Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Bölüm 12 / Kanım Artık Senindir Shaitan!

@nurdogru26


Sierra

Teras tırabzanlarının dibine çökmüş soğuk taşların üzerinde öylece oturuyordum. Dizlerimi kendime doğru çekmiş ve bakışlarımı Terasın devasa kapılarında gezdiriyorum.

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama yanıma hiç kimse gelip gitmedi. Bende içeriye girecek cesareti kendimde bulamıyorum. Kendimi kötü bir kabusun içinde olduğuma ikna etmeye çalışsamda her şey oldukça gerçekti. Ben buradaydım ve bir Cin Prensi tarafından kaçırılarak başka bir dünyaya getirilmiştim.

"Başka bir dünya..."

Sesli söylediğimde, kulağa bir halk efsanesi gibi geliyor ama efsane falan değil, buradayım. Etimle kemiğimle buradayım...

Annem odaya gelirse eğer beni bulamayınca delirecektir. Kim bilir aklına neler gelir, her bir şey gelirde bir Cin tarafından kaçırıldığımı asla düşünmez.

Peki ya Serra, eğer o beni kontrol ederse, peşime düşecektir... düşer değil mi? Günlerdir bu konu ile ilgili tek bir kelime etmiyordu... her şeyi tamamı ile unutmuş olması mümkün mü?

Korkuyla kafamı ellerimin arasına aldım. Ya herşeyi unutmuşsa, bana bir büyü ile unutturabileceğini söyleyen adam, pek tabi ona da unutturabilir.

Ya sonsuza dek burada tutsak edilirsem, beni her yerde arayıp bulamazlarsa... bir zaman sonra unuturlar belki de... ülkede her gün kızlar evden kaybolup kayıplara karışıyor...

Annem böyle düşünürse çok üzülür... kendini suçlar.
Onun yüzünden olduğunu düşünür, zaten babamdan sonra da en ufak şeyde kendi kendini hırpalıyor...

Genzim giderek sızlamaya başladığında gözlerim buğulanmaya başladı.

"Lütfen Tanrım, evime dönmeme yardım et..." yanaklarımı yakan yaşlar arkamdaki tırabzana konan bir karganın sesi ile beni şaşkınlığa itti.

'Burada tanrı yok sevgili Sierra, o bu varlıklar için hükmünü çoktan verdi. Moreslay'da yaşayan hiç kimse tanrının adını ağzına almaz. Çünkü gelmeyeceğini bilirler.'

Korkuyla geri kaçtığımda hayatımda ilk kez konuşan bir karga görüyordum.
Öyle siyahtı ki sanki tüyleri parlak bir satenle kaplı gibiydi.

"S-sen konuşuyorsun..." dudaklarım hayretle aralandı.

'Evet konuşuyorum.' Uçarak terasın ortasında durduğunda etrafını koyu bir duman sardı. Giderek büyüyen dumanla artık kargayı göremediğimde saniyeler içinde duman yok oluyordu.

Yerini son derece yakışıklı bir adama bıraktığında, kuzguni siyah saçları ve en az saçları kadar siyah gözlerini üzerime çeviren bu adama baka kalıyordum.

Yavaşça oturduğum yerden kalktığımda karşımdaki adam'ın az önceki karga olup olmadığını düşünürken buldum kendimi.

"Sen insan mısın?" Şaşkınlıkla sorduğum sorunun saçmalığını anlamam çok uzun sürmedi.

'Hayır, bir ifritim. Düşürülmüş bir ifrit.' Bakışları üzerme döndü ve bir süre kendini süzdü.

'Bir insan kadar berbat mı gözüküyorum? Affet uzun zamandır ışıksız bir hücrede çürümeye bırakılmıştım.' Dudaklarında alaylı bir gülüş belirdiğinde sivri dişleri kendini belli ediyordu.

Hem ürkütücü bir havası vardı hemde baş döndürücü bir güzelliğe sahipti.

