🍂
Kaya elini dertli başına attı. Atmalıydı da. Yoksa başkasına kafa göz dalacaktı. 2 saat önce neler yaşandığını bir kez daha sorguluyordu. Leyla bayılmıştı ve ayılınca direk gitmişti. Gecenin saat onunda nereye gideceğine dair tek bir bilgi vermemişti. Kaya, yengesini koruma bilincindeydi ama yengesi müsade etmemişti. Furkan iki saattir de Ayçayla ne konuşuyordu bilmiyordu. Bir dizini sallıyor o ağrıyınca diğerine geçiyordu.
"Yeter koca adam." dedi sabahtan beridir yanında duran Kerem. İnsan bir karım içeride ne yapıyor? Neler oluyor? diye bir sorar diye geçirdi içinden. Sövse bile yazıktı. Batıyordu sesi. Konuşmamalıydı.
"Sana ne lan it. Sen git de içeridekilere yeter de." dedi önüne bakarak. Bu adamdaki rahatlık da Kaya ya batıyordu.
"Karıma güveniyorum." dedi Kerem arkasına yaslanarak. Kayanın umrunda değildi bunlar. Ayağa kalktı ve çalma gereksinimi duymadan kapıyı açtı. İçeri girdiğinde ilk gördüğü gözleri kızarmış olan Ayçaydı. Kaya girince direk kapıya yönelmişti Ayça. Hızlı adımlarla ve kaçarcasına odadan çıkmıştı.
"Ya-vaş."(Yavaş) dedi Furkan kekeleyerek. Ameliyat onu daha da zorluyordu.
"Sikerim yavaşını!" dedi ve Furkana yaklaştı. "Rüyanda mı gördün lan Ayçayı. Karın ne güne duruyordu puşt." dedi karşısına dikilerek. Furkan hiçbir şey anlamamıştı. Kayanın kaşları çatıktı ve bu ailede herkesin yüz hatları keskindi. Bundan mütevellit çehresi baya bir sertti.
"Ne ol-du?" (Ne oldu?)
"Bir şey olduğu yok abicim. Yok ya sen takıl kafana göre." sinirle elini kafasına vurdu. "Aptal kız, kaç gündür senin uyanmanı bekliyor. Odanın önündeki koltukta sabahladı." dediğinde Furkan hala bir şey anlamamıştı.
"Ley-la-yı ça-gır." (Leylayı çagır.) dediğinde sinirle güldü Kaya.
"Bulursan sen çağır." dedi. Şu anda zorlu olan ameliyatını bile düşünemiyordu, Kaya. Kardeşinin yuvasını kardeşinden çok düşünüyordu.
"Ne di-yor-sun sen?" (Ne diyorsun sen?)
diyen kardeşine umutsuzca baktı. Sonra her şeyi anlatmaya başladı.
"Leyla kaç gündür sabah akşam her vakit olmak üzere bekliyor. Ama sen kapında yatan kadınla değil de başka bir kadınla görüşüyorsun." yapmacık bir şaşkınlıkla ve sinirle devam etti "Hem de uyanır uyanmaz. Ba Ba Ba. Beni çocuklar duymasındaki Haluk gibi konuşturma." dedi ve kapıya yöneldi. "Yeter bence Furkan." dedi kederli bir sesle. "Kadın sana bağlı ve her dediğini ikiletmiyor. Ne istiyorsun daha? Daha ne kadar sadakat testin kaldı?" dediğinde Furkan zorla yutkundu.
"Ya-yap-ma" (Yapma) "Ba-ban-na Ley-la-yı b-bul." (Bana Leylayı bul.) dediğinde Kaya kafasını salladı. O zaten bulamazdı. Kapıdan çıktığında derin bir nefes aldı. Sonra dertli bir şekilde verdi. Aldığı nefesler bile zehir olmaya başlamıştı şu birkaç günde. Telefonundan bir numarayı tuşladı.
