11. Bölüm

11-Herkes Haddini Bilecek!

nur_yvn
nur_yvn

 

Selam sevgili okurlarım<3

Nasılsıniz umarım iyisinizdir.

Oy vermeyi unutmayın. Yorum da yapın.

Keyifli okumalar dilerim.

 

Bu kurguda bulunan kişiler veya yerler tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla alakası yoktur.

 

Bunu sizde anlarsınız ama ben gine de diyim dedim.

 

Hemen okumayın durun

Tiktok=nur_yvn

Instagram=nur_yvn

Takibinizi alırım<3

 

 

🍂

 

Ben rahat ve güzel bir çocukluk geçirmiştim. Annem ve babam bir dediğimi iki etmezlerdi. Bende onlara saygıda kusur etmezdim. Beni tehlike ve stresten uzak bir şekilde büyüttüler. Bana hiçbir sıkıntılarını belli etmediler.

 

Ama şu anda benim çocuğum benim karnımda bile kana bulanmıştı. Benim çocuğum kan görmek zorunda değildi. Sadece benim değil kimsenin çocuğu kan görmek zorunda değildi. Her çocuk mutlu mesut büyütülmeliydi. Allahın bize verdiği bu mucizeyi böyle kirletemezdik.

 

Yerde kanlar vardı. Önümdeki Kerem acıyla inliyordu. Bu kurşun az önce Furkanın çıkardığı silahtan çıkmıştı. Keremin silahı da patlamadan yeri bulmuştu.

 

"Seni-" dedi acıyla inleyen Kerem. "BUNA PİŞMAN ETMEZSEM.." diye bağırdı ama acıdan konuşamıyordu. Ellerim titrerken Furkana döndüm. Keremin silahı gerçekten de patlamamıştı. Onu kontrol ederken bir yandan ellerim karnıma gitti. O da yerindeydi.

 

Bebeğim

 

"Karıma dokunmayı bırak," dedi Furkan dişlerini sıkarak. Sesinde ölüm vardı. "Yanından bile geçersen seni öldürürüm." dediğinde tam o saniye eli silahına gitti. "Bunu şu anda yapmak benim için ne kadar zevkli olsa da," deyip bana baktı "Karımı ve çocuğumu bu pisliğe bulaştırmak istemiyorum. Onlar görmese daha iyi." dedikten sonra benim yanıma adımladı. Belimden tuttuğunda "Onu hastaneye götürelim." dediğimde beni alnımda öptü.

 

"Bu kadar vicdanlı olma be gök gözlüm." dedi ve elini telefonuna attı. Bir şeyler dedi ama ben o sırada yerde kanlar içinde yatan Kereme bakmakla meşguldüm.

 

Gözleri anlık bana değdi. Çektiği acı sanki ona az geliyormuş gibi "Bırak lan Leylayı!" diye bağırdı. Furkan bu sırada bir elini sırtıma bir elini bacaklarımın altına atmıştı. Kerem bunu görünce daha fazla bagırdı. Vücudumda anlam veremediğim bir titreme oluştuğunda Furkan alnımdan, bunumdan, yanağımdan ve dudagımdan öpmeye başlamıştı. Beni sakinleştirmeye çalıştığını anlıyordum ama kendimi kötü hissediyordum.

 

"Onu bırakmayalım." dediğimde kafasını iki yana salladı. Gözlerinden yapma der gibi bir ifade geçti ama eski ifadesiz haline dönmesi de uzun sürmemişti.

 

Beni arabaya bindirip kendi de binmişti. Arabayı Keremin yanından geçirirken arkadan araba geldiğini görmüştüm.

 

Bir süre ikimizde susmuştuk. Ama sonra "Kucağıma gel." diye elini dizine vuran Furkanla sessizligimize balyoz inmişti. Ben ne dediğine anlam vermeye çalışırken o bana kucağını gösterdi.

 

Yavaş yavaş yanaklarım yanmaya başlarken omuz silktim. Şu anda onun kucağına hemde arabada oturacak halim yoktu. Arabada olmasak da oturmazdım.

 

Ama işte yan taraftan uzanıp belimden tutarak beni kucağına çeken bir kocam olmasaydı. Sırtım camla buluşurken bacaklarım boydan boya uzanmıştı.

