🍂
Kendi kabusunuz kendinizedir ama bazen başkasının kabusunu da üstlenirsiniz. Evet, bunu yapan merhametli ve sevgi dolu insanlar vardır. Böyle o kişi mutlu olsun diye kendinizi yırtarsınız ve sonucunda o da gider başkasıyla eğlenir. E senin yüzünü ben güldürdüm sen de benimkini güldür demezsiniz ve o kişinin onunla mutlu olmasını izlersiniz. Konumuzla alakası pek olmasa da ben bu kategoride yer almıyordum.
Ben Furkan'ın kabusu sayılan bir şeyi üstleniyordum. Engelini ve konuşmasını. Ve ona kendini iyi
hissettirmek için utanma duygumu hiçe sayarak ve onun engeli yokmuş gibi davranarak toz pembe yalanlar söylüyorum. Karşılığını gülümseme ile alıyordum. Bende mutlu uluyordum. İşte bu şekilde o kategoride yer almıyordum.
Hızla soğuk zeminden kalktım. Oda sıcak olsa da zemin soğuktu. Önümde aynı şekilde oturan Furkan'a baktım. "Kaya abiyi çağıralım." dedim. Furkan elini cebine attı ve telefonu çıkartıp mesaj attı. Benim ona gücüm yetmezdi. Ve bu nasıl olmuştu? Ne zaman gelmişti?
"Sen nasıl düşmeyi başardın, Furkan?" dedim merakla. Burnumu nazikçe çekmiştim. O da bu hareketime güldü. Bende ona ters ters baktım. Duygusaldım ve üzerime geliniyordu şu anda.
Kapı çalındı.
Bende Furkan'a bakıp "Gir!" dedim.
Aramızdaki sözsüz bir anlaşmaydı.
"Bu kadar mı düştün be!?" diye dalga geçerek Kaya abi içeri giriş yapmıştı. Ama şakanın sırası değildi. "Abi şimdi bize güzel bir çıkış lazım." dedim ve Furkan'ı gösterdim.
"Belkide o çıkışın beli ağrıyor. Ne biliyorsun yengecim? Çıkışa da yazık." dedi ve Furkan'a ters ters baktı. "Sen çık yenge geliriz biz. Ortalık karıştı." dedi ve Furkan'a yaklaştı. "Bir dakika," dedim ve ortaya savurduğum eşyaları alıp yatağa koydum. "Yada gitmeyeyim." dedim. "Ben de yardım edeyim." dedidiğimde Kaya abi beni yaka paça kovmuştu. Odadan çıkmamla tablolarla göz göze geldim. Sonra direk salona yöneldim.
"FARE Mİ O?" diye bağırdı Ayça. Bir fare miydi olay! Ne yani fare mi karıştırdı ortalığı.
"Ne oluyor?" dedim herkesin görüş acısına girerek. Ayça üzerinde kırmızı bir elbiseyle dikiliyordu. Sonra annem de orada ona destek veriyordu. "Tamam kızım sakin ol. Yok bir şey. Bak kınayı da döktün." dediğinde asıl olayı anladım. "Kına yok mu? Var daha." dedi. Bu sırada bende geri döndüm ve takım elbisesiyle çıkan Furkan'ı gördüm. Takımını değiştirmişti. Gömleği de siyahtı. Kaya abi de yanında dikiliyordu.
"Hemen geliyorum. Siz bu eğlenceli ortamda takılın." dedim ve koşarak odaya gittim.
Odaya girip kapıyı kapattım ve elbisemi alıp banyoya koştum. Direk olarak kapıyı kitleyip soyunmaya başladım.
Kırmızı elbisemi aldım ve giymeye başladım.
15 dakika sonra...
Kendime son kez baktım. Boy aynasından kırmızı ve beyazın uyumu mükemmeldi. Sarı saçlarımı her zamanki gibi düzleştirmiştim. Güzel olmak suçsa vurun beni diyerekten kırmızı rujumu sürdüm. Odanın içinde tık tık sesler yapan ayakkabılarımla çantamı aldım ve içine telefonumu attım. Artık hazırdım. Kapıya yöneldim ve uygun adımlarla odadan çıktım.
"Erkeğe kına yakılır mı?" diyen Keremin sesini duydum. "İstemiyorum." dedi bu sırada ortama ben girdim. Kenarda duran Furkan ve Kaya abi ile bakıştık.
