Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Sesini Duymak İstiyorum

@nur_yvn

🍂

 

Yüzüme vuran gün ışığı ve beni esir eden sıcaklık, daha fazla mayışmamı sağlarken bana sarılı olan bedene daha fazla sarıldım.

 

Bir dakika ben kime sarılıyorum? Kim bana sarılıyor?

 

Kafamı sıcak yerden yukarı kaldırdım ve onu gördüm. Evet, bu benim kocamdı. Sarmaş dolaş bir şekilde uyuyorduk. Bizi gören daha dün evlendiler demez o derece.

 

Ona sarılı olan kollarımı ve bacaklarımı yavaş bir şekilde çektim. Onun bana sarılı olan kollarını da aynı şekilde çözdüm. Yataktan yavaşça kalktım. Üzerimi değiştirmek için banyoya giderken tekerlekli sandalyeyle göz göze geldim.

 

Normal bir birey olsaydı onunla asla yatmazdım. Çünkü kocamda olsa şu anda bir yabancı. Sıkıntıyla oflayarak ilk önce bornozumu aldım ve sonra banyoya geçtim. Güzel bir duş aldıktan sonra saçlarımı kuruttum ve düzleştirdim. Dağınık bir topuz yapıp banyodan çıktım.

 

Furkan uyamıştı. "S-sen n-ne z-" derken cümlesini kestim. "Ben ne zaman uyandım?" dediğimde kafasını salladı. Bavuluma yönelirken "Yarım saat olmuştur" dedim ona cevaben. Bavulumdan uzun ince askılı siyah bir elbise çıkarttım. Kemerini de alıp banyoya yöneldim. Elbiseyi hızlı bir şekilde giyip banyodan çıktım. Makyaj malzemelerimi alıp makyaj masasına yöneldim. Gelişi güzel koyup kırmızı bir ruj sürdüm.

 

Bu sırada aynadan Furkana baktım. Kalkmaya çalışıyordu. Hemen işimi bitirip ruju yaydım. Hızlı adımlarla yanına gittim. "Kaya abiyi çağıralım. Sana duş aldırsın." dedim ve telefonunu ona uzattım. Mesajı gönderdiginde bekledik.

 

Konuşacak bir şey yoktu ki bir şey konuşalım.

 

"Nasılsın?" dedim konu açarak. Telefonuna bir şeyler yazıp bana uzattı.

 

"Ben düzgün konuşamıyorum. Konuşmak istiyorsan başkasıyla konuş sevgili karım." Yazmıştı ve bu beni biraz üzmüştü. Ona aynı şekilde mesaj yazdım ve telefonunu geri uzattım. Bana şaşkınca baktı ve ardından telefona yazdığıma baktı.

 

Şöyle yazmıştım. "O zaman bende senin dilinden konuşurum!" Bu yazdığıma cevap yazmaya başladı.

 

"Sen benim dilimden konuşma. Ben zaten düzgün konuşamıyorum senin sesini düzgün duymak istiyorum. Her fırsatta olabildiğince sesini duymak istiyorum."

 

"Ağlatma beni!" dedim ona istediğini vererek. "Konuşacaksın." dediğimde kapı çaldı. Ona baktım "gir" dedim ve kapıda Kaya abi belirdi.

 

"Abi Furkanı yıkarmısın?" dedim ona bakarak. O da bir bana bir Furkana baktı. "Yenge bunu sen yapsan daha iyi." dedi ve sonrasında Furkana yaklaştı. Arabaya bindirdi. "Benden bu kadar." dedi ve kapıya gitti. "Abi!" diyerek peşinden koştum. "Abi lütfen" dedim ona yalvararak.

 

"Yengecim o senin kocan." dedi ve arkamızda olan Furkanı gösterdi. "Ne olacak? Görmeyeceğin şey değil nasıl olsa." dedi gülmemeye çalışarak. Ben ne kadar kızarsam da "Ama en azından ikinci günden görmesem de olur!" dedim ve koluna yapıştım.