 

"Her seferinde de naz yapma be hatun."

 

Cümlelerine kollarımı önümde birleştirerek ters ters baktım. O ise bir yola birde çatık kaşlarıma bakmakla meşguldü.

 

"Ben senin hatunun deg-"

 

"Hatunumsun." dedi ve ekledi "Karımsın, güzelimsin, yavrumsun, birtanemsin, nefesimsin." dediğinde onca cümlenin arasında başa ve sona tutulmam beni bile hayrete düşürüyordu.

 

"Ben burada oturmak istemiyorum." dediğimde her zamanki sinsi gülüşü oluştu. "Burada oturmak istemiyorsun demek." dedi ve bir yandan direksiyonu tutarken diğer eli de belime kaydı. "Üstte oturmak istemiyorsun." dediğinde gözlerimi kısarak bu konuşmanın nereye varacağını hesaplamaya çalıştım.

 

"Zaten sen altta olacaksın. Bir kere üstü verirler. O şans bir daha verilmez." dediğinde hiçbir şey anlamamıştım.

 

"Alttan kastın ne? Ben seni kucağıma alamam!" dediğimde güldü. Dudağını ısırdıgında gelecek olanı bekledim. Eli belime tatlı bir işkence yaparken utanmıyor değildim. Utançtan geberiyordum.

 

"Alttan kastım altım. Sen üste olmayacaksın. Altımda olacaksın. Altımda." dediğinde gözlerim kocaman açıldı ama hemen elimle yüzümü kapattım. Onun keyifli gülüşü arabayı doldururken ben yok olmak istiyordum. Bir insan bu kadar utandırılmazdı ama. Burada resmen psikolojik şiddet vardı.

 

"Neden ben şu anda göklerde süzülen bir kartal değilim ki?" dediğimde güldü.

 

"Neden kartal?" dediğinde içimdeki bütün delikanlılıkla "Beşiktaşlıyım oğlum ben." dedidigimde gülüşü soldu. Bir yola bir bana bakarken "Beşiktaşlı olamazsın. Sen Galatasaraylı ol." dediğinde kaşlarımı çattım. "Benim böyle olduğuma bakma. Ben koyu Beşiktaşlıyım." dediğimde kaşları çatıldı.

 

"Kocan Galatasaraylı ve sende öylesin."

 

"Ben Beşiktaşlıyım, sen ne tutarsan tut."

 

"Galatasaray."

 

"Yağmurla bir günde görmüştüm seni, üstünde çubuklu formalar vardı, bir anda vuruldum aşık oldum ben, hayatın anlamı siyah beyazdır."

 

"Beni bu kadar seviyor musun?"

 

"Sen Beşiktaş mısın?"

 

O sinirle önüne dönerken ben keyifle sırıttım. Bu soruya cevap verecek değildim. Şu anda Beşiktaştan beni kıskanıyor desem bile olurdu.

 

"Beşiktaş ha?" dedi sorar bir şekilde mırıldanarak. Bunu nedense intikam alacakmış gibi yapmıştı. Bende onu onaylayan mırıltılar çıkarttım.

 

"Beşiktaşı benden çok mu seviyorsun?" dediğinde resmen trip atıyordu.

 

"Sen bana trip mi atıyorsun?"

 

"Ben mi Beşiktaş mı?" dediğinde resmen ben şu anda kucağında değilmişim ve o da araba sürmüyormuş gibi tek derdimiz buydu.

 

"Glos markan ne?" dediğimde "Ne?" dedi. Glosun ne olduğunu bilmediği için şükür ediyordum. Yoksa şu anda olacak şeyler beni mutlu etmezdi. Yani hoş olmazdı.

 

"Eve ne kadar kaldı?" dedim kucağında bir milim bile kıpırdamadan dururken. Eli belimden beni tutuyordu ve sadece beni kendine çekerken hareket ediyordum. O da kendim değil o hareket ettiriyordu.

 

"Çok az kaldı güzelim." dediğinde yüzüne bakım. Sert ifadesi yerli yerindeydi.

