16. Bölüm

16-Beni Üşütmene Ragmen

nur_yvn
nur_yvn

 

 

🍂

 

"Anne apar topar geldik. Nasıl haber vermemi bekliyorsun?" dedim sabahtan beri kafamı ütüleyen anneme. Babam zaten ayrı bir havadaydı. Onca şeyden sonra asla affedemiyordum onu.

 

"Kızım o adamla gidilir mi!?" dedi annem sinirle.

 

"O adam benim kocam anne." dedim Furkana bakarak. Bana olan sinirli bakışları ukala bir gülüşe dönüştü. "NE DEMEK KOCAM!? O ADAM SENİ ÜZDÜ LEYLA!" dedi bağırarak. Telefonu kısa bir an kulağımdan uzaklaştırdım.

 

"Kocamı ben seçmedim anne. Bu yüzden beni bu konuda mesul tutma. Bende bilirdim korumacı ve kibar birini bulmayı." dedim keyifle sırıtarak. Furkanın yüzünü anlatmama gerek var mı?

 

Patlıcan denebilir.

 

"Boşan kızım ben arkandayım." diyen annemle ofladım.

 

"Annecim kapatıyorum." dedim ve kapattım. Gözlerimi yumdum kısa bir an.

 

"Annecim," dedim elimi karnıma atarak. "Sen sakına benim yüzüme telefonu kapatma." diyerek açtım gözlerimi. "Yoksa evini basarım." diyerek gülümsedim.

 

"Sen," diyen Furkanla bakışlarımı ona çevirdim "Onunla konuştun mu?" dedi ve asla beklemeyecegim bir şey söyledi.

 

"Bende konuşabilir miyim?" dedi. Bunu söylerken bir çocuktan farkı yoktu. "Bir kere onunla konuşabilir miyim?" dediğinde yutkundum.

 

Elim karnımı sahiplenircesine sardı.

 

"Keremin çocuğuyla ilgilenmediğini sanıyordum!?" dedim meydan okurcasına.

 

Bakışları donuklaştı. Bütün hevesinin kaçmasının yanı sıra kaşlarını çattı. Sinirli ifadesinden korksamda yutkunmakla yetindim.

 

"Leyla," dedi bütün ifadesinin aksine sakin bir şekilde "Bir daha Keremin çocuğu deme, lütfen." dedi. Ama kimse su anda kusura bakmamalıydı ki ben bu adama sessiz kalamazdım. Kalmadım da.

 

"Sen herkesin içinde bunu dile getirdin. Dusun bak ben ne kadar sinirlenmiş olabilirim. Ayrıca benim kendime güvenim de tam." dedim sinirle valizime yönelerek. "Ayrıca," dedim geceligimi alarak. Bulması kolay olsun diye üste koymak şu hayatta yaptığım en mantıklı şeydi bence.

 

"Ayrıca," dedim ayaga kalkarken "Bu çocuk sadece benim. Babası yok. Aslanlar gibi hem anne hem baba olurum." dedim ve odayı inceledim. Hızla banyoya ilerledim.

 

"Leyla ben bu durumdan zevk alıyormuşum gibi davranmayı kes." dediğinde alayla güldüm.

 

Banyoya girip kapıyı kapattım. Kilitleyip elimdekileri koyacak yer aradım. Çamaşır makinesinin üzerine koyup derin bir nefes aldım. Banyo yapmak gibi hayallerim yoktu ama temiz havluları görünce hızla duş kabinine ilerledim.

 

"Sakin ol Leyla. Sakin ol." diyerek kendimi telkin etmeye çalıştım. Bence gayet de başarılıydım.

 

Hızlıca duşumu alıp üzerimi giyinerek banyoyu ter edercesine çıktım. Dışarı çıkınca gelen o dogukla yüzüm gülse de Furkanı görmemle bütün mutluluğum tuzla buz olmuştu.

 

Buraya gelmem onu affettiğim anlamına gelmiyordu. Onunla evli, mutlu, çocuklu olma hayallerimde bir parça eksikti.

 

Mutluluk.

