Yeni Üyelik
36.
Bölüm

Bölüm 35/ Kendi Küçük Ailem

@nurdogru26

 

Umarım keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olur 💕
Sevgiyle kalın...

 

 

SİERRA

Doğayı saran kuş cıvıltıları ve yakınlarda aktığına emin olduğum bir derenin sesi kulaklarıma dolarken, hafifçe esen rüzgar saçlarımın arasından geçip tenimde ürpertilere neden oluyordu.

Yüzümde istemsizce yer eden gülümseme ile gözlerim karşımdaki büyük, kadife işlemeli mindere rahatça serilmiş olan İdea'ya döndü.

Bakışları dalgınca ormanın içinde dolanırken , elinde tuttuğu patatesli börekten bir ısırık daha aldı.

Saatler önce geldiğimiz bu huzurlu atmosferde, insan gıdalarının özenle hazırlandığını ve benim için olabilecek en iyi şekilde bir piknik atmosferi oluşturulduğunu görüyordum.

Bu günü baş başa geçirmek istediğini söylediğinde aklımda hiç böyle bir fikir yoktu fakat, babam öldüğünden beri bir kez bile pikniğe gitmemiştim. Ailecek hiç bir etkinliği gerçekleştirmemiştik. Ne annem ne de Serra böyle bir şeye cesaret edemedi, Babamsız bir etkinliği gerçekleştirecek kadar vicdansız değildik belki de, fakat şimdi...

Kendi Ailemle Büyülü bir ülkenin , en az kendi kadar büyülü ormanında Krallara ve Kraliçelere layık bir piknikteydim.
Üstelik bir Kraliçe olarak...

Abraksasın ilerideki gölgelikten bize ulaşan neşeli kıkırtılarını duyuyordum. Yeni bakıcısı ile oldukça iyi anlaşıyordu. Ve bu pikniği bir aile pikniği yapanda güzeller güzeli oğlumun, yakışıklı kocamın ve bedenimin içinde doğmayı bekleyen güzel kızımın varlığıydı.

Büyük bir ağacın altında , yere serilen kıymetli bir halının üzerine serilen rahat yer minderleri ve ortadaki yüksek ayaklı sofrada dizili olan bin bir çeşit dünya yiyeceği ile olabilecek en harika pikniği yaşıyordum. Yaşıyorduk.

İdea'nın sessizce beklediğini ve anın huzurunu sindire sindire yaşamaya çalışışını görüyordum.
Henüz kral olmasına rağmen omuzunda bir sürü yük olduğunun farkına varıyorum. Yorgunluğunun yüzündeki hatları bile olgunlaştırdığının ve hatta onu tanıdığım o ilk zamanlardaki küstahlığın yerini dingin bir ifadeye devredişinin gayet farkındayım.

Kocamın, bir kaç hafta içinde olgunlaştığının ve garip bir şekilde bu olgunluğun beni de etkilediğinin.

Her şey bir yana, sanırım bu İdea ve benim ilk düzgün randevumuz, ya da baş başa kaliteli olarak geçirebildiğimiz en önemli an olduğunu fark ediyordum.

Sürekli kaçma ve kovalama ile geçen günlerimiz ve Kraliyet 'in getirdiği boğucu etkinliklerinden sonra, huzurla vakit geçirdiğimiz ilk an.

Oturduğum minderin üzerinden hafifçe hareket ettiğimde bedenimi İdeanın yanına doğru usulca kaydırdım. Bu hareketlenme dikkatini bana çevirmesine neden olduğunda yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu. Zümrüt rengi gözleri usulca üzerimde dolandığında çoktan yanına varmıştım ve usulca başımı omuzuna yaslayıp ellerimi koluna sardım.

Gözlerimi yüzümdeki derin gülümseme ile kapattığımda, güzel kokusu genzime doldu.

Dudakları alnımın üzerinde dolanırken içten bir öpücükle öptü beni.

"Yorulduysan saraya dönebiliriz sevgilim..." kalın tınısı alnımın üzerinde sabit duran dudaklarından yayıldığında , başımı usulca iki yana salladım ve gözlerimi yeşilin en güzel tonlarına sahip ormanın içine doğru araladım. Başımı hafif bir hamleyle yukarı çevirdiğimde burun buruna ve göz göze geldik.

"Aksine, ömrümün sonuna kadar burada kalmak istiyorum..." yüzümdeki gülümseme genişledi ve İdea' dudaklarıyla benim dudaklarımın üzerini örterek bana tutku dolu bir öpücük armağan etti.

"Burayı seveceğini biliyordum..." alnını benimkine yasladı ve her seferinde kalbimin ritminin değişmesine sebep olan bakışlarını yüzümde dolandırdı.