"Aşirette, İstanbulda kim var kim yok soruştur. 2 dakikaya sağlam insanlar istiyorum. Kılıç aşiretinin gelini kayıp." dedi ve telefonu kapattı. Kılıç aşiretini kimse hafife almamalıydı. Düşmanlarına karşı bir kılıçtan daha keskinlerdi.
Kaya dertli bir nefes daha verdi. Leylayı şu bir kaç ayda bütün aşiret görmüştü. Leyla bilmese de bu olmuştu. Hasımları şimdi çıkıp ta Leylaya bir şey yaparlarsa pek iyi olmazdı. Hem de Furkan bu durumdayken.
Kaya dertli bir nefes daha verip karşısındaki koltuğa baktı. Artık yoklardı. Karı koca gitmişlerdi. Bu sırada telefonu çaldı. Aynı numaraydı.
"Abi. Leyla yengeyi bulduk. Kimseye gerek kalmadan bizzat buldum. Lakin pek iyi olduğu söylenemez." dediğinde görüntülü bir arama girdi araya. Açtı Kaya. "Baksana abi. Çok kötü ağlıyor." dediğinde Kaya da bunu görüyordu.
"Konum at hemen." dedi ve kapattı.
Konum geldiğinde rahat bir nefes verdi ve amip beyinli olduğunu düşündüğü hatta beyninin olduğundan şüphe ettiği kardeşine haber vermeden hastaneden çıktı.
🍂
Ufak bir kelime bile kalbimde büyük bir yara yapmıştı. Gayet dayanıklı olmama rağmen buna yıkılıyordum. Kocam beni değil de kuzenini ilk görmek istedi diye iki saattir ağlamam benim deli olduğumu gösteriyordu. Yoksa bu normal bir şeydi. Kocam her zaman her koşulda beni isteyecek diye bir şey yoktu. Sabah akşam kapısında durmamı da zaten o istememişti. Kendi özgür ve hür iradem ile yapmıştım bunu. Bundan normla bir şey de yoktu.
Hıçkırıklarım artarken aklıma bir anı düştü.
"Dur!" diye bağırdım arkasından. O daha hızlı giderken ben ona yetiştim. Bu giden Keremdi.
"Bir açıklama dahi yapmadan gidemezsin!" dedim bağırarak. Sesimdeki çaresiz çırpınış kalbimin daha da kanamasına yol açmıştı.
"Açıklamam mı istiyorsun?" dedi sakince ve üzerime yürüdü. Bir adım gerilemiştim. Bu adımımı o zaman hiç düşünmeden atsam da şu anda pişmandım.
"Aglaksın, korkaksın, utangaç ve fazla sesin yüksek." dedi ve daha fazla üzerime yürüdü. "Sesinin aksine fazla korkaksın. Biraz mert ol." dedi ve omzuma çarparak gitti.
Anılar kaybolup gerçek hayata döndüğümde bir damla yaş daha isyan ederek süzüldü. Ama düşmeden sildim. Bütün göz yaşlarımı sildim. Çantamdan küçük suyumu aldım ve kapağını açıp kenara koydum. Suyu elime döküp yüzüme boca ederken saçlarım önüme gelmişti. Tam ben geri atacakken bir el saçlarımı topladı. Ben de yüzümü yıkadım. Geri toparladıgımda elin sahibine baktım.
"Kaya abi?" dedim nazikçe burnumu çekerek. O da yanıma banka oturdu. Bana baktı. Gözlerime baktı.
"Yenge? Değer mi?"
"Bilmem? Kocam ya benim. Başka kadın ya o." dedim Ayçayı ima ederek. Gözlerimi kapattım.
"Yabancı değil be yenge?" dedi olaylara iyi taraftan bakmamı ister gibi. Gözlerimi açtım ve Kaya abiye döndüm. Ters bakışlarıma maruz kalınca dertli bir nefes verdi. "Ayçanın yüzündeki ifadeyi gördün mü abi?"