 

"Lütfen."

 

"Hayır."

 

"Abi!"

 

Biz kendi aramızda kavga ederken banyodan bir kilit sesi geldi. Şimdi bu neyin nesiydi?

 

Arkama döndüğümde Furkanı bulamadım. "Furkan!" diye bağırarak kapıya koştum. "Kapıyı aç!" dediğimde kontrolümü kaybetmiş gibiydim. Tamam da ben neden bu kadar telaşlandım?

 

"B-ben ya-yapa-parım" dedi. Ben buna katlanamazdım. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Yapamazdı.

 

"Hayır kapıyı aç." dedikten bir süre sonra bir mesaj sesi geldi ve Kaya abi telefonu bana uzattı.

 

"Kapıyı açsam da hiçbir şey değişmeyecek. Siz kavganıza devam edin." Bu mesajın Furkandan geldiği belliydi.

 

"Kaya abi sen çık istersen." dedim. Telefonu alıp odadan çıktı. Son cesaret kırıntımla "Tamam. Sen kapıyı açarsan ben de sini yıkarım. Anlaştıysak kapıyı aç anlaşmadıysak-" derken açılan kapıyla Furkan'la bakışmam uzun sürmemişti.

 

"Kı-kıyafetlerini getireyim." dedim ve dolaba yöneldim. Siyah bir çamaşır takımı aldım. Ona doğru yöneldiğimde hala kapıdaydı. "Hadi içeri geç." dedim ve o da içeri geçti. Ona bir şey derken hep ses tonum anne şevkatindeydi.

 

Duşakabin büyük ve baya farklı bir şeydi. Altında önünü kapatan bir yer yoktu mesela. Sandalyeyle onu içeri kuydum. Yönü dışarı dönüktü ve onu zorlanmadan yıkayabilirdim. Hayır yıkayamazdım! Ben bunlara hazır değildim.

 

Elimde olmayarak bir adım geri sendelemiştim ve hatta düşüyordum. Ama bileğimi saran sıcacık el ve düştüğüm kucak bunu engellemişti.

 

Dünya reziller kitabı olsa baş köşeye benim adımı yazarlardı.

 

"İ-iyi mi-mi si-sin?" dedi düşünceli bir sesle. Bende ona kafamı salladım ve kucağından kalktım. Üzerinde dün akşam giydirdiğim tişört ve eşofman vardı. "Çıkartayım mı?" dedim. İzin almam gerekiyordu. Kafasını salladı ve kendi tişörtü çıkarttı. Sonra eşofmanın ipini çözdü. Biraz onu süzdüm. "Bence sandalyenin iki tarafından tutarak kendini kaldırabilirsin. Bu kasları boşuna yapmadın dimi?" dediğimde güldü ve kendini kaldırdı. İleri geldim ve eşofmanını çıkarttım.

 

"Yanlış anlama ama altın kalsa olur mu?" dedim ve gülümseyerek başını salladı.

 

Suyun sıcaklığını ılık dereceye getirdikten sonra omzuna dokundum. "İlk defa bir insanı yıkıyorum." dedim ve suyu ona tuttum. Saçına tuttum ve suyu kapattım. Raftan almayı unuttuğum şampuanı aldım. Bu sırada sırıl sıklam oldugumu fark ettim. "Artık bana bir elbise borcun var kocam bey. Kurur falan deme cimrilik yapma!" dedim ve şampuanı elime sıkarak ayarladım. Saçını yavaş yavaş köpükledim. Saçına bir kalp çizdim ama o bunu görmedi.

 

Ben onu yıkarken o da sabırla bekliyordu. Vücuduna geçtiğimde lifi duş jeliyle doldurdum. Omuzlarından başlayarak her yerini yıkadım. "İleri gidermisin?" dediğimde kendini biraz ileri aldı ve bende sırtını lifledim. İşim bittiğinde onu duruladım. "Havlu alıp geliyorum." dedim ve dışarı çıktım. Ama oda da havlu yoktu. Dışarı çıktığımda Kaya abiyi gördüm. Sinir olmuştum tabi.

 

Hizmetçilerden biri yanımdan geçerken durdurdum. "Kahvaltı hazır hanımım." dedi ama benim merak ettiğim o değildi. "Havlu nereden bulabilirim?" dediğimde bizim odanın tam tersinde olan bir odayı gösterdi. "Orada vardır hanımım." dedi ve bende hızla oraya gittim. Beş dakikalık bir uğraştan sonra havluyu bulmuştum ama bu seferde kafası için aradım. Onuda bulmam baya zamanımı almıştı. Ben odaya döndüğümde onun elinde duş başlığı vardı.

 

"Seni kurulayalım sonra sandalyeyi hallederiz." dedim ve onu bulunduğu yerden kuru bölgeye çektim.

 

Onu kuruladım ve havluyu bacaklarına örttüm. "Aynı şekilde yap." dediğimde kollarını aynı şekilde kenarlara koydu. "Allah'ım." dedim içimden "Havlu düşmesin gözüne kaşına kurban olduğum yarabbim." dedim ve elimi iki taraftan uzatıp altındaki son parçayı aldım ve hızla sepete atıp kuru olanı giydirmeye başladım. Ama ondan önce altına üzerinden çıkardığım tişörtü koydum. Altının ıslanmaması için. Onuda hızlıca giydirdikten sonra banyodan çıkarttım. Üzerini içeride de giydirebilirdim.

 

Yatağın yanına geldiğimizde kapı tıklatıldı. Furkan'a bakarak "gir!" dedim. BU şekilde onun da müsadesini almış oluyordum. İçeri Kaya abi girdi. Ben bu adamı yıkamadan önce aklı neredeydi?

 

Af edersiniz de bu zamana kadar bu adamın aklı neredeydi?

 

"Sabahtan beri banyodan çıkmadınız. Artık bu işe bir el atma vakti gelmişti. Ne haltlar yediniz?" dediğinde benimle uğraştığını anlamıştım ve konuşmaya kalkışan Furkan'ı susturup Kaya abiye yapmacık bir şekilde gülümsedim.

 

"Kocamla aramda her an her şey olabilir abicim bu normal bir şey. Değil mi? Şimdi kocamı yatağına koyar mısın?" dediğimde kaya abinin yüzünde 'Tamam sustum sustum' der gibi bir ifade vardı. Furkan'ı yatağa koyduğunda sandalyeyi gösterdim "Kurular mısın?" dediğimde "Başka var o kurusun kendi." dedi ve muhtemelen getirmek için dışarı çıktı.

 

"Ne giymek istersin. Tişört?" kafasını iki yana salladı.

 

"Gömlek ve ceket?" dediğimde kafasını salladı. "Takımlardan birini yani?" dediğimde göz kırptı. Ben de dolaptan takımını alıp her zamanki gibi giydirdim. Kenardaki saate baktım. Saat 8.39'du sanırım 8.30'da kahvaltıda olmamız gerekiyordu. Erken kalmıştım her zamanki gibi. "Sandalye geldi!" diye Kaya abi geldi odaya. Kaya abi Furkan'ı sandalyeye koyup odayı terk etti.

 

"Bende üzerimi değiştireyim." dedim ve dolaba yöneldim. Bavulun içinde ne var ne yok döktüm. İçlerinden beyaz yarım kol dizlerime kadar bir elbise buldum ve banyoya yöneldim. Hemen hızlıca giyip Furkan'ın yanına geldim. İşi çocukluğa vurarak etrafımda döndüm. "Nasıl olmuşum?" dedim heyecanla. Telefonunu eline aldı ve bir şeyler yazıp bana uzattı. Benim telefonum hangi cehennemdeydi?

 

"Bu dünyanın ve evrenin görebileceği en güzel kadınsın." yazmıştı. Bu beni mutlu etmişti ve değerli hissettirmişti. Bende ona kendini değerli hissettirmek için bir şeyler yazdım ve eline verip odadan onunla birlikte çıktım. Şöyle yazmıştım;

 

"Sende bu dünya ve evrende ben haricinde hiçbir kadının görmemesi gerekecek kadar yakışıklı bir erkeksin."

 

Zaten biz giriş katta olduğumuz için hemen masaya gelmiştik. O bunu okuduktan sonra bana bakmıştı ama ben itina ile gözlerimi ondan kaçırmıştım. Tamam her haltı yeyip utanmak da benim ustalık alanım olarak tarihe geçebilirdi.

 

Masanın başında Furkan'ın babası ve solunda ise annesi vardı. Sağı boştu. Sandalye bile olmadığı için oranın Furkan'a ait olduğunu anladım. Furkan'ı oraya yerleştirirken annesi "Günaydın çocuklar." demişti. Bende "Günaydın" dedim. Furkan'ın yanındaki sandalyeyle bakışırken bir kadın geldi "Orası benim yerim!" dedi ve Furkan'ın yanına oturdu. "Ayça!" dedi Kaya abi "Karısının yeri kocasının yeridir. Kalk oradan!" dediğinde Ayça dedikleri kız hızla kalktı. Kaya abiye teşekkür eder gibi baktığımda kafasını salladı.

 

Benimle uğraşıyordu ama beni sevmiş gibiydi.

 

Koluma değen elle bakışımı o tarafa çevirdim. Furkan gözüyle sandalyeyi gösterdi. Bende oturdum tabi. Herkes yemeğini yerken Ayça denilen kadına baktım. Bu kız Furkan'ı seviyorsa onu nasıl yolacagımı düşündüm. Çok iyi yolardım. Benimle evli olduğu sürece başka kadınlarla temas edemezdi. Sevmeden evlendik diye götü başı kaybedecek değildik.

 

Masada sadece çatal bıçak sesleri duyulurken farklı bir ses eklendi. Yanıma döndüğümde Furkan'ı yere düşen çatalını almaya çalışırken gördüm. "Bekle." dedim ve çatalı alıp sabah gördüğüm mutfağa yöneldim. Biraz arayıştan sonra çatalı buldum ve masaya geri döndüm. Furkan beni bekliyordu. Çatalı ona verdim ve oturdum.

 

Herkesin kahvaltısı bitince Furkan bana bir kağıt uzattı. "Sana elbise borcum vardı. Çarşıya çıkmaya ne dersin?" yazmıştı. Bende ona yaklaştım ve kulağına "Kocam ister de gelmez miyim?" dedim ve gülerek önüme döndüm. Ben hala bunları dediğime inanamıyordum. O da gülmüştü buna.

 

"Gülünecek bir şey varsa bize de deyin de biz de gülelim çifte kumrular." dedi Kaya abi bizimle uğraşarak. Furkan Kaya abiye öldürücü bakışlar atarken herkes bıyık altından gülüyordu. Ayça hariç tabi.

 

Kahvaltı bittiğinde bir tane araba geldi ama bu özel bir arabaydı. Furkan'ı arkadan bindirmişlerdi. Yan tarafına bende binmiştim. Yol boyunca sıkılmamak için telefonumdan Zehrayı aradım. Furkan bana 'kim o?' bakışı atınca ekranı ona gösterdim ve bu sırada "Alo." diyen Zehrayla buna inanmıştı.

 

"Alo. Nasılsın?" dedim Zehra'ya itafen.

 

"İyiyim. Sen?" dediğinde "İyiyim." dedim ve sonra "Kerem seninle konuştu mu?" dedim hafif merakla. Erkek ismi geçince başını telofonundan kaldırarak çatık kaşlarla bana bakan bir adet Furkanla karşılaştım.

 

"Beni aradı ve gerçekten evlenip evlenmediğini sordu. Bende şansını çoktan kaybettin haline yan deyip yüzüne kapattım. Baya gıcık herif ya! yüz kere aradı beni. Dedim valla Leylayı bu kadar aradın mı sen diye." dediginde yutkunmadan edemedim.

 

"Başka ne dedi?" dediğimde yutkunmuştu. "Zehra söyle ne dedi?" dediğimde dertli bir nefes verdi.

 

"Furkanı öldüreceğinden bahsetti. Engelli adama varan bir salakmışsın." dediğinde Zehrayı kapatıp Keremi aradım ve tekte açtı. Sesi dışarı vermiştim. Adamın bana olan güvenini bozamazdım.

 

"Sevgilim!" dediginde Furkan dehşete düşmüş gibi bana baktı.

 

"Ben senin sevgilin degilim ve ayrıca ben evli bir kadınım." dediğimde beni dinledikten sonra Furkan olayları biraz da olsun çözmüş gibi rahatladı. Ama gülme sesinden sonra kaşları çatıldı.

 

"Engelli bir adamla evli bir kadınsın." dedi aşağılarcasına. Bende bu dediğine güldüm.,

 

"En azından benim kocamın bacaklarından engeli var. Peki ya senin?" dedim ve gülüşüm soldu. "Kalbinden ve beyninden engelin var. Ne arkadaşımı ne de beni rahatsız etme!" dedim ve telefonu kapattım. Furkan bana şaşkınlıkla bakarken ona "Eski sevgilim" diyerek küçük ve tatsız bir açıklama yaptım. Kafasını anladım der gibi salladı. Konuşabilse eminim ki Keremi sözleriyle döverdi.

 

Bir süre daha böyle devam ederken fotoğraf çekmeye karar verdim. Ben kendimi çekerken instegramda kendimi paylaşmaya karar verdim ve instegrama girdim. En son keremle paylaşmıştık.

 

Furkana döndügümde ekranına gizlice baktım. Benim hesabımdaydı ve Keremle yanak yanağa çektiğimiz fotoğrafa bakıyordu. Resmen yüzü bile seğiriyordu. Hemen hesaptan fotografları sildim ve onun telefonunu elinden aldım. Kendi telefonumdan kamerayı açtım ve başımı göğsüne yasladım. Kamerayla bizi çekerken o daha ne olduğunu anlayamdığı için bana bakıyordu. Başımı çektim ve instegramdan şarkı seçmeye çalıştım.

 

"Şarkı ne olsun?" dediğimde bana telefonunu uzatmıştı ve uzunca bir yazı vardı. Bu adam bunu ne ara yazmıştı.

 

"Benimle ilgilenmek zorunda değilsin. Az önce kiminle konuştun bilmiyorum ama bir açıklama da bekliyorum. Ayrıca fotoğraf atmak zorunda değilsin. Ama sildiğin için teşekkürler." yazmıştı.

 

"Şu anda değil ama sonra anlatırım ve ayrıca şarkı fikri ver sevgili kocam." dediğimde telefonundan şarkılara baktı. Hemen telefonu uzattı.

 

Birtanem'di şarkı.

 

Seni yar diye koynuma aldıgımdan beri korkardım gideceginden

 

Şimdi yar nerede hani yar nerede diye düşer oldum pencerelerden

 

Bu sebepten sen gece gel yada bu gece gel

 

Ya bu gece gel yada bu gece gel

 

Ya bu gece gel yada bu gece gel

 

Ya bu gece gel yada bu gece gel

 

"Sen bana daha ikinci günden laf mı çarptırıyorsun?" dedim ve istedigi şarkıyı ayarladım. Telefonunu elime alıp ekranı yeniledim ve ikimizin fotoğrafına baktım. Kendimi takip edip telefonu eline verdim ve bende onu takip ettim.

 

Çarşıya geldiğimizde Furkanı indirdim. Arabadan bazı adamlar da inmişti ve bunlar muhtemelen bizi korumak için buradalardı. Gözüme bir tane magaza kestirdim ve onu furkana gösterdim.

 

"Orası nasıl?"

 

"S-se-sen k-ka-kad-dar o-o-ol-ma-ma-sada gü-gü-güzel" (Senin kadar olmasa da güzel) dediginde saçma bir dürtüyle eğilip kafasını tutarak sağ yanagına güzel bir öpücük kondurdum.

 

"Teşekkür ederim kocacığım. Hadi o zaman gidelim." dedigimde onu öpmemden memnunmuş gibiydi. O otamatik sandalyesini ileri dogru sürerken bende yanındaydım. Mağazaya girdiğimizde Ayçayı mini ve dar bir elbiseyle görmeyi beklemiyordum.

 

"Ben yanlış mı görüyorum?" dedim çünkü sadece mini dar elbise degildi olay. "Onlar....." diyebildim sadece. Çünkü olay vahimdi.

 

Perdenin arkasından görünmediklerini sanıyor olacaklar ki şu anda birbirlerini yiyorlardı. Kim mi? Bir adam ve Ayça. Adam elini ayçaya yanaştırdıgında Ayça inledi. Olay vahimdi.

 

"Bi-bir-şey sö-söy-le" (Bir şey söyle) dedi sesi bile sinirden titrerken.

 

Ben ileri onlara doğru giderken durdum. Bu adamın altı çıplaktı. "Bakamam" dedim sessizce Furkana.

O da zaten anlamıştı. Yanına çağırdı. "Çı-çıg-çıglık a-at' (Çığlık at)

 

Dediğini yaptım ve çığlığı basmıştım. Biraz bekleyip arkama baktım. Adam çoktan tüymüştü. Ayça bir bana bir de Furkana baktı. Sonra yalvarma moduna geçecekken durdurdum.

 

"Kocamla geçireceğim güzel günü senin yalanlarınla bozamam." dedim ve Furkanı alıp içeri götürdüm.

 

Burada bissürü elbise vardı.

 

"Sen seçeceksin" dedim ona itafen. Elbiselerde gezindi gözleri. Kendi kendine bir elbisenin yanına gitti.

Bana elbiseyi uzattı ve kabini gösterdi. Ben kabine giderken o da bekliyordu.

 

Ben elbiseyi giymekle ugraşırken içimde bir düşünce seline koptu.

 

Bu kızın Furkandan hoşlandığına emindim. Ama bu adamla olması da biraz tuhaftı ve hiç hoşuma gitmemişti. Bu aileyede leke sürmekti. Yanlış anlaşılmasın ama bu sevgi degil resmen cinsellikti.

 

"Elbiseyi giyip dışarı çıktıgımda Furkanı bir kadınla konuşurken görmeyi beklemiyordum. Tabikide Furkan konuşmuyordu bir şeyler yazıyordu. Beni fark edince telefonunu aldı ve yanıma geldi ve geldiginde beni süzüp bir şeyler yazmaya başladı. Telefonu bana uzattıgında aldım ve okudum.

 

"Yıldızların parlaklıgını almışsın dikkat et şikayetçi olmasınlar." yazmıştı ve bende buna aynı romantiklikle telefonunu uzatırken karşılık verdim.

 

"Doğruyu söyle. Kızın adı Yıldız mıydı?" telefonu alınca biraz dondu ve cevap verdi.

 

"Romantik bir kocan var ama sen kadına mı takıldın?"

 

"Kocam kızlarla konuşamaz!"

 

"Bir daha söyle ama sadece en başı."

 

"Kocam-" derken bir şey farkettim. "Gidiyorum ben" laf arasında kendine kocam dedittirmesi hiç hoş değildi. Tam gidecekken kolumdan tuttu ve telefonu uzattı.

 

"Özür dilerim karıcığım. Beni yokluğunla veya sessizliginle sınama. Seni görmek sesini duymak istiyorum."

 

Bu kadar açık sözlü olmasının cesaretle degilde sanki engeliyle alakası varmış gibiydi. Bu cümleleri görünce aklıma bissürü fikir doldu. Ama tek bir tanesini aldım içinden.

 

Aslında beni daha önceden gördü ve aşık oldu.

 

Beynimin devrelerinin yandıgını farz ederek ona döndüm. "Bu elbiseyi istiyorum." dedim ve hızlıca kabine girip üzerimi degiştirdim.

 

"Gidelim." dedigimde beni kafasıyla onayladı ve magazayı terk ettik. Telefonumu elime aldıgımda keremin yorumunu gördüm. Silah sembolü koymuştu ve bende direk onu engelldim.

 

Magazadan çıkıp arabaya bindigimizde arka tarafta aglayan Ayçayı görmeyi beklemiyordum. Ben Ayçayı görmeyi hiçbir koşulda beklemiyorum. Biz geldigimizde Furkanı yerleştirip yanına geçtim. "Furkan gerçekten göründügü gibi degil." dediginde hiç beklemedigim bir şekilde Furkan Ayçaya vurdu ve Ayça yeri boyladı. Hemen ayaga kalkmıştım ki beni furkan durdurdu. "Kaldırayım." dedim yalvarır gibi bakarak.

 

"O-o-tu-tur " (Otur) dediginde oturdum.

 

"Nereye gidiyoruz?"

 

"Şi-şir-ke-kete" (Şirkete)

 

"Peki o?" dedim elimle Ayçayı göstererek.

 

"E-e-eve" (Eve)

 

🍂

 

Şirket dediği yere geldiğimizde arabadan indik. Kafamı kaldırdığımda neredeyse gökdelen denebilecek uzunlukta bir bina vardı. Birlikte içeri giderken bir şey fark ettim. Bacaklarına siyah bir kumaş parçası örtmüştü. Bacaklarına değmiyor ve alt tarafını asla belli etmiyordu.

 

Şirkete girdiğimizde buranın yazılım şirketi olduğunu ve buranın sahibinin Furkan olduğunu öğrenmiştim. Gayet güzeldi ama tek bir sorun vardı o da Furkan'ın benim sözcü olarak toplantıya katılmamdı. Ben bunu kabul ettim çünkü açıklaması sağlamdı.

 

"Sen olmazsan başka bir kadınla konuşmak zorunda kalırım ve belkide telefonu verirken elim eline değer. Yani istersen gel." demişti sanki bana seçenek varmış gibi. Benim kocamken başka bir kadınla yakın temase geçemez. İçimdeki ilker bir dürtü 'kocan degilkende geçemez' dedi ama onu dinlemedim. Kocam olmayan birinin namusu bana kalmadı sonuç olarak.

 

"Ne zaman gelirler?" dedim zira iç sesimle tartışırken çoktan ofise gelmiştik. Kapıdan girenleri görünce ben ayağa kalktım ve o da bana cevap verme gereksiniminde böylelikle bulunmamış oldu.

 

"Hoş geldiniz." dedim çalıştıgım yerden cevaplarken. Kadınlardan birine elimi uzattım. "Ben Leyla Er-" derken hemen vaz geçtim. "Leyla Kılıç" dedim ve onlara baktım. Kadın elimi sıktı. "Furkan beyin eşi misiniz" dediğinde kafamı salladım. Erkeklerden biri elini uzattıgında Furkana baktım. Kaşları çatılmıştı. "Buyurun" dedim oturacakları yeri göstererek sonra bende oturdum. "Bir kişi daha gelecekti." dedi ve "Hah buyurun" dedi. Kapıdan siyah takım elbiseli biri girdi. Ben bu kişinin şokundayken dibime kadar girmişti.

 

Elini uzattı "Kerem Ak, bu şirketin projesinin ortağıyım." dedi ve yanımdaki elime benim rızam olmadan uzanıp öpücük kondurdu. Tam yanımdan geçecekken öpücük kondurduğu elimi üzerine silip kallavisinden bir tokat yapıştırdıım.

 

"BENİM RIZAM OLMADAN BİR DAHA BENİMLE TEMAS HALİNE GEÇERSEN BİR TOKATLA KURTULAMAZSSIN AŞAĞILIK HERİF." dedim bağırarak.

 

"Elinize ve kolunuza sahip çıkın Leyla hanım. Sizin karşınızda eski sevgiliniz yok." dediğinde kan beynime sıçradı. Mal mal sırıttı.

 

"Ayrıca iyi geçinin benimle" dedi ve masanın başına geçti. Yani Furkanın karşısına. "Sonra siz üzülürsünüz" dediginde daha fazla sabrım kalmamıştı.

 

"İyi geçinmezsem ne yapacaksın." dedim tehditkar bir sesle. "Terk mi edersin gerizekalı herif. Edemezsin çünkü ben evliyim ve kocamı seviyorum hatta aşığım. En azından onun kalbinden engeli yok!" dedim ve Furkana baktım. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Ama sinir yüzünde dört kolla geziyordu.

 

Ben ona aşık degildim ama bunu Kerem'in bilmesine gerek yoktu.

 

"Şimdi toplantıya geçsek iyi olur sizin aşk hayatınız bizi ilğilendirmez" dedi dişlerini sıkarak. Bende yerime geçip oturdum ve Furkan'ın elini tutup kendi elime kenetledim. "Kocamın engeli de seni alakadar etmez." dedim ve Furkan'ın yazdıklarına baktım.

 

"Ortaklığı bitir" yazmıştı. Hay hay diyerekten onlara döndüm. "Ortaklık bitmiştir." dedim ve en havalı şekilde ayağa kalktım. Millet şokla beraber çıkarken Kerem çıkmadı. "Davetiye mi bekliyorsun?" dediğimde bana öldürücü bakışlar attı. "Seni burada doya doya öpsem o çok sevdiğin kocan ne yapabilir ki?" dediginde üzerime yürümeye başladı.

 

Gözlerim odada gezindi ve masada durdu. Cam bardağı alıp hiç düşünmeden kafasına attım ve hedef tam on iki. Kanayan kaşına elini koydu. "Şimdi s*ktir git!" dedim bütün hanımefendiligimle ona kapıyı göstererek. Ben ne olur ne olmaz diye Furkan'a yanaşmıştım. Kerem "Son gülen iyi güler." dedi ve kapıdan çıktı.

 

Furkanın çatık kaşlarının altında bir gurur yatıyordu. "E kocam nasıl yaptım dedim sandalyesini masadan uzaklaştırırken. Sonra heyecanla sandalyenin kenarına oturdum ve az önce bardagı fırlattıgım yere bakarak hayali bir bardak daha fırlattım "Tam on iki" dedim ve güldüm. Bu sırada gülüşüm ışık hızıyla onun kucagına çekilmemle yarım kaldı. Korkudan kollarımı boynuna dolamıştım .

 

E haliyle yani bende insanım.

 

"Se-sen-ni ö-ö-pe-bil-lir- mi-miy-yim?" (Seni öpebilir miyim?) dediğinde nefesim olmadık yerlerime kaçmıştı.

 

Beni öpmek mi istiyordu?

 

 

 

《BÖLÜM SONU》

 

Bölümü nasıl buldunuz?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Tiktok nur_yvn hesabımda editler yapıyorum bu konuda da desteğinizi bekliyorum

Keyifli okumalar...

Loading...
0%