@nurdogru26
|
🏰🏰🏰 Parselia önümdeki elbiseleri birer birer etrafımda çevirirken ben hangi birini seçeceğime bir türlü karar veremiyorum. "Sen ne diyorsun anneciğim?" Kollarımın arasında hafifçe salladığım abraksasın önümdeki parıltılı kumaşlara ayaklarını çırparak gösterdiği reaksiyon beni biraz olsun gevşetsede bu akşam verilecek olan kraliyet yemeğine katılacak olmak her anlamda korkunç hissettiriyor. Öncelikle masada benim dışımda hiç bir insan olmayacak ve sonralıkla kraliçeleri olacak kadar bir tecrübeye sahip değilim. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilememek ve söyleyeceğim her hangi bir şeyin yanlış anlaşılacağından korkuyorum. "Bana sorarsanız yeşil olanı seçin, yada kırmızı... ikiside teninizde harika duracaktır." Parselia'nın hevesli sesiyle gözlerim kırmızı elbisede dolandı. Göğüs dekoltesi kıymetli taşlarla işlenmiş, bol pileli etekleri ahenkle dans eder gibi salınıyor. "Tamam ben kırmızıyı alacağım..." gergin bir nefesle arkamı döndüm ve Abraksası havada kendi kendine salınan beşiğinin içine bıraktım. "Peki saçlarımı ne yapacağım?" Gergin bir nefesler bakışlarım Parselia'ya döndü. "Periler halledecek..." beni rahatlatan sesiyle yüzümde koca bir gülümseme yer etti. "İyi ki varsın Parselia..." Utanarak bakışlarını yere indirdiğinde odanın büyük kapıları yavaşça açıldı ve İdea üzerindeki şık kaftanla içeri girdi. Geniş omuzlarını özenle saran yakası beyaz kürkle süslenmiş, gerçek bir Krala yakışacak türden bir kıyafet. "Hala hazır değilsin..." alaylı gülüşüyle can alıcı yeşilleri üzerimde dolanırken attığı son adımla yanımda durup, uzun kolunu belime sardı ve beni kendine çekti. "Böyle bile büyüleyicisin ama soylulara bunu açıklayabileceğimi sanmam..." Bulaşkan sesiyle histerik bir gülümsemeyle gözlerimi devirdim. "Senin işin kolay, bunca seçenek arasından birini seçmek çok zordu..." Uzanıp saçlarımı kenara ittirdiğinde dudaklarını boynumda açılan boşluğa bastırdı. "Teninin kokusu öyle güzelki..." burnunu hafifçe tenimde gezdirdiğinde ürpererek kasıldım. "İdea..." utanarak geri çekildiğimde belimdeki eli serbestçe yanına düştü. "Bu akşam için takmanı istediğim bir şey var..." elini boynuma doğru uzattığında parmaklarını hafifçe gerdanımda gezdirdi. Ardından soğuk bir his boynumun etrafında ağırca belli etti kendini. "Bu ne..." ellerimi boynuma attığımda orada bir kolye olduğunu anlayarak hızla aynaya doğru ilerledim. Bakışlarım uzun gerdanımı zerafetle saran geniş gerdanlıkta dolandığında, ne kadar güzel olduğunu görebiliyordum. "Çok teşekkür ederim..." sessizce kıkırdarken , Parselia'nın sesi kulaklarımda dolandı. "Kırmızı elbiseyle çok güzel olacak..." en az benim kadar heyecanlıyken ona doğru dönüp hafifçe göz kırptım. "Bencede..." İdea odanın içinde ağır adımlarla beşiğe doğru ilerlediğinde Abraksası yavaşça kucağına aldı ve kızıl saçlarına içten bir öpücük bıraktı. "Annen geldiğinden beri keyfin yerinde gibi..." fısıltılı sesiyle Abraksas babasının çenesini küçük parmaklarıyla kavradı ve içten bir gülücük bıraktı. Sivri çeneyi kendine doğru çektiğinde burnuna doğru heyecanla saldırdı ve değim yerindeyse babasını yemeye çalıştı. "Acıktın mı?" Geri çekilip ıslak suratıyla gülerken gözlerinin Abraksasın üzerinde nasıl bir şefkatle