"Odadan çıkarken de gördüm abim." dedi. "Kız ağlıyordu. Güle oynaya çıksa Furkanı bir de ben vururdum zaten." dediğinde ters bakışlarım daha da ters bir hal aldı.
"Kızı ağlatmış mı?" dediğimde kafasını belli belirsiz sağladı. "Rüyasında gördü zaar."
"Yenge gel gidelim. Ona kız. Ha ne dersin?" dedi beni kaldırmaya çalışarak. Kolunu itekledim. "Eve gidip dinlenmek istiyorum Kaya abi. Eve gidersek gelirim." dedim ve çantamı koluma taktım. Hava karanlık olmasına rağmen İstanbulun ışığı yetiyordu.
"Tamam yenge. Zaten çok yoruldun. Biraz dinlenmek seninde hakkın." dedi ve yürümeye başladık. Yürürken de, arabaya binip eve geldiğimizde de sessizdim. Furkanı ne kadar merak etsem de sormadan eve girdim. Odama ilerleyip kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yasladım ve zoraki bir nefes aldım.
Kendimi kötü hissetmem normal miydi?
Yavaş yavaş yatağa yürüdüm ve kendimi yatağın hemen kenarına, parkeye attım. Canımın açımasıyla göz pınarlarım dahada doldu. Gözümden bir damla yaş süzülürken diğerleri de onu takip etti.
İçimdeki duygu karmaşasıyla ağlamaya başladım. Sessizdim bu sefer. Her zaman hüngür hüngür ağlayan ben sessizdim.
Orada kaç saat ağladığımı bilmiyorum ama ağlamaktan bayılıp kalmıştım.
1 hafta sonra
Sofrayı kurarken hafifçe bir şarkı mırıldanıyordum.
"İstersen bana ukala mukala de." diye mırıldanarak salatayı yerleştirdim. "El üstünde tutulmazsam hep el kalırım." dedim ve masaya baktım. "Prensesler gibiydim ben baba evinde." dedim ve merdivenden inenlere baktım. Umut ve Fırat abi iniyorlardı. Kaya abi de Furkanı hastaneden almaya gitmişti. Evet, birnevi bu hazırlık onun içindi
"Ooo yenge hanım. Bu masayı neye borçluyuz?" diyen Fırat abiye Umut "Furkan abime." diye cevap verdi.
Onlar masaya yerleşirken Kerem ve Ayça da salona girmişti.
Masaya baktılar ve Ayça "Bu masayı neye borçluyuz? Zehir var dimi yemeklerde?" dediğinde güldüm. Hiçbir şey keyfimi kaçıramazdı. "Zehir olsa emin ol sadece bu sofrada siz olurdunuz. Ama kocam da birazdan burada olacak." dediğimde Keremin kaşları çatıldı.
Son zamanlarda Keremden en ufak bir hamle yoktu.
Duvardaki saate baktığımda saat 7 idi.
Ben yerimden hareketlerinirken zil çaldı. Koşar adım kapıya giderken kalbim hızla atıyordu.
Kapıyı açtım ve gülümsedim. Bu gün harika bir gündü zaten.
"Hoş geldiniz." dedim Kaya abi ve Furkana. Furkan sandalyesinde oturuyordu. "Hoş bulduk yenge. Al şu kocanı ben kurt gibi acıktım." dedi ve koşar adım içeri girdi. Furkanla yanlız kalmıştım.
"Hoş geldin." dediğimde kafasını salladı.
"İçeri geçelim." yeniden kafasını salladı.
Biz içeri geçerken kimsenin sesi çıkmıyordu. Yemek yerken de kimsenin sesi çıkmıyordu. Bu sessizlik beni pek memnun etmese de Furkana hazırladığım sürpriz aklıma geldikçe mutlu oluyordum.
