15. Bölüm

15-Gidiyoruz

nur_yvn
nur_yvn

 

 

 

🍂

 

 

Hayallerini gerçekleştirmek için önce etrafındaki sesleri susturmalısın.

 

Nur_yvn

 

 

Kendimi mutlu bir tabloda hayal ettim. Etraf yeşillik cayır çimen. Her tarafta meyve ağaçları. Karnım kocaman olmuş, davul gibi şişmişim. Furkan bir ağaca yaşlanmış bende ona. Gülümsüyoruz. Önümüzde bir uçurtma var ve Furkan onu tutuyor. Havada güzel bir güneş var ama ağacın gölgesi bizi koruyor. Öylece oturuyoruz. Ama mutluyuz.

 

Bir dakika. Bu tablo gerçekleşmesi imkansız bir masaldan ibaret.

 

Karşımdaki adama baktım bu hayellerden çıkarak şaşkınlıkla. Beni Mardine falan götürebilecegini falan mı sanıyordu?

 

"Ben seninle hiç bir yere gelmem!" dedim sert bir sesle. Ayağa kalktım hızlı bir şekilde. Ama o hala oturuyordu. Çantamı da aldım. "Sen beni ne sanıyorsun? Öyle seçenek hakkı sunup sonra sonra kendi istediğini yapabileceğin bir kukla olduğumu falan mı?" dedim. Bir dakika! Genzim neden sızlıyor.

 

"Hayır, Leyla. Senin karım olduğunun bilincinde olarak gidiyoruz." dediğinde hiç beklemeden "Madem bunun bilincindesin Allahın cezası adam o gün bu çocuk benim diye niye haykırmadın?! Söylesene!? Ne oldu da şimdi bize sahip çıkıyorsun?" dedim ağlamamak için kendimi tutarken.

 

"Eger," derin bir nefes alıp gözlerini yumarak "Bu çocuk benim diye diretsem ne olurdu biliyormusun?" dedi sinirle bana bakarak. Ayağa kalktı. Sinirli yanıma geldi. "Dışarı çıkın!" diye nasıl bağırdırdıysa ben bile bir adım geriledim. O benim gözlerime sinirle bakarken ben ürkekçe bakıyordum. Hazırda bekleyen yaş döküldü. Yanağımda süzülürken o gözlerini yumdu. "Her göz yaşın bir kurşun." dedi mırıldanarak.

 

"Anlamadım." dediğimde eli belindeki silahına gitti. Silahı çıkarttı.

 

"Kafama mı sıkayım topuguma mı?" Diye sordu. Bu adam deli miydi.

 

"Ne saçmalıyorsun sen?" dedim hızla elindeki silahı alarak. "Çoğumu zaten babası hayattayken babasız bıraktın birde tamamen mi öksüz kalsın istiyorsun!?" diye bağırıp silahı gelişi güzel fırlattım. O da artık bazı şeylere hakim olamıyormuş gibi bağırmaya başladı.

 

"Ne sanıyorsun? Ben çok mu mutluyum. Eğer orada ısrar etseydim seni öldürürlerdi. Ben seni korumak için etrafına duvarlar örterken sen benim duvarlarımı yıktın be gök gözlüm." dedi acı çeker gibi. "Sen benim duvarlarımdın, sen benim herşeyimdin ama herşeyimi alıp gittin. Anlasana köpek gibi pişmanım. Anlasan sen yoksan güçsüzüm. Ölüyorum kadın anlasana. Sensizlik beni öldürüyor." diye gözünden bir damla yaş döküldüğünde bu benim için kopuş noktası olmuştu. Tam yere çökecekken "SAKIN!" dedim hiddetle. "Yıkılmak yok." diyerek tuttum kolundan.

 

"Artık gücüm kalmadı. Gücüm sensin ama yoksun." dedi azap çeker gibi. Derin bir nefes aldım. Zaten hamileyim bana görülen bu mübahmıydı?

 

"Hayır ben varım kocam, ben senin yanındayım, kalbindeyim." dedim saçına bir öpücük kondurarak.

 

"Ama ben senin kalbinde değilim." dedi çocuk gibi. Kafasını boynuma gömdü.