"Sanırım ben, sizinle yaptığım her şeyi seviyorum Kralım, orman ya da saray. Moreslay yada dünya fark etmiyor, yanımda olduğunuz her anın içinde böyle huzurlu olabilirim..."

Fısıltılı itirafımla yüzünde şaşkın ama tatlı bir gülümseme yer etti. Alnını benimkinden geri çektiğinde , koluna sarılı ellerimi çözdü ve beni zarif bir hamle ile kucağına doğru çekti.

Şimdi ellerim istemsizce boynuna sarılırken, gözlerim utangaç bir şekilde etrafımızda dolanan koruma muhafızlarına döndü. Onların karşısında yaşadığım bu an beni yanaklarımın yanmasına sebep olacak şekilde utandırmıştı.

İdea dudaklarını kulağıma doğru bastırdığında, bıraktığı sıcak öpücüğün ardından hırıltılı bir fısıltı ile konuştu.

"Aklımı başımdan alıyorsun Sierra, daha fazlasını yapamaz dediğim her an, başka bir yönünle beni büyülüyorsun. İki bin yıllık hayatımda dolu dolu yaşadığımı düşündüğüm bir çok gün oldu fakat sen Kraliçem..." bir öpücük daha bıraktı , bu kez şakaklarımın üzerine. "Sen tüm o yılları geçersiz kılıyorsun. "

Nefesi tüylerimin dikelmesine ve bedenimin ürpermesine neden olurken utanarak yüzümü onunkine bastırdım.

"Seni seviyorum İdea..." fısıltılı itirafımla iri elleri usulca belimi okşadı ve bedenimi onunkine bastırarak içten bir sarılışa dönüştü.

"Seni seviyorum Sierra, seni hiç bir ifritin bir insanı sevemeyeceği kadar çok seviyorum. Seni hiç bir canlının bir diğerini sevemeyeceği kadar çok." nefesi yanağımın üzerinde yayıldığında başını kaydırdı ve beni dudaklarımdan yakaladı.

Sıkı öpüşüyle içimde ansızın alevlenen ihtirasla öpüşüne karşılık veriyordum.
Nefesi dudaklarımın arasından içime akarken göğsümü gövdesine sıkıca bastırdım.

Aramızda duyulacak yükseklikte bir iniltiyi dudaklarımın içine bıraktığında, nasıl etkilendiğini anlayabiliyordum.

"S-Sierra.." hırıltıyla geri çekildiğinde bakışları etrafındaki muhafızlara döndü ve kendini zar zor toparladı.

"Kral'ım.." kulak memesine bastırdığım dudaklarımın arasından çıkan istekli iniltiyle onu daha da kışkırtmak istiyordum.

Benim yüzümden ya da benim için ne kadar delirdiğini görmek ve üzerinde yaydığım tutkuyu en net haliyle görebilmek için.

Bir saray dolusu haremi olan bir prensken, şimdi benim için yalnızlığı seçmişti. Üstelik bir Kral olmasına rağmen. Bunun bilincinde olmak gururumu okşuyor ve beni tatmin duygusunun en ilkel hali ile onurlandırıyordu fakat yalnızca benimle olmanın ona yettiğini bilmem gerekiyor.

Bir insan olarak tek eşlilik benim için normal olsa da, İdea'nın bu seçiminin sarayda ve hatta tüm şehirde fısıltılara neden olduğunu biliyordum.

Hel'den öğrendiğim kadarı ile tüm ifritler İdea'yı büyülediğimi ve onu kötü bir etkinin altına aldığımı fısıldayıp duruyorlardı.

Bunları ben duyuyorsam İdea hayda hayda duyuyor olmalıydı. Hakkında yapılan 'Güçsüz Kral' söylemlerini. Bir insanla tek eşli bir ideolojiyi benimsediği için alay edilişini en az benim kadar iyi biliyordu.

İçten içe kendimi suçluyordum ama umurumda bile değil. O'nu başka bir ifritle yada bir peri ile paylaşamayacak kadar çok seviyorum. Böyle çok sevmem normal mi onu bile bilmiyorum ama seviyorum.

Ve bu noktada kendi erkeğimi bir başka kadınla paylaşmayacağım oldukça açık.

"Gözlerini kapat..." fısıltılı sesiyle şaşkınca yüzüne baktım.

"Ne ? neden ? " hülyalı gülümsememle yeniden konuştu.

"Gözlerini kapat ve derin bir nefes al..."

