@nuraydingokce
|
Etrafa bakıp, boğuklaşmış sesiyle “Burası neresi? Neden geldik?” diye sorar. Kapı kolunu tutup “Fırat’ ın mekanı, güvenlidir,” dedi. Modernleşme yapım eski evlerden, içeriye girdiğimizde dışına bakarak şık bar köşesi, ileride küçük sağ ortada klasik döşenmiş restoran, yukarı çıkan merdivene doğru ilerledik ve yukarı çıktık. Her kapıya göz gezdirdim. Yandan kızgın bakıp “Odalar var” dedi. On iki numaralı odaya girdik. Odada şık klasik döşenmiş. Bej renkli koltuğa ilerleyip oturdum. Sert bakışlarıyla gözlerime baktı. “Bir süre burada kal, sakın habersiz gitme. İşlerim var sonra tekrar gelirim,” diyerek gitti. Bar sandalyesine oturur, başını kolların üzerine koyar ve gözlerini kapatır. Kafamı meşgul etmek için telefondan Bruce Lee’ nin filmini açtım, ara ara gözümü açıp bakıyorum. Çocukken babamlarla çok izlerdik. Bora ile aynısını yapmaya çalışırdık sonra kavgaya dönüşürdü. Babamlar böyle olmaz deyip karate kursuna gitmiştik. Siyah kuşağa kadar devam etmiştim. Ben düşüncelere daldım. Fırat üzgün ifadeyle “ Bir hafta oldu. Ne yiyorsun ne de uyuyorsun, kendini harap ettin. Biraz toparlamaya çalış,” dedi. Kafasını sallayarak “hı hı” diyerek mırıldandı. Başımı kaldırıp “Fırat bu zamana kadar neredeydiniz? Neden gittiniz?” diye sordu. “Beni hiç sevemedin, neden bilmiyorum. Kendime yeni yol çizmem gerekti. Bora ile konuştuk karar verdik. Ülkeleri gezdik diyerek yanıtladı. Kaşlarını kaldırıp ciddi duruşla “Aslında sen çok eğlencelisin. Beni hep güldürürdün ama sen arkadaşımı çalıp duruyordun, beni ihmal ederdi. Böylece hıncımı senden çıkarırdım. O senle neden geldi” dedi. Üzgün ifadesiyle “ Bunun cevabı onda saklı...” dedi. Tekrar işine döndü, bende başımı gömdüm. Arkadan yanlarına biri yaklaşıp, yanında ki sandalyeyi çekerek oturdu. Kafasını kaldırıp bakmadı. Sessizce dinlemeye devam etti. Fırat, Kızgın ifadesiyle ” Sonunda geldin, sen neredesin?” diye hesap sordu. Bora, Parmaklarıyla alnına ovalayarak “İşler yoğun, sorun çıkardı mı?” dedi. Çenesini ovalayarak “Sorun çıkarsa iyiydi. Önceden başa belaydı, o halinden eser kalmamış,” dedi. Öne uzanıp koluna dürterek “ Hişt kız cevap verir misin?” diye sordu. Gözler kapalı başı öne arkaya giderek “Ne varmış halimde, aşk acısı da çektirmedin. Vır vır konuşuyorsun,” diyerek çemkirdi. Şaşkınca “Lan oğlum, ne içirdin kıza, sarhoş gibi duruyor,” dedi. Gülerek “Uyku sarhoşluğu, yemiyor, içmiyor,” of çekerek söyledi. Bir uyutmadılar dedikodunun sırası mıydı diye iç geçirir. Eğlenerek “Bizim kız kör kütük olmuş. El atıp onu bu işten kurtaralım. Değmez onun için sen güçlüsün,” dedi. Gerçekten değmez mi? Sanki kalp atışım yok oldu. Sevgim kızgınlığı mı alt etti. Acı çekerek “Açelya güzelim ne istersen alayım,” diyerek söyledi. “Canım istemiyor, beni rahat bırak,” of çekerek söyledi. Gülerek “ Senin ki her yere haber salmış, seni