@nurdogru26
|
Sierra Kapalı kapılar ardından bile duyulan uğultu ile gelen misafirlerin kalabalığını tahmin edebiliyorum. Bu düşünce yüzümde yumuşak bir gülümseme oluşturdu. "Tıpkı annen gibisin. Özel..." kıkırtılı sesim odada dolandığında büyük kapılar Yehuda tarafından açıldı. "Prenses Sierra, Kral ve Prens taht odasındaki yerlerini aldılar, sizlerin katılması bekleniyor." Ger çekildiğinde bana yolu gösteriyordu. "Tamam..." heyecanlı bir nefes çektim içime ve onca ifritin içine girmek için cesaretimi toparladım. "Gidelim..." Yatağa doğru ilerlediğimde uzanıp Abraksas'ın alnıma bir öpücük bıraktım. "Parselia." Seslenişimle yanımızda beliren Güzel Peri güleç bir yüzle Abraksas'ın yanına çöktü. "Gözünü üzerinden ayırma." İkaz edici sesim itaatkar bir baş sallama aldı. "Merak etmeyin Kraliçem, Prens Abraksas bana emanet, şimdi gidin be tüm o soylulara yeni Kraliçelerini tanıtın. İlk kez o koltuğa bir İnsan oturacak, bu çok özel..." gözleri ışıldarken yüzümde koca bir gülümseme oluştu. "Herşey için teşekkür ederim Parselia, beni bu törene hazırladığın için ve desteğin için..." yüzümdeki emin gülümseme ile omuzlarımı diktim ve bedenimi , Yehuda'nın beni önünde beklediği kapılara çevirdim. "Gidelim efendim..." saygıyla başı öne eğildiğinde, İdea henüz tacı giymemişken bile ifritlerin bana olan tavırları değişiyordu. Ellerimde tuttuğum bu güç beni korkutmalıydı fakat hayır, öyle uzun zamandır görünmezdim ki, kendi dünyamda bir hiçken burada böyle önemli biri olmak sanki hayatım boyunca beklediğim şey gibi. "Gidelim Yehuda." Kapılardan çıkıp önümde uzanan Taş koridora çıktığımda , adımlarım kendinden emin bir şekilde Taht odasına doğru ilerliyordu. Kulağımda işittiğim fısıltı ile zihnime tanıdık gelen ses Hel'e aitti. Dünyada kalan küçük koruyucu Perime. "Harika gözüküyorsunuz Kraliçem..." dedi kıkırdayarak. Adımlarım yavaşladığında omuzumun üzerine oturduğunu gördüm. Gözleri parlarken pembe yanaklarında içten bir gülümseme vardı. "Sen..." heyecanlı sesimle, kulaklarıma çarpan kalabalığın uğultusu bir kaç adım önümdeki Taht odasından geliyordu. "Sizi yalnız bırakmak istemedim, kardeşim gerginliğinizi söylediğinde bir şeyler söyleyebilmek adına Moreslay'e kadar gelmek istedim." "Kardeşin?" Şaşkınlıkla gülümserken Yehuda sohbetimizi böldü. "Efendim acelemiz var." dikkatimi toparlayan bu uyarı ile omuzlarımı diktim, yüzüme sıcak bir gülümseme yerleştirdim ve yönümü Taht odasının kapılarına çevirdim. "Sakın bir yere ayrılma sormam gereken şeyler var. Dünyada ne oluyor bilmem gerek." Kapalı dudaklarımın ardından fısıldadığımda adımlarım devasa kapılardan içeriye girdi. Taht odası en son gördüğümde çok daha küçüktü fakat şimdi, bir futbol sahası büyüklüğünde ve dıvarlarında tribünleri andıran oturma alanları vardı. Gözlerim şaşkınlıkla ileriye döndü ve Kral Lirkeni Tahtında otururken gördüm, hemen yanında İdea için ayrılan başka bir taht duruyordu ve onunda solun benim için ayrılan zarif taht. Artık daha eöindim, oda kesinlikle enine ve boyuna büyümüştü. Onlara doğru yürürken oluşan sessizlikle tam 109 adım atmış ve ancak Tahtımın önünde durabilmiştim. Ardından yavaşça benim için ayrılan Koltuğa oturdum. Bakışlarım İdea'ya döndüğünde kaşbim neredeyse yerinden çıkacak gibiydi. Gözleri kararlı bir ifade ile salondaki kalabalıkta gezinirken onun bu ciddi halleri