"Furkan nasılsın?" dedi Fırat abi. İlk o konuşmuştu. Furkan kafasını salladı.
Herkes yemeğini bitirdiğinde sofradan kalktık. İşin ilginç tarafı ise hemen sonrasında Keremin önemli bir işinin çıkması ve Ayçanın da onunla gitmesiydi. Umut bu akşam bir arkadaşında kalacağını söyleyip evden çıkmıştı. Ben, Furkan, Fırat ve Kaya abi kalmıştık.
Bir onlara bir de Furkana bakıyordum. Sürprizimi hepsine yapabilirdim aslında.
"Benim size bir şey söylemem gerek," dediğimde artık hepsi de bana bakıyordu. Bir süre bu devam etti.
"Evet, seni dinliyoruz yenge." dediğinde derin bir nefes alarak Furkana baktım.
"Edebiyat öğretmeni olacaktım ya ben," dedim ve gülümsedim "Okulum belli oldu ve ben haftaya başlıyorum." dediğim ve surat ifadelerine baktım. Normaldi.
"Sevinsenize." dediğimde Kaya abi hafif gülümsedi.
"Haberimiz vardı zaten. Biraz elimiz kolumuz uzun diyelim." dediğinde her şeyi anlamıştım.
"Gideceğim okul?"
"Biliyoruz."
"Alacağım maaş?"
"30.000'e yakın."
"Ay abi yeter." dedim ve yerimden kalktım. "Hiç heves bırakmadınız ki." dedim ve Furkana baktım. "Gidelim mi?" dediğimde dudağına ufak bir tebessüm yerleştirerek kafasını salladı.
Biz oradan uzaklaşırken Fırat ve Kaya abi en üst katta eski belgelere bakacaklarını söylüyorlardı. Odaya girdiğimizde Furkan kendini yatağa yaklaştırdı. Bende yardım ederek onu yatağa yerleştirdim. Bu hiç kolay bir aşama değildi.
"Benim sana bir sürprizim var." dedim ve banyoya doğru koştum. Sonra aklıma gelen seyle arkamı döndüm. Üzerinde eşofman ve tişört vardı. Koşup kapıyı kilitledim. "Bekle." diyerek tekrar banyoya koştum.bu sırada bir şeye çarpıp düşürmüştüm. İçeri girdim ve lavabonun tezgahında duran poşetime baktım. Koşar adım alıp içinden eşyalarımı çıkarttım. Bu gayet açık bir gecelikti diyebiliriz.
Üzerime bornoz aldım çünkü çıplak gibi bir şeydim.
Kapıyı açtığımda içimde bir utanma hissi olmuştu. Ama bunu atlatıp içeri girdim. Furkan yatakta uslu uslu oturuyordu.
"Süp-ri-zin ne?" (Sürprizin ne?) dediginde ona doğru yaklaştım. Çıplak bacaklarıma baktığında yutkunmuştu.
"İşte sürpriz." dedim ve kendi etrafımda döndüm. "İstediğinizi yapabilirsiniz Furkan bey." dediğimde tekrar yutkundu.
"Ne?" dediğinde kadınsı bir gülüş belirdi dudaklarımda. Emin adımlarla yanına gittim ve oturdum. "Karına istedigini yapabilirsin." dediğimde mümkünmüş gibi tekrar yutkundu. Bu sırada düşürdüğüm şeye baktım bende. Bir dosyaydı.
"Şa-ka ya-pı-yor-sun?" (Şaka yapıyorsun) dediginde şaka olmadığını kanıtlamak adına elimi ellerine attım ve bornozun kuşağını tutturdum. Sonra odanın ışık sisteminin kumandasını elime aldım ve mavi ışığa ayarladım. Birbirimizi zor zar görüyorduk. "Bakabilirsin." dediğimde asla ihtimal vermiyormuş gibi kuşağı çözdü. Sonra bende ona yardımcı olarak omuzlarımdan attım.
