@nurdogru26
|
Sierra Gözlerimin önündeki büyük malikanede gezinen bakışlarımla ,hayretle aralanan dudaklarımı kapatamıyordum. Büyük bahçeyi dışarıya taşıyan büyük demir parmaklı kapılarının önünde durmuş, yıllardır harabe gibi duran o büyük eve bakıyorum. Şimdi en az dönemindeki gibi parlak ve ışıl ışıldı, Hayat dolu. İdea için kısa bir iş ama biz fanilerin yıllarını alırdı her halde. Moreslayda geçirdiğim günlerde, dünyaya gelip mi halletmişti tüm bunları merak etmeden edemiyorum. "Ciddi olamazsın." Annemin şaşkın sesi, şoför koltuğundan beni bulduğunda, kendimi düşüncelere çok kaptırdığımı ve anın gerçekliğinden uzaklaştığımın farkına varıyordum. "Çok güzel değil mi?" suratımdaki koca gülümseme ile yüzümü ona döndüğümde, yüzünün bembeyaz olduğunu görebiliyordum. Şaşkındı, kafasının oldukça karışık olduğunu görüyordum. "Sierra, bu ev yıllardır harabe gibiydi, iki gün önce önünden geçtiğimde de öyleydi, şimdiyse." gözleri aracın içinden büyük malikaneye döndüğünde gergince yutkundum. "Belli ki restore ettirmiş.." sahte bir gülümseme ile durumu toparlamaya çalışıyordum. "İki günde öyle mi? Bu evin sadece dış cephe restorasyonu bir yıl sürer Sierra. bu çok tuhaf." aracın motorunu durdurdu ve aşağıya indi . Panikle peşinden aşağıya indiğimde, korkuyla süzdüm onu, adımları büyük demir kapıya ilerlerken, hayretle bahçenin içine bakıyordu. Evden çıkarken, beni bırakıp bir ölçü randevusuna yetişmesi gerektiğini söylemişti fakat anlaşılan gördüğü şey onu oldukça büyülemiş olacak ki, inmeye karar veriyordu. "Anne..." tedirgin sesimle , hayretler içinde konuştu. "Sierra, bu ev iki günde bu hale getirilemez, anlıyor musun ? yani şu bahçeye bak, çimlere... en az altı ayda bu şekilde sağlıklı uzayabilir çimler, ve o veranda, tanrı aşkına nasıl böyle kusursuz durabilir..." Parmaklarını demir kapıya sardığında içeriyi görebilmek için parmak uçlarına havalandı. "Yüce tanrım, baban burayı böyle görse kafayı yerdi." kıkırdadı fakat şaşkın mı korkmuş mu anlayamadım. Neyden korkacaktı ki? benimki de saçmalık. Ama biz insanların mantık dışı her olaya korkuyla yaklaştığımızı en iyi ben bilirdim, neyse ki annemin beden dili korku yerine heyecan ve hayranlık taşıyordu. Sessiz bir nefes çektim ve yüzümdeki sakin gülümseme ile uzanıp zile bastım. "Günaydın." elleri iki yana açıldığında, güneşi kucaklar gibi havaya kaldırdı. "Ne harika bir gün." diye neşeyle kıkırdadı. "Günaydın idea, harika bir gün ve harika bir ev." dedi annem kıkırdarken. Aralarındaki elektriğin tutması hoşuma gidiyordu, Annemin haberi bile olmadan biricik eşimle böyle iyi anlaşması beni mutlu etmezse ne ederdi ki ? "Kesinlikle öyle hanımefendi." uzanıp kapıyı açtı ve bize içeri girmemiz için elleriyle bir davet sundu. "Teşekkürler..." kıkırdayarak bahçeye doğru ilerlediğimde Annem şaşkınlıkla bakıyordu İdea'ya. "Bende mi?" dedi, saklı bir heyecanla gülümserken. "Lütfen efendim, Verandada harika bir kahve köşesi var. Siz otururken birer bardak kahve alıp gelirim... " "Nasıl olur ki..." annem heyecanla eve çevirdi gözlerini. "Harika olur, siz beni evinizde misafir ettiniz, izin verin bende sizi edeyim. Hem içeriyi görürseniz eminim içiniz daha rahat eder..." bana bakıp belli belirsiz göz kırptı. "Aslında, olabilir... fakat çok kalamam. Bir randevum var..." istemem yan cebime koy edasıyla ileriye doğru bir