"Benim kınam için mi bu süslenme." dedi Ayça. Ben ona tip tip baktım.
"Aynen." dedim alayla. İkimizinde elbisesi kırmızıydı. Mükemmel kombinasyon. Furkan'ın yanına gittim. "Gidelim." dediğimde kafasını salladı. Keremle göz göze gelmek istemiyordum. "Nereye?" dedi Kerem.
"Kocamla gezeceğiz." dedim ve aklıma bir şey geldi. "Şimdi sen benim eniştem mi oluyorsun?" dediğimde Furkan gülmemek için kendini zor tutarken Kerem kaşlarını çattı.
"Evet, tatlım." dedi Ayça.
"Bende sizin yengeniz oluyorum. Yenge deyin bana."
Furkan sandalyesiyle ileriden giderken bende peşine takıldım. Keremin bakışlarını sırtımda hissetsem de arkama dönmeden devam ettim. Şoför arabayı çalıştırmıştı. Furkan arka kapıda beklerken bende hemen kapıyı açtım. Onu da içeri doğru ilerlettim. Sandalyesini çevirdim. Kapıyı şoför kapatmıştı.
Furkan'ın yüzünde tatlı bir tebessüm varken beni süzdü. Tebessüm yavaş yavaş kayboldu ve eli yırtmacıma gitti.
"Bu-bu-ne?" (Bu ne?) dedi eliyle yırtmacımı göstererek. "Yırtmaç." dedim bende. Sonra çantamdan telefonumu aldım elime. Ekranı kaldırdım ve Furkan'a döndüm. Furkan zaten bana bakıyordu. Ve ben bizi çektim. Bizi gören öpüşüyor sanardı ama ben ona tatlı tatlı sırıtmaktaydım.
"Çok güzel olduk." dedim ve instegrama girdim. "Şarkı söyler misin?" dedim. Ama o telefonu aldı. Bir kaç dakika sonra melodi bitti ve sözleri başladı.
Yeterince düşmanım var benim sen bana yoldaş ol.
Yeterince pişmanlığım var benim sen benim iyikim ol.
Akışına bırakamam kaybolur, o benim süslü çiçeğim
Bakışına erir içim buz gibi renklensin gecemiz.
Şarkıyı zaten biliyordum ve hoşuma da gitmişti. Kocam bey bu konuda profesyoneldi. Hemen hikayeye attım. Biraz bekledim ve hikayeme bastım. Kerem ve Furkan görmüştü. Keremin kudurduğuna yemini basabilirdim.
"Hesabımın şifresini vereyim mi?" dedim ve telefonunu elinden aldım. Hesabı onun telefonuna da girdim. Telefonu geri verdiğimde dalga geçtiğimi sandığı için bakmadı bile. Telefonlarımıza aynı anda bildirim geldiğinde de tesadüf olduğunu düşündü. Ben telefonuma gelen mesaja bakarken o da baktı. Zehra mesaj atmıştı. Daha doğrusu alev.
Kız öpüşüyor musunuz?
Mesaja baktığımda utançtan yanaklarımın kızardığını hissettim. Furkan hem şaşkınlıkla hem de muzırlıkla bana baktı. Sonra telefona baktı. Güldü. Sert çehresine uğrayan mutluluğa bende tebessümle baktım.
Alışmıştım.
"Te-tel-le-f-fo-fon-nu-nu ve-ver-ri-" (Telefonunu veri-" derken hemen ona telefonumu verdim. O da bir şeyler yaptı ve telefonumu bana geri verdi. Bende hemen baktım.
Kendi hesabı gözümün önündeydi.
Waov
"Güzel." dedim. Ne diyecektim? "Profillerimize ikimizin olduğu bir fotoğraf koyalım." dedim ve sonra vazgeçtim. "Ben koymak istiyorum. Ben koyayım." dedim ve geçen benim kameraya baktığım onunda bana baktığı fotoğrafı koydum.
Bir süre instagramda takıldıktan sonra bir mesaj düştü. Furkan'dan gelmişti.
Nasıl?
Mesajla profili arasında gitti gözlerim. Benimle aynı koymuştu.
Mükemmel.
Biz onunla mesajlaşıp kıkırdarken ekrana başka bir mesaj düştü. İkimize de gelmişti. Kerem bana yazmıştı.
