Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3-Karımsın

@nur_yvn

 

 

Oy vermeyi unutmayın!..

 

 

Kıymetli yorumlarınızı bekliyorum. Kimseyi yaptığı yorumuyla yargılamam istediginizi yazın lütfen. Ama şahsıma herhangi bir hakaret gelirse o zaman konuşurum.

 

 

İyi okumalarrr.

🍂

 

Bazen hiç beklemediğimiz anlarda hiç beklemediğimiz şeyler olur ya. Böyle kalbiniz yerinden sökülüp 'galiba ölüyorum' dediğiniz anlar olur ve çok büyük duygular yaşarsınız. Hah işte ondan bana da oldu.

 

E yani bilmem kaç yaşında insan evladıyım bir zahmet bana da olsun.

 

Kendimi 2 aydır o olayın etkisinden toplamaya ve kulaklarımı ve gözlerimi yalanlamaya çalışıyorum. Yalan söylüyorlar zira. Çünkü Furkan bana gelip "Se-sen-ni ö-ö-pe-bil-lir- mi-miy-yim?" (Seni öpebilir miyim?) demez yani. Neredeyse iki gündür tanıdığı ve buna kesinlikle dikkat çekmek isterim ki belkide iki bile sayılmaz.

 

Allahım tövbe haşa yani estağfurullah ama yani tövbe tövbe de bu biraz hızlı olmadı mı? Kadere boyun eğdik, kader boynumuzu yerinden kopartmaya tenezzül etti.

 

Af edersin kader ama fazla acımasızsın.

 

"Yenge?" dedi karşımda bulunan ve beni dürten Kaya abi. "Yenge?" dedi bir kere daha. "Sen hazırlanmaya çıkmayacak mısın?" dediğinde Kaya abiye dönerek alık alık baktım. Ne vardı da hazırlanacaktım ki?

 

"Ne oldu abi?" dedim zira olay bana da anlatılmalıydı. "Furkan sana anlatmadı mı?" dediğinde kafamı iki tarafa salladım.

 

Adamdan köşe bucak kaçıp ama her dilediğini yerine getiriyordum. Tam kaçamasam da bu konuda başarılıydım.

 

"Bu gün iş yemeği var?" dediğinde biraz şaşırdım. Evden eşofman takımıyla çıkmıştı. "Demedi abi bana öyle bir şey." dedim ve yerimde rahatsızca kıpırdandım.

 

"Dur, şimdi anlarız." dedi ve cebinden telefonu çıkarttı. Bir şeyler yazdı. Sonra okudu. Sonra tekrar yazdı. Tekrar okudu. Sonra tekrar yazdı.

 

"Abi ne oldu?" dedim ve kafasını kaldırdı. "Bu iş yemeği farklı faktörlerde olacağı için sen gitmiyorsun yengecim." dedi ve ayaga kalktı. "Ne kadar kadınlar çoğunlukta olsa da..." diyerek bombanın fitilini ateşlemişti.

 

Ne demek kadınlar çoğunlukta!?

 

"Abi!" diye bağırarak peşinden koştum. "Nerede olacak?" dedim ve ekledim "Merak ettim yani ondan şey ettim." dedim saçma ve rezil rüsvan cümlemi sonlandırarak.

 

"İstersen beraber gidebiliriz?" dedi ve "45 dakika içinde hazır ol." dedi ve dışarı çıktı. Bende koşa koşa odaya gittim. Ancaydı.

 

Odaya dalar dalmaz elbise seçmeye başladım. "Hangi renk....hangi renk....." diye mırıldanırken gözüme o elbise takıldı.

 

Siyah ve saten, ince askılı ve güzel dekolte veren, dizlerimde bir karış yukarıda ve fırfırlı. Bunu alırken onun aklı neredeydi? Neredeyse nerede ama şu anda işime yarayacaktı. Altına siyah topuklu bir ayakkabı aldım. Bilekten baglamalı olması ayrı bir hoştu.

 

Bunlarıda aldım ve banyoya gidip hepsini giydim. Aynadan kendime baktım ve sarı saçlarımı düzleştirip güneş gözlüğü taktım. Sonra kırmızı rujumu sürdüm. Bordo mu olsa diye de bir düşünmeden edemedim ama neyse. Şu anda bordo mu kırmızı mı kavgası edemezdim. Hem tatlı hem havalı olmuştum.

 

Zincir saplı orta uzunlukta olan siyah çantamı da alıp odadan çıktım. Evde

kimse yoktu. Ben dışarı çıktığımda

Kaya abi arabasına yaslanmış beni

bekliyordu. Bende emin adımlarla ve topuklu ayakkabılarımın oluşturduğu ritimle ona doğru yürüdüm.

 

Topuklu ayakkabı her zaman öz güven verir.

 

"Nasıl olmuşum?" dediğimde Kaya abi beni süzdü."Furan almıştı. Bu güne kısmetmiş." deyip arabaya bindim. O da benim peşimden indi. "Furkan beni öldürsün istiyorsan başarılı gidiyorsun." dedi ve arabayı çalıştırıp evden uzaklaşmaya başladı. "Merak etme abi o sana dokunmadan ben onu öldürecegim" dedim.

 

"Kalp krizinden öldürecegin kesin"

 

"2 aylık kocam kadınların çogunlukta oldugu bir ortama bende habersiz gidiyor. Buranın altını çizmek istiyorum benden habersi. İskele babasımıyım ben burada?" dedim ve kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ben iskele babasımıyım?" dedim ve cevap bekledim.

 

"Estağfurullah yenge" dedi ve direksiyonu saga kırdı.

 

"Size neden ağam diyorlar?" dedim konuyu degiştirerek. "Aşiretiz. Mardinde rahat vermediler buraya geldik." dedi çok rahat bir sesle. Kendine gelecek olursak...koyu lacivert takım elbisesi ve yapılmış olan saçlarıyla gayet ciddiydi.

 

"Anlıyorum." dedim ve telefonumu elime aldım. Biraz telefona baksam iyi olacaktı.

 

"Beni Furkan mı buldu da istedi?" dedim instegramda boş boş gezinirken. Hoştu böyle.

 

"Bilmiyorum yenge." dedi ve kırmızıda durdu. "Sen ne gibi koşullarda bunu kabul ettin?" dedi bana dönerek. Ben ise asla ona bakmadım.

 

"Mecbur dediler." dedim ve ona döndüm. "Mecburi bir evlilikte olsa kocamın kadınların içinde ne işi var abi!" dedim gerginliği dağıtmaya çalışarak. Ne gerek vardı. Resmen kocamı basmaya gidiyordum.

 

Bu dediğime güldü ve yeşil ışıkta geçti. Biraz sonra bir restorantın önünde durdu. Ben arabadan inerken Kaya abi tereddütdeydi. "Aceba girmesek mi?" dedi ve o da indi. Büyük olmasına rağmen yine de küçük kardeşine saygısı vardı.

 

"Girelim." dedim ve ileri adımladım. Topuklularla taşların üzerinde çıkardığım sesler yankılanıyordu.

 

"İçeri giremezsiniz efendim." dedi kapıdaki güvenlik. "Bu güne özel burası kapatıldı." dedi beni uyararak.

 

"Leyla Kılıç." dedim.

 

"Kaya Kılıç." dedi Kaya abide.

 

Adama aydınlanma geldiği için hemen kapıyı açtı. "Buyrun efendim."

 

Biz içeri girerken onlardan biride bize eşlik ediyordu. Adam bize yolu gösterdi ve çatal bıçak seslerinin olduğu yere gelmiştik.

 

Kapıdan girmeden önce Kaya abiye baktım. Bize eşlik eden adam çoktan gitmişti. Kaya abi bana cesaret verince kapıyı açtım ve içeri girdim.

 

Girdik bir alamete gidiyoruz kıyamete adlı çalışma..çok haklısın be usta.

 

İçeri girer girmez ortama bir sessizlik çökmüştü. Herkes bana bakarken benim hedefim bana sırtı dönük olan kocamdı. Kocam da kocam. Ben sana ne yapayım kocam?

 

Yanındaki kadın sekreteri olmalı ki fazla dibindeydi. Haddinden fazla hemde.

 

"Selam." dedim beni süzen herkese. Ne yapsaydım! Kocamın yanında ona sırnaşan bir kadın varken.

 

Topuklu ayakkabım zeminde, sessizliğe zıt bir şekilde melodik sesler çıkartırken bana sırtı dönük olan Furkanın tam arkasına kadar ilerledim.

 

"E devam edin siz." dedim ve mahçup bir şekilde baktım. Yalandı oysa "Kusura bakmayın sizi de böldüm ama kocam burada ne yapabilirim ki?" dedim ve bana inatla bakmayan kocamın omzuna dokundum. "Sende devam et kocam." dediğimde yanındaki kadın ayaklandı.

 

"Buyurun efendim." dedi ama onu geri çevirdim. "Sen devam et ben başka bir yere otururum." dediğimde kadın oturmadı. "Otur otur" dedim hızla ve masanın diğer başına ilerledim. Kaya abi de masanın diğer başındaydı. Bu sırada kombinimi gören Furkana zerre bakmadım. İki tane adam vardı ve araçları boştu. Hatta iki kişilik bir boşluktu. Bende oturdum tabi.

 

"Efendim sizin buraya oturmanız daha doğru." dedi ve ayaklandı. "Bence değil. Sen otur." dedim ve saçlarımı geri savurdum. Furkana baktım sonra.

 

Kızgın boğa yanında halt etmiş bir haldeydi. 'Ne bakıyün' diyen amca misali kafamı hafif salladım ve bildirim geldi.

 

Hadi canım! Adam bakmadan mesaj mı yazdı?

 

"Yanıma otur Leyla." yazmıştı.

 

"Hayır burası rahat." gözlerine bakarak da gönderdim. O da bakmıştı ve yazmıştı.

 

"Burası daha rahat."

 

"Gelirmisin?"

 

"GELMEYECEGİM." dedim ve ona sinirle baktım.

 

"Onu bana haber vermeden önce düşünecektin." dedim ve mesajlaşmayı bitirip bildirimleri kapattım. Yeterdi yani.

 

"Beyfendi buranın olayı nedir?" dedim yanımdaki otuzlu yaşlarında adama. Adam da baya taştı desem doğru bir tabir mi olur bilemem.

 

"Furkan bey yeni ortaklarıyla kaynaşıyor." dedi ve karşıdaki adamları gösterdi. "Onlar yeni." dedi ve yemeğine döndü. Ben karşıya bakarken karşıdaki çocuğun da bana baktığını sonradan fark etmiştim.

 

Bana mı dekolteme mi tartışılırdı tabii.

 

"Furkan bey herkes önüne dönsün dedi beyler." dedi ve kadın ayağa kalkıp dışarı çıktı. Furkan da bana gel işareti yaptı. Omuz silktim. Bana neydi?

 

"Furkan sana kim sözcülük yapacak?" dedi Kaya abi.

 

Furkan beni gösterdi "Ge-gel." dedi ve nefes aldı. Adam sinirden kızarmıştı. Bu sefer kayıtsız kalamadım. Şaka şaka hâlâ bana neydi doğrusu.

 

"Yenge? dedi Kaya abi gülmemekle cebelleşir gibi. Ona da omuz silktim.

 

Bana neydi? Yani bana neydi?

 

Zamanında yediğin hurmalar yavrum sonra tırmalar diye boşu boşuna dememişler. Adamlar bol keseden sallamamış.

 

"Abicim sen tercüman ol kardeşine de şu yemek bitsin." dedim ve geri yaslandım.

 

"Sen yapsan daha iyi olur." dedi ve yemeğe başladı. Yoksa gülecekti.

 

"Ben buraya davet edilmedim. O yüzden istemiyorum." dedim ve bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için ileri uzandım. "Davet edilmedigim yere gelmek adetim değil. Ama insanın kocası olunca," dedim ve yüzüğünü gösterdim "her yere gidiyor." dedim ve telefona bakmaya başladım. Yemek yiyecek değildim.

 

"Bence bu yazılımı şu şekilde değiştirelim..." dedi adam bir konu hakkında fikir vererek. Ben telefona dalmıştım.

 

Yanımdaki hareketlilikle yanıma döndüm. Yanımda Furkan vardı. Yanımdaki adam başa geçmişti. Furkan bana telefonunu uzattı.

 

"Eğer karşındaki adamın beynini dagıtmamı istiyorsan devam et. Burada oturmaya devam et."

 

Ona baktım ve kulağına yanaştım. "Sende bu kadının sana bakmasına daha fazla müsade et. Et de bende gözlerini oyayım." dedim ve uzaklaştım. Kadın birden ayaklanıp çıkınca da şok olmuştum.

 

1 saat sonra...

 

"Daha fazla konuşacak bir şey kaldığını sanmıyorum." dedi ve Kaya abi ayağa kalkıp Furkanın yanına geldi. Furkanı aldı ve bana göz kırptı. "Kalk yenge. Kulağından kan akmadan gidelim." dedi mırıltıyla. Kapmıştım olayı.

 

Ama naz yapma gibi de bir lüksüm yoktu. Daral gelmişti zira. Hemen kalktım. Furkan ve Kaya abi ilerden giderken bende son kez 'iyi akşamlar' dedim ve oradan uzaklaştım.

 

Onların peşindeyken hafif kaşlarım çatıktı. Neden olmasındı. Bana haber vermeliydi. Restorantın bahçesine çıktığımızda araba çoktan gelmişti. Kaya abi Furkanı kucaklarken arkaya koydu. Bu da demek oluyordu ki ben arkaya binecegim. Sandalyeyi alıp bagaca koydu sonra. Furkanın yanını gösterdi.

 

"Buyur yenge." dedi elini uzatarak.

 

"Yok sen buyur abi." dedim bende aynı şekilde.

 

"Otur yenge."

 

"Ben neden oturuyorum?"

 

"Senin kocan." dedi daha ne olmasını bekliyorsun dercesineydi bu.

 

"Benim kocam olduğu kadar da seninde kardeşin. Sen otur." dedim inatla.

 

"Arabayı sürebilirmisin?"

 

Kafamı iki tarafa salladım.

 

"Ehliyetin var mı?"

 

Kafamı iki tarafa salladım.

 

"Bak yengem hiçbir şeyin yok. Şimdi Allah aşkına otur." dedi ve kapıdan kaçıldı. Furkan bana gel işareti yaptı. Oflayarak gittim ve bindim. Anında arabanın ön perdesini kapattı. Ne gerek vardı. Ama Kaya abi de binmemişti.

 

Tamam boku yemiş olabilirim.

 

Bacağıma değen elle düşüncelerden sıyrıldım. Bacağıma ve göğsüme yumuşakça ikişer kere vurdu. Sonra,

 

"Bu-bu n-ne?" dedi sinirle.

 

"Ya vurmasana" dedim sinirle elini iterek. "Hayvan herif çok güzel oldum bir kere!"

 

O bana sinirli sinirli bakarken bende aynı duygular içindeydim. Telefonunu eline aldı ve bir şeyler yazdı. Bu sırada benim telefonumu aldı ve bana verdi. Baktığımda mesaj atmıştı. Sesini açtım telefonun.

 

"Sana çirkinsin demedim zaten. Bu çok açık!" yazmıştı. Bende ona mesajla karşılık verdim.

 

"Dağ ayısı!" yazdım ve ifadesine baktım. Kaşları havalandı ve sinirle yazmaya başladı. Bana da bir süreden sonra mesaj gelmişti.

 

"Af edersinde gavat değilim."

 

Mesajı okuduktan sonra biraz çözümlemeye çalıştım. Ama yok gülmeyecektim.

 

"Mağarana geri dön." yazdım ve mesajımı gönderdim. Mesaj sesi gelince baktı ve bana döndü.

 

"S-sus" dedi ve perdeyi açtı. Kaya abi de hemen bindi arabaya. Kaya abi güldü gülecek gibi duruyordu ama kendini toparladı. "Eve gidiyoruz değil mi?" dediğinde kafasını salladı Furkan. Ya sabır çeker gibi kafasını çevirdi.