 

"Umarım koltuk konusunda şaka yapıyorsundur." dediğinde ciddiyetimde bir gram eksilme olmadı. "Koltuk senin artık kaderin Furkan." dedim.

 

"Koltuk benim kaderimse ilk gün neden beni koltukta bırakmadın!" dedi dişlerini sıkarak. Dondum. Tam anlamı ile dondum kaldım. Dediği şeyin farkına varmış gibi bir ifadeye büründü yüzü.

 

"Leyla, ben-"

 

"Sen," dedim dişlerimi sıkarak "Böyle bir soru sorma hakkını kendine buluyor musun gerçekten?" sinirle güldüm. Gözlerimden akan iki damla yaşı bana ait değilmiş gibi sildim. "Ay aglamıycam." dedim gülerek. Sonra bütün ifadem bozuldu. "Sen bana vicdan azabı çektirdin. Ben sana ters bir şey söylediğimde bile üzüldüm. Ben en başta seni o yatağa alarak her şeyin güzel olabileceğini, görücü usulü de gayet mutlu çiftler olduğunu kendime kanıtlamak istedim. Kocam engelli olabilir ama kalbi engelli değil dedim. Sevgiye engel değil dedim. Sana kendimi sunduğum gece de kendime bunu bizzat kanıtlamıştım. Sana en saf duygularımla geldim lan ben. Ama ne oldu biliyor musun? Kocam bebeğini reddetti. Benim hayallerim vardı."

 

Gözlerine baktım ve bir sey hatırlamış gibi "En başta seni neden o koltukta bırakmadım?" dedim düşünür gibi. "Sorumuz buydu cevabını da aldın." dedim sinirle yatağa ilerleyerek.

 

"Sen bir şeye sarılmadan uyuyamazsın." dedi son kozuna sığınarak. Ona cevap verme gereksinimini bile görmeyip karnıma sarıldım "Bebeğim sen benden bıkana kadar sana sarılacağım." dedim.

 

Yatağa dizimi koyduğum gibi yatağa devrilmem bir oldu. "Benim karım bana sarılarak uyuyabilir. Bu bir emir değil ihtiyaç ve ayrıca," dedi dudaklarıma fısıldayarak. "Herkes kendi karısına sarılarak uyusun." dedi ve dudağımın kenarına ufak bir öpücük kondurdu.

 

Aramızdaki bacagim boşa durmadigi için bacak arasına sertçe vurdum. Yüz ifadesi korkunç bir hal alırken hiçbir şekilde tepki vermemesiyle ufak bir korktum. "Furkan." dedim sorar gibi. "İyi misin?" dediğimde kaşlarını öyle bir çattı ki inanın bebegimi şuraya bırakıp kaçabilirdim.

 

Üzerimden yavaşça kalktı ve yatagın kenarına oturdu. Bende hızla düzelip ona baktım. Dirseklerini dizlerine yaslayıp kafasını avuçlarının içine almıştı.

 

"Geleceğimizle oynuyorsun." dedi sakince.

 

"Geleceğimiz diye bir şey yok Furkan. Şimdi kalk ve yatağına yat." dedim ve kalkarak yatağımın içine girdim. Ben rahat pozisyonu bulduğumda Furkan bana resmen melül melül bakıyordu.

 

Bu adamdaki bütün ağır abilik bir yatak mevzusuna bakıyormuş.

 

"Leylam bence sen şu anda mantıklı düşünemiyorsun gel yatalım sabah doğru kararı vereceksin." dediğinde sonda birde göz kırptı.

 

"Dogru kocam mantıklı düşünemiyorum ben. Çok haklısın diyerek sırıttım."

 

15 DAKİKA SONRA

 

"Leyla," dedi cama vuran Furkan. Balkonda yatma fikri harikuladeydi!

 

"Yat zıbar." dedim.

 

"Bak donarım burada ben. İzin ver gireyim." dedi bu seferde.

 

"Mardin sıcak Furkan."

 

"Ama güzel karım geceleri buz gibi!" isyanıyla derin bir nefes aldım. İsyanında haksız olduğunu bildiğim için rahat rahat devam ettim yatmaya.