"Benide buraya hapsettiler... şimdi eve dönüş yolunu bulamıyorum..." omuzlarım umutsuzlukla çöktüğünde bana doğru bir kaç adım attı.

'Seni acımasızca buraya hapseden de kim? ' neredeyse üzgün bir sesle konuştuğunda tam dibimde durdu.

"İdea... o- o buranın prensi... beni kendi dünyamdan alıp buraya getirdi ve, ve ne yapacağımı bilmiyorum... sen bana yardım edebilir misin?" Gözlerim umutla parlarken bakışları bir kaç saniye yüzümde gezindi.

'İdea...' dedi derin bir iç çekişle.

"Lütfen beni eve götür... lütfen..." ellerimi yakalarına attığımda ellerim üzerindeki siyah derinin sıcağı ile yandığında hızla geri çektim.

"Sen yanıyorsun..." kaşlarım çatıldığında bakışlarım bir süre üzerinde gezindi, her hangi bir ateş yoktu ama kıyafetleri bir soba kadar sıcaktı.

'Sıcak kanlı bir ifritim.' Dedi alayla gülümserken.

"Lütfen bana yardım et. Ne istersen yaparım. Yeter ki beni eve götür."

'Ne istersem mi?' Dedi yüzü ciddiyete bürünürken.

"Her ne istersen... yeterki aileme geri döneyim..."

⚕⚕⚕

İdea

Gözlerim babamın odanın içindeki adımlarını tedirginlikle izlerken , ondan duyacağım şeyleri dikkatle dinledim.

"Eğer bir varis vermezsen, seni bilgelerin eline bırakmam gerekecek. Ve sevgili oğlum senden başka hiç bir oğlum kalmadı. Bu bütün krallığın sonunu getirir."

Sesindeki öfkenin sebebi bu işin bu kadar uzamasınaydı. Normalde Sierra'nın ruhu bile duymadan bu işi halledebilirdim ama kadınlara istekleri dışında sahip olma hakkını kendimde hiç bir zaman bulmadım. Bir tecavüzden doğan çocuğuda kollarımda tutamam. Tamda bu yüzden onun ikna olması için her şeyi yapıyorum, ama artık zaman kalmadı. Moreslay'de olduğu süreçte beni arzulaması için her şeyi yapacağım. Bu beraberliği kendi isteği ile kabullenmesi için.

"Kızı alıp buraya getirdin. Ama bana bir çocuk lazım. Anlıyor musun?" Babamın adımları yavaşladığında bakışları üzerime döndü.

"Söz veriyorum halledeceğim..." başımı yere eğdiğimde baskın fısıltısı kulaklarımda dolandı.

"Eğer istemezse, yapman gerekeni biliyorsun."

"İsteyecek baba..." 

"Eğer istemezse. " dedi uyarıcı bir sesle.

Benden duymayı beklediği şeyi biliyordum. O'nun anneme yaptığı şeyi yapmamı bekliyordu. Biliyorum.

"İsteyecek söz veriyorum. Şimdi izninizle gelinimin yanına döneceğim."

Yavaşça arkamı döndüğümde taht odasının kapısına doğru ilerlerken yeniden konuştu.

"Yerinde olsam saraya yaptığım büyüyü geri alırdım. O kız seni gördüğü anda büyülenip isteğini kabul edebilirdi ama sen buna bile mani oldun. Seni anlamakta güçlük çekiyorum İdea."

Bakışlarımı açık kapıdan taş koridora çevirdim.

"Bunun yasak olduğunu bana siz söylediniz Kralım. Büyü ile kabul ettirmemem gerektiğini söyleyen sizdiniz."

"Şartlar böyle değildi. Artık herşey mübah! Bir çocuk istiyorum. Öyle yada böyle bir torun!"

Hiç bir şey demeden hızla kapılardan geçip yönümü koridora çevirdim.

