@nurdogru26
|
Beni burada yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim, gerçekten benim için bilmediğim bir suda yüzmek gibi. Biraz tuhaf ve gergin olduğumu söylemekten de çekinmiyorum. Ama burada olman ve gösterdiğin destek muhtemelen beni salak salak sırıttırıyor olur, iyi ki varsın... Keyifli okumalar 🥹⚕ Bu satır; başlama tarihini yazman için ⚕✨💜 Bölüm 1/ Bir damla kan 🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤 SİERRA Kahve makinesinin ötme sesi ile gözlerimi dalıp giden tezgahın mermerinden geri çevirdim. "Sierra anneciğim çok gürültü yapıyorsunuz, ablana söyler misin biraz daha kıssınlar seslerini." Televizyon koltuğunda oturmuş elindeki kumandayı sallayarak bana az sonra çıkacağım merdivenleri gösterirken, ekledi. " Sende çok uykusuz kalma yarın mezuniyet törenin var." İkaz edici sesi ile başımı usulca salladım ve emir alan bir asker gibi sert bir tonlamaya soktuğum sesimle. "Emredersiniz komutanım." diyerek kıkırdadım. "Kaldırma beni ayağa bak, komutanımmış. Uyanamayınca seni yatakta sürüklemem gerekiyor. Baban gibisin sende , oda uyudu mu uyanmak nedir bilmezdi..." kıkırdadı ve yeniden dikkatini karşısındaki diziye çevirdi. söylediği söz yüzümde buruk bir gülümsemeye sebep olduğunda, sıkkın bir nefesle yönümü yukarı kata çıkan merdivenlere çevirdim. 'Ah baba... burada olsan , uğraşma bunlarla güzel kızım derdin... gitmek istemiyorsan gitme... ama annem öyle mi? onun için bu mezuniyet öyle önemli ki, giyeceğim kıyafete kadar tüm planlamayı elleri ile yaptı.' Adımlarım nihayet çatı katına çıktığında, ablamın aralıklı kapısından dışarıya yayılan kıkırtı sesleri ile annemin neden sessiz olmalarını istediğini anlıyordum. "Düşünsene, bir de işe yarıyormuş..." Şulenin heyecanlı sesi ile aralıklı kapıyı kolumla ittirdim ve bekledikleri kahve dolu tepsi ile odaya girdim. "Kahveler geldi..." bakışlarım yerdeki anlamsız tahtada gezindiğinde Berna hızla kalktı ve elimdeki tepsiye uzanıp beni çelimsiz kollarımdaki yükten kurtardı. "Bu ne be?" dedim kaşlarım çatılırken. "Ben sadece babamla konuşabilmek isterdim..." Serra'nın üzgün sesiyle gözlerim yüzüne döndü. "Belki gelir..." Berna yere bıraktığı tepsi ile kendine bir bardak kahve alıp ortadaki tahtanın etrafında dizili olan minderlerden birine çöktü. "Umarım..." dedi ablam ciddi bir ifade ile. "Bunlar saçmalık biliyosunuz değil mi ?" konuşan gurubun en gotik diyebileceğim kızı Aleynaydı. "Serra bu ne?" ellerimi belime yasladığımda hesap sorucu bir iade ile yüzüne bakıyordum. "Ruh tahtası işte görmüyor musun? Babamı çağıracağız. " söylediği şey yüzümde alaylı bir göz devirmeye neden olduğunda, histerik bir kahkaha bıraktım. "Delirdin her halde? ne ruhu ne tahtası ya. çocuk musunuz siz? kaç yaşında insanlarsınız." "Al bende de o kadar." Aleyna beni desteklerken , Serra çattığı kaçlarıyla sıktığı dişlerinin arasından bir fısıltı bıraktı. "Berna söylesene onlara. " topu en yakına arkadaşına atarken gözlerim alayla bernaya döndü. "Büyük Annem böyle şeylerle ilgileniyor... bir çok kez işe yaramış..." sesi gizemli bir fısıltı gibi dolandı odanın içinde. " Ya ne yaparsanız yapın, bu saçmalıkla ilgilenmeyeceğim. ben odama geçiyorum. annem sessiz olsunlar biraz dedi." bu manyaklara bir şey anlatmakla