Furkan bedenimi süzerken bende elimi tişörtüne attım "Benim de manzaramı açar mısın sevgili kocam." dediğimde hızla tişörtü çıkarttı. Bunu bende beklemiyordum. Sonra bana doğru yaklaştı. Eli belimi bulurken kendine zor hakim oluyormuş gibiydi.
"Piş-man o-lur-san?" (Pişman olursan?) sonra daha kederli bir sesle "B-ben en-gel-li bir a-da-mım." dedi. Bunu demesi beni aşırı derecede sinirlendirmişti. Kendimi bir hışımla kucağına attığım ve sinirle ona elimi salladım.
"Kendine bir daha böyle deme. Eğer ki dersen," dedim ve elimle makyaj masamı gösterdim. "Emanet orada." dedim ve yüz ifadesine baktım. Keskin yüz hatlarının aksine dudaklarında ukala bir gülüş oluştu. Bunun nedenini anlamak istemiyordum.
"Bence engelin hiç sorun değil sevgili kocam. Sence sorun mu?" dedim kendimden fazla iddialı konuşarak. Ona olan 1 haftalık özlemimdi bu. Belkide artık duygularıma hakim olamıyordum. Belkide gerçek anlamda onu istiyordum.
Furkan bir ben bir dudaklarım arasında giderken en son olarak dudaklarımdan başlamaya karar vermişti.
O üst dudagımla ilgilenirken benim elim eşofmanının iplerine gitmişti. Acele bir şekilde çözüp ellerimi boynuna attım. Bir elim ensesindeki saçlarını kavrarken diğer elim tutunacak yer arıyordu. Sonunda buldu da. Sert ve çok beğendiğim koluna tutundum. Onunda tutunduğum kolu belimi sardı. Diğer eli de yanagımdaydı.
İkimizde çölde mahsur kalmış iki insandık. Sonunda bir şu kaynağı bulmuş gibiydik. Ama serinlemek yerine daha da alevlendigimiz de bir gerçekti.
Gecenin sonu en güzel ve en yaşanmadık şekilde sona ermişti. İlk defa bir olmuştuk ama son olacağının da garantisi yoktu.
İlk ama son değil.
🍂
Karanlık odada sarı bir lamba ışığı eşliğinde kendi kendine oturan Ayça sonunda bıkmıştı. Bir Ayça bile olsanız bıkabiliyordunuz.
"Kerem yeter artık bitmedi mi?" dediğinde sesinden bile bıktığı anlaşılıyordu.
Bu sırada Kerem de bir telefon görüşmesi yapıyordu. Karşı taraftaki adam canına susamış gibiydi.
"Öldüremediniz kodumun engellisini! Lan ben size o kadar parayı boşuna mı verdim?" dedi ve karşı tarafı dinlemeden sinirle kükredi. "Sizi buna pişman edeceğim. Hepinizi kanınızda bogacagım!" dedi ve telefonu kapattı. Daha doğrusu duvara savurdu ve telefonda bu şekilde kapandı.
Sinirle odadan çıktı. Gördügü ilk kişi Ayçaydı. Sinirle ona doğru ilerledi ve hiç düşünmeden boğazından tutarak ayağa kaldırdı sonrasında hırsını alamayarak duvara vurdu. Bu hamle ile Ayça elini boğazındaki ele attı ve ağzından akan kan da eline gelmişti. Ağır bir öksürük krizine girdiğinde bıraktı Kerem. Bu şekilde Ayça da yere çakıldı. Sinirli hali hafifçe pişmanlığa dönüşen Kerem aşağı eğildi.
Ama pişmanlığı ona zarar verdiği için değildi. Teninde morluk olursa Kılıçlar ile uğraşmak istemediği içindi. Çenesinden tutarak baktı boynun. Biraz inceledikten sonra bıraktı. Şimdiden kızarmıştı. Bir küfür daha savurdu. Bu şu anda uğraşmak istediği son şeydi.