 

"Furkan sana koltuk hakkı vermiştim. O hakkı iyi kullanmalıydın." dediğimde hareket etmediğini fark ettim. İsyanı bırakmıştı.

 

Yönümü çaktırmadan balkona döndüm. Bana kilitlenmiş gibi bakıyordu. Düşündüğünü anladım. Elindeki battaniyeyi yavaşça balkondaki koltuğa serdi. Perdeyi de kapatmaliydi yoksa ben de ona böyle bakabilirdim. Yastığı da koydu ve terliklerini çıkartarak battaniyenin altına girdi. Hafif titredi ama bana gülümseyerek gözlerini kapattı.

 

Üşümesine rağmen, onu ben üşütmeme rağmen bana gülümsedi.

 

Hafifçe tebessüm ettim ama bu kısa sürdü.

 

Yaptıklarını hemen unutmayacaktım. Beni zaten affediyor triplerine girmesine müsade asla etmezdim. Yani umarım. Benim iyiliğimi düşünmüş olabilirdi ama biraz sürünmeliydi.

 

Bir kaç saat geçti ama ben uyuyamadım. Ona baktıkça bu oda bana dar geldi. Çünkü titriyordu.

 

Yavaşça kalktım yataktan. Baktım melül melül. Ayağıma terliklerimi giydim. Küçük küçük adımlarla balkon kapısına yanaştım. Beni duymasın istedim. Açtım o kapıyı. Tekrar baktım. Dışarı çıktığım an yüzüme soğuk vurdu. Titredim. Kapıyı yavaşça kapattım.

 

Yanına doğru ilerledim. Kendime onun yanında yer açtım. Uzun zaman sonra aynı yastığa baş koyduk onunla.

 

"Geldin mi?" dedi titreyen sesi.

 

"Geldim." dedim bende titreyerek.

 

"Üşürsün geç içeri." dedi ama bu sefer titremedi. Sesinde panik vardı.

 

"Seni üşütmeme rağmen mi?"

 

"Beni üşütmene rağmen." dedi.

 

"Sende gel." dedim ama bu sefer hiç ses gelmedi. Eli çoktan belimi sarmıştı. Sert çehresinde huzurlu bir ifade vardı. Düzenli alıp verdiği nefesinden uyuduğunu anladım. Üzerindeki battaniyeden bende nasiplendim. Bende sarıldım ona. Belkide huzurlu bir uyku uyumak istedim uzun zaman sonra.

 

 

🍂

 

 

Herkes mutlu sonu bulmuşken hikayemizin en gözdesi mutsuz kalmıştı. Mubah mıydı ona bu görülenler. Bir insanın yüzü bu kadar mı gülmezdi?

 

"Sakinim." dedi Kaya nefes alarak. "Zehra yan odamda ve ben sakinim. Onun yanına gidemiyorum. Sakinim ya çok sakinim." dedi ve derin derin nefesler aldı. Hemen solundaki oda onundu. Bir delilik yapmadan onu durdurmaları gerekiyordu.

 

Ee tabi kimse durdurmadı. Bende arkasındaydım.

 

Kaya hızla ilerledi kapıya. Ama yavaşça açtı kapıyı. Ortalığı kolaçan etti. Sonra yavaşça örttü kapısını. Kardeşinin odasından gelen mardinin soğuk olmasından bahseden konuşmaya "Mardin mı soğuk?" adlı bir cevap vererek ya sabır çekti. Soğuktu ama geceleri. Niye abartılıyordu bu?

 

Kaya şu anda içindeki aleve sığınarak Mardinin soğuk hava dalgalarını şiddetle püskürttü. Zehrasına giden yolda üşünmez alev alınırdı. O da tam olarak alev alarak hızla ilerledi odaya. Ama o kadar sessiz ve profesyonelce hareket ediyordu ki sanırsınız her gece gizli operasyon işletiyor.

