Yeni Üyelik
34.
Bölüm

Bölüm 33/ (🔥Tüm İstisnaların Sebebi Sierra

@nurdogru26

Bölüm yetişkin içerik oluşturmakta, rahatsız olanların okumamasını rica ediyorum😊

Geç geldi ama şu sıralar her şey o kadar üst üste geldiki 🥲 bilseniz hak verirdiniz, beklediğiniz için teşekkür ederim ☺️

Keyifli okumalar ☺️

 

Sierra

Yemekler yenmiş ve derin bir sohbete dalınmışken, ben sessizce sıyrıldım aralarından , İdea'nın soylu ifritlerle yaptığı hararetli muhabbeti sıkılarak arkamda bırakarak, sarayın bahçeye açılan büyük salon kapılarından geçtim ve adımlarım karanlık bahçeye döndü.

Gecenin karanlığında, etrafta uçuşan ışık perileri ve bahçede ekili birbirinden güzel çiçekler yüzümde sakin bir gülümseme oluştururken, ensemde hafif bir nefes hissettim.

Gelenin İdea olduğunu düşündüğümde arkamdan belimi yavaşça saran kolara bıraktım kendimi.

"Çok yoruldum, ne zaman bitecek..." sırtımı arkamdaki geniş bedene bastırdığımda, kulağımın dibinde şeytani bir fısıltı dolandı.

"İstersen hemen şimdi çekip gidebiliriz bir yerlere.." göbeğime sarılan el yavaşça göğüslerime yükselirken hızla kaçtım kollarından.

"Ne yapıyorsun!" Şaşkınlıkla ağzım açık kaldığında geri çekildim.

Shaitan sinsi bir sırıtışla beni süzerken, gözleri bedenimde usulca dolandı.

"Oldukça güzel görünüyorsun Dünyalı Sierra, kardeşim çok şanslı bir ifrit..."

içimde beliren öfkeyle avuçlarımı tüm gücümle sıktım.
Üzerine doğru büyük bir adım attığımda sıktığım dişlerimin arasından nefretle fısıldadım.

"Bir daha o lanet ellerin bana değerse! Seni buna pişman ederim!" Boğuk tehdidim alayla gözlerini devirmesine sebep olduğunda bir adım atıp aramızdaki boşluğu kapattı.

"Seni en son gördüğümde tırsak bir kızdın, şimdiyse gerçek bir kraliçe gibi kendinden emin görünüyorsun." Sivri dişlerini göstererek gülümserken elleri yavaşça saçlarıma yükseldi.

Hızla bileğini kavradım ve öfkeyle geri ittim elini. "Seni gebertirim!"

Sert tokadım yanağına indiğinde, avucumun içinde cılız bir sızı dolandı.

Sola savrulan başı öfkeyle yeniden bana döndüğünde üzerime doğru kaldırdığı eliyle donup kaldı.
Bakışlarım şaşkınca yüzüne döndüğünde, sanki nefessiz kalmış gibi morarmaya başladığını görüyordum, "ne ?" Şaşkın sesimle, havada titreyen ele döndü bakışlarım.

"Ne oluyor be..." geriye çekildiğimde gördüğüm manzaraya bir anlam veremezken, Sarayın ana salonundan bahçeye açılan büyük kapılarda, tüm öfkesiyle duran İdeayı gördüm.

Suratı karanlık bir gölgeyle süslüyken, Shaitan'a doğru kaldırdığı eliyle onu durduranın İdea olduğunu anlamıştım.

Sakin bir nefesle yüzümde hafif bir gülümseme belirdi.

"Tabi ya..." kaşlarım kendinden emin bir hamleyle havalandığında, İdea yavaşça olduğu yerden yükseldi ve saniyeler içinde yanımıza indi.

Shaitan hala olduğu yerde acıyla kasılırken idea'nın havadaki eli öfkeyle yere indi.

Aralarındaki görünmez teması kestiğinde Shaitan derin bir suyun içinden ansızın çıkmış gibi nefes nefese kaldı.
Soluklarını toparlamaya çalışırken İdea üzerine doğru büyük bir adım atıp sertçe kavradı boğazını.

"Benim kadınıma dokunabilecek kadar ileri gittin! Tek bir hatanı bekliyordum Shaitan! Babama bir söz verdiğim için canını bağışladım ama tek bir hatanı bekliyordum! Ve sen o boktan karakterlerinle bunu yapmakta çokta gecikmedin!" Dişlerinin arasından gök gürültüsünü andıran bir hırıltı bıraktığında şaşkınlıkla izliyordum ikisini.

İdea babasına bir söz mü vermişti... Shaitana merhamet edeceğine dair bir söz...
Şaşkınlığım ve kafamın içindeki düşünceler birleşirken ; İdea'nın dudaklarından tok bir ses yayıldı.
Benim düşüncelerimi bölen ve onun geri çekilmesine sebep olan bir bağırış.