 

Bir zaman sonra eve gelmiştik. Ben hızla arabadan inerken o da bana gülmekle meşguldü. Rahat nefes almayı özlemiştim resmen. Kucakta getirmek neydi ya?

 

"Kızım!" diye bir ses duydum. Bu sırada kafamı sese doğru çevirmiştim. Babaanne hanım koşar adım bana doğru geliyordu. Bende ona adımladım. Birden boynuma atlamasını tabikide beklemiyordum.

 

"Benim güzel gızım. Sen nere gittin?" dedi karışık bir şekilde. Şiveli konuşması onu çok tatlı kılıyordu. Gülümsedim bu haline. Kafasını geri çektiğinde arkadan gelen Ayça "Furkan mı geldi-" demişti ki beni görünce susmuştu ve hatta güzelce yutkunmuştu.

 

Yani hemcinsim diye susuyordum ama kocamda gözü olanın bu saatten sonra zürriyyetini sikmezsem adım Leyla Kılıç değil!

 

"Ay evet!" diye bağırdım yalandan bir mutlulukla. "Ama sadece o değil! Furkan, karısı ve bebeği." dediğimde gözlerinde oluşan ifade ile tatmin olmuşlukla Furkana döndüm. Onunda bu sırada telefonu çalıyordu. Ekranda 'Kaya Abi' yazısını görmüştüm. Başına gelecek felakete hazırmış gibi açtı ama sesi yanlışlıkla dışarıda vermişti.

 

"Lan anana sövsem anan benim anam." dedj dişlerini sıkarak. "Babana sövsem baban benim babam. Lan bacına sövsem bacın benim bacım. AMACIN NE OGLUM SENİN!" dediğinde içimdeki gülme dürtüsüne zorla hakim olmuştum.

 

O kadar derdim var ama Kaya abi konu olunca uçuyorlardı.

 

"Ne haltlar karıştırıyorsun? Adam vu-" derken sesi kapattı Furkan. Kaya abiyi dinledikten sonra kapattı. Tepkileri yoktu. Hızla arabaya binerken bende eve yöneldim.

 

Duydum ki öldü demişler, söyleyin onlara kraliçe döndü desem heralde sopa yerdim. Bundan mütevellit babaanne hanımın kolunun altında konağa girdim.

 

Dayak yemeye gerek yoktu.

 

🍂

 

Kaya sabahtan beri odanın ortasında volta attığı için yorulup kendini ilk bulduğu koltuğa fırlatmıştı. Bunun üzerine birde çok sevdiği kardeşine sövmekle meşguldü.

 

"Ebeni si-" vaz geçti.

 

Ebeleri babaanneleriydi.

 

"Amına ko-" yoktu ki. Amaçsız bir küfürdü bu.

 

"Harbi her bokumuz ortak bu çocuğun amacı ne amına koyayım!" dedi en sonunda küfür ederek. Bu sırada kapı çalınmıştı.

 

"Gir!" dediğinde içeri giren kadınla buna pişman olmuştu. Dilini olur olmadık yerlerine sokma isteği def olup gitmeliydi.

 

"Kaya bey?" dedi kadın. Bu kadın Kaya'nın asistanıydı. Bunu da işe Kaya almamıştı. Kadın her gün itina ile dizinde bir karış yukarıda mini etek giyiyordu. Birde gömleginin ilk üç dügmesinin kapalı olduğunu bu zaman kadar kimse görmemişti. Kadın yavaş yavaş Kaya ya yaklaşırken, Kaya da içinden bildiği bütün sureleri okuyordu.

 

"Beni arzulamışsınız?" dediğinde Kaya'nın gözleri kocaman açıldı.

 

"Af buyur bacım? Ben öyle bir şey yapmadım!" dedi masumca. Kadının dudaklarından şuh bir kahkaha çıktı. Kaya bu kadından tırsıyordu.

 

"Ben çağırdım sadece." dediğinde kadın yavaşça koltuğa oturdu. "Çağırmak, istemek, emretmek, arzulamak aynı şey. Ben bir fark göremiyorum." dediğinde Kaya girdiğinden beri sadece saçlarına bakıyordu. Başka münasip bir yeri yoktu.

