@nurdogru26
|
Sierra Gözlerimdeki yaşlar yanaklarımı yakarken sessizce çektiğim burnumla beraber aynadaki aksimi izliyordum. Üzerime giydirilen sert korse, arkamdaki kadınlar tarafından iplerinden sertçe çekildiğinde nefes alışlarım daralıyordu. "Bu kadar güzel olabileceği kimin aklına gelirdi." İfrit kadınlardan ikisi kendi arasında kıkırdaşırken, beni efendilerine hazırlamak konusunda oldukça hevesli görünüyor oluşları canımı yakıyordu. Açlıktan ve susuzluktan bembeyaz olan tenim ve çatlayan dudaklarımla , ayaklarımın üzerinde bile duramazken bu gece Shaitan denen o pisliğin yatağına gireceğimi bilmek beni içli içli ağlamaya iteliyordu. Ben hala İdea'nın neden gelmediğini, beni neden kurtarmadığını düşünüyorum. Oysa bana gelinim derken bundan oldukça emindi, şimdi öylece Shaitan'a mı bırakıyor gelinini... Neden gelmiyor, neden yardım etmiyor beni buraya getiren oydu, şimdi geri dönmem artık imkansız... Anne... kim bilir ne durumdasın... her yerde beni arıyor olmalısın... oysa ben pisliğin tekinin oyununa geldim. "Kollarınızı kaldırın efendim." Arkamdaki güzel ifrit'in yönlendirmesi ile benden isteneni diretmeden yapıyordum. Direnmek sadece canımı daha fazla yakacaktı. Çünkü Shaitan'ın gözlerinde gördüğüm o karanlık beni mahvedecek türdendi. İdea'nın gözlerindeki parıltı ona karşı koymama olanak sağlasada Shaitan'ın hiç şakası olmadığını biliyordum. Yukarıya diktiğim kollarımdan geçirilen kabarık elbise hızla bedenime oturmuştu bile. Kollarımı aşağıya indirdiğimde bakışlarım üzerimdeki beyaz elbisede gezindi, kıymetli taşlarla işlenmiş ve beyaz tenimde kaybolmuştu. Kızıl saçlarım destekli göğüs dekoltesinin üzerine dökülüyordu. Ağlamam giderek hızlanırken, olacak olan şey beni her an daha fazla korkutmaya başlıyor. O pisliğin bana dokunmasını istemiyorum... canımı yakacağına neredeyse eminim... peki ya direnirsem... eminim beni hiç düşünmeden öldürecektir. "Efendim ağlamamalısınız..." az önce yüzüme çeki düzen veren ifrit bunu sessiz bir telaşla fısıldadı. "Defol git!" Dişlerimin arasından öfke ile fısıldadığımda, gözlerimi sıkıca yumdum. Canımı yakan yaşlar kirpiklerimden yanaklarıma doğru süzüldü. "Hazırır..." arkamdan uzanan büyük bir gerdanlık boynuma geçirilip ensemden kilitlendiğinde, aralanan gözlerimle suretime baktım. Bir oyuncakçının en pahalı parçası gibi görünüyordum... özenle hazırlanmış kusursuz bir porselen bebek . "O halde adamlara haber verin." En başından beri odanın bir köşesinde duran oldukça güzel bir ifrit tüm hazırlık sürecinde beni sessizlikle izlemiş ve beni hazırlayan ifritleri yönlendirmişti. Şimdi ise onlara odadan çıkıp Shaitan'ın dalkavuklarına haber vermeyi emrediyordu. Başından beri beni hazırlarken büyük heyecan duyan ifrit kadınlar beklemeden odadan çıktılar. Bense bedenimi solumda duran zümrüt yeşili pufa doğru çevirdim ve üzerimdeki elbisenin izin verdiği kadarıyla oturdum. Korkum midemde bulantıya sebep olurken ağlamam durmuş birazdan olacaklar için beni tarifi zor bir dehşete itiyordu. Odanın kapıları çıkan ifritler tarafından kapandığında , başından beri odanın bir ucunda duran kadın yavaş adımlarla yanıma geldi. Gözlerim yerdeki oymalı taşlarda gezinirken ona bakmak bile istemiyordum. "Kaldır kafanı." Verdiği emir dolu sesle kızaran gözlerimi yüzüne çevirdim. "Defol git!" Dişlerimin arasından öfkeyle bıraktığım hırıltıyla yüzünde alaylı bir gülümseme yer etti. "Bak bunun için vaktimiz yok. Bu histerik hallerini bir kenara bırakmak zorundasın. Beni dinle." Gülüşü silindiğinde oldukça ciddi bir ifadeye büründüğünü görüyordum. "Ne istiyorsun be! Ne?!" Tahammülüm kalmamıştı. Ne bir ifrite ne bir periye karşı göstereceğim tek tahammül kırıntım yoktu. "Prens İdea günlerdir ölü. Senin salaklığın yüzünden günlerdir derin bir uykunun içinde hapsoldu. Bana yardım edeceksin... onu kurtaracağız, duydun mu? Sadece o değil senide Shaitandan kurtaracağız." Gözlerinde gördüğüm dürüstlük beni şaşkınlığa itti. Başından beri onun Shaitan'ın kadınlarından biri sanarken duyduğum şeyler beni hayrete düşürdü. "Ölü mü?" Hafifçe aralanan dudaklarımla, şaşkınlığım fısıltı ile dolandı odada. "Evet, tılsım'ı ellerinden aldığın için derin bir karanlıkta kaybolup gitti! O kadar aptalsın ki!" Demek o yüzden gelmedi... "Nasıl kurtaracağım onu..." yavaşça oturduğum pufun üzerinden kalktım. "Beraber yapacağız, sen sadece sana işaret verdiğimde Kutsal odadan çıkıp koşacaksın. Hiç durmadan Prensin odasına doğru, Yehuda seni koridor boyunca yönlendirecek. Odaya ulaşıp Prensi bul... ve tılsımı ona geri ver... kanınla beraber." Gözleri rahatsız olmuşcasına yere indi. "Tılsımı nasıl alacağım... hayatta vermez..." stresle yutkundum. "Beni iyi dinle şimdi." Bana yaptığı planı anlatmaya başladığında sessizce söylediği her şeyi dinledim. "Kutsal odaya, seni sunacak cariye ben olacağım. Seninle beraber içer girmezsem hiç bir şey planladığım gibi ilerlemez... o yüzden sakın pot kırayım deme. Sadece itaat et ve odaya sorunsuzca gir, hatta o kadar sorunsuzca olsun ki Shaitan'ın dikkati dağılsın." O pisliğin dikkati asla dağılmaz... "Nasıl yapacağım?" Dedim yılgın bir sesle. Gözlerime sinsi bir gülüş bıraktı ve yenide aralandı küçük dudakları. ⚕️⚕️⚕️⚕️ Shaitan'ın adımları kutsal odanın içinde sabırsızca dolanırken, bakışları ortada duran büyük yatağa döndü. Tamamıyla bembeyaz olan yatak ona birazdan kardeşinin gelinini sunacaktı. İçinde yükselen tarifi imkansız tatmin duygusu ile dudakları kibirle kıvrıldı. Yıllardır mahzende çürüyüp gitmiş ve kardeşinin sarayda nasıl ışıltılı bir hayat yaşadığını izleyip durmuştu. Babasına karşı gelişinin cezasını bitmek bilmeyen bir tutsaklıkta çekerken, İdea'nın umursamaz alaycı halleri onu gün be gün kinlendirmişti. Hakkı olan o taht, hakkı olan saygınlık ellerinden alınıp önemini bile kavrayamayan zavallı kardeşine verilmişti. Üstelik biliyordu ki Kendi annesi İdea'nın değersiz insan annesinden çok daha güçlü ve soylu bir ifrit prensesiydi, ama tüm bunlar , bu saf kan yinede onu düşmekten ve sürgünden kurtaramamıştı. Şimdi ona göre zaman intikam zamanıydı. Kutsal odanın kapıları ağırca açılırken , Shaitan'ın adımları yavaşladı. Bedeni usulca büyük kapılara dönerken içeriye giren Sierrayı bulan gözleri, ince tülün ardında saklanan güzelliğini gördü. Saçlarını örten tül ve bembeyaz teninin parlaklığı ile nasıl ışıldadığını görüyordu. Bu kadına sahip olmak sadece intikam duygusunu değil yıllardır bir kadına dokunamayışının açlığınıda giderecekti. Sierra'nın adımlar , başı önde saygıyla eğilirken büyük kapılardan içeriye girdi. Üzerindeki saten elbise ince beline sıkıca oturmuş, başını örten duvak güzelliğini bir hediye paketi gibi sarmalamıştı. Bir süre odanın ortasında durup Sierra'nın ardından giren yardımcı ifrit ile yanına kadar gelmesini bekledi. Bu anların İdea tarafından görülmesini ne çok istediğini fark etti. Böyle tolerans gösterdiği kızın bütün gece kollarında inleyişini duysa ne yapardı acaba? Sierra'nın adımları Shaitan'ın dibinde durduğunda , Düşmüş prens özgürlüğüne giden yolda ilk adımını, gelininin duvağını açarak attı. Sierra'nın buz mavisi gözleri yüzüne döndüğünde , sıcak bir gülümseme ile onu izleyişini görüyordu. "Anlaşılan yumuşamışsın..." dedi alaylı bir hırıltıyla. "Düşündüm ki İdea gibi bir prenstense gerçek bir erkekle beraber olmak çok daha iyi olur." Ellerini yavaşça Shaitan'ın omuzlarına doladığında yüzünü usulca kendine bakan şaşkın prense yaklaştırdı. "Hem söylesene senin gibi olgun birinin vereceği mutluluğu , bana o çocuk verebilir mi?" Gözleri arzunun alevi ile yanarken bakışlarını büyük bir cilve ile ilerideki yatağa çevirdi. "Bu gece ikimiz içinde yepyeni bir başlangıç olacak..." Shaitan gördüğü bu edepsiz tavırla keyifle sırıttı ve bakışlarını kendini arzulayan bu kadının baktığı yatağa çevirdi. "Senin bu kadar eğlenceli olacağını kim bilirdi?" Alaylı sesi ile dikkati dağılırken gece boyu bu kadına sahip olacak olmanın heyecanını yaşıyordu. "Şimdi!" Odanın içindeki bağırtı ile Shatian daha ne olup bittiğini anlayamadan Sierra hızla boynuna dolanan kollarını geri çekti ve Düşmüş prensin gerdanındaki tılsımı sertçe çekip kopardı. "Ne yapıyorsun!" Shaitan'ın bağırışı kutsal odayı inletirken Sierra büyük bir çığlıkla bağırdı. "Kanım! kalbinde gölgemi taşıyanındır!" Yere sertçe çarpılan tılsım kutsal odanın zemininde tuzla buz olurken , Sierra Ola'dan aldığı işaretle açık olan kapılardan geçti. Adımları üzerinde ki ağır elbise ve günlerdir süre gelen bitkinliğe rağmen koridor boyunca hızlanırken solunda beliren Yehuda ile saray'ın içinde hiç durmadan koşuyordu. "Sola dönün efendim..." dedi Yehuda aceleci bir sesle. Sierra nefes nefese sola döndüğünde önünde uzanan yeni bir koridor buldu. Bakışları yolun sonundaki odanın kapısına döndüğünde elbisenin göğüs kısmına sıkıştırdığı içi boş tılsımı çıkartıp avuçlarının arasında sıkıca tuttu ve hızla koşmaya başladı. Kapının hemen ardında İdea'nın olduğunu bilmenin verdiği rahatlama ile gözleri heyecanla doluyordu. İçten içe bildiği bir şey varsa, geçen günlerin ardından emin olduğu tek bir şey; İdeanın yanında güvendeydi. Zarar görmez ve Canı yanmazdı. Büyük kapıların önünde durduğunda bütün gücüyle itti. Ama bir milim bile kıpırdama olmadı. Yehuda ansızın yanında belirdiğinde küçük bir hamle ile kapıyı sonuna kadar açtı ve Sierra'ya içeri girmesi için imkan tanıdı. "Acele edin efendim..." Yehuda'nın telaşlı sesiyle , Sierra beklemeden Prens İdea'nın yatak odasına giriş yaptı. Gözleri yatağa döndüğünde , bedeni deli gibi titryor, koşmamın getirdiği ateş vücudunu terletiyordu. "İdea..." gözlerinden süzülen yaşlarla Yatakta hareketsizce yatan İdea'ya doğru ilerledi ve avuçlarının arasında tuttuğu tılsımı uzanıp prensin avuçlarının arasına bıraktı. Hızla kafasındaki sivri tokalardan birini çekip eline aldığında hiç beklemeden avuç içine derin bir kesik attı. "Ahhh..." acılı iniltisi odaya giren Kral Lirkenin öfkesi ile bölündü. "Ne yapıyorsun sen!" Bakışları yaşlı kralı bulduğun da korkuyla yutkunarak hızla İdeaya doğru ilerledi ve ona doğru sokuldu. Uyurken bile onu koruyabilecek tek kişinin o olduğuna öyle güveniyordu ki. "O kanı ona veremezsin! Oğlumu ölüme götürüyorsun! Sadece Shaitan'a bir çocuk ver ve defol git dünyana!" "Benim Prensim o değil! Sahibim İdea! Kanımı İdea'ya sundum!" Çaresiz bir sızlanma ile ağlarken korkuyla kolunu ideanın yatakta uzanan bedenine sardı. "Tılsımı ondan aldın! Bir kere aldığın bir tılsımı geri veremezsin!" "Ola verebileceğimi söyledi! Böyle yaparsam uyanacak, uyanıp herşeyi düzeltecek!" Odanın içinde kopan kahkaha Shaitan'ın kapılardan geçen silüeti ile süslendi. "Eğer sana Aşık olsaydı, bu dediğin mümkün olabilirdi! Ama değil! Sadece tahtı istiyor seni sefil! Şimdi o tılsıma koyacağın kan onu sadece sonsuza dek yok edecek! Zavallı ucube!" "Ama..." bakışları idea'ya döndü. Onu öldürebilirdi... isteyeceği son şey onu sonsuza dek yok etmek olur... "Kıza aşık." Ola ansızın odanın içinde belirdiğinde Kral Lirken öfke ile bağırdı. "Ne cesaret sarayıma kadar girebiliyorsun!" "Sana aşık Sierra, dinleme onları kanını tılsımın taşına damlat." Hızla ortadan kaybolduğunda Kral Lirken öfke ile bağırdı. "Bana o lanet kızı getirin hemen!" Her yerde arayıp bulamadığı kızı bir anda sarayında görmenin öfkeli şaşkınlığı ile dikkati dağılırken Sierra hızla elinden taş zemine damlayan koyu kanı İdea'nın avuçlarına bıraktığı tılsıma akıttı. "Lütfen ölme..." yüzünü korkuyla yatakta uzanan Prensin boynuna sokuşturdu ve korkulu bir titreklikle fısıldadı. "Yalvarırım geri gel, her şey için üzgünüm... geri gel..." |
0% |