Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2 / Kehanet

@nurdogru26

🖤🖤🖤🖤


İDEA


Tam bir saattir babamın azarlamalarını dinliyorum. Aralıksız süren bilfiil hayıflanma. Öfkesi ayaklarımın altında ki zemini titretiyor ve odanın içinde nöbet tutan tüm askerleri korkutuyordu.


"Bir insan! Bir insan!" Bağırtısı odayı yeniden doldurdu.


"Benim oğlum kendine gelin olarak bir insan seçti! Bir insan düşünebiliyor musun Yehuda!" Söylemlerine hak vermesini istercesine sadık yardımcıma dikti gözlerini.


"Senin aklın neredeydi! Gözlerini üzerinden ayırmaman gerektiğini bilmiyor musun?!" Artık kontrolsüz öfkenin hedefinde Yehuda duruyor.


"Baba abartmıyor musun? Madem bu böyle büyük bir sorun, diğer ifritlerden birine veririm kızı. Benim kölem değil mi? Ruhu hür irademin emrine amade değil mi? O halde başka birine hediye ederim. Kurtuluruz sorun kalmaz." Bir çıkar yol arıyordum ama Kral Lirken bundan da memnun gözükmüyor.


"Sen anlattıklarımı duymuyorsun sanırım! Bunu en başında düşünmen gerekirdi. Sıradan bir ifriti gönderip çağrıya cevap verdirseydin eğer tüm bunlar sorun olmaktan çıkardı."


"Nereden bilebilirdim? Ayrıca geride kimse kalmamıştı. Bu yüzden ben gitmek istedim..."


"Sen gitmek istedin demek! Sen gitmek istedin öyle mi! Tek bir görevin vardı! Kapıları aç! Kapıları kapat! Tek bir görev, oldukça basitti üstelik! Ama sen ne yaptın?! Ne yaptın!" Kulaklarımı zorlayan bu ses gök gürültüsü ile patladı üzerime.


"Bir bakirenin adağını kabul ettim..." sesim içime kaçarken , sinirli bir hırıltı ile kıvrıldı dudakları.


"Aynen öyle! Bir bakirenin kanı , bir Cin padişahının oğlunun tılsımında! Bu ne demek biliyor musun!"


"Saatlerdir bağıra bağıra anlatıyorsun , bilmemem imkansız..." alaylı sesimle içinde bulunduğum durumu ciddiye almayışım onu öfkelendirmiş olacak ki, hızla oturduğu kadim tahtından havalanarak üzerime doğru geldi ve beni tenime bile dokunmadan bir kaç adım uzağımda kıvırdığı parmaklarıyla yerden havalandırdı, görünmez elin yakalarımdan kavramasıyla, odanın diğer ucuna fırlatıldım.


Sırtım eski taşlarla döşeli olan zemine çarparak durduğunda hızla toparlandım ve ayağa kalktım.


"Bir çaresi olmalı, düzeltmek için her şeyi yapmaya hazırım, yeter ki söyle baba." Onu daha fazla sinirlendirmek işime gelmezdi, zira böylesi tam 2000 yıldır beklediğim Taht hayallerimi suya düşürür.


"Tek bir çaresi var! Bir çare... "


"Söyle."


"Bir varis."


"Ne." Şaşkınlığım odanın içini yankılarla dolandı ve bana geri döndü.


"O kızdan dünyaya gelecek bir bebek, senin kanından, benim soyumdan doğacak bir kan."


Bastıramadığım kahkaha odanın içinde dolandığında, O'nu daha fazla sinirlendirdiğimi anlamam çok güç olmadı.


"Sen bunu şaka mı sanıyorsun!" Bağırtısı kulaklarımı zorladığında hızla topladım dikkatimi.


"Hayır tabi ki baba, hayır. Ama söyler misin? Bir insanla nasıl bir beraberlik yaşayabilirim? Tensel olarak nasıl mümkün olabilir, onların dünyasında bir bedene bile sahip değiliz. Kaldı ki birde çocuğum olacak." Kaşlarım havalandığında düşünmeden edemedim. Sierra'yı... onun o güzel bedenini. Benim gelinim olmak sanırım ona yakışırdı fakat çenesi ile ilgili çözülmesi gereken bazı problemler var.