uğraşamayacağım. "Sakın söyleme anneme bak." ablamın uyarıcı sesiyle başımı onaylarcasına salladım. "Hiç enerjim yok. Yarın beni bekleyen yorucu bir gün var ve gidip uyuyacağım..." arkamı dönüp odadan çıktığımda peşimden kapıyı kapattılar. ardından odanın ışığı söndü. "Gerçekten kafayı yemişler..." gülüşüme engel olamayarak beklemeden odama doğru ilerledim. ------ "Olmuyor.." Serra'nın ağlamaklı sesi tahtanın etrafına toplanan kızların arasında dolandığında, hepsinin gözleri yerdeki çağırma tahtasının ortasında yanan kırmızı mumda gezindi. "Bir saat olacak artık, uuyalım çok uykum geldi." Aleyna bıkkınlıkla elini parmakları ile dakikalardır tuttukları bardaktan geri çekti. "Bir kez daha denesek..." Serra dolan gözleri ile bakışlarını Berna'ya çevirdi. kendine destek olmasını isteyen yalvarıcı bakışlarını yüzünde gezdirdi. "Bak bildiğim bir yol daha var fakat..." korkuyla elini fincandan geri çektiğinde diğerleri de geriye çekildi. Odanın içindeki sessizlik Berna'dan duymayı bekledikleri şeyle dolandı aralarında. "Anne annem yapmamamız gerektiğini söylerdi, iyi ruhlar ve kötü ruhlar denen boyut kapısı ile alakalı..." "Ne saçmalıyorsun?" Aleyna alayla kıkırdadı. "gülmesene ya... ciddiyim..." "Adam akıllı anlat şunu..." Serra konuşmaya dahil olduğunda, Berna gergince yutkundu. "Eğer bir adak sunarsak, yani bir ödeme gibi düşünün bunu... o zaman istediğimiz kişi ile konuşabiliriz..." sesi titrerken Serra hiç düşünmeden konuya girdi. "Ne vermem gerek.." dedi heyecanla gözleri kocaman olurken. "Saçmalamayın ya..." Aleyna öfkeyle fısıldadı. "Eski zamanlarda hayvan kanı yada bakire kanı akıtırlarmış, ama şimdi.." Berna'nın söylediği bu son söz Aleyna'yı içten bir kahkahaya iteledi. "Aranızda en psikopat benim sanıyordum, siz benden de manyaksınız.." "Ama sordu bende söylüyorum. Ya bir hayvan yada bir bakire..." "Kimseyi kurban etmeyeceğiz arkadaşlar..." dedi Şule korkulu bir fısıltı ile. "Off kurbana gerek yok ki, bir kaç damla kanla da olur, amaç bir şeyler sunmak. büyü yapmıyoruz burada, sadece Serra'nın babasıyla konuşmasını istiyoruz." Berna'nın sözleri Aleyna'dan yeniden alaylı bir nefes alırken Şule konuşmaya girdi. "Hayvan bulamayacağımıza göre..." "Ve bir bakire Şulecim." dedi alayla Aleyna. "bildiğim kadarı ile hepimiz mezuniyette kaybetmiştik bekaretlerimizi. ha?" alayla kıvrılan dudakları Serradan öfkeli bir fısıltı aldı. "O'na öyle çok ihtiyacım var ki... çok özledim anlamıyorsunuz... hiç konuşma şansım olmadı. Biz kazanın olduğu o gün küs ayrıldık. konuşmamıştık birbirimizle, bununla yaşamak ne kadar zor bilemezsiniz..." Genzini sızlatan bu itiraf yanaklarından sessiz yaşlar akmasına sebep olduğunda, kızlar bir birlerine üzgün gözlerle baktı. "Yapma böyle..." Aleyna yavaşça arkadaşına yaklaştı ve usulca sarıldı. Bu tür şeylere inanmasa da onun üzülmesi isteyeceği son şey bile olamazdı. "Bir şansım olur sanmıştım..." Ardından bir kırılma sesi sessiz gecede kulakları doldururken Aleyna korkarak geri çekildi. "Bu neydi?" Bir birlerine korkuyla bakarken hepsinin aklında aynı şey dolanıyordu. Çağırdıkları bir ruh gelmiş ve evin içinde dolanıyor olabilir miydi? Birazdan her biri öldürecek korkunç bir varlık. "Allah kahretsin!" Sierra'nın ağlamaklı sesi ile