 

"Ben çağırdım sadece." dediğinde kadın hafif ileri geldi. "Bana neden bakmıyorsunuz. Kıyafetimden kıskanıyorsanız bir daha giymem." dediğinde Kaya daha fazla buna dayanamayarak "Saçmalamayın. Siz kimsiniz de ben sizi kıskanacagım. Ben karımı bacımı kıskanırım. O dert bende de yok. Bu gün şirketten çıkın gidin." dediğinde kadın şaşkınlıkla baktı. Pamuk gibi adamı delirtmişti neticede. Kaya odanın kapısını gösterince kadın mecburen çıkmıştı.

 

Kaya elindeki telefona baktığında tek bir mesaj bile görmemişti.

 

Odanın kapısı pat diye açılınca "Burası damınız mı lan!" demeden kendini geri tutamadı. İçeri giren de Furkandı.

 

"Burası benim damım. Sende içindeki kızgın boğa olmalısın." dedi gülerek. Keyfi yerindeydi paşa hazretlerinin. Kaya büyüdü falan demeyecekti alacaktı ayağını altına.

 

"Sende mağara ayısısın. Adam vurmak ne?" dediğinde Furkanın yerinde olan keyfi daha da geldi ve "Allahtan mağara ayısıyım ya gavat olsaydım?" dediğinde kardeşini uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu görüyordu.

 

Evleneli 11 ay olmuştu ve yıllarını tamamlayacaklardı. Birde karısı öğretmen olacaktı.

 

"Kerem itini neden vurdun?" dediğinde Furkanın kaşları çatılmıştı. Keyfi pılını pırtısını toplayıp kaçmıştı. Herkes bir Keremciydi bu aralar. Batıyordu Furkana bunlar artık.

 

"Karıma yan gözle baktı." dediğinde Kayanın zaten yerinde olan taşlar tamamen saplanmıştı yerlerine.

 

"Peki karına her yan gözle bakanı vuracak mısın?" dedi sabır dilenir gibi. Kardeşi şehir eşkiyası olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.

 

"Gözlerini de oyarım." dedi yerine rahatça oturup bilgisayarını açan Furkan. "Ayrıca," dedi sevgili abisine bakarken. "Sen asistanını neden kovdun? Kadın hem senin avukatındı." dediğinde abisinin suratını izledi.

 

Kayanın surat ifadesi yavaş yavaş yumuşadı. Pamuk şeker olsa bu kadar yumuşak olurdu ancak. Kendini yavaşça koltuğa bıraktı ve yüzündeki sırıtışla ayak bileği dizine gelecek şekilde bacak bacak üzerine attı. Aklına gelenlerle başını iki yana salladı ama dudaklarındaki sırıtış yerini koruyordu.

 

"Ben kendime yeni asistan buldum. Hemde şu anda." dediğinde Furkan abisinin yüz ifadesini inceledi ve 'sonumuz hayır olsun' der gibi kafasını hafifçe sallayarak işine döndü.

 

"Lan ben sana demedim unuttum." diyen abisine tekrar döndü.

 

Bir bilgisayar açılsaydı.

 

"Aşiret toplantısı var." dediğinde Furkan kafasını salladı. Bıkmıştı aşiret toplantılarından. Şu son bir yılda hepsini geri çevirmişti. Karısı daha önemliydi.

 

Bak yine karısı aklına geldi. Bu adam uslanmaz bir aşıktı.

 

"Abi?" dedi hafif imalı bir sesle. "Hı?" diye bir cevap aldı. Abisi yine telefonla meşguldü. "Düğün ne zaman?" dediğinde Kaya bu sefer başını hızla kaldırdı. Ne diyordu bu?

 

"Diyorum ki konuştuğun kişiyle düğün ne zaman?" dediğinde Kayanın kaşları çatıldı.

 

Teklifi kim etmişti?

 

Kayanın bundan neden haberi yoktu?

 

"Ne?" dedi şaşkınlıkla Kaya. Konuştugu kişinin kim oldugunu bilme imkanı yoktu. Hatta tahminleri o kişinin yanından bile geçmez.

 

Tabikide o böyle zannediyor.

 

"Dügün ne zaman?" diyen kardeşini daha fazla dinlemek istemeyerek kalktı yerinden.