 

"Kim karar veriyor buna? Ben! Sen nereden bileceksin benim kalbimde kim var." dedim sinirle kafasına şamarı indirerek. Kafasını kaldırdığında kızarmış gözleriyle bakıştım.

 

"Affetme beni." dedi.

 

"Buna da ben karar veririm."

 

Derin bir nefes aldı. Bende aldım. Sonra verdi. Bende verdim. Yüzüne baktım uzun uzun. Özlemiştim.

 

"Mardine gitmek konusunda şaka mı yapıyordun?" dedim öyle olmasını umarak.

 

"Hayır." dedi ciddiyetle. "Herkes Kılıç aşiretini geri istiyor. Amcamlar, kuzenler falan hep bekliyorlar. Hatta konakta bizim bir odamız bile var." dediğinde gözlerim büyümüştü. "Gelmek istemiyorum ama." dedim çocuk gibi. Kafasını iki tarafa salladı

 

"Seni burada bırakamam Leylam." dedi.

 

"Kerem de gelirse ne olacak Furkan?" dedim sinirle. "Kurşunu göte yiyecek." dedi normal birşeymiş gibi

 

"Ben burada öğretmenlik yapıyorum. Bu yüzden gelmiyorum." dedim ama bana masumca baktığı için sustum.

 

"En azından biraz daha bekle. Hevesimi dahi alamadım." dediğimde rahat bir nefes verdi. "Peki, o zaman şimdi pastanı ye." dedi ve sandalyemi tekrardan çekti. Ben oturduğumda "Çilekli pasta." dedi mırıldanarak. Bende gülümsedim.

 

Dipçik gibi sağlam duracaksın ayakta ve birde sözünde. Kendime sonra sövecegim bunu unutmamalıyım.

 

"Çatal, tabak bir şey verin." dedim bağırarak. Hanım efendilik çilekli pastaya biter. Nokta. Ne yapabilirim ki? Hamileyim ben!

 

"Tamam dur sakin ol." dedi gülümseyerek.

 

Çatal ve bir servis tabağı getiren garsonla gülümsedim. Hızla bir dilim pasta koydu. Mutlulukla yemeye başladım.

 

"Ne kadar daha devam edeceksin?" diye sordu.

 

"1 hafta zaman daha istiyorum." dedim bir yudum meyve suyu içerek. Meyve suyunun elmalı olmasıyla dudaklarım memnuniyetle kıvrıldı.

 

Ben pastamı biraz yedikten sonra biraz diyorum çünkü az yemiştim. Furkan bana hafif uzaylı görmüş gibi baktı.

 

"Çok az yedin." dedi beklediği bu değilmiş gibi. Kafamla onayladım onu.

 

Sonra üzerime bir duygusallık çöktü.

 

"Sen hep beni üzüyorsun." dedim yeni aydınlanıyormuş gibi. Bizim jetonlar köşeli olduğu için böyle şeyler olabiliyor kusura bakmayın.

 

"Ve her seferinde bir kelimene bakıyor seni affetmem. Sen bana büyü mü yapıyorsun?" dedim sinirle yükselerek.

 

"Valla ben sana büyü mü yapıyorum bilmiyorum ama sen beni büyülüyorsun Leylam." dedi.

 

Donup kalmamla gülümsedi. "Buna halk dilinde büyücü memnun büyülenen memnun diyorlar ama ben sana özel olsun istedim. Sen özelsin çünkü." dediğinde yutkunamadım.

 

Furkan beni seviyordu ve sevdiğini gösteriyordu. Ben peki? Ben onu sevdiğimi gösteriyor muydum?

 

Hayır.

 

"Sende çok özelsin Furkan." dedim. Bir dakika adam onca şey söyledi ve ben böyle mi cevap verdim.

 

"Vurun beni ya!" diye inledim. "Bak ben ciddiyim bu kadar zeka ve romantiklik bu dünyaya fazla." dediğimde güldü. Gülüşüne takıldı gözlerim bu sefer de. Sert çehresine uğrayan mutluluk ona o kadar yakışıyordu ki hep gülsün istedim.

 

Hafifçe öksürdüm. Kendimi toplamak için. O da aynı şeyi yaptı.

 

"Ben gidiy-"

 

"Nereye!" diye yükseldi.