dolandığını görüyordum. Onları böyle görebilmeyi çok istesemde kısıtlı boşluklarda burada olmak içime bir hüzün oturtuyor. Abraksas her görüşümde biraz daha büyümüş ve her seferinde yüz hatları dahada gelişiyordu. "Parselia." İdeanın bakışları Parseliaya döndüğünde yüzündeki güleçlik silindi ve kucağında tuttuğu Abraksasla ona doğru ilerledi. "Abraksası doyursunlar. Daha öncede söyledim bütün önceliğiniz o. Başka bir şey değil." Azarlayıcı sesiyle , ellerinde tuttuğu bebeği kollarına bıraktı, o an garip bir şey fark ediyordum. İdea; bana ve Abraksasa takındığı o yumuşak ve sevecen tavırdan , diğer bütün varlıklarla iletişim kurarken ansızın sıyrılıyordu. Öncesinde gerçek bir Prens gibi kibirliyken son zamanlarda bir Kral gibi sert bir tavra bürünmüştü. "Benimle ilgilenmesi gerekiyordu..." araya girdim ve güzel gözleri yüzüme döndüğünde yumuşak bie ifade takınarak fısıldadı. "Yinede sevgilim, önceliği Prensi olmalı, seninle ilgilenmek için burada kalacaksada Abraksasın her şeyinin tam olduğundan emin olmalı." Söylediği şeyi anlıyordum, o bir bebek ve duygularını belli edemiyor fakat yinede Parselia'yı seviyorum... Onun azar yediğini görmek bir arkadaşımın azarlanması gibi hissettiriyordu. "Şimdi gidip konuklarla buluşmam lazım, sende daha fazla oyalanma güzelim." Bana doğru geldi ve eğdiği boynuyla aramızdaki boy farkını kapatarak dudaklarıma sıcak bir öpücük bıraktı. Alt dudağımı iştahla kendine doğru çektiğinde hafifçe ısırarak çekti ve bıraktı. "Ssshh.." iniltimle geri çekildiğinde yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu. "Tüm bu kargaşa bittiğinde günlerce yataktan çıkarmayacağım seni..." bıraktığı fısıltıyla gözlerim fal taşı gibi açıldı ve yanaklarım utançla kızardı. Ama o gördüğü reaksiyondan öyle memnundu ki sesli bir kahkaha ile yanımdan geçip az önce açtığı kapılardan çıktı. Bakışlarım Parselia ile buluştuğunda onun konuşulanları duyduğunu şimdi anlıyordum. "Şey..." utanarak başımı yere eğdiğimde birinin bu ana şahit olmasına gerek yoktu diye düşünmeden edemedim. "Sorun değil, Kral İdea yorucu bir adamdır..." kıkırtıyka yaptığı yorumla yüzüm ansızın yüzüne döndü. "Anlamadım?" Kaşlarım çatılırken , avare bir gülüşle mırıldandı. "Eskiden haremindeydim, öyle bir noktaya gelirki sizin enerjiniz kalmaz fakat o-" "Ne saçmalıyorsun sen!" Bağırtım odada yankılandığında, duvardaki ışıklar hafifçe titredi. "Efendim ben sadece... utandığınız için rahat hissetmenizi istedim-" "Sen İdea'nın kadınlarından biriydin yani öylemi!" Üzerine doğru yürüdüğümde korkuyla geri çekildi. "Efendim ben... bildiğinizi sanıyordum..." saygıyla bakışlarını yere eğdiğinde hızla kolunu tuttum ve kendime çektim. Kollarındaki Abraksas sarsıntıyla ağlamaya başladığında sertçe çekip aldım bebeğimi ellerinden. "Sana çocuğumu emanet ediyorum! Kocamı! Burada ben yokken kendi parçamı sana emanet ediyorum ben pislik! Bilsem yaklaşabilir miydin! Söyle bana!" Bağırtımla Parselia'nın gözlerinden ağırca bir kaç damla yaş aktı. "Defol git! Çık! Gözüm görmesin seni defoool!" Bağırışımla saniyeler içinde ortadan kayboldu. Odanın içindeki çığırtılar Abraksastan yükselirken onu susturmak için öfkemi dinginleştirmem gerektiğini biliyordum. Aldığım derin nefesler göğüs kafesimi doldururken ben sinirden titreyen ellerimle oğlumu sakinleştirmeye çalışıyordum. "Tamam anneciğim..." yavaşça omuzuma doğru uzattığımda odanın içinde bir o yana bir bu yana adımlıyordum. Poposunu pışpışlarken giderek dinginleştiğini hissetsemde ben böyle kolay sakinleşemeyordum. "Yehuda!" Bağırışımla saniyeler içinde yanımda beliren yaşlı ifrit tedirginlikle üzerimdeki siniri süzdü. "Sorun ne Kraliçem..." titreyen sesiyle elleri saygıyla önünde birleşti. "Abraksasın karnı aç, güvenilir bir peri onu doyursun. O Parselia denen yılan bir daha karşıma çıkmayacak!" "Fakat efendim Prensimiz ona çok bağlandı..." "Delirtme beni! Yaklaşmayacak diyorum! Çocuk o daha kime alışmışsa unutacaktır! Ben ne diyorsam onu yap Yehuda beni düzeltme! Sorgulama!" Bağırışımla Uzanıp yavaşça aldı kollarımdan Abraksası. "Başka bir şey yoksa?" Sorgulayıcı bakışları üzerime döndü. "Bana bir kaç ifrit çağır hazırlanmam gerek! Konuklar saraya girdi ben hala hazır değilim! Zaten gerginim hiç biriniz işimi kolaylaştırmıyorsunuz!" Azarlayıcı sesimle başını onaylarcasına salladı. "Hemen ilgileneceğim Kraliçem." Saniyeler içinde gözden kaybolduğunda öfkeyle banyoya doğru ilerledim. 🪄🪄🪄 Sarayın Davet odası, tüm yemek salonunu boydan boya kaplayan sofrayla süslenmişken, Kral İdea soylularla derin bir muhabbetin içinde kaybolmuştu. Soylu ifritlerin konuştuğu Krallık meseleleri ve eşlerinin kendi aralarında yaydığı meraklı dedikodular. Kadınları kendi aralarında başka bir muhabbeti başlatmışken , içlerinden biri merakla fısıldadı. "Taç giyme töreninde pek net göremedim , acaba bire birde nasıl biri..." meraklı kıkırtısıyla üzerindeki elbiseyi göğüslerinden tutup yerine oturttu. Konuşmaya dahil olan başka bir kadın ekledi; "Ben ön sıralardaydım, yüzünü oldukça iyi hatırlıyorum, açıkçası oldukça güzel... Kralımıza yakışacak türden..." hiçte kıskanç olmayan bu açıklama ile içlerinden biri alayla burun kıvırdı. "Kral İdea için soylu bir ifrit daha doğru bir tercih olurdu, üstelik iki asil kandan dünyaya gelen bebekte eminim gelecekte Krallığımızı şahlandıracaktı... fakat kader..." Sinsi fısıltısı diğer kadınlardan onaylar kıkırtılar alırken Davet salonunun kapıları gürültüyle açıldı. Kadın ve Erkek ifritler merakla bakışlarını kapıya çevirdiğinde, masadaki fısıltılar Kraliçe Sierra'nın içeri İdea gözlerini güzel kadınının üzerinde gururla gezdirdiğinde oturduğu kral sandalyesinden ağırca kalktı ve attığı büyük adımlarla içeri giren Sierran'ın yanına doğru ilerledi. "Kraliçem." Yemek masasının etrafını saran tüm ifritler saygıyla ayağa kalktığında Sierra gördüğü bu ilgiye hoşnut olan bir tebessümle cevap verdi. "Oturun lütfen dostlarım." İdeanın seslenişiyle teker teker sandalyelerine oturan konuklar gözlerini Kral ve Kraliçelerinin üzerinden alamadı. İdea ise koluna taktığı Kraliçesini emin adımlarla gururlu bir şekilde masanın en başına kadar adımlattı. İkisinin yan yana olan taht vari sandalyelerine birer birer oturdular. Kral İdea uzanıp bıçağını önündeki kadehe hafifçe tıklattığında tüm konuklar çoktan servis edilen yemeklerine iştahlı bir giriş yaptı. Sierra gerginlikle masadaki insanları süzerken İdea kulağına doğru eğildi ve hülyalı bir sesle fısıldadı. Sierra ise kızaran yanakları ile önündeki tabağa çevirdi dikkatini.
|
0% |