"Efendi İdea, siz prenssiniz. Diğer ifritler ve periler bir varlığa bürünemez fakat siz bürünebilirsiniz. "


"Sen ciddi misin?" Bakışlarım babama döndüğünde bana öfkeli gözlerle bakışını görüyordum.


"Suretimi o dünyada gösterebilir miyim gerçekten? İstediğim her kese? Öyle mi?"


"O kızla beraber olmak için suretine gerek yok! Doğmasını istediğim bebek bir ifrit olacak, insan değil."


"Kız bunu kabul etmez." Ellerim gövdemi sardığında tüm pişkinliğimle devam ettim. "Ödü kopuyor, tırsağın teki, sesimi duymak kafayı yedirtti, birde benimle beraber mi olacak hiç sanmam."


Alayla devirdiğim gözlerim babamın öfkeli hırıltısına sebebiyet verdi.


"Alay etmeye devam et. Ama unutma eğer ahit yerine getirilmezse değersiz varlığın sonsuzlukta yok olacak! "


"Zaten onu da anlamadım ben, ölümsüz değil miyim? Nasıl olurda yok olurum?"


"Efendim sizin tarafınızdan kabul edilen bir bakirenin kanı , sonrasında bir varis ile taçlandırılmalı. Normal şartlarda tahta geçtiğinizde ifrit ya da perilerden bir bakire ile hayatınızı birleştirecektiniz fakat siz tüm bunlardan önce bir insanla karşılaştınız. "


"O yüzden bebeğin ondan olması gerekiyor. Anlıyorum... anlıyorum anlamasına da bu kehanetin gerçekten olacağını kim biliyor? Ya hepsi bir hurafe ise?"


"Yehuda al şunu götür karşımdan! Ona büyük kethüdaların gerçekleştirdiği büyülerden bahset! Bunca zaman saraydaki kadınların koynundan çıksaydın tüm bunları çok öncesinde öğrenmiş olurdun!"


Gider ayak yine azar işittik iyi mi?


Yönümü taht odasının kapılarına döndüğümde Yehuda da peşimden gelerek beni takip etti.


Adımlarım odama döndüğünde bu kehanet denen saçmalığın benim başıma geldiğine inanamıyorum.


Yürüdüğüm koridor boyunca, krallığın ana kapısını gösteren büyük sarnıçlara döndü bakışlarım.


Kapıda duran büyük küheylanlarla adımlarım yavaşladı. Yönümü aşağıya bakan büyük pencerelere döndüğümde gözlerim atların üzerinden inen büyük bilgelerde gezindi. Her biri gecenin en karanlık renklerinden kaftanlarına sarılmış, güçlü tılsımlarını taşıyan büyük asalarını taşırken sarayın basamaklarından yukarıya yükseldiler.


"Onlar geldiğine göre, bu iş baya ciddi." Bakışlarım Yehudaya döndü.


"Öyle Prens İdea, korkarım o kız tek şansımız. Kral Lirken otoritesini sorgulayan bu ihtiyar heyeti ile çetin bir görüşme yapacak gibi." Sesindeki kasvet tenimi ürperttiğinde bu ihtiyarların hiç şakalarının olmadığını biliyordum.


Kuralları oldukça netti ve kesin bir kararla onlara uyulmasını beklediklerini de biliyordum.


Babamı saniyeler içinde yok edip , küllerini soluduğum havaya karıştırabilirlerdi. Pek tabi beni de öyle.


Sıkkın bir nefesle yönümü yeniden kendi odama çevirdim. Bu kez üzerimdeki alaycılık yerini omuzlarımda bir gerginlik olarak hissettiriyor.


🖤🖤🖤


SİERRA


Gözlerim odamın içine açıldığında ilk kez kendi isteğimle uyandığımı anlıyorum. Normal de Annemin beni uyandırması gerekir ve bilmem kaçıncı denemesinde başarısızlık sonucu yüzüme bir bardak suyu boca etmesiyle anca kalkardım yataktan, fakat şimdi kendi kendime oldukça dinç bir şekilde uyanmak tuhaf hissettirdi.


Yatağın içinde gerneştiğimde, içeriye dolan güneş ışığı ile zihnime hücum eden anılar yatakta hızla dikelmeme sebep oldu.


"Dün gece ne oldu öyle? Rüya mıydı? Hepsi bir rüya mıydı?" Hızla üzerimdeki pikeyi geri sıyırdım ve yataktan doğruldum.