hepsi korkuyla oturdukları yerden kalktılar . Serra kız kardeşinin yardıma ihtiyacı olacağını düşünerek acele ile odadan çıkıp yönünü Sierra'nın odasına çevirdi. Kapıyı hızla açıp içeri girdiğinde O'nun yerdeki kırık camları toplamaya çalışırken kesilen elinin acısı ile yere çöküşünü gördü. "Ne oluyor..." hızla yanına doğru ilerlediğinde diğerleri de peşinden içeri girdi. "Babamın aldığı küre kırıldı... lanet olsun." Ağlamaklı sesi ile canını acıtan kanayan eli değil babasından ona hediye olan bu kürenin parçalara ayrılması oluyordu. "Ay ödümüzü kopardın Sierra ya!" Aleyna'nın korkulu sesi ile Serra arkasını dönüp arkadaşına artık susmasının gerektiğini belli eden ters bir bakış bıraktı. Kardeşi için ne kadar önemli olduğunu bildiği bu küre şimdi yerde parçalara ayrılmışken , avucunun içinden süzülen kan damlaları kırık kürenin içini dolduruyordu. "Sorun değil... gel buraya..." uzanıp kardeşini kendine çektiğinde sıkıca sardı kollarını. "Tamir ettirmeye çalışırız... üzülme..." "Dikkat etmem gerekirdi... ama ..." Şimdi tamamen ağlamaya dönen sesi ile Berna yaratılan fırsatı görerek hızla yerdeki küre parçalarını ve içine dolan kanı avucunun içine topladı. "Ben şunları toparlayayım, sizde elini steril hale getirin." Acele ile topladığı parçalarla çıktı odadan. Adımları en yakın arkadaşının odasına döndüğünde acele ile içi kan dolu cam kürenin kırık parçasını tahtanın ortasına bıraktı ve diğer parçaları özenle yerleştirecek bir yer aramak için ayrıldı tahtanın başından. ——- İDEA Genç prensinin yatak odası yardımcısı Yehuda tarafından açıldığında, gündüzden kalmalığın verdiği afallama ile toparlandı büyük yatağının içinde. Üzerinde hiç bir giysi olmaksızın uyuduğu yatakta kırmızı saten pikeyi beline kadar çekerek sıkkın bir nefes verdi. "Efendi İdea, artık uyanmanız gerek." Yehuda genç prensin ne denli gergin bir karakteri olduğunu bildiği için temkinle yaklaşıyordu olaya. "Tahmin edeyim. Saat 3'e geliyor ve geçit kapılarına gitmem gerek." Bıkkın bakışları sadık uşağının yüzüne döndü. Yatağın içinde kıpırdanan bir birinden güzel kadınlar uykularının en derin noktalarında gezinirken, geceyi geçirdikleri bu genç prensin onları yormuş olmasından kaynaklanıyor olacak, konuşulanları duyup uyanacak gibi görünmüyorlardı. "Çok yakında prensim böyle bir şeye mecbur kalmayacaksınız. Fakat babanızın istekleri oldukça açık." Hatırlattığı emirle İdea yatakta havalandı ve üzerindeki çarşafı parmaklarını hafifçe hareket ettirerek bedenine sardığında, tıpkı bir tüy parçası gibi büyük taştan odanın soğuk zeminine indi. "Kıyafetlerim." Seslenişi ile Yehuda bir önceki günden hazırlanan özel işlemeli elbiseleri hızla prensine doğru getirdi. Berta cinlerinin özenle işlediği beyaz gömleği hiç hareket etmeyen İdea'ya dikkatle giydirdiğinde, üzerindeki saten pikenin usulca yere düşüşünü izledi. Ardından birer birer tüm parçaları giydirdi ve geri çekildi. "Kaftanınız..." ellerinde zorla taşıdığı ağır kaftanı efendisine doğru uzattığında ondan memnuniyetsiz bir göz devirme aldı. "Bu gün sadece gömlek." Sözleri tamamlandığında beklemeden yönünü odanın devasa kapılarına döndü. Ellerini bile sürmeden parmaklarını hareket ettirerek geriye kadar açtığı kapılarla beklemeden çıktı önünde uzanan