 

"Güzelim diye kıskanma." dedim ve telefonumu alıp kamerayı açtım. Onu da kadraja alarak fotoğraf çekindim ama o görmedi. Hemen instegrama girdim ve şarkı aramaya başladım.

 

Şarkılardan en sevdigimi seçtim.

 

Sezen Aksu/Zalim

 

Senin Allahın yok mu diye başlayarak devam etti. Bence güzeldi ama o bayılacaktı.

 

Gerçek bir bayılmadan bahsediyorum.

 

Ben hikayeyi attıktan biraz sonra telefonuna bildirim gelmişti. O telefonuna bakarken bende boş boş telefonuma baktım. Ama bakamadım desem daha doğru olurdu. Çünkü elimden telofon ışık hızında alınmıştı ama şükürler olsun ki ekran kapanmıştı.

 

"Ne yapıyorsun ya!" diye bağırarak üzerine doğru ilerledim. O da ekrana saydırıyor olmalıydı. "E-ekra-ranı a-aç." (Ekranı aç.) demişti.

 

Bende ona omuz silkerek uzaklaştım. "Ne yapacağını söyle?" dedim. Tabi sinir küpü gibiydi. Sonra kendi denedi ama bulamadı. Nasıl bulsun? Şifrem 1903'tü.

 

Koyu beşiktaşlı olmak bunu gerektirirdi.

 

"Sö-söy-lle." (Söyle) demişti ama bu o kadarda kolay değildi. Bana ne?

 

"Neden istiyorsun?" dediğimde Kaya abi gülerek telefonu kapattı. "Furkanı vur ama o hikayeyi sil yenge. O ne öyle?" dediğinde güldüm.

 

Sebebi anlaşıldı. Kıskançlık kokuyordu buralar.

 

"Çok güzel çıktık ama kocam," dedim Furkana bakarak. "Neden sileyim?" dedim. Sustu ama gözleri hala sinirle bakıyordu. Hatta yavaş yavaş renk degiştiriyordu.

 

"S-sil!" dediğinde omuz silktim. Telefonumu elime aldım. Sonra ekranı açtım ve görenlere baktım. "Bak kaç kişi beğenmiş bizi." dedim sevinçle. Ama bu sevincim öylece kursağımda kaldı. Telofonu aldı ve sildi.

 

"Hadsiz!" dedim sinirle. Kocam olması telefonumu alabilecegi anlamına gelmiyor. Küskün bir ifadeyle kollarımı birbirine bağladım. Kafamı cama çevirdim. "A-al." dediğinde ona asla dönmedim. "Senin olsun." dedim ve gözlerimi kapatıp kafamı cama yasladım. Yorucu bir yemek değildi ama yorulmuştum. Sonuçta trip atmak ve laf sokmak da kolay değil.

 

Omzuma değen be çeken elle gözlerimi açtım. Şu anda Furkanın gögsündeydim. Ben alık alık dururken o nefes aldı. "Bu-bura-da u-uyu." (Burada uyu) dedi ve üzerime bir şey örttü. Bu ceketiydi. Ne ara çıkartmıştı?

 

"İstemem!-" diyerek çirkeflik yapacakken gözüme sokulan telefonla sona doğru sesim kısıldı.

 

"Sana soran olmadı." yazmıştı.

 

"Ne demek bana soran olmadı ben uyuyacağım ya!" dedim ve onu itmeye çalıştım. Başka bir yazı daha gördüm.

 

"İnat etme güzelim. Hele abimin yanında hiç etme." yazmıştı. E dinledik bizde onu paşa paşa. Sokuldum hemen sıcak bedenine. Canıma minnetti. Uykum vardı çünkü. O da benim üzerimi örttü ama o sırada bir şey oldu. Araba durdu ve Kaya abi indi.

 

Kafamı kaldırdım "Araba niye durdu? Kaya abi neden indi? Bir şey mi oldu?" diyerek sorularımı peş peşe sıraladım Furkana bakarak. O bana hayranlıkla bakarken birden bozdu.

 

"Se-sen-nin da-da-ha i-i-yi u-uy-yu-ma-man i-içi-çin" (Senin daha iyi uyuman için) dediğinde biraz donmuştum.

 

Arabayı ben uyuyayım diye durdurmuşmuydu?