Başında zaten bir bela vardı.
"Tamam. O zaman yapanları bul Kerem. Kocamı vuranları bul. Madem sen yapmadın,"
Leylanın sesi kulaklarında yankılanırken Ayçaya baktı. O da ona bakıyordu.
"Bu gece buradayız." dedi ve odaları gösterdi. "İstediğinde yat." dedi ve çalışma odasına doğru yürüdü. İçeri girdi ve kapıyı kilitledi. İçecekti.
Ayça arkasından bir deliye bakar gibi baktı.
"Ruh hastası, manya, herif." diye mırıldandı dudağından kanı silerken. "Seninle bir işe girende kabahat zaten." dedi ve bir odaya girip kapıyı kilitledi. Her akşam banyoya kendini kilitledigi gibi.
*****
Sabah erken bir saatte kalkıp üzerimi giymiştim. Ben kendimi mükemmel bir rüyanın içinde zannederken üzerimdeki çıplak hissiyat bunun bana gerçek olduğunu hatırlatmıştı. Elimdeki dosyaya bakarken bissürü sağlıksal terimle göz göze gelmiştim. Uzun zaman önce arkadaş olduğum bir doktora gelerek bu sorunu da ortadan kaldırmıştım.
Bir dosyaya bir bilgisayara bakarken gözleri kısılmıstı. Gözlerindeki şaşkınlık beni biraz korkutmuştu.
"Hiç mi düzelmeyecek kocam. Söyle Nazlı." dedim. Nazlı bir bilgisayara bir bana bakarken bilgisayarı kenara çekti.
"Sen bana bir daha anlat şu işi." dediğinde bir terslik olduğunu anlamama rağmen anlatmaya başladım.
"Ben evlendigimde zaten engelliydi. Aşağı yukarı 10 aydır da evliyiz. Ama buu konuyla alakalı pek bir fikrim yok ve bana bir bilgi vermedi. Bir de üzerine kurşun yedi. Zaten onun için çekildi bu filmler." dediğimde yutkundu.
"Kocanın adı neydi?" dedi.
"Furkan....Furkan Kılıç."
İlk önce arkasına yaslandı. Sonra derin bir nefes aldı.
"Furkan," dedi ve durdu.
"Evet, Furkan?"
Sonra bütün çiçeklerim ağaçlarından koptu. Bütün yapraklarım rüzgarla uçtu.
🍂
Yavaş yavaş kendine geldi Furkan. İlk önce tavanla bakıştı sonra üzerine baktığında çıplaktı. Kendini yavaşça kaldırdı ve yatağın hemen yanında bulunan sandalyesine baktı. Üzerindeki kıyafetleri alarak giymeye başladı. Bunların hepsini yaparken yüzündeki alık tebessüme engel olamadı.
Sevdiği, güzeller güzeli karısı artık tamamen onun olmuştu. Her anlamda kadını olmuştu. Dün gece yaşananları onun hareketlerini hatırlayınca tebessümü daha şehvetli bir hale geldi.
Karısı her anlamda çok güzel ve çok iyiydi. Bu nasıl anlatılırdı bilmiyordu ama kendisi bizzat yaşamıştı. Dün olanlar aklına geldikçe karısını daha çok arzuluyordu. O karsını düşünürken odaya Kaya giriş yapmıştı. Ama bu normal bir giriş değildi.
Kaya panik olduğunu belli eden adımlarla Furkana yaklaştı. Bu sırada hızla açtığı ve duvara çarpan kapı da rotasını bularak geri kapanmıştı.
"Furkan," dedi elini arka cebine atan Kaya. "Leyla sana bir mektup yazmış."dedidiginde Furkan abisinin hareketlerini inceliyordu.
"Ver." dedi elini uzatarak. Ama Kaya pek emin olamadı.