arıyor,” dedi. Gülümseyerek başını kaldırır. Kızgınca “ Otele onun için gelmişler. Akıllı birisi yanlış bilgilerle uzaklaştırdı. Akıllı olduğu seni koruyabileceğini göstermez,” dedi. Onsuz hava soluyamıyorum. Yüreğimde kor bir ateş var. Elini tutar üzgün dolu gözleriyle bakar. “Bora onu bana getir. Onsuz kursağımdan lokma geçmiyor. Bu acıya daha fazla dayanamam. Lütfen getir,” dedi. Bora ellerini çekti, başını çevirip derin nefes alıp verdi. Elleriyle uzanıp göz yaşlarını siler. Yüzündeki acı ifadeyle “ Senin için her şey yaparım ama ona güvenmiyorum,” dedi. Kafasını sağa sola sallar “ O çok iyi biridir, senin bahsettiğin gibi değil. Bana inan” diyerek ağlaması artar. Fırat başını sağa sola çevirerek Bora’ ya bakar. Derinden iç çeker “Tamam ama sana zarar gelirse ondan bilirim” dedi. Ayağa kalkıp uzun telefon görüşmesi yaptı. Yanlarına gelip “Üzgünüm biraz zaman alacak ya da babasının yanında,” dedi. İki arkadaş iş konuşurken tekrar başını masaya koyup gözlerini kapattı. Sessiz kalıp onları dinledi. Fırat, “Senin neden gittiğini sordu, zamanı geldi...” yandan Açelya’ya bakarak fısıldadı. “ Sence onu seviyor mu?” kıza bakarak söyledi. Fırat başını salladı. İç çekerek “Mutlu olsun yeter,” dedi. Kucağına alıp, odasında yavaşça yatağına yatırdı ve saçlarına öpücük bıraktı. Yüzünde saçımda bir el hissettim, rüya yada gerçek ayırt edemedim, karanlığa doğru çekildim. Gözlerini açtığında yüzünü buruşturup, vücudunu gevşeterek “Her tarafım ağrımış” dedi. Günlerce uyumuş gibiyim diyerek iç geçirir. Zorla kalkar, karnında guruldama sesi gelince gülümsemesi artar. Uyuşuk şekilde Fırat’ın yanına iner. “Ooo güzellik uykusundan kalkabildin,” sırıtarak söyledi. Dudağını büzüp “Başım ağrıyor ama çok açım,” dedi. “Tamam beraber yapalım,” dedi. Haftalar sonra hava almak için dışarı çıkınca gözlerini kıstı. Bir kaç denemeden sonra ışığa alışınca açabildi. Yürüyerek parka geldi, biraz etrafı turladıktan sonra oturdu. Etrafı boş gözlerle izlemeye başladı. Köşe başında simitçi, bisiklet sürenler, pamuk şekerci, gözleri el ele tutuşup gezen çiftlerde takıldı. Acaba ne yapıyor? Beni düşünüyor mudur? Kalbim göz yaşım oldu haberi yok. Keşke git demeseydim. Ne yapayım o da yalan söylemeseydi. Uzun of çekerek aniden kalktı. Boş sokaklarda ilerledi. Birden karşısına orta boylu iki kişi çıktı. Biri zayıf kirli sakallı, diğeri biraz kilolu başını sağa eğip gözlerine baktı. “Siz kimsiniz,” dedi. Kahkaha attılar zayıf olan “ Seni bir süre misafir edelim,” dedi. İmalı gülüş atıp “Çok beklersiniz,” dedim. Kilolu adam kolumu tutmak için uzatınca parmaklarımı gözüne batırdım. Bu hamlemi beklemeyen zayıf adam elini kaldırıp salladı, başımı eğdim. Aniden kolumu yakaladı karın boşluğuna dirseğimle sert darbe indirip koşmaya başladım. Nefes nefese kaldım, durup soluklandım. Arkama baktım geliyorlar tekrar