Biz zamanlar ben vardım. Ve daha iyiydi." yazmıştı. Furkan'ın gözü hafif seğirmeye başladı. Bana baktı. E izin istiyordu. Ben bunun doğru olup olmadığını düşündüm. Kocamın beni kıskanması normaldi.
Görmeyici usulü kocam...
Ekrana başka bir mesaj düştü.
Sizin daha öpüşmediginize bile o kadar eminim ki. demişti. "Tamam yaz." dedim utanarak. Sonra telefonumu elime aldım.
O kadar da emin olma.
Neden öpüştünüz mü?
Evet.
Yalan söylüyorsun.
Neden? Sana yalan borcum mu var?
Leyla beni delirtme.
Bana bir daha yazma.
O adamı öptün mü?
Hayır, öpüştük.
Ne fark eder?
Karşılıklıydı her şey. Bölünmeseydik yatağa kadar yolu vardı.
Sus.
Bu saçma ve utanç dolu diyaloklara bakarken ne diyeceğimi bilemedim.
Bölünmeseydik, yatak, NE!?
Ben ona şaşkınlıkla bakarken o da telefonun ekranını kapattı. Sinirle burnundan nefes verdi. Bana baktı. Yanaklarıma baktı. Dudaklarıma baktı. Her zerreme baktı. Bir mesaj daha geldi. Ona da hızla baktı. Bende baktım.
Bizde bölünmeseydik çok güzel şeyler olurdu. Emin ol.
Furkan mesaja baktı ve alayla güldü. Buna inanmamıştı. Ben inanır ve olay çıkartırız diye tahmin ediyordum. Şu anda gülmesine kalpli gözlerle bakıyordum.
İyi ki bölünmüşüz o zaman.
Ben daha fazla bu mesajları kaldıramayacağım için ekranı kapattım. Furkan'da kapattı. Ben Furkan'a şaşkınlık ve hayranlık karışımı bir duyguyla bakıyordum. Çünkü bana güveniyordu. Bunu ben inkar etmeden kendi içinde bana olan güveniyle beni aklayarak yapmıştı. Biz yan yana yanlız bir ortamda bulunmamıştık. Dedikleri tamamen yalandı. Bir bildirim geldi. Furkan'ın elinde telefon vardı. Yine başlamışlarmıydı? Elinden telefonu almaya çalıştım ama alamadım.
"Ver şunu Furkan çocukluk yapma." inatla bana telefonu vermedi.
"Son uyarım." dedim ve o yine bir oyana bir buyana kaldırdı ve vermedi.
Ayağa kalktım ve ani bir şekilde kucağına oturdum. Bunu beklemediği için öylece kaldı ve bende telefonu aldım.
"Son uyarım demiştim." dedim ve ayağa kalktım. Ama yeniden beni kucağına çekmişti. Ben onun kucağında o da benim arkamdaydı. Bir eliyle saçlarımı sol omzuma topladı ve sağ omzuma küçük bir öpücük bıraktı. Saçlarımı kokladı. Bir eli kalkmamdan korkarcasına belimden karnıma dolandı. Burnu çıplak omzuma değdiğinde "Furkan." dedim inlercesine. Aksi de mümkün değildi. Pozisyonumuz hiç olanaksız şeyleri aklıma sokuyordu.
"D-dur." dedi emir vererek. Sonra beni kendine bastırdı. Hafifti ve belkide istem dışı yapmıştı. Ağzımdan inleme cinsi mırıldanmalar çıkarken araba durdu. Ben de bu duruşla hızla kalktım.
Kapıyı şoför açarken Furkan da sandalyesini hareket ettirdi. O çıkarken ben de arkasından indim. Bir restorantın önündeydik. Güzel bir yerdi.
Benim topuk seslerim ve onun tekerlek sesleri ile içeri girdik. Güzel bir masa vardı. Diğerlerinin aksine örtüsü uzun ve kırmızıydı. Diğer örtüler beyaz ve kısaydı. Ben Furkan'a döndüğümde o da eliyle masayı işaret etti. İkimizde masaya ilerlediğimizde adamlar Furkan'ı sandalyeye oturttular. Tekerlekli sandalyeyi de alıp gittiler. Bende masaya yerleştim.