 

"Sana kolay gelsin. Ben gidiyorum."

 

Furkan sadece tebessümle yetindi. Tek dileği mutlu olmasıydı. Abisinin aşk acısı pekde çekilir bir şey değildi.

 

Kayada artık mutlu olmak istiyordu. Bu sefer o bıraksa bile kendisi vaz geçmeyecekti.

 

Onlar böyleyken başka bir yuva yıkılmıştı.

 

Fırat karısından boşanmıştı ve kimsenin bundan haberi yoktu. Uçaktan dışarı bakarken kederli bir yaş süzüldü yanağından. Eve odasına bıraktığı mektup vardı geriye kalan.

 

Kimsenin haberi yoktu geldiğinde. Gittiğinden de haberleri olmayacaktı. Ama artık onu kimsede bulamayacaktı. Ne eski karısı pişman olduğunda ne de kardeşleri muhtaç olduklarında.

 

🍂

 

"Erkek olursa diye mavi ve turuncu ördüm. Kız olursa diye beyaz ve pembe. Hepsi takım." önüme kendi benim için yaptığı çeyizi seriyordu babaanne hanım. Tatlı tatlı anlattığı şeyleri keyifle dinliyordum. Bir elimde çay diğer elimde pembe patik vardı.

 

İçimden bir ses kızımın olacağını söylüyordu. Çünkü pembe renk beni baya cezbetmişti.

 

"Ayça kalk da çayımı tazele hayde!" dedi babaanne hanım. Birde Ayça vardı tabii. Ayça sabahtan beri şoku atlatamamişken bizede hizmet ediyordu.

 

O lafın hesabını güzelce kesmessem bende ne olayım.

 

Ayça babaanne hanıma yaklaşırken daha yarıda olan çayımı uzattım bende. "Tazeleyiver sana zahmet." dediğimde elime baktı. Elimdeki yüzüklere baktı ve yüzünde tuhaf bir sırıtış oldu. Bardakları aldı ve içeri gitti. Bu sırada telefonuma bildirim gelmişti.

 

Nasılsın?

 

Mesaja sırıtarak bakarken hızla cevap verdim.

 

Babaannenle oturuyoruz. Bisssürü patik örmüş.

 

Hızla cevap geldi.

 

Biliyorum.

 

Sonra konuşuruz ayıp olmasın.

 

Son mesajlarımı yazdığımda Ayça da elinde çaylarla salona giriş yapmıştı. Çayları uzatırken "Babaanne?" dedi sorar bir sesle. Nedense canımı sıkacak bir laf söyleyecegine adım kadar emindim.

 

"Şu aile gelenegi olan yüzük...nerede o?" dedi ve imalı bir tebessümle bana bakarak yerine oturdu. Ne yüzügünden bahesttigini bilmiyordum ama umrumda da degildi.

 

"Furkanımda..niye sordunkkine?" dedi gözlüklerinin altından Ayçaya bakarak. Ayça omuz silkti. "Leylaya takmamış da onun için sordum." dediginde babaanne hanım elime baktı sonra önündekilere döndü. "Ben dedim o deli oglana ama diretti." dediginde Ayçanın keyfi tavan yapmış ve gazıı alamayarak toslamıştı. Babaanne hanımın cevabıyla bende de aynı şey mutluluktan olmuştu.

 

"Ben dedim ama beni dinleyen kim. Karıma en güzelini alırım ben bu ne biçim yüzük dedi. Gelenek Kılıç aşiretinin yeni hanım agasıyla başlaın dedi. Öyle." dedi ve kalktı. "Benim bacaklar harap oldu gelin. Ben uzanmaya gidiyom." dediginde hızla ayaga kalktım. "Yardım-" dedigimde hızla sözümü kesti "Yüklüsün sen gelinim otur." dediginde ona karşı gelmedim.

 

Babaanne hanım hızla çıkarken Ayça ile yanlız kalmıştık. Ayçanın suratı sirke satarken keyifle gülümsedim. Sonra ayaga kalktım ve Ayçaya dogru ilerledim. "Başından belliydi ha herşey," dedim hastaneye vurgu yaparak. "Başından belliydi hı?" dedigimde alayla kaşlarını kaldırdı.