adım attı ve ana kapıya doğru yürüdü. "İdea..." heyecanla koluna sarıldım. "Burası çok güzel olmuş..." heyecanla titreyen sesimle, yanaklarında geniş bir gülüş yayıldı. "TIPKI HAYALLERİNDEKİ GİBİ..." uzanıp hızla dudaklarıma sıcak bir öpücük armağan etti ve beni ardında bırakarak Anneme doğru ilerledi. Bense peşlerinden ilerlerken, bakışlarım büyük bahçenin içinde dolandı, hayalini kurarken olmasını arzuladığım tüm çiçek türleri buradaydı, çimlerin boyutu bile öyle orantılıydı ki, sanki zihnimin içini de bir yolculuktaydım ve bu kez annemde burada. Gözlerim ilerideki çiçekleri budayan bahçıvana döndüğünde, işine oldukça daldığını görüyordum. Yüzümdeki koca gülümseme ile çoktan eve girmiş olan annemlerin peşinden koşar adım ilerledim ve ana kapıdan geçtim. İçeriye girdiğim anda, gözlerim kocaman oluyordu. Yerleri kaplayan döşeme ve yukarıya yükselen merdivenler, ben nasıl hayal ettiysem, nasıl arzuladıysam öyle restore edilmiş ve tüm bu görüntü küçük kalbimi çıldırmış gibi attırıyordu. Burnuma doluşan vanilya kokusu ile sıcak ev, zihnimin içini ev hissiyle doldurdu. Mutfak tarafından gelen gülüşme sesleriyle girişte öylece durup kendi etrafımda bir tur döndüm, başım yukarıya dönerken tavandaki orjinal işlemelerin yerli yerinde fakat oldukça sağlıklı durduğunu görebiliyordum. "Hadi be.." kendi kendime kıkırdarken İdea'nın seslenişi ile irkildim. "Sierra, mutfaktayız." Dağılan dikkatimi toparladım ve heyecanlı adımlarımı o tarafa çevirdim. Öyle mutluydum ki, genzim sızlıyor ve beni ağlama hissiyle kaplıyordu. "Kahveleri sizin için getireceğim, dilerseniz arka verandaya geçelim." İdea'nın yönlendirmesi ile annem mutfaktan arka bahçeye açılan verandaya doğru ilerledi, o'da en az benim kadar şaşkın ve heyecanlıydı, gözleri sesiz bir hayranlıkla etrafta geziniyor ve yüzünde heyecanlı bir gülümseme oluşturuyordu. Peşlerinden ilerlediğimde, yine beni bekleyen şeyi biliyordum fakat gerçeğe dönüştüğünde nasıl güzel göründüğünü merak ederken hızlanarak yetiştim onlara. Annem yuvarlak oymalı masaya çoktan yerleşmiş ve İdea benimde oturmam için sandalyemi geri çekiyordu. "Teşekkür ederim.." dedim, gözlerim aşkla parlarken. "Kahvelerinizi nasıl alırdınız hanımlar?" dedi gözleri Anneme ve sonra yeniden bana dönerken. "Sade.." dedi annem gözleri arka bahçede dolanırken, ilerideki büyük havuza çevirdi başını, iç haznesi koyu yeşil taşlarla döşeli olduğundan tıpkı bir gölü andırıyordu. Yüzülebilir bir göl... Tıpkı hayal ettiğim gibi. "Şekerli.." dedim İdea 'ya dönen gözlerimle. "Hemen geliyor.." sessiz bir tebessümle içeriye doğru ilerledi ve gözden kayboldu. "Sierra, şu göle bak.." dedi annem hayretli bir fısıltıyla. "Bir havuz, fakat göl gibi görünüyor değil mi? yani öyle büyüleyici ki.." hayranlığımı saklayamıyordum. "A öyle mi..." bir şok daha yaşıyor gibiydi. "Gözlerini kapatırsan havuza dolan suyun sesini duyabilirsin, bir sisteme bağlı yani... doğal değil." bilmiş bir sesle konuştuğumda, gözlerini kapattı, bir kaç saniye öyle kaldığında kaşları çatıldı ve gözlerini açtı. "Ses falan duymuyorum.." dedi şaşkınlıkla. "Nasıl duymazsın, dikkatli dinle.." dedim alay edercesine. "Sierra ses falan yok." dedi kıkırdadığında. 'Yalnızca sen tüm sesleri ayırt edebilirsin sevgilim, yalnız sen aynı anda bir çok duyguya hakim olabilirsin. Annen bunları duyamaz..' İdea'nın sesi zihnimde yankılandığında elindeki tepsiyle yanımıza doğru yaklaştı. 