biraz iç gıdıklayıcıydı. Böyle kendinden emin ve kararlı bi güçle yaptığı şov yüzümde sıcak bir gülümseme oluşturdu. Bakışlarımı gelen ifritlerin üzerinde gezdirdiğimde, kiminin boyca kısa kiminin ise uzun olduğunu fark ettim. Bir kısmı oldukça iri yapılıyken bir kısmı oldukça küçümendi. Her birinin suratları birbirlerinden farklı ve korkunçtu. Hiç biri İdea yada Sarayda gördüklerime benzemiyordu. Tenleri soluk, gözleri çökük, saçları tel teldi. Şaşkınlığımı ustaca saklarken benimle göz teması kuran herkese sessizce gülümsedim. Parselia'nın öğrettiği her şey aklımdaydı. Ne yapmam gerektiğini neyi nasıl yapmam gerektiğini defalarca kez anlatmıştı. Taht odasının kapılarına dönen gözlerimle Ola'yı içeri girerken gördüm. "Lütfen sakin ol..." İdea zihnimin içinde fısıltısını bıraktı. Gözlerim yüzüne döndü ve ona iç sesimle cevap verdim. "Bana mı söyledin?" Şaşkındım. İç sesimin tınısı bile bunu anlatmaya yeterdi. "Evet Sierra, sakin ol... bir delilik yapma." Gözleri hala ileride tutunurken yeşilleri bana dönmemeye yeminli gibiydi. Sıkkın bir nefes verdim ve yüzümü yeniden Ola'ya döndüm. Adımları yanımızda durduğunda Saygı ile eğildi ve yüzündeki gülümseme ile Bana doğru ilerleyip Tahtımın hemen yanında bulunan yüksek pufa oturdu . 'Ne yapıyor bu!' Dedim kendi kendime hayıflanırken. Ardından İdea'nın sesi zihnimde dolandı. ⚕️⚕️⚕️ Kral ve Prens tahtlarında yerlerini aldıklarında, Sierra ve Ola'da kendileri için ayırılan yere oturmuştu. Taht odasının ortasına kadar gelen bir elçi , avuçlarının arasındaki fermanı oluşan sessizlik eşliğinde usulca açtığında , yüksek sesi salonun içinde yankılandı. Kral Lirken'in Elçinin elindeki ferman bitişe ulaşırken Salonun içinde büyük bir alkış koptu. Kral Lirken oturduğu Tahttan kalktığında , Oğlu Prens İdea'da kendini izleyerek onunla birlikte ayaklandı. Ardından Sierra'nın kalkması beklendi fakat genç Kraliçe az önce duyduğu sözlerin şaşkınlığını henüz sindiremiyordu. Kral İdea'nın eşleri demişti elçi. Eşleri. 'Bir yanlış anlaşılmamı var...' dedi zihninin içinden fısıldarken. 'Anlatacağım Sierra, her şeyi anlatacağım ama kalkıp minderi tutman gerek. Lütfen...' İdeanın bedeni ve yüzü tamamı ile karşısındaki ifritlere dönükken, sesi ve dikkati Sierra'nın kafasının içindeydi. Böyle bir anda öğrenmesini istemezdi ama bunu söylemenin kolay bir yoluda olmayacaktı. 'Beni boşadın yani öylemi... oğlumu elimden alacaksın!' Sierra dişlerini sıkarak bakışlarını İdea'ya çevirdiğinde, tüm salonun dikkati Kraliçenin üzerindeydi. Onun kalkıp , bir peri tarafından kendine uzatılan minderi alması bekleniyordu. Ama yapmadı. 'Hayır seni boşamadım... oğlumuz seninle büyüyecek Sierra, lütfen kalk artık. Herkes sana bakıyor!' İdea'nın uyarısı ile derin bir nefes çekti ve yavaşça oturduğu koltuktan kalktı. Uzanıp kırmızı kadife minderi ellerinin üzerinde tuttuğu sırada, Salonda yeniden bir alkış kopuyordu. Sierranın şaşkınlığı ile anlamlandıramadıkları sessizliği unutup, törenin başlamasını heyecanla izlemeye koyuldular... Sierra ise İdea'nın kendine dönen bedeni ile başındaki tacı çıkarıp ellerinin üzerindeki mindere koyuşunu izledi. 'Bana yapman gereken bir açıklama var Kral İdea!' Sierra zihninin içinde baskın bir fısıltı ile konuştuğunda İdea'nın koyu yeşilleri Gelinin yüzüne döndü. 'Konuşacağız... beni anlayacaksın, buna eminim...'
|
0% |