 

"Evime." dedim zorlukla. Evet bunu ona söyledim. Hemde evim, o olduğu halde bunu ona söyledim.

 

"Evine?" dedi sahte bir tebessümle. "Peki ben evime nasıl gideceğim.

 

Sustum.

 

"Benim evim sensin. Ama evim olduğu halde her gece sokakta kalıyorum." dediğinde kalbime bir ağrı saplandı.

 

Bilmiyordu ki bende her gece sokakta kalıyordum.

 

"Bazen ev soğuk olur Furkan. Ya o evde soba yoktur yada o evde yaşayan insan. Çünkü ev terk edilmiştir." dedim ve ayağa kalktım. Bir kadın montumu getirdiğinde direk giydim ve çantamı aldım.

 

Kapıya ilerledim ve motorumun anahtarını aldım. Hızla bindim ve çalıştırdım. "Annecim, anne üzülmedi. Tamam mı?" dedim kendimle birlikte onu da kandırarak.

 

Sonra ne ara eve geldim ve Zehraya göz yaşlarımı yine kaçıncı defa akıttığımı anlayamadım.

 

 

🍂

 

 

1 Hafta Sonra

 

Sınıfa baktım. Onlar sessizdiler bu gün. Nedeni ise az önce ben gidiyorum dememdi.

 

"Hocam gitmeyin." dedi Oğuzhan. Hüzünlü bir şekilde gülümsedim.

 

"Hocam gitmeseniz olmaz mı?" dedi Jülide. Kafamı olumsuz anlamda salladım.

 

"Hocam daha bir ay oldu." dedi Mert.

 

"Hem kim bize konuları sizin gibi ayrıntılı anlatacak?" dedi Kerem.

 

"Siz dersleri güzelce dinleyeceksiniz ve uslu çocuklar olacaksınız." dedim gülümseyerek.

 

Ve zil çaldı.

 

"Hocam gitmeseniz olmaz mı?" diye sordu Oğuzhan. Olumsuz anlamda tekrardan salladım başımı.

 

"Hepiniz Allaha emanetsiniz. Kendinize iyi bakın." dedim ve sınıftan hızlıca ayrıldım. Yoksa hüngür hüngür ağlamam muhtemeldi. Sonra her zamanki gibi motoruma atladım ve son hez okula baktım. Üç tane bükük boyun gördüm.

 

Kerem, Mert ve Oğuzhan..

 

Gülümsedim. Onlarda gülümsedi.

 

"Hocam unutmayın ama bizi." dedi Oğuzhan. Her zamanki neşeli haline oynamak istiyordu ama bu sefer olmuyor gibiydi.

 

"Hocam biz sizi hiç unutmayız, unutamayız. Gelin olur mu?" dedi Mert de yorgun bir tebessümle.

 

En son Kereme baktım. Adı Keremdi ama o Kerem gibi değildi.

 

"Hocam," dedi ve içtenlikle gülümsedi "Hakkınızı helal edin. Benim öz anam hakkını helal etmedi bana siz edin." dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. Hayat hikayesini merak ediyordum ama bunu asla ögrenemeyecektim.

 

"Helal olsun Kerem." dedim. "Herkese hakkım helal olsun. Siz de hakkınızı helal edin." dedim. "Helal olsun hocam." dediler gür bir sesle. Onlara son kez baktım. Okula son kez baktım ve motorumu çalıştırdım.Hızla ilerledim yolda.

 

Ne zaman mutlu oldum desem işin sonunda böyle oluyordu. Derin bir nefes aldım.

 

Biraz zaman sonra eve geldiğimde kapının önünde iki araba ve kocaman bir minibüs gördüm.

 

"Ne olur burada?" dememle Furkanı görmem bir oldu. Motordan daha ben inmeden yanıma gelmişti.

 

"Gidiyoruz." dediğinde saçlarımı düzelttim. "Furkan," dedim sabır dilenircesine. "Zehra ile konuşmam gereken şeyler var." dediğimde yüzündeki mutluluğu size anlatamam. Hafifçe öksürdü.

 

"Yolda konuşursunuz." dedi aceleyle elini belime atarak. O beni ilerletirken hem şaşkınlıkla bakıyor hemde adımlarımı ona uyduruyordum. "Ne demek yolda konuşursunuz?" dedim şaşkınlıkla elimi koluna atarak. "Bir dur hiçbir şey anlamadım." dediğimde gülümsedi.