 

"Hele bana da anlat belli olan şeyleri. Sonuçta benimde bilmeye hakkım var." dedigimde güldü. Sonra bana baktı. Surat ifadesine bakılırsa beni küçümsüyordu.

 

{reklam: OY VERİN AYOLLL HEMEN BASIN DEVAM EDİN. TEŞEKKÜR EDİYORUM HEPİNİZE<3}

 

"Hüveyda ve Mustafa Erden. Onların tek evlatları olan Leyla Erden. Sen bundan ibaretsin. Şu anda Furkana güvenerek güç gösterisi yapıyorsun ama ben seni aşiretimle saniyesinde ezerim. Yani, hangi şeye güvenerek bana diklendigine dikkat et." dediginde annem ve babamın ismini bilmesine şaşırdım.

 

"Zeynep ve Ayhan Kılıçın yeğeni. Hiçbir mal varlıgı olmayan, çalışma çabasında bulunmayan, agzına bir aşiret takmış giden vasıfsız insan Ayça Kılıç. Ben kimseye güvenmiyorum. Ama seni zekamla alt üst ederim şaşar kalırsın. Kendine gel haddini bil!" dedim sona dogru sesimi yükselterek. "Ayrıca Leyla Erden degil. Leyla Erden Kılıç." dedim ve yanından kalktım.

 

Odama dogru ilerlerken arkadan Ayça "Keremin çocugunu taşıyarak birde burada mı kalıyorsun? Sen ne kadar sürtük bir kadınsı ya. Orospu kelimesi yanında masum kalıyor resmen." dediginde adımlarım durdu. Hafiften boynumu kütlettim. 23 yaşında kıza ben mi ögretecektim dogru konuşmayı.

 

Olur bana uyar!

 

Yavaş yavaş geri döndüm. "Sürtük" dedim agır agır ona adımlayarak karşımda dimdik duruyordu. "Ha birde orospu dedin. Yanlış duymadım umarım?" dedigimde dudagı kıvrıldı. "Dahasıda var. Sen Keremin fahişesisin. Evet, karnındaki piçten belli." dediginde gözlerimi yumdum.

 

"Fahişe ve piç de eklendi. Hesap kabarıyor." dedim aramızda iki metre vardı. "Kabarsın!" dedi yarım adım atarak. Kaldı geriye bir buçuk metre.

 

"Hesabı verelim biz o zaman öde." dedim ve hızla ileri atıldım. Aramızda hiç mesafe yoktu. Elim havaya kalktıgı gibi yüzüyle buluştu.

 

Bu sürtük dedigi içindi.

 

Saçlarından tuttum ve yolarcasına çektim. O acıyla inlerken bende saçlarını yolmaya devam ettim. Bu aşamada eli kolu rahat durmuyordu. Saçları elimde kalırken elimle bagırmasın diye agzını tuttum

 

Bu orospu dedigi içindi.

 

Yavaşça aşagı egildim ve suratına batım. debelenerek beni itmeye çalışıyordu.

 

"Fahişe ha? Bunun hesabını ayrı kesecegim ama çocuğuma pic demenin hesabını bana vermeyeceksin." dediğimde gözleri korkuyla irileşti.

 

Evet, onu kocama verecektim.

 

"Ya-yapma. Yalvarırım pişmanım." dediğinde kafamı malesef dercesine sallayıp dudak büzdüm. Onu sertçe bırakıp ayağa kalktım ve tekrardan odaya ilerledim. Bu sırada aklıma gelen sahneyle duraksadım.

 

"Senin gibi kaltaklar bana böyle kolayca iftira atamazlar." dediğimde hırsla hırladı. "Herkes haddini bilecek!"

 

O adamla nasıl yiyiştigini unutmamıştım.

 

Midem de bulandı!

 

Odaya kendimi attığımda yatağa uzandım. Gayet yorucu bir gün olmuştu. Göz kapaklarım ağırlaştı ve tamamen kendimi uykuya bıraktım.

 

Gözümün önünde yapraklar uçuşmaya başladı. Turuncu, yeşil, sarı; her renk vardı resme. Mevsim son bahar gibiydi.