"Muhafızlar!" Seslenişiyle; bahçede varlıklarını bile göremediğim bir sürü ifrit ansızın etrafımızda belirdi.

İri yapılı ve korkunç görüntüye sahip olmaları korkuyla ideanın arkasına saklanmama neden olduğunda, İdea dik tuttuğu başıyla keskin bir emir savurdu.

"Unutulmuş ruhlar diyarında sonsuz bir uykuya çarptırılacak!"

Muhafızların uzun parmakları Shatinanın kollarını ve bedenini sardığında Karşı koymaya bile şansı olmadan saniyeler içinde gözden kayboldular.

✨✨✨

Saatlerdir odada tek başımayım...
İdea davetlileri gönderip kısa bir süreliğine yanıma uğrasa da sonrasında halletmesi gereken bir şey olduğunu söyleyerek gitti... oldukça gergin ve iletişime kapalı olduğu gerçeğini fark ettiğimde daha fazla soru soramadım...

Yehudanın söylediğine göre, Bilgelerle görüşmesi gereken şeyler varmış, Ola'ya yaptığı iyilik yüzünden başı gerçekten büyük bir dertte olmalı.

Benimle konuşmuyor, yada bana anlatmıyor...
Belkide anlamayacağımı düşünüyor bilmiyorum, haklı olabilir mi? İstesemde onu ve Moreslay'de ki konumunu ve sorumluluklarını anlayamam belkide ...

Benim yüzümden böyle şeylerle uğraşmak zorunda olması suçlu hissettiriyor, çünkü bana demişti, bir şey vermeden başka bir şey alamam...

Ama nasıl yapardım ki, göz göre göre onun Ola'ya dokunmasına nasıl izin verirdim.

Benden önce ki o yoğun temposunda bir çok ifrit ve peri olabilirdi ama benden sonra olamaz... olamaz işte kaldıramam...

Gece giderek geç saatlere evrilirken, yatağın içinde sessizce uyuyan Abraksas'ın yanına öylece oturmuş, İdea'nın gelmesini bekliyorum.

Açık teras kapılarından içeriye süzülen yumuşak hava, uykusuzluğunda getirisi ile tenimde ürperti yayıyor.

Kırk yıllık evli kadınlar gibi, süslenip en güzel geceliğimi giymiş , çocuğumuda yanıma almış, babamızın gelmesini bekliyorum...

Kötü hissettiriyor.
Gerçekten kötü, benimle sorunlarını paylaşsa belki bu kadar kötü olmazdı ama şimdi çok kötü... anlatmıyorken çok kötü.

Odanın kapıları yavaşça açıldığında, bakışlarım o tarafa döndü.
İçeriye giren İdea'nın karanlık odada, bir kaç şamdanın aydınlattığı masaya doğru ilerlediğini gördüm.

Öyle dalgındı ki başını çevirip yatağa doğru bakmamıştı bile, baksa beni görürdü ama bakmamıştı.

Adımları ardından sessizce kapanan kapıyla, masanın önünde ki büyük kadife koltuğa ilerledi ve üzerindeki ağır kaftanı çıkarıp yere bıraktı.

Saniyeler içinde gözden kaybolan kaftanla şaşkınca onu izliyordum. Ardından tacını yorgunca çekip aldı başından.
Ve masanın üzerine sessizce bıraktı.

Ağırca koltuğa çöktüğünde başını sertçe geri yasladı, iri beden sanki saatlerce ağır işler yapmışta şimdi yorgunluktan düşüp kalacakmış gibi saldı kendini.

Dizleri iki yana açıldı, büyük ellerini koltuk başına usulca sardı ve göğüs kafesini hareketlendiren güçlü bir nefes verdi dudaklarından dışarıya.

Hala beni fark etmemişti fakat ben oturduğum yataktan dikkatle kalkıp artık varlığımı belli etmek istiyordum. Ve öylede yaptım.

Odanın içindeki hareketlilik henüz kapattığı gözlerini açıp başını bana çevirmesine sebep olduğunda, yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi.

"Uyumadın mı hala..." seside en az bedeni kadar yorgun gelirken attığım çıplak adımlarla ona doğru ilerledim, taş zemin ayaklarımı üşütürken, üzerimdeki kısa geceliğin açıkta bıraktığı bacaklarıma tatlı ürpertiler gönderiyordu.

"Seni bekledim..." nihayet son adımla yanında durduğum da usulca dizine doğru oturdum. Şaşkınlıkla beni izlerken bacaklarımı diğer dizine doğru uzattım ve büyük kucağında kendime sıcak bir yer edindim.

Sol eli sırtım ve kalçam arasındaki boşlukta varlığını belli ederken beni destekleyerek göğsüne yatırdı.

Boştaki eli üşüyen bacaklarımda usulca dolanmaya başladığında, varlığıyla ısınmama sebep oluyordu.
Kollarımı yavaşça omuzlarına sardım ve yüzümü boynuna doğru sokuşturdum.

Güzel kokusu genzime dolarken artık üşümediğimi biliyorum, sert dizlerinin üzerinde küçük bir kız çocuğu gibi yer edindiğim ve teninin sıcağının üzerindeki işlemeli gömlekten bana ulaştığını hissettiğim için. Artık üşümüyorum...

"Neden uyumadın..." fısıltılı sesi geri çektiği başından duyulurken, sıcak dudaklarını alnıma bastırdı ve bıraktığı küçük öpücüklerle içimi gıdıkladı.

"Sensiz uyuyamadım..." boynunda bulduğum o derin boşluğa , bastıramadığım bir iç güdüyle sıcak öpüşler bırakmaya başladım. Güzel kokusu midemde gıdıklanmalara sebep olurken, belimdeki kolu sıkılaştı. Kısık bir iniltiyi andıran fısılıyla konuştu. "Sierra... " adım daha önce hiç ,birinin dudaklarından böyle güzel dökülmedi.

Öpüşlerim hızlandıkça bacaklarımdaki eli usulca yukarıya doğru kaydı, yukarıya... ve yukarıya...

"İdea..." içimi yakan bir ürperti, kasıklarımda öngörülemez bir kasılmaya sebep olduğunda , artık bacaklarımda dolanan eller kalçalarımı sarıyordu.

Altımdaki küçük ipek külot sıktığı iri ellerinin arasında kayarken bedenimi belimdeki eliyle hızla kendime çevirdi.

Saniyeler içinde , kendimi kucağında iki bacağım iki yana sararken ve onunla yüz yüzeyken buldum.

Kollarımı boynuna sardım ve alnımı alnına yapıştırdım. Nefesi giderek hızlanıyor ve saçları alnına bir kaş tutam bırakıyordu.

Kalçalarımdaki iki büyük el beni büyük bir istekle kendine bastırdığında, sertçe kavradı dudaklarımı.

Daha ne olduğunu anlayamadan bedenim yapması gerekeni yapıyor gibiydi, üst dudağını büyük bir açlıkla aldım ağzıma, alt dudağım ise onun sıcak nefeslerinin kurbanıydı artık.

kadınlığımın altında hissettiğim sıcak sertlikle kendimi İdea'nın erkekliğini bastırmaya başladım... bunu yapmam oldukça tehlikeliydi ama bunu farketmem öyle geç olduki...

Küçük saliseler arasında bacaklarım hala belinde ve dudaklarımız birbirinin üzerindeyken oturduğu koltuktan havalandı ve sertçe beni altına aldı.

Şimdi koltuk büyümüş, uzun bir televizyon kanepesinin şeklini almışken, sırtım soğuk minderle birleşti, İdea'nın iri gölgesi üzerime düşerken , dudaklarımdan geri çekildi ve küçük bir parmak hareketiyle üzerindeki kıyafetlerden kurtuldu.

"İ-idea..." şaşkınlıkla önümde çırıl çıplak kalan adama bakıyordum. Onun bana şehvetle bakan koyu yeşillerine.. aldığı sert soluklar, biçimli bedeninde düzensiz iniş çıkışlara sebep oluyor ve beni böyle bir bedenin altında yatmaktan duyduğum zevkle karşı karşıya getiriyordu.

"Abraksas nerede..." nefes nefese bakışları odanın içinde dolanırken, gözleri oğlumuzu buldu... bizim oğlumuz... bu adamdan dünyaya getirdiğim o güzel şey... inanamıyorum bu delilik...

Elini havaya kaldırdığında yatakta uyuyan Abraksas'ı bir duman bulutunun içine aldı... şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Düşünce bulutu, duymaması ve görmemesi için, derin bir uyku hali, gel buraya..." belimi sertçe kavradı ve küçük bedenimi altına çekti,

"Adım atacak kadar bile bir enerjim yoktu fakat sen..." üzerime eğilip alnını benimkine yasladığında şehvetle fısıldadı.

"Sen tüm istisnaların sebebisin..." dudaklarıma serçe yapıştı ve elleri üzerimdeki geceliğin askılarına doğru indi, kasılan bedenim ve zevkle yükselen nefesimle üzerimdeki adamın beni iplerini kopardığı gecelikten nasıl kurtardığını gördüm...

Çıplak bedenim altında savunmasız kalmama sebep olurken iştahlı öpüşleri hızla boynuma yöneldi, nefes nefese göğüslerime doğru bir rota çizdiğinde alnını iki göğsümün arasındaki kafese yasladı ve hayvansı bir dürtüyü andıran fısıltısını bana bıraktı."Öyle güzelsinki, şu kokun Sierra, beni delirtiyor... " kendine sahip çıkamayan bir adamın son çırpınışlarıydı bunlar, ardından göğüslerimi saran büyük eller zevkle dudaklarımı ısırmama sebep oldu.

 

 

Loading...
0%