 

Yavaşça tıklattı kapıyı. Gel diye bir komut almadı. Sonra hafif hafif ayak sesleri duymaya başladı. Kaya bir melodiyi dinler gibi dinledi bu sesleri. Hatta bir ara bu kısacık sürede içi gidip uyuyacak sandı. Kapı açıldıgında bütün huzur ve mayışmış ifadesi yok oldu tabii.

 

Zehranin üzerinde bordo dantelli bir gecelik vardı. Bu kız hiç ayıcıklı pofuduk pofuduk şeyler giymez miydi?

 

"Kaya?" dedi sırıtarak.

 

Ama Kaya sırıtmıyordu.

 

"Zehra?" dedi gözlerini kapatarak. Zehrayı direk kucaklayarak içeri soktu tabii. Biri kapının kenarında görse gözünü toptan oyardı. Belkide daha fazlasını yapardı ama hayal gücü şu anlık devre dışıydı.

 

"Ya Kaya bırak!" dedi sinirle Zehra omzuna sinirle vurarak. Sabrı sınanıyordu.

 

"Bırakmıyorum hanımefendi. Bunları giyerken düşünecektin." dedi Kaya bir nebze haklı olarak. Yada çokça haklı olarak mı demeliyiz?

 

"Ne var ya!" diye yükseldi Zehra bir kere daha vurarak. Canı acır diye yavaş vuruyordu. Kıyamazdı.

 

"Ne var onu bilmiyorum ama ne yok onu söyleyebilirim." dedi sinirle. Sonra indirdi yavaşça yere. Tekrar gözlerini kapattı. "Bak böyle kıyafetlerle bu konakta gezemezsin." dedi kendini sakin tutarak. Huyuna gitmeliydi.

 

"Neden ya neden? Neden böyle kıyafetlerle gezemem neden?" diye sinirle yükseldi Zehra.

 

"Kıskanırım ya kıskanırım." diye Kayada yükseldi.

 

Evet kıskanırdı Kaya. Çok kıskanırdı.

 

"O evlenme teklifini süs olsun diye etmedim ben Zehra. Sana bakmasınlar, dokunmasınlar diye ettim. Sadece ben, sadece ben bileyim seni diye ettim. Ama ben haricinde herkes seni biliyor. Ben sana bakamıyorum. Ben sana bakmaya kıyamıyorum." dedi Kaya uzun zamandır söylemek istediklerini söyleyerek. Zehranın bakışları bu noktada donuklaştı. Hatta kısa bir an o gelir belki diye giydiği kıyafetinden bile utandı.

 

"Kaya," dedi mırıldanarak. "Ben böyle düşündüğünü bilmiyordum. Çok özür dilerim ama kimsenin beni bildiği falan yok." dedi açıklayıcı bir tonda. Kaya "Ama görürlerse bilirler." dedi çocuk gibi direterek. Zehra derin bir nefes aldı ve gözleri kapalı olan adama baktı. Sonra hızlıca daha yeni yerleştirdiği dolabına yöneldi. Hızla bir tişört ve altına salaş bir eşofman aldı. Aynı hızla odanın banyosuna ilerledi. Kaya da bu süre zarfında gözlerini açarak odayı inceledi. Haki yeşili çarşaflarfa gezindi gözleri, safir renginde bir koltuk vardı. Sonra sinirli iki çift yeşil göz gördü. Odada yankılanan kapı sesi muazzamdı.

 

"Oldu mu?" dedi sinirle.

 

"Çok güzel oldu." dedi Kaya gülümseyerek. Zehranın bakışları bu gülümsemeye takıldı. İstemsizce dudaklarını ısırdı. Kaya da Zehranın nereye baktığını yavaş yavaş fark etti ve gülüşü dondu.

 

"Kaya," dedi yutkunarak Zehra.

 

"Efendim." dedi Kaya geri bir iki adım atarak. Zehrada bir iki adım ileri attı.

 

"Neden geldin sen?" diye sordu cilveli bir tonda. Kaya gelecek olanı anladığı için yavaşça kapıya ilerledi.

 

"Zehram yapma, yanarız." dedi Kapıya daha da yaklaşarak.

 

"Yanalım o zaman." dedi Zehra.

 

"Ama şu anda yanmasak daha makul." dedi adım atmayı bırakarak. Herhangi bir girişimde odadan kaçacak konumdaydı.

 

"Sen beni öpmek istemiyorsun." dedi bir adım mesafe bırakarak. Dudak büzdü Zehra.

 

"İstemez olur muyum zümrüt gözlüm." dedi Kaya sevdiği kadının alnına bir öpücük kondurarak. "Ama ilk önce evlenelim." dedi anlayış bekleyerek.

 

Kılıç erkeklerinde hastalık mıydı bu göze takmak. Anlamış değildim.

 

"Evlenmeden olmaz mı prenses?" dedi alayla gülerek Zehra. Kayanın yüz ifadesi korkunç bir hal alırken gülüşü donakaldı.

 

"Ne dedin sen?" dedi duyduğu şeyi onaylamak ister gibi. Zehra sustu "Prenses?" dedi kendini göstererek. Sonra bir hışımla kapıya ilerledi.

 

Zehra bir an çıkıp gidecek ve trip atacak sandı ama Kaya onun bildiği prenseslere benzemedigini kanıtlamak adına kapıyı kiletledi.

 

"Ben prensesim öyle mi?" dedi anahtarı cebine koyarak. Sonra hızla Zehraya ilerledi. Zehra daha ne olduğunu anlamadan belinden tutularak duvara yapıştırılmıştı. "Sence de prenseslere göre fazla büyük değil miyim?" dedi gözlerine bakarak.

 

Sonra Kaya Zehranın bir bacağını beline sardı. Yavaş yavaş. Sonra belinden tutarak diğer bacağını da beline sardı. Hareketlerini olabildiğince yavaş yaptı. Zehra ise anın tutkusuyla sadece Kayanın dudaklarına odaklanmıştı. "Ne anlamdım." dedi dudaklarını ıslatarak.

 

Kaya işte aklı beş karış havada olan kadına baktı. "Sence de kucagımdayken fazla rahat değil misin?" dedi dudaklarına yanaşarak. Zehra olduğu konuma baktı. Sonra Kayaya. Bunu zaten o istemişti ama içine aniden bir korku belirdi.

 

"Basılcaz!" dedi az önce sülük gibi yakıştığı omuzlara vurarak. "Bırak beni basılcaz!" diye yükseldi. Kayanın umrunda değildi bu durum.

 

"Basılcaz diyorum bırak beni!" dedi ağlar gibi.

 

"Öpmeden olmaz." dedi Kaya keyifle gülerek. Zehra ise karşısındaki adamı aniden öptü. Evet dudaklarına büyük bir öpücük kondurarak geri çekildi. Kayanın afallamasından faydalanarak hızla indi kucağından "Çekil!" diyerekte bir güzel itti sanki hiç öpmemiş gibi.

 

Kaya öylece mal gibi kaldı. Bunun başka bir tabiri olamazdı. Amacı duvara yaslamaktı ama öpmeyecekti.

 

"Sen benim namusumla oynuyon he!" dedi Kaya keyifle gülerek. Sonra basılmak ona da mantıklı geldiği için sevdiğine göz kırpıp odadan hızlıca çıktı.

 

Zehra da yaptığının şokundayken kendini yatağına attı. Kendine gelmeliydi.

 

Evet, bu hikayede mutlu sonla bitti.

 

 

🍂

 

 

Konakta herkes normal bir güne uyanırken ki bu benim şahsi tahminim ben yatağımda uyandım. Evet. Gece Furkanın yanında yattığıma adım kadar eminim ama yatağımda kırmızı güllerle uyandım.

 

Uyanmanın verdiği o mahmur ifadeyle baktım güllere. Üzerinde "Günaydın gök gözlüm." Yazıyordu.

 

Yavaşça kalktım yataktan ve etrafa baktım elimde güllerle. Furkan yoktu.

 

Hızlıca makyaj masasına ilerledim ve gülleri bırakarak banyoya yöneldim. Hızlıca bir duş alıp dişlerimi fırçaladım.