taş koridora. Kulaklarına dolan kuş sesleri ile attığı her adımla geçit kapılarına uzanan yolda oyalanmadan ilerlemeye devam etti. Sadece bir süre daha devam etmesi gereken bu görevle, çok yakında babasının tahtı ona bırakacağını biliyordu. O zaman tüm bu gereksiz ayrıntılar ile başka birileri uğraşacaktı. Fakat Kral Lirken oldukça net bir şekilde biricik oğlunun artık güzel periler ve ifritlerle yatmak dışında başka şeylerle ilgilenmesini şart koşmuştu. Bir gün İdea'nın Kral olabilecek olgunluğa geleceğine inanan Kral Lirken, bunun için tüm şartları zorlamaktan çekinmiyordu. İdea Geçit köprüsüne geldiğinde , attığı ilk adımla etraftaki kalabalık ifrit ordusu saygıyla geri çekildi ve geçebilmesi için ona koridor oluşturdu. İdea ise sıkkın bir sabırsızlıkla yol boyunca ilerledi ve geçit kapısını saat tam 3'ü bulduğunda, boynunda taşıdığı tılsım yardımı ile açtı. Açılan geçit kapısından sırası ile çıkan ifritler ve içeriye sesleri ulaşan dilek dileyerek yalvaran insanların sesleri iç içe geçerken, her birinin tamamen çıkıp , insanların seslenişlerine cevap verdiğinden emin olana kadar bekledi. Nihayet son ifrit parlak ışık huzmesinin içinden geçip gözden kayboldu. İri parmaklar ideanın boynunda taşıdığı tılsıma döndüğünde kapıları kaptmak üzereyken ağlayan bir kızın sesini duydu. "Benim istediğim babamla konuşabilmek... Babamla konuşabilmek istiyorum... adağımı al, babamla konuşmak istiyorum." Bu içten yakarışı görmezden gelemeyen İdea, bakışlarını açık kapıdan dışarıya çevirdiğinde, yapmaması gereken bir şey yapmak üzereydi. —— "Babamla konuşmak istiyorum, lütfen..." Serra ağlayarak , parmaklarını ruh tahtasına bastırmış öylece ellerinin altındaki bardağın hareket etmesini umarak sızlanıyordu. "İşe yaramalıydı... Sierra bakire değil mi anlamıyorum?" Berna üzgün bir sesle konuştuğunda, Serra sert bir nefes çekti. "Erkekler onunla ilgilenmiyor. Eminim, bakire olduğuna eminim... olmasa bilirdim.."dedi "Bence bırakalım artık, zaten kızdan habersiz yapıyoruz hiç içim rahat değil ." Aleyna sıkkın gözlerle tahtanın ortasında duran kan birikintisine baktı. "Bir şey olmaz ki sadece bir ödeme gibi düşün, hem zaten akıp gitmişti." Berna dakikalar önce onları buna ikna ettiğinde, Serra ilk başta korksada babası ile konuşabilecek olmanın ihtimalini düşünerek kabul etmişti. Tahtanın üzerinde ki bardak usulca kaydığında, Serra çığlık atarak elini geri çekti. Diğer kızlar korku ile odanın bir köşesine kaçıştığında, bardak yeniden hareket etti. "O-oldu..." Serra korkulu sesine rağmen heyecanlı gülümsemesine engel olamıyordu. "Baba... sen misin?" Titreyen sesi ile tahtayı görebilmek umudu ile ileriye doğru bir adım attığında Aleyna hızla kolunu tutup geri çekti. "Delilik bu! Gitme... gitme Serra, ne olacak bilmiyoruz." "Duramam... babam olabilir..." Kolunu hızla geri çekip acele ile yerdeki tahtaya doğru ilerledi. Dizlerinin üzerine çöktüğünde, titreyen parmağını korkuyla bardağın üzerine koydu. Avuçlarının altındaki bardak sertçe hareket ettiğinde , tahtanın üzerindeki harflerde dolanmaya başladı. "Ne yazıyor..." Berna korkusunu yenerek yavaşça Tahtaya yaklaştığında diğer kızlarda cesaretlerini toplayarak yaklaştılar. "Ö-" "Ölüler... ölüler yazdı..." Şule heyecanla tekrar ederken