Yeni Üyelik
22.
Bölüm

Bölüm 21/ Zor Karar

@nurdogru26

Sierra

"Tekrar edelim ister misiniz Efendim?" Parselia elindeki kırmızı kadife minderi yavaşça yerine bıraktı ve bedenini bana döndü.

Yüzündeki yumuşak gülümseme ile emir bekler bir ifade eşiliğinde gözlerini yüzümde gezdirdiğinde gergin bir nefes verdim.

"Aslında anlamadığımdan değilde, ya o an elim ayağıma dolanırsa diye korkuyorum Parselia, anlıyor musun beni." Oturduğum rahat koltukta gergince duran koca göbeğimle kendime garip bir oturma pozisyonu yakalamıştım.

"Yani daha önce taç giyme merasimini yalnızca game of thrones'da falan görmüştüm, şimdi İdea'nın taç minderini taşıyacak olmak beni biraz geriyor." Memnuniyetsiz homurtum onu sessizce tebessüm ettirdi.

"Sizin yapmanız gereken tek şey minder size uzatıldığında onu ellerinizin üzerinde tutarak Prens İdeaya doğru tutmak olacak, ardından-"

"Tamam , tamam biliyorum ardından o başının üzerindeki Prens tacını benim minderime bırakacak ve Kral Lirken kendi başındaki tacı onun başına takacak. Buraya kadar herşey normal, ama tüm o insanların karşısına çıkmak beni ürkütüyor."

"Onlar insan değiller Prensesim, ifritler ve periler."

"Dil alışkanlığı, düzeltiyorum, onca soylu ifrit ve perinin karşısına bir insan olarak çıkmak beni geriyor işte. Hani tıpkı bellanın aile evinde kutladığı doğum günü şeysi gibi, hani eli kesilmiştide az kalsın bir katliam yaşanacaktı ya..." alaylı sesimle alnı kırıştı ve meraklı bir sesle fısıldadı.

"Bella kim efendim? Edward adında bir prens tanıdığımı sanmıyorum..." gözleri bir süre yerde gezinirken hatırlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı.

Ansızın kopardığım kahkaha ile oturmuş burada bir periye Alacaka karanlık serisinden bahsediyor oluşum komik gelmişti.

"Bir şey mi oldu efendim?" Şaşkınca gülümserken kahkalarımı sakinleştirdim ve başımı iki yana salladım.

"Hayır... ha ha hayır sadece, onlar kurgusal karakterler gerçek değiller , sende öyle onlar kim deyince tutamadım kendimi." Yeniden kıkırdadığımda odanın kapıları yavaşça açıldı ve Ola açtığı kapılardan içeriye girdi.

Bakışlarımı bıkkınlıkla devirdiğimde , ne demeye geldi merak ediyordum doğrusu.

"Hoş geldiniz büyücü Ola." Parselia sevecen bir sesle konuştuğunda Ola memnuniyetsiz bir gülüş bıraktı ona doğru ve bedenini bana döndü.

"İdea Doğum sırasında burada olmamı istedi..." bakışları geçen saatlerde iyice gerilen göbeğime döndüğünde ellerimi koruyucu bir hamle ile göbeğime sardım.

"Doğuma daha var. Bu kadar erken gelmene ne gerek vardı. Ayrıca seni doğumda yanımda isteyeceğimi nereden çıkardın?!" Dişlerimin arasından fısıldadığımda bıkkınlıkla oflayıp adımlarını yanıma çevirdi.

Tam dibimde durduğunda uzanıp çenemi sıkıca kavradı ve beni ikaz eder bir sesle konuştu.

"Aptal insan kıskançlıklarınla uğraşamayacak kadar yaşlıyım! O bir prens! Hayatı boyunca yalnızca sen mi olacaksın sandın?! Tek bir çocukla koca krallık tehlikeye atılır mı sanıyorsun?!"

"Çek ellerini üzerimden bok torbası." Yüzümü hızla geri çektim ve öfkeyle bağırdım.

"Boşanmıyorum ben! Boşanmıyorum anladın mı?! Yani o boktan hayallerini siyah torbaya bas ve defol odamdan!"

Gerilen sinirlerim karnımda sert bir sancıya sebep olduğunda, kesik bir iniltiyle inledim.

"Boşanmıyorum diyor hahahahah." Alaylı bakışları Parselia'ya döndü. "Yatağı hazırlayın. Güneş batmak üzere..." umursamaz sesi ile beni görmezden geldiğinde Parselia ansızın ortadan kayboldu.

"Birazdan doğum başlayacak, yani gücünü kendine sakla Sierra, yerinde olsam öyle yapardım." Dudakları alayla kıvrıldığında, oturduğum koltuktan kalkmak için avuç içlerimi kollarına sardım ve öne çektim kendimi.

"Seni doğumda yanımda istemiyorum! Ve ben bir şey istemediğimde onu kimse bana kabul ettiremez moron!"

"Moron? Ha ha ha."

Alaylı kahkası odada yankılandığında İdea saniyeler içinde solumda belirdi.

"Güneş batmak üzere." Heyecanlı sesi ile adımları bana döndü ve sırtımı gergin bir nefesle sıvazladı.

"İyi misin?" Titreyen sesiyle konuştuğunda, aramızdaki konuşmaları duymadığı için her an ola'yı dövmek üzere olduğumu kestiremiyordu.

"Bunu yanımda istemiyorum! Anladın mı?! " bağırtım odada yankılandığında Ola yeniden kıkırdadı.

"Çok gergin bir karınız var Prensim ."

"Ola üzerine gitme." İdea'nın sert çıkan sesi ile yüzündeki gülümseme soldu.

"Defol çık dışarı!" Ona doğru bir adım attığımda Ola'nın bakışları İdeaya döndü.

"Prensim?" Dedi arsız bir ifade ile.

"Sierra, çekeceğin acıyı hafifletmesi için burada, inan bana buna gerek duymasam-"

"İstemiyorum! Kendi çocuğumu kendi başıma doğurabilirim! Onun rehberliğine ihtiyacım yok."

Dişlerimin arasından öfkeyle hırladığımda Ola gözlerini öfkeyle devirdi.

"Üzgünüm Sierra, seni riske atmayacağım. O rahatlatma büyülerinde oldukça deneyimli ve ben senin en acısız şekilde doğum yapmanı istiyorum."

İdeanın kararlı sesi ile öfkeli bakışlarım onun yüzüne döndü. "Benimle dalga mı geçiyorsun?! Bu kadını istemiyorum dedim! Bebeğime yaklaşamaz!"

"Offf ne bebekmiş ya! "

"Ola!"

"Prens İdea, ben sizi kırmamak adına buradayım! Fakat sevgili eşiniz beni germekten başka bir şey yapmıyor. Belkide gitsem çok daha iyi olur, bırakalım kendi halletsin." Kaşları havalandığında küçümseyici bakışları üzerimde gezindi.

"Gitsene o zaman! Çek git niye hala buradasın ya!" Bağırışımla belime keskin bir ağrı saplandı.

"Ahhh." Bacaklarım kırıldığında bedenim bükülerek yere düştü.

İdea beni hızla kucağına aldığında, hissettiğim keskin acı giderek omur iliğime yayılıyor gibiydi. Öyleki nefesimi kesen bu acı sesimi çıkarmama mani olurken ağzım kasılmanın etkisi ile açık kalıyordu.

"Bir şey yap!" İdea Olaya bağırdığında Ola bana doğru geldi ve elinin içini karnıma doğru bastırdı.

"Mersual kantires, be tayger murasyer." Söylediği kelimeler bedenimdeki sancıyı ansızın keserken bakışları İdea'ya döndü.

"Kutsal odaya gitmemiz gerek, doğum başlıyor." Gergin sesi ile korkuyla kollarımı İdea'nın boynuna sardım. Yüzümü omuzuna dayadığımda tedirginlikle fısıldadım. "Çok korkuyorum..." titreyen çenem ve dolan gözlerimle az önce hissettiğim ağrı şimdi bedenimde cılız bir elektrik akımı gibi dolansada beni korkutan daha fazlasını çekecek olmanın getirdiği gerginlikti.