Sözlerimin bitiminde karnımın içinde sert bir hareketlenme peyda oldu. "Ah..." sıçradım ve gözlerimi üzerimdeki salaş elbisenin serbestçe örttüğü düz karnıma çevirdim.

İdea'nın eli karnımın üzerinde usulca dolanırken hafifçe okşadığı göbeğimle, içimdeki Prenses 'in yavaşça kendine yer edindiğini görebiliyordum.

Karnım giderek geriliyor ve içeriden dışarıya doğru yavaşça şişiyordu. Fakat bu kez, İdea'nın eli bu beden olgunlaşmasının rahatsız edici hissini en aza indirdi.

Saniyeler içinde karnım şişmiş ve iri elin az önce üzerinde yerini aldığı düz göbek, bir karpuz büyüklüğüne ulaşmıştı. şimdi avuç içini dolduran göbeğimle gözlerim İdea'nın yüzüne döndü.

Yanaklarındaki kızarıklıkla dudaklarında yer eden sıcak gülümseme, gözlerini elbisede potluk yapan karnımda dolanıyordu.

"Duymak ister misin..." bakışları yüzüme döndüğünde, şaşkınlıkla gülümsedim.

"Bu mümkün mü?" gözlerim heyecanla kocaman olduğunda, başını usulca salladı.

"Seni zihnime alacağım, ve sende böylelikle onu duyabileceksin..." heyecanı kalın sesini titretirken , kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkundum.

"Evet.. ben , ben çok isterim onu duymayı..." istemsizce sızlayan genzim ve mutlulukla dolan gözlerim İdea'dan alnımın üzerine bırakılan bir öpüş aldı.

"Gözlerini kapatıp zihnini serbest bırak o halde..." alnını benimkine yasladığında aldığı nefesler yüzümde yayıldı.

"Peki..."

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefesle zihnimin içindeki heyecanı, kaygıyı ve kargaşayı sakinleştirmeye çalıştım.

Tam o sırada, perdelenen gözlerimin önü, içinde bulunduğum karanlığı parlak mor bir ışıkla doldurdu ve stresle tuttuğum nefesim, kulaklarımda cılız bir sesi yankılattı.

oldukça uzaktan gelen bu ses, derin bir okyanus altına dalış yapmışımda, kulaklarıma dolan yoğun suyun boğuk sesi gibiydi.

Ardından elim İdeanın eli tarafından usulca karnıma indirildiğinde avuçlarımın içindeki göbeğimle gözlerim kapalı bir şekilde duymaya çalışıyordum daha fazlasını.

Bir kalp atış sesi, tam parmaklarımın öbeğimi sardığı sırada sakince atmaya başladı, bahsettiğim o boğuk sus sesinin içinde. Fakat bu güçlü atış tüm sesleri bastırdığında kesik bir mırıltıyı andıran bir bebek sesi dolandı zihnimde.

Yine oldukça cılız bir sesti fakat varla yok arası bir mırıltıyla, içimde ansızın beliren bir his meydana geldi. Sanki bana merhaba demeye çalışıyordu. Onunla iletişim kurmaya çalıştığımı görüyor gibi ya da hissediyor. Aynı şekilde o da benimle iletişim kuruyordu. Dingin kalp atışı ve belli belirsiz uğultusu ile yanaklarımda geniş bir tebessüm oluştu.

"Merhaba anneciğim... merhaba bebeğim..." karnımı usulca okşadığımda karnımın içiyle eş zamanlı zihnimin içinde kızımın varlığının hareket ettiğini ve hatta benimle oynamak ister gibi kıpırdandığını fark ettim.

"Bu- çok güzel..." fısıltımla idea'dan sessiz bir gülüş aldım.

"Burada olduğunu biliyor sevgilim, varlığını hissediyor. ruh halini benimsiyor... ve sanırım şu an oldukça huzurlusun..." güleç sesiyle burnumdan histerik bir nefes verdim.

"Onu kollarımın arasında tutmak istiyorum. O'nu emzirmek.. ve her şeyiyle ilgilenmek..." itirafımla hızla alnını benimkinden geri çekti ve beni zihninden dışarıya kovdu.

Kulaklarımdaki ses kesildiğinde gözlerimi kızgınlıkla açtım yüzüne doğru.

"Ya devam edelim... biraz daha..." mızmız sesimle İdea zoraki bir gülüşle konuyu kapatmak ister gibiydi.

"Daha sonra tekrar yaparız..." gözlerini kaçırırken beni usulca kucağından indirdi ve yanındaki mindere oturttu.

"Niye bir anda kestin ki? ne güzel hissediyorduk birbirimizi..." küskünce ellerimi gövdemde birleştirdim.