'Ama neden?' dedim şaşkın bir ifade ile 'Çünkü sen bir kraliçesin. İnsan duygularının yanı sıra kazandığın bir çok yetenek oluştu ve oluşacak.' sessiz bir gülümseme ile yanımızdaki sandalyeyi çekti ve kahve dolu tepsiyi masanın ortasına bıraktı. "Şekersiz..." annemin bardağını önüne bıraktığında bende uzanıp kendiminkini aldım. Avuçlarımın arasındaki sıcak kupayla birlikte oturduğum sandalyede geri yaslandım, yüzümde huzurlu bir gülümseme oluşurken gözlerim yeniden bahçeye döndü. Tüm ayrıntılar nasıl zihnimdekiyle bire bir aynı olurdu anlamıyorum. Tamam benzer olabilir ama tüm ayrıntılar, renkler, bu öyle çılgınca ki. "Abraksas nerede?" annemin sevgi dolu sesiyle dikkatimi toparladım ve gözlerim İdea 'ya döndü. Sahiden çocuklar neredeydi? ayrıca anneme bir değil iki çocuk olduğunu nasıl açıklayacaktık. "Odasında, uyuyor..." gülümser tonlamayla gözlerim anneme döndü, onu kahvesinden bir yudum alırken buluyordum. "Görebilirim diye düşünmüştüm." neredeyse üzgün bir sesle konuştuğunda, İdea başını omuzunun üzerinden geriye çevirdi. "Bayan Edna, lütfen çocukları getirin..." yeniden başı bize döndüğünde, kullandığı çoğul ek sertçe yutkunmama sebep oluyordu. "Uyuyorsa rahatsız etmeyelim." dedi annem telaşla ardından duraksadı. "Çocuklar..." kaşları çatıldı ve sorgular gözlerle İdea'yı süzdü. "Küçük bir kızım var, Beatrice. Onunla da tanışmanızı isterim." sakin bir gülümseme ile Anneme bakarken, annemin gergince kıpırdandığını gördüm. "Yani, evli misin ?" çatılan kaşlarıyla bakışları bana döndü. "Bu biraz karışık, bir kahve içerek anlatamayacağım kadar , bilmeniz gereken şu ki Beatrice 'in annesi şuan burada değil." gözleri bana döndüğünde, ikisinin de bana baktığını görebiliyordum. "Tuhaf." dedi annem rahatsız bir fısıltıyla. 'Ne yapıyorsun...' korku dolu sesim zihninde yankılandığında, bana hafifçe göz kırptı ve sorumu cevapsız bıraktı. Tam o sırada orta yaşlı bir kadın, kollarının arasında tuttuğu Abraksas ve Beatrice ile birlikte verandaya çıktı. Abraksas'ın sürekli kıpırdanan bedeni ve Beatrice 'in uykulu bakışları ile yanımızda durduğunda uzanıp Beatrice'i aldım kollarından. Abraksas çoktan babasının kucağına atıldığında, gözlerim kollarımda dikkatle tuttuğum kızımdan anneme döndü. Sorgulayan gözleri, üzerimizde dolandığında kahvesinden bir yudum daha aldı. Bana küçük bir gülücük hediye ettiğinde, annemin bardağını masaya bırakıp ellerini Abraksas'a doğru uzattığını gördüm. "Gel bakalım koca adam.." İdea'nın kollarından aldığı küçük gün ışığımı dikkatle kucağına oturttu. "Her görüşümde biraz daha mı büyüyorsun sen?" kıkırdayarak dağılan saçlarını düzeltirken, onlara baka kalıyordum. Yüzümdeki koca gülümseme ile öylece Annemi ve oğlumu izliyorum. "İyi bakıyorlar sana öyle mi?" çenesini yavaşça okşadığında, yanağına sıcak bir öpücük bıraktı. Abraksas'ın Anneannesine yaptığı cilveli mimikler ve neşeli kıkırtısıyla İdea 'da onları gülerek izliyordu. Annemin gözleri bana döndüğünde, kollarımda tuttuğum güzel kıza baka kaldı. "Beatrice.." dedi fısıltıyla. "Koyu renk saçlarına ve iri yeşil gözlerine rağmen, bir güneş gibi parlayan Beatrice..." Yavaşça oturduğum sandalyeden kalktım ve kollarımın arasındaki güzelliği ona doğru yaklaştırdım. yanında durduğumda eğilerek ona kollarımdaki bebeği