"Üzerinde.." dedi ve yutkundu "..elveda yazıyor." dediğinde Furkan hızla Kaya'nın
elinden mektubu aldı. Üzerinde gerçekten de elveda yazıyordu. Elveda Furkan yazıyordu.
Mektubu açtı.
İyisiyle kötüsüyle arkamızda bıraktığımız 10 ayda sana hiç bir yanlış harekette bulunmadım ve sana hiçbir konuda yalan söylemedim.
Sende bana aynı şekilde hiçbir yanlış harekette bulunmadın.
Ama yalan konusuna gelirsek hiç mi için acımadı. Ben senin için ağlarken hiç mi üzülmedin. Ben çocuksu hayaller kurarak sana duaların fayda edeceğini düşünerek dua ederdim. Ama sen zaten yürüyebiliyormuşsun!
Furkan oturdugu yerde kaskatı kesildi.
Belkide kekeme bile değilsin.
Furkan bir mektuba bir Kaya ya baktı.
"A-abi." dedi kekeleyerek. "Leyla her şeyi öğrenmiş." dediğinde Kaya da yutkunmadan edemedi. Furkan mektubu okumaya geri döndü.
Neden ya neden! Bir tek mantıklı açıklama yap bana bir tek. Yada vaz geçtim. Bir daha benimle iletişime geçmeye çalışma. Bir daha sakın beni arama. Boşanma dilekçesini göndereceğim imzala ve bitsin bu iş.
Bu sırada kapı çaldı. Bir süre sonra odanın kapısı tıklandı. Sonra içeri Umut girdi. Elindeki zarfı Furkana uzattı "Abi sana gelmiş." dediğinde "Aç." dedi Furkan. Umut zarfı açarken Furkan mektuba geri döndü.
Belkide ilk defa bunu sana dile getireceğim ama son olacak. Ben dün gece için ilk ama son değil demiştim. Ben sana aşığım Furkan ve bu ha deyince geçecek bir şey değil.
Sen bana bu hayatta ilkin sonunu yaşatan tek insansın.
Elveda...
Leyla
Mektup bittiğinde sakince kenara bıraktı ve Umuta baktı. Umutta bu sırada ona döndü.
"Abi boşanma dilekçesi falan diyor bu." dediğinde Furkan sinirle ayağa kalktı ve boşanma dilekçesini yırttı. Karısından boşanacak değildi. İki cihan bir araya gelse de boşanmazdı.
"Bu odaya," dedi dişlerini sıkarak. "Bu saatten sonra kimse girmeyecek. Temizlik için bile olsa Karım bu eve gelmeden kimse girmeyecek." dedi ve dolaba yöneldi. "Karımı bulmadan da geri dönmeyeceğim." hızla ceketini aldı ve odadan çıktı. Kaya kardeşine endişeyle bakıyordu. Tırsmamışta değildi. Sesi her zamanki gibi sertti. 10 aydır kardeşinin sesini bu kadar net duymamıştı.
Bu sırada Furkan kimsenin hayret nidalarına cevap vermeden evden çıkmıştı.
Belkide bu onların sonu değildi ama birinin güven duygusu düzelirken diğeri tamamen dağılmıştı. Güven her şeyden önce gelirse eğer onlar için bir ilkin sonu olmuştu.
Onlar kendilerini ilk defa birbirlerine sunmuşlardı. Her anlamda. Ama bir taraf için son olmuştu. Diğer taraf içinse tamamen bir yıkım.
_____________________
Selam millet!
Ama beni de anlayın bunu size spoi veremezdim.
Furkan Allahtan vurulmuş yoksa yürüdüğünü nasıl öğrenecektik diyenler parmak kaldırsın ☝
NASIL BÖLÜMDÜ AMA!
Neyse sizin değerli vaktinizi çalmayalım. Ama bir oyunuzu ve yorumunuzu alırım sevabına.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |