@nurdogru26
|
🔥🔥🔥 Gözlerim yatağın içinde açıldığında heyecanla sıçradım ve toparlandım. Aradan günler geçmiş ben bir sürü şey yaşamıştım ama burada sadece bir kaç saat mi geçti... Gidip hamile kaldım ve bir bebeğim oldu. Ama burada, saatim bile bıraktığım gibi duruyor. Serra'nın benim için yaptırdığı tılsım bile komidinin üzerinde öylece duruyordu. Bakışlarım yüzümdeki sıcak gülümseme ile camlara döndüğünde gördüğüm sokak manzarası içimi daralttı. Moreslay'de her sabah koca bir vadiye açılan pencerelerle kıyaslanamaz bile. Oraya böyle alışmış olmak sinirimi bozuyor... içimde ansızın beliren özlem duygusu önce genzimi sızlatıyor ardından gözlerimi dolduruyor... Oğlum şu an ne yapıyor diye düşünmeden edemiyorum... Kapalı pencerenin perdesi yavaşça havalandığında alnım kırıştı. Bu sadece İdea geldiğinde olan bir şeydi. Gözlerim odanın içinde dolandı fakat oldukça ıssız olduğunu görebiliyorum. "İdea..." dedim fısıltılı bir merakla. Çıt dahi çıkmıyordu... "Saçmalıyorum..." kendi kendime söylenerek oturduğum yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Kısa bir duş beni ayıltmaya yeter... dünyadaki ilk günümde biraz odak problemi yaşamam çok normal. 🔥🔥🔥 Kolumla sertçe Ola'nın boynunu sıkıştırdığımda hızla Sierra'nın yanımızdan geçip banyoya gidişini izledim, kollarının arasında zapt etmeye çalıştığım kadın hiç durmadan kıpırdanıyordu. "Kes artık Ola!" Öfkeyle hırladığımda sıkılan boğazıyla kesik bir fısıltı bıraktı. "Onu öldüreceğim. Öyle yada böyle öldüreceğim !" "Buna izin vermem! " boynunu kolumun iç kısmıyla baskılarken gerekirse Ola'yı öldürebileceğimi hissediyordum. Sierra için gerekiyorsa onu öldürürdüm ama- Ama bir kral olarak bunu yapmak ölüm cezası almama sebep olurdu ve... "N-ne yapıy-" sırtında birleştirdiğim bileklerini çekiştirirken nefessiz kaldığını hissediyordum. Durmam gerekiyordu. Durmam... "İ-ide-" sesi giderek cılızlaşırken bir kuş gibi çırpınıyordu kollarımda. "Onu seviyorum! Sikiyim onu seviyorum! Başka birini istemiyorum anlamıyorsun! Lanet olsun beni neden anlamıyorsun ki lan!" Öfkeyle kurduğum her kelime kolumu sıkılaştırmama sebep olurken içimdeki öfkeyi dindirmeye çalışıyordum... "İ-" kesik nefesiyle hızla bedenini bıraktım ve onu odanın içine doğru savurdum. Yere yalpalandığında nefes nefese öksürmeye başladı, moraran yüzüyle nefesini toplamaya çalışırken hızla üzerine doğru gittim ve boğazını kavrayarak onu havaya kaldırdım. "Ondan başka hiç bir kadına dokunmamı istemiyorsa! Dokunmam! Onu kaybetmeyi kabul etmiyorum! Anladın mı!" Kafasını hızla sallarken korkuyla ellerini boynunu saran elime atıp çekiştirdi. "B-bırak..." dedi kesik bir nefesle. Parmaklarımı gevşettiğimde sertçe odanın zeminine çarptı. Banyodan çırıl çıplak çıkan Sierra odada olduğumu göremediği için rahatlıkla içeride dolandı ve masasının üzerinde duran tarağı alarak banyoya doğru ilerledi. "Başka bir şey! Benden başka bir şey isteyeceksin! Dengeyi sağlamam için başka bir şey. Dengeyi korumak için sana en az bir bebek kadar değerli başka bir şey vereceğim." "T-tıpkı babam gibisin... ruhun kapkara... farklısın sanmıştım ama en az onun kadar kötüsün... " dolan gözlerle beni süzdü. "Bana bunu sen yaptırdın! Sen! Oldukça kibar bir ifritim bunu herkesten iyi biliyorsun! Ama..." ona doğru bir adım atıp dibinde durduğumda üzerine doğru eğildim. "O kadın." Elim az önce Sierra'nın içeri girdiği banyoya döndü. "O kadın benim için hayatım kadar değerli. Seni öldürmek istemiyorum. Sırf onunla kalabilmek için ölmek bile istemiyorum! Yani beni zorlama..." "Bu tek taraflı bir ilgi... onun kalbi sana ait değil. Bunu em az benim kadar iyi biliyorsun-" hızla saçlarını avuçlarının arasına aldığımda yumruğuma doladım. "Umurumda mı sence! Bak bana! Kader çizgisini umursuyor muyum sence! Kendi kader çizgimi bile değiştirmeyi göze alıyorum Ola! Beni basit bir insanoğlu mu durduracak!" Acıyla inlediğinde yanaklarını ıslatan yaşlar öfkeyle bakan gözlerinden firar etti. "Annem! Bana annemi vereceksin! En az bir kralın varisi kadar değerli olan tek şey bu olur. Bana annemi vereceksin!" Sıktığı dişlerinin arasından bıraktığı zehirli fıısltıyla kafasını hızla geri ittirdim. "O öldü! " dedim saklanmaya gerek bile duymayan bir öfkeyle. "Biliyorum! Baban yaptı! Ama geri getireceksin! Madem artık Kralsın! Bul bir yolunu." Saniyeler içinde gözden kaybolduğunda, şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. "Kral olmamla ilgisi ne... ölmüş bir ifriti geri nasıl getireceğim!" Dişlerimin arasında yuvarladığım bir kaç küfürle banyonun kapısı yeniden açıldı. "Pekala hızlı olmam gerek..." kıkırdayarak bana doğru geldi ve yanımda durduğunda uzanıp komidinin çekmecesini açtı. İçindem çıkardığı küçük bir cam şişeyi eline aldığında gözlerim köpüklü bedeninde gezindi. Pürüzsüz tenini öyle çok özledim ki... Parmaklarım omuzuna doğru havalandığında irkildi ve titredi. "Uuu üşüdüm... acele etmem gerek..." kendi kendine gülerek banyoya doğru koşmaya başladı, ıslak ayakları yerdeki parkelerde izler bırakırken banyo kapısından içeriye attığı adımla ayağı sertçe kaydı ve dengesini toplamaya çalışırken elindeki şişeyi ileri fırlattı. "Ah.." hızla yanında belirdim ve bedeni yere çarpmadan onu kollarımın arasına aldım. Bakışları yüzüme döndüğünde yüzündeki şaşkınlıkla Artık beni görebildiğini anlamıştım. "Kafanı vuracaksın... dikkat etsene." Azarlayıcı sesimle şaşkınlıkla aralanan dudaklarına kaydı gözlerim. "Senin burada ne işin var..." hızla toplandığında kendini kollarımın arasından kurtardı ve çıplak bedenini elleriyle örttü. Burnumdan dışarıya sessiz bir nefes verdim. "Sağsalim geldin mi merak ettim." Bakışlarım ıslakken daha kışkırtıcı olan kızıl saçlarda dolandı. "Ciddi olamazsın." Gözlerini alayla devirdiğinde arkasını dönerek oyalanmadan kendini suyun içine bıraktı. Bedenini köpükle kamufle ettiğinde bakışları az önce yere çarpan fakat mucize eseri kırılmayan şişeye döndü. "Lavanta yağını verir misin?" Dedi bakışları bana dönerken. İlerleyip yerdeki küçük şişeyi aldım ve küvetin yanında durduğumda yavaşça yere çöktüm. "Güzel." Yüzümde yayılan gülümsemeyle şişeyi ona doğru uzattım. "Teşekkürler..." hızla çekip aldığı şişeyle sol kolunu gerginlikle göğüslerinin önüne siper etti. Yavaşça ona doğru yaklaştığımda ağırca yutkundu. "Sierra..." yavaşça üzerine doğru eğildimde gölgem köpüklü suyun üzerinde yükseldi. "Artık dünyana dön, Abraksas'ı yalnız bırakma..." titreyen sesiyle gözleri ona yaklaşan yüzümde dudaklarıma kaydı. "O güvende..." alnımı yavaşça onun ıslak yüzüne yasladığımda usulca dudaklarına uzandım. "Yapma..." kendini geri çektiğinde onu geren şeyi biliyordum. "Sadece sen..." dedim fısıltı ile. "Teklifin buydu değil mi? Sadece ben olacağım demiştin... kabul ediyorum..." "N-ne..." gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Benim tek kadınım olacaksın, peki buna dayanabilecek misin?" Alt dudağını dişlerimle kavradığımda hafifi bir baskıyla kendime doğru çektim ve bıraktım. Göğüs kafesinin hızlandığını görebiliyordum. "Bir çok çocuk ve doyumsuz bir ifrit, söyle bana kaldırabilir misin?" Yüzümde sinsi bir gülümseme oluştuğunda onunda yanaklarında utangaç bir gülümseme oluştu. "B-ben..." kekelerken yeniden yapıştım dudaklarına, ellerimi suyun içine daldırdığımda ince belini hızla kavradım be onu kendime doğru çektiğim de ıslak bedeni suyun içinden çıktı ve hızla üzerime düştü. Çıplak teni kıyafetlerimi ıslatırken öpüşlerimin hızlanıyordu. Nefesi ağzımın içinde akarken içimdeki tüm ihtiras ona olan açlığımı körüklüyordu. "Söyle bana..." dedim öpüşlerimin arasına sıkıştırdığım bir kaç kelimeyle. "Benimle baş edebilecek misin?" Nefes nefese geri çekildiğimde utançla gözlerini sıkıca yumup alt dudağını ısırdığını görüyordum. Başını heyecanla salladı ve güzel dudaklarını araladı. "Evet... sanırım..." kıkırtısıyla yeniden yapıştım dudaklarına. Onu hızla altıma aldığımda bedenini soğuk zemine serdiğimde tiz bir çığlık attı. "Ayyy dondumm..." yeniden kıkırdadığında gülerek üzerine doğru eğildim. "Isıtacağım... " yeniden dudaklarına yapıştığımda elleri boynuma dolandı ve beni kendine çekti, öpüşlerime karşılık verirken odanın kapısı açıldı. "Sierra?" Serra'nın sesiyle hızla ortadan kayboldum. Sierra korkuyla uzandığı zeminde toplandığında banyonun kapısından geçen Serra onun tedirgince banyo zemininde çırılçıplak oturuşunu görüyordu. "Ne yapıyorsun?" Alnı kırışırken kardeşini sorguluyordu. Sierra gergince gülümserken kekelemeye başladı. "Ş-şey... düştüm..." hızla yerden kalkıp küvetin içine girdiğinde Serra olup bitene bir anlam veremez bir ifade ile onu izledi. 'Orada mısın?' Sesini duyduğumda sorusuna bir cevap vermem gerektiğini biliyordum. "Basıldık..." dedim alaylı bir fısıltıyla. 'Rezil oldum...' "Utanırken çok daha güzelsin..." yaptığım iltifatla gülüşü genişledi... 'Artık git... ve oğlumuza sahip çık. En kısa zamanda geleceğim... size..." dedi. "Seni seviyorum Sierra..." dedim sakin bir huzurla. 'Seni seviyorum...' dedi titrek bir düşünceyle.. Beni sevmiyordu ama önemi yok... bunu söylemesi bile yüzümde sakin bir gülümseme oluşturdu. "Hoşçakal Kraliçen, çok yakında görüşmek üzere..." 'Hoşçakalın Kralım...' Yüzümdeki tatminkar gülümseyi görememesi ne acı...
|
0% |