 

Bu sırada karşımda bir gölge belirdi. Bana doğru gelirken yüzü netleşti. Furkandı. Kucağında bir kız çocuğu vardı. Yavaş yavaş bende onlara yaklaştım. Ama Furkan geri gitmeye başlamıştı. Yapraklar eskisinden daha sert uçarken degemi kaybedip düşmüştüm. Birden bacaklarımdan kan akmaya başlamıştı.

 

"Bebeğim.." dedim panikle mırıldanarak.

 

"Hayır, hayır, hayır," dedim tekrarlayarak.

 

"Gitme!" diye bağırdım. Ama çoktan gitmişti.

 

"Leyla?" dedi bir ses cevap vermedim.

 

"Karım uyan!" dedi aynı ses.

 

"Güzelim." dediğinde sıçrayarak uyandım. Bir sağa bir sola bakarken en sonunda onu buldu gözlerim. Panikle bana bakan Furkanla bakıştık kısa bir süre. Elim karnıma gitti.

 

Oradaydı.

 

Orada dimi?

 

"Bebeğim nerde?" dediğimde Furkan tuhafça baktı. Sonra karnıma baktı. Eli hızla alnıma gitti.

 

"Ateşin de yok." dediğinde bana bir deliye bakar gibi bakıyordu.

 

"Bebeğim," dediğimde "Bebeğimiz gayet iyi." dedi. Anlık gelen ferahlamayla gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Odanın karanlık olduğunu ve yüzünü ay ışığı aydınlatıyordu.

 

"Bebeğim gidiyordu." dedim ağlamaklı ve kısık bir sesle konuşarak. "Seninde kucağında kız çocuğu vardı." dediğimde hızla beni kendine çekti ve sarıldı. Ben ağlarken o sırtımı sıvazladı. Göz yaşlarıma hakim olamazken sırtımdaki elinin birini yavaşça çözerek göz yaşlarımı sildi. "Sadece rüyaydı." dediğinde elim karnıma gitti. Daha fazla ağlamaya başladığımda başıma küçük öpücükler kondurdu. Bu sırada dışarıda bir gürültü duyuldu. Hızla kapı çalınmadan açıldıgında şokla oraya döndüm.

 

"Furkan!" diye bağırarak odaya girdi Kaya abi. Panik vardı sesinde. "Babam aşireti toplamış." dediğinde gözü bir ben bir Furkan arasında dolanıyordu.

 

Furkan ayaga kalktığında Kaya abi biz sormadan "Kerem babama söylediğinde babam inanmamış ama bu saçma ve ucu olmayan sorulara pabuç bırakmamak için. Bağırdı ben gelinime güveniyorum diye orada Kereme." dediğinde gözlerim irileşti.

 

Ayhan baba beni korumuştu.

 

"Babam duydu mu?" dediğimde kafasını salladı. Ama sonra gözlerini kaçırdı. Şiddetle bağırdım "Bana güvendimi abi?" dediğimde kafasını yavaşça iki yana salladı.

 

"Namus meselesi belledi o da. Vuracağım dedi bende dedim kocası ne derse o olur. Leyla artık bizim gelinimiz dedim." dediğinde şokla Furkana döndüm.

 

"Ben, benim ve bebeğimin hayatı. Furkanin iki kelimesine mi bakıyor?" dediğimde Furkan sert bir soluk verdi. Benim yanıma geldi ve ellerimi tuttu.

 

"Kimse sana dokunamaz." dedi yemin edercesine.

 

"Dokunurlarsa?" dedim ama konu bu değildi. Onun bana olan güvenine vurgu yapıyordum.

 

"Herkesi kana bularım ama sana dokundurtmam!" dedi ve son sözleri bu olmuştu.

 

Kaya abi ile arkalarına bakmadan gittiler. O sırada telefonuma bir mesaj geldi.

 

Yaşamak istiyorsan bana gel!

 

________________________________

 

Selam sevgili okurlarım<3

 

Nasıl bölümdü millet?

 

Değerli yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Kaya sizce kimi buldu?

 

Mesajı kim attı bu kadına yahu?!

 

Instagram:nur_yvn

Tiktok:nur_yvn

 

TAKİP EDİN CANLAR<333

Bölüm : 14.12.2024 12:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...