"Ben yanındayım, duydun mu? Korkmana gerek yok ben buradayım..." bıraktığı kendinden emin fısıltı ile beni kollarında sıkıca kavradı ve yönünü odanın odanın kapısına döndü.

⚕️⚕️⚕️

İdea

Odanın içi Sierra'nın çığlıkları ile inlerken ben ne yapacağımı bilmez bir halde öylece yanında uzanıp elini tutuyordum.

Bütün gücüyle sıktığı elime geçirdiği tırnakları ile kan ter içinde büyük bir yakarış daha bıraktı odaya.

"Olmuyooo!" Öfkeli soluklarla ıkınırken ellerini avuçlarımdan çekip acıyla yatağın çarşaflarını kavradı avuçlarında.

"Aaaaa!" Alnına terden yapışan saçları ve kırmızının en can alıcı haline bürülü yanakları ile aldığı derin soluklarla tekrar ıkındı.

"Lütfen... bişey yappp!" Elini zar zor yeniden koluma doğru kaldırdığında cam gibi gözleri yalvarırcasına gözlerimde kilitlendi.

"Güzelim sadece kendini rahat bırak ve bırak Ola yardımcı olsun." Bakışlarım odanın kenarında elleri gövdesine bağlı bir şekilde öfkeyle bekleyen Ola'ya döndü.

"Hayııır! Ke-kendim yapacağım!"

"Efendim konuşmayın! Sadece ıkının yalvarırım! Rahim kanalınız kapanıyor." Yatağın ortasında Sierranın ayırdığı bacaklarının ortasında oturan ifrit kadın telaşlı sesiyle uyardığında, Sierra derin bir nefes aldı.

"Oğlum hadi..." ardından yeniden ıkındığında neredeyse bir saattir devam eden bu sancılı süreç onu güçsüz bırakıyordu. Artık koluma baskı uygulayan parmaklar doğum başındaki gibi kararlı değildi.

"Devam edin..." heyecanlı kadının sesi ile Sierra gözleri kayarken ıkınmayı yeniden denedi.

"Aaa-" ardından kolumu sıkan parmakları gevşedi ve bedeni öylece serildi yatağa. Katlı olan bacakları salındığında bakışlarım yüzüne döndü.

"S-sierra..." yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda bilincini yitirdiğini anladım.

"B-bir şey oldu!" Bağırtım odayı inletirken Telaşlı ifrit korkuyla fısıldadı.

"Efendim çok kan kaybetti..." bakışları yüzümde gezinirken odanın taşlarını yerinden sarsacak büyük bir bağırış bıraktım ona doğru.

"Bir şey yapsana lan o zaman! Bir şey yap durdur kanamasını! Ölüyor bir şey yap!"

"Ben bebeği kurtarabilirim... onu kendim çıkarabilirim fakat Prenses... o ..." bakışlarını Sierra ya çevirdi.

"HAYIR!"

"İdea bırak bebeği alsın..." Ola'nın tedirgin sesi ile yeniden bağırdım!

"İkisinide bana vereceksin! Nasıl yapacaksın bilmiyorum ama Sierra ölmeyecek! Duydun mu?! "

"O halde bebeği prçalayarak çıkarabilirim..." ifrit kadın bakışlarını bu kez yere eğdi.

"Ne..." şaşkınlıkla aralandı dudaklarım.

"Bebeği parça parça alırsak kanamayı kesebilirim... rahim ağzında tıkandı böyle ikisini birden kurtaramam... Prens İdea ben sadece bir ebeyim, benden mucizeler yaratmamı beklemeyin... seçim yapın..."

Genzim ateş gibi yanarken gözlerimin önü saydam bir duvarla buğulandı. Bakışlarım Sierraya döndüğünde göğsüme düşen başıyla herşeyden habersiz öylece uyuyşunu görüyordum.

"B-ben..." yanağımdan süzülüp yüzüne düşen bir damla yaş, Sierra'nın yanağında yerini bulduğunda, ben vereceğim kararla neler olacağını çok iyi biliyordum...

Ya oğlumu öldürecektim...
Ya Sierra'yı...

 

Loading...
0%