"Çok teşekkür ederim." dedim ve Masanın üzerindeki eline uzanıp kendime çektim. Tam ortadaydı ellerimiz. "Bu masayla ben neden aynıyım." dedim ve elini sıktım. Masaya pişti olmuştum. Ama bu sorun değildi ve şaka yapmak güzeldi.
Eline telefonu aldı ve mesaj yazdı. Ekranı kapatmadan kenara koydu ve bende ekranı açtım.
Beğenmedin mi?
Sorusuna uyuz uyuz baktım. "Masayla beni pişti yaptın. Neyini beğeneyim?"
dedim ve yüzünün aldığı ifadeye gülmemek için kendimi zor tuttum. Ciddi duruşum ne kadar ciddi olduğumu kanıtlasa da elini sıkmaya devam ettim. Acıtmadan ve nazikçe. Tek elle devam etti yazmaya.
Değiştirelim.
Mesajını görünce güldüm ve gözlerinin masumluğunu baktım. "Şaka yaptım kocacım sen de hiç şakaya gelemiyorsun." biraz daha sesli güldüm. O da beni izledi.
"Buyurun efendim." dedi garson. Menü değilde yemek getirmişti. Furkan'ın sipariş ettiğini anladım. Ne sevip sevmediğimi biliyordu artık.
"Teşekkürler." dedim. Furkan yemeklere baktı. Uzun uzun baktı ve elini şıklattı. Bir şeyler yazmaya başladı. Garson geri gelmişti. Garsona 1 dakika işareti yaptı.
Ben tekila sipariş etmedim. Şarap sipariş ettim. Kırmızı şarap.
Mesajı okuduktan sonra garsona döndüm.
"Tekila değil kırmızı şarap istemiştik." dedim. Garson çaprazımızı yani Furkan'ın sağ arkasını gösterdi.
"Beyefendi gönderdi efendim. Kırmızı şarabınız..." gelen garsonu gösterdi. "Şimdi geldi efendim. Başka bir sorun var mı?" sorun yok dedim ve o da gitti. Kırmızı şarap ve Tekila şişesi yan yana dururken bize bu şişeyi gönderen adamla bakışlarım kesişti. Adam bana göz kırptığında kaşlarımı çattım.
"Kim bu ya?" dedim mırıldanarak. Sinirlenmiştim. Furkan kısa bir an sağ omzundan arkasına baktı ve ne ara sandalyesinden kalkıp buraya doğru gelen adama baktı. Adam sırıtarak buraya geliyordu. Furkan'la bakışlarımız kesiştiğinde. "Sakin ol. Bende." dedim ve Furkan'a güldüm. Cilveli gülüşümü görünce dudağı hafifçe kıvrıldı.
"İyi aksamlar hanımefendi." diyen adamı umursamadan Furkan'ın elini tuttum. Furkan adama adam da bana bakıyordu. "Naz yapacaksınız sanırım. Ben nazlı severim." dediğinde yüzümdeki tebessümü sildim ve en donuk bakışlarımla ona baktım.
"Nazlılara yavşayın o zaman."
"Siz de nazlısınız."
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun? Kocamın yanında bir de!"
"Kocan olmasa okeysin yani?"
Dişlerimi sıkarak Furkan'a baktım. Onun diyeceklerini diyordum ama yapacaklarını daha yapmamıştım.
"Son uyarım. Toz ol." dedim ve ayağa kalktım.
"Üç,"
"Çok güzelsin."
"İki,"
"Bence kocan bana bir şey yapamaz."
"Sıfır!" dedim 1 bile demeden yüzüne yumruğu indirdim. "O yapmaz ama ben yaparım. Yapamaz değil yapmaz. Seninle uğraşmaz." Kocamın engelinin yüzüme yüzüme söylenmesi sinirlenmemek sebep oluyordu. Omzuna düşen başını kaldırdı ve sadistçe baktı.
"Sinirlenince kaplan oldun. Seni yatağımda da böyle görmek isterim." dediğinde yaklaştım ve omuzlarına ellerimi koyup bacak arasına sert bir tekme attım.
"O yatağa seni gömerim!" dedim ve etrafa baktım. Furkan, ben, bu adam ve arkadaşları haricinde kimse kalmamıştı. İki büklüm olan adamdan uzaklaştım.