 

O zaman size de ufak bir hatırlatma; dişlerinizi fırçalayın.

 

Üzerime boğazlı mavi bir kazak altıma da siyah kumaş bir pantolon giydim. Gayet rahat edebileceğim bir kombindi.

 

Ayağıma mavi çoraplarımı giydim ve odadan agırca çıktım. Telefonumu sakince cebime koydum ve odalara göz attım. Bu sırada Zehra odasından çıktı ve size yemin edebilirim aynı benim gibi telefonunu cebine koydu ve etrafa göz attı.

 

"Günaydın." dedibeni görür görmez. Gülümseyerek "Günaydın." dedim bende.

 

Siz arkadaşlar arasındaki uyuma inanır mısınız? Ben şu saniye inandım. Üzerindeki yeşil kazak ve siyah pantolonu inanmam için idealdi. Ayaklarındaki yeşil çoraplara deginmiyorum bile.

 

"Biz aynı olmuşuz." dedik aynı anda. Sonra ikimizde güldük. Yavaşça ona ilerledim o da bana. Kaya abinin kapısının önünde durduk.

 

"Nasıl geçti gece?" diye sordu tereddütle. Bana lütfen yatmamış ol der gibi bakarken havayı gösterdim "Pembe kuş uçuyor bak." dedim sevimli bir tınıyla. O da aynı sevimlilikle havaya bakarak "Görebiliyorum." dedi.

 

"Sen ne yaptın gece? Kaya abi geldi mi?" dedim bende tereddütle.

 

"Aaa!" dedi havayı göstererek şaşkınlıkla "Bir tane daha pembe kuş var." dedi. Bende aynı şaşkınlıkla "Aa görebiliyorum." dedim. Bu sırada yanımızdaki odanın kapısı pat diye açıldı. Ufak bir korku ile geri adım attım.

 

"İlk öncelikle günaydın. Sonrasında burada ne işiniz var merak ettim." Diye bize soran gözlerle bakan Kaya abiye baktık ikimizde. O da bize baktı.

 

"Hayırlı sabahlar." diyen neşeli bir ses duydum. Zana hala olduğu kesindi.

 

"Sana da hala," dedi Kaya abi. Zehra ile bakıştık kısa bir an. "Hayırlı sabahlar." dedik aynı anda.

 

"Oy benim gelinlerim. Ne de güzel hayırlı sabahlar diyolar. Kaya öküzü de 'sana da hala' desin anca." diyerek yanımıza geldi.

 

"Ayıp oluyor hala." dedi Kaya abi.

 

"Ayıp yatakta olur." dedi Zana hala. Sonra bir anda ikimizin kolundan tutarak yanına çekti. "Annen, ben ve gelinlerim gezicez. O Furkan öküz agasına söyle bize karışamaz." dediğinde olayları çözmek adına "Gezmek, nereye gidiyoruz?" dedim sorarcasına.

 

"Hiçbir yere gitmiyorsunuz." dedi Furkan da ortama giriş yaparak. Ama Zana hala Furkanla aynı fikirde değildi.

 

"Gezicez." dedi Furkana bakarak. "Kaya bile benim lafıma laf katmazken ne bu ısrarın öküz ağa." dedi. Furkana öküz aga demesine güldüm. Furkanla bakıştık kısa bir an. Sonra yakalanmanın panigiyle hızla Zehraya dokundum.

 

Zehraya ne diyecektim!?

 

"Efendim." dedi.

 

"Pembe kuşlar hakkında ne düşünüyorsun dedim yanıma çekerek. Hafif tökezlemeyle bana tutundu. Sonra kaşlarını çatarak bana baktı.

 

"Manyak olabilirler." dedi.

 

"Hadi kahvaltıya inelim." dedi Zana hala. Kaya abi Zehranın beline elini koyunca ben mecbur bıraktım.

 

"Hadi." dediğinde Zehra da ona uyarak ilerledi. Geriye Furkanla ben kaldığımız için şöyle bir baktım suratına. Tıraş olduğu için losyonun kokusu buraya kadar geliyordu.