 

Bu adamın canıma kastı mı vardı?

Bu kadar güzel gülmemeliydi!

 

"Zehra da Mardine geliyor gök gözlüm."

 

Ne?

Zehra-

 

"Mardine mi geliyor?" dediğimde cevabımı kol kola kapıdan çıkan Kaya abi ve Zehra vermişti.

 

"Evet!" dedi Zehra sevinçle. "Bakma öyle beni ikna etmesi zor oldu." diyerek Kaya abiye sarıldı. O zaten Zehrayla bir bütün gibi duruyordu.

 

"Ben bütün eşyalarımızı topladım." dediğinde diğer bir şoku daha geride bıraktım.

 

"Geriye arabamıza binip gitmek kaldı." dediğinde her şey normalmiş gibi davranan üçlüye baktım.

 

"Bir dakika." dedim ve kaşlarım çatıldı "Umut, babaanne hanım, Fırat abi ve Ayça ne olacak?" dedim.

 

Fırat abi neredeydi?

 

"Fırat yine kaybolma sermonisinde o gider uzun zaman sonra gelir." dedi Kaya abi.

 

"Babaannem ve Umut gelecek. Ayça da gelecek ama sonra." dedi Furkan. Galiba ortalık zaten karışıkken onun daha da fazla problem olmasını istemiyordu.

 

"Ee artık gidelim." dedi Kaya abi. Zehra yanıma geldi. "Seni yanlız bırakacağımı düşündüren ne?" dedi. "Kardeşimizi oradaki kurda kuşa yem yapacak değiliz." dediğinde gülümsedim. Zehra arkadaştan ötemdi.

 

Zehra benim kardeşimdi.

 

"Etmezsin dimi?" dedim.

 

"Etmem." dedi gülümseyerek.

 

"Hadi, binin de gidelim. Yolumuz uzun." diyen Furkanla arabaya adımladık. Ben sol tarafa bindim o da sağ tarafa. Arabayı Furkan sürüyordu.

 

"Ben hala şaşkınım." dedim. "Kaya abi Zehrayı nasıl ikna ettin." dediğimde gözümün önüne bir adet yüzük dayandı.

 

Dayandı diyorum çünkü Zehranın eli gözümde.

 

"Kaya bana evlenme teklifi etti!" dedi mutlulukla. Furkana baktığımda dudağı kıvrılmıştı. Kaya abi de aynı şekildeydi. Hatta sırıtıyordu.

 

"Ne!" dedim şokla.

 

"Evet." dedi Zehra. O da büyülenmiş gibi yüzüğünü bakıyordu.

 

"Neden zümrüt yeşili?" dedim. Kaya abi tuhafça baktı. Cevabı ise "Gözlerimden feyz alarak almış." dedi Zehra. O da bana anlam veremeyerek bakıyordu.

 

"Sizin bizim gözlerimizle alıp veremediğiniz ne var ya!?" dedim sinirle yükselerek.

 

"Yenge?" dedi Kaya abi. "İyi misin?" dediğinde sinirle "İyi falan değilim. Çok klişesiniz. Hep göz hep göz. Ay valla burama kadar geldi yeter diye sokak sokak gezerek bagırıcam." diye söylendiğimde arabaya bir gülme sesi doldu.

 

Evet, Furkan gülüyordu.

 

"Bizim derken?" dedi Kaya abi ve Zehra aynı anda. Bende çantamda olan kutuyu çıkarttım. Yüzük ayrıydı zaten. "Bak!" dedim. Zehra yüzüğe baktı. Kaya abiye döndüğümde yapma yanarız dercesine Furkana bakıyordu.

 

"İlk hamleyi ben yaptım." dedi Furkan.

 

"Haklı bir düşünürün çok sevdiğim bir sözü vardır. Hayat deyip geçersen kader diyip si-" derken sustu.

 

"Kardeş olunca galiba böyle benzerlikler oluyor." dedi Zehra sessizce. Bende anı bir duygu değişimiyle dedikodu modunu aktifleştirdim.