 

Romantiklik anlayışınızın annesinin ellerinden öpüyorum. Saygılar.

 

"Saçmalama devam edelim uyurum ben." dedim. Uyurdum ki ben her türlü. Ne gerek vardı? Bildirim sesiyle telefonuma baktım.

 

"Sen ciddi olamazsın?" yazıyordu. Bende bu mesaja en güzel şekilde cevap verdim.

 

"Yoo çok ciddiyim. Gidelim." kafamı kaldırıp ona baktım. Kaya abi de arabaya geliyordu. "Sus uyuyacagım." dedim ve yerime kuruldum.

 

Ne olmuş yani kocamı tersleyip göğsünde uyuduysam.

 

Evet, gerçekten uyumuştum çünkü saçlarıma değen eller ve bedenime sıkı sıkı sarılan ceketi hatırlıyordum. Ha bir de ihanete uğradım.

 

"Benim haberim yoktu. Üzerinde trençkot vardı. Nereden bileyim ben müneccimmiyim?" diyen Kaya abi ile sırtım sızladı.

 

Alacağın olsun abi!

 

🍂

 

 

Kendimi yapraklarda dolu bir bahçede görüyordum. Her yerde turuncu sarı ve yeşil karışımı yapraklar vardı. Zannımca sonbahardaydık. Yoksa bu kadar ağacın neden yaprağı dökülsün? Ama ağaçlarda hala yaprak var.

 

Kendimi yaparakların içine atıyorum ve kelebek yapıyorum. Ama sonr başka bir şey oluyor. Furkan koşarak bana geliyor ve ağaçların yaprakları hızla dökülüyor. Hiçbir ağaçta yaprak kalmadığında Furkan yanımda oluyor. Tabi bende kocamın ayakta olmasına gülerek bakıyorum. Ayakta çünkü.

 

Hemen sarılıyorum ama o beni itiyor. Hem de çok hızlı itiyor. "Sarılma!" diye bağırıyor. Bunu derken kekelemiyor ve ben daha fazla gülüyorum. Bagırmasına rağmen yeniden sarılmayı deniyorum. Yine beni geri itiyor. Ama bu adam neden böyle.

 

"İtme." dedim gülerek. Mutluydum ve sanırım şu anda bayılacaktım.

 

"Git! Ben seni kandırdım!" dedi ama dedikleri zerre umrumda değildi. "Gel buraya." dedim sevinçle. Sarıldım. Daha da sıkı sarıldım.

 

Sonra gözlerim karardı. Ama bu rüyadan uyandığım icindi. Yavaşça yanımdaki adama baktım. Aramızda sarıldığım yastık vardı ve ben genelde sabah bunu bulamıyordum.

 

Benim gözüm otomatikman kapanınca yastıkta aramızdan uçtu gitti. Kollarım ve bacaklarım boşa çıktı. Yastık 1 metre kadar vardı. Birden belime değen elle gözümü bir kaç saniye kadar açık tutup kapattım. Furkandı bunları yapan. Belimden tutup beni kendine çekti. Kollarımı beline doladı ve bacağımı bacağına koydu. Sonra saçlarıma derin bir öpücük kondurdu. Bana sıkı sıkı sarıldı.

 

Bu adam bana aşık(!) Demedi demeyin sonra.

 

Aramızdaki yastığı ayak uzumuza fırlattı. Her sabah bulduğum yere yani. Gece ben tepmişimdir diye düşünüp utanırken beni keyifle izliyordu. Yani belli oluyordu kim utanır kim utanmaz.

 

Ben ona sokuldum ve daha sıkı sarıldım. Bacaklarımı sardım. "Sen biraz sapık mısın?" dedim hafif gülerek.

 

"Nedense her gece yastıkları senin aldığını düşünüyorum?" dediğimde kasıldı. Şerefsizlik paçalarından akarken öksürdü.

 

"N-ne a-ala-ka-kas-sı v-va-ar?"(Ne alakası var?) dediğinde gülmeden edemedim.

 

"Benim kocam bir sapık."

 

"S-sus" dedi yalancı bir sinirle ama baya gıcık bir tondaydı.

 

"Sapıksın."

 

"Ka-kar-rım-s-sın."(Karımsın.) dediğinde dudağımda saçma ve minik bir tebessüm oluştu. Neden malım ya ben?

 

"Uyu." dedim ve gözlerimi huzurla yumdum bir zaman sonra da uyumuştuk

 

 

***

 

"Uyan Furkan." dedim ve onu güzel bir sarstım. "Uyansana ya!" dedim işimi çirkeflige vurarak. Bu işin böyle olmayacağıda belliydi. Biraz romantik olmalıydık.

 

Hemen gittim ve sehpadaki sürahiyi alıp hemen geri döndüm. Romantikligin dibine vurarak. "Kocam uyanacakmısın?" dedim ama o sadece "ıı" gibi sesler çıkarttı. "Peki." dedim ve en romantik şekilde kocamı uyandırdır.

 

Tabikide sürahi elimden yanlışlıkla(!) kaydı ama düşmedi ve bir miktar su bu yanlış doğrultusunda kocamın üzerine boşaldığı. Yani ne olmuş ıslandıysa ve böğürerek kalktıysa? Bence çok romantik bir sabah oluyordu?

 

"Günaydın!" diye bağırarak sürahiyi yerine bıraktım. "Tık, güneşim doğdu." dedim ve yataga oturdum. O hala şok etkisindeydi. Ama bu çokta uzun sürmedi. Kaşlarını çattı ama sonrasında güldü. "Gü-gün-na-ydın." dedi ve kolumdan tuttu. Ben ona bakarken o beni aniden kendine çekti ve yanağımdan öptü. Bir tık ıslaktı tabi. Neticede ıslak bir romantiktim.

 

Lan adam beni öptü ben ne diyorum!

 

Ben kızarırken beni kucagın çekti. "Dur." dedim içime kaçan ve kendini kafif belli eden sesimle.

 

"Ka-kar-rım!" (Karım!) dedi gülerek. Ben düşüyordum bu deyişlerine ama hemen kahvaltıya gitmemiz gereken konular vardı. "Banyo!" diye bağırdım. Gereksiz heyecandı bu. O da beni onayladı ve hemen kalkmama müsade etti.

 

Banyoya girdik.

 

30 dakika sonra...

 

"Bana sıçratmasaydın suyu böyle gidebilirdim." dedim ve gömleğinin düğmelerini ilikledim. Yakasını düzeltip kravatını aldım ve bağlamaya başladım. Yarım saat önce resmen su savaşı yapmıştık. Ama o zaten malum çıplak olduğu için onda etkisi yoktu.

 

"Ama kocam olacak herif," dedim ve kravatı kontrol ettim. "Yani sen," dedim ve kol düğmelerini aldım. "Beni hu duruma soktu." dedim ve kollarını da hallettim. Şaheserime bakıp ceketi aldım. Arabanın arkasına astım. "Kaya ab-" diyecekken kapı çaldı. Ve her zaman olduğu gibi Furkana baktım. "Gir!" dedim ve yine her zamanki gibi Kaya abi giriş yaptı.

 

"Günaydın." dedi ve Furkanı sandalyesine bıraktı. "Görüşürüz." dedi ve çıkışa yöneldi. "Teşekkürler abi." dedim ve o da zaten çıkmıştı. Furkanın telefonuna uzandım ve eline verdim.

 

"Gidiyoruz." dedim ve onu kapıya iteledim. Kapıdan çıkarken bir takım sesler duydum.

 

"BEN ONU SEVİYORUM. SİZİ NE ALAKADAR EDER!" diye bağıran Ayçanın sesi geldi.

 

"Bu kızı boğmak istiyorum." dediğimde güldü ama sonraki sesle gülüşü soldu.

 

"KEREMLE EVLENECEGİM." diye bağırdı Ayça. Ama bu Kerem ismi beni bir ürpertmişti. "Sakın ol kocam. O değildir." dedim ve o da "Be-ben-ce de" (Bencede) dedi ama.

 

"Yegeninizi canım pahasına korurum." dedi. "Onu seviyorum." demişti. Ben de biraz şoktum ama ağzımdan "En yakın silah nerede?" diye şaşkın bir soru cümlesi döküldü. Telefonuma bir mesaj geldi.