 

Orman gibi ferah kokuyordu.

 

"Karıcım," dedi imalı bir tını ile. "Nasıl rahat uyudun mu?" dedi hafif gülerek. Ama bir yandan da gülüşünü gizliyordu.

 

"Hayır belim ağrıdı. Bir daha böyle bir şey olmayacak." dedim gözlerimi kaçırarak. Belime aniden sarılan kolla hızla çevirdim başımı. "Ben senin belinin ağrısını alırım. Sen merak etme." dedi kazagımın üzerinden omzuma bir öpücük kondurarak. Kafamı çevirdim. Sabah sabah daha fazla zıtlaşmak istemiyordum.

 

Elini hızla çeneme koydu ve yüzümü tekrar kendine çevirdi. Üsten üsten baktı bana. "Gözlerini benden kaçırma." dedi. "Bu bir emir değil sadece ihtiyaç." Dediğinde aklıma gelenlerle donup kaldım.

 

"Sen beni takıntı mı yaptın be!" dedim hızla iterek. Furkan da dondu kaldı. Kısa bir an öylece durdu.

 

"Leyla," dedi sakince ama sonra kaşlarını çattı. "Sen benim hislerime yalan demeye mi çalışıyorsun?" dediğinde kafamı iki tarafa salladım. "Her konuda bana ihtiyacın varmış gibi davranıyorsun." dedim ve merdivenlere yöneldim. Arkamdan gelen adım seslerini duydum.

 

"Sana ihtiyacım olduğu bir gerçek." dedigini duydum. 2. Kata indigimiz için sustum. Sonra hızlıca 1. Kata ve en alt kata indik. Zemin kattaki kahvaltı sofrasını görünce ne kadar aç olduğumu fark ettim.

 

"Günaydın kızım." diyen Zeynep anneye gülümsedim. "Günaydın Zeynep hanım-" dediğimde hızla kaşlarını çattı. "Kızım bana anne demende bir sakınca görmüyorum sende görme." dediğinde olaydan bağımsız bir şey farkettim.

 

Furkanın yüz hatları annesiyle neredeyse aynıydı. Ve birbirlerine de çok benziyorlardı.

 

"Peki Zeynep anne." dedim gülümseyerek.

 

"Zehra kızım sende kendini yorma." dediğin Zehra bana kenardan kenardan baktı.

 

Ben ne diyeceğim?

 

Kusura bakma Zehra buradan sonrası sende bacım.

 

"Sorun yok iki işle yorulmam." dedi kibar bir tınıda. Zeynep anne keyifle güldü.

 

"İki geliniminde güçlü olması beni çok mesut ediyor valla." dedi. Arkasında küçük topuz yaptığı siyah saçlarına baktım. Neredeyse aklar hiç yoktu.

 

"Saçlarınız..çok güzeller. Neredeyse hiç ak yok." dedim. Bunu demeyi ben bile beklemiyordum.

 

"Anneminde hiç yoktur biliyor musun? Biz annemizi hiç üzmezdik. Bundan dolayı derdi ki 'siz benim saçıma hiç ak düşünmediniz, sizinde saçına hiç ak düşmesin' çok mutlu olurdum. Annemin hayır duası ve evlatlarımın beni üzmemesine bağlıyorum saçlarımın böyle olmasını." dediğinde gözüm aklarına değdi. "Ama sizi üzmüşler." dedim. Gülümsedi. Bu gülümsemenin altında önce çok şey yatıyordu ki anlayamadım. Belkide anlamak istemedim o anlık.

 

Masaya doğru gelen Hamza bey ve Ayhan babayla biz de yerlerimize geçtik. Onlar otururken Kaya abi ve Furkan da gelmişti. "Diğerleri nerede?" dedi Hamza bey.

 

"Birazdan gelirler ağabey." dedi gülümseyerek Zana hala.

 

Ahla hanım ve oğlu Mirkan da masaya geldiklerinde başladık. Daha doğrusu onlar başladı. Sofradan gelen menemen kokusuyla ufak bir mide bulantısı geldi.