 

"Nasıl etti?" dedim bende aynı sessizlikle. O bana neyi dercesine bakarken sabırla durdum. "Teklif." dedim. Birden eriyormuş gibi tekrar yüzüğüne baktı.

 

Zehra anlatırken zaman ilerlemiş baya bir gırgır şamata oluşmuştu arabanın içinde. Gün batımında hava kızıla dönerken kafamı cama yasladım.

 

"Allah ne güzel yaratmış." dedim mutlulukla. "Ama herkes kirletiyor bu güzellikleri." dedi Zehra.

 

Sadece kirlenen doğa ve evren değildi. İnsanlarda kirleniyordu. Kimisi lisede arkadaşlarının "Bir kere iç kanka ne olacak!?" dedigi sigara ile kimisi ise "Seni kırmam, üzmem, satmam, incitmem." diye söylenen yalan sözlerle. Bazıları ise kendi kendini kirletiyordu. Başkasının laflarına inanarak bunu yapıyordu.

 

Siz siz olun ne bir kereden bir şey olmaz diyen arkadaşlarınızın tavsiyelerine uyun ne de iki çift tatlı söze kanın.

 

En önemlisi ise kendi içinizden geçeni yapın başkaları her zaman doğruyu size göstermez.

 

Kısa bir hayat dersinden sonra gördüğüm kişiyle kaşlarım çatıldı.

 

Son bir şey daha,

 

Her erkeği adam yerine koymayın!

 

"Kerem..." dedim mırıldanarak.

 

"Kerem mi?" dedi Furkan hafif sinirli ve anlam veremez bir şekilde.

 

"Kerem de geliyor." dediğimde çoktan gözden kaybolmuştu. Ama bu adam nasıl başarıyordu.

 

"Yenge Kerem falan yok." dedi Kaya abi.

 

"Leyla iyimisin canım." dedi Zehra bana sarılarak. "Kerem yok." dediğinde bunun olmasını umarak kafamı salladım.

 

Ama galiba kimsenin farkında olmadığı ve bilmediği bir şey vardı. Kerem Ak öyle bir yılan ki bizim peşimizi asla bırakmazdı.

 

Kaya abinin de belkide ileride söyleyeceği gibi.

 

Yenilen pehlivan güreşe doymaz.

 

🍂

 

Mardin tabelasını göremeden uyuduğum için biraz kötü hissetsemde kendimi onların evine daha doğrusu konağına gelmeden uyanmıştım. Mardinin güzelliklerine bakarak yol boyunca gülümsemiştim. Zehra da uyandığında bunlarla ilgili de konuşmuştuk.

 

Galiba konağa gelmiş olmalıyız ki bissürü adama gördüm. Kapı açıldıgında da daha fazlasını.

 

"Çok fazla değil mi?" diye sordum. Bir taraftanda saymaya başladım.

 

"Burası mardin yenge. Silahlarla oyuncak misali oynarlar. Burada kimseye de güven olmaz." dediğinde araba durdu. "Mert insanlar vardır ama herkeste aynı degil." dedi ve kapıyı açıp indi. Zehranin kapısını açtığında benimd kapım açıldı.

 

"Buyur karım." dedi dışarıyı gösterek. Yavaşça inerken etrafa daha dikkatli baktım. 60'a yakın koluma vardı. Ama sadece bahçenin içinden bahsediyorum. Dışıyla ilgili şu anlık yorumsuz kalıyorum.

 

Konağa döndüğümde bir kaç insanla karşılaştım.

 

Babaanne hanım!

 

"Babaanne gelinim gelinim diye başımın etini yedin. Getirdim." dediğinde gülümsedim. Ben hızla ona giderken "Yavaş kızım. Yüklüsün sen." demesiyle "Ne!" diye bağıran bir kadın gördüm.

 

"Anne sende dersin? Furkanımın bebesi mi olacak?" diyen kadına baktım. Oda bana döndü. "Hadi içeri geç ayakta kalmayasın." diyerek koluma girmesiyle ben ne oldugumu bilemeden içeri geçmiştim.

 

Sonrasında ise ne oldugumu bilemeden soru yağmuruna tutuldum tabii.

 

****

 

"Ana sen niye daha önce haber etmedin!? Ağa çocuğu olur da kurban kesilmez mi?" diyen kadınla derin bir nefes verdim.