koşmaya başladım. Bir iki sokağa girip çıktım, sağa sola bakıp nefesimi düzenledim. Koşarak Fırat’ in yanına geldim. Kapıyı iterek açtım ve kapatıp Arkamı yasladım. Fırat meraklı gözlerle “Ne oldu,” dedi. Boğazımın kurumasından konuşamadım. “Su ver,” dedim. İlerleyip su getirdi. Kana kana içtim, dudaklarımın kenarından akan suyu elimin tersiyle sildim. Adrenalin kanımda dolanıyor gülmeye başladım. Sakinleşince “İki kişi peşime takıldı,” dedim. Şaşkın gözlerle elini çenesine koyup “Tarif et,” dedi. Anlatmaya başladım. Biraz uzaklaşıp telefon görüşmesi yaptı. Yanıma yaklaştı öfkeli gözlerle “Açelya üzgünüm Bora’nın yanında göründüğün için radarlarına girmişsin,” dedi. Ağzım açık “Ne anlayamıyorum,” dedim. “Yeni projesinin peşine düştüler,” dedi. Kahkaha atarak “Güvenli alana bak. Anahtarını ver, evime gitmek istiyorum” dedim. Sana bu kafayla araba verilir mi bakışı atıp “Ben bırakırım,” diyerek imalı gülüşünü attı. El mecbur kafamı salladım. Kapıdan çıkınca kolunu sıkıca tuttum. Adamlara aslan kesilirken havalıydım, şimdi dut yemiş bülbül içimden geçirdim gülümsememi görmesin diye elimi ağzıma kapattım. Yandan bakıp güldü. Ne var bakışı atıp “Sus salak, yakalasalar neler olurdu kim bilir,” diyerek koluna vurdum. Tırnağımın çekildiği, kafamı suya sokup çıkardıkları senaryolar aklımdan geçince silkelendim. Kapıyı açıp eve girdim. İnsanın evinin sıcaklığı bir başka, gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. En güvenli liman , yuvam çok özlemişim. Limanı aydınlatan, güveni sağlayan canım babam ilerleyip “Evinizin neşesi geldi,” diyerek kollarımı açıp seslendim. Sitemizin parkında arkadaşlarla dokuz kiremit- dokuz küçük kiremit üst üste dizilip topla vurularak oynanan oyun- oynuyoruz. Kiremitleri topla devirip koşmaya başladım. Elif yakalamayınca sinirlenip diğerleri görmeden ittirince sendeledim. Sesimi yükselttim omzuna vurdum. Diğerleri bana kızdı, olayı anlattım ama inanmadılar. Babam işten gelmiş. Beni görünce “Açelya,” diyerek yanıma geldi. Beni kızgın görünce “Ne oldu güzel kızım, ”dedi. Kaşlarımı çatıp “Bana inanmıyorlar,” elimle onları işaretle gösterdim. Yere çöküp, elimi tuttu “Bazen gözle gördüğüne inanırsın ama zamanla yanıldığını anlarsın,” dedi. Sağ ayağımı yere vurup “Zaman gelsin inansınlar,” diye cevap verdim. “Güven hemen kazanılmaz, bir gün anlarlar. Sadece sabırla o günün gelmesini bekle,” dedi saçını okşayarak söyledi. Yatağına uzandı, gözlerini tavana dikti. Kızgınlığım mı? Emek mi? Dört yıl çöpe atılmaz. Aramızda sadece sevgi değil güven, inanç var. Neden yalan söylemiş olabilir. Kendimi doğru ifade edememiş olabilir miyim? Yargılamam, güven veremedim mi? Neden gelmedi? Seven adam gelir, konuşur özrünü diler. Bu böyle olmaz, haftalardır kafamın içinde aynı sorular dönüp duruyor. Onu tanıyorum kesin gelirdi, ya başına bir şey geldiyse.
|
0% |