Bakışlarım odanın içinde dolandığında normalde bulanık olması gereken görüşümün oldukça net olduğunu fark ederek şaşkınlıkla ovuşturdum gözlerimi.


"Gözlük Numaram mı küçüldü?" Bir çok soru işareti zihnimde yer ettiğinde, temkinli adımlarla ellerimi ileride gezdirdim.


"Merhaba?" Seslenişimle bir cevap almayı beklediğim bir kaç saniye sessizlikle karşılık bulduğunda rahatlamış bir nefes aldım.


"Aptal Sierra , rüyaydı işte." Alayla kıkırdadığımda beklemeden yönümü odanın sağında kalan banyoya çevirdim.


Adımlarım küvete doğru ilerledi ve uzanıp suyu açtım. Bu gün yoğun ve yorucu olacak orası kesin, öncesinde bir duş almak işimi epey kolaylaştırır.


"Sierra?" Odamın kapısı annem tarafından açıldığında banyodan çıkarak kapıya yaslandım. Kendi kendime uyanmış olmanın kibri ile kaşlarım havalandı.


"Bil bakalım kim erkenden kalktı." Alaylı sesimle Annemin beni şaşkınlıkla süzüşünü gördüm.


"Hayret verici doğrusu, nasıl oldu bu? " yüzünde memnun bir gülüş yer ettiğinde ellerimi göğsümde birleştirdim.


"Ne sandın..." diye kısık bir kahkaha attım.


"Zevzekliği bırak da hazırlanmaya başla, gözlüklerini takıp öyle yap ne yapacaksan, en son merdivenlerden yuvarlanmıştım bir kez daha tekrarı olsun istemeyiz değil mi?" Yüzünde ikaz edici bir ifade belirdiğinde, ona gözlerimin iyi gördüğünü söylemek için aralanan dudaklarımla , beni susturdu.


"Bu akşam ki kavalyen Ersin olacak, annesi ile konuştum. Yani yalnız olmayacaksın... kafana taktığını biliyorum Anneciğim merak etme..."


"Anne ya gidip çocuğu benim adıma baloya mu çağırdın!" Öfkeyle çatılan kaşlarım annemden kızgın bir mırıltı aldı.


"Sen yapmayınca ben yapayım dedim, hem siz küçüklükten beri arkadaşsınız. Ne var bunda? Bakarsın bu mezuniyet bir şeylerin başlangıcı olur." Göz kırparak öylece çekip gittiğinde öfkeden kızarmaya başlıyordum.


Resmen , sen kendin bir erkek bulamıyorsun ben sana bulurum diyor! Kafayı yiyeceğim...


Ayrıca aramıyorum! Arasam bulurdum...


Telefonumun sesi ile düşüncelerim bölündüğünde , beklemeden banyodan çıktım ve şarja takılı olan telefonu çekip aldım elime.


Ekrandaki isimle koca okul yılları boyunca tek arkadaşım olan Burcu'nun aradığını görüyordum.


Cevapladığım telefonu az önce yaşananların öfkesi ile kulağıma yasladım. "Efendim..." sıkkın sesimle ahizede yayılan tiz ses kulaklarımda dolandı.


"Neyin var senin? Canın mı sıkkın? "


"Annem sabah sabah delirtti beni..."


"Ne dedi? Benimki bu gün erkenden çıkmış, mezuniyete kendim gitmek zorunda kalacağım beraber gidelim diye aradım aslında bende ..."


"Annem o işi de halletti maalesef, Ersin ile gideceğim. Resmen çocuğa benim adıma teklif etmiş..." sırtımı bıkkınlıkla duvara çarptığımda Burcu kıkırdamaya başladı.


"İyi tarafından bakmak istiyorum, Ersin'e bin yıl geçse açılamazdın, belki bu bir başlangıç olur..." yeniden güldüğünde gözlerim bıkkınlıkla devrildi.


"Ya var ya , bazen gerçekten annemden farkın kalmıyor..."


"Ama şöyle düşün Sierra, belki bu gece... sen ve Ersin... "


İma ettiği şeyin ne olduğunu anlıyordum, ama hayır.


Hayır. Hayır. İğrenç...


"Yuh artık ama ya çüş. Kapat hadi daha banyo yapmam gerek." Ondan bir cevap almadan kapattığım telefonla , söylediği şey zihnimde ihtimalleri oynatıyordu.


Ya gerçekten yakınlaşmak isterse... tüm okulda bunu yapmayan tek insan olabilirdim. Eğer olacaksa Ersin olması hoş olmaz mıydı?


"Ne saçmalıyorum ben ya..." hızla banyoya döndüğüm yönümle oyalanmadan kendimi üzerimdeki kıyafetlerden kurtardım.


🖤🖤🖤


İDEA


Sırtım banyonun soğuk duvarını sardığında, aklındaki düşünceleri okuyabilmek eğlenceli olmaktan çıkıyordu.


Köpüklediği lifi çıplak tenimde gezdirirken hayal ettiği suret midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor.


Önce Annesinin sonra arkadaşının yaptığı ima ile bu Ersin denen çocuğa karşı içinde ansızın oluşan arzu beni sadece güldürür.


Bu kız çok daha iyileri için hazırlanmalıyken o çocuk mu? Arzularını süsyelen o mu? O yumuşak lif bedeninde dolanırken sana dokunduğunu düşlediğin şu çocuk...


Elleri bacak arasına doğru kayarken artık daha fazla izlemek istemediğimi biliyorum.


'Kes artık şunu!'


Zihninin içinde yankılanan sesimle korkuyla lifi banyonun içine fırlattı.


"Kim var orada!" Bağırtısı fayanslarda yankılanıyor ve uzanıp elinde aldığı şampuan kutusunu bir silah gibi avuçlarının arasında tutarak göremediği bana karşı savunma aracı olarak kullanmak istiyordu.


'Gerçekten mi? şampuan kutusu mu? Ne yapacaksın zararlı kimyasallarla mı zehirleyeceksin beni?'


Alaylı sesimle korkulu bir çığlık bıraktı banyoya.


İçini doldurduğu küvette çırpınan çıplak bedeni köpüklerle kaplıyken hızla ayağa kalktı.


'Manzara diye buna derim.' İltifatımla hızla küvete geri çöktü ve korkuyla suyun içine daldı.


"Bu bir rüya, bu rüya, zaten ben bu kadar erken uyanmazdım ki. Elbette bir rüya, şimdi anlıyorum annem de Ersin'i baloya davet etmedi zaten.. E o zaman? O zaman ben rüyamda onu mu hayal ediyorum . Ayyy inanmıyorum ıyy."


İç sesi kafasını tamamen soktuğu suyun içindeyken bile susmazken nefessiz kalarak hızla çıkarttı kafasını sudan.


"Ayy nefes alamadım ya..." yüzündeki köpükleri elleri ile sildiğinde gördüğüm panikli davranışlar ve düşen çene sıkkın bir nefes vermeme sebep oldu.


"E neden uyanmadım ben..." kendini tokatlamaya başladı.


'Kes şunu! ' uyarıcı sesimle bakışları banyoda gezindi. Hiç bir şey görememek fakat bir ses duymak her insanı korkuturdu sanırım. Oysa hemen karşısında duruyordum. Ateş kırmızısı saçlarından süzülen beyaz köpüklerde geziyor bakışlarım.


"Ben delirdim... evet delirdim... asosyal asosyal yaşarsan olacağı bu... kahretsin daha çok gençtim ya..." kendi kendine yaptığı kritik beni içinde bulunduğum durumun ciddiyetinden uzaklaştırdığında bastıramadığım gülüşüm yeniden zihninde dolandı.


"Ay bide gülüyor... resmen deliliğim bile zavallı halime gülüyor... yazık Sierra sana, neler yaşadın bir de üstüne üstlük bu..." suyun içinde kendi kendine konuşmaya devam ederken uzanıp ıslak saçlarını yavaşça aldım parmaklarımın arasına. Farkında bile değildi fakat köpüklü kızıllar parmaklarımın arasından kayıp omuzuna geri düştü.


'Güzel Kokunun nedeni bu şampuan yani öyle mi?' Sorduğum soruyla hızla yüzü bana döndü. Görmemesine rağmen yüz yüze geldiğimizde , aldığı korkulu derin soluklar yüzümde gezinirken gözlerim dolgun dudaklarına döndü.


Ağırca yutkunarak geri çekildiğimde, odaklanmam gereken şey gayet açıktı. Bu kızı benimle beraber olmaya ikna etmek. Başka hiç bir şey değil.


Loading...
0%