 

"Adınız ne?" dedim sabahtan beri herkese sormak istediğim soruyu ona sorarak.

 

"Benim adım Zana. Ben bunların halası oluyorum." dediğinde gülümsedim.

 

"Benim adım-" derken "Leyla," dedi birisi.

 

"Benim adım Hamza kızım. Ben Ayhan ağanın ikiziyim. Seninde kim olduğunu biliyoruz. Kendini yormayasın." dediğinde ona da gülümsedim.

 

"Bak şimdi Leyla. Bana hala de kızım Hamza ağabeyime de baba de. Sen şimdi tereddüt ediyorsun anlıyorum seni." dedi anlayışla bakarak Zana hala.

 

Gözlerim herkesi eş geçerek Furkana döndü. Kaya abi ile yan yana oturmuş Zehra ile bana bakıyorlardı.

 

"Sen kimsin?" dedi bir adam. Adı galiba Mirkan'dı ve Hamza Bey'in en büyük ogluydu. "Ben mi?" dedi Zehra panikle. Bu kızın zaman ve mekan heyecanlarına bayılıyorum.

 

"Evet." dedi adam otoriter bir sesle. Bu sırada ortama pimi çekilmiş bombayı fırlatan Kaya abi oldu.

 

"Müstakbel karım olur kendisi." dedi Kaya abi. "Adı da Zehra. Mirkan seni çok meraklı gördüm." dediğinde odada sessizlik oldu. Mirkan denilen adam yanlış anlaşılmanın şokundaymış gibi baktı.

 

"Kaya sonunda evleniyor musun?" diye sevinç nidası atan Zana halayla Zehraya döndüm.

 

"Yani aşirete gelin gitmek gibi hayallerimiz vardı hatırladın mı?" dedim gülerek. Zehra da güldü.

 

"Unutur muyum." dedi.

 

"Daha evleniyoruz. Bu konuda ne bana ne de Zehraya baskı yapmayın. Zehraya da konakta bir oda hazırlayın. Çünkü artık burada kalacak." dedi Kaya abi sert bir şekilde. Furkanda aynı şekilde sertti.

 

Bunlara mardine gelince dağ ayılıgı ve maçoluk sürümü mü yüklendi aceba?

 

"Anlamadım Kaya." dedi Zehra. Şimdi yola gelecegi kesindi. "Ben evinizde kalacağım demedim." dedi her zaman hissetmediğim siniriyle. Kaya abinin yumuşaması için bu yeterli olmuştu.

 

"Ama kalmayacağım da demedin ki Zehram." dedi.

 

"Kızım hiç bir yere bırakmam seni. Burada kalacaksın." dedi Zeynep anne. Uzun zamandır konuşmuyorduk. Bu konakta birbirimize ısınacagımıza eminim.

 

Zehra da bu çıkışla susarken Kaya abi annesine minnetle baktı.

 

"Hayde odalarınıza geçin yerleşin." dedi sabahtan beri susan bir kadın.

 

"Sizin adınız ne? dedim samimiyetle. Ama kadın bana öyle bir baktı ki korkmamak elde değildi.

 

"Ben Ahla. Hamza ağanın karısıyım. Ahla hanım dersin bana." dedi Emir verir gibi "Hamzaya da baba değil ağam de yada bey sen İstanbullusun zaten." dediğinde bir an dondum kaldım.

 

Sinirlenmek istemiyorum ama bir insanın ayarlarıyla bu kadar mı oynanır.

 

"Öyle önüme gelen herkese baba demem zaten emin olun. Öyle kimsenin ucuz laflarının altında da kalmam. Ne sanıyorsunuz? Size Ahla anne demek istediğimi falan mı?" dedim sinirle.

 

"Gelin," dedi harfleri uzatarak babaanne hanım. Bunu Ahla hanıma dediği kesindi. "Leylaya lafını bırak gözün dahi değerse seni mahvederim. Fıratın karısına yaptıklarını unutmuş değilim." dediğinde Ahla hanım sertçe yutkundu. Hamza bey yerinde rahatsızca kıpırdanırken oğlu da kaşlarını çalmıştı.

 

"Babaanne anama ilişme." dedi Mirkan.