"Siktirin gidin." dedim ve kimsede tık yoktu. Furkan'ın yanına gittim ve ezbere bildiğim yerden silahı aldım. Şaşkın değildi. "Gidin." dediğimde hepsi yavaş yavaş gitmeye başladı. İki büklüm olan adam da bana sen bittin dercesine bakıyordu. O bitmişti ve bundan haberi olmalıydı. Yoktu çünkü.
Silahı masaya koydum ve Tekila şişesini fırlattım rastgele. Kırılan cam sesi eşliğinde kırmızı şarabı doldurdum. Ona uzattım ve kendiminkini de alıp oturdum.
Ben elimdeki şişeye odaklanmıştım. Kafamı kaldırdığımda bana gururla bakan Furkan'a tebessüm ettim. "İstesen bunları yapardın biliyorum." dediğimde bana bir mesaj geldi.
Yapabilsem yapardım
Bunu önceden düşünmüş olmalıydı.
"İstesen yapardın. Yapabilirsin. Sen her şeyi yapabilirsin." dedim ve şarabından büyük yudumlar alarak bitirdim. Polislerin siren sesleri geldiğinde.
"Gece daha yeni başladı." dedim ve ellerimi havaya kaldırdım.
🍂
"Komiserim bu kadın bana vurdu." elindeki darp raporunu sallayan özürlü ve beyinsiz bukalemuna baktım. Adam harbi bukalemundu. Sanki kendi kendime yavşadım ben. Adam darp raporunu bırakıp arkadaşlarıyla karşımıza geçti. Biz otururken onlar ayaktaydı.
"Şahitlerim var." dedi ve arkadaşları da kafasını salladı. Komiser bana baktığında elimi ona gösterdim.
"Tırnaklarımı yeni yaptırdım." dedim ve ince bileğimi gösterdim. "Adamın yüzü morarmış. Ben bu bilekle bu adamın yüzünü morartamam ki." dedim ve gözlerim doldu. "Kocam yanımdayken bana uygunsuz şeyler söyledi ve başka bir beyefendi bu adama vurdu." dedim. "Sirenleri duyunca da gitti." herkes beni dinlerken bende gözlerimi sildim.
"Ama orada sizden başka kimse yokmuş." dedi komiser bey. "Ama siz değilde kocanızdan şüpheleniyorum." dedi ama sonra "Hatta ondan bile şüphelenmiyorum. Delireceğim." dedi ve adama döndü.
"Lan piç! Sen her türlü hatalısın. Birde boş boş konuşma diğer tarafı da ben morartırım." dedi ve bize döndü.
"Gidebilirsiniz." dediğinde kendi ile birlikte adamaları da çıkarttı. Furkan'ı da sandalyesiyle ben dışarı çıkarttım.
"Eve gittiğimde direk uyuyacağım." dedim. Uyumak istiyordum. Baya yorulmuştum. Adam dövmek ve kocanı mutlu etmek zordu.
*****
Kapının önüne geldiğimizde başım ağrıyordu. İçtiğim şarap beni sarhoş etmişti resmen. Hatta arabada daha da fazla içtiğim için sarhoştum.
"Kocam." dedim kekeleyerek. Onu şu anda iki tane görüyordum. Kocam olduğuna dair mırıltılar çıkarttı.
"Senden iki tane var!" dedim heyecanla. Sonra kafasını tuttum. "İki tane kocam var!" dedim. Sonra arabanın kapısını açtılar. Adamlar "Abi kucağımıza mi alalım yengeyi? Sarhoş." dediğinde ben kendim ayağa kalktım ve kendimi Furkan'ın kucağına bıraktım. "Kucağına sen al beni. Seni istiyorum." dedim sarhoş sarhoş. O gülerken adamlar bizi dışarı çıkarttı. Furkan'ın bacaklarıma ceketini örttüğünü hissettim. Biz kolu omuzumdaydı ve benim de kafam onun göğsünde.
"Kocam." dedim mırıldanarak. "Seni," dedim ve bu sırada içeri girdik. İki kolumu da boynuna doladım. Kucağında cenin pozisyonu aldım. Ceketini daha fazla örttü. İçeride konuşmalar vardı.
"Oğlum bir şey mi oldu?" dedi telaşla. Furkan her ne yaptıysa. "İyi o zaman." dedi ve sesler devam etti.