 

Melemen sevgime ihanet edemezsin bebeğim. Onu seviyorum.

 

"Furkan," dedim kısık bir sesle. Başını hemen bana çevirdi "Efendim karıcım." dedi ve tabağına bir kaşık melemen aldı.

 

"Yeme onu." dedim yüzümü buruşturarak.

 

"Neden ki?" dedi masum masum. Ama kaşlarının çatılmasına an be an şahit olduğum için pekte masum değildi.

 

"Yeme." dedim gözlerimi yumarak. "Sevmiyor musun." dediğinde gözlerimi açtım. "Bayılırım." dedim mırıldanarak. Bana tuhaf tuhaf baktı.

 

"Neden yemiyorsun yavrum o zaman?" dediğinde derin bir nefes aldım ve karnımı gösterdim "Bebeğim izin vermiyor." dedim dudak büzerek. Gözleri büzdügüm dudaklarıma kaydıgında hemen düzelttim.

 

"Midem bulanıyor anlasana." dediğimde tabağı hemen kenara çekti. Sonra aniden yaptığım şeyin nasıl bencilce olduğunu anladım. Evet bencilce bu. Ben yiyemiyorum diye o da mı yemesindi ki?

 

"Furkan," dedim kısık bir sesle tekrardan. Başını kaldırdı hemen. "Melemenini ye." dediğimde gözlerime yaşlar akın etti. "Ben yiyemiyorum diye sende yiyemeyecek değilsin." dediğimde bakışları gözlerime takıldı.

 

"Bunu için ağlayacak mısın?" dedi. Bende ona kafamı salladım.

 

"Ağlarsan kendimi vururum. Çok ciddiyim."

 

"Ben ağlıyorum diye canından mı vaz geçeceksin. Sus Furkan." dedim burnumu çekerek. Yemek yiyen insanlara baktım. Annecim bana bu gördüğün hak mı yani?

 

Aniden elime kapanan elle irkildim. "Göz yaşına can alır can veririm. Evet, sen ağlıyorsun diye canımdan vaz geçerim." dediğinde öylece kaldım.

 

"Zeynep abla, gelinlerim ve ben bu gün çarşıya çıkıyoruz. İtirazı olan sonsuza dek sussun." dedi Zana hala pat diye.

 

İki romantik dakikamız olmasın zaten bizim. Evet, biz hep odun kalalım.

 

"Hala, olmaz." dedi Furkan uyaran gözlerle. Bende Furkana anlam veremeyerek baktım. Bu kadar itiraz etmesinin bir nedeni olmalıydı yoksa çok saçma tepkilerdi.

 

"Karını ve bebeni yemeyecegim Furkan efendi. Kızlar bir gezsin şöyle." dedi kaşlarını çatarak.

 

Zehra ile bakıştım kısa bir an. Onun pek de gidesi yoktu sanki. Gözleriyle yemeğimi işaret etti. Bende ona sorunlu yeğenini. Hafifçe ve bir o kadar sessizce güldü.

 

Komik mi? der gibi baktım.

 

Evet dercesine baktı o da.

 

"Siz gözünüzle mi anlaşıyorsunuz?" dedi Kaya abi bize hayret ederek. Ben bile bize hayret ederken bu normaldi.

 

"Ağam." dedi takım elbiseli bir adam içeri girerken.

 

"Kerem Ak diye bir adam geldi. Eve girmek istedi." dediğinde buz kestim.

 

Keremin burada ne işi vardı.

 

"Neden gelmiş?" dedi Furkan dişlerini sıkarak. Kaya abi ayağa kalktı hızla. O kapıya giderken Furkan bana baktı.

 

"Demedi Ağam." dediğinde Furkan da ayağa kalktı.

 

Mardin anılarıma hoş geldiniz. Ama malesef her güzel şeyin bir sonu vardı.

 

《Bölüm Sonu》

 

Selam sevgili okurlarım

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Tekrardan diyorum ilk kurgum olduğunu ve acemi oldugumu unutmayın.

Allaha emanet olun...

Bölüm : 14.01.2025 21:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...