Yehuda yanımda belirdiğinde adımlarım yatak odama döndü. Neredeyse bir saattir yalnızdı. Korkmuş olmalı.

"Efendim neden uykudayken sahip olmuyorsunuz. Haberi bile olmadan bu işi bitirebiliriz." Fısıltılı merakını duymazdan gelerek yatak odamın kapılarına doğru hızlandım.

Açtığım kapı ile içeriye doğru büyük bir adım attım. Bu beni ilk görüşü olacaktı. Ne yapacak yada hakkımda ne düşünecek bilmiyordum.

⚕⚕⚕

Sierra

Odanın kapıları açıldığında terastaki yakışıklı ifrit saniyeler içinde ortadan kayboluyordu.
Kulağıma bıraktığı tek bir kelime ile birlikte gitti.

'Unutma...'

"Sierra?" Bakışlarım hızla yere döndü. Onunla karşı karşıya gelince büyüleneceğimi biliyorum. Bunun olmaması için tüm irademi kullanacaktım.

"Hala buradasın..." odanın kapılarından geçip terasa çıktığında bana doğru attığı büyük adımları duyuyordum. Giderek yaklaştığında artık görebildiğimi de fark ettim. Bakışlarım ayaklarında sabitlendiğinde içimdeki merakı bastırmak için elimden geleni yapmıyordum.

Ama bir yandan Serra'yı böylesine deli eden adamın neye benzediğini bilmek istiyorum.

Hayır Sierra! Sen sadece eve gitmek istiyorsun.

"Demek eve gitmek istiyorsun." Dedi

Karşımda dururken aklımda dolanabildiğini unutuyordum.

"Beni eve götür İdea. Bırak gideyim..." dedim fısıltıyla.

"Bir anlaşma yaptık. Bir anlaşma ve ben sana istediğin her şeyi verdim şimdi sıra sende."

Kendinden emin çıkan sesiyle avuçlarımı bütün gücümle sıktım.
"Beni alıp buraya getiremezsin! Anlaşma umurumda değil! Bana bunu yapamazsın... Ailem kafayı yiyecek anlamıyor musun?!"

"Kaldır kafanı." Dedi emir verir bir tonlamayla.

"Asla! Sana büyülenip her istediğini yapayım diye mi?! Asla!"

"Kafanı kaldır Sierra! Hiç bir şey olmayacak."

Ağırca yutkundum, doğru söylüyor olabilir mi?
İyi ama nasıl emin olacağım...

"Sana inanmıyorum!" Dişlerimin arasında bıraktığım hırıltı ile adımları hızlanarak dibimde durdu.

İri parmakları çenemi sardığında kafamı yukarıya kaldırdı.

Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde, bakışlarım merakla yüzünde dolandı. Çekik gözleri irice yeşillerini bana sunarken uzun kirpiklerinin gölgesi belirgin elmacık kemiklerine düşüyordu. Sessiz bir nefesi içine çektiği dolgun dudakları ile bakışlarım kusursuz yüzünde tedirginlikle gezindi.

Ablamın neden kafayı yediğini anlamaya başlıyordum. Kemikli çenesi ve kaşlarının üzerine dökülen dalgalı koyu kumral saçları ile insanı nefessiz bırakacak bir güzelliğe sahipti.

Dünya üzerinde hiç bir oyuncu yada şarkıcıya benzetmem mümkün değildi. Daha önce hiç bir erkekte görmediğim bir güzelliğe sahipti.

Ağırca yutkundum. Midemde hareketlenen kelebekler beni kendime getirdiğin de büyülenmiş olup olamayacağımı düşünmeye başlıyordum.
Kendimi keskin gözlere bakmaktan alıkoyamıyor oluşumun başka bir açıklama olabilir miydi?

"Bak hiç bir şey olmadı." Dudakları hafifçe kıvrıldığında uzun kirpiklerinin altındaki delici yeşilleri dudaklarıma kaydı.