"Daha sonra dedim Sierra, sonra yeniden yaparız." kestirip attığında, oturduğu minderde toparlandı ve ayağa kalktı.

"Konuyu kapatmaya çalışma, emzirmek istiyorum dediğimde bağımızı kopardın. Neden?" oturduğum minderden kalktım ve şimdi ikimizde ayaktaydık.

"Sierra..." gözleri çaresiz bir ifade ile üzerimde dolandı.

"Neden İdea? Abraksasa neden ben bakamıyorum? O'nu neden ben doyuramıyorum ? ve kızıma da bakamayacağımı anladım sayende. ama neden... niye sürekli ifritlerle beraberler ?"

Huzursuz sesimle burnundan dışarıya sert bir nefes verdi.

"Bu günün böyle devam etmesini istemiyorum Sierra... lütfen konuyu kapat." bana doğru bir kaç adım attı ve önümde durdu.

Kolları usulca belimi sardığında yavaşça çekti beni kendine doğru.
Eğdiği başıyla beraber dudakları dudaklarımın üzerini örttü ve nefesi içime doldu.

Huzursuzca geri çekildim ve küskün bakışlarımı yüzünde dolandırdım.

"Bakma bana öyle... Hadi gel seninle Dünyada yaşayacağımız evi seçelim?" yanaklarındaki geniş gülümseme ile alnım şaşkınca kırıştı.

"Anlamadım?"

"Annen bir ev görmek isteyecektir, seni ve çalıştığın yeri görmek için, yani gerçek bir ev seçmemiz ve içini yerleştirmemiz gerek." alayla sırıtırken, bunu bulunduğum yerden nasıl yapacağımızı anlamıyordum.

"Farkında mısın biz şuan Moreslay'deyiz." şaşkınlığımı saklamaya bile çalışmıyordum.

"Evet, öyleyiz..." yavaşça belimi sardı ve bizi dikkatle yere oturttu.

Elini yerdeki sofranın üzerinde dikkatle gezdirdiğinde, az önce çeşit çeşit yemeklerin bulunduğu sofra artık bir küreye dönmüştü. yassı bir küre.

"Bir bakalım..." dedi parmağı kürenin etrafında usulca döndüğü sırada.

Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında bizin evimizin olduğu mahalleyi görüyordum, sanki bir dronla çekilmiş görüntülerini izliyor gibiydi.

"B-bu... " sessizce kıkırdadığımda, parmağı yeniden hareket etti.

"Size yakın bir yer mi olmalı sence?" sorgulayıcı gözleri üzerime döndüğünde bendeki şaşkınlığı henüz fark ediyordu.

Alnı kırıştı ve neden aptal aptal sırıttığımı anlamak ister gibi süzdü beni . "Sen iyi misin güzelim?" sorgulayıcı sesiyle başımı usulca salladım.

"Bu şey, canlı bir harita gibi..." dedim kıkırdarken.

"Güzel bir benzetme." alaycıl gülümsemesiyle dikkatimi yeniden küreye çevirdim.

"Şu an gerçekten ev mi seçeceğiz yani?" genişçe sırıttım.

"Evet, bir ev beğen ve içine bakalım..." dedi.

"Pekala... " uzanıp onun parmağını tuttum ve sanki bu bir teknoloji ürünüymüş de, kullanmanın tek yolu İdea'nın sihirli parmağıymış gibi kürenin üzerinde gezdirdi.

"Aslında bir kaç blok ötede büyük bahçeli bir ev vardı, önünde3n her geçişimde içimi ürpertir fakat geniş bahçesi ve duvarlarını kaplayan sarmaşıklarıyla ilgimi de çekerdi." sokakların arasında yavaş yavaş gezinirken idea elini parmaklarımdan geri çekti.

"Kendi elinle devam et hadi, ve bana yeni evimizi göster..." dedi sırıtarak.

Dudaklarım hayretle aralandı...

"Nasıl yani? benimde mi elimi algılıyor..." şaşkınlığım soğuk bir ifadeye neden olurken İdea içten bir kahkaha attı.

"Dene..." gözleri küreyi gösterirken aldığım derin bir nefesle yüzümü küreye çevirdim.

Parmağım usulca ileri kaydığında, sokak görüntüsünün de kaymaya başladığını gördüm.

"İnanamıyorum hahahhaa." heyecanla kahkaha attım ve tüm dikkatimi küreye çevirdim.

Sokakların arasında ilerlerken, blokları birer birer geçtim ve nihayet o koca malikanenin önünde durdum.

Yıllardır boş olan ve bakımsız kalan büyük bahçesi, yosun tutmuş süs havuzu ve verandasına uzanan çok basamaklı merdivenleri.