 

"Sende gözüne, sözüne sahip çık." dedi babaanne hanım. Kadın kimseye acımadan ezip geçiyordu.

 

Best idolüm.

 

"Haje hanım." dedi sabır dilenir gibi Ahla hanım.

 

Bir dakika.

 

Haje mi?

 

"Haje kim?" dedim ortaya pat diye. Babaanne hanım gülümseyerek baktı bana.

 

"Benim adım Haje güzel gelinim." dedi bütün samimiyetiyle. "Ama sen sakına sakın bana Haje hanım deme." dediğinde usulca kafamı salladım.

 

Bir isim sormadan olaylar nereye gelmişti ki!

 

"Şimdi size konağı anlatayım ben." dedi Zana hala.

 

"Üç kat var. Zemin katta misafir odaları bulunur. Alt katta hamam var. 1. Katta Hamza agabeyim ve ailesi kalıyor." dedi ve Ahla hanıma baktı. O da galiba Ahla hanımı sevmiyordu.

 

"2. Kat Ayhan ağabeyimin ailesine ait. Şimdi Ayça ve Umutta geleceği için Furkan ve Kaya kuzum da 3. Katta kalacak. Leyla ve Furkanın odasını hazırladık. Kaya seninkini de." dedi ve Zehraya döndü. Sevgiyle baktı "Kuzum sana da hemen 3. Kata oda hazırlıyorum." dedi.

 

Bu kadındaki sevgi lütfen hiç bitmesin. Benden versin Allah bu kadına versin bu tatlılık nedir.

 

Zehra tam zahmet vermeyin ben otelde kalırım cümlelerine girecekken "Siz eşyaları getirirsiniz biz çıkıyoruz." dedim ve Zehranın kolundan tutarak merdivenlere ilerledim.

 

"Gök-" diyen Furkan durdu. "Karıcım asansör var. Üç kat çıkılır mı?" dediğinde ona döndüm. Hafifçe onaylayarak gözlerimle asansörü aradım ve buldum. Zehrayı bu seferde asansöre yürüttüm. Herkes dağılırken kapı yavaşça kapandı.

 

"Leyla ben bunlarla yapamam. Gelemem ben böyle şeylere. Avukatım kızım ben." dedi panikle.

 

"Ne demek gelemem kız Zehra. Ben yanlız mı kalıcam.Sen benim kankam değil misin. Ne demek gelemem!" dediğimde kısa bir süre birbirimize baktık. Sonra birden gülmeye başladık.

 

"3. Kata bastın dimi?" dedim.

 

"Bastım." dedi gülerek.

 

Biraz sonra asansörden indik ve odalara baktık. Bu sırada asansör de aşağı inmeye başladı. "Gelirler şimdi." dedim mırıldanarak. Biraz sonra gerçekten de gelmişlerdi. Ellerinde valizler bize bakan adamlara bizde aynı şekilde baktık.

 

"Sağdaki oda bizim." dedi Furkan.

 

"Ortadaki benim, soldaki Zehranın." dedi Kaya abi de. Kaya abi Zehranın eşyalarını bırakırken bizde odamıza geçtik.

 

Odaya göz gezdirdim. En ilgimi çekense büyük bir balkonu olmasıydı. Furkan eşyaları bıraktığında ona döndüm.

 

"Yeni bir hayat gibi geldi." dedim. Gülümsedi. "Tertemiz bir sayfa aç gök gözlüm." dedi.

 

Kafamı salladım.

 

"Furkan tertemiz sayfamda bir şey yazıyor okuyayım mı?" dedim sırıtarak.

 

"Oku güzelim." dedi anlam veremeyerek. Masumluğu gözlerimi yaşatıyordu.

 

"Benim sayfamda sen koltukta yatıyorsun." dedim zevkle.

 

Evet Furkan Kılıç koltukta yatacaktı.

 

 

《Bölüm Sonu》

 

Selam sevgili okurlarım.

Şimdiden size söylüyorum bu benim ilk kurgum ve olabilecek mantık hataları var. Beni hatalarımla kabul edenlere çok teşekkür ediyorum.

Buraya bölüm atmayı unutuyorum...

Bu yüzden bir kaç bölümü arka arkaya atacağım.

Bölüme yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınızzz.

 

Bölüm : 14.01.2025 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...