"Yenge hanım yoruldu mu?" dedi alayla Kaya abi. "Bu gece sana pek verimli olmaz herhalde kardeşim." dediğinde güldüm ve kafamı kaldırdım.
"Kaya abi." dedim kekeleyerek. "Neredesin ya?" dedim. Kaya abi yanıma geldi. "Buyur yenge." dedi.
"Furkan'a yardım eder misin? Şu anda iyi değilim. Kıyafetlerini-" dedim ama yorgunlukla kafamı geri bıraktım. "Ondan." dedi ve bizi itekledi.
"Yardım edeyim mi Kaya?" dedi Kerem.
"Gerek yok." dedi Kaya abi.
"İki kişi zor olur." dedi alayla.
"Kocam bana yardım eder kapat çeneni Kerem." dedim ve Furkan'ın gömleğine bir öpücük kondurdum.
"Dimi?" dedim sadece onun duyacağı bir tınıyla.
"Hıhı." dedi ve biz de bu sırada odanın kapısının önüne gelmiştik. Kaya abi bizi içeri soktu ve beni kolumdan tutarak yatağa götürdü Furkan'ı da yatağa bıraktı. Biraz zaman sonra Furkan'ı giyinmiş bir şekilde buldum. Elinde benim geceliklerim vardı.
"Giy-dir-me-mi is-ter mi-sin?" (Giydirmemi ister misin?) aldığı diksiyon derslerindeki ilk başarısını bu şekilde gösteriyordu.
"Olur." dedim ve yatak da diklendim. Sırtımı döndüm. Onun eli yavaş yavaş elbisenin fermuarına dokundu. Yavaş yavaş indirdi. Elbisemin diğer omuzunu da indirdi ve çıkarttı. Bir şey fark ettim o an. Bana dokunurken heyecandan eli titredi. Ben de ayağa kalkıp tamamen elbiseyi çıkarttım ve kendimi yatağa attım. Kırmızı iç çamaşırlarımla öylece kaldım.
"Ge-ce-lik?"(Gecelik?) dedi. böyle uyumama onun için de benim için de sorun olurdu.
"İstemiyorum." dedim ona sokularak. Kollarımı beline doladım ve bacağımı iki bacağının arasına soktum. Ben ona sülük gibi yapışmışken o da üzerimizi örttü.
Saçlarıma bir öpücük kondurdu ve "İ-yi ge-ce-ler gü-ze-lim." (İyi geceler güzelim.) dediğinde ani bir hareketle onu öptüm.
"Güzelin miyim?" dedim.
"E-vet."
"Bana aşık mısın?" dedim ağzımı gözümü yayarak. Sarhoştum.
Sessizlik
"Seviyorsun beni ama. Ben seni seviyorum. Sen benim kocamsın. Kocalar sevilir." dedim uykuya direnerek. Eli çıplak belimde gezindi.
"Sev." dedi kendini zorlayarak. "Çok sev." dedi kendini daha da zorlayarak.
"Şey sorcam," dedim romantikligi bölerek. "Öpüşelim mi?" dedim.
Ben normal bir soru sormuşken o öylece duruyordu. Biraz durdu ve gülmeye başladı. Ne vardı bu soruda? Kocamla öpüşmek günah mı?
Kendimi yukarı şektim ve ellerimle yüzünü tuttum. "Öpüşelim." dediğimde hala gülüyordu. "Sen beni öpmek istemiyormusun?" dediğimde o da benim yüzümü tuttu.
"Se-ni he-her z-zer-ren-l-le is-ti-yo-rum." (Seni herr zerrenle istiyorum.) Lafını kafamda topladım.
"O zaman sevi-" derken dudaklarıma kapandı. Ben kendimi ona bırakırken o da bunu kullandı. Mükemmel bir tablo gibiydik. Bence çok güzel gözüküyorduk. Yapboz gibiydik birbirimizi en uygun şekilde tamamlamıştık.
Birbirimize doyana kadar devam ettik. Mümkünmüş gibi yaptık. En sonunda uykunun huzurlu kollarına bıraktık kendimizi. Bence biz güzel bir çifttik. Hatta onu haddinden fazla sevmeye başlamıştım.
Ama bu farklı bir duyguydu. Ne acımaydı bu duygu nede ona layık olmak.
Sevgiden de daha vahim bir duyguydu.
Aşk mıydı?
Ben Furkan Kılıç'a aşık mı olmuştum?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |