Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Kayıp

@nur_zz

Merhaba Sevgili Ruh-u Revan Okurları ☺️

Bu Benim Sizlere İlk Yazdığım Kitabım.

Bir Çoğunuz Beni Okuduğum ve Paylaştığım Kitaplar ile Tanıyor Olabilir ama Ben Galiba Beni Yazdığım Bu Kurgu ile Tanımanızı da İstiyorum. Neyse Çok Fazla Uzatmadan Bölüme Geçebiliriz Nasıl Olsa Önümüzde Uzun Bir Süreç Var Yani Öyle Olmasını Umuyorum.🙏🏻

Unutmadan Okuduğunuz Tarihi Buraya Yazar Mısınız Lütfen 🙏🏻🩷

Instagram: Just.alone7 takip edin canlarım ❤️

~~~~~

 

"Ne içimdeki sokaklara sığabildim. Ne de dışardaki dünyaya.."

 

Sabahattin Ali

 

​​​​

“Toprak Sevdiklerimizi Aldığı İçin mi Böyle Güzel Kokar?”

Şu sıralar kendime en çok bu soruyu soruyor yine kendimi her sorduğumda verdiğim cevabı tekrar verirken buluyordum. Bir ay öncesine kadar mezarlık kapısının önünden bile geçerken ürperen ben değilmişim gibi bir aydır bu mezarlıktan; annemden, babamdan ayrılamıyordum.

Ailem dediğim insanları yine kaybetmiştim evet beni doğurmamış olsa da beni anne sevgisinden mahrum etmeyen bir kadın ve bana baba şefkatini aratmayan bir adam...

Aslında her şey o gün ne kadar güzel başlamıştı bilebilir miydim günün sonunda onları kaybedeceğimi onlarsız kalacağımı...

Bir ay önce;

Deren Sezgin;

Her sabah olduğu gibi bu sabahta annemin mutfaktan gelen neşeli sesi ve ona eşlik eden babamın gülüşmeleri ile güne gözlerimi açmıştım..

Bugün ekstra bir mutluluk ile uyanmıştım tabii ki bu mutluluk hâlim boşa değildi. Aylar sonra hemşire olarak göreve devam edeceğim yer belli olmuştu ve bugün içerisinde bakanlık tarafından onaylanmış evraklar elime ulaşacak, bununla birlikte artık yeni haftaya yeni görev yerim olan Erzurum'da, biricik halamın yanında başlayacaktım. Mutluluk hâlim her ne kadar baskın olsa da annem ve babamdan ayrı kalmanın içimde oluşturduğu bir burukluk ve korku vardı. Onların öz çocukları olmasam da biyolojik annemin doğumda ölmesi ve biyolojik babamında doğduğum gün beni bir çöpmüşüm gibi hiçe sayması sonucu beni evlat edinip, bu yaşıma kadar okutup yetiştirdikleri için onlara minnettarlık duyuyordum..

Düşüncelerimden sıyrılıp kendimi hemen odamdaki banyoya attım. Aynada gördüğüm kan ile durakladım yine burnum mu kanamıştı? Bu ara heyecanımdan mı olduğunu bilmediğim bu kanamalar bir iki defa daha olmuştu o yüzden çok umursamadan burnumda ki kanı temizleyip kısa bir duş aldım. Ardından sabah rutinimi tamamladıktan sonra yatağımı düzelttip merdivenlere yöneldim ki babamın "Deren güzel kızım hadi kahvaltı hazır uyan artık." diye konuşarak merdivenleri çıktığını gördüm. Tam döndüğünde merdivenlerin başında beni görmesi ile yüzündeki tebessüm biraz daha arttı ve "Aman aman benim güzel kızım çoktan uyanmış." derken bana kollarını açmayı da ihmal etmemişti.

Koşarak ilk merdivenlerden iner inmez hemen babama sarılıp yanaklarını öperken, merdivenin sonunda bizi gülerek izleyen annem konuşmaya başladı. "Baba kız olarak yaşadığınız aşka hayranım ama biraz daha orada öyle sarılmaya devam ederseniz masada bizi bekleyen menemen ve çaylar soğuyacak, o zaman ikiniz de söylenmeye başlayacaksınız." annemin söylediklerine babam ile gülerken merdivenleri indik ve merdivenin trabzanına kolunu dayamış anneme aynı anda sarıldık.

"Günaydın annelerin en güzeli, en tatlısı, en ponçiği." derken yanaklarına öpücük kondurmayı da ihmal etmiyordum. Annem belime doğru ellerini koyup önce burnumu sonra yanaklarımı en son alnımı öptükten sonra "Günaydın dünya güzelim." diye karşık verdi. O sırada babam kulağıma doğru eğilip "Bak kızım annen biz sarılıyoruz diye kahvaltıyı bahane etti ama şimdi nasılda kendi öpüp sarılıyor. Aramızda kalsın ama annen bizi kıskanıyor prensesim." derken gülmeyi de ihmal etmiyordu.

Böyle neşeli geçen günaydın faslından sonra kahvaltı masasındaki yerlerimizi sonunda alabilmiştik. Tatlı tatlı kahvaltımızı yaparken babamın telefonundan gelen çağrı sesi ile annem ile birlikte babama dikkat kesildik. Babamı arayan her kimse babam telefonunu olarak kahvaltı masasından kalkarak mutfağın balkonuna yöneldi. Biraz zaman geçtikten sonra babamın yükselen sesi ile telefondaki kişinin babamı sinirlendiren sözler sarf ettiği anladım. Birkaç dakikanın ardından babam elinde telefonu ile masaya geri döndü. Sinirinden kaşları çatık bir halde hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Ardından annem ile yanında olduğumuz için sesli bir şekilde edemediği küfürleri ağzının içinde yuvarlamaya başladı . Annemin meraklı sorularına cevap vermeyip bana bakarak susan babamın konu neyse benim dahil olmamı istemediğini anladım. Oturduğum sandalyeden kalktım ve babamın arkasından boynuna sıkıca sarıldım " Babacığım arayan her kimse seni üzmesine izin verme, hiç kimse senden ve senin yüzündeki tebessümünden önemli değil bunu unutma önce sen.." yanaklarınıdan öptüm ve devam ettim "seni, daha doğrusu sizi çok seviyorum ve ben gidiyorum afiyet olsun" dedikten sonra anneminde yanaklarından öptüm ve gülerek yanlarından ayrıldım odama çıkmak için merdivenlerin başına geldiğimde mutfaktan anne ve babamın aynı anda sesi yükseldi "bizde seni seviyoruz prensesimiz" kafamı hafif çevirip mutfağa bakış attığımda onları bana gülerek bakarken gördüm. olacaklardan habersiz bir şekilde onlara öpücük atıp yüzümdeki tebessüm ile odama çıktım

Nereden bilebilirdim ki onları son kez öptüğümü, o kahvaltımızın son kahvaltımız olacağını...

Akşam eve geldiğimde , sabah onlara öperek veda ettiğim kahvaltı masamızda kanlar içinde bulacağımı...

Şimdiki Zaman

Annem ve babamsız geçen bir ay alışmak istemediğim sessizlikte boğulmaya başlamıştım. Onları kaybettiğim günden beri ne doğru düzgün yemek yiyebiliyor ne de doğru düzgün uyuyabiliyordum. Onları son kez gülerken gördüğüm o kahvaltı masası o gün akşam gördüğüm görüntülerden sonra bana pek de güzel anılarımı hatırlatmıyordu. O akşam ikisinin cansız bedeni kollarımdan alındıktan sonra evden çıkışımı hatırlamıyorumdum, tek hatırladığım şey iki adet ceset torbası ve sağlık görevlilerine eşlik eden polis memurlarıydı. Aklımdan bir aydır çıkmayan bu görüntüler yüzünden delirmeme az kalmıştı..

Bir aydır her gün yaptığım gibi yine mezarlığa ailemi ziyarete geldim. Önce annemin ve babamın mezarına gittim duamı edip mezarlarının üstündeki çiçekleri suladım. Ardından öz anneminde mezarını ziyaret ettikten sonra eve dönmek için tekrar arabama bindim. Emniyet kemerimi takmak için kolumu uzatmıştım ki arabanın içinde yankılanan telefon sesi ile korktum. Arka koltuktan gelen telefon sesi ile elimi çantama uzatttım ve çantamın içinden telefonumu aldım. Ekranda gördüğüm "Tahir Abim " yazısı ile beklemeden aramayı kabul edip heyecanla konuşmaya başladım; "alo, abi ne oldu bir gelişme mi ne olur artık iyi bir haber ver bana" Tahir abimin derin bir nefes alması ile gelecek haberin iyi olmadığını çoktan anlamıştım ki konuşmaya başlaması ile gözlerimi kapatıp dinlemeye başladım.

"Deren'im gönül ister ki Cihat baba ve Meltem anne hakkında sana en iyi haberleri vereyim ancak durumlar iyi yönde değil kardeşim" nefesini tazeledi ve devam etti "O akşam evin önünde ki garaj dışında hiçbir kamera görüntüsüne ulaşılamamış, o görüntülerden de sadece gölge gözüküyor ayrıca bahçe kapısından alınan parmak izi de veri tabanında eşleşmesi olmayan bir iz o yüzden oradan da bir sonuç alamadık. Emniyetin ve savcılığın dosya üzerindeki araştırması devam ediyor. Ben de kendi çapımda araştırıyorum mutlaka ki bir iz bırakmışlardır ve biz en ufak bir şey olsa bile bu davanın peşini bırakmayacağız.

Ben Tahir abimin söylediklerini düşünürken o devam etti. "Ben seni aslında gün içinde yanıma, adliyeye uğrayabilir misin, diye aramıştım. Sana vermem gereken bir şey var hem birlikte yemek yeriz ne dersin?" Tahir abimin isteğini her ne kadar reddetmek istesem de vereceği şeyi merak ettiğim için kabul ettim. "Mezarlıktan çıkmıştım tam da abi, dönerken adliyeye uğrarım ama yemeğe daha sonra çıksak olur mu? Biraz halsizim eve geçip dinlensem daha iyi olur " telefondan gelen konuşma sesleriyle yanına birinin geldiğini anladım. Tahir abimin cevabını beklerken takamadığım emniyet kemerimi taktım ve arkama yaslandım. Birkaç kağıt hışırtısı sesinin ardından abimin sesi geldi. "Tamam canım nasıl istersen hadi gel bekliyorum."

Tahir abim ile konuştuktan sonra mezarlıktan ayrıldım ve onun ofisine doğru yola çıktım. Kısa sürede Tahir abimin yanına adliyeye geldim ve odasının bulunduğu kata çıkrak her zaman yaptığım gibi kapısını tıkladım. İçeriden gelen "Gel!" komutuyla kapıyı araladım ve içeri girdim. Abim beni görür görmez ayağa kalktı ve bana sarılmak için kollarını açtı. Onun bu sıcak tavrı karşısında bende kollarımı açarak sarılmasına karşılık verdim. Sırtımı sıvazlarken konuşmaya başladı ; "Nasılsın canım?" sorduğu soruya ufak bir tebessüm edip "İyi olmaya çalışıyorum abi" diye karşılık verdim. Ona her ne kadar kötüyüm diye haykırmak istesem de, bu süreçte Mihri abla ile birlikte yanımda olma çabaları ve her durumda beni düşünmelerine karşı verebileceğim en iyi cevabı vererek kollarından ayrıldım. Masasının karşısındaki sandalyeye oturduğumda, o da sandalyesine geçip oturdu ve konuşmaya başladı "bir şey içer misin diye soracağım ama içmeyeceğini biliyorum gözlerin ,ne vereceksen ver abi de ben gideyim, der gibi bakıyor." Söylediklerine tebessüm ederken cevap vermeyi de ihmal etmedim "Öyle değilde abi telefonda da söyledim kendimi halsiz hissediyorum, hem bu hafta artık Erzurum'a gitmem gerekiyor. Halime halamın da yeterince düzeni bozuldu. Söyleyemiyor gidelim diye ama anlıyorum o da evini, düzenini özledi. Benim de göreve başlamam gerekiyor, daha evde toplamam gereken yerler de var yoksa biliyorsun ne Mihri ablamın yemeklerini ne de seninle karşılıklı içeceğimiz kahveyi reddederim."

Bu sefer abim tebessüm ederek cevap verdi "Hele bir reddet o zaman görürüm ben seni. Valla hatuna söylerim bu kız bizi sevmiyor diye, o zaman anlarsın ben nereden reddettim tekliflerini diye dövünürsün. Halime halam da kurtaramaz artık seni Mihri'min tribinden" İkimizde gülerken Tahir abimin konuşmaya devam etmesi ile ona dikkat kesildim "Deren biliyorum Cihat babamı ve Meltem annemi çok özlüyorsun. Bende özlüyorum ama bir şekilde hayatımıza devam etmek zorundayız. Emin ol onlar da bunu isterdi. Arkalarından yas tutmamızı değil, onlara yakışır bir şekilde devam etmemizi ve iyi olmamızı isterlerdi." Başımı eğerek parmaklarımla oynamaya başladığımda Tahir abim sandalyesini geri çekti ve konuşmaya devam etti "Sana ağlama veya üzülme diyemem çok normal üzülmen, ağlaman, onları özlemen çünkü ben de çok özlüyorum. Onları son kez göremeden toprağa verdiğim için pişmanlık duyuyorum ama senin kadar da kendimi yıpratmıyorum güzelim. Annemize ve babamıza bunu yapanları bulup cezalandırmak için ayakta durmaya çalışıyorum. Sense benim aksime kendini yıpratıyorsun. Doğru düzgün yemek yemiyorsun, sürekli uyumak istiyorsun. Kaç haftadır ruh gibisin sana ulaşmaya çalışan herkesi engelliyorsun. Beni bile kendinden uzaklaştırdın, birbirimize en çok ihtiyacımız olduğu anda sen beni unuttun sadece beni de değil hayatındaki herkese böyle davrandın. Sanki ağladığında seni güçsüz sanıp terk edecekmişiz gibi düşünüyorsun. Cihat babam senin bu halini yaşarken görseydi ne kadar kızardı hem sana hem bana ,bu kız zaten kendine bakmıyor sen ne diye kardeşinine bakmadın, diye eline annesinin bastonunu alır kovalardı bizi."

Gözlerim tekrar dolarken abim çekmecesine uzanıp içinden siyah bir kutu aldı ve kendi sandalyesinden kalkıp tam karşımdaki sandalyeye oturdu. Konuşmasına devam etmeden önce elindeki kutuyu önüme doğru bıraktı. "Kendini bu kadar yıprattığın yeter güzelim. Üzül, ağla ama artık atlat bu durumu ve hayata dön lütfen. Hem kendin için hem bizim için." Tahir abim elini elimin üzerine koyduğunda kafamı kaldırdım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Elleri ile yüzümü kavrayıp beni göğsüne doğru çektiğinde üzerindeki cekete sıkı sıkı tutundum ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Ne kadar öyle ağladım bilmiyorum. Yavaş yavaş ağlamam iç çekişlere döndüğünde, Tahir abim beni kollarımdan tutup oturduğum sandalyeden kaldırdı. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Yüzünü yıkayalım seni böyle görmek istemiyorum kardeşim." dediğinde dudaklarım tebessüm eder gibi kıvrıldı. Kafamı sallayıp onunla birlikte odadan çıkıp koridorun sonundaki kızlar tuvaletine yöneldik. Tahir abim beni kapıda beklerken içeri girdim ve direkt yüzümü yıkamaya yöneldim. Sakinleşip kendime geldikten sonra ellerimi peçete yardımı ile kuruladım ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Abim karşı duvara yaslanmış, ellerini cebine koymuş bir şekilde beni bekliyordu. Kapı sesini duyunca ellerini ceplerinden çıkarıp sırtını dikleştirdi ve yanıma gelip bir elini omzuma atıp beni tekrar kendi odasına yönlendirdi. Sanki ağlamam ona da iyi gelmiş gibi yüzünde bir tebessüm belirdi. Odasına girdiğimizde bu sefer beni camın yanında olan koltuğa doğru yönlendirdi. Kollarından ayrılıp hemen camın köşesine oturdum ve konuşmaya başladım. "Gerçekten babamlar böyle mi düşünürdü?” diye bir soru yönelttiğimde, kafasını anlamadım dercesine salladığında soruma devam ettim "Yani babam bu halimi görse, gerçekten kızar mıydı böyle davrandığım ve sizi kendimden uzaklaştırdığım için?" diye devam ettiğimde kafasını salladı ve tam karşıma geçip konuşmaya başladı "Tabii ki kızarlardı özellikle de Cihat baba senin gözünden düşen bir damla yaşa dayanamazken sen bir aydır kendini ne hale getirdin." dediğinde kafamı sallayarak Tahir abimi onayladım.

Gerçekten babam kendimi bu kadar yıprattığımı, ağladığımı görseydi çok üzülürdü. Önüme gelen saçlarımı arkaya doğru attım ve derin bir nefes alıp Tahir abimin yüzüne baktım "Haklısın abi ben sizin, Halime halamın arkadaşlarımın yaklaşmasına izin vermedim. Dediğin gibi belki de güçsüz görünmemek için yaptım bilmiyorum ama amacım asla seni, sizi kendimden uzaklaştırmak değildi. Abi bencillik ettim özür dilerim.

"Hayır abicim bencillik yapmadın, özür dilemene de gerek yok ama benim her zaman senin yanında olduğumu da unutma bu bana yeter." Tekrardan bana sarılırken bir kere daha böyle bir abiye sahip olduğum için şükür ettim. Geri çekilip onun beni öptüğü gibi ellerinden öptüm "İyi ki ama iyi ki benim abimsin" derken buraya asıl gelme nedenimi tamamen unutmuş ve dağılmış olan halimi fark ettim. Kendime gelmek için yüzümü sıvazladım. " Bu arada abi beni niye çağırdın araya kaynadı biraz ama.." O da kendine gelmiş olacak ki masanın üzerinde duran siyah kutuyu aldı ve bana uzattı. "Sabah Cihat babamın avukatı geldi yanıma bir dava için adliyeye gelmiş ve gelmişken de bana uğradı. Bu kutuyu sana vermemi istedi merak ettim sordum ama seninle ilgili özel bir şeymiş vasiyeti galiba, işleri olduğu için de benim sana vermemi rica etti." Kaşlarımı çattım vasiyeti olsa avukat neden Tahir abime söylemesin ki, hem vasiyet neden zarf yerine siyah bir kutuda kafam iyice karıştı Tahir abimin bana seslenmesiyle kendime geldim. "Yine daldın düşüncelere deli kız ama düşünmek yerine kutuyu açmaya ne dersin, yani açmak istersen burada açabilirsin ya da kendinle baş başa kaldığında bak nasıl istersen."

Tahir Abimin söyledikleri ile kafamı salladım ve kutuyu ondan aldım. "Abi ben bu kutuya yalnızken baksam daha iyi olur sonra zaten sana ne olduğunu anlatırım biliyorsun ama önce ben göreyim." kafasını salladı ve gülümsedi "Tabii ki deli kız sen nasıl istersen öyle olsun" dediğinde yüzündeki tebessüm gittikçe büyüdü. "Ben artık kalkayim abi malum yolcuyum gitmeden evde de halletmem gereken şeyler var hem biraz da dinlerim." dediğimde kafasını salladı ve ayaklandı "Tamam Deli kız git bakalım önce güzelce dinlen sonra ne işin varsa yaparsın, hatta yardıma ihtiyacın varsa bende geleyim." dediğinde tebessüm ederek bende ayaklandım ve birbirimize sarıldık. "Teşekkür ederim abi ama gerek yok halam ile hallettik çoğunluğunu. Ufak tefek şeyler kaldı sadece ama bir şeye ihtiyacım olursa mutlaka ararım seni"

ayrıldığımızda yüzüme emin olmamış gibi bakıyordu. Onu rahatlatmam gerekiyordu yoksa aklı bende kalacaktı."Söz veriyorum sen beni düşünme halam ile birlikteyiz zaten ben aramasam o arar seni biliyorsun." Söylediklerim aklına yatmış olmalı ki kafasını salladı. "Doğru Halime halam arar beni neyse seni daha fazla tutmayayım, hadi git eve güzelce dinlen bir şey olursa da haber ver." Elime aldığım kutu ile çantamı almak için masaya yöneldim. "Tamam abi anladım bir şeye ihtiyacım olursa seni arayacağım. Hadi öptüm seni Mihri'ye selamlarımı ilet ve benim yerime öp ama yanağından lütfen. " Söylediğim son ayrıntıya kahkaha attı. "Allah Allah deli kız karımı nereden öpeceğimi de mi sana soruyorum?"

Dudağım yana kıvrılırken kapıya yöneldim. "Tabii ki bana soracaksın hani benim yerime öpüyorsun ya, yoksa bana ne neresinden öpersen öp senin karın ya sonuçta neyse hadi görüşürüz Allah'a emanet ol." Yüzünden bariz belli olan şaşkınlık ifadesi ile onu odada bırakarak adliyenin otoparkına yöneldim ve arabama bindim. Elimdeki çantayı ve siyah kutuyu yan koltuğa bırakırken hâlâ kutunun içinde ne varsa delicesine merak ediyordum ama burada açarsam ve içinde olan şey her neyse beni üzerse buradan bir adım öteye gidemezdim. O yüzden kutuya bakma fikrini erteledim ve kemerimi takarak eve gitmek üzere adliyenin otoparkından ayrıldım. Adliye evimize çok uzak olmadığı için kısa sürede eve geldim. Aklım hâlâ elimdeki bu kutudaydı hem delicesine açmak istiyordum hem de içinde ne varsa görmek istemiyordum. Düşüncerimde boğulurken ne ara evin kapısına geldiğimi anlamadım. Kafamı kaldırdığımda, Halime halamı elinde namaz tesbihi ile kapının yanında sandalyade otururken buldum. "Halacığım bir şey mi oldu, niye burada oturuyorsun?" Sesimi duyunca kendine gelmiş gibi kafasını sağa sola salladı.

"Yok kuzum bir şey olmadı, namazımı kıldım biraz hava alayım diye bahçeye çıktım sonra da burada oturdum kaldım. Sen nereden böyle yine mezalıktan mı? " Kafamı evet anlamında salladım "evet halacığım dönüşte de adliyeye uğradım Tahir abimin yanına bana bu kutuyu verdi. Babamın avukatı bırakmış senin haberin var mı bu kutudan. Babam sana ölmeden önce bir şey dedi mi?" Şaşırmış yüz ifadesi ile oturduğu yerden kalktı. Elimdeki kutuya bir süre baktı "Yok kuzum bana bir şey demedi Cihat ama vasiyeti vardı belki odur." Kafamda ki soru işaretleri gittikçe artıyordu. Kafamın daha da fazla karışmasınıistemiyordum o yüzden hemen odama çıkıp kutuyu açmaya karar verdim. " anladım halacığım neyse ben odama çıkıp bir üzerimi değiştireyim sonra açar bakarım. Sen de çok ayakta durma geç içeride dinlen lütfen." yazmasının önünü düzeltirken kalktığı sandalyesine geri oturdu " Tamam yavrum girerim birazdan içeri hadi çık sen odana." Kafamı salladım ve eğilerek yanaklarından öptüm ardından eve girerek odama çıktım. Çantamı yatağın köşesine yere bıraktım ve kutuyu da önüme koyup yatağın üzerine oturdum. Kutunun kapağını açıp kenara koydum ve içine baktım. Kutunun içinden bir adet fotoğraf albümü, beyaz bir bebek patiği çifti ve kimin olduğunu bilmediğim bir günlük çıktı. Albümü elime aldığımda içinden bir tane fotoğraf yere düştü. oturduğum yerden kalktım ve yere düşen fotoğrafı elime aldım. Fotoğrafta bir hastane odasındaki sedyenin üzerinde tek başın yatan hamile bir kadın vardı. Kadının kim olduğunu bilmiyordum. Arkasını çevirdiğimde yazan isim ile gözlerim kocaman açıldı. Bu kadın, benim öz annemdi.

Bölüm Sonu...

 

 

Umarım ilk bölümü beğenmişsinizdir.

 

Bölüm için oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum canlar ❤️😍

 

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... 😗

 

Sevgilerle Nur Zz 😇🤍

 

Yazım Tarihi: 07.05.2024

 

Yayın Tarihi: 16.10.2024

Loading...
0%