"Burası, işte burası... kendimi bildim bileli boştu, hatta Serra ben küçükken sürekli buranın perili olduğunu söylerdi, fakat babam korkularımı yatıştırırdı. "

Bakışlarım ideaya döndü. "İçine girmek ,istiyorum, hep merak etmişimdir içerisi ne durumda diye..." gözlerim parlarken İdea bir kez daha elini kürenin üzerinde gezdirdi.

İşte oradaydım, içeride... eskiyen tahta parkeleri görüyordum, yukarıya uzanan çürük ahşap merdivenleri, ve içeriden dışarıyı gösteren devasa işlemeli pencereleri.

"Vay canına..." gözlerim parlarken yüzümde heyecanlı bir gülümseme yer etti..

"Demek böyleymiş içerisi..." parmağımı giriş katında gezdirdiğimde sol tarafta kalan büyük mutfağın açık kapılarından içeri girdim. dolap kapakları geniş mutfağı boydan boya kaplıyor ve ortada kırık dökük bir ada tezgahı duruyordu.

"Çok kötü durumda, ama bir hayal etsene... eminim ilk yapıldığı yıllarda ne harika görünüyordur... şu mutfağa bak, sol taraftaki o boş alana kocaman bir masa koyup tüm aile ile rahat rahat yemek yiyebilirsin, ve birde şu pencerelere bak..." dedim heyecanla.

"Arka bahçeyi olduğu gibi içeriye taşıyor, gerçekten büyüleyici evin bir karakteri var İdea, sıradan modern evler gibi değil gerçek bir ruhu var..." bakışlarım yüzüne dönüğünde beni içten bir gülüşle izlediğini gördüm.

"O halde evimizi bulduk.." dedi

"Ama- ama sahipleri nerede kim bilir, hem hiç kiralık yazısı görmedim tabelasında, üstelik evin haline bir bak... en az bir yıl sürecek bir tadilat gerekli..." hüzünlü bir gülümseme ile omuzlarım yere çöktü.

"Şimdi gözlerini kapat ve o evi düşün, yenilemek isteseydin nasıl yapardın ? Duvarları ne renk olurdu düşün... basamakları hangi ağaçtan yapılırdı ? Mutfak ne renk olurdu, Parkeleri ve devasa pencereleri. her bir ayrıntıyı düşün, zihninin içinde olacağım. Böylece bende görebilirim..."

"Hayal kurmak demek, bak bunu sevdim... peki, başlayalım..."

Eskimiş bahçeden başlardım, kuru otları temizletip süs havuzunun orijinalliğini korurdum, ve havuzu tamir ederdim. daha sonra çimleri ve verandaya uzanan yoldaki kırık taşlarla duran yolu düzeltirdim."

"Güzel... devam et..."

"Evin duvarlarındaki sarmaşıkları daha derli toplu bir hale getirmek için bir bahçıvan tutardım ve bahçedeki rengârenk çiçeklerle ilgilenmesini isterdim."

"Demek bahçeye çiçek ektik, harika devam et lütfen..." dedi fısıltılı bir gülüşle...

"Verandaya uzanan merdivenlerim deformelerini bir mermer ustası ile anlaşır ve tamir ettirirdim, çocukların takılıp düşmesini istemem, ve ayrıca, ayrıca verandadaki o eski zaman mermerlerini cilalatır ve temiz bir görüntüye kavuştururdum..."

Ben anlatmaya devam ettikçe, İdea onaylar mırıltılar ve gülümsemeler bırakıyordu kulağıma doğru.
Ardından usulca uzandım dizine ve kapalı tuttuğum gözlerimle devam ettim anlatmaya.

Girişteki parkelerden yukarıya uzanan merdivenleri anlattım, ve mutfağın hayalimde nasıl olmasını istediği, sıra sıra ilerledik, önce oturma alanı daha sonra çocuk odası, bizim odamız ve devasa terasının restorasyonuyla ilgili, perdelerinden mobilyalarına kadar durmaksızın anlattım.

Yerdeki halılarına, tavandaki aydınlatmalarına, çocukların odasındaki seçimlerimden yatak odamızın renginin kontrasına kadar. uzun uzadıya anlattım.

İdea'nın elleri saçlarımda dolanırken ve Abraksas'ın neşeli mırıltıları kulaklarıma ulaşırken bene, Dünyada gerçek olmasını istediğim ailemizin yuvasını hayalen yerleştirmeye devam ettim.

Annemle verandada kahve içmemiz için bir alan bile düşündüm, arka bahçede çocuklar için bir oyun alanı, kum havuzu ve daha bir sürü şey...

 

Loading...
0%