Serra dan uyarıcı bir ses aldı. "Şşşşş. Sus!" "K-O-N-UŞ-A-M-A-Z" bardak nihayet durduğunda , içinde kan olan cam parçası yavaşça çıtırdadı ve ardından tahtanın üzeri kanla lekelendi. "Bunun için miydi..." Serra öfke ile tahtaya bir tekme savurdu. "Sakin ol..." Berna hızla yanına gittiğinde kollarını usulca arkadaşının boynuna sardı. "Sakin ol... lütfen, belki böylesi daha iyidir..." yapacağı hiç bir teselli konuşması, bu saate kadar babasıyla konuşma umudu ile bekleyen Serra 'nın içini soğutamazdı. ——- SİERRA Yatağın içinde oturmuş, pikeyi dizlerime kadar çekmişken parmaklarım az önce kesilen avuç içimin üzerini örten yara bandında gezindi. Odamın perdesi kapalı olan cama rağmen hafifçe kıpırdandığında, bir ürperti ensemi yalayarak odanın içine yayıldı. Ardından yan odadan gelen çığlık sesi ile olduğum yerde irkildim. "Deli mi bunlar! Annem sessiz olun demedi mi ya." Üstümdeki pikeyi geri çektiğimde hızla ayağa kalktım. Bedenim sanki sert bir duvara çarpmış gibi sarsıldığında yatağa geri düşüyordum. Korkuyla olduğum yerde kaldım. Bakışlarım bir şeyler görebilmek umudu ile önümdeki boşlukta gezindiğinde sıcak bir nefes yüzümde gezinir gibi oldu. "Sierra..." duyduğum fısıltı ile korkuyla geri çekildim. "Ne oluyor..." korkulu fısıltımla baş ucu lambamın ışığı hafifçe titredi. Bakışlarım o tarafa döndüğünde üzerinde duran gözlüğüm titremeye başladı. "Hadi be..." yataktan kalkıp hızla odadan çıkmak için kapıya koşmaya başladığımda yeniden sert bir duvara çarptım. Hızla geri çekildiğim anda bedenimde yayılan korkunun etkisi ile bütün gücümle bağırdım. "Anne!" Odanın içi sesimle dolduğunda , her an gelebileceklerine duyduğum eminlikle elimi ileride ki görünmez duvara doğru savurdum. Çarptığım sertliğin bir duvardan çok bir beden gibi hissettirmesi ile yeniden bağırdım. "Anne! Serra..." gözlerim korkuyla dolarken kulaklarımda bir fısıltı dolandı. "Seni duyamazlar." Duyduğum ses bir erkek sesiydi. Kulağımın dibi mi? Zihnimin içimi karar veremediğimde korkuyla yere çöküp kulaklarımı sıkıca kapattım. "Anne yardım et! Biri yardım etsin..." bağırmaktan boğazım ağrıdığında bakışlarım odanın kapısına döndü. Ama hiç kimse gelmiyordu. Bende yerden kalkıp yeniden çıkmayı denemeye cesaret edemiyordum. "Lütfen biri yardım etsin..." gözlerim dolarken sıkıca kapadığım kulaklarıma rağmen yeniden duyabildiğim kalın tınıya kaydı bilincim. "Bağırma artık. Seni duyamazlar... ben istemediğim sürece kimse seni duyamaz... sakinleş..." Kafamın içinden geldiğine emin olduğum sesle kulaklarımdaki ellerim yavaşça indi. "Ölecek miyim? Üstelik bu yaşta... lanet olsun, daha mezun bile olamadım... ben daha hiç bir şey yaşamadım ki..." "Ciddi misin?" Alaycı sesi ile kendi kendime sızlanmaya devam ettim. "Oysa okuldan sonra işe başlamadan kendime biraz vakit ayıracaktım. Bir tatile çıkmak istiyordum, ama şimdi öleceğim..." Gözlerimden akan yaşlarla çaresizlikle beni bekleyen sona hazırlıyordum kendimi. Öleceksem iyi tarafından bakmam gerekiyor, Babam'a kavuşacağım... öyle değil mi? Evet evet kesinlikle... "Susacak mısın artık!" Zihnimde dolanan azarlayıcı sesle düşüncelerimi duyan bu şey. Yada azrail , beni daha da korkutuyordu. "Azrail mi? Saçmalama Azrail olmak için fazla sorumsuzumdur." Alaylı