşünüyorsun?."

Alaylı çıkan sesiyle kan yanaklarıma hücum ederken utanmamaya çalışıyordum.Anlamıştı Allah'm çok rezildim!

Boğazımı temizleyip kendime gelmeye çalıştım.Dudaklarımı kemirmeye bir son verip Kerem Ali abinin cümlelerini reddetmeye hazırlandım.

"Öyle bir şey düşünmüyorum.Çünkü öyle bir şey yok.Gözlerimi falan kaçırmıyorum."

Cümleler ağzımdan çıkarken bile gözlerim salonda geziniyordu.

Kerem Ali abi burnundan çıkan bir 'hıh' sesiyle gülerken ben kaşlarımı çatmış koltukta büzüşerek oturuyordum.

"Peki anladım ben.O zaman bu güzel,gözlerini aslaa kaçırmayan, hanımefendi benimle dışarıya çardağa oturmaya gelir mi? Konuşmak istediğim bir konu var."

Kerem Ali abinin cümleleriyle gözlerim ardına kadar açılırken sakin kalmaya çalışıyordum.Benimle ne konuşacaktı ki? Sabah ki ruh haliyle ilgili olduğunu düşünüyordum.Meltem hanımda Kerem Ali abide sabahtan beri bir garipti.

Meraklı tarafım ağır bastığı için teklifini kabul etmiştim.Ne yapayım bende çok meraklı bir insandım!

"Tabi gelirim."

İkimizde aynı anda koltuktan kalktığımızda dış kapıya yönelmiştik.Önce kapıdan ben ardından Kerem Ali abi çıkmıştı.

Ben çardağın yolunu bilmediğim için Kerem Ali abiyi beklemiş,onun peşine takılarak yürümeye başlamıştım.

Arka bahçede üstü kapalı bir çardağa geldiğimizde ilk ben oturmuştum.Karşıma da Kerem Ali abi geçtiğinde,gerilmeye başlamıştım.

Bir süre ikimizde konuşmamış,sessiz bir şekilde oturmuştuk.

Kalbimin atış sesi kulaklarımı uğuldatırken,sakin kalmaya çalışıyordum.Yemekten sonra içmem gereken hapları daha içememiştim.

Gözlerimi ağaçlardan ayırıp Kerem Ali abiye baktığımda,onunda beni incelediğini farketmiştim.

Göz göze gelmemizin ardından Kerem Ali abi daha fazla beklememiş,belkide sabahtan bu yana merak ettiği o soruyu sormuştu.

"Miray konuyu uzatmak istemiyorum. Ben sabah poşetleri taşırken yanlışlıkla bir tanesini düşürdüm.İçindeki diğer eşyalarda asfalta döküldü."

Kalbimi daha da hızlandıran cümleler,umarım tahmin ettiğim gibi bitmezdi.

O kadar poşetin içinde haplarımın olduğu poşeti düşürmüş olamazdı değil mi?

"Dökülen eşyaları toplarken,dikkatimi başka bir poşet çekti.Dikkatimi çeken şey neydi biliyor musun?."

Kerem Ali abinin hafif yüksek çıkan sesiyle,gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım.Tırnaklarımı dizlerime geçirirken sakin kalmaya çalışıyordum.

"Dikkatimi çeken şey,bir poşet dolusu haptı Miray! Bir poşet dolusu hap! O hapların hepsi sana mı ait? Kızım orada dedemin kalp ilaçları bile var! Bize bahsetmediğin bir hastalığın mı var? Bana söyleyebilirsin kardeşim.Lütfen anlat bana Miray.O haplar senin mi kardeşim? Miray bana bir şey söyle!."

Kerem Ali abi büyük ihtimalle sabahtan beri merak ettiği soruları sıralerken ben ağlamaktan cevap bile veremiyordum.

Şaşkındım.Kendime kızgındım.O aptal hapları bizzat kendim arabaya taşımalıydım.

Kerem ali abiye hastalığımı anlatmak zorunda kalmanın yükü sırtıma binerken,gözümden yaşlar akmaya başlamıştı.

Tamamen bir hayal kırıklığıydım.Aptal bir hastalığı saklamayı bile becerememiştim.

Kerem Ali abinin bana çok kızmamasını umarak göz yaşlarımı silmeye çalıştım.

Madem öğrenmek istiyordu,ona her şeyi anlatacaktım.

Sırtımdaki bu yükü paylaşmanın zamanı gelmişti.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

 

Loading...
0%