Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Bölüm 29 / Aile Buluşması

@nurdogru26

Sierra

Aşağıdan gelen tıkırtılarla Annemin kahvaltı hazırlamak için çoktan mutfağa girdiğini duyabiliyordum.
Neşeli adımlarla birer birer indiğim merdivenlerle nihayet salona ulaştım.

"Annee..." cıvıl cıvıl sesimle onu yeniden görecek olmanın heyecanı içerisindeydim, günlerdir evde değildim ve bu süreçte yeni anne olmuş bir kadın olarak, sadece doğumun bile aslında ne kadar zor ve sancılı bir süreç olduğunu anlamıştım.

Bir oğlum vardı ve Annemin bana neden sürekli tedirgin gözlerle baktığını şimdi çok daha iyi anlıyordum...

Aynı korkuyu bende hissettiğimde, anlıyordum.

"Mutfaktayım."

Gözlerim salon koltuklarına serili duran Serraya döndüğünde onun başını telefona gömdüğünü görüyordum.
Yüzümdeki büyük gülümseme ile mutfağa doğru ilerledim .

Annemin tezgahta dikkatle dilimlediği peyniri tabağa yerleştirdiğini gördüm.

"Annem." Arkadan Sıkıca sarıldığımda, yüzümü sırtına bastırdım , güzel kokusunu içime çektiğimde onu ne kadar özlediğimi daha iyi anlıyordum.

"Ne oluyor sana?" Kıkırdarken elindeki tabağı tezgaha bıraktı ve yavaşça bedenini bana döndü.

Elleri sırtımı sararken sıcacık sarılışıyla kollarında saldım kendimi iyice. "Bir şey mi olmalı, çok özledim seni... daha sıkı sarıııl." Şımarıkça boynuna sokulduğumda , hafifçe sırtıma vurdu ve geri çekildi.

"Ateşin falan mı var senin?" Yüzündeki şaşkın gülümseme giderek yayılırken uzanıp yanağını sıkıca öptüm.

"Bir şey yok anne, sende ya..." arkamı dönüp ağzımın içinde bir şeyler mırıldanırken salona geri dönüyordum.

"Layla lay laylalay " kendimi koltuğa bıraktığımda Serra'nın sorgulayıcı bakışları telefonundan üzerime döndü.

"Haylalayy haylalaylaylaa.." kafamı mırıldandığım şarkıya göre salladığımda bana bakan gözleri gülmeye başladı.

"Ne oluyor sana yaa..." kıkırdarken oturduğum koltuktan kalktım.

"Bilsen neler dönüyor şu garip dünyada, Arkadaşlık düşmanlıkla yanyana..." ona doğru ilerleyip elindeki telefonu koltuğa bıraktım ve ellerini tutup ayağa kaldırdım.

Kalçamı sallayarak dans ederken evin içi neşeli sesimle inlemeye devam etti. "Bazen sebep bir aşksa çoğu zaman da para, Değiştirir insanları hep bir anda..."

Bana delirmişim gibi bakarken tuttuğum ellerinin altında döndüm ve dans etmeme onuda eşlik ettirmeye çalıştım.

"Hiç bunları kendine dert etmeye değer mi, Şu kısacık ömürler yeter mi..."

"Sierra hahahah napıyorsun..." kıkırdarken ayakları yavaşça bana eşlik ediyordu.

"Hoşgör sen affet gitsin aldırma, Büyüklük sende kalsın sonunda,Sen sarıl o sana sarılmazsa,Sen unut unutmazsa..." şarkıyı haykıran sesimle Serra'nın gülüşleri birbirine karışırken kafamın içinde bir ses yankılandı.

'Öyle güzelsin ki... bu hallerin bana kafayı yedirtiyor...'

İdea'nın sesiyle utanarak gülmeye başladım ama ağzımla mırıldanmaya devam ettim.

'Seni çok seviyorum Sierra...'

Söylediği sözle daire kapısının zili çalmaya başladı.

"Ben bakarım..." Serra kıkırdayarak kapıya doğru ilerlerken bakışlarım göremeyeceğimi bilmeme rağmen salonun içinde dolandı.

"Bende seni seviyorum..." diye mırıldandın.

"Ersin geldiii." Serra'nın sesiyle şaşkınlıkla başım omuzumun üzerinden geriye döndü.

"Tam zamanında Ersincim..." Annemin neşeli sesi yemek masasına taşıdığı tepsiyle duyulduğunda , gergin bir nefes verdim.

"Rahatsız etmek istemedim aslında..." Ersin salona girdiğinde yeşil gözleri beni buldu, yüzündeki sıcak gülümsemeyle bana başıyla selam verdi.

"Olur mu ne rahatsızlığı, sadece Annen rica etti diye değil ayrıca, evde bir başına kalmana zaten benimde içim el vermezdi, , hadi çıkar üstünü gel sofraya.." tepsidekileri sofraya dizerken, Serra Ersin 'in üzerinden çıkardığı montu aldı ve vestiyere doğru ilerledi.

"Teşekkür ederim..." mahcup bir gülüşle sofraya doğru ilerledi ve çektiği sandalyeye ağarca çöktü.

'Ne işi var bunun burada!' İdea'nın huzursuz sesi zihnimde yankılandığında , sıkkın bir nefes çektim.

'Bilmiyorum, belli ki Annem çağırdı...'

'En uzak sandalye Sierra! Ona en uzak sandalyeye oturacaksın!'

'Ciddi misin? Hahahah' beni kıskanışı gururumu okşuyor.
Günlerdir kıskançlık denen duyguyla boğuşan bendim birazda sen kıvran bakalım Kral İdea...

'Sierra! Aklından geçenelri duyabiliyorum sevgilim, istersen bunu sık sık hatırlat kendine he ne dersin?!'

'Ersin benim sadece arkadaş-'

"Gel hadi Anneciğim." Annem sofradaki sandalyeyi çekerken bana Ersin'in yanındaki yeri göstererek imalı bir gülüş bıraktı.

'En uzak sandalye!' İdea'nın öfkeli hırıltısı yüzünde tatmin dolu bir gülümseme yaydı.

"Geldim..." hızla o tarafa doğru ilerlediğimde Annemin bana gösterdiği sandalyeye çöktüm.

Düş perileri yukarı çıkan merdivenin ilk basamağında oturmuş, bir bana birde Salonun ortasında bir boşluğa tedirgince bakarken, İdea'nın tam olarak nerede olduğunuda bana böylece gösteriyorlardı.

'SİERRA!'

Şakaklarıma ansızın saplanıp sonra yok olan baş ağrısı, zihnimin içindeki kıskanç adamın haykırışının hediyesiydi.

"Patates kızartmışsın anne yaşasın..." İdea'yı duymazdan gelerek uzanıp ortadaki büyük tabağı elime aldım ve önümdeki servis tabağına boşalttım.

"Özlemişim..." kıkırdarken, Annemin bana kafası karışık bir şekilde baktığını gördüm.

"Ne?" Genişçe sırıttığımda başını iki yana salladı.

"Yok bir şey, dün gece ye diye yalvarıyordum bu gün beni zorlamadan kendi isteğinle yiyorsun... ilginç doğrusu..." güzel yüzündeki sıcak gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Bende alabilir miyim?" Ersin uzanıp elimdeki tabağı tuttuğunda avuç içi parmaklarımı sardı. Şaşkın bakışlarım gözlerine döndüğünde ağırca yutkundum...

Bana bıraktığı çapkın bakışlarla hızla çektim elimi ellerinden.

İdea'yı gördükten sonra, her hangi bir erkeğin dikkatimi çekme olasılığı yoktu. Ve eğer can alıcı şekilde bakan yeşil gözleri tartışıyorsak, İdea'nın irileriyle hiç bir şey kıyaslanam-

Daire kapısı çaldığında, şaşkınlıkla o tarafa döndüm. "Başka kim gelecek?" Serra sıkkın bir sesle sordu sorusunu.

"Hiç kimse..." Annem şaşkın bir ifade ile yavaşça kalktı masadan ve ısrarla çalan kapıya doğru ilerledi.

"Mesaj atacaktım aslında ama-" Ersinin fısıltılı sesi kulağımda dolandığında irkilerek geri çekildim, İdeadan ses seda çıkmıyordu ama bu sessizliği beni korkuttuğu için yinede temkinli davranmakta fayda var.

"Gelip görmek daha iyi hissettirecekti..." yüzündeki pembe gülüşle zoraki bir sırıtış bıraktım ona doğru.

'Çok tatlısın Ersin ama... ben ve sen-'

"Sierra?" Annemin seslenişiyle başım arkaya döndü. İdea'nın üzerinde ki ceketi çıkarıp anneme verişini gördüğümde boğazıma takılan patatesle öksürmeye başladım.

"İyimisin..." ersinin eli sırtımı sıvazlarken İdea hızla bana doğru geldi.

"Sierra iyi misin?" Ersinin Sırtımdaki elini sertçe geri çektiğinde şimdi kendi parmakları sırtımın tamamını kaplıyordu.

"İ-iyiym..." dedim öksürürken.

Bakışlarım Serraya döndü ama onun kafa karışıklığı ile bize baktığını görüyordum.

'Nasıl ya aşık olmadı mı? Yada ne bileyim hatırlamadı mı?'

'Üzerimde tılsım var... sakin ol...' İdea'nın sakin sesi zihnimde yankılandığında, birbirimizle böyle konuşuyor olabilmek rahat hissettirdi.

'Delirdin mi burada ne işin var senin...'

'Ailenle tanışmak istiyorum.'

"Sierra?" Dedi annem sorgulayıcı bir sesle.

"Ş-şey..." sandalyeden kalktığımda bakışlarım İdeaya döndü. Üzerindeki beyaz spor gömlek ve oldukça insan görünen kulaklarıyla beni şaşkına çeviriyordu.

"Ben aslında, buradan geçerken bir merhaba demek istemiştim, gerçi Sierra'ya mesaj attım ama görmedi sanırım..." can alıcı yeşilleri yüzümde tutunduğunda, ona ayak uydurmaya çalıştım.

"Şey evet , o- o benim arkadaşım... söylemiştim sana aslında şu şeyden..."

'Ne yapıyorsun! Ne arkadaşı!'

'Kes sesini! 25 yaşında görünüyorsun! On sekiz yaşındayım anneme ne dememi bekliyorsun! Sevgilim mi? Kocam mı?'

'Sierra!'

'Öyle dan diye gelmeden önce sordaydın! Bir şeyler bulurdum!'

"Eee-!" Dedi annem sorgulayarak.

"Benimle beraber çalışacak..." dedi İdea gergin bir nefesle.

"Ne yapacak ne yapacak?" Annem şaşkınlıkla İdeaya çevirdi gözlerini.

"Bir yeğenim var, kız kardeşim hayatını kaybettiği için onunla ilgileniyorum fakat bakıcı işi için bir ilan vermiştim. "

"E-evet bende işe başvurdum..." gergince sırıtırken, Annem kıstığı gözleriyle beni süzdü.

"Ve bu saate evimde ne işin var genç adam? Onu anlayamadım."

"Sadece, ben... eve yeni yerleştiğim için, çocuk odaları konusunda deneyimsiz olduğumu söylememe gerek yoktur her halde, fikir almak için-"

"Sierra, okula devam etmen en doğrusu olacak..." Ersinin sesi konuşmamızı böldüğünde gergin bir nefes çektim.

"Biz bunu ailecek oturup konuştuk. Böylesine karar verdik sen lütfen dahil olma." Sus bir ya...

"Bende diyorum Ersincim ama dinlemiyor... hayatı kolay sanıyor, çalışmak öyle kolay değil..."

"İnanın hiç yorulmayacaktır... yani yeğenim çok usludur..". İdeanın ikna edici sesiyle annem sıkkın bi bakış bıraktı bana.

"Peki şu yeğenin şimdi nerede? Madem bakacak kimsen yok... şimdi nerede-"

"A-araçta... uyuyor..." kekelerken ağırca yutkundu...

'Ne saçmalıyorsun sen... batırdın herşeyi birbirine!'

'Halledicem ...'

"Çocuğu bir başına arabada mı bıraktın! Gidip hemen getir. Siz gençlerin sorunu ne! Ufacık çocuk..." azarlayıcı sesiyle bakışalrımız birbirine döndü.

"Şey biz, zaten gidecektik... eşya iç-"

"Kahvaltıda bizimle kal, hem böylece kızımın patronunu tanımış olurum... ama genç adam şunu söylemem gerekiyor ki Sierra yumurta bile kıramaz, bebek bakma konusunda nasıl olur bilmiyorum..."

"Anne..." gözlermi öfkeyle devirdim.

"O eminim ki halledecektir..." sıcak gülümseme ile bakışları bana döndü.

'Umarım ne yaptığınla ilgili bir fikrin vardır!'

'Umarım...'

"Git artık hadi, belkide uyanmıştır..." Annemin tedirgin sesiyle İdea sıkkın bir nefes aldı ve daire kapısına doğru ilerledi.

'Aklından ne geçiyor acaba, nereye gidiyorsun manyak herif...!'

Annemin delici bakışları bana döndü. "Ne zaman ayarladın bu işi sen? Hiç söylemiyorsun bana..."

"Çok ani oldu... yani biliyorsun hemen bir iş bulmak istiyordum zaten..."

"İyi de bebek bakmaktan ne anlarsın sen..."

"Anlarım anne ya, söyleme şöyle." Küskünce sandalyeye geri çöktüm.

Annemim gözünde hiç büyümüyorum ki....

"Yakışıklıymış ama..." Serra'nın kıkırtısı beni bulduğunda gözlerim korkuyla üzerine döndü.

'Merak etmeyin Kraliçem, sadece dürtüsel bir şey. Büyülenmedi sadece Kralımız insan erkeklerine göre daha kusursuz yüz hatlarına sahip. Korkulacak bir şey yok. Sıradan bir hoşlantı.' Hel'in kıkırtısı ile rahat bir nefes aldım.

"İyi birine benziyor..." annem nihayet sandalyesine çöktüğünde bakışları üzerimde kuşkuyla gezdi.

Kulaklarımda dolanan adım sesleriyle , Abraksas'ın mırıltısını duydum.

Heyecanla henüz oturduğum sandalyeden havalandığımda ana kapıdan içeriye giren İdea'yı kollarında tuttuğu Abraksasla gergince girişte buluyordum.

'Annem...'

"Geldik..." kollarında taşıdığı Abraksas'ı dikkatle bize doğru getirirken , gözlerim anneme döndü. Genzim sızlarken, onun şu an torunuyla tanıştığını bilmeyişi beni mahvediyordu..

"Aman tanrım... sen nesin böyle..." hayran bakışları ile kolları ileri uzandığında yüzünde sıcacık bir gülümseme oluştu.

"Sierra tıpkı bebekliğine benziyor, seninde saçların tıpkı böyleydi... baban gibi..." dolan gözleriyle Abraksas'a dikkatle sarıldı.

Annemin Oğluma böyle kanının ısınması gözlerimi dolduruyordu.

"Evet saç renklerimiz aynı, zaten bu küçük adamla ilk gördüğüm anda aramda bir bağ kuruldu." Onlara doğru ilerlediğimde parmaklarım Abraksas'ın saçlarına doğru döndü. Yavaşça uzanıp sessiz bir nefes çekerek yumuşakça öpücük aldım ondan.

'Nasıl getirdin onu buraya... '

Bakışlarım İdea'ya döndü.

'Kral benim Sierra... Kural benim...' yüzünde sıcak bir gülümseme oluştuğunda , alayla devirdim gözlerimi.

'Pisliğin tekisin... onu alıp buraya gelemeyeceğimi söylediğimde engel olmuştun...' yüzümde sakin bir gülümseme oluştu.

'Seni bırakamazdım... ' samimi itirafıyla yanaklarım kızardı.

"Adın ne senin bakalım?" Annem Abraksas'ı koltuk altlarından tutup havaya kaldırdığında, oğlumun Anneannesine içten bir kıkırtı verdiğini duydum.

"Abraksas."

"Abraksas."

İdea ile aynı anda söylediğimiz isim ikimizide güldürdü...

 

Loading...
0%