Kendimi hızla geri çektiğimde , çenemi saran elleri boşluğa düştü. Geriye doğru attığım bir kaç adımla bedenimdeki afallama ile öylece kalıyordum.

Büyülendim mi?

"Hayır. Büyülensen asla geri adım atmazdın, ama bak şimdi benden kaçacak cesareti kendinde bulabiliyorsun."

Yaptığı açıklama ile kendimi yokladım. Serra gibi onunla kalmak istemediğimi anladığımda hissettiğim bu heyecanın büyüyle alakası olmadığını anlıyordum.

Büyülenmedim... sadece o... çok güzel.
Bir erkekten beklenmeyecek kadar güzel... ve iri.. ve yakışıklı... çekici...

'Topla kendini! Topla!'

"Konuşmak istiyorum sadece. Böyle yüz yüze çok daha kolay, benden kurtulmak için kolyeye saldıramayacaksın ve belki de böylelikle daha iyi anlayabileceğim kendimi sana."

Bana doğru attığı adımlarla, gözlerim şaşkınlıkla üzerinde dolandı, benim iki katım olan bu adamla sevişme fikri beni ürkütmeye başlıyordu.
Yanlışlıkla üzerime düşse ezilirim be...

"Düşüncelerini susturur musun? Dikkatim dağılıyor." Dudakları alayla kıvrıldığında dibimde durdu.

"Belki de zihnimden çıkarsın he? Ne dersin!"

"Artık sakinleş, sadece dinle beni..."

Bakışlarım bedenine döndüğünde üzerinde ki krem rengi salaş gömleğin gövdesinin yarısına kadar dökülüşünü gördüm. Gözlerim boynundaki kırmızı taşta tutunduğunda, ağırca yutkundum.

Karganın söylediği şeyi hatırlıyordum.

O düşüncelerimin içinde konuştuklarımı hatırlamadan ben ileriye doğru bir adım atıp boynundaki tılsımı sertçe çekip aldım.

"Ne yapıyorsun!" Bağırtısı terası titretirken saniyeler içinde yanımıza beliren Shaitan elimdeki tılsıma uzattı ellerini.

"Ver bana." Dedi gergin bir sesle.

"Sierra hayır!" İdea öfkeyle bağırdığında elimdeki tılsımı Shaitan'ın avuçlarına bıraktım.

"Sözler Sierra! Sözler!" Dedi sabırsızca avuçlarındaki tılsımı boynuna geçirirken.

"Kanım artık senindir Shaitan!"

Bağırtın bütün terasta dolandığında İdea dizlerinin üzerine sertçe düştü.

Bedeni boş bir çuval gibi boşaldığında, ayaklarımın dibinde öylece kalıyordu.

"Ha ha ha ! Aptalsın İdea! Bir kadının gönlünü hoş tutarak hiç bir şey elde edemezsin ! Bunu bilmeliydin."

"Ne oluyor..." şaşkınlıkla geriye doğru bir adım attığımda , Shaitan'ın üzerime doğru hızla gelişini görerek korkuyla dona kaldım.

Ardından göbeğimi saran kol beni yerden havalandırdığında ben tüm gücümle bağırıyordum.

"İdeaaaa!'

Ama beni duymuyor gibiydi. Kendinde olmadığını anlamam zor olmuyordu.

"Sakin ol sevgili eşim! Ben kadınların seslerinden pek haz etmem. Ha ha ha!"

İçimi dolduran korkuyla bedenim boş bir poşet gibi havada sürüklenirken ben korkuyla uzaklaştığımız terasa bakıyordum.

"Ne yaptım ben..." gözlerimden akan yaşlarla çaresizliğin içinde kıvranmaya başlıyordum.


Bana tılsımı alıp ona verirsem ve kanımı kendine hediye edersem özgür kalacağımı söyleyen bu ifrite inanmıştım... nasıl bu kadar salak olabildim nasıl...
Oysa eve gideceğimden neredeyse emindim...

Peki ya şimdi?

Loading...
0%