yakından görebilmesi için fırsat sunuyordum. "Oldukça sakin, değil mi ?" dedim kıkırdarken. "Tıpkı babasına benziyor.." fısıltılı sesiyle bakışları Beatrice 'den bana döndü. "Abraksas sana ne kadar benziyorsa, Beatrice bir o kadar İdea 'ya benziyor..." dedi sesinde anlam veremediğim bir kinaye vardı. Şaşkın bir telaşla geri çekildiğimde, telaşla yerime geri oturdum. "O kadarda benzemiyor aslında... " dedim geçiştirmek istercesine. "Edna, çocukları odasına çıkarabilirsin." İdea'nın sakin fısıltısıyla, Bayan Edna, önce bana doğru gelip Beatrice'i aldı kollarına ardından Anneme doğru ilerleyip Abraksas'ı . "İki dadı mı olacak evde?" annem Abraksas'ı Ednanın kollarına bırakırken sormuştu bu soruyu. "Evde bir çok görevli olacak efendim, fakat Sierra yalnızca Abraksas ile ilgilenecek o konuda kızınızı çok yormayacağımı bilmenizi isterim." "Biraz tuhaf, her an ortaya başka bir çocuk çıkacakmış gibi hissettiriyor." alaylı yorumuyla İdea sinsice sırıttı. "Neden olmasın..." dedi sinsice sırıtırken. Masanın altından sertçe ayağına vurduğumda, kendini topladı. "Böyle gençken, ciddi bir sorumluluk gerektiren ebeveynliğe hazır olman takdire şayan fakat bakıcılarla büyüyen bir çocuk nasıl bir yetişkine dönüşür söyle bana İdea." annemde çözemediğim bir agresiflik vardı ve nedenini anlayamıyordum. Bakışlarım ideaya döndüğünde, onunda bakıcılarla büyüyen bir çocuk olarak bu sözlere alınacağını yeni fark ediyordum. Nitekim yüzündeki sinsi sırıtış Hüzünlü bir tebessüme dönüşürken sessiz kaldı. "Her neyse, benim artık kalkmam gerek." Oturduğu sandalyeyi Geri ittiğinde, yavaşça kalktı. "Görüşmeye daha fazla gecikmek istemem..." yanımızdan geçip bir cevap bile beklemeden hızla çıktı verandadan ve eve girerek gözden kayboldu. "Neyi var bunun?" sessiz bir şaşkınlıkla öylece annemin ardından baka kalıyordum. "Bana aşık olduğunun farkında, Bir çocuğumun olması hoşuna gitmedi. Seni üzeceğimi düşünüyor.." buruk açıklaması ile gözleri İdea 'ya döndü. "Ne?" şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. "Senin bana karşı ilgili olduğunu görüyor, ve başka bir kadınla karmaşık bir ilişkim olduğunu düşündüğü için seni üzecek bir serseri olduğum kanısına varmak üzere, o yüzden böyle saldırgandı. Sorun değil.." can alıcı yeşilleri benim mavilerimi bulduğunda, onun tahminimden de fazla kırıldığını görüyordum üstelik bir kaç kelimeyle. "Kırılmadım Sierra, sadece gerçekleri duymak ağır geldi." dudaklarında hüzünlü bir gülüş yayıldığında, zihnimin içinde olduğunu anlıyordum. Oturduğum sandalyeden kalktım ve arkasını dolanarak ellerimi omuzlarına doladım. Yüzümü boynuna gömdüğümde, güzel kokusunu içime çektim ve sakin bir fısıltıyla konuştum. "Bizim çocuklarımız mutlu büyüyecek ve mutlu olacaklar İdea' ben olmasam da sen orada olacak ve onları koruyacaksın sevgilim, biliyorum..." elleri boynunu saran kollarıma doğru kalktığında, iri parmakları temini kavradı. "Tüm bunlar, bu olanlar... Seninle geçireceğimiz her gün unutulmaz olsun diye sevgilim. Ama yalvarırım o son gün her an gelecekmiş gibi konuşmayı bırak... bunu duymak istemiyorum." dudakları yüzüne doğru kaldırdığı avuç içimi sardığında, gözlerimi kapattım ve hissettiğim huzura teslim ettim kendimi. Yarın ne olacağının ne önemi vardı, bu gün buradaydık ve her şey harika. Onlarla geçireceğim her gün için minnettarım...
|
0% |