sesiyle düşünmeyi bırakmaya çalışıyordum. Pembe filleri düşün, pembe filler, afrikada yürüyen bir düzine pembe fil... "Kes şunu artık. Sakinleş konuşalım. Seni öldürmeyeceğim. Aslına bakarsan istesemde yapamam." Bakışlarım konuşanı görebilmek için odanın içinde dolandığında korku ile dizlerimi kendime çektim. "Anne..." fısıltılı sesimle hala geleceğine inanıyorum. "Gerçekten mi? " dedi alaylı bir kahkaha ile. "Benden ne istiyorsun... ne!" ⚕⚕⚕ İDEA "Para mı istiyorsun? Benim param yok ki daha beş kuruş koyamadım kenara! Zorlasam zorlasam kumbaramdan bir kaç yüz çıkar. Hem zaten işine de yaramam ben... yani eğer alı koyacaksan..." Hiç susmuyor! Lanet olsun hiç susmadan nasıl böyle üst üste konuşabilir ki? Bu insanları anlamak öyle zor ki delireceğim... "Hem ben sakarım birazda, annem hep ne kadar şanssız olduğumu söyler durur-" Hala devam eden konuşması ile asla sakinleşmeyeceğini anlıyordum. Yerde öylece durmuş, korku ile etrafa bakarken çenesine vuran gerginlikle bana eziyet ediyor gibi. "Bu böyle olmayacak." Üzerine doğru bir adım atıp avuç içimi gözlerine perde yaptım. Saniyeler içinde boşalan bedeni yere serilirken hızla kavradığım küçük bedenini yatağın içine bıraktım ve geri çekildim. Gözlerim bir süre üzerinde gezindi. Ateş kızılı saçları, ince yüz yapısı, silik çilli yüzü ve uzun siyah kirpikleri ile uyurken oldukça güzel görünüyordu. Hem çenesi artık kapalı hem kusursuz bir tablo gibi. "Seninle uğraşmak eğlenceli olurdu, ama ben bu çene ile sonsuz ömrümden bir kaç bin yılı harcarım." Parmaklarım yüzünde usulca dolandığında boynuna doğru yavaşça kaydırdım. Mermer gibi beyaz teni ve aldığı kısık nefeslerle iştahımı kabarttığını söylememek haksızlık olur. Ablanın dedikleri doğru mu? Daha önce kimse dokunmadı mı Sana ? İnsan erkekleri kafayı yemiş olmalı. Her gün sarayın içinde senin gibi bir varlık dolansa, sanırım yataktan çıkartmam. Kendimi kaybetmek üzere iken hızla geri çekildim ve dağılan dikkatimi toparladım. Ardından kapattığım gözlerimle açılan boyut kapısının girdabına çekilerek dünyadan çıktım. "Ne oluyor sana ! Sakın bozulayım deme, babamla uğraşamam..." "Efendi İdea! Efendi idea!" Yehudanın sesi henüz içeri girdiğim kapıdan beni bulduğunda koşturarak yanıma gelişini izledim. "Efendim, neredesiniz... siz.." korku ile henüz geçtiğim boyut kapısına baktığında yorgun bir nefes çektim. "Geldim işte , sakin ol." "Efendim Babanız... o çok, çok sinirli... Sarayda yer yerinden oynuyor, sizi derhal görmek istediğini söyledi." "Yine ne oldu? Ne yaptım yine ?" Adımlarım ileride gördüğüm saraya döndüğünde yürüyerek gitmek, uçarak gitmekten daha geç olacağı için, karşılaşmamızı geciktirebildiğim kadar geciktiriyordum. "Söylemediler efendim, fakat geçit kapısından geçtiğinizi söylediler, siz neden dünyaya girdiniz efendim, bir prens olarak orada yapacağınız her hangi bir değişiklik her şeyi mahvede bilir..." korkulu sesi ile çocukluğumdan beri anlatılan efsaneleri zırvalamaya başlamadan durdurdum onu. "Yehuda kapat ağzını, seni sibir böceğine çevirmek zorunda kalmayayım." "Ö-özür dilerim efendim..." sessizliğe gömüldüğünde adımlarım nihayet sarayın ana kapısından içeriye ilerledi. Bölüm Sonu ⚕ Buraya kadar geldiğin için teşekkür ederim. İyi geceler ⚕ |
0% |