 

"Makyaj masanın çekmecesinin hemen altında 2 tane silah var." Bu gelmişti ve atanda belliydi. Hemen koşarak odaya gittim ve makyaj masamın altına baktım. Harbiden de silah vardı. İkisini de aldım ve koşarak geri döndüm.

 

"Biri senin biri benim." dedim. Süt çocuğu değildik. En iyi şekilde silah kullanmasını da biliyorduk. Ben silahı belime atarken o da altına sakladı. Ben onu ileri iterken içerideki sesler sakinledi. Bu sefer ben "Hoşgeldiniz." dedim. Çünkü Ayça da bayadır yoktu.

 

"SUS!" diye bağırdı Ayça. Bende ona kınarcasına baktım. "Bağırma." dedim ve Furkanın sandalyesinin kenarına oturdum. "Ben sana bağırdım mı?" dedim ve yanındaki adama baktım. Hemen bakışlarım yanıma döndü.

 

"Ortalık karışır diyorum ben." dedim ve o da elini 'bende' dercesine evet yaptı. Bende onlara döndüm. "Ayıp olsun veya olmasın şu anlık umrumda değil," dedim ve yüzümü ekşittim onlara

bakarken. "Burada ne oluyor?" dedim. Furkan sinirli değildi. Bence bir daha asla Kereme bakmayacağım biliyordu ve bunun rahatlığıyla hareket ediyordu.

 

"Sana ne!?" diye bağırdı Ayça. Artık sabrım yoktu. "Sen o ses tonuna sakip çık." dedim ve kalkmaya yeltendim. Ama elimi tutan elle durdum. Kerem ve Furkanın bakışları kesişti. Kerem ellerimize baktı. O bakınca bende sıkıca tuttum Furkanın elini.

 

"Yoksa ben sahip çıkarım." dedim. Bu sırada Furkanın babası araya girdi.

 

"Sakin ol kızım." dedi ve onlara döndü. "Ne yaparsanız yapın ama ne beni ne de ailemi rezil edin." dedi ve arkasını döndü.

 

"Burada kalacaksınız." dedi ama bunu demesiyle Furkanın elimi sıkması bir oldu. Bir şey yap diyordu birnevi. Yaptımda.

 

"Olmaz baba." dedim ve Keremi gösterdim. "Bilirsin zaten. Eski nişanlım o benim. Aynı evde kalmam." dedim ve bana döndü. "Başka çare yok." dedi. O da sanki bazı şeylere mecburmuş gibiydi.

 

Gülümsedim. "Var baba." dedim ve Furkanla silahlarımızı çıkarmamız bir oldu. "Ölürse sıkıntı olmaz." dedim. Şu anda çaktırmadan bana tebessüm ediyordu.

 

"Hele bir dene de gör o zaman senin yuvan nasıl yıkılıyor. Engelli kocana güvenme." dedi ve yanındaki adamın elini tuttu. Adam bile denmezdi ona.

 

"Benim seçtiğim kişi engelli değil." dediğinde gayet rahattım. Furkanın elini tuttum ve gözlerine bakarak gülümsedim. "Benim kocamın kalbinden engeli yok." dedim.

 

"Benim kocamında yok." dediğinde ortama sessizlik çöktü. Hemde en agırından.

 

"Hadi canım." dedi Kaya abi.

 

"Allahım yardım et." dedi Furkanın annesi.

 

Bu asalaklar çoktan evlenmişlermiydi?

 

Hepsini camdan savuştursam kim ne diyebilirdi ki?

 

 

 

《BÖLÜM SONU 》

 

Merhaba! Bölümü nasıl buldunuz?

 

Ne olmuş yani her bölüm ayrı bir kaosa pencere açıp 'gel kardeş kaosları buraya alıyoruz' diyor isem?

 

Benim ne suçum var? Ayça sevmiş Keremi, Kerem sevmiş Ayçayı.

 

Neyse...

 

Furkan ve Leyla çiftçimizi nasıl buluyorsunuz?

 

Kıymetli oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Loading...
0%